Anayasa Mahkemesi Numara 9/2005 Dava No 4/2005 Karar Tarihi 25.11.2005
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 9/2005 Dava No 4/2005 Karar Tarihi 25.11.2005
Numara: 9/2005
Dava No: 4/2005
Taraflar: Cumhurbaşkanı ile Cumhuriyet Meclisi
Konu: YÖDAK Yasası - Yükseköğretim Yasası 8 ve 46. Maddelerinin Anayasaya aykırı olup olmadığı hususunda Cumhurbaşkanının görüş istemi
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 25.11.2005

-
D.4/2005 Anayasa Mahkemesi 9/2005

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Başkan, Metin A.- Hakkı,
Nevvar Nolan, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen.

Anayasanın 146. maddesi altında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. ve 46. maddelerinin Anayasanın 1., 8. ve 78. maddelerine aykırı veya uygun olup olmadığı husus-unda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının
görüş istemi.


KKTC Cumhurbaşkanı namına: Başsavcılık adına Başsavcı
Yardımcı Muavini Müjgan Irkad
KKTC Meclisi namına: Avukat Nazen Şansal.

--------------------

GÖRÜŞ BİLDİRİSİ
Taner Erginel, Başkan: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin 26.9.2005 tarihli birleşimde kabul ettiği ve 27.9.2005 tarih ve YT N-o.91/1/2005 sayılı yazıyla Cumhurbaşkanlığına ulaştırdığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8 ve 46. maddelerinin Anayasanın 1,
8 ve 78. maddelerine aykırı olup olmadığı konusunda görüş isteminde bulunmuştur. Cumhurbaşkanı adına Anaya-sa Mahkemesine üç soru sorulmakla birlikte ilk iki soru birbiriyle bağlantılıdır. Bu nedenle ilk iki soruyu birleştirerek yanıtlamamız daha uygun olacaktır. Sorular şöyledir:

A. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. maddesi, YÖDA-K'ın 2 üyesinin Cumhuriyet Meclisi tarafından atanmasını ve bu üyelerin yine Cumhuriyet Meclisi tarafından görevden alınabilmesini öngörmektedir. Yasanın 8. maddesi Anayasanın 1 ve 78. maddelerine aykırı mı?

B. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğ-retim Yasasının 46. maddesi, uluslararası anlaşmalarla kurulan yüksek öğretim kurumlarına YÖDAK ile işbirliği içinde kendi özel yasaları çerçevesinde faaliyetlerini yürütme yetkisi vermektedir. Yasanın 46. maddesi Anayasanın 1 ve 8. maddelerine aykırı mı?-

Sorulan soruları ele alarak yanıtlamaya çalışalım.

A) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. maddesi, YÖDAK'ın 2 üyesinin Cumhuriyet Meclisi tarafından atanmasını ve bu üyelerin yine Cumhuriyet Meclisi tarafından görevden alı-nabilmesini öngörmektedir. Yasanın 8. maddesi Anayasanın 1 ve 78. maddelerine aykırı mı?
Soruyu yanıtlayabilmek için Yasanın 8. maddesi ile Anayasanın 1 ve 78. maddelerini incelememiz gerekmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Y-asasının 8. maddesi şöyledir:

"8.(1) YÖDAK bir başkan ve dört üye olmak üzere
beş kişiden oluşur.
(2) .....
(3) YÖDAK üyeliğine atanacakların, en az
doktora ünvanına sahip olmaları ve bu
- Yasanın 9'uncu maddesinde öngörülen genel
nitelikleri taşımaları koşuldur. Üyelerin
iki tanesi Cumhuriyet Meclisi tarafından
atanır; Üniversitelerarası Akademik
Koordinasyon Kur-ulu tarafından önerilen
iki üye ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
(4) .....
(5)(A) .....



(B) YÖDAK'a Cumhuriyet Meclisince atanacak
üyeleri belirlemekle ilgili kurall-ar
Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü çerçevesinde
yapılır.
(C) .....
(Ç) .....
(D) .....
(E) Atanan üye en az on milletvekilinin
yazılı ve gerekçeli önerisi üzerine
Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulunun
onayı ile görev-den alınır. Boşalan
üyelik aynı yöntemle doldurulur ve
kalan süreyi tamamlar."


Anayasamızın 1 ve 78. maddeleri ise şöyledir:
"1. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti,
demokrasi, sosyal adalet ve huku-kun
üstünlüğü ilkelerine dayanan laik
bir Cumhuriyettir."

"78. Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri,
yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak;
Bakanlar Kurulunu ve bakanları d-enetlemek;
Bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını
görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına
ve savaş ilanına karar vermek, uluslararası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak;
- kalkınma planlarını onaylamak; genel ve
özel af ilanına, mahkemelerce verilip
kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek ve Anayasanın
diğer maddelerinde ö-ngörülen yetkileri
kullanmak ve görevleri yerine getirmektir."

Anayasanın 78. maddesinin Cumhuriyet Meclisinin yetkilerini sınırlayıp sınırlamadığı eskiden beri hukukçular arasında tartışılmaktadır. Bu konuda ortaya atılan iki zıt- görüşü özetlemeye çalışalım.

Anayasanın 78. maddesinin Cumhuriyet Meclisinin yetkilerini sınırladığını kabul eden görüş:
Bu görüşe göre KKTC'de hiçbir makam veya organ Anayasanın kendisine tanıdığı yetkilerin dışında bir yetki kullanamaz. Cumhuriye-t Meclisi de bu organların dışında değildir. Anayasanın 78. maddesi Cumhuriyet Meclisinin yapabileceği işleri belirlemiştir. Bunlar sırasıyla;
Yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak;
Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek;
Bütçe ve kesin hesap yasa tas-arılarını görüşmek ve
kabul etmek;
Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek;
Uluslararası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak;
Kalkınma planlarını onaylamak;
Genel ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine -getirilmesine
karar vermek;
Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri
kullanmak ve görevleri yerine getirmek.

Bu sıralamada önemli olan paragraflardan biri (h) paragrafıdır. Buna göre Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri 78. madde-de sayılan yetkilerin yanısıra Anayasanın diğer maddelerinde belirtilen görev ve yetkilerdir. Hukukçuların bir bölümünün benimsediği bu görüşe göre Cumhuriyet Meclisinin yapabileceği işleri saptamak için 78. maddede sayılan işlere ve ayrıca Anayasanın diğ-er maddelerinin Meclise yetki verip vermediğine bakmak gerekir. Anayasanın 78. maddesinde sayılan görev ve yetkiler arasında YÖDAK'ın iki üyesini seçmek yoktur. Anayasanın diğer maddeleri de Meclise böyle bir yetki vermemiştir. Bu düşünce zinciri bizi k-açınılmaz olarak Yasanın 8. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna götürmektedir. Ancak daha ilk bakışta bu görüşün doğruluğu şüpheleri üzerine çekmektedir. Çünkü Anayasa yapıldığı zaman YÖDAK diye bir kuruluş yoktu. Kurucu Meclis YÖDAK'ın iki üyes-inin kimler tarafından seçilmesinin uygun olacağını tartışmış değildi. Bu nedenle Anayasanın ne 78. maddesinde ne de diğer herhangi bir maddesinde YÖDAK'a üye seçiminden söz edilmesine olanak yoktu. Bu üyeleri Meclisin seçmesi doğru değilse hangi organ s-eçecektir? Anayasada bu kişileri başka bir organın seçebileceğine dair bir düzenleme de yoktur. Bu durumda YÖDAK'ın iki üyesini Meclisin seçemeyeceği sonucuna varmak hatalı değil mi?

Anayasanın 78. maddesinin Cumhuriyet Meclisinin yetkilerini sınırlamadı-ğını kabul eden görüş:
Devletlerin üç erki bulunmaktadır. Yasama, yürütme ve yargı. Devletler yapabilecekleri tüm işleri bu üç erke bağlı organlar kanalıyla yapmaktadır. Yasama Meclisinin esas görev ve yetkisi yasa yapmak, değiştirmek ve kaldırmakt-ır. Bunun yanısıra yürütmeyi denetlemek de Yasama Meclisinin doğal görevidir. Anayasamız 78. maddede Meclisin bu doğal yetki ve görevlerini belirtmiştir. Bunun yanısıra Anayasa, Meclisin yapmasını istediği diğer bazı önemli işleri vurgulamıştır. 78. ma-dde veya Anayasanın diğer herhangi bir maddesi Meclisin yapamayacağı işleri belirtmiş değildir. Meclis Anayasada belirtilen ilke ve kurallara aykırı yasa yapamaz ve kararlar veremez. Ancak bu sınırlamanın dışında Meclisin yapabileceği işler açısından Ana-yasada bir sınırlama yoktur. Bu görüşün benimsenmesi halinde YÖDAK'ın iki üyesinin Meclis tarafından seçilmesinin Anayasaya uygun olacağı açıktır. Çünkü Anayasada bu seçimin aykırı düşeceği bir ilke veya kural yoktur. Böyle bir iddia öne sürülmüş de de-ğildir.

Yukarıda özetlenen iki görüşten ikincisinin daha doğru olduğu ilk bakışta akla gelmektedir. Buna rağmen Anayasa Mahkememizin bu görüşü benimsemesi kolay değildir. Çünkü geçmişte (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı kararda Anayasa Mahk-ememiz buna ters bir görüşü kabul etmiştir.
Bu kararı incelememiz ve orada benimsenen görüşü değiştire-bilip değiştiremeyeceğimizi araştırmamız gerekmektedir.


(Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı karar:
Bu kararın olguları özetle şöyledir: 197-8 yılında yapılan 18/1978 sayılı Sayıştay Yasasının 6 ve 7. maddeleri Sayıştay başkan ve üyelerinin Cumhuriyet Meclisi tarafından seçilmesini öngörüyordu. 1997 yılında Cumhuriyet Meclisinin Sayıştay başkan ve üyelerini seçmesinden sonra seçilemeyen adayla-rdan biri Yüksek İdare Mahkemesine başvurdu. Daha sonra Sayıştay Yasasının 6 ve 7. maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu iddia etti ve konu Anayasa Mahkemesine havale edildi. Anayasa Mahkememiz verdiği kararda şöyle demiştir:

"Anayasanın 78. m-addesinde belirtilen görev ve
yetkileri ile, Anayasanın sair maddeleri ile
özel olarak Meclise verilen görev ve yetkilerin
dışında, Meclis, başka görev ve yetkilerle
donatılmamıştır.

Yukarıya çıkarılan A-nayasanın 78. maddesi
incelendiği zaman Sayıştay başkan ve üyele-
rinin atanmasına ilişkin karar alma konusunda
herhangi bir yetki ile donatılmadığı görüle-
cektir. O halde böyle bir yetkinin, Meclise,
Ana-yasanın başka maddeleri ile verilip
verilmediğinin incelenmesi gerekir."


Anayasanın diğer maddelerini gözden geçiren Anayasa Mahkemesi bu maddelerde de Meclise yetki verildiği kanısına varmadığından Sayıştay Yasasının 6 ve 7. maddelerinin- Anayasanın 78. maddesine aykırı olduğuna karar verdi.

Görüleceği gibi Anayasa Mahkemesi bu kararında yukarıda özetlediğimiz birinci görüşü benimsemiştir. Meclisin Anayasanın 78. maddesinde belirtilen işleri arasında YÖDAK üyelerinin seçimi yoktur. - Anayasanın diğer maddelerinde YÖDAK'tan söz edilmemiştir. (Anayasa Mahkemesi 1/99, D.3/99) sayılı kararı izlememiz halinde YÖDAK'ın 2 üyesinin Meclis tarafından seçimi Anayasaya aykırı olacaktır. Halbuki bu görüşe karşı çok ciddi argümanlar yapılmaktadı-r. Bu durumda benimsenen görüşten ayrılmamızın doğru olup olmadığını araştırmamız gerekmektedir.

Yüksek Mahkeme kararları içtihat oluşturur ve daha sonra gerek Alt Mahkemelerin gerekse Yüksek Mahkemenin bu kararları izlemesi gerekir. Genel ilke böyle ol-makla birlikte daha sonra yapılan hukuki argümanlar ve zaman içinde uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle bir kararın hatalı olduğu anlaşılabilir. Bu durumda hatalı kararı gözü kapalı izlemek doğru değildir. Mahkemelerin yeterli gerekçe olmadan geç-miş kararlarda belirtilen görüşleri değiştirmesi doğru olmamakla birlikte hatalı olduğu anlaşılan kararları izlemesi de doğru değildir. Gerekli olduğu zaman geçmiş kararları irdelemek hukukun canlılığını yitirmediğini, gelişme içinde olduğunu ve kalitesin-in yüksek olduğunu gösterir. En saygın Mahkemelerin en iyi kararları arasında geçmiş kararları eleştiren ve gerektiğinde hatalı görüşü terkeden kararlar vardır. Bu kararlar arasında Mahkeme heyetinin kendi görüşünü değiştirdiği kararlara rastlanmaktadır.- Önemli olan değişikliğin gerekçesidir. Böyle bir değişikliğe gitmeden önce sıra dışı bir çalışma yapmak ve yeterli neden olup olmadığına bakmak gerekir.

Bir kararın hatalı olma nedenlerinin başında karar verilirken bazı argümanların yapılmamış olm-ası ve bazı hususların Mahkemenin bilgisine getirilmemiş olması gelir.
(Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı kararda da gerçekleşen bu olmuştur. Geçmişte eksik kalan argümanları ve bilgileri dikkate alarak kararı gözden geçirelim.

Anayasamızın 132. -maddesinde düzenlenen Sayıştay,
devletin malî denetim organıdır. Devletin gelir ve giderlerini denetler. Malî denetim yapılmadan bir devletin fonksiyonlarını ifa edebilmesi ve yaşayabilmesi mümkün değildir.

Devletler tüm faaliyetlerini yasama, yürütme- ve yargı yetkisi altında yürütürler. Anayasamıza göre Sayıştay başkan ve üyelerinin Yasama Organı tarafından seçimi Anayasaya aykırı ise hangi organ tarafından seçimi Anayasaya uygun olacaktır? Bu soruyu kendi kendimize sormamız ve bir yanıt aramamız ge-rekmektedir. Bir devlette malî denetim zorunlu olduğuna göre seçimi yapmaya yetkili bir organın bulunması şarttır. (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı dava tartışılırken bu nokta üzerinde durulmamış veya Mahkemenin dikkati bu noktaya çekilmemiştir.

S-ayıştay tüm devlet organlarının gelir ve giderlerini denetler. Yani kendisini seçen organı da denetleyecektir. Böyle bir seçimi bir devlette en tarafsız ve en güvenilir organın yapması uygundur. Yasama Meclisi tüm siyasal partilerin yer aldığı, diğer or-ganlardan daha tarafsız ve
daha güvenilir bir organdır. Eğer Yasama Meclisinin seçimi yapması Anayasaya aykırı ise hangi organın yapması uygun olabilir?

(Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı davada 18/1978 sayılı Yasanın 6 ve 7. maddeleri Anayasaya a-ykırı bulunup iptal edildikten sonra Meclis 50/99 sayılı Sayıştay (Değişiklik) Yasasını yaparak Sayıştay başkan ve üyelerinin ilk seçimini yapma görevini Bakanlar Kuruluna verdi. Bakanlar Kurulunun seçimi yapmasından sonra seçilemeyen bir aday Yüksek İdar-e Mahkemesine başvurdu ve bu davada yine 6 ve 7. maddelerin Anayasaya aykırı olduğu iddia edildi. Anayasa Mahkemesi havale üzerine verdiği (Anayasa Mahkemesi 9/2000;
D. 6/2001) sayılı ikinci kararda Sayıştay başkan ve üyeleri seçiminin her türlü siyasal -etkiden uzak bağımsız bir organ tarafından yapılması gerektiğini, Bakanlar Kurulunun bağımsız bir organ olmadığını belirtti ve Yasanın yeni 6 ve 7. maddelerini de Anayasaya aykırı buldu. Bu karardan sonra Meclis 5/2002 sayılı Sayıştay (Değişiklik) Yasasıy-la 6 ve 7. maddeleri bir kez daha değiştirmek zorunda kaldı. Yapılan değişiklikle Sayıştay başkan ve üyelerinin seçiminin Bakanlar Kurulunun önereceği adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından yapılması öngörüldü. Yasaya uygun yeniden seçim yapıldı. B-una rağmen yasal sorunlar sona ermedi. Yapılan atamaya karşı seçilemeyen bir aday tekrar Yüksek İdare Mahkemesine başvurdu. Bu davada yeni düzenlemenin de Anayasaya aykırı olduğu iddia edildi. Açılan son dava henüz sonuçlanmış değildir. Ancak yasal sor-unlar devam etmektedir. Hatta sorunlara yenileri eklenmiştir. Şöyle ki; davayı açan kişi Bakanlar Kurulu kararıyla zorunlu olarak emekliye ayrılmıştır. Böyle bir kişinin Anayasa Mahkemesinde davayı yürütme yetkisi olup olmadığı tartışılmaya başlandı. D-avacı ise sırf Mahkemede hakkını aramasın diye görevden uzaklaştırıldığını iddia etti. Karşılaştığı engeli aşabildiği takdirde Davacı Sayıştay başkan ve üyelerinin seçimine ilişkin yeni düzenlemenin de Anayasaya aykırı olduğunu, çünkü seçimin yine tarafsı-z bir organ tarafından yapılmadığını, siyasi bir organ olan Bakanlar Kurulunun önerdiği kişiler arasından yapıldığını tartışacaktır. Böylece Sayıştayla ilgili davalar arka arkaya açılmakta, devletin en önemli organlarından biri sürekli olarak tartışma kon-usu olmaktadır. Bu görevde bulunan kişiler Mahkeme kararıyla her an görevden alınabilecekleri kaygısı içinde görev yapmaktadırlar. Bu nedenle (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı kararın uygulamada sorunlar yarattığını ve Sayıştay kurumunda yasal bir -krize neden olduğunu söyleyebiliriz.



Anayasanın 78. maddesinin değiştirilmesi:
Sayıştay başkan ve üyelerini seçebilecek en tarafsız, en güvenilir ve en uygun organ, tüm siyasal partilerin yer aldığı Cumhuriyet Meclisidir. Türkiye'de de Sayıştay ba-şkan ve üyeleri Meclis tarafından seçilmektedir. Anayasanın 78. maddesinin Meclisin yetkilerini konu itibarıyle sınırlayan bir madde olduğu yorumu maalesef bizde Meclisin seçme olanağını ortadan kaldırmış ve arka arkaya birçok yasal sorunun çıkmasına nede-n olmuştur.

(Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı karar Sayıştay başkan ve üyelerini Meclisin seçmesini ilkesel olarak hatalı bulmuş değildir. Sadece 78. maddede bir yazılım eksikliği olduğu için bunun mümkün olamayacağını belirtmiştir. Bu duru-mda yasa değişikliği ile çözüm aramaktansa Anayasanın 78. maddesini değiştirmek ve Meclisin yapacağı işlere Sayıştay başkan ve üye seçimini eklemek daha doğru değil mi? Bu yola başvurmak ilk bakışta kolay görünse de KKTC Anayasasında değişiklik yapmak kol-ay değildir. Çünkü Anayasada en küçük bir değişiklik için halkoyuna başvurmak gerekir. Halkoyuna başvurmak çok masraflı bir iştir. Arzu edilen her değişiklik için halkoyuna başvurma olanağı yoktur. Değişikliği düşünülen maddelerin birlikte halkoyuna su-nulması da kolay veya mümkün değildir. Çünkü siyasal partilerin hangi maddelerin değiştirileceği konusunda anlaşmaları olasılığı çok azdır. Farklı siyasal özellikleri nedeniyle görüş birliği sağlamaları kolay değildir. Bu nedenle Anayasamız pratikte değ-iştirilmesi son derece zor veya imkânsız bir Anayasadır. Bu koşullarda Meclisin çözümü Anayasa değişikliğinde değil başka alanlarda aramasını anlayışla karşılamak gerekir. Ancak nasıl bir çözüm bulunursa bulunsun en doğru yöntemden, yani Meclisin seçmesi-nden uzaklaşacağı için yasal durum tartışmalı kalacaktır. Tüm bu sorunlar bizi (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı kararda kabul edilen 78. maddenin sınırlayıcı olduğuna ilişkin görüşün hatalı olabileceği sonucuna götürmektedir.

Anayasaların yorumund-a farklı yaklaşımlar:
Anayasa Mahkememiz kurulduğu günden beri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin görüşlerini izlemektedir. Türkiye'de Anayasanın yorumuna ilişkin iki farklı eğilim olduğu dikkati çekmektedir. 1961 yılına kadar Türkiye'de Anayasa Ma-hkemesi yoktu. İlk kez 1961 Anayasası ile Anayasa Mahkemesi kurulmuş ve yasalarla diğer kuralların Anayasaya aykırılığını denetlemeye başlamıştır.

Türkiye'de Anayasa Mahkemesinin 27 Mayıs 1960 devriminden sonra kurulması nedeniyle Anayasa hukukçularınd-a Meclisin güvenilemeyen bir organ olduğu, Meclisin demokrasiden uzaklaşabildiği ve Meclisi denetleyecek bir üst organın bulunması gerektiği görüşü oluşmuştur. Anayasa Mahkememiz (Anayasa Mahkemesi 24/2002; D.60/2002) sayılı kararda bu konuda şöyle demekt-edir:

"Anayasa hukukunda Anayasa Mahkemelerinin
yasaları denetlemesinde iki farklı ekol
oluştuğunu söyleyebiliriz. -Devletin otoriter
olmasını tercih eden birinci ekole göre Yasama
Meclislerine fazla güvenmemek gerekir. Sürekli
hata yaparlar ve ülkeyi demokrasiden uzaklaştı-
rabilirler. Bu nedenle Yasama Meclisini
- denetleyecek ve hatalarını düzeltecek Anayasa
Mahkemesi gibi bir üst kuruluşun bulunması
gerekir. Bu görüşü benimseyenler doğal olarak
Anayasa Mahkemesinin ihtiyatlı değil, müdahaleci
bir rol üstlenmesini terc-ih ederler. Buna
karşı olanlar ise Yasama Meclisinin demokrasiyi
temsil ettiğini, Yasama Meclislerine güvenmek
gerektiğini, meclisi kontrol ve denetleyecek
üst kuruluşun müdahaleci yaklaşımlarının
dem-okratik olmadığını öne sürerler. Bu ikinci
görüşe göre Anayasa Mahkemesinin görevi sınırlı
olmalı ve Anayasa ile yasalar arasındaki
çelişkileri ortadan kaldırmanın dışına çıkmama-
lıdır. Kötü ve hatalı yasaları -düzeltmesi için
Yasama Meclisini teşvik etmeli fakat Yasama
Meclisi yerine geçecek bir rol üstlenmemelidir.

Dünya Anayasa Mahkemeleri kararları
incelendiğinde ikinci ekolün gittikçe daha fazla
taraftar kazandığını gö-rürüz."


-Anayasa Mahkememiz bu iki ekolden daha demokratik olan ikincisini tercih etmiştir. Uyguladığımız Anglo Sakson hukuk sistemine de bu ekol daha uygundur. Bu nedenle son yıllarda Anayasa Mahkememiz verdiği tüm kararlarda Meclisin görevine gereksiz yere müd-ahale etmeyi doğru görmeyen görüşleri tekrarlamıştır. Gör: (Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 2/2003 ve 3/2003; D.1/2004),(Anayasa Mahkemesi 24/2002; D.4/2003), (Anayasa Mahkemesi 23/2002; D.2/2002), (Anayasa Mahkemesi 37/2001; D.6/2003). Benimsediği bu gö-rüşler ışığında Meclisin yetkilerini inceleyen Anayasa Mahkemesinin Meclisin yetkilerini konu itibarıyla sınırlayan görüşe sıcak bakmayacağı açıktır.

Yasama yetkisinin genelliği ve asliliği:
Doktrin bize Meclisin yetkileri konusunda ışık tutmaktadır-. Prof. Dr. Ergün Özbudun, Türk Anayasa Hukuku isimli kitabın 164. sayfasında şöyle demektedir:

"Bizim hukukumuzda yasama yetkisinin genelliği
kanunla düzenleme alanının konu itibarıyle sınır-
landırılmamış olduğu, Anayasaya aykırı olm-amak
koşuluyla her konunun kanunla düzenlenebileceğini
ifade eder.

Yasama organı, dilediği takdirde, bir konuyu
en ince ayrıntılarına kadar düzenleyebilir ve
yürütme organına sadece 'bağlı yetkiler' vererek
idari- düzenleme alanına yer bırakmayabilir."

Doç. Dr. Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş isimli kitabının 256. sayfasında şöyle demektedir:

"Yasama yetkisinin 'genellik', 'aslilik'
ve 'devredilmezlik' olmak üzere üç temel özelliği
-vardır. Yasama yetkisinin genelliği kanunla
düzenleme alanının konu itibarıyla sınırlandı-
rılmamış olduğu anlamına gelir. Yasama organı,
anayasaya aykırı olmamak koşuluyla istediği her
konuyu düzenleyebilir."


Aynı kitabın 257.- sayfasında yasama yetkisinin asliliği konusunda ise şöyle denmektedir:

"...yürütme organı, yasama organı tarafından
önceden düzenlenmemiş bir alanı doğrudan
doğruya düzenleyemez. Yürütme organının
işlemleri kanuna -dayanmak zorundadır. Kanun
olmayan yerde, yürütme de yoktur. Bu anlamda
yürütme organının işlemleri, kanundan kaynak-
lanan, yani secundum legem işlemlerdir. Oysa
yasama organı, bir alanı doğrudan doğruya
- düzenleyebilir. O alanın daha önce anayasayla
düzenleniyor olmasına gerek yoktur. Anayasanın
hiçbir şekilde düzenlemediği bir alanı, yasama
organı, ilk elden düzenleyebilir. Bu anlamda
yasama yetkisi, 'ilk-el',- 'aslî' bir yetkidir.
Yasama organının anayasaya dayanma zorunluluğu
yoktur. Yasama organının tek zorunluluğu,
anayasaya aykırı düzenleme yapmamaktır."



Bu akademik görüşlerden de anlaşılacağı gibi Meclisin yetkilerini-n konu itibarıyle sınırlanması doğru değildir ve Anayasada açık bir hüküm yoksa yetkilerin sınırlı olmadığını kabul etmek gerekir.

Türkiye Anayasa Mahkemesinin görüşü:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 87. maddesi KKTC Anayasasının 78. maddesine teka-bül etmektedir ve Meclisin görev ve yetkilerini düzenlemektedir.




T.C. Anayasasının 87. maddesi şöyledir:

"87. Ek ve değişiklik: 03.10.2001- 4709/28 md.)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri,
kanun koymak, değiştirme-k ve kaldırmak; Bakanlar
Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna
belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarı-
larını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına
v-e savaş ilânına karar vermek; milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına ..
(x) karar vermek ve Anayasanın diğer m-addelerinde
öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine
getirmektir."


Görüleceği gibi T.C. Anayasasının 87. maddesi KKTC Anayasasının 78. maddesine büyük ölçüde benzemektedir. Türkiye'de Sayıştay başkan ve üyelerinin Cumhuri-yet Meclisi tarafından seçilmesini öngören bir yasa yapılmış ve orada da bu yasanın Anayasaya aykırı olduğu iddia edilmişti. Türkiye Anayasa Mahkemesi uzun değerlendirmelerden sonra Sayıştay başkan ve üyelerini Meclisin seçmesinin Sayıştayın yaptığı görev-in doğal sonucu olduğunu belirtmiş ve yasanın Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir.

Gör: (Anayasa Mahkemesi Kararı, Esas Sayısı 1996/45, Karar Sayısı 1991/21, (Anayasa Mahkemesi Kararı, Esas Sayısı 1996/58, Karar Sayısı 1996/43)

Anayasam-ızın 78. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 87. maddesi büyük ölçüde benzemekle birlikte iki madde arasında fark vardır. Anayasamızın Sayıştayla ilgili 132. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 160. maddesinden farklıdır. Ancak bu farkl-ılık Sayıştayın Meclisle olan ilişkisinden değil, değişik yazılımdan kaynaklanmaktadır. 160. maddede Sayıştayın denetleme yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kullanacağı belirtilmiştir. KKTC Anayasasının 132. maddesinde böyle bir ifade yoktur. - Fakat denetleme yetkisinin başka bir organ adına kullanılacağı da belirtilmemiştir. Her iki ülkede de Sayıştay raporlarını Meclise sunmaktadır. Bu nedenle Türkiye'de olduğu gibi KKTC'de de Sayıştay başkan ve üyelerini Meclisin seçmesinin Sayıştayın yapt-ığı görevin doğal sonucu olduğunu kabul etmek gerekir.

78. maddenin Yorumu:
Yazılı bir metnin yorumu, bu metin sözleşme, yasa veya Anayasa olsun pek farklı değildir. Yorum, metni yapan tarafların gerçek iradesini ortaya çıkarmak için yapılır. Acaba- 78. madde konusunda Anayasa koyucunun gerçek iradesi nedir? Anayasa koyucunun iradesini bulmaya çalışırken göz önünde bulundurmamız gereken, kullanılan sözcüklerin günlük hayattaki olağan anlamlarıdır. Bu anlamları bulmak için sözlüklerden yararlanmak g-erekebilir. Bu yorum yöntemine sözsel yorum yöntemi diyebiliriz. 78. maddenin sözsel yorumunu yapmaya kalktığımız zaman bu maddede Meclisin yapabileceği veya yapması gereken işlerin sıralandığını görürüz. Ancak yapamayacağı işlerle ilgili bir sıralamay-a rastlamayız.

78. maddenin birinci cümlesi "Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri, yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulu ile bakanları denetlemektir." şeklindedir. İkinci cümlede ise: "bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını görüşme-k ve kabul etmektir" denmektedir. Meclisin bütçe yasa tasarılarını görüşmesi ve kabul etmesi de yasa yapması demektir. Şu halde 78. maddede bir tekrar vardır. 78. madde Meclisin yapabileceği işleri bir bir saymış olsa böyle bir tekrara gerek olmayacaktı-. Bu yazılım 78. maddenin Meclisin genel yetkisini belirledikten sonra bazı önemli işleri vurguladığını göstermektedir. 78. maddenin sözlerinden ve bu sözlerin olağan anlamından Meclisin görev ve yetkilerini sınırladığı sonucuna varmak mümkün değildir. -Böyle bir sonuca varmak için 78. maddeyi yorumlayarak anlamını genişletmek gerekir. Bunu yapmaya kalktığımız zaman ise amaçsal yorum diye isimlendirilen diğer yorum yöntemine başvurmak zorunda kalırız. Amaçsal yorum yönteminde Anayasa Koyucunun amacını a-raştırmamız gerekir. Bunun için Anayasanın diğer maddelerini, Anayasanın tümünü ve Kurucu Meclis tartışmalarını dikkate almak zorundayız. Anayasanın özünü veya diğer bir ifade ile ruhunu göz önünde bulundurarak bir sonuca varmamız gerekir.

Acaba -78. maddeyi kabul eden Anayasa Koyucu bu maddede sayılan işlerin sınırlayıcı olmasını ve sayılanların dışında kalan işlerin Meclis tarafından yapılamamasını mı amaçlıyordu? Anayasa Koyucunun böyle bir amacı taşıması için nasıl bir neden bulunabilirdi? Ana-yasada böyle bir anlamı vermemize neden olacak herhangi bir belirti var mı? Anayasanın tümü veya özü dikkate alındığında 78. maddeye sınırlayıcı bir anlam vermek mümkün mü?

Sayıştay başkan ve üyeleri gibi YÖDAK'ın iki üyesini seçecek en uygun organ- tüm siyasal partilerin yer aldığı, en güvenilir organ olan Cumhuriyet Meclisidir. Meclisin bu seçimleri yapması Anayasa Koyucunun amacına veya Anayasanın özüne hangi yönden ters olabilir? Bu soruların yanıtını araştırdığımız zaman 78. maddeyi kabul eden -Anayasa Koyucunun Meclisin yapabileceği işleri sınırlama gibi bir amaç taşımadığı, böyle bir amaç taşısa bunu açıkça ifade etmesi gerektiği sonucuna varırız. Bu nedenle 78. maddeyi Meclisin yapabileceği işleri konu itibarıyle sınırlayan bir madde olarak y-orumlamamız doğru değildir.

Yukarıdaki görüşler ışığında Anayasanın 78. maddesinin Meclisin yasa yapmak, değiştirmek, kaldırmak ve Yürütmeyi denetlemek olan genel yetki ve görevlerini belirttiği, bunun yanısıra Meclisin yapmasını gerekli gördüğü öneml-i işleri vurguladığı, Meclisin görev ve yetkilerini konu itibarıyle sınırlamadığı, Meclisin Anayasada belirtilen ilke ve kurallara aykırı olmama koşuluyla yetki ve görevlerini yerine getirebileceği görüşündeyiz. Dolayısıyle YÖDAK'ın iki üyesinin Meclis ta-rafından seçilmesini öngören Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. maddesinin Anayasanın 1 ve 78. maddelerine aykırı olmadığı kanısındayız.

B. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 46. maddesi, uluslararası anlaşmal-arla kurulan yüksek öğretim kurumlarına YÖDAK ile işbirliği içinde kendi özel yasaları çerçevesinde faaliyetlerini yürütme yetkisi vermektedir. Yasanın 46. maddesi Anayasanın 1 ve 8. maddelerine aykırı mı?
Sayın Cumhurbaşkanının Mahkememize sorduğu i-kinci soru Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 46. maddesinin Anayasanın 1 ve 8. masddelerine aykırı olup olmadığıdır.

KKTC Yükseköğretim Yasasının 46. maddesi şöyledir:

"46. Uluslararası antlaşmalarla kurulan veya
- kurulacak olan yüksek öğretim kurumları
YÖDAK ile işbirliği içinde kendi özel
yasaları çerçevesinde faaliyetlerini
yürütür."

Anayasanın 1 ve 8. maddeleri ise şöyledir:

"1: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti,
- demokrasi, sosyal adalet ve hukukun
üstünlüğü ilkelerine dayanan laik
bir Cumhuriyettir."

"8: (1) Herkes, hiçbir ayırım gözetilmek-
sizin, Anayasa ve yasa önünde
eşittir, Hiçbir kişi, aile, z-ümre
veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
(2) Devlet organları ve yönetim
makamları, bütün işlemlerinde yasa
önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek ve ayrıcalık
yapmamak z-orundadırlar.
(3) Ekonomik bakımdan güçsüz olanların
Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri
veya edecekleri kazanımlar, bu madde
ileri sürülerek ortadan kaldırılamaz."


Sorulan soruyu yanıtlayabilmek -için öncelikle uluslararası anlaşmaların Anayasa Mahkemesi denetimine tabi olup olmadığı konusunu açıklığa kavuşturmamız gerekmektedir. Anayasanın 90(5) maddesi şöyledir:


"90.(1) ............
(2) ............
(3) ............
(4) ...........-.
(5) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası
andlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye
başvurulamaz."

Ortadoğu Tekni-k Üniversitesinin Kıbrıs'ta bir kampüs kurması için Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bir anlaşma yapılmıştır. Uluslararası anlaşma niteliğinde olan ve Cumhuriyet Meclisi tarafından onaylanan bu anlaşmada kampüse bazı maddi ol-anaklar sağlanmış ve kampüsün ODTÜ özel yasasına bağlı olarak yani YÖK tarafından denetlenmesi kabul edilmiştir. KKTC Yükseköğretim Yasası kabul edilirken ODTÜ'ye ilişkin anlaşma dikkate alınmış ve Yasaya 46. madde eklenmiştir. 46. maddeye göre ODTÜ veya- uluslararası anlaşmalarla kurulacak diğer yüksek öğretim kurumları YÖDAK ile işbirliği içinde kendi özel yasaları çerçevesinde faaliyetlerini yürüteceklerdir. Böylece yerli üniversiteler ile uluslararası anlaşmalarla kurulan veya kurulacak üniversiteler -arasında bir farklılık ortaya çıkmıştır. Bu farklılıktan yerli üniversiteler şikâyetçi olmalılar ki, Sn. Cumhurbaşkanı yapılan düzenlemenin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığını sormuştur.

Soruyu salt eşitlik ilkesine aykırılık açısında-n ele alıp değerlendirmemiz doğru değildir. Çünkü bunu yapmamız temel soruyu gözardı etmemizle mümkündür. Bu yaklaşım uluslararası anlaşmaların Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebileceği görüşünü benimsediğimiz anlamına gelecektir. Halbuki Anayasada- bunun mümkün olmadığını gösteren çok açık bir madde bulunmaktadır.

Anayasanın 90(5) maddesi şöyledir:

"90.(1) ............
(2) ............
(3) ............
(4) ............
(5) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası
a-ndlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye
başvurulamaz."


Bu maddenin bir benzeri de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer almaktadır. -Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son paragrafı şöyledir:

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine başvurulamaz."




Aynı kural T-ürkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasasında da bulunuyordu. Buna benzer maddeler diğer ülke Anayasalarında da yer almaktadır. Uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemelerine başvurulamaması evrensel bir ilke olarak benims-enmiştir. Öncelikle bu ilkenin niçin benimsendiği ve kapsamı üzerinde durmamız gerekiyor.


Devletler arasında uygulanan en önemli ilkeler eşitlik ve karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkeleridir. Devletler diğer tüzel veya gerçek kişiler gibi yaptıklar-ı anlaşmalara, karşı tarafın da bağlı kalmasını isterler. Uzun müzakereler sonunda varılan bir anlaşmada taraflardan birinin "ben bu anlaşmayı imzalarım, ancak Anayasa Mahkemesinin bazı maddeleri iptal etmesi halinde anlaşma eksik uygulanacaktır." demesi -büyük sorunlar yaratır. Çünkü böyle bir çekincenin konması halinde karşı taraf da aynı çekinceyi koyacaktır. Diğer ülkenin Anayasa Mahkemesi ise büyük bir olasılıkla anlaşmanın başka maddelerini iptal edecektir. Böylece anlaşma, anlaşma olmaktan çıkacak-tır. Bu nedenle rahatsızlık duyulsa bile uluslararası anlaşmaların Anayasal denetim dışında kalması ilkesi kabul edilmiş ve istisnasız uygulanmıştır. Buna rağmen Anayasa Mahkememiz (Anayasa Mahkemesi 11/93; D.9/94) sayılı davada bu ilkeye ters düşen bir -karar vermiştir. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılmış ve kısa ismiyle Adli Yardımlaşma Yasası diye anılan Yasayı denetleyen Anayasa Mahkemesi Yasanın çok önemli bir maddesini dolaylı olarak yürürlükten kaldırmıştır. Bu karar nedeniyle ülkemizin- çok ciddi yasal sorunlar içine girdiği söylenebilir.


(Anayasa Mahkemesi 11/93; D.9/94) sayılı karar:
(Anayasa Mahkemesi 11/93; D.9/94) sayılı kararı irdelemeye başlarken belirtmemiz gerekir ki, bu karar da
daha önce incelediğimiz (Anayasa Mahkemes-i 1/99; D.3/99) sayılı karar gibi Anayasa Mahkemesi önüne tüm bilgiler getirilmeden ve yeterli argüman yapılmadan verilmiş bir karardır. (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı karar gibi
bu karar da uygulamada sorunlar yaratmıştır. Uygulamada ortaya çık-an sorunlar ve yapılan yeni argümanlar nedeniyle
bu kararı da gözden geçirmemiz ve hatalı ise değiştirmemiz gerekmektedir.

Karara ilişkin olgular şöyledir: 25.12.1987 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında suçlula-rın geri verilmesi ve Mahkeme ilamlarının karşılıklı infazına ilişkin bir sözleşme imzalandı. Tam ismi "KKTC ile TC arasında Hukuki, Ticari ve Cezai konularda Adli Yardımlaşma, Tanımı ve Tenfizi, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi"-, kısa ismi ise "Adli Yardımlaşma Sözleşmesi" olan bu sözleşmenin ana düzenlemesi şöyledir: a) Türkiye'de suç işleyen, Türkiye'de tutuklanan, yargılanıp mahkûm olan ve cezasını çekmeye başlayan bir KKTC vatandaşı mahkûmiyetinin KKTC'de infazını talep edeb-ilir.
b) Türkiye'de suç işleyen fakat tutuklu değil, gıyapta yargılanan ve mahkûm olan bir KKTC vatandaşı talep üzerine Kıbrıs'ta tutuklanır ve cezası Kıbrıs'ta infaz edilir.
c) Türkiye'de suç işleyen fakat orada tutuklanamayan ve yargılanamayan bir KK-TC vatandaşı aleyhine deliller Kıbrıs'a gönderilir ve Kıbrıs'ta yargılanır. Bu düzenlemenin tersi de KKTC'de suç işleyen T.C. vatandaşları için geçerlidir.

Uluslararası bir anlaşmanın yürürlüğe girmesi yasama organınca onaylanmasına bağlı olduğundan K-KTC Meclisi 24.6.1988 tarihinde 22/88 sayılı Yasa ile Adli Yardımlaşma Sözleşmesini onayladı.


Sözleşmenin 38. maddesi şöyledir:
"38. ..... Taraflar kendi ülkelerinde bulunan
uyrukları hakkında diğer taraf mahkemelerinde
verilen mah-kumiyet kararlarını da infaz
edeceklerdir."

İnfazın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin Sözleşmenin 63. maddesi ise şöyledir:

"63. Yerine getiren Devlet, hükmünde subutu
kabul eden suça, kendi kanunlarına göre
verilmesi gereken ce-za müeyyidesi veya bu
suça en yakın ceza müeyyidesini tayin ederek,
hükmü kendi iç mevzuatına göre infaz edecektir.
Bu suretle tayin edilen ceza miktarı içindeki
ceza süresini ve yerine getiren Devlet kanununda
öngörülen azam-i miktarı geçemez. Suç yerine
getiren Devlet hukukuna göre daha hafif cezayı
gerektirdiği takdirde müeyyide buna göre tayin
olunur. Yerine getiren Devlet, hürriyeti
bağlayıcı cezayı para cezasına çeviremez.

Hüküm Devletinde- infaz edilen ceza
süresinin tamamı yerine getiren Devlette mahsup
edilecektir."

KKTC Meclisi 22/88 sayılı Yasayla onaylanan Sözleşmenin uygulanmasını kolaylaştırmak için 14.11.1988 tarihinde 43/88 sayılı "Suçluların Geri Verilmesi, Mahkeme- İlamlarının Karşılıklı Tenfizi ve Adli Yardımlaşma", kısa ismiyle "Adli Yardımlaşma Yasası"'nı kabul etti. Bu Yasanın 16. maddesi şöyledir:

"16. Yabancı Mahkeme Kararları (Karşılıklı
İcra) Yasası kuralları saklı kalmak koşuluyla,
Cumhuriyet Yurttaşla-rı, için başka ülke yasaları karşısında işlemiş oldukları suçlar nedeniyle
haklarında verilmiş hapis cezalarının infazı için, yetkili adli merci kararı ile tutuklanabilirler.
İnfaz iki devlet arasındaki hükümlülerin nakli
hakkındaki anlaşma kurallarına- uygun olarak yapılır.
Bu konudaki talep, diplomatik kanaldan, yazılı
olarak Bakanlığa yapılır. Kesinleşmiş mahkeme
kararının onaylı bir örneği Bakanlığa gönderilir.
Bu madde amaçları bakımından 'yetkili adli
merci' Lefkoşa Kaza Mahkemesidir. Mahkem-e, bu
madde altında yapılan başvuruyu uygun gördüğü
takdirde yabancı mahkeme kararının Lefkoşa Ceza
Davaları Mukayyitliğinde kaydının yapılmasını
ve Cumhuriyet mahkemelerinde verilmiş bir karar
gibi, hapisliğin tümünün veya belirtilen kısmının Cumhuri-yet Cezaevlerinde çekilmesi suretiyle infaz edilmesini emredebilir. Mahkemede izlenecek yöntem
seri yargılama yöntemidir."


Bu maddeye göre Türkiye'de gıyapta yargılanıp hapse mahkûm olan ve Kıbrıs'ta bulunan bir kişinin mahkumiyet kararı diplomatik ka-naldan Kıbrıs'a gönderilecek ve Lefkoşa Kaza Mahkemesine yapılan müracaat sonucu infaz edilecektir. Lefkoşa Kaza Mahkemesi Sanığa kendi kanunlarına göre verilmesi gereken veya bu suça en yakın suçun cezasını verecektir. 16. maddeye göre Lefkoşa Kaza Mahk-emesinin Türkiye'de verilen hapis cezasını kısmen veya tamamen infaz ettirmesi gerekir. Hapis cezasını azaltma konusunda takdir hakkı bulunan Lefkoşa Kaza Mahkemesinin bu cezayı tamamen ortadan kaldırma veya para cezasına dönüştürme yetkisi yoktur.

-Adli Yardımlaşma Yasasının 16. maddesi tek veya çift vatandaşlık şeklinde bir ayırım yapmamıştır. Halbuki Anayasamızın 16. maddesi bu konuda ayırım yapmaktadır.

Anayasanın 16(2)(g) paragrafı şöyledir:
"16.(1)..............
(2) (g) Bir-den fazla uyruklu Cumhuriyet
yurttaşlarının, uyruğunda bulunduk-
ları diğer ülke yasaları karşısında
işlemiş oldukları suçlar nedeniyle
haklarında verilmiş mahkeme kararla-
- rının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ile o ülke arasında adli yardım ve
mahkeme ilamlarının karşılıklı tenfizi
andlaşması bulunması kaydıyla, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde infaz-ı için
tutukluluğu."

Görüleceği gibi Anayasamızın 16(2)(g) paragrafına göre bir kişinin Mahkeme ilamlarının karşılıklı tenfizi anlaşması gereğince tutuklanabilmesi için birden fazla uyruklu olması ve uyruğunda bulunduğu diğer ülke- yasalarına karşı bir suç işlemiş olması gerekir. Bu durumda bir sanık hem T.C. hem de KKTC vatandaşı ise ve Türkiye'de bir suç işleyip mahkûm olmuşsa, KKTC'de tutuklanması ve hükmün infazı mümkündür. Ancak sadece KKTC vatandaşı ise Türkiye'de işlediği bi-r suç ve Türkiye Mahkemelerinin verdiği mahkûmiyet nedeniyle KKTC'de tutuklanması mümkün değildir. Dolayısıyle Adli Yardımlaşma Yasasının 16. maddesi ile Anayasanın 16(2)(g) paragrafı arasında bir çelişki vardır.

(Anayasa Mahkemesi 11/93, D.9/94) sa-yılı davada bir KKTC vatandaşı aleyhine Türkiye'de bir ceza davası getirilmişti. Bu kişinin çift vatandaşlığı yoktu. Yani sadece KKTC vatandaşı idi. Uzun süren davayı izleme gereği duymayan Sanık Türkiye'den ayrıldı. Sanığa daha sonra gıyabında 3 yıl 4- ay hapis cezası verildi.

22/88 sayılı Yasa ile onaylanan Sözleşmenin 38. ve 63. maddeleri ve 43/88 sayılı Adli Yardımlaşma Yasasının 16. maddesinin öngördüğü gibi Türkiye Ağır Ceza Mahkemesinin hükmü, KKTC Başsavcılığına iletildi ve Başsavcılık 28 -Eylül 1992 tarihinde Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanına bir başvuruda bulunarak hükmün infazını istedi. Kaza Mahkemesi Başkanının hapis cezasını azaltma yetkisi vardı fakat tamamen ortadan kaldırma veya para cezasına dönüştürme yetkisi yoktu. Sanık, Mahkem-enin bu yetkisini kullanmasına razı olmadı ve 43/88 sayılı Yasanın 16. maddesinin Anayasanın 16. maddesine aykırı olduğunu iddia etti. Lefkoşa Kaza Mahkemesi Anayasanın 90(5) maddesinin yorumunu talep ederek konuyu Anayasa Mahkemesine havale etti.

A-nayasa Mahkemesinin vardığı sonuçları şöyle özetleyebiliriz.
a) Adli Yardımlaşma Yasasının usulüne göre onaylanıp yürürlüğe girip girmediği konusu: Uluslararası bir anlaşmanın usulüne uygun olarak yürürlüğe girip girmediği konusunun Anayasal deneti-me tabi olduğu taraflarca ve Mahkeme heyeti tarafından kabul edilmiştir. Adli Yardımlaşma Yasasının onaylanmasında herhangi bir usule aykırılık yoktu ve böyle bir iddia da öne sürülmemiştir. Aynı durum KKTC Yükseköğretim Yasası için de söz konusudur. Bu- Yasada değinilen uluslararası anlaşmanın onayında bir usulsüzlük olduğu iddiası yapılmamıştır.

b) Anayasanın 90(5) maddesindeki sınırlamanın Anayasanın 147. maddesinde düzenlenen iptal davalarıyla ilgili olduğu, Anayasanın 148. maddesinde düzenlenen- havalelere uygulanamayacağı iddiası:
Yukarıda uluslararası anlaşmaların niçin Anayasal denetim dışında tutulduğunu açıklamış bulunuyoruz. Bu konuda önemli olan, devletler arasında eşitlik ve karşılıklılık ilkelerinin ihlâl edilip edilmemesidir. Bir ulus-lararası sözleşmenin tek taraflı olarak Anayasa Mahkemesi kanalıyla yürürlükten kaldırılması doğru olmadığı için Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı ilkesi kabul edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Anayasa Mahkemesine gele-n konunun iptal davası olarak mı, yoksa havale olarak mı geldiği arasında hiçbir fark yoktur. Nitekim Anayasa Mahkemesi heyetinin çoğunluğu da bu iddiayı kabul etmedi ve dolayısıyle bu argüman reddedilmiş oldu.

c) Uluslararası anlaşmayı etkilemeye-cek maddelerin Anayasa Mahkemesinde tartışılması:
Anayasanın 90(5) maddesine göre uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi yasalarda uluslararası anlaşmayı değ-iştirmeyecek veya uygulanmasını etkilemeyecek maddeler bulunması halinde bu maddelere karşı Anayasa Mahkemesine başvurmak mümkündür. Ancak Adli Yardımlaşma Yasası ile ilgili yasalarda böyle maddeler bulunduğu iddiası yapılmamıştı. KKTC Yükseköğretim Yasa-sıyla ilgili de böyle iddialar yapılmamıştır.

d) Anayasanın 16(2)(g) paragrafının Adli Yardımlaşma Yasasının 16. maddesi ile birlikte okunabileceği iddiası: Anayasa Mahkemesi çoğunluk kararında şöyle demiştir:

"Geçmişte birçok kararl-arımızda da
vurgulandığı gibi bir yasa veya belirli bir
kuralı, tefsir kurallarına ters düşmeden,
Anayasaya uygun bir şekilde okunmasına
elverişli ise ilgili yasa kuralının Anayasaya
uygun olarak okunması gerekir. Bundan hare-ketle
havale konusu edilen 16. maddeyi Anayasanın 19.
maddesinin (2). fıkrasının (g) bendi ile uyum
içinde okumak mümkündür. Şöyle ki, ilgili
Anayasa maddesinin içeriği dikkate alınarak
havaleye konu olan 16. maddeyi "Birden -fazla
uyruğa sahip Cumhuriyet yurttaşları....."
şeklinde okumak olanaklıdır. İlgili yasa
maddesi bu şekilde okunduğunda ve havaleyi
isteyen kişinin de sadece KKTC yurttaşı olduğu
gerçeği karşısında bu maddenin ona uygulanması-
sözkonusu olamıyacağından havale edilen
maddenin Anayasaya aykırı olup olmadığının bir
karara bağlanması gerekmemektedir."

Yukarıdaki gerekçe ile Anayasa Mahkemesi Adli
Yardımlaşma Yasasının sadece çift vatandaşlığı olanlara uygul-anabileceğini, yani T.C. vatandaşlığı olmayan KKTC vatandaşlarına uygulanamayacağını kararlaştırmış oldu. Bu kararla Adli Yardımlaşma Yasasının uygulanma olanağı büyük ölçüde etkilenmiştir.

Savcılığın görüşüne göre ülkemiz için son derece önemli ol-an Adli Yardımlaşma Yasası Anayasa Mahkemesi kararından sonra uygulanamaz hale gelmiş ve hiçbir anlamı kalmamıştır.
Bunun nedeni şöyle açıklanabilir. Devletler arasında uygulanan eşitlik ve karşılıklılık ilkeleri nedeniyle bizim sadece çift vatandaşlara u-yguladığımız bir sözleşmeyi Türkiye'nin çift veya tek tüm vatandaşlara uygulaması mümkün değildir. Halbuki Adli Yardımlaşma Yasasının büyük ölçüde
sadece T.C. vatandaşı olanlara uygulanması söz konusu idi. Savcılığın belirttiğine göre Türkiye Adalet Baka-nlığı haklı olarak "biz İngiltere ile Almanya ile dünyanın tüm devletleri ile anlaşma yapabiliyoruz ve yaptığımız anlaşmaları uygulayabiliyoruz. Bir tek KKTC ile yaptığımız anlaşmayı uygulama olanağımız yok" demektedir.

Savcılığın çeşitli davalarda -Mahkememize verdiği bilgilere göre bazı KKTC vatandaşları Türkiye'de aleyhlerine gıyaplarında verilen karardan sonra tutuklanıp hapse kondular. Adli Yardımlaşma Yasasından yararlanmak isteyen bu vatandaşlarımız cezalarını Kıbrıs'ta çekmek istediler. Türki-ye Adalet Bakanlığı eğer Adli Yardımlaşma Yasası uygulanacaksa onları Kıbrıs'a göndermeyi önerdi. Ancak bu kişiler sadece KKTC vatandaşı idiler. Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle Adli Yardımlaşma Yasasının onlara uygulanması mümkün değildi. Bu nedenle -Türkiye Adalet Bakanlığına olumlu yanıt verilemedi. Bu yüzden bu vatandaşlarımız gıyaplarında yargılandıkları, daha hafif cezayla kurtulabilecekleri
suçlar nedeniyle yıllarca Türkiye'de hapiste kaldılar.

Adli Yardımlaşma Yasasının sadece çift vat-andaşlığı olanlara uygulanabilmesinin yarattığı sorun bundan ibaret değildir. Ülkemizin ciddi sorunlarından biri Kıbrıs'a Türkiye'den birkaç günlüğüne gelen kişilerin suç işledikten sonra geri Türkiye'ye dönmeleridir. Adli Yardımlaşma Yasasına göre bu ki-şilerin Türkiye'de tutuklanmaları ve yargılanmaları sağlanabilirdi. Alternatif olarak onları KKTC'de gıyaplarında yargılamak ve verilen hükmün Türkiye'de infazını sağlamak mümkündü. Çift uyruklu olmadıkları için karardan sonra bu olanaklar ortadan kalkmı-ştır. Bir devletin kendi vatandaşını tutuklayıp yargılanmak üzere başka bir devlete göndermesi mümkün olmadığı için Türkiye'nin bu kişileri tutuklayarak yargılanmak üzere KKTC'ye gönderme olanağı yoktur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararından sonra KKTC-'deki suçluluk sorununun çözülmesi olanaksız hale gelmiştir.

Uluslararası anlaşmaların Anayasal denetime tabi olmaması tüm dünyada uygulanan bir ilkedir. "Ben uluslararası anlaşmayı denetlemiyorum, sadece bir maddesini, kendi Anayasamın bir maddesi -ile birlikte okuyup farklı anlam veriyorum" demekle doğrudan açıkça denetlemek arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü ikisinin sonuçları aynıdır. Anlaşma
tek taraflı olarak yürürlükten kalkacak, eşitlik ve karşılıklılık ilkeleri nedeniyle karşı taraf da anl-aşmayı uygulayamayacaktır. Uluslararası anlaşmayı tek taraflı olarak değiştiren bir devletle diğer devletler anlaşma yapmak istemeyecektir. Tüm bu nedenlerle (Anayasa Mahkemesi 11/93; D.9/94) sayılı kararı izlememiz mümkün değildir.

KKTC Yükseköğretim Y-asasının değerlendirilmesi:
Yukarıda Adli Yardımlaşma Yasası ile ilgili
belirttiğimiz görüşleri KKTC Yükseköğretim Yasası için de
aynen tekrarlayabiliriz. Belirttiğimiz gibi usulüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasaya a-ykırılık iddiası yapılamaz. Bu ilkeyi tekrarlayan KKTC Yükseköğretim Yasasının 46. maddesinin Anayasaya aykırılığı yoktur. Uluslararası bir anlaşmanın doğrudan veya dolaylı bir yöntemle denetlenmesi arasında fark bulunmadığı görüşündeyiz. Uluslararası a-nlaşmanın usulüne uygun olarak yürürlüğe konup konmadığı Anayasa Mahkemesinde tartışılabilir. Ancak KKTC Yükseköğretim Yasasında bu ilkeye ters bir hüküm yoktur. Anayasamız uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasa Mahkemesine başvurulamaz dediğine göre u-luslararası
anlaşmayı değiştirmesi ve uygulanmasını engellemesi söz
konusu olmayan yasa maddeleri de Anayasa Mahkemesinde tartışılabilir.

Eklemekte yarar görürüz ki, Anayasa Mahkemesinin görevi Anayasaya aykırılık konusunda karar vermekle sınırlı- değildir. Anayasa Mahkemesi yasal konularda Yürütme ve Yasamaya tavsiyelerde bulunabilir ve yasal sorunların giderilmesine yardımcı olabilir. Bu bağlamda üniversiteler konusunda şunları vurgulamak istiyoruz. Yerli üniversitelerimiz kıvanç duyduğumuz, ü-lkemizin en değerli kuruluşlarıdır. Uluslar-arası anlaşmaların Anayasaya aykırılığı öne sürülemeyeceği için eşitsizlik konusu önümüzde ayrıntılı olarak tartışılmış değildir. Bu nedenle ortada bir eşitsizlik olup olmadığını saptayacak durumda değiliz. An-cak böyle bir eşitsizlik varsa bunun devletler arasında görüşme ve anlaşma yöntemiyle düzeltilmesi gerekir. Üniversitelerin âdil bir ortamda serbest rekabet kuralları içinde, yani eşit koşullarda faaliyet göstermeleri son derece önemlidir. Uluslararası a-nlaşmalarla kurulan üniversitelere sağlanan maddi olanakların yerel üniversitelere de sağlanması yerinde olacaktır.

Yukarıda belirtilenler ışığında uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, Anayasa Mahkemesinin doğrudan- veya dolaylı olarak bir uluslararası anlaşmayı değiştiremeyeceği, uluslararası anlaşmada bir hata varsa bu hatanın anlaşmanın yapıldığı yöntemle, yani iki devlet arasında yapılacak ikili görüşmelerle ve karşılıklı mutabakatla değiştirilebileceği görüşünde-yiz. KKTC Yükseköğretim Yasasında bu ilkelerle çelişen bir hüküm bulunmadığı görüşündeyiz.




Taner Erginel Metin A. Hakkı
Başkan Yargıç




Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
- Yargıç Yargıç





Ek Görüş Yazısı-

Nevvar Nolan: Sayın Başkanın kararında yer verdiği Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Doç. Dr. Kemal Gözler'in eserlerinde belirtilen yasama yetkisinin genelliği özelliğine ve bunun sonucu olarak yasama organının Anayasaya aykırı olmamak koşulu ile her konuyu -kanunla düzenleyebileceğine katılıyorum. Anayasamızın 78. maddesi Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkilerini ifade eden maddedir. Anayasanın 78. maddesinde yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak yanında Meclisin birtakım diğer görev ve yetkileri de sayılmak-tadır. Bu görev ve yetkiler Meclisin devredemeyeceği, devredilemez görev ve yetkileridir, Cumhuriyet Meclisi yasama yetkisini kullanarak bu madde ile kendisine yükletilen görev ve yetkilerini bir başka kişi veya kuruma devredemez, bu açıkça Anayasaya aykır-ı olur.

Cumhuriyet Meclisi Anayasanın 78. maddesinde ifade edilenler dışında bir görev ve yetkiye sahip olamaz mı? Yasama yetkisini kullanan Cumhuriyet Meclisi bir yasa ile Anayasanın 78. maddesinde belirtilenler dışında bir görev ve yetki üstlenemez mi?- Yasa ile üstleneceği bu görev ve yetki Anayasa ile bir başka kişi veya kuruma verilmemiş ve Anayasada Meclisin böyle bir görev ve yetkiyi üstlenemeyeceği ifade edilmemiş ise, Cumhuriyet Meclisinin bu görev ve yetkiyi üstlenebileceği kanısındayım. Bu neden-le Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. maddesinin, YÖDAK'a üye atanması Anayasada düzenlenmediğine göre, Anayasanın 1 ve 78. maddelerine aykırı olmadığı görüşüne katılmaktayım.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 46-. maddesinin Anayasanın 1 ve 8. maddelerine aykırı olup olmadığı hususundaki görüşüm ise aşağıdaki gibidir. Uluslararası bir andlaşma ile kurulan bir yükseköğretim kurumu faaliyetlerini andlaşmada yer alan hükümler çerçevesinde yürütebilir, bir onay yasası- ile yürürlüğe konan uluslararası andlaşma yasa hükmünde olduğuna göre, yükseköğretim kurumunun andlaşmaya uygun faaliyetleri yasal dayanağa sahiptir; üstelik bu, Anayasanın 90(5) maddesi ışığında, Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyecek yasal bir dayanak-tır. Yasanın 46. maddesinde yer alan "...kendi özel yasaları çerçevesinde faaliyetlerini yürütür" ifadesinde kastedilen, kanımca, uluslararası andlaşmadaki ve hali ile bu andlaşmayı yürürlüğe koyan onay yasasındaki hükümleri içeren bir yasadır ve uluslarar-ası andlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağını buyuran Anayasanın 90(5) maddesi ışığında konu maddenin Anayasaya aykırı olduğu iddiası ileri sürülemez.

Konu yasa maddesinde yer alan "...kendi özel yasala-rı çerçevesinde faaliyetlerini yürütür" ifadesinde kastedilen yasa, uluslararası andlaşmanın ve hali ile bu andlaşmayı içeren ve yürürlüğe koyan onay yasasının hükümleri dışında, ayrı hükümler taşıyan bir başka yasa olması halinde, konu yasa maddesi, ulusl-ararası andlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağını ifade eden Anayasanın 90(5) maddesinin koruması altına girmez ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülebilir. Yorum kuralları ışığında, kullanılan sözcüklerin m-ümkün kıldığı ölçüde bir yasa maddesinin Anayasa ile uyum içinde olacak şekilde yorumlanması gereğinden hareketle, konu maddede yer alan "...kendi özel yasaları" ifadesinde kastedilenin, ilgili uluslararası andlaşmadaki ve bu andlaşmayı içerip yürürlüğe ko-yan onay yasasındaki hükümleri içeren yasa olduğu, olması gerektiği kanaatindeyim.

Her halükârda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 46. maddesinin, aşağıda özet olarak yer verdiklerim ışığında, Anayasanın 1 ve 8. maddelerine aykırı olm-adığı görüşündeyim.

Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 5. Baskı, sayfa 113:
"Genel anlamda eşitlik ilkesi ise, şekli hukuki
eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen, kanunların ge-nel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır.
Anayasanın 10'uncu (K.K.T.C. Anayasasının 8'inci) maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamayacağı yolundaki ikinci
fıkrası da, bu anlamda eşi-tliği hedefler görünmektedir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir.
Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde,
aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülü-klerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit
davranma zorunluluğunu içermektedir".

Ayni eserin 114. sayfasında ise şunlar ifade edilmektedir:



"Anayasa Mahkemesine göre kanun önünde eşitlik
ilkesi, 'herkesin her yönden ay-nı hükümlere bağlı
olması gerektiği anlamına gelmez. Bu ilke ile güdülen amaç, benzer koşullar içinde olan, özdeş nitelikte bulunan durumların yasalarca aynı işleme uyruk tutulmasını sağlamaktır' (E.1976/3, K.1976/23, k.t. 13.4.1976, AMKD, Sayı 14, s.166)-. Ayni yönde başka
bir kararda da şöyle denilmiştir: 'Anayasada öngörülen eşitlik.....herkesin ayni hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamında değildir. Eşitlik her yönüyle aynı hukuki durumda olanlar arasında söz konusudur.'"

Uluslararası andlaşm-alar ile kurulan yüksek öğretim kurumları ile bunlar dışındaki yüksek öğretim kurumlarının her yönüyle ayni hukuki durumda, özdeş nitelikte bulunduklarını söylemek oldukça güçtür.



Nevvar Nolan
- Yargıç


-SONUÇ:
Sonuç olarak Yüksek Mahkeme, Anayasa Mahkemesi olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8. maddesinin Anayasanın 1 ve 78. maddelerine aykırı olmadığı görüşüne oybirliği ile, Yasanın 46. maddesinin Anayasanın 1 ve 8. maddeler-ine aykırı olmadığı görüşüne Sayın Nevvar Nolan'ın ek gerekçesiyle ve oybirliği ile varmıştır.



Taner Erginel Metin A. Hakkı
Başkan Yargıç



Nevvar Nolan Mustafa H. Özkök Gönül Erönen
- Yargıç Yargıç Yargıç

25 Kasım 2005












-


33



-


Full & Egal Universal Law Academy