Anayasa Mahkemesi Numara 9/1995 Dava No 9/1995 Karar Tarihi 28.12.1995
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 9/1995 Dava No 9/1995 Karar Tarihi 28.12.1995
Numara: 9/1995
Dava No: 9/1995
Taraflar: K.T.Emlak Sahipleri Birliği ile Cumhuriyet Meclisi
Konu: 50/95 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasasının tümünün Anayasaya aykırılığı iddiası -Anayasa Mahkemesince iptal edilen bir yasanın Yasama Meclisince yeniden düzenlenmesi –Vergilendirme – Emlak vergisi – Emlak vergisinin tarh ve tahakkukunda dikkate alınacak faktör mali güçtür ve bu güç ilgili mükellefin ödeme gücü değildir
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 28.12.1995

-D.9/95 Anayasa Mahkemesi: 9/95

Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda

Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Başkan, Celal Karabacak,
Metin A. Hakkı, Nevvar Nolan, Mustafa Özkök.

Anayasanı-n 147. maddesi hakkında.

Davacı: Kıbrıs Türk Emlak Sahipleri Birliği, Yönetim Kurulu Başkanı
Baydu Necati Özkan vasıtasıyle Lefkoşa
i l e
Davalı: KKTC, Cumhuriyet Meclisi vasıtasıyle KKTC., Lefkoşa
A r a s ı n d a

Davacı namına -Avukat Osman Ertekün
Davalı namına Başsavcılık tarafından Başsavcı Yardımcısı Bay Yaşar Boran



Anayasa Mahkemesince iptal edilen bir yasanın Yasama Meclisince yeniden düzenlenmesi - Herhangi bir yasa veya yasanın belli bir kuralının Anayasa Mahkemesince -iptal edilmesi halinde Yasama Meclisinin aynı konuda, yeni bir yasa yaparken iptal kararında belirtilen görüşleri dikkate alması gereği - Yeni yasal düzenlemenin iptal edilen mevzuatın esas itibarı ile benzeri olması halinde, güçlü neden yokluğunda, yasanı-n aynı gerekçelerle iptal edilmesi gereği - Yeni düzenlenen Taşınmaz Mal Vergi Yasasının daha öncekine ornala muafiyet ve istisnaların kapsamını daha geniş tutması - Yasada yer almayan düzenleme veya eksik düzenleme veya kapsamının arzu edilir şekilde geni-ş tutulması ilgili yasayı veya maddesini Anayasaya aykırı kılmaz.

Vergilendirme - Gelir ve mülkiyete göre vergilendirme - Vergi yasalarının ülkemizin gerçek ekonomik ve sosyal durumunun dikkate alınarak yapılması gereği - Taşınmaz Mal Vergi Yasasında verg-i oranlarının çok yüksek tutulduğu iddiası - Anayasa Mahkemesinin Yasada yeralan emlak vergisi oranının vatandaşın mali gücünün üzerinde olmadığı bulgusu.

Emlak vergisi - Emlak vergisinin tarh ve tahakkukunda dikkate alınacak faktör mali güçtür ve bu güç -ilgili mükellefin ödeme gücü değildir - Mülkiyet veya tasarrufun verginin ödenmesi için yeterli olması.


KONU: 50/95 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasasının tümünün Anayasanın Başlangıç kısmına 1,3,5,7,8,10,36(1), 75(1), 75(4),136,144 ve 149. maddelerine ay-kırı oldukları gerekçesiyle iptal edilmesi.

OLAY: Davacı Anayasanın 147. maddesi hükümleri kapsamında olup bu madde uyarınca iptal davası açmaya ehildir. Davalı Meclis 12 Ağustos 1995 tarihli birleşiminde 50/95 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasasını (bunda-n sonra metin başka türlü gerektirmedikçe sadece Yasa olarak anılacaktır) kabul etti ve bu Yasa 28.8.1995 tarihinde Resmi Gazetede yayımlandı. Davacı bu Yasanın tümünün Anayasanın yukarıda KONU altında belirtilen maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek -19.10.1995 tarihinde işbu iptal davasını açtı.
Davalıyı temsilen Başsavcılık 16.11.1995 tarihinde dosyaladığı müdafaa takriri ile davacının iddialarını reddetti.

SONUÇ: Sonuç olarak 50/1995 sayılı Taşınmaz Mal Yasasının tümünün Anayasanın Başlangıç kısm-ına ve 1,3,5,7,9 36(1), 75(1) ve 75(4) maddelerine aykırı olmadığına, Yargıç Metin A.Hakkı'nın karşıoyu ve oyçokluğu ile, karar verildi.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtiharlar:
A.M. 4/93 - D.3/93.




K A R A R

KONU:

50/95 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Y-asasının tümünün Anayasanın Başlangıç kısmına 1,3,5,7,8,10,36(1), 75(1), 75(4),136,144 ve 149. maddelerine aykırı oldukları gerekçesiyle iptal edilmesi.

I. OLAY:

Davacı Anayasanın 147. maddesi hükümleri kapsamında olup bu madde uyarınca iptal davası aç-maya ehildir. Davalı Meclis 12 Ağustos 1995 tarihli birleşiminde 50/95 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasasını (bundan sonra metin başka türlü gerektirmedikçe sadece Yasa olarak anılacaktır) kabul etti ve bu Yasa 28.8.1995 tarihinde Resmi Gazetede yayımland-ı. Davacı bu Yasanın tümünün Anayasanın yukarıda KONU altında belirtilen maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek 19.10.1995 tarihinde işbu iptal davasını açtı.

Davalıyı temsilen Başsavcılık 16.11.1995 tarihinde dosyaladığı müdafaa takriri ile davacının- iddialarını reddetti.


II. İDDİANIN GEREKÇESİ:

1. Davacının iddialarının gerekçeleri özetle şöyledir:

Dava konusu olan Yasa daha önce çıkarılan 59/92 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasasının hemen hemen aynisidir. Yeni Yasa ile getirilen değişiklikler y-üzeysel ve kozmetik olup esasa ilişkin değildir. 59/92 sayılı Yasa, AM 4/93 (D.3/93) sayılı davada Anayasa Mahkemesinin 25.11.1993 tarihinde verdiği kararla iptal edilmiştir. Anayasanın 144. maddesi Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesin olduğuna amirdir-. 136. maddesi ise mahkeme kararlarına, sair merciler yanında, Yasama Meclisinin de uyması zorunluluğunu öngörmektedir. 59/92 sayılı Yasa iptal edildiğine göre, ancak iptal gerekçelerinin dikkate alınması ve onlara uyulması kaydı ile aynı konuda yeni bir -yasa yapılabilir. Aksi takdirde Anayasanın 136. maddesinin bir anlamı kalmaz. Davalı dava konusu Yasayı yaparak daha önce verilen iptal kararındaki gerekçeleri hiç veya yeterince dikkate almadı. Sadece bu neden kendi başına, ilgili Yasanın iptalini gere-ktirir.

Vergilendirme devletin kişilerin hak ve özgürlük alanlarına yönelttiği en etkin müdahalelerden biri olduğu için bu hak ve özgürlüklere müdahalelere sadece Anayasanın öngördüğü sınırlara ve koşullara uyulması kaydı ile izin verilmektedir. Haksız -ve adaletsiz vergi olmaz. Vergi yasaları bir ülkenin gerçek ekonomik ve sosyal durumu dikkate alınarak yapılır. Dava konusu vergi yasası KKTC'deki ekonomik ve sosyal yapıyı dikkate almamıştır. Mülkiyet hakkı anayasal bir haktır. Mülkiyet hakkı KKTC'de -özel bir anlam ifade etmektedir. Verilmekte olan ulusal kavganın özünü taşınmaz mal mülkiyeti oluşturmaktadır. Dava konusu Yasa, birkaç istisna dışında, KKTC sınırları içinde her karış toprağı vergiye tabi kılmaktadır. Sahibinin mali gücü hiç dikkate al-ınmamıştır. Mali güç ödeme gücü anlamındadır. Çağdaş ülkelerin hiçbirinde sırf mülkiyet nedeniyle Taşınmaz Mal Vergisi alınmamaktadır. Sadece, Türkiyede, belediye sınırları dahilindeki mülklerden vergi alınmasını öngören benzeri yasa vardır. O Yasa bile- birçok muafiyetler tanımaktadır. Yasa ile getirilen muafiyet çok cüz'idir. Halbuki çağdaş ülkelerde örneğin Türkiye'de, muafiyet uzun bir liste oluşturmaktadır. AM 4/93 (D.3/93) sayılı kararda emlak vergisinin metre/ayak kare üzerinden değil de değeri -üzerinden hesaplanması gerektiği vurgulanmasına rağmen Yasa bu hesapların yine metre/ayak kare üzerinden yapılmasını öngörmektedir. Anayasanın öngördüğü sosyal adalet kavramı bu Yasada yoktur. Ödeme gücü dikkate alınmadığı için birçok taşınmaz malın, ve-rgiyi ödemek için satılması gerekecektir. Böyle bir durumun ise varislerin haklarını olumsuz yönde etkileyeceği kuşkusuzdur. Bu da Anayasanın öngördüğü miras hakkına ters düşer.

Taşınmaz Mal Vergisi Yasasında vergi oranı çok yüksek tutulmuştur. Ayrıca- taşınmaz mal vergisinin karşılığı olarak hiçbir hizmet verilmiyor. Çünkü en ücra yerde bulunan mülk için vergi alınırken bu gibi yere hizmet götürülmüyor.

Öte yandan Taşınmaz Mal Vergisi Yasası geriye dönüktür. Şöyle ki; bu Yasadan önce taşınmaz mal s-atın alan bir kişi böyle bir verginin geleceğinden habersiz olarak ilgili taşınmaz malı satın almıştır. Bu Yasa ile bu gibi kişiden bu taşınmaz mal için vergi talep etmek onun için yasanın geriye dönük uygulanması anlamına gelmektedir.

Bu Yasa çifte ver-gilendirmeye olanak tanımaktadır. Mülk sahibi olanlar, taşınmaz malları için veraset ve stopaj vergileri ödemektedirler. Aynı mal için her yıl taşınmaz mal vergisi de ödemek o mülk sahibi için çifte vergilendirme olacaktır.

Bu nedenlerle dava konusu ed-ilen Yasanın Anayasanın sosyal adaleti öngören Başlangıç ve 1. maddesine, Yasaların Anayasaya aykırı olamayacağını öngören 7. maddesine, eşitliği öngören 8. maddesine temel hak niteliğinde olan mülkiyet hakkını koruyan 10. maddesine, özel olarak mülkiyet h-akkını koruyan 36. maddenin (1). fıkrasına, mülk sahibinin mali gücünü dikkate almadığı için 75. maddenin (1). fıkrasına ve geriye dönük olduğu için 75. maddenin (4). fıkrasına aykırıdır.


2. Davalının iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:

Bu Yasa y-apılırken, AM 4/93 (D.3/93) sayılı davada çoğunluğun görüşleri dikkate alınarak yeniden düzenleme yapılmıştır. Esasen çoğunluk kararında sadece iptal edilen Yasanın muafiyet ve istisna içermediği konusunda birlik vardır. Değişik görüşler yer almıştır. Ya-sa, iptal edilirken 59/92 sayılı yasanın bir benzeri olduğu doğrudur. Her ikisi de emlak vergisinin konmasını öngörür. Ancak aralarında fark vardır. Muafiyet geniş tutulmuştur. Bu konuda A.M.4/93 (D.3/93)'de çoğunluk arasında görüş birliği olsa bile, bu- görüşü Mahkeme yeniden gözden geçirebilir. İlgili Yasa Anayasanın 75. maddesinin (1) fıkrasına 75. maddenin (4). fıkrasına aykırı değildir.

Vergi hukukunda iki tür vergilendirme vardır. Birincisi gelire göre vergilendirme, ikincisi ise mülkiyete göre v-ergilendirmedir. Birincisinde vergi, mükellefin kazancına ve dolayısıyle ödeme gücüne göre alınır. İkincisinde ise mükellefin ödeme gücü sözkonusu değildir. Esas olan mükellefin mülke sahip olmasıdır. Mülkiyet, mükellefin Anayasada öngörülen mali gücün-ü teşkil etmektedir. Bunun ötesinde mali güç veya ödeme gücü aranmaz.

İlgili Yasa Anayasanın Başlangıç kısmına ve ileri sürülen diğer maddelerine aykırı değildir. Bu maddelerle Yasanın uzaktan veya yakından ilişkisi yoktur. Dava konusu Yasa çifte verg-ilendirme getirmemektedir. Esasen, çifte vergilendirme sadece devletler arasında konu edilebilen bir olaydır.

Yasanın geriye dönüklüğü yoktur. Miras hakkını hiçbir şekilde vatandaşın elinden almamaktadır. Yasanın matrahı vardır. Keyfilik söz konusu de-ğildir. Yasada vergilendirmenin nasıl yapılacağı hususunda detaylı bir şekilde düzenleme vardır.


III. İLGİLİ YASA METİNLERİ:

50/95 sayılı Yasanın tümünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edildiği cihetle bu Yasanın tümünün buraya ak-tarılmasına gerek duyulmamıştır.




IV. İLGİLİ ANAYASA METİNLERİ:

Madde 1.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.


Madde 3.
(1) Egemenlik, kayıtsı-z şartsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşan halkındır.
(2) Halk egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkeler çerçevesinde, yetkili organları eliyle kullanır.
(3) Halkın hiçbir zümresi, kesimi ve kişisi, egemenliği k-endine mal edemez.
(4) Hiçbir organ, makam veya merci, kaynağını bu Anayasadan almayan bir yetki kullanamaz.


Madde 5.
Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanır ve yerin-e getirilir.


Madde 7.
(1)Yasalar Anayasaya aykırı olamaz.
(2)Anayasa kuralları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, Devlet yönetimi makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.


Madde 8.
(1)Herkes, hiçbir a-yırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
(2) Devlet organları ve yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıc-alık yapmamak zorundadırlar.
(3)............




Madde 10.
(1)Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahiptir.
(2)Devlet, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, kişi huzuru, sosy-al adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar.
(3)Devletin yasama, yürütme ve yargı org-anları, kendi yetki sınırları içinde, bu Kısım kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamakla yükümlüdürler.


Madde 36.
(1)Her yurttaş, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, kamu yararı amacıyla ve yasa ile sınırlanabilir.
(2)-.........
(3).........
(4).........
(5).........


Madde 75.
(1)Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
(2) Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak yasa ile -konulur.
(3) Yasanın belli ettiği yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak, ölçü ve ilkelere uygun olmak koşuluyla, vergi, resim ve harçların bağışıklık ve istisnalarıyla oran ve hadlerine ilişkin kurallarda değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu ye-tkili kılınabilir.
(4) Geriye yürüyen mali yükümlülükler konulamaz.


Madde 136.
(1)Yargıçlar, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlarına göre hüküm verirler.
(2) Hiçbir organ, makam, merci veya kişi -yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
(3)Görülmekte olan bir dava hakkında, Cumhuriyet Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz; gö-rüşme yapılamaz veya herhangi bir demeçte bulunulamaz. Yasama ve Yürütme organları ile Devlet Yönetimi makamları, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organ ve makamlar, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini- geciktiremez.


Madde 144.
(1)Anayasa Mahkemesi bu Anayasa, yasa ve Mahkeme Tüzüğü kurallarında gösterilen bütün konularda kesin olarak karar vermek hususunda münhasır yargı yetkisine sahiptir.
(2)Anayasa Mahkemesi, yürürlükteki mevzuat çerçevesinde, Cu-mhurbaşkanını, Başbakanı ve bakanları, ilgili suçlarından dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divanda savcılık görevini Başsavcı veya Başsavcı Yardımcısı yapar. Yüce Divan kararları kesindir.


Madde 149.

Anayasa Mahkemesi, bu Anayasanın herhan-gi bir kuralını yorumlamak münhasır yetkisine sahiptir. Bunu yaparken Anayasa ile ilgili komite raporları ile Meclis tutanaklarından da yararlanır.


V. İNCELEME:

Konu, ileri sürülen görüş ve iddialar, İlgili Yasa ve Anayasa metinleri ışığında, inceleni-p, gereği düşünüldü:

İlkin davacının ileri sürdüğü birinci noktanın yani konu hakkında Mahkememizin vermiş olduğu A.M 4/93 (D.3/93) sayılı Kararın varlığı nedeniyle davalının aynı konuda bir yasa yapıp yapamıyacağının incelenmesi gerekir.

Kural olarak -bir yasa ve yasanın belli bir kuralının Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmesi halinde, yasama erkini kullanan Yasama Meclisi aynı konuda, yeni bir yasa yaparken, iptal kararında serdedilen görüşleri dikkate almak zorundadır. -Bu görüşlerin hiç veya yeterince dikkate alınmaması, kendi başına, daha ileri gidilmeden yeni yasanın ve kuralının iptalini gerektirmez ve yeni yasanın Mahkemede tartışılması ve yeniden tezekkür edilmesi engellenemez. Ancak yeni yasal düzenleme iptal edi-len mevzuatın esas itibarı ile bir benzeri olması halinde, güçlü neden yokluğunda, yeni mevzuatın da daha önce verilen kararda ifade edilen aynı gerekçelerle iptal edilmesi kaçınılmaz olur. Öte yandan değişen görüşler veya değer yargıları veya sosyo-ekono-mik koşullar veya sair önemli faktörlerin varlığı, önce verilen bir kararın yeniden gözden geçirilmesini uygun hatta zorunlu kılabilir. Bu yasal durumun Türkiye Anayasa Mahkemesince de benimsendiği gözlemlenmektedir. Gör. Esas No. 1963/148 Karar No:1963/-256, AMKD sayı 1 S.457 sayfa 458 ve Esas No.1965/11, Karar No:1965/31 AMKD sayı 3 s.139 sayfa 140. Emlak Vergisinin bir tür servet vergisi olduğu ve taşınmaz mallara bu verginin konmasının hukuken mümkün olduğu A.M. 4/93 (D.3/93), Mahkemenin kararına işt-irak eden Yargıç N. Ergin Salahi (Sayfa 11) ve Yargıç Taner Erginel (Sayfa 16) ve Karşı oy sahipleri olan Başkan ve Yargıç Celal Karabacak'ın (Sayfa 38) kararlarında görülebilir. Ayrıca sözü edilen Karar'da belirtilen ve buraya aktarılmasına ayrıca gerek -duyulmayan Prof. Dr. Selim Kaneti, Doç. Dr. Nami Çağan, Dr. Akif Erginay, Prof. Dr. Halil Nadaroğlu, Prof. Dr. Kenan Bulutoğlu gibi değerli bilim adamlarının bu tür verginin konulabileceğini muhtelif eserlerinde görmek mümkündür. (Gör. A.M. 4/93 (D.3/93) s-ayılı Karar).

Bu Kararda esas itibarıyle iki nokta üzerinde durulacaktır. Bunların birincisi emlak vergisinin saptanmasında taşınmaz malın değerinin değil de, alanının dikkate alınmasının Yasayı Anayasaya aykırı kılıp kılmadığıdır. A.M. 4/93, (D.3/93) s-ayılı kararda bu hususta kesin bir çoğunluk görüşü yoktur. Örneğin Yargıç N. Ergin Salahi Kararın 9. sayfasında konuyu incelerken taşınmaz malın değerinin saptanmasının daha adil olacağını söylerken "Vergiye tabi taşınmaz malın değerini tesbit etmede zor -da olsa, yasadaki çalışma ile belirli bir değere ulaşma söz konusu olabilir" demiş ancak görüşünün ağırlık noktasını tavan ve taban hadlerinin belirlenmemesine ve Yasanın istisna ile muafiyetleri içermemesine bağlamıştır. Verdiği bir örnekte, "belirli bi-r metre kare altında kalan ve sosyal konut niteliği taşıyan evler bir çiftçinin hayatını idame ettirebilmesi için yeterli olabilecek asgari yöre normu veya onun belirli bir miktarı vergi tabanı olarak tesbit edilmediğini göstermiştir" demiştir. Bununla il-gili Sayın Yargıç emlak vergisi tarhedilirken taşınmaz malın alan olarak dikkate alınabileceğini kabul etmiş ancak gerekli muafiyet ve istisnaları içermediği için Yasayı Anayasanın 75. maddesinin (3) fıkrasına aykırı bulmuştu. Nitekim sayın Yargıç Kararın-ın 11. sayfasında şu görüşlere yer vermişti:

"Emlak Vergisine gelince; belirli bir değeri bulunan taşınmaz malın kişinin mali gücüne katkıda bulunduğu karinesi doğduğundan ve onun mali gücünü artırdığından taşınmaz mallara vergi konulması mümkündür. Anc-ak bu yapılırken yukarıda değindiğim gibi bu hususta geçirilecek vergi yasalarının vergiden muaf tutulacak tabanları ile en yüksek vergi dilimini teşkil edecek tavanın belirlenmesi ve bu ikisinin arasında vergi matrahlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu-nun yapılmamış olması ve yasada eksik bırakılmış olması 59/92 sayılı Taşınmaz Mal Vergi Yasasını Anayasanın 75(2) ve 75(3) maddesine aykırı kılmaktadır."

Öte yandan Yargıç Taner Erginel'in Kararının önemli bir bölümü Yasada istisna ve muafiyetlerin bulun-maması ve bunun sonucu da Yasanın Anayasaya aykırı oluşuna ayrılmış ancak "mali güç" veya "vergi ödeme gücü" belirtisi olarak kabul edilebilecek taşınmaz malları bu gücün belirtisi olmayan mallardan ayrılması gerektiğini vurgulayarak bu ayırım için "taşın-maz malları alana göre değil de değerine göre vergilendirmek bu yönde atılacak önemli bir adım olabilir" demiştir.

Yargıç Metin A. Hakkı ise mali gücü ödeme gücü anlamında yorumladığı için incelenmekte olan konu hakkında bir görüş belirtme gereğini duyma-mıştır.

Karşı oy sahipleri olan Başkan ve Yargıç Celal Karabacak ise emlak vergisi tahakkuk edilirken dikkate alınacak kriterin ilgili taşınmaz malın parasal değeri olabileceği gibi bu gibi malın alanı da olabileceğini ve yasa koyucunun takdirini kullana-rak kriteri, alan olarak belirlenmesinin Anayasaya bir aykırılık teşkil etmeyeceği görüşünü izhar etmişlerdir.

Mahkemenin kanaati odur ki emlak vergisinin tarh ve tahakkukunda dikkate alınacak faktör mali güçtür ve bu güç ilgili mükellefin ödeme gücü değ-ildir. Taşınmaz malın mülkiyet veya tasarrufu verginin ödenmesi için yeterlidir. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır. Vergi miktarının saptanmasında dikkate alınacak kriter ilgili taşınmaz malın parasal değeri olabileceği gibi alanı da olabili-r. Bu Yasa koyucunun takdirine kalmış bir husustur. Aslında Yasanın kendisi taşınmaz malın alanı yanında bir dereceye kadar onun parasal değerini de dikkate almıştır. Şöyle ki: Yasaya ekli Vergi Takdir Cetveli Bölüm A incelenirse vergi oranının Kent Bel-ediyeleri sınırları içinde olan konutların beton arme karkaslı olması halinde metre karesi 15.000 TL , kerpiç olması halinde 7.500 TL olmasını öngörürken genelde beton arme bir konutun, inşaat malzemesi kerpiç olan bir konuttan daha kıymetli olacağını vars-aymıştır. Benzeri tablolar Bölüm B ve C'de de görülebilir. Yasada aşağı ve yukarı hadler belirlenmemiştir çünkü yasa koyucu vergiyi sabit tutmuştur. Yasa koyucu Bakanlar Kuruluna bu oranda düzenleme yetkisi vermiş olsaydı aşağı yukarı hadlerin mevcudiye-tine o vakit gereklilik duyulacaktı. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır.

A.M. 4/93 (D.3/93) sayılı Kararda her üç yargıcın ortak noktası, istisna ve muafiyetlerin yasada yer almayışı ve bu eksikliğin de Anayasaya aykırılık teşkil ettiğidir-.

Davacıya göre iptal edilen Yasada olduğu gibi dava konusu edilen Yasada da istisna ve muafiyetler yeterli değildir. Bir olgu olarak İlgili Yasada yer alan istisna ve muafiyetler önceki yasada yer alan istisna ve muafiyetlerden daha geniştir. Daha önc-eki Yasanın 8. maddesinin öngördüğü taşınmaz mal vergisinden sürekli muaf tutulanlar aynen, Yeni Yasanın 8. maddesi ile de sürekli muaf tutulmuşlardır. Aynı şekilde önceki yasada vergiden geçici olarak muaf tutulanlar bu Yasada da geçici olarak muaf tutu-lmuşlardır. Bunlara ek olarak Yasa 22. ve 26. maddeleri ile yeni muafiyetler getirmiştir ki bu da Yasa koyucunun A.M. 4/93 (D.3/93) sayılı karardaki çoğunluğun görüşlerini dikkate aldığını gösterir. Yasanın 22. maddesi ile bir mükellefin sürekli olarak i-kamet ettiği konutu için ödemesi gereken emlak vergisinin ilk 500.000 TL'sını vergiden bağışık tutulmuş olup, 26. madde ise vergi yükümlülüğünün silinmesine mütedairdir. Bu madde özetle Sosyal Hizmetler Dairesinden sosyal yardım alanlar, hale göre, ilgili- Belediye Meclisince veya ilgili Bakan tarafından alınacak bir kararla ikamet ettiği konut için tahakkuk eden verginin silinmesini öngörür. Bundan da bu Yasanın, daha öncekine oranla, muafiyet ve istisnaların kapsamını daha da genişlettiği kabul edilmelid-ir. Bu bir yana Yasada yer almayan düzenleme veya eksik düzenleme veya kapsamının arzu edilir şekilde geniş tutulmaması ilgili yasayı veya maddesini Anayasaya aykırı kılmaz. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır. T.C. Anayasa Mahkemesi E. 1963-/172 K.1963/244 AMKD sayı 1 S.439 Sayfa 442 bu konuda şunları söyledi:

"Halbuki Anayasa Mahkemesinden, ancak Anayasa'ya aykırı olan bir kanun hükmünün uygulama alanından kaldırılmasını sağlamak için iptal kararı istenebilir, yoksa bir hükmün, uygulama al-anının genişletilmesi amacı ile, değiştirilmesini sağlamak için iptali istenemez. Zira bu yolda bir istemde, söz konusu hükmün iptali değil, daha geniş bir alana yayılmak suretiyle uygulamada kalması amacı bulunmaktadır ki bu suretle istemin kendisi dahi,- mevcut hükümde Anayasa'ya bir aykırılık değil, ancak, davacının düşüncesine göre, bir eksikliğin bulunduğunu ifade etmiş olmaktadır.


Yine E. 1963/174 K 1963/115 R.G. 2.8.1963, 11470 sayılı kararda T.C. Anayasa Mahkemesi şu görüşlere yer verdi:

"Anay-asa Mahkemesinin iptal yetkisi ancak var olan bir kural için söz konusu olabilir. Kural yokluğunda iptal konusu olabilmesi düşünülemez."


Mahkememiz de A.M. 16/87 (D.4/88) sayılı Kararda T.C. Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki kararlarını benimsemiş ve say-fa 4'de şunları söylemiştir:

".... O halde müstedinin esas istemi şart bendinde yer alan kuralın sair şekilde tanımlara yol açacak şekilde uygulama alanını genişletmektir. Oysa genel ilke olarak eksik düzenleme var diye bir kuralın Anayasaya aykırılığın-dan söz edilemez."

Önümüzdeki iptal davasında da davacının esas istemi istisna ve muafiyetlerin uygulama alanını daha da genişletmek olduğuna ve dolayısıyle bu konuda bir eksiklikten yakındığına göre yukarıya çıkarılan ve tarafımızdan benimsenen ilke açı-sından değerlendirildiğinde bunun Anayasaya aykırı herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır.

Davacının bir başka iddiası ise emlak vergisine karşılık mükellefe hiç bir hizmet verilmediğidir. Örnek olarak da ücr-a bir yerde bulunan bir taşınmaz malın hiçbir hizmetten yararlanamıyacağını göstermektedir. Bu iddiada hiçbir mesnet göremedik. Bir vergi mükellefinin vergi ödemesini mutlaka direkt olarak bir hizmetten yararlanılabilmesi gerekçesine bağlı tutmak, vergi -ödeme kavramının, toptan inkarı anlamına gelir. AMKD sayı 12 sayfa 111'de yer alan E. 1973/32 K. 1974/11 olan T.C. Anayasa Mahkemesi kararının 121. sayfasında bu konuda şu görüşlere yer verildi:

"61. madde vergi ödevi ile kişinin ilişkisini düzenlemekte-dir. Maddenin getirdiği ilke herkesi, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü kılmış, ancak yükümlü kamu giderlerinin karşılanması koşuluna bağlamıştır. Bu, kamu giderleri gerektirmedikçe kişiden vergi alınmaması ve vergi adı altında toplanan paraların k-amu giderleri dışında harcanamaması demektir. Görülüyor ki vergi ödevinde kişinin belirli bir hizmetten doğrudan doğruya yararlanma karşılığı olarak bir ödemede bulunması değil, bütün kamu hizmetleri giderlerine karşı anonim bir katılma payını üstüne alma-sı söz konusudur. Burada belirli bir kimsenin belirli kimi hizmetlerden hiç yararlanmadığı halde gene de tüm kamu giderlerinin karşılanmasında kendi payını katması durumu vardır."

Yukarıdaki alıntıda belirtildiği gibi önümüzde dava konusu edilen Yasa al-tında elde edilecek vergilerin kamu giderleri dışında harcanacağı da iddia edilmediği gibi, Yasada harcamaların bu doğrultuda yapılacağına dair açık veya zımni bir düzenleme de görülmemektedir. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır.

Üzerinde d-urmaya değer bulduğumuz diğer bir noktaya temas etmek isteriz. Davacı Yasanın olduğu şekilde uygulanması halinde vatandaşın aşırı derecede vergi ödemek zorunda kalacağını, onun mali gücünün çok üstünde olacağını ve bunun sonucu da vatandaşa bir yıkım geti-receğini savundu.

Elbette ki verginin oranının saptanması ilk etapta Yasama Meclisinin takdirindedir ve bu takdire kolay kolay müdahale edilmemesi gerektiğini müdrikiz. Ancak böyle bir saptama hangi açıdan bakılırsa bakılsın bütün makul ölçülere rağmen -aşırı olur vatandaşın mali gücünün de üstünde ve dolayısıyle Anayasanın sözü ve özüne aykırı sayılabilecek bir oranda olması halinde Anayasa Mahkemesinin müdahalesi kaçınılmaz olabilir. Önümüzdeki Yasa ile getirilen vergi yükümlülüğünün oranının müdahalem-izi gerektirecek düzeyde olmadığı inancındayız. Örneğin; Yasa altında Kent Belediyesi hudutları içinde tek taşınmaz malı ve 120 m2 olan modern bir konut sahibinin ödeyeceği emlak vergisi yılda 1.300.000 TL modern konutun köyde olması halinde ise yılda 850-.000 TL'dir. Bunlar kerpiçten ise emlak vergileri, sırası ile 400.000 TL ve 175.000 TL'dir.Modern inşaat malzemesinden yapılmış 30 metre karelik bir dükkan veya ofis için kent söz konusu olduğunda ödenecek vergi yılda 2.700.000 TL köyde olması halinde 1-.900.000 TL'dir. Konut veya ofisin kerpiçten olması halinde bu rakamlar %50 azalmaktadır. Tüm bunlardan görülebileceği gibi emlak vergisi vatandaşın gücü üzerinde bir düzeyde değildir. Bu bulgu ayrıca, emlak vergisinin aşırı olması dolayısıyle vatandaşı-n malını satmak zorunda kalacağına ilişkin davacının iddiasına da bir yanıt teşkil etmektedir. Davacının, bu Yasanın vatandaşın miras hakkını nasıl etkilediği veya geriye dönük bir Yasa veya vatandaşı çifte vergilendirmeye tabi tuttuğu hususlarındaki iddi-aları Mahkememizi tatmin etmemiştir. Yargıç Metin A. Hakkı bu görüşe katılmamaktadır.

Son olarak bir hususa daha değinmek istiyoruz. Son zamanlarda özellikle Anayasanın 147. maddesi altında açılan iptal davalarında bir yasanın tümünün Anayasaya aykırı o-lduğu gerekçesiyle iptali istenmektedir. Böyle bir istem ilgili yasanın Anayasanın belirlediği yönteme uyulmaması sonucu yasallaşması halinde söz konusu olabilir. Diğer hallerde yasanın sadece Anayasaya aykırı olduğu iddia edilen belirli maddeleri konu e-dilmelidir.


VI. SONUÇ:

Sonuç olarak 50/1995 sayılı Taşınmaz Mal Yasasının tümünün Anayasanın Başlangıç kısmına ve 1,3,5,7,9 36(1), 75(1) ve 75(4) maddelerine aykırı olmadığına, Yargıç Metin A.Hakkı'nın karşıoyu ve oyçokluğu ile, karar verildi.


- (Salih S. Dayıoğlu) (Celal Karabacak)
Başkan Yargıç



(Metin A. Hakkı) (Nevvar Nolan) (Mustafa Özkök)
Yargıç Yargıç Yargıç



28 Aralık 1995




KARŞIOY YAZISI

-Konu ile ilgili görüşlerimi 25.11.1993 tarihinde okunan A.M. 4/93 (D.3/93) sayılı kararda dile getirme fırsatını bulmuştum. Orada belirttiğim görüşleri halen korumaktayım. Bu başvuruda iptali istenen Yasa ile 25.11.1993 tarihinde Anayasa Mahkemesince ipt-al edilen yasa metinlerini karşılaştırdığımda her iki yasanın da neredeyse kelimesi kelimesine aynı olacak derecede kaleme alındığı görülmektedir.

Bu başvuru ile iptali istenen Yasa, bir önce iptal edilen Yasadan kayda değer iki hususta farklılık içermek-tedir. Birincisi mevcut Yasada Sosyal Yardım Dairesinden yardım gören bir mal sahibinin uygun hallerde ilgili merci tarafından gayrımenkulün vergisinden muaf tutulabileceği, ikincisi ise mükellefin ödeyeceği emlak vergisinden ilk 500.000 TL'nin bağışık tu-tulacağıdır. Kanımca bunlar olumlu gelişmelerdir. Ancak bütün bunlar Yasanın AM 4/93 (D.3/93) sayılı Kararda belirttiğim Anayasanın maddelerine olan aykırılığını gidermeye yetmemektedir.

Belirttiğim hususlar muvacehesinde A.M. 4/93 (D.3/93) sayılı Kara-rda söylediklerimi, yukarıdaki görüşlerime tabi olarak, aynen tekrarlarım.


Metin A. Hakkı
Yargıç

-

-
-

-



208






Full & Egal Universal Law Academy