Anayasa Mahkemesi Numara 8/2010 Dava No 1/2013 Karar Tarihi 27.06.2013
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 8/2010 Dava No 1/2013 Karar Tarihi 27.06.2013
Numara: 8/2010
Dava No: 1/2013
Taraflar: Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası ile KKTC Cumhuriyet Meclisi arasında
Konu: Anayasaya aykırılık - 37/2010 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları (Değşiklik) Yasası ile değiştirilmiş şekliyle 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasasının 21(2) maddesinin Anayasanın 1, 8 ve 55nci maddelerine aykırı olup olmadığı tartışması - Anayasa Mahkemesinin ilgili yasa maddelerinin Anayasanın ilgili maddelerine aykırı olmadığına karar vermesi.
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 27.06.2013

-D.1/2013Anayasa Mahkemesi: 8/2010

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Nevvar Nolan, Başkan, Şafak Öneri, Necmettin
Bostancı, Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu.

Anayasanın 147.maddesinin verdiği yetki-ye dayanarak açılan iptal davası.


Davacı: Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası - Lefkoşa.
ile
Davalı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Cumhuriyet Meclisi, Lefkoşa.
A r a s ı n d a

Davacı tarafından: Avukat Barış Mamalı ve Avukat Saffet- Mehmetalioğulları
Davalı tarafından: Başsavcı Yardımcısı Ersoy Ölçter.

----------

K A R A R

KONU:
37/2010 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik) Yasası ile değiştirilmiş şekliyle 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inc-i maddesinin (2)'nci fıkrasının Anayasa'nın 1,8 ve 55'inci maddelerine aykırı olup olmadığı.




I.OLAY:
Davacı sendika, işbu davayı dosyalayarak, bazı kamu sağlık çalışanlarına özel hizmet süresi eklenmesini düzenleyen 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanl-arı Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasının Anayasa'nın 1,8 ve 55'inci maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile iptalini talep etmektedir.

II.İDDİANIN GEREKÇELERİ:
6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkras-ı ile, fıkrada sayılan kamu sağlık çalışanlarına özel hizmet süresi eklenmesi sağlanmıştır; ancak hastahane amirleri, diyetisyenler, fizyoterapistler, eczacılar, eczacı kalfaları gibi sağlık çalışanlarına fıkrada yer verilmeyerek, kamu sağlık çalışanları a-rasında eşitlik ilkesini ihlal eden bir ayrım yapılmıştır. Yasaların genelliği ve yasalarda eşitliğin sağlanması ilkesi gereği, kamu sağlık çalışanlarının sadece belirli bir kısmı için değil, sağlık çalışanı statüsünde ve/veya sınıfında bulunan tüm çalışan-lara yönelik bir düzenleme yapılabilirdi. Bu düzenleme, aynı işyerinde birlikte çalışanlar arasında ayrım yapmakta, Anayasa'nın 1,8 ve 55'inci maddelerini ihlal etmektedir.

Davalı, farklı konumda olanlara farklı kurallar uygulanmasının eşitlik ilkesini ih-lal etmediğini, konu fıkra kapsamında olan sağlık çalışanları ile, hastahane amirlerinin, diyetisyenlerin, fizyoterapistlerin, eczacıların ve eczacı kalfalarının aynı konumda olmadıklarını, görevleri ve yaptıkları iş arasında farklılıklar bulunduğunu, fiil-i hizmetlerine özel hizmet süresi eklenmesi öngörülen kamu sağlık çalışanlarının, mesai saatleri dışında da görev yapan ve diğer kamu sağlık çalışanlarına nazaran görevlerinin zorluğu nedeniyle yıpranan çalışanlar olduğunu, kanun koyucunun bu farkı dikkate- alarak özel hizmet eklenmesinden yararlanacak sınıfı belirlediğini ileri sürmektedir. Davalıya göre, konu düzenlemenin, Anayasa'nın 1,8 ve 55'inci maddelerini ihlal eden bir yönü yoktur.

III. İLGİLİ YASA METNİ:

6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Ya-sası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrası şöyledir:

21(2): Aşağıda belirtilen görevlerde çalışan kamu sağlık
çalışanlarının, bu görevlerde fiilen çalışmak
suretiyle geçen hizmet sürelerine, bu sürelerin
her üç yüz altmış günü için, y-etmiş iki gün özel
hizmet süresi eklenir. Bu görevlerde geçen üç yüz
altmış günden eksik sürelere ait özel hizmet
süresi, üç yüz altmış gün için eklenen özel hizmet
süresi ile orantılı olarak belirlenir:
(A-) Hemşire ve ebeler,
(B) Radyodiagnostik, radyoterapi ve radyoizotop
sahalarında fiilen çalışanlar,
Hekim, Diş Hekimleri, tıpta uzmanlık belgesi
olanlar ve laboratuvarda laborant olarak
çalışanlar.
Ancak özel- hizmet süresi eklenmesi 1800 günü aşamaz.


IV. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:

Madde 1. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi,
sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan
laik bir Cumhuriyettir.

Madde 8:(1) Herkes, h-içbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve
yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre
veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
Devlet organları ve yönetim makamları, bütün
işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak- hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak
zorundadırlar.
Ekonomik bakımdan güçsüz olanların Anayasa ve
yasalar ile elde ettikleri veya edecekleri
kazanımlar, bu madde ileri sürülerek ortadan
kaldırılamaz.

Madde 55: Herkes, sosyal güve-nlik hakkına sahiptir. Bu hakkı
sağlamak için sosyal sigortalar ve benzeri sosyal
güvenlik kurumları ile sosyal yardım örgütleri
kurmak ve kurdurmak Devletin ödevlerindendir.

V.İNCELEME:

Konu, ileri sürülen görüş ve iddialar, ilgili- yasa ve Anayasa maddeleri ışığında incelenip gereği düşünüldü.

Kanun koyucu 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasındaki düzenleme ile emeklilik haklarının hesaplanmasında, kamu sağlık çalışanlarından hemşire -ve ebelerin, radyodiagnostik, radyoterapi ve radyoizotop sahalarında fiilen çalışanların, hekim, diş hekimi, tıpta uzmanlık belgesi olanların ve laboratuvarda laborant olarak çalışanların, bu görevlerinde fiilen çalışmak suretiyle geçen hizmet sürelerine, -bu sürelerin her 360 günü için 72 gün özel hizmet süresi eklenmesini öngörmüş, devamında özel hizmet süresi eklenmesini 1800 günle kısıtlamıştır.

Kanun koyucunun, 6/2009 sayılı Yasa'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasında bir sınıflandırma, kamu sağlık- çalışanları arasında bir ayrım yaptığı görülmektedir; sınıf kapsamında olan çalışanlara özel hizmet süresi eklenmesi hakkı sağlanmıştır.
Kanunların herkes için aynı olması, herkese hitap eden hükümler içermesi olanaksızdır. Kanunlar sosyal ilişkileri, ol-ayları düzenlemek için başvurulan hukuki araçlardır. Kanun koyucu, herhangi bir sosyal ilişki alanını kanunla düzenleyerek hukuk alanı içine alır, kanun düzenlediği sosyal ilişki alanı ile ilgili kurallar koyar, ilgili kişilere yönelir. Her kanun, kişileri-n, şeylerin ve durumların bazı özellikler yönünden benzerlikleri ve/veya farklılıkları üzerine kuruludur; dolayısıyla yalnızca düzenlediği hukuki durumla ilgili, ilişkili kimseleri hedefler, onlara yönelir. Böylece kanun veya kanun şeklinde kural koyma, he-men daima kişilerin veya durumların bazı özellikler yönünden benzerlikleri ve/veya farklılıklarına dayanan sınıflandırmaları gerektirir. Sınıflandırma, kanun veya kanun şeklinde kural koyma faaliyetinin zorunlu bir parçasıdır. Kanun koyarken kişiler, şeyle-r ve durumlar arasında ayrımlar yapmak kaçınılmazdır; kanun koyucu, bir başka ifade ile yasama organı, kanun koyarken kişiler, şeyler ve durumlar arasında birçok sınıflandırmalar, ayrımlar yapar.

Eşitlik ilkesinin maddi hukuki eşitlik anlamında yasama -organını bağlayıcılığı, bu ilkenin, kanun koyma yetkisinin aynı zamanda sınıflandırma veya ayrım yapma yetkisini de içerdiği dikkate alınarak yorumlanmasına bağlıdır. Eşitlik ilkesi ancak, kanunlarda eşitliğin sağlanması ve sınıflandırma yapma gereklilikle-ri bağdaştırılarak uygulanabilir. Bu iki gerekliliğin bağdaştırılması, aynı zamanda genel eşitlik ilkesinin mutlak değil, göreli bir eşit davranma ilkesi veya ayrım yasağı olarak yorumlanması sonucunu doğurmaktadır. Eşitlik ilkesi, herkese aynı şekilde dav-ranılmasını değil, yalnızca aynı veya benzer durumda olanlara eşit davranılmasını gerektiren bir ilke olarak belirmektedir.

Kanunların eşitlik ilkesine uygunluğu denetlenirken, somut olayda karşılaştırılan kişilerin aynı, benzer durumda mı, yoksa farklı -durumda mı olduklarının saptanması gerekir. Kanun koyucu kişiler, şeyler ve durumlar arasındaki eylemli eşitsizlikleri göz önüne alarak sınıflandırmalar, ayrımlar ve sonuçta kanuni hak ve ödevlerde farklılaştırmalar yapar. Bu bağlamda kanun koyucu, kişiler-in ve şeylerin hangi koşullar altında eşit, benzer veya aynı durumda olduklarının belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahiptir. Kişiler, şeyler ve durumlar gerçek yaşamda bazı yönlerden aynı, benzer veya eşit, bazı yönlerden ise farklı, benzemez ve eşi-tsiz durumdadır. Kanunlarla hak ve ödevler yaratılırken, kişiler ve şeyler arasında ortaya çıkan bu eşitlik veya eşitsizliklerin tümünün dikkate alınabilmesine olanak yoktur. Kanun koyucunun, hak ve ödevlere esas olacak özellikleri seçerken, bazı benzerlik-leri, eşitlikleri dikkate alması, bazı farkları ve eşitsizlikleri ise ihmal etmesi gerekir. İşte kanun koyucu, özellikle hak ve ödevlere esas olacak özellik veya özellikleri, dolayısıyla bu özelliklerin ortaya çıkardığı eylemli eşitlikleri, eşitsizlikleri -değerlendirme ve sonuçta bir hak ve ödev için bazı kişileri ve grupları seçme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Kanun koyucu, kendi değerlendirmesine göre önemli gördüğü özellikleri, söz konusu özellikler bakımından ortaya çıkan eşitlikleri, eşitsizlikl-eri göz önüne alarak bunları bir takım hukuki sonuçlarla ilişkilendirir. Başka bir anlatımla, kanun koyucu, kişiler ve şeyler arasında çeşitli özellikler bakımından ortaya çıkan eylemli eşitlikleri ve eşitsizlikleri değerlendirerek, bunlardan önemli gördük-lerini bir takım hak ve ödevlere bağlar.

Yukarıda açıklandığı gibi, kanun koymanın mahiyeti itibarı ile sınıflandırma veya ayrım yapmayı gerektirdiği, kanun koyma yetkisinin sınıflandırma veya ayrım yapma yetkisini de içerdiği kabul edilmektedir. Bir sın-ıflandırma aynı, benzer durumda olanlara aynı, benzer kuralların uygulanmasını öngörüyorsa bu sınıflandırma akla uygun, makul bir sınıflandırmadır ve eşitlik ilkesini ihlal etmemektedir. Akla uygun bir sınıflandırma, kanunun amacı ışığında, benzer durumda -olanların tümünü kapsayan, bu amaçla uyumlu ölçütlere dayalı bir sınıflandırmadır. Kanuni sınıflandırmaların akla uygunluğu, kişilerin veya durumların aynı veya benzer durumda olup olmadıklarının belirlenmesi ile anlaşılabilir. Bir sınıflandırma yapılırken-, kişilerin, şeylerin ve durumların hangi özellik veya özelliklerinin ve bunlara dayalı benzerliklerinin dikkate alınacağı, sınıflandırmadaki ölçütler, kişilerin, şeylerin hangi koşullar altında aynı veya benzer durumda olduklarının belirlenmesi konusunda,- yukarıda da ifade edildiği gibi, kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir.

Eşitlik ilkesi keyfi ayrımları yasaklayan bir ilkedir; anlaşılabilir, makul, haklılaştırılabilir bir nedene dayanan sınıflandırmalar, ayrımlar eşitlik ilkesini ihlal etmemektedir.
-
Kanun koyucu, 37/2010 sayılı Yasa ile 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesini değiştirerek, konu maddenin (2)'nci fıkrasında, hemşire ve ebelere, radyodiagnostik, radyoterapi ve radyoizotop sahalarında fiilen çalışanlara, hekim-, diş hekimi, tıpta uzmanlık belgesi olanlara ve laboratuvarda laborant olarak çalışanlara, emeklilik haklarının hesaplanmasında, bu görevlerde fiilen çalıştıkları her 360 gün için 72 gün özel hizmet süresi eklenmesini öngörmüştür. Kanun koyucu, 6/2009 say-ılı Yasa'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasında bir sınıflandırma yapmış ve sınıf kapsamında olan kamu sağlık çalışanlarına, emeklilik haklarının hesaplanmasında fiili hizmetlerine özel hizmet süresi eklenmesi hakkını vermiştir. Konu fıkra ile ilgili hi-zmetlerine özel hizmet süresi eklenme hakkı tanınanların, hasta veya hastadan alınan örnekle fiilen temas halinde olan sağlık çalışanları oldukları görülmektedir; ayrıca Davalı Cumhuriyet Meclisi adına, bu hakkın, konu özellik yanında, bu özellik nedeni il-e görevleri gereği ek mesai yapma durumunda kaldıkları için, konu fıkrada sayılan sağlık çalışanlarına tanındığı açıklanmıştır.

Bir hak veya ödev için bazı kişileri veya grupları seçme konusunda takdir yetkisine sahip olan kanun koyucu, kendi değerlendir-mesine göre önemli gördüğü özellikleri ve bu özellikler bakımından ortaya çıkan benzerlikleri göz önüne alarak bir sınıflandırma yapmış ve sınıf kapsamındakilere özel hizmet süresi eklenmesini düzenlemiştir.

Anayasa Mahkememiz genel eşitlik ilkesini mutl-ak değil göreli (nispi) bir eşit davranma ilkesi veya ayrım yasağı olarak yorumlamıştır. Göreli eşitlik ilkesi, haklı nedenlerin varlığı halinde sınıflandırma, ayrım yapılmasını yasaklamamaktadır; bir haklı neden varsa sınıflandırma, ayrım eşitlik ilkesini- ihlal etmemektedir. Kanun koyucunun sınıflandırma yapma ve sınıflandırılan grubun ortak özelliklerini, sınıfı grubun dışında kalanlardan ayırıcı ölçütleri belirlemede takdir yetkisine sahip olduğu dikkate alınarak ve bu alanda kanun koyucuya geniş bir tak-dir yetkisi tanınarak, haklı neden kavramı; kanuni sınıflandırmaları, ayrımları savunulabilir, desteklenebilir, anlaşılabilir kılan her türlü nedeni içerecek şekilde geniş yorumlanmalıdır. Kanun koyucunun dayandığı nedenin akla aykırı, keyfi, anlaşılabilir- olmanın ötesinde olduğu açıkça görülmedikçe, anayasaya uygunluk denetimi yapan yargı yeri kanun koyucunun takdirine müdahale etmemeli , kendi takdirini kanun koyucunun takdiri yerine koymamalı, yerindelik denetimini çağrıştıran bir denetimden sakınmalıdır-.

Kanun koyucu, hasta veya hastadan alınan örnekle fiilen temas halinde olan ve ek mesai yapma durumunda kalan, 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasında saydığı kamu sağlık çalışanlarına, emeklilik menfaatler-inin hesaplanmasında ek bir hak vermiş; hizmetlerine, belirtilen görevlerde fiilen çalıştıkları her 360 gün için 72 gün özel hizmet süresi eklenmesini uygun görmüştür. Kanun koyucu, kendi takdir ve değerlendirmesi ışığında, yaptıkları işin özelliğini ve ek- mesai yapma durumunda kaldıklarını göz önüne alarak, yarattığı sınıf kapsamında olanlara, verdikleri hizmetten ötürü yukarıda açıklandığı gibi bir hak sağlamıştır.

Kanun koyucuya tanınan takdir yetkisi, tamamen kayıtsız, yargı denetimi dışında bir yetki- olmamakla birlikte, kanun koyucunun takdir yetkisine oldukça geniş bir çerçeve çizilmelidir. Bir kanun hükmünün eşitlik ilkesine aykırılığı ileri sürüldüğünde, kanun koyucunun takdir yetkisinin eşitlik ilkesine uygunluk açısından denetlenmesinde, ilgili, -ilişkili başka bir kanun hükmü varsa, o hükmün varlığı da içeriği ile değerlendirmeye alınmalıdır.

Kanun koyucu, 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'ndan önce, 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 16'ncı maddesi ile; bu maddede sayılan ve aralarınd-a erkek hemşire, erkek ebe, erkek hastabakıcı, erkek radyoterapist, erkek radyografer gibi sağlık çalışanları, keza cezaevi gardiyanları bulunan, emeklilik hakkına sahip kişilere, emekliye ayrılırken, emeklilik hakkı kazandıran hizmetlerine ek hizmet süres-i eklenmesini sağlamıştı. Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrası ile tanınan fiili hizmet yıllarına özel hizmet süresi eklenmesi hakkı, kamu sağlık çalışanları arasında, hasta ile veya hastadan alınan örnekle doğrudan muhatap- olanlarla kayıtlı genişletilmiştir. Kanun koyucu bu düzenleme ile, hasta ile veya hastadan alınan örnekle doğrudan, fiilen muhatap olan ve ek mesai yapma durumunda kalan kamu sağlık çalışanlarına bu farklılıkları nedeniyle, Emeklilik Yasası'nın 16'ncı mad-desinde, "yıpranma payı" diye nitelendirdiği ek bir hak sağlamıştır.

Kanun koyucu, gerek Emeklilik Yasası'nın 16'ncı maddesinin (1)'inci fıkrasında, gerekse Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasında sayılan görevleri yıprat-ıcı kabul etmiş ve bu görevlerde geçen fiili hizmet sürelerine özel hizmet süresi eklenmesini uygun görmüştür; bu kanun koyucunun takdirindedir, kanun koyucu sayılan görevleri yıpratıcı görmüş ve bu nedene dayanarak kamu sağlık çalışanları arasında bir ayr-ım yapmıştır. Kanuni sınıflandırmanın, ayrımın dayandığı bu nedenin açıkça akla aykırı, keyfi, anlaşılabilir olmanın ötesinde olduğu görülmedikçe, kanun koyucunun bu takdirine müdahale etmekten kaçınılmalıdır.

Kamu sağlık çalışanları arasında emeklilik h-akkı kazanan çalışanların hizmet sürelerinin hesaplanmasında, Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasında yapılan ayrımın dayandığı nedenin akla aykırı, keyfi, anlaşılabilir olmanın ötesinde olduğu söylenemeyeceği cihetle, konu- düzenlemenin eşitlik ilkesine yer veren Anayasa'nın 8'inci maddesine aykırı olduğu görülmemektedir. Eşitlik ilkesine aykırılığı ile ilgili varılan sonuç ışığında, konu düzenlemenin, Anayasa'nın 1'nci maddesine aykırılığı da görülmediği gibi, Anayasa'nın 5-5'inci maddesine aykırı bir yönü de görülmemektedir.


VI. SONUÇ:

Sonuç olarak, 37/2010 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik) Yasası ile değiştirilmiş şekliyle, 6/2009 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 21'inci maddesinin (2)'nci fıkrasının- Anayasa'nın 1,8 ve 55'inci maddelerine aykırı olmadığına oybirliği ile karar verildi.





Nevvar NolanŞafak Öneri
Başkan Yargıç




Necmettin BostancıNarin F.ŞefikHüseyin Besimoğlu
Yargıç Yargıç Yargıç



27 Hazi-ran, 2013











11






Full & Egal Universal Law Academy