Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/932 Esas 2023/557 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/932
Karar No: 2023/557
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/932 Esas 2023/557 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/932
KARAR NO: 2023/557
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN: ... ...
ÜYE: ... ...
ÜYE: ... ...
KATİP: ......

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2021
NUMARASI: 2015/420 Esas 2021/175 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ:
DAVALILAR
VEKİLLERİ
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 26/06/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalıların dava dışı .... A.Ş.'nin ortakları ve sorumlu yönetim kurulu üyesi olduklarını, dava dışı şirketin vergi dairesine olan borçlarından dolayı müvekkilinin alacaklı olduğu icra dosyasına vergi dairesi başkanlığı tarafından haciz konulduğunu ve borcun tamamı olan 215.273,90 TL'nin müvekkilinin alacaklı olduğu takip dosyasında yapılan tahsilattan cebri icra yolu ile alındığını, bu ödeme nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun yönetim kurulu üyesi olan davalılar ile eşit olduğunu, kendi payı dışında ödemiş olduğu paylar ile ilgili davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazlarının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirketin hiçbir belgesine imza atmadığını, müvekkili döneminde herhangi bir vergi borcu da bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının şirketin murahhas azası olduğunu, şirketin vergi borcunu ödemekle yükümlü bulunduğunu, temsilcinin ödediği bu tutar için asıl borçlu olan şirkete rücu edebileceğini, müvekkilinin şirketin vergi borcu olduğundan haberdar olmadığını, kendisine kusur yüklenemeyeceğini, vergi borcu nedeniyle takip yükümlülüğü de bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava dışı şirketin 16/03/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süreyle davalı ..., davacı ... ve davalı ...'ın seçildikleri, şirketin yönetim kurulunun 26/03/2007 tarih 2007/7 sayılı kararıyla aralarında yapmış oldukları görev bölümünde, yönetim kurulu başkanlığı murahhas azalığa davacı ...'in, yönetim kurulu başkan vekilliğine davalı ... ve yönetim kurulu üyeliğine davalı ...'ın atanmasına, davacı ...'in münferiden atacağı imzası ile şirket temsil ilzama ve ahzu kabza yetkili atanmasına oybirliğiyle karar verildiği, dava dışı .... A.Ş.'nin ana sözleşmesinde yönetim kurulunun temsil yetkisini ve idari işlemlerin hepsini veya bir kısımını yönetim kurulu olan murahhaslara veya pay sahibi olmayan müdürlere bırakabileceğine ilişkin hüküm bulunduğu, davacı dilekçesinde verginin doğduğu zaman olan 2007-2009 yılları arasında dava dışı şirket yönetim kurulu üyesi veya temsilcisi olmadığını, hissesini devrettiğini, verginin doğduğu ve ödenmesi gereken dönemlerde şirketin kayyımın sorumluluğunda olduğunu belirttiği, mahkemenin 2009/256 Esas sayılı dosyasıyla ... ve ... tarafından .... A.Ş.'ye yönelik olarak pay tesliminin geçiş tarihi ve tescilinin yapılıp yapılmadığı konusunda dava açıldığı, dava sonucunda davalı ... hakkında pasif husumet ehliyetinin bulunmaması, ... ve şirketi için ise davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, davacının 2007-2009 yılları arasında ve verginin doğduğu dönemde şirketin temsilcisi olduğu, mahkemenin 2019/328 Esas sayılı dosyasında ... ve ... tarafından davalılar ..., ... A.Ş., ... ve ...'a karşı şirkete kayyım atanması yönünde dava açıldığı ve şirkete kayyım olarak ...'ın atandığı ve bu mahkeme kararının da kesinleştiği, mahkemenin 2019/328 Esas sayılı dosyasında kayyım ...'ın ..., ..., ... ve ... A.Ş.'ne karşı kayyım kararının kaldırılması ve şirkete yeni bir kayyım atanmasına dair dava açıldığı ve bu davanın da reddine karar verildiği, incelenen vergi kayıtları, bilirkişi raporu ve yukarıda incelenen mahkeme kararları gereğince, şirketin dava dışı .... A.Ş.'nin vergi döneminin doğduğu zamanda davacı ve davalılar dışında yönetim kurulu üyesi ve temsilcisinin bulunmadığı, ayrıca kayyımın sorumlu olduğuna dair bir delilin de ortaya konulmadığı, anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması nedeniyle yeni yönetim seçilene kadar zorunlu görevlerine devam etmeleri gerektiği, vergi borcunun doğduğu ve ödenmesi gereken dönemde davacı ve davalılar dışında şirketin temsilcisi ve yönetim kurulu üyelerinin bulunmadığı, TTK'nun 319. mddesine göre şirketin kanuni temsilcisi yetkisinin yönetim kurulu üyelerinden davacı ...'e verildiği, Vergi Usul Kanunu 10. maddesi gereğince şirketin kamu borçlarından davacının sorumlu olduğu, bu hususta yasa koyucunun sorumluluğu temsilci sıfatına bağladığı, şu halde temsilci sıfatını taşımayan (yani sözleşme veya bir kararla imza yetkisinden yoksun bırakılan) yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun kapsam dışında kalacağı, emsal kararda tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilcilerinin sorumlu tutulduğu, vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyeti olmadığını gösteren aciz vesikasının düzenlenmiş olmasının gerektiği, kanuni temsilcilerin kim olduğunun tüzel kişinin türüne göre değiştiği, anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirket müdürü, kollektif şirketlerde ise ortakların herbiri olduğu, anonim şirketlerde şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından TTK'nun 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilcisi sıfatıyla müteselsilen sorumlu olduğu, TTK'nun 319. maddesine göre ana sözleşmeye hüküm konularak şirketin kanuni temsilci yetkisi, yönetim kurulu üyelerinden birine veya bir kaçına verilip, diğer yönetim kurulu üyelerinin sorumluluktan kurtulabildiği, böyle bir durumda kamu alacaklarından da sadece anılan yönetim kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu tutulacakları, temsilcinin bu şekilde ödediği vergi için asıl mükellefe rücu etme hakkı bulunduğu, tüzel kişi temsilcileri ödedikleri kamu alacaklarının tamamını öncelikle asıl mükelleften rücu edebilecekleri, şirketin ana sözleşmesinin 8. maddesinde TTK'nun 319. maddesine göre bir düzenleme bulunduğu ve bu nedenle kamu alacaklarından davacı ...'in sorumlu tutulmasının gerektiği, ayrıca davacının yukarıda belirtilen Yargıtay kararı gereği talebini öncelikle şirkete de yöneltmesi gerektiği de görülmekle ve yukarıdaki gerekçelerle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK'nun 67/2. maddesinde defter tutma yükümlülüğünün idare organının azalarında veya idare işlerine salahiyetli olan kimselerde bulunduğunun hükme bağlandığını, anılan hükümde bu konudaki sorumluluğun devredilemeyeceğinin de açıkça düzenlendiğini, gerek şirketin idaresi gerekse temsilinin yönetim kurulunun görevi olduğu, TTK'nun 327/2. maddesi esas sözleşmede hüküm olması şartı ile yönetim kurulunun gerek şirketin idaresine gerekse temsiline ilişkin görevlerinin bir kısmını ya da tamamını, yönetim kurulu üyelerinden birine veya yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlere bırakmasına olanak tanımış ise de, emsal kararlarda yönetim kurulunun, denetim görevini ve sorumluluğunu devretmesinin mümkün olmadığının kabul edildiğini, kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulmasından yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin defter tutmak ve bu defterlerde yer alan kayıtlardan ötürü doğan sorumluluğunu, TTK'nun 319/2. maddesine dayanarak, vergiye ilişkin görevlerini murahhaslara bırakmış olsalar bile, vergiden kaynaklı sorumluluklarını, devredemeyeceğini, yönetim kurulu üyelerinin özen borcundan diğer bir anlatımla genel denetim yükümlülüğünden kaynaklı sorumluluğu da onların vergisel sorumluluğuna yol açtığını, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuıaı sadece anonim şirketi yönetmekten kaynaklanmadığını, yönetim kurulu üyelerinin bu sorumluluğunun yanı sıra vergi kesen olarak da sorumluluğu bulunduğunu, murahhas müdüre şirketi idare ve temsil görev ve yetkisinin bir kısmının ya da tamamının devredileceğini, TTK'nun 319. maddesine göre murahhas müdüre, şirketi temsil yetkisi devredilirken, temsil yetkisinin aynı zamanda şirket yönetim kurulu üyelerinden en az birine de verilmiş olması gerektiğini, müvekkilinin 2007 yılında murahhas aza olarak atandığını, vergi borcunun dayandığı dönemlerin 2007-2011 dönemleri olduğu belirtilmesine rağmen, şirkete 2009 yılında kayyum atanmak zorunda kalınmış olmasına ve 2009 yılında müvekkilinin hisselerini satmış olması gerçeğine rağmen, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ortak, murahhas aza veya yönetim kurulu üyesi olmadığı dönemlere ilişkin kamu idaresince tahakkuk ettirilen vergi aslı ve cezalarını diğer ortaklara rücu edemeyeceğine ilişkin değerlendirmesine katılmanın mümkün olmadığını, müvekkili ile diğer davalı ortakların dönüşümlü olarak murahhas azalık yaptığını, tüm kamu borcunun müvekkilinin murahhas azalık yaptığı döneme denk gelmediğini, 2007-2011 döneminde hangi üyelerin murahhas azalık yaptığı, şirkete atanan kayyumun görev süresine denk gelen kamu borcu bulunup bulunmadığı, müvekkilden sonra atanan yönetim kurulunun TTK'nun 337. maddesine uygun hareket edip etmediği yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmadan sorumluluğun tamamının müvekkiline yüklendiğini, ödeme nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun yönetim kurulu üyesi olan davalı diğer iki üye ile eşit olup, kendi payı dışında ödemiş olduğu paylar ile ilgili davalılardan alacaklı bulunduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; anonim şirket yönetim kurulu başkanı tarafından ödenen vergi borcunun diğer yönetim kurulu üyelerinin hisseleri oranında rücuen tazmini için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK'nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün 2015/4763 sayılı icra takip dosyası, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/328 Esas 2009/377 Karar sayılı dosya sureti, Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/324 Esas 2014/38 Karar sayılı dosya sureti, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/28 Esas 2011/364 Karar sayılı dosya sureti, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/256 Esas 2010/497 Karar sayılı dosya sureti, dava dışı ... ... A.Ş.'nin ortaklar pay defter aslı, Eskişehir 7. İcra Müdürlüğüne yapılan ödemeye ilişkin 01/03/2013 tarihli Taşbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen belge, kayyım vergi cezası bildirimi, Eskişehir Vergi Dairesi müzekkere cevapları, yargılama aşamasında mali müşavir bilirkişiden alınan 07/01/2019 tarihli kök, 16/10/2020 tarihli ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2013/9598 sayılı takip dosyasından yetkisizlikle gelen dava konusu Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün 2015/4763 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 147.166,10 TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu ...'a 03/04/2015, diğer davalı borçluya 04/04/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu ...'ın 06/04/2015, diğer davalı borçlunun 10/04/2015 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 26/06/2015 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/328 Esas 2009/377 Karar sayılı dosyası ile, davacılar ..., ... tarafından davalılar ..., ... ... A.Ş. ve ... aleyhine kayyım atanması talebiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davacı ...'in davalı şirketin temsilcisi olduğu, hisselerini devrettiği, temsilcilik sıfatının sona erdiği, yeni hissedarlar ve şirket aleyhine dava açmakta yarar çatışması ortaya çıktığı, davalı şirkete kayyım atanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/324 Esas 2014/38 Karar sayılı dosyası incelendiğinde, davacı ... tarafından, davalılar ..., ... aleyhine işbu dava konusu icra takibine itirazın iptali talebiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda HMK'nun 14/2. maddesi uyarınca şirket merkezi olan Eskişehir Mahkeme ve icra müdürlüklerinin kesin yetkili olduğu, yetkili icra müdürlüğünde yapılan takip dava şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/28 Esas 2011/364 Karar sayılı dosyası ile davacı ... tarafından davalılar ..., ..., ... ve ... ... A.Ş. aleyhine kayyım kararının kaldırılması ve yeni kayyım atanması talebiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda ileri sürülen sebeplerin kayyımlık görevini ifaya engel görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/256 Esas 2010/497 Karar sayılı dosyası incelendiğinde, davacılar ..., ... tarafından davalılar ... ... A.Ş., ... ve ... aleyhine hisse devrinin tespiti ve tescili talebiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davalı ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Dava dışı ... ... A.Ş. Ortaklar pay defteri incelendiğinde, yönetim kurulunun 01/08/2008 tarihli kabul kararına göre devir işlemleri sonucu şirketin yeni hissedarları ve hisse durumunun davalı ... ve davacı ...'in hisse devri sonucu dava dışı ...'ın 21.375 pay, dava dışı ...'ın hisse devri sonucu dava dışı ...'ın 11.250 payı bulunduğunun belirtildiği, yönetim kurulu kararı altında davacı ..., davalı ... ve dava dışı ...'ın imzalarınnı yer aldığı anlaşılmıştır.
Davacının alacaklı olduğu Eskişehir 7. İcra Müdürlüğünün 2009/17968 sayılı takip dosyasında 215.273,90 TL alacak üzerine, dava dışı ... ... A.Ş.'nin vergi borçları nedeniyle Taşbaşı Vergi Dairesince konulan haciz üzerine anılan miktarın 01/03/2013 tarihinde tahsil edildiği dosya içeriğiyle sabittir.
Dava dışı ... ... A.Ş.'ne atanan kayyım tarafından 30/04/2012 tarihinde davalı ...'a ortağı olduğu şirkete 33.906,21 TL vergi cezası takdir edildiği, kesinleşmesi durumunda şirketin mevcut mal varlığı olmadığından hissesi oranında kendisinden tahsili yoluna gidileceği, 18/07/2012 tarihinde de davalı ...'a ortağı olduğu şirkete kesilen 35.371,16 TL vergi ve cezadan hissesine düşen meblağın banka hesabına yatırılması talep edilmiştir.
Eskişehir Vergi Dairesine yazılan müzekkereye verilen 16/05/2018 tarihli yazı cevabında tahsil edilen borcun davacının dava dışı ... ... A.Ş.'nde bulunan kanuni temsilciliğinden kaynaklandığı, borcun 01/2007-12/2009 vergilendirme döneminden kaynaklandığı bildirilmiştir.
Anılan vergi dairesine yazılan müzekkereye verilen 27/02/2020 tarihli yazı cevabında da, dava dışı ... ... A.Ş.'nin 01/2007-12/2009 dönemine ait toplam 208.380,62 TL vadesi geçmiş vergi borcunun bulunduğu belirtilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, dava dışı .... A.Ş.'nin ana sözleşmesinin 8. maddesinde yönetim kurulu temsil selahiyetini ve idare işlerinin hepsine veya bir kısmına yönetim kurulu olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri olmayan müdürlere bırakılabileceğinin düzenlendiği, şirketin 16/03/2007 tarihli genel kurul toplantısında davalılar ve davacının 3 yıl süreyle yönetim kurulu üyesi seçildiği, şirket yönetim kurulunun 26/03/2007 tarihli kararıyla yaptıkları görev bölümünde yönetim kurulu başkanlığı ve murahhas azalığa davacı ..., yönetim kurulu başkan vekilliğine davalı ..., yönetim kurulu üyeliğine ise davalı ...'ın atanmasına, davacının münferiden atacağı imzasıyla şirketi temsil, ilzam ve ahzu kabza yetkili olarak atanmasına karar verildiği, 16/03/2007tarihli sermaye artırımına iştirak eden pay sahiplerinin davalılar, davacı, dava dışı ... ve ... olduğu, ortaklar pay defterinde ..., ... hissedar gözükse de, hisse devir işlemlerinde devralan olarak ... ve ...'ın imzalarının bulunmadığı, davacının icra dosyası üzerine konulan haczi üzerine ödemesi gereken vergi borcunu toplam 90.130,43 TL olması gerekirken, 215.273,90 TL ödediği, aradaki farkın hangi dönemden ve kimin borcundan kaynaklandığı hususunda vergi dairesince dava dosyasına yeterli bilgi belge sunulmadığı, davalı ...'ın da bir kısım vergi borcu ödediği, tüzel kişi mükellefin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilcilerin sorumlu olduğu, ancak vergi borcunu temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren aciz vesikasının düzenlenmiş olması gerektiği, şirketin kanuni temsil yetkisinin yönetim kurulu üyesi olan davacıya verildiği, kamu alacaklarından davacının kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olduğu, diğer yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunmadığı, kanuni temsilcinin ödediği vergi borcu ve buna bağlı alacaklar için asıl amme borçlusu tüzel kişiye rücu hakkı saklı iken ödediği vergi cezaları yönünden böyle bir imkana sahip bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ek raporda ise, şirketin kanuni temsil yetkisinin yönetim kurulu üyesi olan davacıda olduğu, şirketin vadesi geçmiş 208.380,98 TL vergi borcu bulunduğu, kamu alacaklarından sadece yönetim kurulu üyesi olan davacının kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu bulunduğu, diğer yönetim kurulu üyesi olan davalıların kamu alacaklarından sorumluluklarının olmadığı, davacının kanuni temsilci olduğu dönem için ödediği vergi cezaları bakımında asıl borçlu dava dışı şirkete rücu hakkı bulanmadığı tespit edilmiştir.
Davacı yan davalılar ile birilkte dava dışı ... ... A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi olduğunu, alacaklı olduğu icra takip dosyasına vergi dairesince konulan haciz üzerine dava dışı şirketin vergi borcunun tamamının kendisi tarafından haczen ödendiğini, vergi borcundan diğer yönetim kurulu üyeleriyle birlikte eşit olarak sorumlu bulunduğunu, ödediği vergi borcundan diğer yönetim kurulu üyesi olan davalıların hisselerine isabet eden miktarın rücuen tahsili için davalılar aleyhine başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davacının ödediği vergi borcundan sorumlu olmadıklarını, davacının ancak asıl borçlu şirkete rücu edebileceğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınarak yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davacının alacaklı olduğu icra dosyasına konulan haciz üzerine ödediği dava dışı şirketin vergi borcuna konu dönemin 01/2007-12/2009 tarihleri aralığına ilişkin olduğu, Eskişehir Vergi Dairesi müzekkere cevapları ile bildirilmiştir.
Dava dışı ... ... A.Ş.'nin 16/03/2007 tarihli genel kurul toplantısında davacı ile davalılar 3 yıl süreyle yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, yönetim kurulunun 26/03/2007 tarihli kararıyla yaptıkları görev bölümünde yönetim kurulu başkanlığı ve murahhas azalığa davacı ..., yönetim kurulu başkan vekilliğine davalı ..., yönetim kurulu üyeliğine ise davalı ...'ın atandığı, davacının münferiden atacağı imzasıyla şirketi temsil, ilzam ve ahzu kabza yetkili olduğu hususu taraflar arasında ihtilafsızdır.
Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak, vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için, 6183 sayılı Kanunun 75. maddesi uyarınca öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren aciz vesikasının düzenlenmiş olması gereklidir. Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri limited şirketlerde şirket müdürü, kollektif şirketlerde ise ortakların herbiridir. Fakat limited şirketlerde müdürlerin yanısıra ortaklar da 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre ortaklık payı oranında sorumludurlar.
Anonim şirketlerde ise böyle bir özel düzenleme yapılmadığından, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, TTK'nun 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumlu olup yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ise kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır.
Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir.
Somut uyuşmazlıkta ise dosyaya sunulan belgelerden davacının yönetim kurulu üyesi olduğu, vergi dairesi tarafından asıl mükellef şirket hakkında haciz varakası düzenlenmeden davacının alacaklı olduğu icra takip dosyasında tahsil edilen bedel üzerine konulan haciz ile vergi alacağının tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca dava dışı ... ... A.Ş.'nin fiilen iflas ettiği, şirket zor durumda olduğundan vergi borcunun davacıdan tahsil edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece, TTK'nun 317. maddesi uyarınca anonim şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamının, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumlu olduğu, şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için vergi borcunun anonim şirketten tahsil edilememiş olması gerektiği, bu koşul gerçekleşmeden vergi borcunu alacağı üzerine konulan haciz ile ödeyen davacının davalılara başvurmadan önce asıl borçlu olan dava dışı ... ... A.Ş.'ye başvurması gerektiği, asıl borçlu şirkete başvurmadan doğrudan davalılar aleyhine icra takibi yapılamayacağı, başlatılan takibin erken başlatılan takip niteliğinde olduğu, bu aşamada davanın esasına girilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken usule ilişkin anılan gerekçenin yanında esasa da girilerek davacının davalılara rücu hakkının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde bir kısım gerekçe yönünden isabet görülmemiştir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29/09/2015 tarih ve 2015/9832 Esas 2015/9587 Karar sayılı ilamı).
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun bir kısım gerekçe yönünden kabulüne ilk derece mahkemesi kararının bir kısım gerekçe yönünden kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun bir kısım gerekçe yönünden KABULÜNE,
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 11/02/2021 tarih 2015/420 Esas 2021/175 Karar sayılı kararının bir kısım gerekçe yönünden KALDIRILMASINA, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
B)1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL karar ilam harcının peşin yatırılan 2.519,21 TL harç ile 735,80 TL icra peşin harcından mahsubu ile fazla alınan 3.075,11 TL'nin talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar ayrı ayrı vekil ile temsil edilmiş ise de aleyhe istinaf itirazı bulunmadığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan 22,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Bakiye gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak alınan 59,30 TL karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davadaki haklılık durumu gözetilerek davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK'nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023
Başkan - ... Üye - ... Üye - ... Zabıt Katibi - ...
... ... ... ...

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.


Full & Egal Universal Law Academy