Anayasa Mahkemesi Numara 6/2006 Dava No 4/2006 Karar Tarihi 30.11.2006
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 6/2006 Dava No 4/2006 Karar Tarihi 30.11.2006
Numara: 6/2006
Dava No: 4/2006
Taraflar: Demokrat Parti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi
Konu: Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) kararının Anayasaya aykırı olup olmadığı - yürütmenin durdurulması - yürütmeyi durdurma yetkisi
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 30.11.2006

-D. 4/2006 Anayasa Mahkemesi 6/06
ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Başkan, Nevvar Nolan, Mustafa H. Özkök,
- Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.
Anayasanın 145 ve 147. Maddesi hakkında.

Davacı: Demokrat Parti, Köşklüçiftlik, Lefkoşa
- ile -
Davalı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi, Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Davacıyı temsilen Avukat Ömer A-dal,
Davalıyı temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Müjgan Irkad.


-----------------------


K A R A R


KONU: 17.10.2006 tarihinde Resmi Gazete'nin Ek IV. Bölüm II Sayı:171'de yayımlanan KKTC Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu'nca alınan 32 sayılı Cumhuriy-et Meclisi Kararları kısmındaki 4.3.2006 karar numaralı KKTC Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) kararının ve özellikle bu kararın, esas iç tüzüğün 14. maddesini değiştiren ve/veya İçtüzüğün 14. maddesinin (3). fıkrasından hemen sonra yeni (4). fıkra- konmak suretiyle değiştiren kararın Anayasanın Başlangıç kısmına ve özellikle "İnsan Hak ve Özgürlüklerini, Hukukun Üstünlüğünü, Kişilerin ve Toplumun Huzur ve Refahını Korumayı içeren çok partili, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini gerçekleştir-me" ilkeleri ile Anayasa'nın 1, 3, 7, 8 (1) ve (2), 10, 12, 70(3), 81(4) maddelerine aykırı olup olmadığı ve Anayasa Mahkemesinin böyle bir davada dava sonuçlanıncaya kadar ara emri vermeye yetkisi olup olmadığı.

I. OLAY:

Demokrat Parti olan Davacılar -19.10.2006 tarihinde dosyaladıkları yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen davayı Yüksek Mahkeme Mukayyitliğine dosyalayarak KKTC Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu'nca alınan ve Resmi Gazete Ek IV Bölüm II Sayı:171'de 17.10.2006 tarihinde yayımlanan 32 sayıl-ı Cumhuriyet Meclisi Kararları kısmındaki 4.3.2006 karar numaralı KKTC Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü Değişiklik kararının ve özellikle bu kararın Esas İçtüzüğün 14. maddesini değiştiren ve/veya içtüzüğün 14. maddesinin (3). fıkrasından hemen sonra yeni (4)-. fıkra konmak suretiyle değiştiren kararın Anayasanın Başlangıç kısmına ve özellikle 1, 3, 7, 8(1) ve (2), 10, 12, 70(3), 81(4) maddelerine aykırı olduğundan iptal edilmesini talep etti.

Davacı Müstediler aynı tarihte mahkemeye dosyaladıkları tek taraf-lı bir istida ile davanın neticesine dek KKTC Cumhuriyet Meclisinin ve/veya herhangi bir organ ve/veya komitesinin herhangi bir karar alınmasının ve/veya işlem yapılmasının geçici olarak engellenmesini öngören bir mahkeme emri verilmesini talep etti. Dava-lı Müstedaaleyhler ara emri istidasına dosyaladıkları itirazları ile alınan kararın Anayasanın herhangi bir maddesine aykırı olmadığını iddia etmiş, keza bir iptidai itiraz ile Anayasa Mahkemesinin böyle bir davada ara emri verme yetkisi olmadığını iddia e-tmişlerdir.

II. TARAFLARIN İDDİALARININ GEREKÇELERİ:
Davacının iddialarının gerekçesi:
Konu acildir. Talep edilen emrin verilmemesi halinde ileride davanın kazanılması durumunda telafisi çok zor zararlar doğacak veya geriye dönüş çok zor olacaktır; çün-kü davada iptali istenen karara istinaden Meclis'te yapılan tüm işlemler ve alınan kararlar Anayasa'ya aykırı olarak alınmış olacaktır. Mahkeme kararları geriye dönük yürümediğinden, talep edilen emrin verilmesi zaruridir.

Davalıların iddialarının gerek-çesi:
Davalılar, istidanın esasında yakınma konusu yapılan kararların Anayasa'nın herhangi bir maddesine herhangi bir terslik içermediğini iddia ederken, davanın Anayasa'nın 147. maddesine istinaden açılmış bir iptal davası olduğunu ve bu maddeye istinade-n Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olmadığını iddia etmişlerdir.

III. İLGİLİ TÜZÜK METİNLERİ:
Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) Kararı 14'üncü maddenin yeni (4)'üncü fıkrası şöyledir:
"(4) Başkanlık Divanı, Meclis Başkanı veya yokluğu-nda vekili tarafından yapılan çağrı üzerine toplanır. Aynı konuda iki kez çağrı yapılmış olmasına karşın Divan toplanamadığı takdirde, Meclis Başkanı veya siyasal parti grupları, çağrı konusunu ayrı ayrı ve doğrudan doğruya Genel Kurul'a sunabilir. Bu du-rumda istemin oylanması, ilk birleşimin gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır ve Genel Kurulca işaret oyuyla karar verilir."

IV. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:
İlgili Anayasa Maddeleri aynen şöyledir:
Devletin Şekli ve Nitelikleri
"Madde 1.
Kuzey Kı-brıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir."

Egemenlik
"Madde 3.
(1)Egemenlik, kayıtsız şartsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşan halkındır.
(2)Halk, egemen-liğini, Anayasanın koyduğu ilkeler çerçevesinde, yetkili organları eliyle kullanır.
(3)Halkın hiçbir zümresi, kesimi ve kişisi, egemenliği kendine mal edemez.
(4)Hiçbir organ, makam veya merci, kaynağını bu Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamaz."

A-nayasanın Üstünlüğü ve Bağlayıcılığı
"Madde 7
(1)Yasalar Anayasaya aykırı olamaz.
(2)Anayasa kuralları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, Devlet yönetimi makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır."

Eşitlik
"Madde 8
(1)Herkes,- hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
(2)Devlet organları ve yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık y-apmamak zorundadırlar."

Temel Hakların Niteliği ve Korunması
"Madde 10
(1)Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahiptir.
(2)Devlet, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, kişi huzuru, sosyal adalet ve- hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar.
(3)Devletin yasama, yürütme ve yargı organları, kendi yetki sı-nırları içinde, bu Kısım kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamakla yükümlüdürler."

Temel Hak ve Özgürlükler ile Yetkilerin Kötüye Kullanılmaması
"Madde 12
Bu Anayasanın hiçbir kuralı, herhangi bir gerçek veya tüzel kişiye, zümre veya sınıfa, b-u Anayasa ile güvence altına alınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ve Kıbrıs Türk Halkının hak ve statüsünün değiştirilmesini veya bu Anayasanın kurduğu düzenin yok edilmesini veya tanınan temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasını amaçlayan hare-ketlere girişmek ve faaliyetlerde bulunmak hak ve yetkisini verir biçimde anlaşılamaz ve yorumlanamaz."

Siyasal Parti Kurma ve Partilerin Siyasal Hayattaki Yeri
"Madde 70
(3)Siyasal partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasa-l hayatın vazgeçilmez öğeleridir."

Cumhuriyet Meclisinin Toplantıları ve Çalışma Düzeni
"Madde 81
(4)Cumhuriyet Meclisi çalışmalarını kendi yaptığı İçtüzük kurallarına göre yürütür."

V. İNCELEME:
Bu davanın kökeninde yatan olguları aşağıdaki şekilde ö-zetlemek mümkündür:

Davacılar, 19.10.2006 tarihinde Anayasa Mahkemesi olarak oturum yapan Yüksek Mahkemede dosyaladıkları yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen başvuruları ile aşağıdaki çare için Anayasa Mahkemesine başvurdular:

Davacıların- Talep Takrirlerinin A) paragrafı aynen şöyledir:

"KKTC Meclisi Genel Kurulunca alınan ve Resmi Gazete EK IV
Bölüm II ve Sayı: 171'de 17.10.2006 tarihinde yayımlanan 32 sayılı
Cumhuriyet Meclisi Kararları kısmındaki 4.3.2006 karar n-umaralı
KKTC Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) kararının ve
özellikle bu kararın esas İçtüzüğün 14. maddesini değiştiren
ve/veya İçtüzüğün 14. maddesinin (3). fıkrasından hemen sonra
yeni (4). fıkra konmak suretiyle- değiştirilen kararın, Anayasanın
Başlangıç Kısmına ve özellikle 'İnsan Hak ve Özgürlüklerini, Hukukun
Üstünlüğünü, Kişilerin ve Toplumun Huzur ve Refahını Korumayı içeren
çok partili, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini gerç-ekleştirme'
ilkesine, Anayasanın 1, 3, 7, 8 (1) ve (2), 10, 12, 70 (3), 81 (4)
maddelerine aykırı olduğundan iptal edilmesini öngören bir Mahkeme
hükmü veya emri verilmesi."


Davacılar, yukarıdaki başvurularına paralel ol-arak aynı gün Mahkemeye dosyaladıkları bir istida ve Davacı-Müstedi Partinin Genel Başkanı Serdar Denktaş tarafından desteklenen aynı tarihli bir yemin varakası ile Mahkemeden bir de ara emri niteliğinde aşağıdaki şekilde emir verilmesini talep etmişlerdir-:

"A) Davalı tarafından alınan ve KKTC Resmi Gazete Ek IV Bölüm II
Sayı:171'de 17.10.2006 tarihinde yayımlanan 32 sayılı Cumhuriyet
Meclisi Kararları kısmındaki 4.3.2006 karar numaralı KKTC
Cumhuriyet Mecli-si İçtüzüğü (Değişiklik) kararının ve özellikle bu
kararın esas İçtüzüğün 14. maddesini değiştiren ve/veya İçtüzüğün
14. maddesinin (3). fıkrasından hemen sonra yeni (4). fıkra konmak
suretiyle değişiklik yapan kar-arın işbu dava neticesine değin
uygulanmasının ve/veya yürütülmesinin durdurulmasını ve/veya
bahse konu İçtüzük değişikliğine istinaden KKTC Cumhuriyet
Meclisinin ve/veya herhangi bir organ ve/veya komitesinin herh-angi
bir karar almasının ve/veya işlem yapmasının geçici olarak
engellenmesini öngören bir mahkeme emri verilmesi."


Tek taraflı (Ex parte) olarak yapılan ara emri istidası, 19.10.2006 tarihinde Mukayyitliğe dosyalandık-tan sonra görüşülmek üzere Mukayyitlikce 20.10.2006 tarihine sabah 09.00'a tayin olunmuş, o oturumda Davacı-Müstedileri Mahkemede temsil eden avukat, istidada olduğu gibi emir verilmesini talep ederken, istidaya ek yemin varakasında belirtilen olgularla ye-tinmiştir. Yemin varakasında Davacı-Müstediler özetle, davada Davalı sıfatıyla bulunan Cumhuriyet Meclisi aleyhine, davaya ve ara emri istidasına konu alınan kararların Anayasa'ya aykırı olarak alındığını iddia edip, bu nedenle davanın neticesine değin Me-clisin işlem yapmamasını talep etmekte ve konunun acil olduğunu, talep edilen emrin verilmemesi halinde ileride davanın kazanılması durumunda telafisi çok zor zararların doğacağını veya geriye dönüşün çok zor olacağını iddia etmişlerdir. 20.10.2006 tarihi-nde tek yargıçtan oluşan Anayasa Mahkemesi, istida, ve ona ek yemin varakasını tezekkür edip Davacı-Müstedi avukatının hitabesini de dinledikten sonra, o günlerde yaklaşmakta olan bayram tatilini de gözönünde bulundurarak, bu süre zarfında Davalıların tat-ilde olup oturum yapmayacağını da nazarı dikkate alarak, istidanın Davalılara tebliğini uygun görmüş ve bu münasebetle ara emri istidasının görüşülmesini 27.10.2006 tarihine erteleyip karşı tarafa tebliğini emretmiştir. 27.10.2006 tarihinde, ara emri isti-dası ele alındığında Hukuk Dairesini ve Davalı Meclisi temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Mahkemede hazır bulunmuş, Mahkemeye Başsavcı tarafından bu dava ve istidada görevlendirildiğini söyleyip gerekli itirazı dosyalamak için kısa bir süre talep etmişti-r. Yine tek Yargıçtan oluşan Anayasa Mahkemesi bu aşamada istidayı görmüş, Başsavcı Yardımcısı Muavininin talebini uygun karşılayıp istidayı duruşma olarak 2.11.2006 tarihine sabah saat 09.00'a ertelerken Davalı-Müstedaaleyhlere en geç 30.10.2006 tarihind-e mesai bitimine kadar itirazlarını dosyalamalarına emir ve izin vermiştir.

30.10.2006 tarihinde Davalı-Müstedaaleyhler Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Dr. Fatma Ekenoğlu'nun aynı tarihli yemin varakası ile desteklenen itirazlarını Mahkemeye dosyalamış-lar ve özetle ara emri ile uygulanmasının durdurulması istenen kararların, Anayasa'ya aykırı olmadığını iddia ederek istidanın reddedilmesini talep etmişlerdir. Sözü edilen itiraz yemin varakasının 2. paragrafına göre bir de ön itiraz içermektedir. Ön it-irazın ilk 2 cümlesi aynen şöyledir:

"Davacının davasının konusu Anayasanın 147. maddesinde öngörüldüğü
gibi bir iptal davasıdır. Almış olduğum hukuki mütalaaya göre muhterem
Anayasa Mahkemesinin Anayasanın 147. maddesi altında açı-lmış olan
iptal davasında men edici bir ara emri verme yetkisi bulunmamaktadır."


Ara emri istidası, ona karşı dosyalanan itiraz ile birlikte duruşma olarak tam teşekküllü Anayasa Mahkemesinin 2.11.2006 tarihli oturumunda ele alınmış, Mahke-me ara emri istidasında yer alan ön itirazı yalnız başına değerlendirmeyip, istidanın tümünü dinledikten sonra karar vermeyi uygun görmüş ve oturum bu çerçevede devam edip neticelenmiştir. İstidanın görüşülmesi aynı gün hitam bulup karar için istida bilam-üddet ertelenmiş durumdadır.

Ara emri istidasının duruşması esnasında evraklardan oluşan belgeler, karşılıklı muvafakat çerçevesinde emare olarak Mahkemeye dosyalanmıştır. Yapılan argümanlardan öyle anlaşılıyor ki, istidanın kökeninde yatan olgula-r ile ilgili taraflar arasında ciddi bir görüş ayrılığı yoktur. Taraflar arasındaki ihtilaf ve görüş ayrılığı daha ziyade hukukidir. Bu hususu da gözönünde bulundurarak biz de mümkün mertebe davanın esasında karar verilmesi gereken olgular üzerinde bu aş-amada bulgu yapmaktan kaçınarak, sadece ara emrini karara bağlamaya özen gösterdik.

Bu dava, Anayasanın 147. maddesine istinaden açılan bir iptal davasıdır. Bu hususta taraflar arasında ihtilaf yoktur. Sözü edilen 147 madde aynen şöyledir:

- "Madde 147.
Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasal
partiler, siyasal gruplar ve en az dokuz milletvekili veya kendi
varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda diğer kurum,
kuruluş veya sen-dikalar bir yasanın, kararnamenin, tüzüğün,
Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğünün, Cumhuriyet Meclisi
kararının, yönetmeliğinin veya bunların herhangi bir kuralının
Anayasanın herhangi bir kuralına aykırı veya ona uygun
- olmadığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde doğrudan
doğruya iptal davası açabilirler.
Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma
hakkı iptali istenen yasanın, kararnamenin, tüzüğün, Cumhuriyet
Meclisi İçtüzüğünün, Cumhuriy-et Meclisi kararının, yönetmeliğin
veya bunların herhangi bir kuralının Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak doksan gün sonra düşer."


Davacı-Müstedi tarafı 147. maddeye istinaden açılan bir iptal davasında Mahkemenin ara emri ve-rme yetkisi olduğunu ve bu meselede verilmesi gerektiğini savunurken, Davalı-Müstedaaleyh tarafı bunun tam tersini savunmakta ve Anayasanın 147. maddesine istinaden açılan bir iptal davasında Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olmadığını ileri sür-mektedir. Bu iki zıt iddia karşısında Anayasa Mahkemesi hangi tezi benimsemelidir? Bu hususu karara bağlamakla istidaya yapılan iptidai itiraz da, karara bağlanmış olacaktır.

Bu hususta karar vermek için gerek taraf avukatlarının Mahkemeye göster-dikleri içtihatlardan, gerekse kendi yaptığımız araştırmalardan, Anayasanın 147. maddesine istinaden iptal davası olarak geçmişte açılan birkaç dava olduğunu gördük. A.M. 12/85 (D.10/85) sayılı bir iptal davasında zamanın Anayasa Mahkemesi, tarafları din-ledikten sonra, başka nedenlerle böyle bir ara emri vermeyi reddetti. A.M. 14/85 sayılı bir başka davada ise Anayasa Mahkemesi, tarafların muvafakatıyla bu meselede talep olunduğu gibi bir ara emri verdi. Bu konu, yani Anayasanın 147. maddesine istinaden- açılan bir iptal davasında Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olup olmadığı A.M. 9/89 (D.2/89) sayılı davada tezekkür edildi ve o davada Anayasa Mahkemesi oybirliği ile Anayasanın 147. maddesine istinaden açılan bir iptal davasında ara emri verm-e yetkisi olmadığına karar verdi. A.M. 9/89 sayılı davadaki karar incelendiğinde Mahkemenin iptal davasında ara emri verme yetkisi olmadığı kararına varırken, bilhassa aşağıdaki hususları gözönünde bulundurduğu görülmektedir. Yukarıda alıntısı yapılan 1-47. madde, Anayasa Mahkemesine sarahaten ara emri verme yetkisi vermemektedir. Buna tam ters olarak "Organlar Arasında Yetki Uyuşmazlığı" başlığını taşıyan Anayasanın 145. maddesi ise 7. fıkrasında Anayasa Mahkemesine, o maddeye istinaden açılan davalard-a Mahkemenin uygun görmesi halinde ara emri verme yetkisini sarahaten vermektedir. Anayasanın 145. maddesinin 7. fıkrası aynen şöyledir:

"7) Bu madde gereğince yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi,
başvuruya konu olan yasa, kara-r veya işlemin, karar verilinceye kadar,
yürürlüğünün durdurulmasını emredebilir; böyle bir emir, derhal Resmi
Gazetede yayımlanır."


A.M. 9/89 sayılı Anayasa Mahkemesi davası kararında, Mahkemenin, 145. maddenin 7. fıkra-sına benzer bir provizyonun 147. maddede yer almadığına ağırlık verdiği görülmektedir.

Yine ara emri talep eden istidayı karara bağlamaya çalışırken yürürlükte olan 1997 Anayasa Mahkemesi Tüzüğü'nden de yararlanmaya çalıştık. Sözü edilen bu Tü-züğün "geçici emir" yan başlığını taşıyan 13(1) maddesi ise aynen şöyledir:

"Mahkeme, Anayasanın 145. maddesi altında başlatılan bir işlemin
herhangi bir safhasında, kendiliğinden veya herhangi bir tarafın
istemi üzerine, davanın ad-ilane bir şekilde kararlaştırılması icap
ederse, davayı esasında sonuçlandırmayan geçici bir emir verebilir."


Bu madde de dikkatlice incelendiğinde, Anayasanın 145. maddesine istinaden, bir başka deyişle "Organlar Arasında Yetki Uyuşmazlığ-ı" olarak açılan Anayasa davalarında ve sadece 145. maddeye istinaden açılan davalarda, Anayasa Mahkemesine ara emri verme yetkisi tanıdığı görülmektedir. Bir başka deyişle tüzüğün 13. maddesinde Mahkemeye tanınan yetki Anayasanın 145. maddesine istinaden- açılan davalar ile sınırlıdır. Bu durumda Anayasa Mahkememizin geçmiş uygulamalarına göre önümüzdeki davada olduğu gibi Anayasanın 147. maddesine istinaden açılan iptal davalarında Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olmadığı görülmektedir.

- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan esinlenerek hazırlanmıştır. Bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının 147. maddesinin muadili, Türkiye'de TC Anayasasında 'İptal Davası' başlığını taşıyan 15-0. maddedir. Sözü edilen bu madde ise aynen şöyledir:

"MADDE 150- Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve
hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya -aykırılığı iddiasıyla
Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal dâvası açabilme hakkı,
Cumhurbaşkanına, iktidar ve anamuhalefet partisi meclis grupları ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki-
üyelere aittir. İktidarda birden fazla siyasî partinin bulunması halinde,
iktidar partilerinin dâva açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti
kullanır."


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndaki yukarıda alıntısı yapılan 15-0. madde de yakından incelendiğinde Anayasa Mahkemesine, Kıbrıs'ta kullanılan tabir ile ara emri verme yetkisi sarih olarak verilmemiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, uygun hallerde ve inancına göre adalet yapmak için gerektiğinde böyle b-ir emir verdi mi? Ve böyle bir yetkisi olduğu görüşünü benimsedi mi? Bu suale cevap bulmak için Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi içtihatları incelendiğinde bu suale tatminkar bir cevap olmadığı görülmektedir. Mesela Esas Sayı 1994/43, Karar Sayısı -1994/42-1, Karar tarihi 11.4.1994, 15.4.1994'de 21906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan bir kararda, kararın 2. sayfasında Anayasa Mahkemesi aynen şöyle dedi:

" "Dava" kavramı içinde yürütmenin durudurulması da vardır.
Mahkemenin yürütmeyi -durdurma yetkisi davayı görüp karara
bağlama ödevi ve yetkisi içinde bir aşamadır. Yürütmenin
durdurulması kararı, yargı bütünlüğü ilkesinin bir ön uygulamasıdır.
Bu karar, sonuç kararından ayrı ama o dava ile ilgili bir bölümdür.-
Son kararı vermeye yetkili organın, davanın bir başka bölümü
için karar vermeyeceğinin kabulü yargı yetkisinin eksiksiz
kullanılması ile bağdaşmaz."


Neticede bu davada, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, yürürlüğün du-rdurulmasına yetkisi olduğu kararına varıp, o davada da uygun görüp yürütmeyi durdurmuştur. Bir başka deyişle ara emrini vermiştir. Buna tam ters olarak esas Sayı 1993/33, Karar Sayısı 1993/40-1, Karar tarihi 21.10.1993, Resmi Gazete tarihi 23.10.1993, R-esmi Gazete sayısı 21737'de konumuz ile ilgili TC Anayasa Mahkemesi inter alia, aynen şöyle dedi:

"Anayasa Mahkemesi yasa ve kanun hükmünde kararnamelerin
yürürlüğünü durdurmaya yetkili olmadığından ve ayrıca bu işte
koşullar oluşm-adığından istemin reddi gerektiğine" (underline
supplied)

oyçokluğu ile karar vermiştir. Her iki zıt görüşü destekleyen örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunlardan görülmektedir ki Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kararlarını takip etme ve bi-zim Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olup olmadığı hususunda bu kararlardan yararlanarak karar vermek salim değildir. Yani Türkiye'deki içtihatlara göre Anayasa Mahkemesinin yetkisi olduğu hususunda kararlar bulunmasına rağmen yetkisi olmadığı -görüşünü destekleyen kararlar da mevcuttur. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kararlarının bu meselede bize yardımcı olamayacağı görüşündeyiz ve konu ile ilgili bizim yerli içtihatları takip etmeyi daha uygun bulduk. Bu nedenle yapılan ipt-idai itiraz mucibince Anayasanın 147. maddesine istinaden açılan davalarda Anayasa Mahkemesinin ara emri verme yetkisi olmadığına oy çokluğu ile karar verir, yapılan iptidai itirazı oy çokluğu ile haklı bulur 19.10.2006 tarihli istidayı red ve iptal ederiz-. Masraflar ile ilgili herhangi bir emir vermemeyi uygun gördük.


(Metin A. Hakkı)(Mustafa H. Özkök)
BaşkanYargıç



(Gönül Erönen) (Seyit A. Bensen)
- YargıçYargıç






EK GÖRÜŞ:
Sayın Başkanın okuduğu kararda verdiği görüşler ve varmış olduğu sonuca katılmakla beraber, KKTC Yargı sisteminde en yüce Mahkeme statüsünde bulunan Yüksek Mahkemenin, Anayasa Mahkemesi olarak oturum yaptığında, Anaya-sanın 145.maddesinin (7.) fıkrası altında organlar arasında yetki uyuşmazlıklarının halli sırasında iptali istenen yasa, karar veya işlemin ara emriyle yürürlüğünü durdurmaya yetkili kılınmasına karşın, Anayasanın 147. maddesi altında açılan iptal davaları-nda neden böyle bir yetki kullanamayacağına dair bir kaç söz söylemek gereğini duydum.

KKTC Anayasasının 145(7) maddesi tahtında Anayasa Mahkemesine verilen yetkinin 147. madde altında neden böyle bir yetki verilmesinin öngörülmediğinin irdelenmesi gere-ktiği inancındayım.

Konu ile ilgili detaylar esas kararda belirtildiği için burada tekrarlamayı gereksiz bulmaktayım. Davacının ilgili Meclis İçtüzüğü kurallarına ilişkin kararın Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı olup olmadığı iddia ve talepleri is-e zaten davanın esasının görüşülmesi sırasında değerlendirilecektir.

İşte sanırım bu husus bu kararın da en can alıcı noktasıdır.
Henüz ilgili Meclis İçtüzüğü kurallarının veya bunlarla ilgili kararın Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali gerçekle-şmeden, bu konuda ara emri vererek yürürlüğünü durdurmak ne derecede doğru ve geçerli olacaktır.Bu hususun önemi aşağıda ifade edileceklerle açıklığa kavuşacaktır.

Geçmişte verilen ve esas kararda atıfta bulunulan AM 9/89(D.2/89) sayılı kararda iptal da-vasını dinleyen Anayasa Mahkemesi, verdiği red kararında bu yetkinin Anayasa'da yer almadığı gerekçesine dayanmış, ancak o kararda bunun nedenleri sorgulanmamıştı.Bu şekilde ara emri verme yetkisi olmadığı görüşünü benimseyip, bu doğrultuda karar vermekle -yetinmişti.

KKTC Anaysasının üstünlüğü Anayasamızın 7. maddesinde şöyle ifade edilmektedir:
Anayasanın Üstünlüğü ve Bağlayıcılığı
Madde 7
(1)Yasalar Anayasaya aykırı olamaz.
(2)Anayasa kuralları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, Devlet yöneti-mi makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.


Anayasanın üstünlüğü, (Supremacy of the Constitution) Anayasamızın "egemenlik" maddesi olan 3.maddenin (1) fıkrasının (4)bendinde de ifade edildiği üzere "hiçbir organ, makam veya mercii kayn-ağını bu Anayasadan almayan bir yetki, kullanamaz" ve burada yer alan prensip,özünde hukukun üstünlüğü ilkelerini benimseyen bir anayasal şekildir.

Devlet yapısının oluşumunda bulunan Güçler (veya Kuvvetler) Ayrılığı doktrini ile ilgili derin hukuki bi-r incelemeye girme niyetinde olmamakla beraber, belirtmek istediğim hususları ilgilendirdiği oranda bu doktrine kısaca temas etmek istiyorum.

Yasama, Yürütme ve Yargı organları arasındaki kuvvetler ayrılığı doktrini KKTC Devletinin Anayasal sisteminde ö-z ve yerleşmiş bir doktrindir. Kuvvetler arasındaki bu ayrım nedeniyle birbirinden farklı yetkiler kullanan Devletin bu üç organından birinin diğerlerinin yetkilerine tecavüz etmesi düşünülemez ve düşünülmemelidir. Aksi taktirde kuvvetler ayrılığı doktrini-ne ters düşülmüş olur ve böyle bir durumda demokratik bir Devlet yapısından söz edilemez. Devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri kendi alanlardaki görevlerini icra ederken bu organlardan her biri diğerleri ile karşı karşıya (adversary) değil birbirileri-ni tamamlar pozisyondadır. Bu üç organın işleyişinde tehlikenin baş gösterdiği yer ise bu üç güçten herhangi birinin kendini daha üstün güç sıfatına koyup Anayasal çerçeve dışında diğer ikisine hükmetmeye ve/veya kontrolu altına almaya çalışmasıdır.

Pro-f. Dr. A.Şeref Gözübüyük, Anayasa Hukuku (1993,gözden geçirilmiş 4. baskı sayfa 61, para. 87'de "Güçler Ayrılığı" doktrinini şöyle tarif etmektedir:
Güçler ayrılığı kuramı, devlet niteliğini kazanmış her siyasal toplumda, birbirinden farklı üç görev olduğu-, bu görevlerden her birini yerine getiren bir güç bulunduğu ve bunların birbirleri karşısında oldukça bağımsız bir statüye sahip oldukları esasına dayanır. Bunlar, yasama, yürütme ve yargı güçleridir. Yasama ile toplum yürütme ile yasaların uygulanması, y-argı ile de uygulamadan doğan uyuşmazlıkların giderilmesi sağlanır. Bu kuram her üç gücün ayrı organlara verilmesini ve organların olduğunca birbirinden bağımsız olmasını öngörür.

Gözübüyük devamla, ayni eserde sayfa 61-62'de de şöyle ifade etmektedir :
"-Yargının yürütme ve yasamadan ayrı olması, yargının her türlü baskı ve etkiden uzak ve siyasal çekişmelerin dışında kalması, yalnız güçler ayrılığı ilkesinin bir gereği değil, aynı zamanda yargı görevinin de bir gereğidir.Güçler birliği ilkesinin egemen ol-duğu ülkelerde bile yargı, yürütme ve yasamanın dışında tutulmaktadır. Bu nedenle, güçler ayrılığı, ya da güçler birliği ilkeleri incelenirken,yalnız yasama ve yürütme arasındaki ilişkiler üzerinde durulmakta, yargı bu tartışmaların dışında tutulmaktadır..-.....................

Parlamenter sistemde, yasama ve yürütme güçlerinin ayrılığı uygulamada, kurumsal düzeyde kalmakta ve kuramsal olarak varlığını sürdürmektedir. Gerçekte, her iki güç arasında sıkı bir işbirliği ve karşılıklı etkileşim vardır. Yürütmen-in de, yasama üzerinde etkinliğini giderek artırdığı, dengenin yürütme lehine bozulduğu da görülmektedir."

Parlamenter demokrasi sistemi (parliamentary democracy) içerisinde yer alan KKTC Devletinin'de, kuvvetler arasında yumuşak ayrılık sistemine dayanm-akta olduğunu göz önünde bulundurdurduğumuzda Yargının devlet yapısındaki üçüncü güç olma sıfatı daha da önem kazanmaktadır.

KKTC Anayasası,Yasama yetkisinin Cumhuriyet Meclisince, Yürütme yetkisinin ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca, Yar-gı yetkisinin ise bağımsız Mahkemelerce, Anayasaya uygun olarak kullanmasını, öngörmektedir.

Devlet organlarının icra ettikleri görevlerinde ve bu görevler sırasında ürettikleri kararlarında ve işlemlerinde ve hatta yasalarda hukukun üstünlüğü prensibi K-KTC bağımsız mahkemelerince denetlenmekte ve gözetilmektedir.

Anayasamızın niye sadece organlar arasındaki yetki uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesine yapılan başvurulara konu olan yasa,karar veya işlemin yürürlüğünün durdurulmasını emredebilme yetkisi -verdiği ve neden iptal davaları için ayni yetkiyi benimsemediği sorusuna cevap ararken, güçler ayrılığı doktrininin nasıl algılanıldığına ilişkin olarak aşağıdaki içtihadi kararlara özetle bakmakta fayda gördüm.

"Separation of Powers: Doctrine and Practic-e" başlıklı bir makale'de Graham Spindler,'Legal Date',March 2000.(Australia, New South Wales) şöyle demiştir:
"While the doctrine of the separation of powers and its practice will not necessarily be the same thing, the purpose behind the doctrine can be s-een to be embedded in democracies. In the Westminster system, as practiced in Australia, discussion of the doctrine is riddled with exceptions and variations. Certainly, in its classical form it exists here only partially at best; but in practice mechanism-s for avoiding the over-concentration of power exist in many ways - through constitutions and conventions; the bicameral system; multiple political parties; elections; the media; courts and tribunals; the federal system itself; and the active, ongoing part-icipation of citizens. The doctrine is part of a simultaneously robust and delicate constant interplay between the arms of government. A tension between separation and concentration of powers will always exist, and the greatest danger will always lie with -the executive arm - not judges or legislatures - because in the executive lies the greatest potential and practice for power and for its corruption".

KKTC'deki anayasal düzenden farklı olarak yazılı Anayasası bulunmayan ve Parlamentonun Devlet organları -arasında daha üstün kabul edildiği (supreme) İngiltere'de, genelde parlamentonun yasa yapma yetkisine müdahale edilmemektedir. İngilterede, Mahkemelerin görevi sadece Yasamanın niyetini, yasada kullandığı kelimeleri baz alarak, yorumlamak ve Yasamanın niy-etini uygulamaktan ibarettir. Ancak, Avrupa Birliği'nin bir üyesi olması nedeniyle AB hukukuna ve insan hakları ilkelerine ters düştüğü oranda yasama yetkilerine mahkemelerce müdahale hakkı bulunmaktadır.

Işık tutmak açısından incelenen Duport Steel v. S-irs(Lord Fraser) 1980 1 AER 529 sayfa 541-542'davasında İngilterede Yasama ve Yargı arasındaki görev alanların sınırlarını Lord Diplock şu kelimelerle vurguladı :-
.............it cannot be too strongly emphasised that the British Constitution, though larg-ely unwritten, is fırmly based on the separation of powers: Parliment makes the laws, the judiciary interpret them. When Parliament legislates to remedy what the majority of its members at the time perceive to be a defect or a lacuna in the existing law...-...........the role of the judiciary is confined to ascertaining from the words that Parliament has approved as expressing its intention what that intention was, and to giving effect to it. ................

A statute passed to remedy what is perceived by -Parliament to be a defect in the existing law may in actual operation turn out to have injurious consequences that Parliament did not anticipate at the time the stature was passed; if it had, it would have made some provision in the Act in order to prevent- them. ...............
But if this be the case it is for Parliament, not for the judiciary, to decide whether any changes should be made to the law as stated in the Acts. .......................................

These are matters on which there is a wide l-egistative choice, the exercise of which is likely to be influenced by the political complexion of the government and the state of public opinion at the time amending legislation is under consideration. It endangers continued public confidence in the polit-ical impartiality of the judiciary, which is essential to the continuance of the rule of law, if judges, under the guise of interpretation, provide their own preferred amendments to statutes which experience of their operation has shown to have had consequ-ences that members of the court before whom the matter comes consider to be injurious to the public interest. ...............
(Bak ayrıca Bilston Corporation v. Wolverhampton Corpn.1942 2AER 447; Halbury's Laws of England 4.baskı Vol 1(1)2001 sayfa 10 par-a 4)

KKTC Anayasa Mahkemesi'de, D.3/2004,Anayasa Mahkemesi 3/04 sayılı kararında şöyle demiştir:-
"Yasama Meclisinin davalı olduğu Anayasa davalarında Anayasa Mahkemesi Anayasaya aykırı olan yasal düzenlemeyi ortadan kaldırma yönüne gider. Ancak bunu yapa-rken Yasama Meclisinin yerine geçen bir fonksiyon üstlenmemeye özen gösterir."

KKTC de bulunan yazılı Anayasa ile düzenlenen devlet organlarının yetki ve görevleri ve tabiatıyle KKTC Meclisinin yetkileri de Anayasa çerçevesinde özlü denetime tabi kılınma-ktadır.

Yukarıda sorulan sorunun yanıtının işte tam bu noktada aranması gerekir kanaatindeyim. KKTC Anayasasının 145. maddesi; devlet organlarının kendilerine verilen yetkileri icra ederken alacakları kararları ve yapacakları işlemleri gerek Anayasa ve -gerekse geçerli yasalar tahtında ve bu mevzuatlara uygun olarak icra etmelerini varsayılmakta ve öngörülmektedir. Anayasa, bu organlar arasında çıkan ihtilaf ve itirazlarda; kuvvet ve yetki uyuşmazlıklarında, hukukun üstünlüğünü, devlet yapısını ve kamu d-üzenini öncelikle koruma babında konu uyuşmazlık veya itirazların hukuka uygunluğunu tesbit ve denetim için başvuruya konu olan herhangi bir yasa, karar veya işlemin esası üzerinde karar verinceye kadar,yürürlüğünün durdurulmasını emretme yetkisini Anayas-a Mahkemesine (Anayasanın 145(7) maddesi altında) vermiştir. Bu husus kuvvetler ayrılığı doktrinine ters bir fonksiyon değildir. Bu yetki, Devlet yapısının düzenli ve hukuka uygun olarak çalışmasını sağlamak için yargıya verilen Anayasal bir yetkidir.

Hu-zurumuzdaki meselede ise Davacı, Anayasanın 147.maddesi çerçevesinde dosyaladığı iptal başvurusunda, kısaca, Anayasanın Meclis'e verdiği yasama yetkisini Meclis Anayasaya aykırı olarak kullandığı iddiasıyle dava konusu Meclis İçtüzüğünün kurallarına ilişki-n alınan kararın iptalini talep etmektedir ve bu Anayasaya aykırılık tesbit edilinceye kadar Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiği söz konusu kararın icrasını engellemek için de ayrıyeten ara emri talep etmektedir.

Anayasa Mahkemesi, KKTC Anayasanın 147-.maddesi tahtında başvuruya konu yasa, kararname, tüzük, Cumhuriyet Meclisi içtüzüğü, kararları, yönetmenlikleri ve bunların herhangi bir kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırı veya ona uygun olup olmadığı hususunda anayasal denetleme yetkileri-ni kullanırken, iptal davasının esasını dinleyip Anayasaya aykırılığı kesin olarak tesbit etmeden, Yasama görev ve yetkisiyle donatılmış ve yetkilendirilmiş Cumhuriyet Meclisinin aldığı herhangi bir kararı, ara emri ile durdurması veya engellemesi veya işl-evsel halden kaldırması, Anayasanın temel prensibi olan kuvvetler ayrılığı (Separation of Powers) doktrinine doğrudan doğruya müdahale ve yetki gasbı anlamına gelecektir görüşündeyim. Çünkü açılan bir iptal davası tahtında Anayasaya aykırı bulununcaya kada-r geçerli addedilen içtüzük kurallarını içeren karar, Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar ancak Cumhuriyet Meclisince değiştirilebilir veya yürürlükten kaldırılabilir. Anayasa bu yetkiyi KKTC Meclisine vermiştir. Aksini düşünmek,147. madde tahtında açı-lan iptal davalarında Yargı erkinin Yasamanın icraatlarına ara emri ile müdahale etmek veya Yasamayı, rızası olmadan kendi görevlerini yerine getirmekten engellemek (veya durdurmak) yetkisine sahip olduğu anlamına gelecektir. Bu ise yukarıda sözünü ettiğim- "kuvvetler ayrılığı" prensibine ters düşen ve Anayasamızın temel felsefesine, ruhuna ve lafsına aykırı olacak bir husustur.

Yukarıda söylenenlere ilaveten, Anayasa Mahkemesinin Anayasanın 147. maddesi tahtında görev yaparken hak ve nisfet kurallarına da-yanarak (equity principles) doğal yetkilerini (inherent jurisdiction) ara emri vermek şeklinde de kullanması da,kuvvetler ayrılığı doktrinine ters düşecektir.

Nerde kaldı ki, laik, demokratik ve hukukun üstünlüğü temelleri üzerinde yükselen bir Cumhuriy-eti öngören KKTC Anayasasının,en basit tabiri ile Anayasa Mahkemesine kuvvetler ayrılığı doktrini ile çelişki arz eden, bu doktrin ile bağdaşmayan bir yetki vermeyi öngörmediği kanısındayım. Nitekim, Yasa Koyucu böyle bir yetkinin verilmesini istemiş olsay-dı, 147. maddede bu hususu açıkca belirtmiş olacaktı, görüşündeyim.

(Gönül Erönen)
Yargıç
SONUÇ:

Sonuç itibarı ile ara emri istidasına yapılan iptidai itirazı-n, Sayın Nevvar Nolan'ın karşı oyu ve oy çokluğu ile kabulüne karar verilip istida yine oy çokluğu ile iptal edilir. İstida masrafları ile ilgili olarak, oy birliği ile bu aşamada herhangi bir emir verilmemesi ve konunun başvuru nihayetine bırakılmasını u-ygun gördük.


(Metin A. Hakkı) (Nevvar Nolan)
Başkan Yargıç


(Mustafa H. Özkök) (Gönül Erönen) (Seyit A. Bensen)
Yargıç Yargıç Yargıç


30 Kasım 2006
KARŞIOY YA-ZISI:

Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen bir siyasal parti olan davacı, 17.10.2006 tarihli Resmi Gazete Ek IV'de yayımlanan 4.3.2006 numaralı Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) Kararının Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile iptali için Anayasa Mahk-emesinde bir dava açtı. Davacı aynı gün dava altında bir de istida dosyalayarak Anayasa Mahkemesinden, iptalini istediği Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü (Değişiklik) Kararının yürürlüğünün/uygulamasının dava sonuçlanıncaya dek durdurulması isteminde bulundu. D-avalı, davacının bu istemine itiraz etti ve diğer hususlar yanında, ön itiraz olarak, davanın Anayasanın 147. maddesi altında bir iptal davası olduğunu, bu madde altında açılan bir iptal davasında Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü/uygulamayı durdurma kararı v-erme yetkisi olmadığını ileri sürdü. Bu durumda Anayasa Mahkemesi öncelikle, Anayasanın 147. maddesi altında açılan bir iptal davasında, yürürlüğü/uygulamayı durdurma kararı verme yetkisi olup olmadığını karara bağlama durumundadır.

Anayasamız büyük ölç-üde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan esinlenerek hazırlanmıştır, birçok kuralları yakın benzerlik taşımaktadır; bu nedenle anayasa yargısında T.C. Anayasa Mahkemesi kararlarını ışık tutucu, yol gösterici olarak kabul edip dikkate almaktayız.

T.C. Anaya-sa Mahkemesi 1993 yılına dek yürütmenin/ yürürlüğün durdurulması ile ilgili verdiği kararlarda, yürütmenin durdurulmasının, ihtiyati tedbir niteliğinde istisnai bir usul işlemi olduğunu ve bu yetkinin mutlak olarak yargı erki kavramı içinde bulunduğunun -ileri sürülemeyeceğini, yürütmenin durdurulmasını isteme hakkının yargı yoluna başvurma konusundaki anayasal hak ile ancak dolaylı bir ilişkisi bulunduğunu, dava hakkına göre ikincil nitelikte bir hak olduğunu, yürütmenin/yürürlüğün durdurulması yetkisinin- ne Anayasa ile ne de yasa ile Anayasa Mahkemesine verilmediğini belirterek yürütmenin/yürür-lüğün durdurulması istemlerini yetkisizlik nedeni ile reddetmiştir.
(Bahadır Kılınç, Anayasa ve İdare Hukukunda Yürütmenin Durdurulması, Sayfa 117-l18)
T.C. Anay-asa Mahkemesi 6.4.1972 gün ve E 1972/13,
K 1972/18 sayılı kararında (AMKD. Sayı 10, 1972, sayfa 237-317)

"Anayasaya uygunluk denetimi yapılan bir kanunun yürürlüğünün durdurulması gibi ağır sonuçları olabilecek bir yetkinin Anayasa Mahkemesine -ancak Anayasa ile verilmesi gerekir. Soruna bir yargılama usulü konusu gibi bakılırsa o zaman da yetkinin Mahkemenin kuruluşunu ve yargılama usullerini düzenleyen 44 sayılı Kanunda yer alması sonucuna varılacaktır. Anayasa Mahkemesine ne Anayasa ile ne de -44 sayılı Kanunla böyle bir yetkinin tanınmamış olduğu ortadadır. Anayasa Mahkemesinin uygunluk denetimini yaptığı kanunun nasıl bir özelliği olursa olsun, kendisini, yorum ve kıyaslamaya giderek, yasaca verilmemiş böyle bir yetki ile donatmasına imkan yok-tur"

diyerek, davada iptali istenen yasanın yürürlüğünün durdurulması istemini yetkisizlik nedeni ile reddetmiştir.

T.C. Anayasa Mahkemesi daha sonra 24.5.1977 gün, E 1977/60, K 1977/81 ve 1.8.1985 gün, E 1985/659, K 1985/4 sayılı kararları ile hemen he-men yukarıdaki gerekçelerle yürütmenin durdurulması istemlerini reddetti.

Ülkemizde, Anayasanın 147. maddesi altında Anayasa Mahkemesinde açılan bir iptal davasında, Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü/uygulamayı durdurma kararı vermeye yetkili olup olmadığı -sadece bir davada, A.M.9/89 (D.2/89) sayılı davada, tartışılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu davada verdiği kararda, Anayasanın 147. maddesi altında açılan bir iptal davasında, Anayasanın ne bu maddesinin, ne Anayasa Mahkemesinin kararlarına ilişkin düzenlemen-in yer aldığı 150. maddesinin, ne bir yasanın ne de o günlerde yürürlükte olan 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün Anayasa Mahkemesine böyle bir geçici emir verme yetkisi tanımadığını belirterek, yetkisizlik nedeni ile yürürlüğün/uygulamanın durdurulma-sı istemini reddetti. Anayasa Mahkemesi ayni kararında T.C. Anayasa Mahkemesinin 6.4.1972 gün, E 1972/13, K 1972/18 sayılı kararından alıntı yaparak, T.C. Anayasa Mahkemesinin de bir yasanın yürürlüğünün durdurulması istemini yetkisizlik nedeni ile reddett-iğine, T.C. Anayasa Mahkemesinin de kendisini bir yasanın yürürlüğünü durdurma yetkisi ile donatılmış görmediğine yer verdi. Anayasa Mahkemesi, T.C. Anayasa Mahkemesinin yukarıda verilen kararını benimseyip takip etti.

Pozitif hukuk çerçevesinde herhangi- bir değişiklik meydana gelmemiş olmasına rağmen, T.C. Anayasa Mahkemesi 1993 ve 1994 yıllarında verdiği kararlarla, iptal davasına konu yasanın yürürlüğünü durdurma yetkisi olmadığı yönündeki görüşünü değiştirmiştir. T.C. Anayasa Mahkemesi, ilk kez, 21.10-.1993 gün, E 1993/33, K 1993/40-1 (RG 23.10.1993/21737) sayılı kararında iptali istenen bir yasanın yürürlüğünü durdurma yetkisine sahip olduğunu karara bağlamıştır. Bu kararı 11.4.1994 gün, E 1994/43, K 1994/42-1 (RG 15.4.1994/ 21906) sayılı aynı doğrultu-daki kararı izlemiştir. Bu kararların dayandığı gerekçelerin özü, bu kararlardan verilen aşağıdaki alıntılarda görülebilir:
" Bir yasanın Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmesi gibi çok geniş bir yetkiyi Anayasa Mahkemesine tanıyan Anayasa ve yasa-koyucunun daha hafif sonuçlar doğuracak olan uygulamayı durdurma yetkisini öncelikle tanımış olduğunun kabulu gerekir."
............................

" Anayasa yargısı, yasama organını anayasal sınırlar içinde tutarak, demokrasinin sağlıklı işleyişini sa-ğlayacak bir denetim türü olarak öngörülmektedir. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve bunlara dayanan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı, Mahkemenin yürürlüğü durdurma yetkisiyle donatılmasını zorunlu kılmaktadır."
....................-........
" Anayasa yargısının görevi, anayasal denetim süreci içinde yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunu etkin biçimde kollamaktır. Bunun yolu da yürürlüğün durdurulması kararının verilmesinden geçer. Bu yönden yürürlüğün durdurulması yargısal işle-v ve yargı yetkisinin bütünü içinde yer alır; yargı yetkisini kullanma araçlarından birini oluşturur."

T.C. Anayasa Mahkemesinin, yürürlüğü durdurma konusunda yukarıda belirtildiği şekilde görüş değiştirmesi ve kendisini yetkili görmesi ile ilgili Bahad-ır Kılınç'ın Anayasa ve İdare Hukukunda Yürütmenin Durdurulması isimli yapıtının 120. sayfasında, aşağıda verilen ve isabetli bulduğum değerlendirme yer almaktadır:
" Pozitif hukuk çerçevesinde herhangi bir değişiklik meydana gelmemiş olmasına rağmen, An-ayasa Mahkemesini daha önceki üç kararın tam tersi sonuca götüren etmen, yürütmeyi durdurma kurumunun niteliği ve işlevine ilişkin yeni bir yaklaşımı esas almasıdır. Bu yeni yaklaşımda yürütmeyi durdurma kurumu, artık 'istisnai bir usul hükmü' ya da 'yargı- yoluna başvurma konusundaki hakla dolaylı bir ilişkisi bulunan tali bir hak' olarak nitelendirilmemekte, aksine 'yargı yetkisinin özünde var olan, yargı yetkisinin etkinliğini sağlayan ve bu yetkinin eksiksiz kullanımı kapsamında yer alan bir araç' olarak- değerlendirilmektedir."

Bu konuda Doç.Dr.Yılmaz Aliefendioğlu'nun Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi isimli yapıtının 357. sayfasından bir alıntıyı aktarmayı da uygun görmekteyim.
" Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki ve son kararlarında (21.10.199-3 ve 11.4.1994 günlü kararları), yürütmenin durdurulmasıyla ilgili olarak gözlenen yargısı, yönetsel yargıya ait yürütmenin durdurulması kurumunu, 'ihtiyati tedbir niteliğinde istisnai bir usul hükmü' olarak gören, yargının, yürütmenin durdurulmasıyla yetk-ilendirilip yetkilendirilmemesini yasa koyucunun takdirine bağlı 'ikincil bir hak' biçiminde anlayan ve yargı yetkisinin zorunlu ve ayrılmaz bir parçası saymayan eski karalarındaki görüşten bir hayli aykırıdır."

Bahadır Kılınç'ın yukarıda belirtilen yapı-tının 125. sayfasında ifade edildiği gibi, Anayasa Mahkemesi yürürlüğü durdurma yetkisi olduğu kararına varırken, diğerleri yanında, aşağıdaki gerekçelere de yer vermiştir:
a- Yürürlüğün durdurulması, yargı yetkisinin eksiksiz kullanılması kapsamında yer -alır. Mahkemenin yürütmeyi durdurma yetkisi, davayı görüp karara bağlama ödevi ve yetkisi içinde bir aşamadır. Son kararı vermeye yetkili organın, davanın bir başka bölümü için karar veremeyeceğinin kabulü 'yargı yetkisinin eksiksiz kullanılması'yla bağdaş-maz.
b- Yürürlüğü durdurma yetkisi, yargısal denetim etkinliğinin özünde var olan bir araçtır.
c- İster özel hukuk, ister kamu hukuku uyuşmazlıklarında olsun, yasalarda açıkça bulunmasa bile 'önlem' yetkisinin varsayılması bir zorunluluktur. Anayasa yarg-ısı yönünden, yürürlüğün durdurulması kararı bir tür koruma önlemidir.

Yürürlüğü durdurma yetkisine sahip olduğu kararına varan T.C. Anayasa Mahkemesi, bu kararını, yine, aşağıda belirtilen görüşler çerçevesinde de oluşturmuştur.

Anayasa Mahkemesi, Ana-yasa tarafından Anayasaya uygunluk denetimi yapmakla yetkilendirilmiş yargı yeridir. Anayasa Mahkemesinin bu denetim yetkisini kapsamlı, eksiksiz ve etkili kullanabilmesi için yürürlüğü durdurma yetkisine sahip olduğunun kabulu zorunludur; yürürlüğü durdur-ma yetkisi, Anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisinin içeriğinde vardır. Bu nedenle yürürlüğü durdurma yetkisinin Anayasada veya bir yasayla açıkça verilmiş olmaması, bu yetkinin yargı yerinde bulunmadığı sonucunu doğurmaz, aksi belirtilmedikçe yürürlüğ-ü durdurma yetkisi yargısal denetim etkinliğinin özünde vardır. Anayasa ile Anayasaya uygunluk denetimi yapmakla yetkilendirilmiş yargı yerinin, aksi belirtilmedikçe, bu kapsamlı yetkisi içerisinde yürürlüğü durdurma yetkisi de vardır. Bir yargı yerine ver-ilen, yasaların Anayasa uygunluk denetimini yapma yetkisi, yargı yerinin yasanın yürürlüğünü durdurma yetkisini de içerir.

T.C. Anayasa Mahkemesi, yukarıda ifade edildiği gibi, ilk kez 1993 yılında, bir iptal davasında bir yasanın yürürlüğünü durdurma ye-tkisine sahip olduğu kararına varmış ve Anayasa Mahkemesinin bu görüşü, daha sonraki yıllarda birçok iptal davasında tekrarlanarak günümüze kadar süregelmiştir.

Yürürlüğü durdurma yetkisi olmadığı görüşünü terkedip bu yetkiye sahip olduğu kararına varan -T.C. Anayasa Mahkemesinin, bu karara varırken sergilediği görüşleri, gösterdiği gerekçeleri benimser ve bunun sonucunda Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü durdurma yetkisine sahip olduğu kararına katılırım.

Yukarıda belirttiklerim ışığında, Anayasanın 147. m-addesi altında açılan bir iptal davasında, Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararı verme yetkisi olmadığı yönündeki ön itirazın reddedilmesi görüşündeyim.


(Nevvar Nolan)
Yargıç




18






Full & Egal Universal Law Academy