Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/539 Esas 2023/438 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/539
Karar No: 2023/438
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/539 - 2023/438
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/539
KARAR NO: 2023/438
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2020
NUMARASI: 2019/230 E. - 2020/427 K.
DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU: YİDK Kararı İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/11/2020 tarih ve 2019/230 E. - 2020/427 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin aynı zamanda ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “...” ibaresinin marka olarak dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğunu, Türkiye'de de 20 ve 24. sınıflara giren emtiada ..., 25, 20, 24 ve 35. sınıflara giren emtiada da ... numara ile tescilli bulunduğunu, davalı firmanın ... nolu “...” ibareli markasının müvekkilinin tescilli/tanınmış markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, davalının markasında geçen “...” ibaresinin İsveç’te bir şehir adı olduğu için markanın esas unsuru olamayacağını, üstelik bu unsurun müvekkilinin de İsveç kökenli olduğu gerçeği gözetildiğinde, taraf markalarının karıştırılma ihtimalini arttırdığını, markalarda geçen “...” ve “...” ibarelerinin de ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, her iki ibarenin de İsveç dilinde olduğunu ve Türk alfabesinde bulunmayan “Ä” harfini içerdiğini, bunun da markaların genel intiba benzerliğini arttırdığını, davalının müvekkilinin bu tanınmış markasını bilmemesinin mümkün olmadığını, davalının kötüniyetinin açık olduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 2019-M-2491 sayılı kararının iptalini ve davalı firmanın ... sayılı markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin “...” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, taraf markalarının sadece ilk iki harfinin aynı, diğer bütün unsurlarının farklı bulunduğunu, “...” ibaresinin İsveç dilinde “sağlık”, “...” ibaresinin ise “at” anlamına geldiğini, markalar arasında kavramsal olarak bir ilişkinin de mevcut olmadığını, davacının kötüniyet iddialarının da ispat edilemediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait "..." ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/1. maddesindeki iltibas ihtimalinin ve SMK'nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun oluşmadığı, dava konusu marka açısından SMK'nın 6/9. maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiasının da kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkemenin benzerlik ve karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davaya konu marka kapsamındaki malların ayniyeti/benzerliği, karıştırılma ihtimalini artıran bir faktör olarak dikkate alınması gerektiğini, davaya konu marka ile müvekkilinin markaları karşılaştırıldığında, mal/hizmetlerin yanı sıra ibarelerin de benzer olduğunu, ilgili marka başvurusunda esaslı unsuru oluşturan “...” ibaresi ile müvekkiline ait “...“ markalarının karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer bulunduğunu, her iki ibarenin de İsveç dilinde olması, Türkçe'de bir anlamlarının olmaması düşünüldüğünde, markaların genel intiba açısından benzer olduğunun kabulünün gerektiğini, yapılan bütünsel değerlendirme sonucunda markaların benzer olmadığı ve aralarında iltibas tehlikesi bulunmadığı sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, yerel mahkemenin kötüniyete ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davalı başvuru sahibinin, müvekkilinin ticari sunum şekillerinin tüm unsurlarını tek tek kopyaladığını, marka başvurusunun da tesadüfen seçilmiş olduğunun söylenemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, YİDK kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının “...” ibareli marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet gösterdiği “...” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede SMK'nın 6/1. maddesi anlamında bir benzerlik bulunmadığı, zira markaların esas unsurlarının birbirinden farklı bulunduğu, diğer yandan her iki markanın İsveç dilinde bulunmasının sırf bu nedenle ibareleri benzer hale getirmeyeceği, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun oluşmadığı, dava konusu marka açısından SMK'nın 6/9. maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiasının da kanıtlanmadığı, davalının kullanım şeklinin iş bu davanın konusunu oluşturmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2023

Başkan
Üye

Üye

Katip


















Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy