Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/366 Esas 2023/468 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/366
Karar No: 2023/468
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/366 - 2023/468
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/366
KARAR NO: 2023/468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2020
NUMARASI: 2019/18 E. - 2020/262 K.
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
VEKİLİ:
DAVANIN KONUSU: YİDK Karar İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/10/2020 tarih ve 2019/18 E. - 2020/262 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “...” ve “...” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin “...” ibareli başvurusuna yaptıkları itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek, başvurunun 35. sınıftaki bir kısım hizmetler yönünden reddine karar verildiğini, davalı Şirketin bu karara itirazının ise dava konusu YİDK kararıyla kabul edildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet “...” ve “...” markaları arasında iltibas bulunduğunu, ... ibareli markalarının, "..." sözcüğünün kısaltması olan "..." ve ... ibarelerinin birleşiminden oluştuğunu, dava konusu markanın da "..." sözcüğünün kısaltılmış hali olan "..." ve "..." ibarelerinin bileşiminden türetildiğini, itirazlarına mesnet "..." ibareli markasında yer alan "..." ibaresinin dava konusu başvuruda aynen yer aldığını, başvuruda yer alan "..." ibaresinin kimsenin tekeline bırakılması mümkün bulunmayan ve tescil konusu mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği bulunmayan bir ibare olduğunu, dava konusu başvurunun harf dizilimi yönünden de itirazlarına mesnet “...” markası ile benzediğini,“...” kelimesinin Türkçe karşılığının “yaşamsal, yaşam” olduğunu ve ayırt edici gücünün yüksek bulunduğunu, “...” ibaresinin müvekkili tarafından uzun süredir kullanılması ve ticaret unvanının asıl unsuru olması nedeniyle başvurunun SMK'nın 6/3 ve 6/6 maddeleri uyarınca da reddi gerektiğini, dava konusu başvurunun “...” markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, bu nedenle SMK 6/5 maddesindeki koşulların oluştuğunu, davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının, müvekkilinin “...” markalarından haberdar olmaması mümkün bulunmadığından, başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 2019-M-4626 sayılı YİDK kararının iptalini ve ... sayılı "..." ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili,müvekkil Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markanın "..." ibaresinden, davacı markalarının ise "..., ..., ..., ... ... ..." ibarelerinden oluştuğu, "..." ibaresi ile "..." ibaresi arasında görsel ve işitsel olarak belirgin farklılıklar bulunduğu, anlamsal olarak da söz konusu ibarelerin benzemediği, diğer markalarda ortak olarak bulunan "..." ibaresinin latin kökenli olup pek çok batı dillerinde "Hayata ait, hayati, hayat için lüzumlu, yaşayan, canlı" gibi anlamlarının bulunduğu, anılan ibarenin uyuşmazlık konusu olan 35. sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, tüketicinin dikkatinin yoğunlaştığı markaların başlangıç kısımlarında farklı ekler yer alması nedeniyle ilgili tüketicinin markalar arasında yanılsamaya düşmeyeceği gibi marka sahipleri arasında da idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK'nın 6/1 maddesindeki koşullarının oluşmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmediği, tarafların markaları benzer olmadığından SMK'nın 6/5 maddesindeki koşullarının da bulunmadığı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporu alınmasına karar verildikten sonra gerekçesi açıklanmaksızın bilirkişi raporunun aksi yönünde karar verilmesinin, müvekkili tarafından bilirkişi ücreti yatırılmasına sebebiyet verdiği için, usul ekonomisine ve HMK'nın 281. maddesine aykırı olduğunu, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik bulunduğunu, "..." kelimesinin kısaltması olan "..." ibaresinin zayıf ve hiç kimsenin tekeline bırakılmaması gereken bir ibare olduğunu, "..." sözcüğünün zayıf ve tanımlayıcı bulunmadığını, anılan ibarenin "yaşamsal, yaşam" anlamına geldiğini ve gıda malları ile hiçbir ilgisinin olmadığını, ilk derece mahkemesince "..." ibaresinin pek çok sektörde yaygın kullanıldığı kabul edilmişse de bu görüşü destekler nitelikte hiçbir somut bilgi ve belgenin bulunmadığını, dava konusu başvurunun müvekkilinin markasını asli unsurunu içeren "..." ibaresini aynen içerdiğini, dava konusu başvurunun harf dizilimi yönünden de itirazlarına mesnet “...” markası ile çok yakın bulunduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin markalarının farklı ve yeni bir versiyonu olarak alınacağını, somut olay bakımından SMK'nın 6/5 maddesindeki koşulların da oluştuğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre "..." ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet "..." ve "..." asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira davacının "..." asıl unsurlu markası ile dava konusu başvurunun benzer olmadığının açık olduğu, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının "..." asıl unsurlu markası ile dava konusu başvuruda ortak olarak yer alan "..." ibaresinin İngilizce "yaşamsal, hayati," gibi anlamlara geldiği , dava konusu mal hizmetler yönünden yaygın olarak kullanıldığı ve ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu, zayıf olan bu ibarenin taraf markalarında ortak olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı, her ne kadar bilirkişi raporunda, "..." ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilmekle birlikte, dava konusu başvuruda yer alan "..." ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı açıklanarak tarafların marka işaretlerinin benzer bulunduğu sonucuna varılmışsa da, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanının daha dar olduğu, böyle durumlarda, küçük farklılıkların dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabileceği, bu nedenle başvuruda yer alan "..." ibaresinin yeterli ayırt ediciliği sağladığının kabulü gerektiği, marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının da başvurunun reddini gerektirmediği, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararında da açıklandığı üzere iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün bulunduğu, bu itibarla mahkemece gerekçesi de açıklanarak yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60-TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 06/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/05/2023
Başkan
Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy