Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/406 Esas 2023/380 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/406
Karar No: 2023/380
Karar Tarihi: 24.03.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/406 - 2023/380
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/406
KARAR NO: 2023/380
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2020
NUMARASI: 2019/210 E. - 2020/377 K.
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU: YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/11/2020 tarih ve 2019/210 Esas - 2020/377 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardır "..." markası altında gıda, temizlik ve her türlü tüketim maddesinin üretimi ve toptan satışı ile iştigal ettiğini, bu marka altında işletilen, çoğu İstanbul’un ilçelerinde yerleşik 61 kadar mağazası olduğunu, www.....com alan adı altındaki web sitesinin müvekkiline ait bulunduğunu, müvekkilinin "..." markasının tanınmış marka haline geldiğini, davalı Şirketin ise ... sayılı "...com" ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, başvuru konusu ibarenin müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, somut olayda emtia benzerliği şartının da gerçekleştiğini, ayrıca müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun tescili halinde müvekkilinin tanınmış markalarının şöhretinden haksız yararlanılacağını, davalının, müvekkilinin tanınmış markasını ve faaliyet alanlarını bilmesine rağmen aynı ibareyi markasına esas unsur olarak seçmesinin kötü niyetli olduğunu, “...” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturduğunu, bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini ileri sürerek, YİDK’in 18.03.2019 tarihli ve 2019-M-2339 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı... vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının “...” markası ile gıda ve perakende marketçilik alanında müvekkilinin ise ... sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkili başvurusunda "..." ibaresinin bir bütünlük içerisinde yer aldığını, karşılaştırılan markalardaki logoların, amblem renklerinin ve serigrafilerin de tamamen farklı bulunduğunu, davacının markasında geçen “...” ibaresinin yaygın kullanımı olan bir kelime olduğunu, bu kadar yaygın kullanılan bir ibareden hareketle taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğunun söylenemeyeceğini, müvekkilinin 2011 yılından beri “...” ibaresini kullandığını, bu markanın aynı zamanda... nezdinde ... sayı ile tescilli bulunduğunu, “... ...” markasının ise 2008 yılından beri kullanıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının "... www.....com" ibareli marka başvurusu ile davacının "..." ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davacının ... sayılı markalarıyla ilgili 20. sınıf emtiada kullanılmama def’inin ileri sürdüğü ve davacının da bu markalarını söz konusu emtiada ciddi biçimde kullandığını kanıtlayamadığı, dolayısıyla davacının bu markalarını mesnet alarak SMK'nın 6/1 maddesi hükmünden yararlanamayacağı, markaların benzememesi halinin ve davacının markalarını, davalının markasıyla benzer bulunan 20. sınıf mallarda kullandığını ispatlayamaması durumunun, halkın söz konusu malların/hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini ortadan kaldırdığı, somut olayda 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma olasılığının ve nispi red nedeninin bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşullarının da oluşmadığı, davacı tarafın SMK'nın 6/6 maddesi anlamında diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiasını kanıtlayamadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkillinin "..." asli unsurlu itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları ile itiraza konu “çağrıconceptmobilya www.....com” markasının tüketici nezdinde iltibas teşkil edecek düzeyde benzerlik arz ettiğini, davalının, müvekkiline ait "..." ibaresini kullanması iltibasa sebebiyet vereceği gibi tüketicilerin, davalı Şirket ile müvekkil Şirket arasında bağ kuracağını ve dava konusu başvuruyu müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılayacağını, bir an için markaların aynı veya benzer emtiayı kapsamadığı ihtimalinde dahi müvekkili markalarının tanınmışlığı nedeniyle başka firmalara ait "..." ibareli markaların, müvekkili Şirketin bir ürünü olarak düşünüleceğini, SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının oluştuğunu, yine SMK'nın 6/6 maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, YİDK Kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 12.12.2017 tarihinde ... sayılı "...com" ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 20. sınıf malların yer aldığı, başvurunun ilanına davacının "..." ibareli markalarına dayalı olarak karıştırılma tehlikesi, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, davacının önceki gerekçelerle bu karara yaptığı itirazın da YİDK'in 18.03.2019 tarih, 2019-M-2339 sayılı kararıyla reddedildiği, YİDK kararının davacıya 25.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK'nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru kapsamında 20. sınıf mallar yer almaktadır. Davalı tarafın, marka işlem dosyasında kullanmama definde bulunduğu ve davacının ise markalarını, 20. sınıf mallar üzerinde kullandığını ispat edemediği, bununla birlikte davacının itirazına mesnet ..." ibareli markaların tescil tarihleri ile dava konusu başvuru tarihi olan 12.12.2017 tarihi arasında beş yıllık süre geçmediği, dolayısıyla bu markalar yönünden kullanmama definin ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından, bu markalar karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Davacının anılan markalarının kapsamlarında yer alan 20. sınıf malların satışına özgülenmiş mağazacılık hizmetleri ile dava konusu başvuru kapsamında yer alan 20. sınıf mallar arasında SMK'nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunmaktadır. Nitekim, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da emtia benzerliğine ilişkin koşulun gerçekleştiği açıklanmıştır.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru standart karakterlerle turuncu zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış "...com" ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda yer verilen "..." ibaresi, başvuru kapsamındaki mallar yönünden herhangi bir ayırt ediciliğe sahip değildir. Yine Türkçe'de tarz, düzen anlamlarında kullanılan "..." ibaresinin de ayırt ediciliği zayıf olup, tali unsur konumundadır. Buna göre, dava konusu başvurunun asli unsurunu "..." ibaresi oluşturmaktadır. Yukarıdaki paragrafta belirtilen ve kullanmama defi ileri sürülemeyecek olan davacı markalarının asli unsurunu da "..." ibaresi oluşturmaktadır. Zira, davacı markalarında yer alan market, süpermarket, hipermarket, gıda gibi ibareler, tanımlayıcı nitelikte olup, ayırt ediciliğe bir katkıları bulunmamaktadır. O halde, taraf markalarının asli unsurları aynıdır. Öte yandan bu ibare, çekişme konusu 20. sınıf mallar yönünden tanımlayıcı veya tasviri bir nitelik taşımadığından ayırt ediciliği haizdir. Her ne kadar "..." ibaresinin, Türkçe’de çok yaygın olan bir kişi adı ve "davet" anlamına gelen yaygın kullanımı nedeni ile ayırt ediciliğinin düşük olduğu savunulmuş ise de, yukarıda belirtildiği üzere bu ibarenin, 20. sınıfta yer alan mallar yönünden tanımlayıcı ya da tasviri bir nitelik taşımaması nedeniyle bu savunmaya itibar edilmemiş, "..." ibaresinin 20. sınıf mallar yönünden ayırt edici olduğu ve bu ayırt ediciliğin de zayıf olmadığı değerlendirilmiştir. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/1761 Esas, 2021/1643 Karar sayılı ilamında da, "..." ibaresinin ayırt edici olduğu kabul edilmiştir. Bu itibarla, "..." asıl unsurlu taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal yönden bıraktıkları genel izlenim yönünden benzer oldukları, tüketicilerce dava konusu başvurunun, davacı markalarının uzantısı, yeni bir versiyonu, davacı markasının yeni biçimde oluşturulmuş bir serisi olarak algılanma ihtimalinin bulunduğu, bunun da markaların karıştırılmasına yol açacağı, SMK'nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği, diğer bir deyişle taraf markaları arasında SMK'nın 6/1 maddesi kapsamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, dolayısıyla dava konusu YİDK kararının yerinde olmadığı ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kanaatine varılmış, bu nedenle davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı tarafça tanınmışlık vakıasına da dayanılmış ise de dosya kapsamındaki deliller ile davacı markalarının tanınmışlığı ispat edilemediğinden, Dairemizce bu iddiaya itibar olunmamıştır. Öte yandan davacının, dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 20. sınıf mallar ile ilgili sektörde fiilen faaliyet gösterdiği veya davacı internet alan adının bu malların satışı hizmetlerinde kullanıldığı kanıtlanamadığından, SMK'nın 6/6 maddesine dayalı iddia da yerinde görülmemiştir. Son olarak, her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu ileri sürülmüş ise de ispat edilemeyen bu iddia da haklı bulunmamıştır. Davalı Şirket yönünden ise her ne kadar söz konusu ibarenin eskiden beri kullanıldığı savunulmuş ise de, davalı savunmasında geçen ... sayılı markanın davalı Şirket adına tescilli olmadığı gibi asli unsurunun da farklı olduğu, dolayısıyla bu markaya dayalı bir müktesep haktan söz edilemeyeceği, bunun dışında tescilsiz fiili kullanımın da davalıya tescil hakkı sağlamayacağı gözetilerek bu savunmanın da yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
HMK'nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 09/11/2020 gün ve 2019/210 Esas - 2020/377 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile davalı Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK'in 18.03.2019 tarih 2019-M-2339 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescilli ... sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL'nin mahsubu ile kalan 135,50 TL bakiye harcın davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 119,30 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 32,50 tebligat ve posta gideri, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.113,9‬0 TL yargılama giderine, 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.202,7‬0 TL'nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı ... tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/04/2023

Başkan
Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy