Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/219 Esas 2023/265 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/219
Karar No: 2023/265
Karar Tarihi: 13.04.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/219 - 2023/265
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2021/219
KARAR NO: 2023/265

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2020
NUMARASI: 2019/138 Esas 2020/527 Karar
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
DAVANIN KONUSU: Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 13/04/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ: 08/05/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05.04.2018 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı...’in sevk ve idaresindeki... plakalı aracın direksiyon hakimiyetini yitirerek yaptığı tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan ve kusuru bulunmayan davacının ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, davalıya 04.01.2019 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş;06.03.2019 tarihli dilekçesi ile talebini 85.651,15 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; kazaya karışan... plakalı aracın 15.05.2017-15.05.2018 tarihleri arasında zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza tespit tutanağı ve ifadelere göre davacı ve sürücünün arkadaş olup, kazanın oluşunda davacının asli ve tam kusurlu olduğunu,usulüne uygun başvuru yapılmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere sorumluluklarının gerçek zarar, sigortalının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğundan kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan rapor alınmasını, hatır taşıması nedeniyle belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını, dava tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; 05.04.2018 tarihinde, davacı ...'ı çalıştığı gece kulübünden evine bırakmak üzere erkek arkadaşı...'in aracı ile aldığı, seyir halinde iken aldığı alkolün de etkisiyle davacının direksiyona müdahale etmesi neticesinde tek taraflı trafik kazasının meydana geldiği, ATK Trafik İhtisas Dairesine ait 05.08.2020 tarihli rapor ile sürücü...'in %25 oranında, yolcu ...'ın %75 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, Hacettepe Üniversitesi ATK Başkanlığı'na ait 18.11.2019 tarihli rapor ile "Özürlülük Ölçütü... Yönetmelik" hükümlerine göre davacının tüm vücut özür oranının %9 olduğu, aktüerya uzmanına ait bilirkişi raporu ile, davacının sürekli iş göremezlikten doğan zararının 85.651,85 TL olarak hesaplandığı görülmekle, iş bu zararın sigortalı araç sürücüsünün kusuruna tekabül eden tutarın 21.412,96 TL olduğu, ayrıca ceza soruşturmasında davacının alınan beyanlarda, sürücünün erkek arkadaşı olduğunu beyan etmesi nedeni ile, olayda hatır taşıması olduğu kabul edilerek tazminattan %20 indirim yapılması gerektiği, bu suretle hesaplanan 17.130,37 TL tazminattan, kaza tarihi itibariyle geçerli olan ZMMS poliçesi kapsamında davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olmakla davanın kısmen kabülü ile, 17.130,37 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 18.01.2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı, dava konusu kazaya karışan aracın sağ ön koltuğunda yolcu olarak bulunduğundan kendisine herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğini, tüm kusurun yolcu konumunda olan davacıya izafe edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yolcu olan davacının kazanın oluşumunda tamamen kusurlu olabilmesi için aracın hakimiyetinin, sevk ve idaresinin kendisinde olması ve aracın tamamen araç sürücüsünün hakimiyetinden çıkmış olması gerektiğini, kaldı ki; dava konusu kazada da böyle bir durumun mevcut olmadığını, 02.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının trafik kazasına karışan araç içerisinde yolcu olarak bulunduğu gerekçesiyle kusur izafe edilmediğini, davacının yolcu olduğunun dosya kapsamında anlaşılmasına rağmen asıl kusurlu olduğu kabul edilerek tazminat miktarında büyük bir orantısızlık yapılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının ilk ifadesi hastane ortamında alkollü ve yaralı bir şekilde iken bilinci yerinde olmadığı esnada alındığından ilk ifadesinin kusur tespitinde dikkate alınamayacağını, yerel mahkemenin hükmünü hiç bir araştırma ya da vicdani kanaat getirmeden davacının kazanın etkisiyle yanında avukat olmadan sakatlanmış ifadesine dayanarak hüküm kurmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, her ne kadar hükme esas alınan davacının 05.04.2018 tarihli ifadesinde geçen “astım krizinin tutması nedeniyle direksiyona müdahale ettiği” beyanlarından yola çıkılarak direksiyona müdahale etmesi nedeniyle kazanın oluşumunda kusurlu olduğu kanaatine varılmış ise de davacının bu ifadesini hastane ortamında alkolün etkisiyle verdiğini, bu ifadesinin bilinci yerinde olmadığı esnada kolluk memurları tarafından alındığını, davacının astım hastası olup olmadığı konusunda da bir araştırma yapılmadığını, dosya kapsamında astım hastası olduğunu gösterir hiç bir delil bulunmadığını, dolayısıyla davacının ilk ifadesi ayırt etme gücünün ve bilincinin kaybolduğu bir zamanda alındığından bu ifadede geçen beyanların hiçbir şekilde değerlendirmeye esas alınmaması gerektiğini, kaldı ki; davacının ikinci ifadesi olan 10.04.2018 tarihli ifadesine ve kazaya karışan araç sürücüsü...’in ifadesine bakıldığında iki ifade de davacının alkollü olduğunun dile getirildiğini, mahkemece davacının 10.04.2018 tarihindeki ikinci ifadesi dikkate alınmadan karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu, davacının aynı olayla ilgili ikinci defa 10.04.2018 tarihinde vermiş olduğu ifadesinde hiçbir şekilde direksiyona müdahale etmediğini dile getirdiğini, davacının ilk ifadesinin değil iradesinin açık olduğu olayın gerçekliğini yansıtan ikinci ifadesinin dikkate alınması gerekmekte olup bunun sonucu olarak davacının kazaya karışan aracın direksiyonuna müdahale etmediği şeklindeki beyanın hukuki değerlendirmelere esas alınması gerektiğini, hükme esas alınan 05.04.2018 tarihli davacının gerçek iradesini yansıtmayan, bilincinin kapalı olduğu bir zamanda alınan ilk ifadede geçen direksiyona müdahale ettiği şeklindeki beyanın esas alınarak davacının kazanın oluşumunda kusurlu olduğuna kanaat getirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca sürücü...’in davacının olay öncesinde direksiyona müdahale ettiği şeklindeki kendisini olaydan kurtarmaya yönelik, soyut ve mesnetsiz beyanları da dikkate alınarak davacıya kusur verilmiş ise de dosya kapsamında bulunan delillerden davacının kazanın oluşumunda tamamen kusurlu olduğunu kanıtlayacak nitelikte olmadığını, yerel mahkemece erkek arkadaş meselesine takılmış olup tüm davanın başından beri bu mesele üzerine temellendirdiğini, yerel mahkeme gerekçeli kararında "...'ı çalıştığı gece kulübünden evine bırakmak üzere erkek arkadaşı...'in aracı ile aldığı," ... ile... arasında bir ilişki olduğunu düşünüp de aracın ticari araç olduğunu dikkate almadan olayı hatır taşıması olarak nitelendirmesinin hiç bir dayanağı bulunmadığını, uzun süreli bir abonelik durumu olduğu için hayatın olağan akışına uygun olarak arada bir arkadaşlık bağının bulunması normal olup arkadaşlık bağının bulunması ticari amaç güden bir taşıtta hatır taşıması olduğunu göstermeyeceğini, zira davacı olayın etkisi ile korktuğu için ve gece vakti çalışıp çalıştığı yerden çıkarken korktuğu için...'i arkadaş olarak gördüğünü, ...’in ifadesinde ...'ın kız arkadaşı olduğunu beyan etmeden bu konuya dahi değinmeden arada bir ilişki olabileceğinden bahisle olayı hatır taşıması olarak nitelendirmenin kabul edilemez bir durum olduğunu, kaldı ki yerel mahkemece hem...'in ifadesinde hem de davacının ikinci ifadesini dikkate almadan birinci ifadesindeki beyanlarda davacı aleyhine hangi husus varsa onu dikkate aldığını, ...‘in açık bir şekilde arada bir abonelik ilişkisi olduğu beyan ettiğini, fakat yargılamayı tamamen etkileyecek bir husus olan bu kelimenin gerekçeli kararda hiç bir şekilde anılmadığını, davacı aleyhine olacak bir yorumlama yapılarak erkek arkadaş meselesinin hakkaniyete aykırı şekilde yorumlandığını, ...’in 05.04.2018 tarihli ifadesinde açık şekilde "... plakalı takside şoför olarak çalışmaktayım. ... düzenli olarak taksime binen abonemdir." şeklinde beyanlarının olayı tamamen açıkladığını, dolayısıyla davacı yolcu olduğundan kendisine kusur izafe edilemeyeceği gibi olayda hatır taşımacılığı olduğunun da kabul edilemeyeceğini, bir an bile olayda hatır taşımacılığı olduğu kabul edilse bile...'in, ...'ın düzenli olarak taksiye bindiğini beyan etmesi ve bunun abonelik şeklinde olduğunu anlatması karşısında sürekli olarak herhangi bir ücret alınmadan ücretsiz getirip götürmesinin hayatın gerçeklerine aykırı olup...'in çalıştığı durağa hesap vermek zorunda olduğu göz önüne alındığında hatır taşıması olmadığının anlaşılacağını, sürücü...'e ait 05.04.2018 tarihli ifade tutanağından da anlaşılacağı üzere ...'ın araçta yolcu olarak ön koltukta bulunduğu ve bu durumun da... tarafından bilinmesine rağmen ön koltuğa oturmasına izin verilmesinin sürücünün olabilecek tehlikeleri göze aldığını gösterdiğini, alkollü bir yolcunun taksi şoförü tarafından ön koltuğa oturtulmasının, şoförün kusurlu olduğunu gösterdiğini, bunun da davacının kusurlu olduğuna yönelik değerlendirmeyi devre dışı bıraktığını, dava konusu olayda hatır taşıması bulunmadığını, ...'in 05.04.2018 tarihli ifade tutanağındaki beyanından anlaşılacağı üzere kazaya karışan aracın ticari taksi olup, abonelik olan sürekli bir müşteri-şoför ilişkisi bulunduğunu, araç...'e ait olmadığından ve taksi şoförü olduğundan çalıştığı yere her iş için hesap vermek zorunda olup mecburen para almak zorunda olduğunu yerel mahkeme kararının kusur değerlendirmesi ve hatır taşımacılığı yönünden hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 05.04.2018 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı aracın yaptığı tek taraflı kazada davacının yaralandığını ve malul kaldığı belirterek sürekli iş göremezlik tazminatının tahsilini talep etmiş; mahkemece davacının kazanın oluşumunda %75 oranında kusurlu olduğu ve yolcu olarak bulunduğu araçta hatır için taşındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili, kusur oranı ve hatır taşıması yönünden istinaf sebepleri ileri sürmüştür.
Dava konusu trafik kazası tespit tutanağından 05.04.2018 günü saat 06.00 sıralarında...‘in sevk ve idaresindeki... plaka ticari taksi ile Fatih Caddesi üzerinde Kazım Karabekir Caddesi istikametine seyir halindeyken Meteroloji Lojmanları girişine yaklaştığında aracında yolcu olarak bulunan ...'ın (karakoldaki ifadesinden) astım krizi nedeniyle sürücüye müdahalesi sonucu sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek yaya kaldırımına çıkıp beton duvara ve elektrik direğine çarparak duruşa geçtiği kazada sürücünün kusursuz, yolcunun asli kusurlu olduğu ;mahkemece alınan 05.08.2020 tarihli ATK raporunda sürücü...'in 05.04.2018 tarihinde alınan ifadesinde "...düzenli olarak taksime binen abonemi çalıştığı gece kulübünden aldım. Araçta o ve benden başka kimse yoktu. ... ön yolcu koltuğunda oturuyordu ve aşırı derecede alkollüydü. 05:50 sıralarında Fatih caddesinden Ulus istikametine doğru seyir halindeydim. Metoroloji lojmanları girişine yaklaşık 50 m kala ... alkollü olmasının etkisiyle direksiyonu çevirdi. Bende aracın kontrolünü kaybederek kaldırımın üzerine çıktım. Sokak lambasının direğine ve duvara çarparak ancak durabildim...'' şeklinde beyanı; yolcu ...'ın 05.04.2018 tarih saat 21.40 da alınan ifadesinde "...Keçiören Fatih köprüsüne geldiğimizde benim astım krizim tuttu. Bu esnada bir anlık refleksle aracın direksiyonuna sarıldım. Bu esnada erkek arkadaşım Kemal direksiyon hakimiyetini kaybederek kaldırıma çarptı...'' şeklinde beyanı, kaza tespit tutanağı ve olay yeri krokisi gözönüne alındığında sürücü...‘in gündüz vakti meskun mahalde idaresindeki otomobil ile seyri sırasında araç içindeki alkollü olduğunu bildiği yolcunun hareket durumunu dikkate alması, sürüş güvenliğini sağlayacak vaziyette seyrini müteyakkız sürdürmesi gerekirken bu hususlara riayet etmediği anlaşılmakla kazanın oluşumunda tali kusurlu (%25 oranında); yolcu ...’ın gündüz vakti meskun mahalde otomobil ile yolculuk yaptığı sırada sürücünün idaresindeki aracın direksiyona aniden müdahale etmesi ile, sürücünün de hakimiyetini kaybettiği aracı ile yolun sağından yoldan çıkması sonucu meydana gelen olayda asli kusurlu (%75 oranında ) olduğu belirlenmiş olup ATK tarafından yapılan kusur tespitinin bu oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemece bu kusur oranının kabulü ile hükme dayanak alınmasında bir usulsüzlük görülmediğinden davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesi ile davacının araçta hatır için taşındığını savunmuş, mahkemece davacının araçta hatır için taşındığı kabul edilerek belirlenen tazminattan %20 indirim yapılmıştır.
6098 sayılı Borçlar Yasasının, "Tazminatın belirlenmesi" üst başlıklı 51/1 maddesi Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. "Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı" yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür.
Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Somut olayda davacının eğlence mekanlarında gece işçisi olarak çalıştığı, sürücü...'in 05.04.2018 tarihinde alınan "...düzenli olarak taksime binen abonemi çalıştığı gece kulübünden aldım. “şeklindeki beyanı, kazaya karışan aracın ticari taksi olması, sürücünün araç maliki olmaması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davacının hatır için taşındığının iddia eden davalı tarafça ispat edilmediği anlaşıldığından hatır taşıması nedeniyle belirlenen tazminattan %20 indirim yapılması doğru görülmediğinden davacı vekilinin hatır taşıması indirimine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.353/1.b.2.maddesi gereğince 21.412,96 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline dair kesinleşmiş yönler korunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 21.412,96 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 18/01/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 1.462,71 TL harçtan, peşin ve ıslah harcı adı altında alınan toplam 333.53 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.129,18 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 333.53 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan toplam 1.116,20 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 279,05 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde davacı tarafa iadesine,
8-6325 Sayılı Kanunun 18/4-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin red / kabul oranına göre hesaplanan 330,00 TL'sinin davalıdan tahsili ile, bakiye kalan 990,00 TL'sinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, bu amaçla karar kesinleştiğinde işbu karar eklenmek suretiyle ilgili vergi dairesine yazı yazılmasına,
II-İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 48,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 13.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan
Üye
Üye
Katip






* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy