Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/344 Esas 2023/310 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/344
Karar No: 2023/310
Karar Tarihi: 13.03.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/344 - 2023/310
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/344
KARAR NO: 2023/310
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/11/2020
NUMARASI: 2019/252 E. - 2020/400 K.
DAVACI:
VEKİLİ
DAVALI:
VEKİLİ:
DAVANIN KONUSU: YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/11/2020 tarih ve 2019/252 Esas - 2020/400 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili, müvekkilinin 1979 yılında “...” sloganıyla ve “...” markasıyla eğitim hizmetleri vermeye başladığını, günümüzde İstanbul’da 25 üniversiteye hazırlık, Anadolu’da da 62 üniversite ve liseye hazırlık eğitimi veren şubesi olduğunu, ayrıca Türkiye’nin şeşitli illerinde 450 eğitim kurumuna yayın desteği verdiğini, davacının “...” yanında ... markaları altında da eğitim ve yayıncılık hizmetleri verdiğini, davacının bütün bu markalarının tescilli olarak korunduğunu, davacının “...” ibaresi üzerinde bu tescillerden ve kullanımdan doğan öncelikli ve üstün hakkının olduğunu, davalı belediyenin ... sayılı "..." ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, markalar arasında yazılış, okunuş, telaffuz ediliş şekli ve genel kompozisyonları açısından ayırt edici bir fark bulunmadığını, davacının markalarının esas ve ortak unsuru olan “...” ibaresine uzun yıllar boyunca kesintisiz ve yoğun kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırdığını, zaten davacının da dava dışı kişiler tarafından yapılan “...” ibareli marka başvurularına dosyaladığı itirazların davalı ... tarafından kabul edildiğini, taraf markalarının aynı hizmetlerde kullanılacağını, zira davacının markalarının 16, 35 ve 41. sınıflarda tescilli olduğunu ve dava konusu edilen marka başvurusunun kapsamında da aynı sınıfların bulunduğunu, davacının “...” markasının toplumda oldukça iyi bilinen bir marka olduğunu, davalı Belediyenin davacının emeği ve çabası sonucunda tanınmışlık kazandırdığı bu markanın itibarından haksız faydalanma peşinde ve kötü niyetli bulunduğunu, zira davalının, davacının “...” ibareli tanınmış markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, buna rağmen davalının bu markalara benzer yine “...” ibareli bir marka başvurusunda bulunmasının davalının kötü niyetini gösterdiğini ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-2944 sayılı kararının iptaline ve davalının ... sayılı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, belediye ekipleri tarafından Alanya’nın 102 mahallesi dolaşılarak Alanya’ya ait tarihi, kültürel ve sosyal envanterin çıkartılması çalışmasının yapıldığını, bu çalışma sonucunda toplanacak bilgilerin arşivlenerek yayınlanmasının amaçlandığını, başka birçok belediyenin de böyle “... ...” çalışmalarının olduğunu, davacının markalarında esas unsur “...” ibaresi olsa da davalının markasının “...”ni bir bütün olarak ihtiva ettiğini, kaldı ki “...” kelimesinin kimsenin tekeline verilemeyeceğini, zaten “...” ibaresini ihtiva eden pek çok markanın da dava dışı kişi ve kuruluşlar adına tescilli bulunduğunu, davacının markalarında geçen “...” ibaresinin 41. sınıfa giren hizmetler açısından tanımlayıcı bir ibare olduğunu, ayırt ediciliğinin çok düşük bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının "Şekil+..." ibareli marka başvurusu ile davacının "..." asli unsurlu tescilli markaları arasında bir kısım mal/hizmetler aynı olsa da biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalı başvurusunda "ŞEKİL" ve "..." ibarelerinin baskın ve asli unsur, "... ......" ibaresinin de tali unsur olarak yer aldığı, davacının ise "..." ibaresinin asli unsur olarak markalarında kullandığı, diğer yönden ... ibaresinin, markasal olarak güçlü ayırt ediciliği olmayan zayıf bir ibare olduğu, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı, davacı tarafın "Şekil+... " ibareli başvuru üzerinde SMK'nın 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliğinin kanıtlanmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, davacı tarafın "Şekil+..." ibareli başvuru üzerinde SMK'nın 6/6 maddesi anlamında ticaret unvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiasının kanıtlanmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin ''...'' ibaresi üzerinde öncelikli ve üstün hak sahibi olduğunu, itiraza konu ibarenin daha önce tescil edilmiş müvekkili markaları ile aynı veya benzer bulunduğunu, her iki markanın da asli unsurunun gerek yazılışları ve gerekse de okunuşları bakımından birbirilerinin aynısı olup bu ibareye ekleme yapılarak değişiklik yaratılmaya çalışılmışsa da, markalar arasında yapılan bu değişiklik gibi küçük farklılıkların markalar arası benzerliği ve/veya ayniyeti kaldırmaya yeterli olmadığını, müvekkil markalarının tescilli olduğu 16, 35, 41. sınıflarda yer alan hizmetlerin, itiraza konu markanın tescil edilmek istendiği 16, 35, 41. sınıflardaki hizmetlerle aynı bulunduğunu, hem markaların hem de mal ve hizmetlerin aynı olması durumunda, ayrıca karıştırılma ihtimalinin aranmasına gerek olmadığını, zira bu durumda kanuni bir karıştırılma ihtimalinin varlığının kabul edilmesinin gerekli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre "..." ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet "..." asıl unsurlu markalar arasında SMK'nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira dava konusu başvuruda tamamen davacı markalarından farklı bir algı yaratıldığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacının diğer iddialarının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/03/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip



Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.





Full & Egal Universal Law Academy