Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/905 Esas 2023/501 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/905
Karar No: 2023/501
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/905 Esas 2023/501 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/905
KARAR NO: 2023/501
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: ... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:11/02/2021
NUMARASI: 2020/428 Esas 2021/165Karar
DAVACI
VEKİLLERİ:
DAVALI :
VEKİLLERİ:
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 14/07/2020
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH: 30/03/2023

Taraflar arasındaki tazminata ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı sigortalı ....Şti ile müvekkili şirket arasında ... plakalı 2015 model aracın sigortalanması adına 23.12.2017 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli ... Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçe imzalandığını, 12.06.2018 tarihinde dava dışı sürücü ...'ın sevk ve idaresinde bulunan ... plakalı aracın ... ili Odunpazarı İlçesi Sultandere Mahallesi 2.Cadde üzerinde Selami Vardar istikametinden Toptancılar Sitesi istikametine seyir halindeyken Büyükşehir Belediyesi tarafından tramvay çalışmaları nedeniyle bölünerek mecburi yön verilen şeride girdiği esnada, aynı yolda ancak ters istikamette seyreden ... plakalı kamyonun üzerinden geçmesi ile yerinden oynayan rögar kapağının sigortalı araca sol ön kısımlarından çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, akabinde müvekkili şirket tarafından 6.471,43 TL hasar tazminatının sigortalıya ödendiğini, sigortalı aracın hasar görmesine sebebiyet veren yerine sabitlenmeyen rögar kapağına yönelik sorumluluğun ... Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğüne ait olduğunun tespit edildiğini, dava konusu olayda davalı kendi kusurundan dolayı müvekkili şirkete karşı sorumlu olduğunu iddia ederek fazlaya ve faize dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 6.471,43 TL hasar tazminatının ödeme tarihi olan 02.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemekle beraber idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin hiç işlememesi, kötü işlemesi veya geç işlememesi sonucu ortaya çıkan olası eylem ve işlemlerine karşı açılabilecek tazminat davalarında idari yargının görevli olduğunu, kaza meydana geldiği esnada ya da daha sonra yapılan inceleme ve hasar tespitlerinde müvekkili idareye herhangi bir ihbar ya da bildirim mevcut olmadığından olayla ilgili hiçbir müdahalenin olmadığını, olayın meydana geldiği yerde müvekkili idarenin herhangi bir çalışma ya da imalat yapmadığını, zararın oluşumunda genel müdürlüğün kusuru dolayısıyla sorumluluğunun bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı Büyükşehir Belediyesinin bakım ve kontrolünden sorumlu olduğu rögar kapağı üzerinden dava dışı ... plakalı araç sürücüsünün aracı ile kapak üzerinden geçtiği sırada kapağın yerinden çıkıp yuvarlanarak oradan geçmekte olan ... plakalı aracın sol ön kısmına çarpması şeklinde meydana gelen, olayda davalının %100 kusurlu olduğu, ... plakalı araç sürücüsünün nizami şekilde seyri sırasında rögar kapağının bir anda yerinden çıkıp yuvarlanarak araca çarpması olayında herhangi bir hatalı tutum davranışı olmadığından sürücüsü ...'ın kusursuz olduğu, ... plakalı araç sürücüsü ise idaresindeki kamyon ile normal seyir sırasında üzerinde veya etrafında uyarı ikaz işareti bulunmayan rögar üzerinden geçmenin tehlikeli olduğunu düşünmesinin veya öngörmesinin mümkün olmadığı, meydana gelen kazada kusursuz olduğu, kazaya bağlı hasar bedelinin 6.471,44 TL olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile 6.471,43 TL nin 02/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu olayda idari yargının görevli olduğunu, kazaya sebebiyet veren rögar kapağının müvekkili idareye ait olup olmadığının tespit edilmediğini, dava konusu kazada müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, yerinde inceleme ile yapılan bir delil tespitinin mevcut olmadığını, kararda aleyhe yer alan bütün hususlar ve faizin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; 6102 sayılı TTK'nın 1472. maddesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK'nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigorta poliçesi, hasar dosyası, ödeme dekontu, kaza tespit tutanağı, kaza mahalline ilişkin fotoğraflar, ekspertiz raporu vs deliller dosya arasında mevcuttur.
18/11/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı ... Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün %100 kusurlu olduğu, sürücü ...'ın (davacı sigorta şirketine sigortalı olan ... plakalı otobüsün sürücüsü) kusursuz olduğu, ... plakalı otobüsün hasar miktarının 6.471,44 TL olduğu, davacı sigortacının, sigortalısına ödediği 6.471,43 TL yönünden halefiyet ilkesi kapsamında kusurlu bulunan davalıya yönelik rücu hakkının bulunduğu bildirilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, davalı yanca somut uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu ileri sürülmekle öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, davanın hangi yargı yolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1.maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa'da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”
Ayrıca, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde somut olayda uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24/02/2021 tarih 2020/3951 Esas 2021/790 Karar sayılı ve 18/03/2021 tarih 2019/1107 Esas 2021/1167 Karar sayılı emsal ilamları) anlaşılmakla ilk derece mahkemesince işin esasına girilerek karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Dosya kapsamından, dava konusu kazanın davalı Büyükşehir Belediyesinin bakım ve kontrolünden sorumlu olduğu rögar kapağı üzerinden dava dışı ... plakalı araç sürücüsünün aracı ile kapak üzerinden geçtiği sırada kapağın yerinden çıkıp yuvarlanarak oradan geçmekte olan ... plakalı aracın sol ön kısmına çarpması şeklinde gerçekleştiği, olayda rögar kapağının bakım ve denetiminden sorumlu davalı Büyükşehir Belediyesinin %100 kusurlu olduğu, sigortalı ... plakalı araç sürücüsünün nizami şekilde seyri sırasında rögar kapağının bir anda yerinden çıkıp yuvarlanarak araca çarpması olayında herhangi bir hatalı tutum davranışı olmadığından sürücüsü ...'ın kusursuz olduğu, yine ... plakalı araç sürücüsü ise idaresindeki kamyon ile normal seyir sırasında üzerinde veya etrafında uyarı ikaz işareti bulunmayan rögar üzerinden geçmenin tehlikeli olduğunu düşünmesinin veya öngörmesinin mümkün olmadığı meydana gelen kazada kusursuz olduğu, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere kazaya bağlı hasar bedelinin 6.471,44 TL olduğu, söz konusu hasar bedelinin davacı tarafından sigortalıya 02/07/2018 tarihinde ödendiği, somut olayın niteliği bakımından avans faizi ödenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmüş, davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 442,06 TL harçtan peşin alınan 110,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 331,54 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK'nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 30/03/2023
Başkan- Üye - Üye - Zabıt Katibi -
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.


Full & Egal Universal Law Academy