Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/410 Esas 2023/393 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/410
Karar No: 2023/393
Karar Tarihi: 27.03.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/410
KARAR NO: 2023/393
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : ... ...
ÜYE: ... ...
ÜYE: ... ...
KATİP: ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2020
NUMARASI: 2019/313 E. - 2020/447 K.
DAVACI: ... - (T.C. NO:...)
VEKİLLERİ:
DAVALILAR: 1
VEKİLİ:
DAVANIN KONUSU : Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men'i, Durdurulması, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/12/2020 tarih ve 2019/313 E. - 2020/447 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, fizik tedavi ve fizyoterapi egzersiz danışmanlığı işi ile iştigal eden müvekkilinin "..." isimli işletmenin sahibi olduğunu, bu kapsamda 2007 yılından beri "..." markasını kullandığını ve markayı ... sayı ile tescil ettirdiğini, buna karşılık müvekkilinin "..." markasının davalılarca haksız ve hukuka aykırı bir biçimde gerek iş evrakı, tabela, reklam ve internet ortamında gerekse de ticari faaliyetlerde kullanıldığının ve davalıların "... ..." şeklinde ticaret unvanı/işletme adı ile ticari faaliyet yürüttüklerinin tespit edildiğini, davalılara 17.05.2019 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, davalıların ihtarnameye cevap vermediği gibi haksız kullanımlarına da devam ettiklerini, bu kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalıların da müvekkili gibi tıbbi hizmetler, fizyoterapi, sağlıklı yaşam vs. alanında hizmet vermekte olup her iki şirketin faaliyet alanının aynı olduğunu ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve giderilmesini, ayrıca SMK'nın151/2-b. maddesi uyarınca yoksun kalınan kazancın hesaplanarak şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminat ve buna uygun bir bedelin eklenmesini, 30.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, mahkemece, zorunlu arabuluculuk dava şartı eksikliği nedeniyle maddi ve manevi tazminat yönünden dava tefrik edilmiştir.
Davalılar vekili, dava konusu iş yerinin davalılardan ...'e ait olduğunu, davalılardan ...'in SGK ile çalışan olup iş yeriyle mülkiyet ilişkisinin bulunmadığını, tarafların işletmiş oldukları iş yerinin şirket olmadığını, bu nedenle sahiplerinin adıyla bilindiklerini, davacının iş yerinde "..." ismi ön plana çıkarken müvekkilinin işyerinde de "..." isminin ön planda olduğunu, iş yerlerinin bulunduğu il ve müşteri çevrelerinin farklı olduğunu, "..." ibaresinin spor-ortopedi ve fizik kelimelerinin birleşimi ile oluşturulduğunu ve fizik tedavi bölümünde lisans ve yüksek lisans yapan tüm öğrencileri tarafından bilindiğini, bu ibarenin birçok ilde sağlık sektöründe kullanıldığını, tarafların yürüttükleri hizmetler benzer hizmet sınıfında olmakla birlikte tarafların işletme isminde hakim unsurlar farklı olduğundan karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin iş yerinde 2019 yılında aktif faaliyete başladığını ancak burayı 2017 yılında kurduğunu, yani davalının markayı tescil tarihinden önce kullandığını, müvekkilinin kullandığı ismin tescilli bir marka olmayıp sonradan tescil ettirildiğini, müvekkilinin tescilli bir markayı taklit ettiğinin söylenemeyeceğini, 2017 yılının Eylül ayında "... ..." ismini tescil ettirmek amacıyla her ne kadar tamamlamamış olsa da ...’e online olarak ön başvuru yapıp rezerve yaptığını, davacının çektiği ihtarnameye cevabi yazılarını 16.07.2019 tarihinde noter aracılığıyla tebliğe çıkardıklarını, müvekkilinin yapmış olduğu tüm değişiklikleri süresinde internet ortamında yayınlandığını ve davacıya bu durumun bildirildiğini, buna rağmen huzurdaki davanın açıldığını, davacının kötüniyetli olup zenginleşme amacı taşıdığını savunarak, davanın müvekkillerinden ... açısından husumet yokluğu, diğer davalı yönünden esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafın 19.09.2018 tarihinde tescil edilen ... sayılı 41 ve 44. Sınıf hizmetleri kapsayan "..." ibareli markasının bulunduğu, önceki tescilli bir marka ile sonraki tarihli kullanılan marka arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiği, davacı tarafın ... sayılı "..." ibareli tescilli markası ile davalı tarafın "... ..." biçimindeki kullanımı arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek, karıştırılma ihtimali doğuracak derecede bir benzerlik bulunduğu, nitekim benimsenen bilirkişi raporunda da bu hususun "marka tecavüzü ve haksız rekabet açısından davalılar tarafından kullanılan ibare ile davacı adına ... sayı ile tescilli marka arasında fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin ortalama tüketicileri nezdinde karıştırılma ihtimali olduğu" şeklinde ifade edildiği, davacının markası kapsamındaki "fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri" ile davalı tarafça dava konusu kullanımların benzer olduğu ve belirtilen nedenlerle SMK'nın 29. maddesine göre dava konusu kullanımların davacı adına tescilli markadan doğan haklara SMK kapsamında tecavüz, TTK kapsamında da haksız rekabet teşkil ettiği, davalı ... açısından husumet itirazında bulunulmuş ise de dosyaya yansıtılan görsel deliller arasında davalı taraf işyeri tabelasında bu davalının da ismi yazıldığından ve bu davalının da davacıya ait markayı izin almadan iltibas düzeyinde tanıtıcı işaret şeklinde kullandığından savunmaya itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı taraf eyleminin davacıya ait ... tescil sayılı "..." ibareli markasına yönelik marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile men'ine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davacının tescilli markası ile iltibas oluşturan her türlü kullanımının önlenmesine ve yasaklanmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili, bilirkişi raporunun taraflı olarak düzenlendiğini, haksız rekabet için marka kullanımlarının aynı olması gerektiğini, davacının ve müvekkilinin kullanımları arasında bir karşılaştırma yapılmadığını, müvekkilinin davacının markasını taklit amacı taşımadığını ve iyi niyetli olduğunu gösteren delillerinin tartışılmadığını, müvekkilinin "..." ibaresinin önceden kullanıldığını bilmesinin mümkün olmadığını, ihtarname üzerine kullanıma son verdiğini, husumet itirazının davalılardan ...'in isminin de tabelada olmasından dolayı reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, reklam amaçlı olarak çalışan sağlık personellerinin isimlerinin sağlık işletmelerinin tabelasında yazıldığını, vergi kayıtlarının ve sağlık il müdürlüğü kayıtlarının incelenmesi gerekirken yetersiz inceleme ve gerekçe ile husumet yönünde karar verildiğini, yerel mahkemece maddi ve manevi tazminatların tefrikine karar verilmiş olmasına rağmen, tefrik edilen kalem alacakların mahkemenin herhangi bir esasına kayıt edilmediğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:Dava, marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, men'i, durdurulması, sonuçlarının ortadan kaldırılması istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının "..." ibareli markası ile davalıların "... ..." şeklindeki kullanımları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, zira hem marka olarak kullanılan işaretlerin hem de kullanıldıkları hizmetlerin yüksek düzeyde benzediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere "..." ibaresinin tıbbi hizmetler açısından tanımlayıcı ve tasvir edici bir anlamına tesadüf edilmediği, ayrıca bu ibarenin 41 ve 44. sınıf hizmetlerde sadece davacı adına tescilli olduğu, davalılar tarafından kullanılan tabelada davalıların isimlerinin "... ..." olarak ayrı ayrı yer aldığı, öte yandan davalıların eski dayalı kullanımlarını ve marka başvurularını kanıtlayamadıkları, davalıların eyleminin hem marka hakkına tecavüz hem de haksız rekabet teşkil ettiği, tefrik edilerek yeni bir esasa kaydedilen tazminat talebinin işbu davanın konusu olmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL'nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 24/04/2023
Başkan
...

Üye
...

Üye
...

Katip
...







Full & Egal Universal Law Academy