Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1457 Esas 2023/420 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1457
Karar No: 2023/420
Karar Tarihi: 21.03.2023

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/1457 Esas 2023/420 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1457
KARAR NO: 2023/420
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2017/69 Esas 2019/111 Karar
DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2017
KARAR TARİHİ: 21/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH: 13/04/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya duruşmalı olarak incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kefil olduğu kredi sözleşmesi uyarınca 06/05/2013 tarihinde kredi kullandırıldığını, kullanılan kredi gay ötelemeli planı yapıldığı için kasım 2013 tarihinden itibaren ödeme yapılmaya başlandığını, krediyle ilgili toplam 86.361,00 TL ödeme yapıldığını, kredi borcunun sona erdiğini, aynı kapsamda kullandırılan araç kredi borcunun da ödendiğini, araç üzerindeki rehnin kaldırıldığını, borç kalmamasına rağmen müvekkili aleyhine haksız olarak icra takibi başlatıldığını bildirerek davanın reddine, %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalının genel kredi sözleşmelerinde kefil olarak yer aldığı, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının tespit edildiği, ödeme savunmasına ilişkin belge sunulmadığı, nakit alacaklar yönünden bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, iade edilmeyen çek yaprakları yönünden gayri nakit alacağın depo edilmesi talep edilmiş ise de, genel kredi sözleşmesinde çek yapraklarının depo edilmesinden kefilin sorumlu olduğuna ilişkin açık düzenleme bulunmadığı, kefilin gayri nakit alacaktan sorumlu tutulamayacağı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının kısmen iptaline, taksitli ticari krediden kaynaklı 25.096,17 TL asıl alacak, 409,44 TL işlemiş akdi faiz, 907,34 TL işlemiş temerrüt faizi, 45,37 BSMV ve 147,79 TL masraf olmak üzere toplam 26.606,11 TL alacak üzerinden takibin devamına, ... nolu kredi mevduat hesabından kaynaklanan 10.109,94 TL asıl alacak, 1.389,43 TL işlemiş akdi faiz, 591,15 TL işlemiş temerrüt faizi, 27,64 TL BSMV ve 147,79 TL noter masrafı olmak üzere toplam 12.265,95 TL alacak üzerinden takibin devamına, ... nolu kredi mevduat hesabından kaynaklanan 10,24 TL asıl alacak, 4,73 TL işlemiş faiz, 0,72 işlemiş temerrüt faizi, 0,04 TL BSMV olmak üzere toplam 15,73 TL alacak üzerinden takibin devamına, taksitli ticari krediden kaynaklanan asıl alacak ve kat tarihine kadar işlemiş akdi faiz tutarına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar %21,60 oranında faiz uygulanmasına, diğer kredili mevduat hesaplarından kaynaklanan asıl alacak ve kat tarihine kadar işlemiş akdi faiz tutarına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar %30,24 oranında faiz uygulanmasına, 38.887,79 TL nin %20 si olan 7.777,55 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyaya ibraz edilen ödeme makbuzlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, sadece yapılan bilirkişi incelemesi ile tanzim edilen rapora göre hüküm kurulduğunu, itirazlarının dikkate alınmadığını, birden fazla kredi kullanıldığını, söz konusu kredi bedellerinin müvekkili tarafından ödemesi yapılarak borcun bitirildiğini, müvekkilinin yaptığı hiçbir ödemenin kabul edilmediğini, makbuzlara itibar edilmeden hüküm kurulduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK'nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarları, Ankara 25. İcra Müdürlüğü'nün 2015/19072 sayılı takip dosyası, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 12/04/2018 tarihli kök, 16/07/2018 tarihli birinci ek bilirkişi raporu, dava dışı asıl borçlu ... ... Ltd. Şti.'nin banka hesap hareketleri, istinaf aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 23/02/2022 tarihli ikinci ek, 02/09/2022 tarihli üçüncü ek, 03/02/2023 tarihli dördüncü ek rapor, davalı tarafından sunulan çek suretleri, banka dekontları, Şekerbank'a yazılan müzekkere cevabı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 25. İcra Müdürlüğü'nün 2015/19072 sayılı takip dosya incelendiğinde; davacı alacaklı banka tarafından davalı borçlu ve dava dışı borçlu aleyhine toplam 39.073,36 TL nakit alacağın tahsili, 46.800,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 03/09/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının Ankara 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/3 Esas sayılı dosyasında açtığı davada yapılan yargılama sonunda 2016/2 Karar sayılı karar ile davalıya ödeme emri tebliğ tarihinin 28/12/2015 olarak düzeltilmesine karar verildiği, davalı borçlunun mahkemece düzeltilen ödeme emri tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 04/01/2016 tarihinde icra takibinde yer alan borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 26/01/2017 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Davacı banka ile dava dışı ... ... Ltd. Şti. arasında 07/05/2013 tarihli 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, sözleşmedeki kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK'nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve kök rapordaki görüşü tekrar eden birinci ek raporda, davacının davalının kefaletinin yer aldığı 07/05/2013 tarihli sözleşmeye istinaden kredi kullandırdığı, davalı kefilin kullandırılan krediden sorumlu olduğu, davalının borcun ödendiği savunmasına ilişkin belge sunmadığı, borcun ödenmediğinin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı, takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan taksitli ticari kredi nedeniyle toplam 26.606,11 TL, ... no'lu kredi nedeniyle toplam 12.265,95 TL, ... no'lu kredi nedeniyle toplam 15,73 TL alacaklı olduğu, sözleşmede kefilin depo talebinden sorumlu olduğuna ilişkin açık hüküm bulunmadığı, depo talebinden davalının sorumlu olmadığı tespit edilmiştir.
İstinaf aşamasında alınan ikinci ek raporda, hesap kat tarihine göre 10/04/2015, 10/05/2015 ve 10/06/2015 tarihli taksitlerin ödenmediği, davalı vekilinin sunduğu listedeki en son para gönderme tarihinin ise 12/11/2014 olduğu, dolayısıyla ödenmeyen taksit vadelerinden sonra yapılmış bir ödemeye ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı, ödendiği iddia edilen tutarların ise asıl borçlu şirketin fatura, vergi, SSK ödemeleriyle muhtelif kişilere gönderilen havalelerin karşılığını teşkil ettiği, bu işlemlerin çoğunun internet üzerinden şirket yetkilisi tarafından gerçekleştirildiği, davalının gönderilen bu tutarların şirket harcamaları ve havaleleri için kullanıldığını biliyor olması gerektiği, buna rağmen bu tutarların borca karşılık gönderildiğini beyan ettiği, şirketin muhtelif harcama ve havaleleri için kullanıldığı, hesap ekstrelerinde açıkça görülen listeye konu tutarlar beyan edilerek takibe konu kredi borcunun ödendiğinin ileri sürülmesinin mümkün olmadığı belirtilerek kök ve ek rapor tekrar edilmiştir.
Alınan üçüncü ek raporda, davalının gönderdiği tutarların kefaletinin bulunduğu kredilere ödeme olarak kabul edilmesi durumunda takip tarihine göre talep edilebilecek bir tutar bulunmadığı kanaat bildirilmiş, alınan dördüncü ek raporda da, gönderilen havalelerin kredi borcuna karşılık gönderildiğinin kabulü için her bir havale dekontunda kredi borcuna karşılık gönderildiğinin belirtilmesi gerektiği, davalının bu hususu delillendiremediği, davalının buna ilişkin herhangi bir havale dekontu sunmadığı, davalının ödemelerin vadesinde yapıldığı beyanına iştirak edilmediği, havalelerin kredi borcuna karşılık yapıldığı varsayılırsa banka alacağının kalmayacağı, borcun tasfiye olacağı tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise borcun ödendiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı tarafından kredi hesabının kat edildiği, alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibindeki borcun tamamına itiraz etmeleri üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalının kefalet imzasının yer aldığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağı bulunup bulunmadığı, alacak var ise takip tarihi itibarıyla miktarı, davalının icra takibine itirazlarının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davalının davacı ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde yer alan kefaletinin, kefalet tarihinde yürürlükte bulunan TBK'nun 583 vd. maddeleri uyarınca yasanın aradığı şekil koşullarına uygundur. Davalının kefalet imzasına yönelik herhangi bir itirazı da bulunmamaktadır.
Davalı yanın aşamalardaki savunması kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödendiğine yöneliktir. Anılan savunma karşısında ispat külfeti davalı üzerinde olup, davalı kredi borcunu ödediğini usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Anılan ispat yükü kapsamında davalı dosyaya ödeme dekontları, banka hesap ekstreleri, çek suretleri ibraz etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davalı vekilinin ödeme yaptığını belirttiği kredi referans numaraları ile takibe intikal etmiş bulunan ve huzurdaki davanın konusu kredilerin referans numaralarının birbirinden farklı olduğunu, takibe intikal eden kredilerle ilgili yapılacak bilirkişi incelemesi ile alacağın ortaya çıkacağını belirtmiştir.
İstinaf aşamasında alınan bilirkişi ek raporları ile, davalı tarafından dava dışı şirket hesabına gönderilen paraların davacı tarafından dava dışı asıl borçlunun hesabından kredi alacağı olarak tahsil edilmediği, bu paraların asıl borçlu şirket tarafından fatura, vergi borcu, SSK ödemeleri ve yapılan bir takım havaleler ile kullanıldığı anlaşılmıştır.
Burada tartışılması gereken husus, davalının dava dışı şirket hesabına yaptığı ödemeler ile kefalet borcundan kurtulup kurtulamayacağı, davacının dava dışı asıl borçlu şirket hesabına gelen bu ödemelerden kredi alacağını tahsil etmemesi nedeniyle gelinen aşamada davalı kefile müracaat hakkının bulunup bulunmadığıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, istinaf aşamasında alınan bilirkişi ek raporlarından davalı tarafından dava dışı asıl borçlu şirket hesabına yapılan ödemelerin kredi borcu ödemesi olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama içermediği, yapılan bu ödemelerin kredi borcuna karşılık yapıldığının kabul edilmesi halinde ise, takip tarihi itibarıyla bankanın herhangi bir alacağı kalmadığı, borcun tasfiye edilmiş olacağı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, kefil olan davalının dava dışı asıl borçlu şirket hesabına gönderdiği miktarların davacının kredi alacağına istinaden yatırıldığı, banka dekontlarında kredi alacağına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamakla birlikte davacının kredi ilişkisi kapsamında davalının kefil olduğunu bildiği, gönderilen paraların bu sıfatla yatırıldığını gözetmesi gerektiği, asıl borçlu hesabına davalı kefil tarafından yatırılan paraları kredi borcuna mahsup etmemesi nedeniyle bu paraların dava dışı asıl borçlu tarafından kullanılmasında davacının kusurlu davrandığı, bu kusurlu davranışın sonucu olarak da takip tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçludan alacağı halen devam edip, dava dışı asıl borçludan alacağını talep edebilecek olan davacının, davanın itirazın iptali davası olduğu gözetildiğinde, artık davalı kefile başvuramayacağı gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davalı vekili cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı talep etmiş ise de, ilk derece mahkemesince reddedilen kısım yönünden davalı lehine kötüniyet tazminatı hükmedilmemiş olup, davalı yanın bu yöne ilişkin açık istinaf itirazı bulunmamaktadır. Bu husus gözetilerek davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin reddine hükmedilmesi gerekmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda gayri nakit alacağa yönelik açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş olup, bu karara karşı herhangi bir istinaf başvurusu bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 14/02/2019 tarih 2017/69 Esas 2019/111 Karar sayılı kararın kaldırılmasına,
B)1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli olan 179,90 TL harcın peşin alınan 1.466,51 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.286,61 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince nakit alacak üzerinden hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve gayri nakit alacağa ilişkin aleyhe bir istinaf itirazı bulunmadığından AAÜT gereğince gayri nakit alacak üzerinden hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
C)1-Davalı tarafından peşin yatırılan toplam 664,10 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 264,4‬0 TL posta gideri olmak üzere toplam 385,7‬0 TL'nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
3-Davalı vekilinin Dairemizin tensip tutanak tarihinden önce vekillikten çekildiği, davalının istinaf aşamasında vekille temsil edilmediği gözetilerek istinaf aşamasında birden fazla duruşma yapılmış ise de davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dair, davalı asilin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda HMK'nın 361. maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/03/2023
Başkan - Üye - Üye - Zabıt Katibi -
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.


Full & Egal Universal Law Academy