Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/814 Esas 2023/901 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/814
Karar No: 2023/901
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/814 - 2023/901
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/814
KARAR NO: 2023/901
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2021
NUMARASI: 2020/2 Esas, 2021/1 Karar
DAVACI:
VEKİLLERİ:
DAVALI:
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU: Tahkim (Hakem)
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/03/2021 tarihli, 2020/2 Esas, 2021/1 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.
KARAR
Davacı, mülkiyeti Belediye'ye ait ... parsellerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarında akaryakıt ve LPG ikmal istasyonuna isabet ettiğini, halihazırda alan üzerinde yer alan tesislere Ankara-Eskişehir Karayolundan giriş-çıkış sağlanamadığını, davalı tarafından söz konusu taşınmazlar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunulamadığından bahisle 27/10/2017 tarih ve 2110 sayılı yazı ile Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünden Karayolları Genel Müdürlüğünün yetki ve sorumluluğunda bulunan karayolu üzerinde yer alan Kartal Kavşağı yer altı girişi başlangıcının 180 metre gerisinden başlayarak çevre yoluna paralel bir yan yoldan girişin sağlanması, yine Kartal Kavşağının bağlantı yollarının bulunduğu Sivrihisar-2 Caddesi tarafından ise hem giriş hem çıkış verilecek şekilde düzenleme yapılması konularının incelenerek uygunluk görüşü verilmesinin talep edildiği, yine ... parselde bulunan gayrimenkulün 27/04/2011 tarihinde.... A.Ş.'ye süpermarket olarak kullanılmak üzere 8 yıl süreliğine kiralandığını ancak kira sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonra Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından projelendirilen kavşak düzenlenmesi ile karayolunun yeniden düzenlenmesi üzerine çevre yollarının markete olan bağlantılarının kesildiğini, giriş - çıkışları kapatıldığını, ulaşımın oldukça zorlandığını, bunun üzerine kiracı şirketin kira sözleşmelerini tek taraflı olarak feshettiklerini, söz konusu fesih sebebiyle kurumun hem elde edeceği kira gelirinden mahrum kaldığını hem de söz konusu gayrimenkulün çevre yollarına bağlantısının olmaması sebebiyle ihaleye çıkarılmasına rağmen alıcı bulunamadığını ileri sürerek uğramış oldukları zarara mahsuben 100.000,00 TL'nin yolun ulaşıma kapatıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, İdare tarafından davacı tarafın mülkiyetinde olan taşınmazlara yol geçiş izni için uygun görüş davacı tarafın iddia ettiği gibi keyfiyete bağlı olarak değil, trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğünden dolayı verilmediğini, davacı tarafın uğramış olduğunu iddia ettiği zararlarda İdarenin hukuka aykırı ya da kusurlu bir eylemi bulunmadığını, davacının gerek daha önceden yapmış olduğu ve sona eren kira sözleşmesinden ya da taşınmazları kiraya verememesinden kaynaklı zararından gerekse de taşınmazların satılamamasından kaynaklı zararından İdareyi sorumlu tutmasının yanlış olduğunu belirterek haksız ve yasal dayanağı bulunmayan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu uyuşmazlığın kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanılması sırasında doğan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup bu zararların tazmini amacıyla anılan İdarelere karşı hizmet kusuruna dayalı olarak İdareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılmasının gerektiği, idari yargının görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2019/1830 Esas ve 2019/1329 Karar sayılı ilamı ile, ''..tarafların anılan Kanun hükmüne tâbi kurumlar oldukları ,görev sorunu yargılamanın her safhasında re’sen gözetilmesi gerektiği, tahkim kapsamında kalan davaya yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı veya hakimi tarafından hakem sıfatıyla bakılması gerektiğinden davanın görevden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından...'' kaldırma kararı verilmiştir.
Mahkemece kaldırma sonrasında alınan bilirkişi raporu esas alınarak ayrıntılı belirtilen her iki bilirkişi kurul raporu gözetildiğinde davacıya ait taşınmazlar üzerinde bulunan akaryakıt LPG ikmal istasyon ve marketin, davalı tarafından yapılan kavşak düzenlemesi ile yol giriş ve çıkışlarının iptal edilerek söz konusu tesislerin kullanılamaz hale getirildiği, davacının bu taşınmazları ve üzerindeki yapıların bu nedenle ihaleyle kiraya veremediği, davacının bu kapsamda zarara uğradığı, 230 nolu parsel yönünden zarar başlangıç tarihinin 07/12/2016, diğer parselin zarara başlangıç tarihinin ise 25/02/2015 olduğu, bu ve dava tarihleri gözetildiğinde davacının toplam olarak 5.721.933,32-TL zararının oluştuğu ve bundan davalının sorumluluğunun bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, yerel Mahkemenin bilirkişilerce eksik hesaplama ile alınan rapor doğrultusunda karar verdiğini, raporlara karşı itirazlarının kabul görmediğini, yerel Mahkeme kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalı, yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında yol geçiş izni verilmemesinin trafik güvenliğini tehlikeye düşürüp düşmediğini dair teknik bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi tarafından hesaplanan zarar miktarı ile İdarenin hukuka aykırı ya da kusurlu bir eylemi arasında nedensellik bağının bulunmadığını, davacının kendi işlem ve eylemleriyle kendi işletmelerini zarara uğratmış olduğunu, İdarenin trafik güvenliğini tehlikeye düşürmemek adına davaya konu parsellere geçiş izni vermemesi mevzuata uygunken işbu davanın ikame edilmesi ve fahiş miktarda tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
Dava, dava dilekçesi ve içeriğine göre kendi yaptığı imar planına göre yol güzergahına yapılan akaryakıt ve LPG istasyonu ile market işletmelerinin bulunduğu alanda davalı tarafından yol geçiş güzergahlarının değiştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine ilişkin olup kabul hükmüne karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6098 sayılı TBK 49. Maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür düzenlemesi yer almaktadır.
Maddi tazminat davalarında; gerçekleşen olayın özelliklerine bakılarak, maddi tazminatın miktarının belirlenmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu'nun 51. Maddesi uyarınca; tazminatın kapsamı, ödeme şekli, kusur kapsamının ağırlığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Maddi zararın tazminini istemek için maddi zararı oluşturacak bir fiilin bulunması, maddi zararı oluşturan fiilin hukuk kurallarına aykırı olması, hukuka aykırı fiilden dolayı, malvarlığının zarar görmesi, hukuka aykırı yapılan fiilin, eylemi gerçekleştiren kişinin kusurundan kaynaklanıyor olması ve illiyet bağı uygunluğunun bir arada bulunması gerekir.
Maddi tazminat davalarında, davanın açılma nedeni ne olursa olsun, zamanaşımı süresi on yıl olarak belirlenmiştir.
Yukarıda belirtilen ilke ve kurala göre değerlendirme yapıldığında kendi yaptığı imar planına göre yol güzergahına yapılan akaryakıt ve LPG istasyonu ile market işletmelerinin bulunduğu alanda davalı tarafından yol geçiş güzergahlarının değiştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine ilişkin eldeki davada Mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre maddi tazminat istemi kabul edilmiştir. Oysa ki alınan raporlarda maddi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmesi yapılmamıştır. Yukarıda belirtildiği gibi gerçekleşen olayın özelliğine bakıp maddi zararı oluşturacak bir fiilin bulunup bulunmadığı, maddi zararı oluşturan fiilin hukuk kurallarına aykırı olup olmadığı, hukuka aykırı fiilden dolayı, malvarlığının zarar görüp görmediği, hukuka aykırı yapılan fiilin, eylemi gerçekleştiren kişinin kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve illiyet bağı uygunluğunun bir arada bulunup bulunmadığına bakılmamıştır. Eylemin ahlaka aykırı kasten yapılıp yapılmadığı da değerlendirilmemiştir. Davalının yol geçiş güzergahını trafik güvenliği nedeniyle işletmelerin bulunduğu alandan taşımasına ilişkin alınan kararın hukuka aykırı bir karar olduğu söylenemez. Davalı idare tarafından alınan yollara ilişkin kararlara karşı açılan bir idari dava bulunmamaktadır. Alınan karar hukuka aykırı ise idari yargıda açılan işlemin iptali davası ile hukuka aykırılığın ortaya konulması gerekirdi. Eldeki davada yolların güzergahının değiştirilmesine ilişkin alınan karara yönelik bir iptal kararı bulunduğu dosyadan anlaşılamadığına göre davalının aldığı kararın hukuka aykırılığı söz konusu söz konusu değildir. Hukuka aykırı olmayan kararın kasten ahlaka aykırı olarak alındığını söylemekte mümkün değildir. Bu durumda hukuka aykırılığı saptanmayan bir karardan dolayı ortaya çıkan zararın tazmini istenme şartları oluşmamıştır. Zira bu tür kararlarda ortaya çıkan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında eylemi gerçekleştirenin kusuru ve aralarında illiyet bağının mevcudiyeti değerlendirilemez. Davalının trafik güvenliğinden kaynaklandığı anlaşılan yol güzergahının değiştirilmesine ilişkin idari nitelikteki kararı davalıyı kusurlu kılmaz. Kaldı ki imar planını davacı taraf yapmaktadır. Davacıya ait parsel üzerindeki işletmelerinin bulunduğu ve faaliyet gösterdiği alanda yolun her daim aktif olacağına ilişkin davalı tarafça verilmiş bir taahhüt ve alınmış bir kararda bulunmamaktadır. Davacıya işletmeler bakımından yol geçiş üstünlüğünün tanınması da kamu adına söz konusu olmaz. Kamunun çıkarı davacı belediyenin maddi kazanç sağlama çıkarı ile karşılaştığında kamunun çıkarının üstün tutulması elzemdir. Bu nedenle trafik güvenliğinin sağlanmasına ilişkin kamu yararına göre hareket edilmesi gerekin ve bu durum da davalıya kusur olarak atfedilemez. Davalı idare, davacıya ait parsel üzerinde mevcut işletmelere trafik güvenliğini tehlikeye atarak yol güzergahını belirleme ve bu yönde işlem tesis etme zorlamasında bulunulamaz.
Bu nedenle eldeki davada maddi tazminat istenmesine ilişkin somut olayın Dairemiz kararıyla 3533 sayılı yasa kapsamında kalan bir uyuşmazlık olarak sonuçlandırılması gereken bir uyuşmazlık olduğu belirlendiğinden Mahkemece hakem sıfatıyla yapılan değerlendirme doğru ise de maddi tazminat şartlarının somut olayda oluşmamasına rağmen yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminata hükmedilmesi ise doğru olmamıştır. Mahkemece maddi tazminat şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hâl böyle olunca , davacının istinaf talebinin esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama gerekmediğinden 6100 sayılı HMK nın 353/1-b-2. Maddesi gereğince Tarifenin 13. maddesi uyarınca maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda davalı lehine hükmedilecek avukatlık ücreti maktu vekâlet ücreti olması gerektiğinden davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilerek davanın reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A-Davalının istinaf talebi hakkında,
1-Davalının istinaf başvurularının açıklanan nedenlere hasren KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/03/2021 tarihli, 2020/2 Esas, 2021/1 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-
a- Davanın REDDİNE,
b- 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL harcın, peşin ve ıslah ile alınan toplam 97.709,49‬ TL harçtan mahsubu ile bakiye 97.529,59‬‬ TL'nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
c- Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davacı taraftan alınarak davalılara verilmesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
e-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
f-HMK’nin 333. maddesi uyarınca, yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa iadesine,
4- Davalı harçtan muaf olduğundan iade harç bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 sayılı HMK'nin 359/3. maddesi uyarınca Dairemiz kararının tebliği ve harç tahsil işlemlerinin ilk derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
6-Artan gider avansı hakkında HMK 333. Maddesine göre işlem yapılmasına,
B- Davacının istinaf talebi hakkında,
1-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/03/2021 tarihli, 2020/2 Esas, 2021/1 Karar sayılı kararına ilişkin davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken harç peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinden kullanılmayan gider avansının 6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi uyarınca ilgilisine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 3533 sayılı Kanun'un 694 sayılı KHK'nin 17. maddesi ile değişik 6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2023

Başkan Üye

(Muhalif)
Üye


Katip



MUHALEFET ŞERHİ
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi zarar ile yoksun kalınan kârın tazmini istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere davalı Karayolları Genel Müdürlüğü, bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğe bağlı ve kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösteren Genel Müdürlüğün eylem ve işlemleri de kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Belediye sınırları dışındaki yolların yapımı işi kamu hukuku mevzuatı çerçevesinde Karayolları Genel Müdürlüğü'ne verilmiş idari bir görevdir.
İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında gerçek ve tüzel kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davaların görülmesi ve çözümlenmesinin, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören gerçek veya tüzel kişiler tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan, idari yargı yerine ait olduğu kuşkusuzdur.
Eldeki davada, davacı Belediye kayden maliki bulunduğu davaya konu taşınmazlar üzerine kurulan akaryakıt LPG ikmal istasyonu ve bağlı tesislerin yola ulaşımının , yola giriş -çıkışlarının, çevre yolu ile bağlantısının davalı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan "kavşak düzenlemesi" ile kesildiğinin, taşınmazlardaki tesislerin kullanılamaz hale geldiği, bu nedenlerle kiracı şirketin kira sözleşmelerini tek taraflı olarak feshedildiğini, böylelikle kurumun elde edeceği kira gelirinden mahrum kaldığını, taşınmazın çevre yolu ile bağlantısı kesildiğinden ihaleye çıkarılmasına rağmen alıcı bulunamamasına yol açıldığının ileri sürüldüğü, idarenin haksız eylemi nedeniyle uğranılan zararın tazmini isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
İdarenin plan ve proje kapsamında yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetine ilişkin olarak yaptığı eyleminden dolayı zarara uğranıldığı ileri sürülerek dava açıldığına göre, bir başka deyişle davada Karayolları Genel Müdürlüğü’nün hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayanıldığına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari yargı yerinde “tam yargı davası “ olarak görülmesi gerekmektedir.
O halde uyuşmazlığın çözümünde, idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında adli yargı yerinde inceleme yapılmış olmasının usul ve yasaya uygun olmadığını düşünmekteyim.
Nitekim Eskişehir Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 05/03/2019 tarih, 2018/988 Esas ve 2019/233 Karar sayılı yargı yolu nedeniyle dava dilekçesinin reddi yönünde karar verilmiştir. İlgili karar yerindedir.
Açıklanan nedenden ötürü sayın çoğunluğun gerek yargı yolu gerekse davanın esası bakımından ulaştığı sonuca katılamamaktayım.
Üye-







Full & Egal Universal Law Academy