Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/375 Esas 2023/379 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/375
Karar No: 2023/379
Karar Tarihi: 24.03.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/375
KARAR NO: 2023/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : ... ...
ÜYE: ... ...
ÜYE: ... ...
KATİP: ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2020
NUMARASI: 2018/435 E. - 2020/358 K.
DAVACI: ...
VEKİLLERİ: Av. ...- ...
Av. ...- ...
DAVALI: 1 -... - ...
VEKİLİ:
DAVANIN KONUSU: YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/11/2020 tarih ve 2018/435 Esas - 2020/358 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili, müvekkili adına tescilli ve tanınmış "..." ibareli markaların olduğunu, davalı Şirketin ise ... sayılı "..." ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvurunun ilanına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini, bu karara da davalı Şirketin itiraz ettiğini, itirazı inceleyen YİDK'in davalı Şirketin itirazını yerinde gördüğünü ve başvuru kapsamında yer alan 22,23,24,26,27. sınıf mallar yönünden ret kararını kaldırdığını, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru kötü niyetle yapıldığından, tescili halinde başvurunun SMK'nın 6/9 maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğini, müvekkili markaları ile dava konusu marka başvurusu arasında, başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, yine dava konusu başvurunun, SMK'nın 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca tümden reddinin gerektiğini, aksi yöndeki YİDK kararının yerine olmadığını, SMK'nın 6/6 maddesi koşullarının da gerçekleştiğini ileri sürerek, YİDK'in 2018-M-7429 sayılı kararının, davalı Şirketin itirazının kabulüne ilişkin kısmının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davacının SMK'nın 6/1, 6/4, 6/6 ve 6/9 maddelerine dayalı itirazı yönünden YİDK kararının alınmadığını, SMK'nın 6/5 maddesine dayalı itiraz yönünden ise Kurum kararının hukuka uygun olduğunu, SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının yabancı olması nedeniyle teminat göstermesi gerektiğini, bu hususun dava şartı olduğunu, taraflar arasında görülen Ankara 4.FSHHM’ndeki 2016/317 E. sayılı davada verilen kararın kesinleşmediğini, davacı markasının ülkemizde tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin ağırlıklı olarak fason üretim yaptığını, internet üzerinden ya da perakende satış yapmadığını, bu nedenle müvekkili başvurusu ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacı markasının yalnızca 35. sınıf hizmetlerde tescilli olduğunu, koruma alanının da bu hizmetlerle sınırlı tutulmasının gerektiğini savunarak, davanın davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının "..." ibareli marka başvurusu ile davacının "..." ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil, anlamsal olarak benzerlik bulunmakla beraber davalı başvurusunun kapsamındaki 22,23,24,26 ve 27.nci sınıfta yer alan tüm malların davacıya ait markaların kapsamında yer almadığı, bu nedenle 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı, diğer yönden taraf marka işaretleri birebir aynı olmakla beraber mal/hizmet benzerliği oluşmadığından SMK'nın 6/4 maddesi hükmünün uygulanma koşullarının da gerçekleşmediği, taraf marka işaretleri arasında ayniyet derecesinde benzerlik olduğu, davalının 2015/13412 sayılı, 2015/13420 sayılı ve 2015/13426 sayılı markalarına ilişkin 3 ayrı YİDK kararına karşı davacı tarafından açılan davada, söz konusu markaların davacı markalarıyla karıştırılabileceği ve bu nedenle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının oluştuğu gerekçesiyle markaların hükümsüzlüğüne karar verildiği, dava konusu YİDK kararında da belirtildiği üzere davacının www...com alan adlı internet sitesinin ülkemizde de belirli bir düzeyde bilinirliğe sahip olduğu, davalı tarafın bazısı aynı malların bu kez satış hizmetleri ile bir kısmı da farklı olan sınıfta ısrarlı olarak işaretsel açıdan aynı ibareyi seçmesinde, davacıya ait tanınmış markadan istifade etme, ondan haksız yararlanma ihtimali ağır bastığından bu şekilde aynı firmanın başka sınıflarda tescil belgesi almasının davacının tanınmış markasının yüksek ayırt edici işaretini olumsuz etkileyeceği, SMK'nın 6/5 maddesindeki koşulun davacı lehine oluştuğu, SMK'nın 6/9 maddesi yönünden ise davalının 2015/13412, 2015/13420 ve 2015/13426 sayılı marka başvurularına ilişkin 3 ayrı YİDK kararına karşı davacı tarafından açılan dava olmasına rağmen karar aşamasından çok kısa bir süre önce bunun kesinleşmesini beklemeyip aynı ibarenin yine bir kısmı aynı malların satış hizmetlerini kapsar şekilde dava konusu başvurunun yapılmasının, önceki davanın sonuçlarından farklı yol izlenerek kurtulma, yargı kararlarını sonuçsuz kılacak davranış sergileme niteliği taşıdığını ve bu nedenle dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ...'in 2018-M-7429 sayılı YİDK kararının davacı itirazının kabul edilmeyen kısımları yönünden iptaline, dava konusu ... sayılı marka tescilli olduğundan hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı ... vekili, davacı markasının tanınmış olduğu sektör ile dava konusu hizmetler göz önüne alındığında, davalı markasına imaj transferinin söz konusu olmayacağını, davalı markasının davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağını, markanın tanınmışlığına ve ayırt edici gücüne zarar vermeyeceğini, bu nedenlerle de SMK'nın 6/5 maddesinin uygulanma koşullarının gerçekleşmeyeceğini, davalı marka başvurusu üzerine, davacı tarafın, başvurunun yayınına 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 maddeleri kapsamında itiraz ettiğini, Markalar Dairesi tarafından yapılan incelemede, davacının SMK'nın 6/5 maddesi dışında kalan SMK'nın 6/1, 6/4, 6/6 ve 6/9 maddeleri kapsamındaki itirazlarının reddedildiğini, davacı itirazlarının reddi yönünden bu karara karşı süresi içerisinde YİDK nezdinde itirazda bulunmadığından, Markalar Dairesi kararının bu yönüyle kesinleştiğini, dolayısıyla YİDK kararının iptali istemli dava yönünden kötü niyetin tartışılamayacağını, kaldı ki somut olayda SMK'nın 6/9 maddesinin uygulanma koşullarının esas yönünden de gerçekleşmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili marka başvurusunun yapıldığı tarih itibariyle davacı markasının tanınmış olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı markasının tanınmışlık düzeyine ulaştığına dair yeterli delil bulunmadığı, dolayısıyla tanınmış marka niteliğini haiz olmadığı belirtilmesine rağmen, yerel mahkemenin davacının markasının tanınmış marka niteliğinde olduğunu kabul ederek hüküm kurmasının hatalı olduğunu, SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının oluşmadığını, henüz kesinleşmemiş olan Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/317 esas sayılı dosyasının, karara dayanak kabul edilmesinin de hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkili başvurusunun kötü niyetli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının itirazına mesnet "..." ibareli markanın ... nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğu, nitekim davalı Kurumca da davacı markasının tanınmış olduğunun kabul edildiği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da, sunulan delillerle davacı markasının satış hizmetlerinde tanınmış olduğunun açıklandığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesince davacı markasının tanınmış marka olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, taraf marka işaretlerinin aynı olması, davacı markasının internet üzerinden satış hizmetlerinde tanınmış bulunması ve dava konusu başvuru kapsamındaki malların da davacının internet sitesi üzerinden satışa sunulması hususları birlikte değerlendirildiğinde, SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmakla, davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-YİDK kararının iptaline ilişkin işbu davada, uyuşmazlığın iptali istenen YİDK kararında yazılı gerekçe ve hukuki durum dikkate alınarak çözümlenmesi gerekir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin birçok kararında açıklandığı üzere YİDK kararının iptali istemi ile açılan davalarda, mahkemece iptali istenen YİDK kararının hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğinden, bu kararda tartışılmayan hususların, kararın iptalinde gerekçe olarak göz önüne alınması mümkün değildir (Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 tarih, 2012/2649 E., 2013/16149 K. sayılı ilamı).
Somut olayda, davalı Şirketin marka başvurusuna davacı tarafından SMK'nın 6/1, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 maddelerine dayalı olarak itiraz edilmiş, Markalar Dairesi Başkanlığınca ise yalnızca SMK'nın 6/5 maddesi kapsamında tanınmışlık vakıasına dayalı olarak başvurunun reddine karar verilmiş, diğer gerekçelere dayalı davacı itirazı yerinde görülmemiş, bu karara karşı da yalnızca marka başvurusunda bulunan davalı Şirket tarafından itiraz edilmiştir. Buna bağlı olarak, dava konusu edilen YİDK kararında yalnızca SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmiş, anılan madde koşullarının kısmen oluşmadığı kabul edilerek karar verilmiştir. O halde, dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığı yönünden dava konusu YİDK kararında bir tartışma yapılmadığından, artık kötü niyet gerekçesi ile söz konusu YİDK kararının iptali mümkün olmayıp, ilk derece mahkemesince bu husus gözden kaçırılarak, kötü niyet gerekçesi ile de dava konusu YİDK kararının iptal edilmesi doğru görülmemiştir.
Hükümsüzlük davası yönünden kötü niyetin değerlendirilmesine gelince; her ne kadar yukarıda açıklanan nedenlerle YİDK kararının iptali istemi ile açılan davada, kötü niyet iddiasının dinlenmesi mümkün değil ise de davacı taraf, davalı markasının hükümsüzlüğünü talep ettiğinden ve bu davada kötü niyet vakıasına da dayandığından, marka hükümsüzlüğü istemli dava yönünden davacının kötü niyete dayalı iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir.
SMK'nın 6/9 maddesi uyarınca, kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı Kanunun 25/1. maddesi uyarınca bu husus, markanın hükümsüzlüğü sebebidir. Yargıtay HGK'nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.'nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya dönüldüğünde; ilk derece mahkemesince, davalı Şirketin 2015/13412, 2015/13420 ve 2015/13426 sayılı marka başvurularına yapılan itirazların reddine ilişkin 3 ayrı YİDK kararının iptali istemi ile bu davanın davacısı tarafından dava açıldığı, bu davalarda karar aşamasına gelinmesinden kısa bir süre önce işbu dava konusu başvurunun yapıldığı, dolayısıyla dava konusu başvurunun, önceki davanın sonuçlarından kurtulma, yargı kararlarını sonuçsuz kılma amacını taşıdığı ve bu nedenlerle kötü niyetli olduğu kabul edilmiştir. Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 20.01.2020 tarih, 2019/2447 Esas, 2020/494 Karar sayılı ilamında, kötü niyete ilişkin başka bir emare olmaksızın, salt, hükümsüzlük davasının varlığına rağmen marka başvurusu yapılması olgusu başvurunun kötü niyetli olduğunu kabul için yeterli olmadığı belirtilmiştir. O halde, anılan Yargıtay ilamındaki kabuller doğrultusunda, davacının, önceki tarihli marka başvurularına ilişkin açılan YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davası açıldıktan sonra dava konusu başvuruyu yapması, kötü niyete ilişkin başkaca bir emare ve delil olmadığından, sırf bu nedenle kötü niyetli olarak kabul edilemez. Marka işaretlerinin aynı olması ya da davacı markalarının tanınmışlığı da varılan sonucu değiştirmeyecektir. Zira, tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanamaz. Zira kanun koyucu, tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil ettirmeye 6769 sayılı SMK'nın 6/5 maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Böyle bir durumda, hangi mal ve hizmetler yönünden markanın tescili tanınmış markaya zarar verecek ise sadece o markalar yönünden başvuru reddedilecektir. Oysa kötü niyetli marka tescilinde, başvuru konusu tüm mal ve hizmetler yönünden marka başvurusunun reddi gerekmektedir. Bu durumda ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığının ispat edilemediğinin kabulü gerekirken, bu gerekçe ile de hükümsüzlük davasının kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK.'nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına karar vermek gerekmiş, yalnızca SMK'nın 6/5 maddesine dayalı olarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 02/11/2020 gün ve 2018/435 Esas - 2020/358 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yukarıda açıklanan gerekçe ile KABULÜNE,
4-Dava konusu YİDK'in 07.09.2018 tarih, 2018-M-7429 sayılı kararının, davalı Şirketin itirazının kabulüne ilişkin kısımları yönünden İPTALİNE,
5-Dava konusu ... sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden TERKİNİNE, karar kesinleştiğinde ...'e müzekkere yazılmasına,
6-Harçlar Yasasına göre alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile kalan 144,00TL bakiye karar harcının davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden ve istinafa başvuran davalılar aleyhine olacak biçimde karar verilemeyeceğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 195,00 TL tebligat ücreti, 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harçtan oluşan toplam 2.066,8‬0 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar tarafından ilk derece yargılaması sırasında herhangi bir yapılmış yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin istinaf başvuruları kabul edildiğinden maktu istinaf karar harcı olarak ayrı ayrı yatırılan 59,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalılar iadesine,
12-Davalıların istinaf aşamasında yapmış oldukları yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/04/2023

Başkan
...

Üye
...

Üye
...

Katip
...








Full & Egal Universal Law Academy