Anayasa Mahkemesi Numara 8/1999 Dava No 5/1999 Karar Tarihi 30.12.1999
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 8/1999 Dava No 5/1999 Karar Tarihi 30.12.1999
Numara: 8/1999
Dava No: 5/1999
Taraflar: Starcot Marketing Export Ltd. ile Tunca Bank
Konu: KKTC Anayasasının 148.maddesinin (1).fıkrasının şart bendi ile ayni maddenin (3).fıkrasının yorumlanması istemi - Anayasa Mahkemesine havale – Anayasa Mahkemesine havale isteminde Mahkemelerin takdir yetkisi
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 30.12.1999

-D.5/99 Anayasa Mahkemesi 8/99
ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Başkan, Taner Erginel, Metin A. Hakkı, Nevvar Nolan, Gönül Erönen.

Anayasanın 148 ve 149. maddeleri tahtında.

Yükse-k Mahkeme tarafından 21/98 sayılı Yargıtay/Hukuk davasında (İstinaf Eden: 1.Starcot Marketing Export Ltd. Lefkoşa ve diğerleri ile Aleyhine İstinaf Edilen: Kıbrıs Tunca Bank Ltd. Lefkoşa arasında) sunulan konu.

İstinaf Eden ve havaleyi isteyen namına Avuk-at Fuat Veziroğlu
Aleyhine İstinaf Edilen namına Avukat Ali Dana ve Avukat Şefika Durduran
-Amicus Curiae olarak ve Başsavcılığı temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Müjgân Irkad.

----------

K A R A R

KONU:
1. KKTC Anayasasının 148.maddesinin (1).fıkrasının şart bendi ile ayni maddenin (3).fıkrasının yorumlanması ve
2. Hukuk Muha-kemeleri Usulü Tüzüğünün Emir 18'in Anayasanın 1, 7 ve 17.maddelerine aykırı olup olmadığı.

I. OLAY:
Davacı bankacılıkla iştigal etmektedir. Davacı, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde davalıların aleyhine açmış olduğu bir davada bir takım nedenler ileri sürerek -davalılardan muhtelif miktarlarda hüküm taleb etti.


Davacı sözü edilen davanın belirli bir safhasında Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün Emir 18 altında hareket ederek davalılar aleyhine serian hüküm taleb etti. Davalılar bu müracaata itiraz ettiler. -Serian hüküm talebine ilişkin istidanın duruşması safhasında davalılar, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18. Emrinin Anayasanın 1, 7 ve 17.maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek konunun Yüksek Mahkemeye, Anayasa Mahkemesi olarak, havale edilmesini tale-b ettiler.

Davacı bu isteme karşı çıktı ve Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18. Emrinin daha önce Anayasa Mahkemesinde konu edildiğini ve Anayasaya aykırı bulunmadığını ve bu nedenle havale edilmesine gerek olmadığını iddia etti. Alt Mahkeme davacın-ın iddialarını kabul etti ve davalıların havale istemini reddetti. Bunun üzerine davalılar bu karardan istinaf ettiler. Konu Yargıtayın huzuruna 11 Ekim 1999'da geldi ve o safhada davalılar Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18. Emrinin Anayasaya aykırı -olduğu savına ek olarak Anayasanın 148. maddesinin 1 ve 3. fıkralarının çelişkili olduğu gerekçesi ile bu maddenin yorumu için konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesi telebinde bulundular.

Yargıtay da tarafları dinledikten sonra istemi olumlu buldu v-e işbu havaleyi yaptı.

II. İDDİANIN GEREKÇESİ:
I. Yorum ve havaleyi isteyen davalıların iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:
Anayasanın 148.maddesi herhangi bir mahkeme huzurunda bulunan bir yargısal işleme taraf olanlar arasındaki ihtilâfın hallinde-, etken olması halinde, herhangi bir yasa veya kuralın, Anayasal açıdan incelenmek üzere Anayasa Mahkemesine
havale edilmesini taleb edebilir. Mahkeme ya bu istemi olumlu bulur veya 148.maddenin 1.fıkrasının da öngördüğü gibi "ayni veya benzeri bir konud-a daha önce" Anayasa Mahkemesince bir karar verilmişse konunun havale edilmesi istemini reddedebilir.

Nitekim havale konusu edilen ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülen Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18(1) Emri daha önce verilen AM 22/82 (D.3/83) v-e 23/82 (D.4/83) sayılı kararlarda Anayasaya aykırı bulunmadı. Anayasanın 148.maddesinin 3.fıkrası Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir karar sadece konuyu sunan Mahkemeyi ve tarafları bağlar. Ayni fıkranın ikinci satırı havale sonucu mevzuatın Anaya-saya aykırı olduğu kararına varılırsa, Anayasaya aykırılığın sadece tarafları bağlayacağını öngörür, meğerki Anayasa Mahkemesi kararında Anayasaya aykırılığın herkesi bağlıyacağını belirtmiş olsun.

Ortada iki anayasal kural arasında bir çelişki vardır. -Bir yandan Anayasa Mahkemesince verilen bir kararın yalnız tarafları bağlayacağı öngörülürken öte yandan havalenin istenildiği Mahkemeye, ayni veya benzeri konuda Anayasaya aykırı olduğu doğrultusunda bir kararın varolması halinde havale istemini reddetme -yetkisi verilmektedir. İki kural yek diğerini dışlayamaz. Biri ötekinden daha önemlidir denemez. Bu durumun açıklığa kavuşması mahkemeleri rahatlatacaktır.

Havale istemi safhasında Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğünün 18. Emrinin Anayasanın 1, 7 ve 17.-maddelerine aykırılığından söz edilmişse de havalenin duruşmasında davalıların bu nokta üzerinde durmadıkları gözlemlenmiştir.


II. Davacının iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:
Anayasanın 148.maddesinde çelişki yoktur. Bu madde olduğu ve görüldüğü- gibi okunabilir ve buna bir anlam verilebilir. Anayasa Mahkemesinin konu hakkında daha önce verilmiş bir kararı varsa bu karar herkesi ve her mahkemeyi bağlar. 148.maddede kararın "sadece" tarafları ve mahkemeyi bağladığından söz edilmiyor.

Hukuk Muh-akemeleri Usulü Tüzüğünün 18.maddesinin Anayasaya herhangi bir aykırılığı yoktur. Esasen davalılar da bu konu üzerinde durmamışlardır.

III. Amicus Curiae olarak bulunan Başsavcılığın görüşlerinin özeti ise şöyledir:
Anayasanın 148.maddesinin 1. ve 3.fı-kraları ayrı ayrı okunmalıdır. 1.fıkra hükümleri, ilgili Mahkemeye, ayni veya benzeri konuda bir karar varsa, Anayasa Mahkemesinin tekrar karar vermesi için yapılacak havale istemini reddetme yetkisi vermektedir. Bundan da güdülen gaye ardı arkası kesilm-eyen havale istemlerine son vermektir.

III. İLGİLİ TÜZÜK METNİ
Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18.Emri aynen şöyledir:
1.-(a) Where the defendant appears to a writ of summons specially indorsed under Order 2, rule 6, the plaintiff may o-n affidavit made by himself, or by any other person who can swear positively to the facts, verifying the cause of action, and the amount claimed (if any), and stating that in his belief there is no defence to the action, apply for- judgment for the amount so indorsed, together with interest (if any), or for the recovery of the land (with or without rent), or for the delivering up of a specific chattel, as the case may be, and costs. And judgment for the -plaintiff may be given thereupon, unless the defendant shall satisfy the Court that he has a good defence to the action on the merits, or disclose such facts as may be deemed sufficient to entitle him to defend.
(b) If on the he-aring of any application under this rule it shall appear that any claim which could not have been specially indorsed under Order 2, rule 6, has been included in the indorsement on the writ, the Court may, if it shall think fit, for-thwith amend the indorsement by striking out such claim, or may deal with the claim specially indorsed as if no other claim had been included in the indorsement, and allow the action to proceed as respects the residue of the claim.
- (c) Where the plaintiff's claim is for the delivery up of a specific chattel (with or without claim for the hire thereof or for damages for its detention) the Court may make an order for the delivery up of the chattel without givin-g the defendant any option of retaining the same upon paying the assessed value thereof.

2. The application by the plaintiff for judgment under rule 1 of this Order shall be made by summons returnable not less than four day-s after service accompanied by a copy of the affidavit and exhibits referred to therein.

3.-(a) The defendant may show cause against such application by affidavit, or the Court may allow the defendant to be examined upon oath.
-
(b) The affidavit shall state whether the defence alleged goes to the whole or to part only, and (if so) to what part of the plaintiff's claim.

(c) The Court may, if it thinks fit, order the defendant, or in the case of a corp-oration, any officer thereof, to attend and be examined upon oath, or to produce any leases, deeds, books, or documents, or copies thereof or extracts therefrom.

4. If it appears that the defence set up by the defendant ap-plies only to a part of the plaintiff's claim, or that any part of his claim is admitted, the plaintiff shall have judgment forthwith for such part of his claim as the defence does not apply to or as is admitted, subject to such terms (-if any) as to suspending execution, or the payment of the amount levied or any part thereof, into Court by the sheriff, the taxation of costs, or otherwise, as the Court may think fit. And the defendant may be allowed to -defend as to the residue of the plaintiff's claim.

5. If it appears to the Court that any defendant has a good defence to or ought to be permitted to defend the action, and that any other defendant has not such defence and oug-ht not to be permitted to defend, the former may be permitted to defend, and the plaintiff
shall be entitled to have judgment against the latter, and may issue execution upon such judgment without prejudice to his right to pro-ceed with his action against the former.

6. Leave to defend may be given unconditionally, or subject to such terms as to giving security or time or mode of trial or otherwise as the Court may think fit.

7. Upon the hearing -of the application, with the consent of the parties, an order may be made, in cases where the Court is constituted by more than one Judge, referring the action to one of the Judges constituting the Court; and the Judge to whom th-e action is referred may make his award thereon, and the Court may, upon application, give judgment in conformity therewith.

8.-(a) Where leave, whether conditional or unconditional, is given to defend, the Court shall -have power to set down the action for trial forthwith.

(b) A special list shall be kept for the trial of causes in which leave to defend has been given under this Order, and in which the Court is of opinion that a prolonged -trial will not be requisite; and the Court may, if it thinks it advisable, order any such action to be put into such list.

9.-(a) The cost of and incident to all applications under this Order shall be dealt with by the Court - on the hearing of he application, and the Court shall order by and to whom, and when the same shall be paid, or may leave them to be decided at the trial: provided that in case no trial afterwards takes place, or no order as to cost-s is made, the costs are to be costs in the cause.

(b) If the plaintiff makes an application under this Order where the case is not within the Order, or where the plaintiff in the opinion of the Court, knew that the defendant r-elied on a contention which would entitle him to unconditional leave to defend, the application may be dismissed with costs to be paid forthwith by the pl-aintiff.


IV. İLGİLİ ANAYASA METNİ
"Madde 1
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan lâik bir Cumhuriyettir.

"Madde 7
-(1)Yasalar Anayasaya aykırı olamaz.--(2)Anayasa kuralları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, Devlet yönetimi makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.-
"Madde 17
(1)Kimse, bu Anayasa ile veya bu Anayasa gereğince kendisine gösterilen mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılamaz. Her ne ad altında olursa olsun adli komisyonlar veya istisnai mahkemeler oluşturulması yasaktır.
(2-)Herkes, yurttaş hak ve yükümlülüklerinin veya kendisine karşı yapılan bir suçlamanın karara bağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından, makul bir süre içinde adil ve açık bir surette davanın dinl-enmesi hakkına sahiptir. Karar gerekçeye dayanır ve açık bir oturumda okunur.
(3)Ulusal güvenlik, anayasal düzen, kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel ahlâk yararına olduğu veya küçüklerin çıkarları veya tarafların özel hayatlarının koru-nması için gerekli olduğu ve yayının, adaletin sağlanması için mahkemece zararlı görüldüğü özel durumlarda, mahkeme duruşmanın kısmen veya tamamen kapalı yapılmasına karar verebilir.



Herkes:
(a)Mahkeme önüne çıkarılması nedenlerinin -kendisine bildirilmesi;
(b)Davasını mahkemeye sunmak ve bunu hazırlamak için gerekli zamana sahip olmak;
(c)Delillerini göstermek veya tanıkların yasaya uygun olarak doğrudan doğruya sorguya çekilmesini istemek;
(ç)Kend-isinin veya yakınlarının seçtiği bir hukukçu tutmak ve adaletin sağlanması için gerekli görülüyorsa, yasanın gösterdiği şekilde kendisine parasız bir hukukçu atanması;
(d)Mahkemede kullanılan dili anlayamadığı veya konuşamadığı t-akdirde, bir tercümanın yardımından parasız yararlanmak, hakkına sahiptir.

"Madde 148
-(1)İstinaf işlemleri de dahil olmak üzere, herhangi bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında bu işlemdeki uyuşmazlık konularından herhangi birinin karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın ve-ya kararın veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine, mahkeme bu konuyu, Anayasa Mahkemesine sunar ve bu konu hakkında Anayasa Mahkemesince bir karar verilinceye kadar sö-zkonusu işlemi durdurur.
Ancak Anayasa Mahkemesince herhangi bir yasanın veya kararın veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığı konusunda aynı veya benzeri bir konuda daha önce karar verilmişse, mahk-eme konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin reddine karar verebilir.
(2)Anayasa Mahkemesi kendi kararına sunulan bir konuyu, tarafları dinledikten sonra inceler ve kararını verir. Alınan karar konuyu sunan mahkemeye bildirilir.-
-(3)Anayasa Mahkemesinin, bu maddenin (2). fıkrası gereğince verdiği herhangi bir karar, konuyu sunan mahkemeyi ve ilgili tarafları bağlar. Alınan karar, yasanın veya kararın veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi belli bir
kural-ının Anayasaya aykırı olduğu yolunda ise, sözkonusu yasa veya karar veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi belli bir kuralı, Anayasa Mahkemesince aksine karar verilmedikçe yalnız sözkonusu mahkeme işlemine uygulanmaz.
-
V.İNCELEME:
Konu, tarafların ileri sürdüğü iddia ile görüşler ve ilgili Tüzük ve Anayasa metinleri ışığında incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.

Anayasanın 148.maddesi Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri bölümünde yer almaktadır. Bu madde Anaya-sa Mahkemesi dışındaki Mahkemelerden, usulüne uygun olarak ve Anayasaya aykırılık olduğu iddiası ile yapılan havalelerin karara bağlanmasıyla ilgilidir. Anayasanın 147.maddesi ise iptal davası ile ilgili olup bu madde altında açılan davalarda Anayasa Mahk-emesi, dava konusu edilen mevzuatın Anayasaya aykırı bulunması halinde iptaline karar verebilir ve böyle bir durumda iptal kararı Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren söz konusu mevzuat herkes için geçerli mevzuat olmaktan çıkar. Halbuki 148.madd-e altında havale yolu ile Anayasa Mahkemesine iletilen mevzuatın Anayasaya aykırı bulunması halinde söz konusu mevzuat yürürlükten kalkmaz. Verilen karar sadece havaleyi yapan Mahkemeyi ve önündeki işleme taraf olanları bağlar. Bu husus Anayasanın 148. m-addesinin 3. fıkrasının birinci satırında açıkca belirtilmiştir. Ayni fıkrada Mahkemeye sunulan mevzuatın Anayasaya aykırı bulunması halinde bu mevzuat "yalnız söz konusu Mahkeme işlemine uygulanmaz" ifadesini kullanmakla, Anayasa koyucusu, Anayasa Mahke-mesinin vereceği kararın sadece havaleyi yapan Mahkeme ve önündeki yargısal işleme taraf onları bağladığını vurgulayarak niyetini açıkca belli etmiştir.

Bu husus açık olmakla birlikte 148.maddenin 1.fıkrasının 2.paragrafı zihinleri biraz karıştırmaktadı-r. Şöyle ki; bu paragrafta havaleyi yapan Mahkemeye, havale konusunda ayni veya benzeri bir konuda Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce bir karar verilmişse, havale istemini kabul veya reddetmek yetkisini vermiştir. Diğer bir ifade şekliyle ayni veya b-enzeri konuda Anayasa Mahkemesi, daha önce, bir karar vermişse havaleyi yapması istenen Mahkeme dilerse havale isteminin "reddine karar verebilir".

Burada ilk nazarda bir çelişki veya en azından bir müphemiyet var gibi görünmektedir. Aslında Anayasanı-n 148.maddesinin güttüğü amaç dikkate alınırsa çelişkinin mevcut olmadığı görülecektir.

Herşeyden önce 148.maddenin 1.fıkrasının şart bendi Anayasa Mahkemesinin kendisine yapılan havalede konu edilen mevzuatın Anayasaya uygun olduğu doğrultusunda karar v-ermesi halinde uygulanabilecektir. Diğer bir ifade şekliyle kendisinden havalenin yapılmasını isteyen Mahkeme, istenilen havale konusunun daha önce Anayasaya uygun bulunduğu takdirde takdir hakkını kullanıp, ikinci kez veya daha fazla istemde bulunulması -halinde havale istemini "reddedebilir". Şart bendi Mahkemeye bir takdir hakkı vermiştir. Bundan da gaye belli bir konu üzerinde Anayasa Mahkemesi geçmişte bir hatta birden fazla karar üretmişse, ayni konunun Anayasa Mahkemesine mükerreren gelmelerini ön-lemektir. Bu sefer şöyle bir soru akla gelebilir. Havale isteminde bulunulan Mahkeme daha önce Anayasa Mahkemesince ayni veya benzeri konuda Anayasaya uygun olduğu şekilde bir karar vermişse havale istemini hangi durumlarda kabul veya reddedebilir? Mahk-eme bu takdir yetkisini kullanırken hangi kriterleri dikkate alması gerekir?

Bu sorunun yanıtının pek kolay olmadığı ve söz konusu durum veya kriterlerin kesin bir şekilde saptanamıyacağının belirtilmesi gerekir.

İlkin şart bendinde "ayni veya benzeri -bir konuda daha önce karar" verilmesi söz dizisinden verilen "kararın" "Anayasa uygundur" "veya Anayasaya aykırı değildir" biçiminde yorumlanması gerektiğini vurgulamak isteriz. Çünkü Anayasaya aykırı olduğu hükmüne varılan bir karar için nasıl hareket ed-ileceği hususundaki düzenleme zaten 3.fıkrada vardır. Anayasaya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesince saptanan bir kuralın 3.fıkra hükümleri uyarınca sadece o davadaki tarafları bağladığı ve başka hiç bir Mahkemeyi veya kişi veya kişileri bağlamadığı açıktır-. Dolayısıyle 3.fıkra uyarınca ayni veya benzeri konuda bir karar verilmişse ancak yine de bir havale talebi olması halinde bu isteme Mahkemenin itibar etmesi gerekir. Bu fıkra hükümleri uyarınca, Anayasaya aykırı bulunan bir kural başka bir meselede kon-u edilmesi halinde Mahkemenin havaleyi yapıp yapmama konusunda bir takdir hakkı yoktur. Böyle bir vaziyette mahkemenin havale istemini kabul etmesi gerekir meğerki Anayasa Mahkemesi, Anayasaya aykırı bulan kararının herkese uygulanacağına ilişkin niyetini- açıkca belli etmiş olsun. Yargıç Taner Erginel bu görüşe katılmamaktadır.

Kanaatımızca 148(1) maddesi tahtında hareket edilirken havaleyi yapıp yapmama konusunda Mahkeme, takdir yetkisini, (a) istemin yargısal işlemleri yozlaştırmaya yönelik olup olm-adığı (b) daha önce verilen Anayasa uygundur veya "Anayasaya aykırıdır" şeklindeki karardan sonra karara ilişkin sosyal ve ekonomik koşullarda değişiklik olup olmadığı, (c) Anayasa Mahkemesinin ayni veya benzeri konu veya konularda

birden fazla karar ver-ip vermediği ve Mahkemenin, duruma göre, uygun göreceği sair faktörleri, dikkate almak suretiyle kullanabilir.

Mahkemeye verilen bilgiye göre 148.madde hakkında Meclis tutanaklarından yararlanacağımız herhangi bir bilgi yoktur. Sadece 1961 1 RSCC s.30-'da yer alan 8/61 sayılı In the Matter of Article 144 of the Constitution and In the Matter of a Reference by the High Court of Justice of a Question Raised in Criminal Appeal No 2293, The Republic and Nicolas Pantopiou Loftis davasında zamanın Anayasa Mah-kemesi bu konuda şunları söylemiştir.
-"Having regard to the provisions of paragraph 3 of Article 144, with which a court will be faced when dealing with a question of unconstitutionality which may already have been decided previously by this Court under Article 144, and in view of -the above mentioned ambiguity, the Court hereby decides that its decision in this case, in so far as it relates to the interpretation of paragraph 2 of Article 7, shall also be regarded as a decision under paragraph (b) of Article 149, in whi-ch case its effect will be governed by Article 148 irrespective of the provisions of paragraph 3 of Article 144."
-
Yukarıdaki karara göre havale yolu ile gelen belli bir konuda Anayasa Mahkemesi bir karar vermişse bu karar sadece tarafları değil ayni zamanda herkesi bağlar.

Bu kararı olduğu gibi benimsemek olanaksızdır. Çünkü 1960 Anayasanın 144.maddesi- ile benzeri sayılan bizim Anayasamızın 148.maddesini düzenlenmelerinde esasa ilişkin farklılıklar vardır. Bu farklılıklar şöyle özetlenebilir; 1960 Anayasasının 144.maddesi Mahkemeye havale istemini red
veya kabul etmek gibi bir yetki tanımamıştır.

-Ayrıca Anayasamızın 148(3) maddesinde Anayasa Mahkemesinin "aksine bir karar vermedikçe" ibaresi varken böyle bir ibare 1960 Anayasasının 144 veya 148.maddelerinde yoktur.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18.Emrin tümünün Anayasanın 1, 7 ve 17. maddel-erine aykırılığı konusuna gelince; Emir 18 Nizam 1'in Anayasaya aykırılık konusu daha önce AM 2/82 ve 3/82 sayılı havalelerde incelenmiş ancak bu Emrin geriye kalan nizamları Anayasal açıdan incelenmemişti. Ancak davalılar bu konuda ısrarlı olmamışlar ve- Anayasaya aykırılık argümanlarını ileri sürmemişlerdir. Bu durumda bu havalede 18. Emrin Anayasaya aykırı olup olmadığına karar verilmesi gerekmez.

VI.SONUÇ:
Sonuç olarak;
(a)Anayasanın 148.maddesinin 1.fıkrasının şart bendi havaleyi yapan Mahkemeye-, havale konusu hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından ayni veya benzeri konuda karar vermişse, havale istemini kabul ve reddetme konusunda takdir hakkını kullanabileceği şeklinde yorumlanmasına oybirliği ile, ve
(b)Anayasanın 148.maddesinin 3.fıkrasında A-nayasa Mahkemesinin kararında aksine bir hüküm bulunmadığı sürece Anayasaya aykırı olduğuna karar verilen bir yasanın veya kararın veya söz konusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının, istem olması halinde, yeni bir havale istemine konu olabileceği ve -bu durumda böyle bir istemi mahkemenin reddetme yetkisinin bulunmadığı doğrultusunda yorumlanabileceğine Yargıç Taner Erginel'in karşıoyu ve oyçokluğu ile; ve
(c)Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 18.Emrinin Anayasanın 1, 7 ve 17. maddelerine aykırı olu-p olmadığının, davalıların
konu üzerine ısrarlı olmadıklarından ve bu meseleye özgü nedenlerden ötürü, bir karara bağlanmasına gerek bulunmadığına, oybirliği ile,
karar verildi.




- Salih S. Dayıoğlu Taner Erginel
Başkan Yargıç






Metin A. Hakkı Nevvar Nolan Gönül Erönen
-Yargıç Yargıç Yargıç

30 Aralık 1999
















EK GÖRÜŞ VE KARŞIOY YAZISI

Sayın Başkan'ın görüşlerine büyük ölçüde katılmaktayım. Ancak kendi görüşlerimi de ayrıca ifade etmemin ve ayrıldığımız noktayı aydınlatmamın yararlı olacağını düş-ünüyorum.

Anayasamızın 148.maddesi ilk bakışta çelişkili görünen iki cümleyi içermektedir. Anayasamız bir yandan Anayasa Mahkemesinin havale sonucu verdiği kararın yalnız havale eden Mahkemeyi ve tarafları bağlayacağını belirtmekte diğer taraftan aynı- ve benzeri konuda Anayasa Mahkemesinin geçmişte verilmiş kararı olması halinde Mahkemenin havale istemini reddedebileceğini belirtmektedir. Gerçekte ortada bir çelişki yoktur. Tarihsel gelişmesi içerisinde kavramlara bakınca bir çelişki olmadığı ve kavr-amların yerli yerine oturduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa Hukuku diğer hukuk dalları ile kıyaslandığı zaman oldukça yeni bir hukuk dalıdır. Bu nedenle uygulamada yeni yeni sorunlar ortaya çıkmakta ve bulunan çözümler başka sorunlara neden olmaktadır. Bu d-oğal bir gelişmedir. Zaman içerisinde Anayasa Hukukunun da diğer hukuk dalları kadar gelişip yerleşeceğine şüphe yoktur.

Türkiye'de 1920, 1921, 1961 ve 1982 Anayasalarına göz attığımız zaman çok kısa bir zaman dilimi içerisinde ne kadar çok değişim yaşa-ndığını ve gelişme sağlandığını görürüz.

Anayasa hukukunda en önemli konu yasalarla diğer mevzuatın Anayasaya uygunluğunun sağlanması konusudur. İlk Anayasalara göz attığımızda bu konu üzerinde fazla durulmadığını ve uygunluğu sağlayacak yöntemlerin
-belirlenmediğini görürüz. Zamanla konu üzerinde durulmaya başlanmış ve uygunluğu sağlayacak iki ana yöntem kabul edilmiştir.

1) İptal davası yöntemi 2) Bir davaya bakmakta olan Mahkemenin havale etmesi yöntemi.

İptal davası yöntemi:
İptal davası gene-l bir denetleme yöntemidir. Burada Anayasa Mahkemesi herkese uygulanmak üzere bir karar verir. Yani yasanın Anayasaya uygun olduğu kanısına varırsa yasa herkese uygulanmaya devam eder. Aykırı olduğu kanısına varırsa yasa yürürlükten kalkar. İptal davas-ı açma hakkının sınırsız olarak kullanılması sorunlar yaratmıştır. Şöyle ki yasaların sürekli olarak tartışmaya açık ve askıda kalması güvensizliğe neden olmuştur. Bu nedenle ortaya çıkan sorunları giderecek önlemler düşünülmüş ve Anayasa Mahkemesine baş-vuracak kişi ve zaman açısından sınırlamalar getirilmiştir. Anayasamızın 147.maddesinde bu sınırlamalar yer almaktadır.

2) Bir davaya bakmakta olan Mahkemenin havale etmesi yöntemi:
Bir davayı dinlemekte olan Mahkeme tarafından yapılan havale yöntemind-e Anayasa Mahkemesinin kararı sadece havaleyi yapan Mahkemeyi ve o davadaki tarafları bağlar. Bunun başka türlü olması düşünülemez. Çünkü eğer Anayasa Mahkemesinin kararı herkesi bağlayacak bir karar olursa bu yöntemin iptal davası yönteminden farkı kalm-az ve iptal davalarına uzun deneyimlerden sonra getirilmiş sınırlamalar anlamsız hale gelir. Havale yönteminde, Anayasa Mahkemesi kararının sadece havale eden Mahkemeyi ve o davadaki tarafları bağlaması kesin bir ilke olarak benimsenmiş olmakla birlikte b-u ilke de sorunlar yaratmıştır. Şöyle ki, uygulamada bir yasa maddesinin bazı kişiler için var olması diğer kişiler için ise var olmaması sonucunu doğurmuştur. Bir havalede Anayasa Mahkemesinin yasa maddesini Anayasaya aykırı bulduğunu varsayalım. Bu ya-sa maddesi diğer kişiler için yürürlükte kalmaya devam edecektir. Başka davalarda havale edilmedikçe yasa maddesinin yürürlükte olduğu kabul edilerek karar verilecektir. Bu durum bir ülkede farklı uygulamaya neden olmakta ve Anayasa Mahkemesinin kararınd-an sonra aynı konunun tekrar tekrar Anayasa Mahkemesine havale edilmesi gereğini ortaya çıkarmaktadır. Aynı konuda tekrar tekrar Anayasa Mahkemesine başvurma gereği anlamsız bir kırtasiyecilik ve zaman kaybından başka bir şey değildir. İşte bu nedenle so-runa çözüm aranmıştır. Anayasamız çok ihtiyatlı bir yaklaşımla iki istisna koyarak bu sorunu azaltmaya çalışmıştır.
a)Anayasamız, Anayasa Mahkemesine uygun gördüğü havalelerde herkese uygulanmak üzere karar verme yetkisi vermiştir.

Anayasanın 148. m-addesinin son cümlesi şöyledir:
"Anayasa Mahkemesinin, bu maddenin (2).fıkrası gereğince verdiği herhangi bir karar, Anayasa Mahkemesince aksine karar verilmedikçe yalnız sözkonusu mahkeme işlemine uygulanmaz."

Görüleceği gibi 148.maddenin son- cümlesi Anayasa Mahkemesine takdir yetkisi vermiş ve bazı hallerde herkese uygulanmak üzere karar verme olanağı sağlamıştır. Burada Anayasa Mahkemesinin verdiği karar iptal davalarında verilen kararın aynıdır. Şu halde iptal davaları için Anayasanın bel-irlediği sınırlamalar sözkonusu olmadan Anayasa Mahkemesi genel bir karar verebilmektedir. Bu nedenle ihtiyatla kullanılması gereken bir yetki olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkememiz bugüne değin bu yetkisini kullanmış değildir. Ancak çok açık olan v-e kesin görüş sahibi olduğu davalarda herkese uygulanmak üzere karar verebilir ve böylece yasaların farklı uygulanması ve ayni konu için tekrar tekrar Anayasa Mahkemesine gelinmesi sorunlarını azaltabilir.

b) Havale müracaatı yapılan Mahkemeye müracaatı- reddetme yetkisi vermiştir.
Anayasamızın 148(1) maddesi şöyledir:
"İstinaf işlemleri de dahil olmak üzere, herhangi bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında bu işlemdeki uyuşmazlık konularından herhangi birinin karara bağlan-masında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya kararın veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine, mahkeme bu konuyu, Anayasa Mahkemesine sunar ve bu konu hakkında Anayasa Mahkemesinc-e bir karar verilinceye kadar sözkonusu işlemi durdurur.
Ancak Anayasa Mahkemesince herhangi bir yasanın veya kararın veya sözkonusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığı konusunda aynı veya benzeri bir konuda daha önce karar -verilmişse, mahkeme konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin reddine karar verebilir."


Görüleceği gibi havale müracaatı ile karşılaşan Mahkeme geçmişte aynı veya benzeri konuda Anayasa Mahkemesinin verdiği karar varsa havale istemini reddedebilir. Bur-ada kırtasiyeciliği, gereksiz tekrarlamayı ve zaman kaybını önleme amacıyla red kararı verilmesi sözkonusudur. Havale müracaatının reddedilmesi demek geçmişte verilmiş Anayasa Mahkemesi kararının aynen uygulanması demektir. Dolayısıyle havale müracaatı s-onunda verilen Anayasa Mahkemesi kararının sadece ilgili tarafları bağlaması kuralına bir istisna daha getirilmekte ve geçmiş Anayasa Mahkemesi kararı tekrarlama gereği duyulmadan Mahkeme önündeki yeni meseleye de uygulanmaktadır.

Burada üzerinde durulma-sı gereken sorun şudur.
Böyle bir istisnayı kabul etmekle Anayasamız havale yapacak Mahkemeye Anayasa Mahkemesinin işlerine karışma olanağı vermiş değil midir? İptal davası dışındaki davaların bir özelliği de zaman içinde Anayasa Mahkemesinin dinlediği y-eni argümanlarla daha farklı bir sonuca varma olasılığını korumasıdır. Hukuk sürekli gelişme içindedir. Çelişkiye düşmeme koşuluyla Anayasa Mahkemesinin zaman içerisinde daha farklı bir değerlendirme yapması doğal hatta standardın yüksek olduğunu göstere-n bir belirtidir. Havale yapacak Mahkemeye havale müracaatını reddetme yetkisi vermek bu Mahkemeye kendini Anayasa Mahkemesi yerine koyma ve Anayasa Mahkemesini engelleme olanağı vermez mi? Şüphesiz böyle bir tehlike vardır. Diğer taraftan Mahkemelerin -bu yetkilerini hiç kullanmamaları havale yönteminin yarattığı sorunun aynen devam etmesi sonucunu doğuracaktır. İşte bu noktada Anayasa Mahkemesinin ve havale kararına karşı istinaf dosyalanması halinde Yargıtayın doğru görüşlerle havaleyi yapacak Mahkeme-lere yön vermesi gerekir. Kanımca doğru olan yaklaşım Mahkemelerin havaleyi red kararını çok ihtiyatlı olarak vermeleridir. Havale müracaatının yeni konular içermesi ve müracaatı yapan tarafından samimi olarak değişik argümanlar yapma niyeti olması halin-de müracaatı kabul etmek daha doğrudur. Buna karşılık havale müracaatını yapan tarafın zaman kazanma amacıyla hareket ettiği, Anayasa Mahkemesinin eski kararını tekrarlamaktan başka birşey yapmayacağının açıkca belli olduğu durumlarda müracaatı red etmek -gerekir. Bu iki ekstrim örnek dışında ortada olan ve karar verilmesi pek de kolay olmayan müracaatlar olacaktır. İşte bunlar için önceden birşey söylemek doğru değildir. Yeni tartışmalar ortaya çıktıkça yeni içtihatlarla boşluğu doldurmak daha doğru ola-caktır. Bu yaklaşımla yasaların boşluğunu doldurmak hukuk sistemimizin özelliği ve gereğidir.
Sayın Başkandan ayrıldığım noktaya gelince, Sayın Başkan Anayasa Mahkemesinin geçmiş kararının yasanın Anayasaya aykırı olduğu yönünde olması halinde havale ist-emini Mahkemenin reddetme yetkisi olmadığı sonucuna varmıştır. Yukarıdaki akademik açıklamalar dikkate alınmadan 148.madde okunduğu zaman böyle bir kanıya varmak mümkündür. Gerçekte İlk Mahkemenin havaleyi red yetkisi kırtasiyeciliği ve gereksiz zaman k-aybını önlemek için kullanılacak bir yetkidir. Bu açıdan bakıldığı zaman Anayasa Mahkemesinin geçmiş kararının olumlu veya olumsuz olması arasında bir fark yoktur. Mahkeme lüzumsuz tekrarı önlemek için havaleyi reddedebilir ve bunu yaptığı takdirde Anaya-sa Mahkemesinin geçmiş kararını olumlu veya olumsuz aynen uygulamak zorundadır. 148.maddenin doğru anlamının böyle olduğu kanısındayım.




Taner Erginel
Yargıç

1


18






Full & Egal Universal Law Academy