Anayasa Mahkemesi Numara 7/1996 Dava No 1/1997 Karar Tarihi 16.01.1997
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 7/1996 Dava No 1/1997 Karar Tarihi 16.01.1997
Numara: 7/1996
Dava No: 1/1997
Taraflar: Fikret Çavuşoğlu ile K.T.H.Yolları Şti.
Konu: 22/1992 sayılı İş Yasasının 12 maddesinin (6). fıkrasının Anayasaya aykırılığı iddiası - İş akdinin feshi – Sözleşme hukuku – Kişisel hizmetlerde serbest irade esastır – Sözleşme hukukunun genel ilkleri, sözleşmeye taraf olanların serbest iradelerinin varolmasını bir ön koşul olarak kabul etmektedir –
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 16.01.1997

-D.1/97Anayasa Mahkemesi:7/96


ANAYASA MAHKEMESİ OLARAKOTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA


Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, Başkan, Celal Karabacak, Taner Erginel, Metin A. Hakkı, Mustafa Özkök.

Anayasanın 148. maddesi hakkında

Lefkoşa Kaz-a Mahkemesi tarafından 519/94 sayılı Hukuk Davasında (Davacı: Fikret Çavuşoğlu ile Davalı: Kıbrıs Türk Hava Yolları Şti. Ltd.) arasında sunulan konu.

Davacı tarafından Avukat Kıvanç M. Rıza adına Avukat Mustafa Asena
Davalı tarafından Avukat Ali Dana ve A-vukat Osman Ertekün
Amicus Curiae olarak Başsavcılık tarafından Başsavcı Yardımcısı Yaşar Boran


------------

K A R A R


KONU:
22/1992 sayılı İş Yasasının 12 maddesinin (6). fıkrasının Anayasanın 1,7,10. ve 46. maddelerine aykırı olup olmadığı.

1. OLA-Y:
Bütün ilgili zamanlarda Davacı Davalı şirketin müstahdemi idi. Davacı, Davalıya gönderdiği 25.1.1994 tarihli bir yazı ile davalının iş akdini feshettiğini ve işine son verdiğini duyurdu. Bunun üzerine davacı, davalı şirket aleyhine Lefkoşa Kaza Mahk-emesinde bir dava açtı ve Mahkemeden, kendisi ile ilgili olarak aldığı iş aktinin feshine ilişkin kararın geçersiz olduğuna dair bir karar ile parasal tazminat talep etti.


Davanın duruşmasına geçildiğinde, davalı, taraflar arasındaki ihtilafın hallinde -uygulanacak mevzuatın 22/1992 sayılı İş Yasasının (bundan sonra metin başka türlü gerektirmedikçe sadece Yasa olarak anılacaktır) 12 (6) maddesi olduğunu ileri sürerek bu maddenin Anayasanın 1,7,10. ve 46.(1) maddelerine aykırı olduğunu ileri sürdü ve konu-nun Yüksek Mahkemeye, Anayasa Mahkemesi olarak, havale edilmesini istedi. İlk Mahkeme de sözü edilen maddenin taraflar arasındaki sorunun çözümünde etken olduğuna kanaat getirdi ve talep doğrultusunda hareket ederek havaleyi yaptı ve Anayasa Mahkemesinin -bu konuda vereceği karara değin dava ile ilgili diğer tüm işlemleri durduttu.

II. İDDİANIN GEREKÇESİ:

1. Davalının iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:
Sözleşme hukuku ilkelerine göre sözleşmeye taraf olanlardan herhangi birisi sözleşmeyi haksız ola-rak ihlal etmesi halinde, ihlal eden taraf kusursuz tarafa, uğradığı zarar ziyanı veya tazminatı, ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmelerinde kusurlu taraf aleyhine tazminattan başka türde bir hüküm verilemez. Sözleşmeyi ihlal etmesi sonucu kusurlu tarafın i-şveren olması halinde, ondan, kusuru olmayan ancak işine son verilen bir kişiyi istihdam etmeye devam etmesi istenemez. İş sözleşmelerinde esas olan kişisel hizmettir. Ev hizmetine gelen kadın işçilerin iş akdi haklı veya haksız olarak feshedilemezse evi-mizde istenmeyen bir kişiyi zorla tutmak mecburiyetinde kalacağız. Oysa kişisel hizmet için aynen ifa (specific performance) talep edilemez.

Davalı ilgili maddenin Anayasanın sadece 46. maddesinin (1). fıkrasına aykırı olduğunu savundu.

2. Davacının- iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:
Anayasanın 46. maddesi sözleşme hakkını güvence altına almıştır. Ayni maddenin (1). fıkrasının son cümlesi ise ekonomik bakımdan güçlü kişilerin diğer kişileri istismarını önlemek için yasa yapılabileceğini düzenle-miştir. Davalı ekonomik bakımdan davacıya oranla daha güçlüdür.

Anayasaya aykırı olduğu iddia edilen Yasanın 12 maddesinin (6). fıkrası ekonomik açıdan daha güçsüz olan davalı ve onun gibilerini korumaya yöneliktir. Bu maddenin özü ve sözü işçiye iş gü-vencesi vermekte ve ekonomik bakımdan güçlü olan işvereni dilediği gibi hareket etmekten ve işçinin işine haksız olarak son vermekten menetmektedir.

Büyük işyerlerinde kişiselliğe yer yoktur. İşveren kişisel kaprislerle işçinin işine haksız olarak son v-erirse işyerindeki düzen bozulur. Bu da kamu düzenini olumsuz yönde etkiler.

3.Başsavcı Yardımcısının görüşlerinin özeti ise şöyledir:
Yasa küçük veya büyük müesseseler arasında ayırım yapmıyor. Yasanın ruhu işçiye güvence vermektir. Böyle bir güvenc-e Anayasanın 46. maddesinin (1). fıkrasının son cümlesi ile ifade edilen kural ile uyum içindedir. Yasanın 12 maddesinin (6). fıkrasının Anayasaya ters bir tarafı yoktur.

III. İLGİLİ YASA METNİ:
Madde 12
(1).........
(2).........
(3).........
(4)..-.......
(5).........


(6) İşveren, yazılı fesih bildiriminde dayandığı yeterli fesih nedenini belirtmek zorundadır. İşçi, fesih bildiriminde neden gösterilmediğini veya gösterilen nedenin yeterli olmadığını ileri sürerek yetkili mahkemeden feshin g-eçersizliğine karar verilmesini isteyebilir. Bu istem, fesih bildiriminin tebliği tarihinden başlayarak bir ay içinde yapılmazsa başvuru hakkı düşer. İşçinin feshe dayalı olan ve olmayan diğer hakları saklıdır.
(7) Feshin yeterli nedene dayandığını -ispat yükümü işverene aittir. Yeterli neden, münhasıran hizmet ilişkisine dayanan nedenlerdir.

(8) Hizmet akdinin işveren tarafından haksız nedenle ve yasa dışı feshedilmesi halinde, bu maddenin (1)'inci fıkrasında yazılı sürelere ait ücretlerin üç -katı tutarı tazminat olarak ödenir.
İşçinin mahkemeye başvurma ve ayrıca tazminat isteme hakkı saklıdır.

IV. İLGİLİ ANAYASA MADDESİ:

Madde 46.
(1)Herkes, sözleşme hukukunun genel ilkelerince konan koşullara, sınırlandırmalara ve yürürlükte-ki yasalara uymak kaydıyla, serbestçe sözleşme yapma hakkına sahiptir. Ekonomik bakımdan güçlü kişilerin diğer kişileri istismarı yasa ile önlenir.
(2) ......
(3) ......


V. İNCELEME:
Konu, ileri sürülen görüş ve iddialar, ilgili Yasa metni -ve Anayasa maddesi ışığında, incelenip gereği görüşüldü:

İlk mahkeme tutanakları incelendiğinde davacının davalı işverenle aralarında var olan iş ilişkisinin türü üzerinde görüş ayrılığı olduğu izlenimi gözlemlenmektedir. Bu bakımdan bu kararda taraflar- arasındaki iş ilişkisi konusunda herhangi bir görüş belirtilmemektedir. Bu karar maksatları bakımından davacı ile davalı arasında olan ihtilafın hallinde 22/92 sayılı İş Yasasının 12 maddesinin (6). fıkrasının etkin olabileceği varsayımından hareket edil-erek hazırlanmıştır. Genelde Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkeme Anayasal denetim erkini kullanırken varsayımlarla hareket etmez ancak önündeki meseleye özgü özel nedenlerin bulunması halinde bu genel kuraldan sapmalar olabilir. Bu mesel-ede de davacının talep takririnde yer alan iddialar ve aranan çareler ve diğer nedenler dolayısıyle bu havalenin sonuçlandırılması uygun görülmüştür.

Yapılan havalede istem İş Yasasının 12. maddesinin (6). fıkrasının tümü olmakla birlikte, Anayasaya aykı-rı olduğu iddia edilen ve karara bağlanması istenilen esas kural (6). fıkrada yer alan "(işçi) ..... gösterilen nedenin yeterli olmadığını ileri sürerek yetkili mahkemeden feshin geçersizliğine karar verilmesini isteyebilir" kuralıdır.

İş Yasasının hangi- iş kollarında uygulanmıyacağı ayni Yasanın 4. maddesinde yer almaktadır. Bunlar arasında, büyük ve küçük işyeri gibi ayırım yapılmadığı gibi, yasa, ev işlerinde istihdam edilen çalışanlara da uygulanamaz.

İlkin havaleye konu olan (6). fıkranın ne gib-i düzenleme getirdiğine bakmak gerekir. Bu fıkranın İlk Mahkemece yorumu yapılmamıştır. Mahkememiz huzurunda yapmış oldukları argümanlardan tarafların bu fıkraya verdikleri anlam şudur: İşveren tarafından işçiye gönderilen yazılı fesih bildiriminde "gös-terilen nedenin yeterli olmadığının" saptanması halinde yetkili mahkeme "feshin geçersizliğine" karar verebilir ve böyle bir durumda ortada bir fesih kararı olmadığına göre işçi, işverenin arzusu hilafına dahi olsa, işyerinde çalışmaya devam etmeye hak kaz-anır. Bu fıkra ile (7). ve (8). fıkralardaki hükümler de dikkate alındığında gerçekten (6). fıkradan böyle bir anlamın çıkması olası mıdır?

Bugüne dek, kişisel hizmet alanlarında uygulanan sözleşme hukukunda geçerli olan ilke, sözleşmenin tarafların -serbest iradeleri ile yapılması ve bunun ihlali halinde, kusurlu tarafca kusursuz tarafa uğradığı tüm maddi zararın tazmin edilmesidir. Hizmet anlaşması sonucu bir işverenin istihdam ettiği bir kişinin haksız dahi olsa, işine son veremeyip, onu istihdam et-meye zorlanması, kusurlu tarafın serbest iradesi olmaksızın iş aktinin devamını sağlamaya yöneliktir. Halbuki sözleşme hukukunun genel ilkeleri, sözleşmeye taraf olanların serbest iradelerinin varolmasını bir ön koşul olarak kabul etmektedir.

Kişisel hi-zmetlerde serbest irade esastır. İradenin yok olduğu durumlarda iş sözleşmesinin devam edemiyeceği açıktır. Ancak, sözleşmenin haksız bir şekilde sona erdirilmesi veya ona aykırı hareket edilmesi sonucu meydana gelebilecek her türlü zarar veya ziyanın -kusurlu tarafça tazmin edileceği de tabiidir. Doğal olan da budur. Kişisel hizmet sözleşmelerinde aynen ifaya hiçbir zaman ver verilmemiştir. Çünkü böyle bir emrin verilmesi arzulanan bir şey olmadığı gibi uygulanması da pratik değildir. Bir an için iş-verenin kişisel hizmet aktini haksız yere ihlal ederek akti feshettiği ve bu fesih kararının mahkeme tarafından İş Yasasının 12. maddenin (6). fıkrası uyarınca, iptal edildiği ve işçinin iş yerinde istihdam edilmeye zorlandığı kabul edilirse, ortaya anorma-l bir durum çıkacaktır. İstenmeyen işçinin iş yerinde çalışması halinde, işveren, istemediği bir kişi ile, çalışmaya devam etmek zorunda kalacaktır. Böyle bir durumun ne kabul edilebilir ve ne de uygulanabilir bir yönü yoktur. Bu safhada İngilteredeki ya-sal duruma bir göz atmakta yarar vardır. Chitty on Contracts, General Principles, 23. baskı sayfa 713'de şunlar yer almaktadır:

"1528 General. Specific performance of certain types of contracts may be refused, whether or not damages are an adequate- remedy. In these cases the reason for refusing the remedy is not that it is unneccessary, but that it may be undesirable to grant it or impracticable to enforce it.

1529 Personal service. A contract of service (or employment) will not be specifi-cally enforced at the suit of either party."


Aksi bir yargıya varmak, yani işverenin işçisini istihdam etmeye zorlanması, iş- yerinde huzursuzluğa ve haliyle verimin düşmesine de yol açar.

İş Yasasının 10. maddesi iş sözleşmesini haksız olarak ihlal eden bir işçinin, işverene belirli bir miktar tazminat ödemesini öngörür. Bu madde veya başka hehangi bir madde işcinin kusurlu -olması halinde, işverenin istemi üzerine ayni işyerinde çalışmaya zorlanabileceğini öngörmemektedir. Doğrusu da budur. Davacı havale konusu olan maddenin ekonomik bakımdan güçlü kişilerin diğerlerini istismar etmelerini önleyen Anayasal kural ile uyum iç-inde olduğunu savundu. Başsavcılık da bu görüştedir. Anayasanın 46. maddesinin 1. paragrafının son cümlesinde ifadesini bulan bu kuralın İş Yasasının 12 maddesinin (6). fıkrası ile getirilmek istenen düzenleme ile bir ilgisi yoktur. Kanaatımızca havale-ye konu olan (6). fıkra bir bütün olarak okunduğunda, bunun (8). fıkraya işlerlik kazandıran bir fıkra olduğu görülür. Diğer bir ifade şekliyle (6). fıkranın güttüğü tek amaç işçinin istemi üzerine fesih ihbarında yer alan nedenlerin haksız olup olmadıkl-arını mahkemece tesbit edilerek haksız bulunmaları halinde (8). fıkraya işlerlik kazandırmak ve işçiye, diğer başka tazminat hakları saklı kalmak koşulu ile, 12. maddenin (2). fıkrasında belirlenen yazılı sürelere ait ücretlerin üç katı tutarında tazminat -ödenmesini sağlamaktır. Yasanın 12. maddesinin (8). fıkrasında yer alan 1 rakamı bir dizin hatası olduğuna inanıldığı için bunun 2 olarak okunması gerekir Özetle 12. maddenin (6). fıkrası hükümleri Mahkemeye aynen ifa emri vermesine elverişli değildir. -Hal böyle olunca (6). fıkranın Anayasanın 46. maddesine herhangi bir aykırı yönü yoktur.

VI. SONUÇ:

Sonuç olarak 22/92 sayılı İş Yasasının 12. maddesinin (6). fıkrasının Anayasanın 46. maddesinin (1). fıkrasına, yukarıda söylenenler ışığında, aykırı olm-adığına, oybirliği ile, karar verildi.



(Salih S. Dayıoğlu)(Celal Karabacak)
BaşkanYargıç



(Taner Erginel)(Metin A.Hakkı) (Mustafa Özkök)
YargıçYargıçYargıç


16 Ocak 1997

-


7



-


Full & Egal Universal Law Academy