Anayasa Mahkemesi Numara 5/2015 Dava No 2/2017 Karar Tarihi 31.03.2016
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 5/2015 Dava No 2/2017 Karar Tarihi 31.03.2016
Numara: 5/2015
Dava No: 2/2017
Taraflar: Nina Maiko n/d Nikolayevna Nina Mayko ile Mustafa Yeniada arasında
Konu: Anayasaya aykırılık - Fasıl 278 Evlilik Dışı Çocular Yasasının 8(a)(1) maddesinin Anayasaya aykırı olup olmadığı - Evlilik dışı çocuklar - Babanın varsayılması (putative father)- Nafaka emri (affiliation order) - Hak arama özgürlüğü - Yasal yargı yoluna başvurma hakkı - Çocuk haklarına dair sözleşme - Uluslararası sözleşmelerin KKTC hukukundaki satatüsü - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yasa kurallarından üstün olması - Hukukun üstünlüğü
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 31.03.2016

- D. 2/2017 Anayasa Mahkemesi: 5/2015

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Anayasa'nın 148. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti: Narin Ferdi Şefik (Başkan), Ahmet Kalkan, Mehmet Türker, Gülden Çiftçioğlu,- Tanju Öncül.

Lefkoşa Aile Mahkemesi tarafından 139/2012 sayılı Genel İstidada (Müstedi: Nina Maiko n/d Nikolayevna Nina Mayko, Yenikent-Lefkoşa ile Müstedaaleyh: Mustafa Yeniada, Zeytinlik -Girne arasında) sunulan konu.


Havale Eden Müsted-i namına: Avukat Adnan Ulunay adına Avukat
Cemaliye İlkman
Müstedaaleyh namına: Avukat Mustafa Asena adına Çağla Kutruza.



K A R A R


KONU: Fasıl 278 Evlilik Dışı Çocuklar Yasası'nda, evlilik dışı doğan bir çocuğun annesini-n, çocuğun bakım ve eğitimine katkı maksadı ile çocuğun babası olduğunu iddia ettiği kişiden talepte bulunma süresini, çocuğun doğumundan en fazla 5 yıl ile kısıtlayan 8. maddenin (a) (i) fıkrasının KKTC Anayasası'nın Başlangıç Kısmına, 1,8,17 ve 35. madde-lerine ve ayrıca 6/1969 sayılı Onay Yasası ile kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye aykırı olup olmadığı.

OLAY: Müstedi Fasıl 278 Evlilik Dışı Çocuklar Yasası madde 8(a) altında dosyaladığı bir istida ile, Müstedaaleyhin evlilik dışı doğan küçü-k Aleyna Mustafayevna Mayko'nun babası varsayılması (putative father) doğrultusunda bir emir; ve Müstedaaleyhin küçük Aleyna için her ay Müstediye 5000TL nafaka ödemesi için nafaka emri (affiliation order) talep etmiştir.
Müstedaaleyh, sair şeyler yanında-, konu müracaatın Fasıl 278 madde 8(a)(i) altında, çocuğun doğum tarihinden 5 yıl içerisinde yapılması gerektiği halde, Müstedinin 11 yıl sonra böyle bir müracaat yaptığı için müracaatının zaman aşımına uğradığını ve ileri gidemeden iptal edilmesi gerektiğ-ini ileri süren bir itiraz ihbarnamesi dosyalamıştır.

Müstedi, istidanın dinlenme safhasında, Fasıl 278 madde 8(a) maddesinin KKTC Anayasası'nın Başlangıç Kısmı ile 1,8,17 ve 35. maddelerine ve 6/69 sayılı Onay Yasası ile onaylanan Çocuk Hakları Sözleşme-si'ne aykırı olduğunu ileri sürerek, bu hususun karara bağlanması için konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesini talep etmiştir. Müstedaaleyh, bu maddenin istidanın karara bağlanmasında etken olmadığını ileri sürmesine rağmen, Mahkeme havale edilmesi -istenilen maddenin, istidada karar verilmesi için etken olduğunu ve daha önce bu madde ile ilgili Anayasa Mahkemesinin kararı bulunmadığını kabul ederek, Müstedinin talebi doğrultusunda Anayasa Mahkemesine havale kararı vermiştir.

İDDİALARIN GEREKÇESİ:
a-) Havaleyi yapan taraf/ Müstedinin iddiaları:

Müstedi, Fasıl 278 8(a) maddesinde evlilik dışı doğan bir çocuk için, çocuğun annesinin, çocuğun babası olduğunu iddia ettiği kişiden, çocuğun bakımı için nafaka ödenmesine emir verilmesini talep etmesi için ö-ngörülen sürenin, çocuğun doğumundan itibaren 5 yıl ile sınırlandırılması şartının, çocuklar arasında evlilik içi veya evlilik dışı doğuma dayalı ayrıma neden olduğunu, KKTC Anayasası'nın Başlangıç Kısmında ve 1.maddede yer alan hukukun üstünlüğü ve insan -hakları kavramının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerini de içerdiğini, yapılmakta olan bu ayırım ile Anayasa'nın Başlangıç Kısmı ve Anayasa'nın 1. maddesinde yer alan hukukun üstünlüğü ilkesinin ve insan haklarına saygı kuralının ihlal edilmekte old-uğunu; yine çocuklar arasında doğuma bağlı ayrım yapılmasının Anayasa'nın 8.maddesi altında eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini; bu şartın 6/1969 sayılı Yasa ile onaylanmış Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı olduğunu; 5 yıllık kısıtl-amanın Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğü ve yasal yargı yoluna başvurma hakkını da ihlal ettiğini; Anayasa'nın 35. maddesinde ailenin korunmasının öngörüldüğünü, bu maddede yer alan "aile" sözcüğünün
gayrimeşru aileleri de kapsadığın-ı, Fasıl 278'de yer alan düzenleme neticesinde gayrimeşru ailenin korunmadığını, bu nedenle 35. maddeye de aykırılık bulunduğunu ileri sürmüştür.


b) Müstedaaleyhin iddiaları:
Fasıl 278 madde 8(a)'nın anneye gayrimeşru bir çocuğun babası olduğu iddia e-dilen kişiden çocuğun bakımı için nafaka, eğitimi için katkı talep etme hakkı verdiğini, bu hakkın çocuğun doğumundan en geç 5 yıl içerisinde yapılması gerektiğini, bu şekilde zaman aşımı süresi içeren bir maddenin ölçülülük ilkesi çerçevesinde değerlendi-rilmesi gerektiğini, dolayısıyla kişinin hakları güvence altına alınırken karşı tarafın haklarının da göz önünde tutularak, bir hakkın kullanımının belirli sınırlar çerçevesinde kısıtlanabile-ceğini, bir kısıtlama getirildiğinde, bunun gereklilik, elverişl-ilik ve orantılılık unsurlarını tatmin etmesi gerektiğini; Fasıl 278 madde 8(a)'da ifade edilen süre ile bunun yapılmış olduğunu ve bu maddenin Anayasa'nın herhangi bir maddesine aykırılığı bulunmadığını iddia etmiştir.




İLGİLİ YASA MADDESİ:

"8. Mahk-eme Tüzüğüne bağlı kalınması koşuluyla:
(a) (i) Evlilik dışı bir çocuğun annesi çocuğun
doğmasından önce herhangi bir zamanı veya
doğmasından sonraki beş yıl içinde herhangi
bir zaman; veya
(ii) Ana ölü o-lduğunda, çocuğu gözetiminde bulu-
nan kişi veya çocuk devlet bütçesinde bir
yükümlülük teşkil ettiğinde bir sosyal hizmet-
ler memuru, çocuğun doğumundan sonraki beş
yıl içinde herhangi bir zaman,
- çocuğun bakım masraflarının ödenmesi için bir emir-
name yapılması amacıyla Mahkemeye başvurabilir:
Ancak, böyle bir ana, evli bir kadın olduğunda,
böyle bir başvuruda bulunamaz meğer ki, çocuk ana
rahmine düştüğü za-man ve o zamandan bu yana ko-
casından ayrı yaşamakta olsun;

(b) Mahkeme, baba olduğu iddia edilen kişinin cevap
vermesi gereken ve ilk delillere göre haklı görünen
bir dava bulunduğundan tatmin olursa, Mahkemede -ispatı
vücud etmesi için bir celpname çıkarır ve ispatı vücud
etme tarihini celbnamede saptayarak celbnamenin ona
tebliğ edilmesini sağlar:
Ancak Mahkeme,çocuğun babası olduğu iddia edilen
kişinin aslında ve g-erçekte o çocuğun babası
olmadığına veya o müracaatın iyi niyetle yapılmadığına
ve tehdit veya şantaj amacıyla yapıldığına, inanmak
için makul bir sebep bulunduğundan tatmin olursa, bir
celbname çıkarmayı reddeder."

"8.- Subject to any Rules of Court -
(i) the mother of an illegitimate child, at
any time before the birth of the child or
at any time within five years from such
birth; or
(ii) when the mother is dead the person having
- the custody of the child, or where the child
is a charge on public funds a welfare
officer, at any time within five years form
the birth of the child,
may apply to the Court for -an affiliation
order:
Provided that, where such mother is a
married woman, no such application shall be
made by her, unless at the time of the
conception of the child- and since that time
she was living apart form her husband;"
İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:

KUZEY KIBRIS TÜRK CUM-HURİYETİ ANAYASASI
BAŞLANGIÇ


Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve özgürlükleri için savaşım vermiş büyük Türk Ulusunun ayrılmaz bir parçası bulunan;

Anavatanından koparıldığı 1878 yılından bu yana ulusal varlığına ve yaşam hakkına yöneltilen ve özel-likle 1955 yılından sonra silahlı tedhiş, saldırı ve sindirme biçiminde yoğunlaştırılan olaylar karşısında, birlik ve bütünlük içinde, yetkin bir toplum olarak direnişini örgütlemiş olan;
Toplumsal hak ve özgürlüklere sahip olmadan, bireysel hak ve özgürl-üklerin sözkonusu olamayacağını, Anavatanın doğal, tarihsel ve andlaşmalardan doğan yasal garantörlük hakkını kullanması suretiyle Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin sonuçlandırdığı ve Kıbrıs Türklüğüne huzur, barış, güvenlik ve özgürlük ortamı içinde ya-şama imkanı sağlayan Barış Harekatının yapıldığı 1974 yılına kadar süren acı deneyimlerle saptamış bulunan; ve
Tarihten, uluslararası andlaşmalardan, insan hakları beyanname ve sözleşmelerinden doğan bütün hakları elinden alınmak ve Kıbrıs'taki varlığı t-amamen yok edilmek istenen; 21 Aralık 1963 tarihinden sonra bütün organları, yasa dışı yollarla Kıbrıs Rumlarının tekeline giren, oluşum biçimi yanında, izlediği politikalarla da sadece Kıbrıs Rumlarının devleti haline gelen, Pan-Helenist yayılmacılığa hiz-met eden, ırkçı ve ayırımcı düşünce ve eylemlerle andlaşmalardan ve Anayasa esaslarından tamamıyla ayrılarak meşruluğunu yitirmiş bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti karşısında, kendi kaderini tayin etme hak ve özgürlüğünü kullanarak, dünya ve tarih önünde, Kuzey K-ıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini ilan etmiş bulunan,

KIBRIS TÜRK HALKI

Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olarak;

15 Kasım 1983 tarihinde, büyük bir coşku ve oybirliği ile kabul edilen Bağımsızlık Bildirisini yaşama geçirmek;

Kendi yurdunda tam bir- güven ve insanca bir düzen içinde varlığını sürdürmek;

İnsan hak ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü, kişilerin ve toplumun huzur ve refahını korumayı içeren çok partili, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini gerçekleştirmek; ve

Atatürk ilkele-rine bağlı kalmak ve özellikle O'nun "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini yaygınlaştırmak amaçları ile,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Meclisinin yaptığı bu Anayasayı, 15 Kasım 1983 tarihinde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Anayasası ol-arak kabul ve ilân eder; ve

Asıl güvencenin yurttaşların gönül ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, özgürlüğe, adalete ve erdeme tutkun evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.

Devletin Şekli ve Nitelikleri

Madde 1
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriye-ti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.

Eşitlik
Madde 8
(1)Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.-
(2)Devlet organları ve yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak zorundadırlar.
(3)Ekonomik bakımdan güçsüz olanların Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri veya edecekleri kazanım-lar, bu madde ileri sürülerek ortadan kaldırılamaz.

Hak Arama Özgürlüğü ve Yasal Yargı Yolu
Madde 17
(1)Kimse, bu Anayasa ile veya bu Anayasa gereğince kendisine gösterilen mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılamaz. Her ne ad altında olursa olsun -adli komisyonlar veya istisnai mahkemeler oluşturulması yasaktır.
(2)Herkes, yurttaş hak ve yükümlülüklerinin veya kendisine karşı yapılan bir suçlamanın karara bağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından, makul bir- süre içinde adil ve açık bir surette davanın dinlenmesi hakkına sahiptir. Karar gerekçeye dayanır ve açık bir oturumda okunur.
(3)Ulusal güvenlik, anayasal düzen, kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel ahlak yararına olduğu veya küçüklerin çıkarları veya- tarafların özel hayatlarının korunması için gerekli olduğu ve yayının, adaletin sağlanması için mahkemece zararlı görüldüğü özel durumlarda, mahkeme duruşmanın kısmen veya tamamen kapalı yapılmasına karar verebilir.
(4)Herkes:
(a)Mahkeme önüne çıkarılması- nedenlerinin kendisine bildirilmesi;
(b)Davasını mahkemeye sunmak ve bunu hazırlamak için gerekli zamana sahip olmak;
(c)Delillerini göstermek veya göstertmek veya tanıkların yasaya uygun olarak doğrudan doğruya sorguya çekilmesini istemek;
(ç)Kendisinin -veya yakınlarının seçtiği bir hukukçu tutmak ve adaletin sağlanması için gerekli görülüyorsa, yasanın gösterdiği şekilde kendisine parasız bir hukukçu atanması;
(d)Mahkemede kullanılan dili anlayamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın yardımında-n parasız yararlanmak, hakkına sahiptir.
Sosyal ve Ekonomik Haklar, Özgürlükler ve Ödevler
Ailenin Korunması
Madde 35
(1)Aile toplumun temelidir. Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli önlemleri alır -ve örgütleri kurar.
(2)Evlenme çağındaki bir kadın ile bir erkeğin, evlenip aile yuvası kurma hak ve yükümlülükleri yasa ile düzenlenir."

İLGİLİ ULUSLARARASI SÖZLEŞME MADDELERİ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Madde 14.

Prohibition of discrimination
T-he enjoyment of the rights and freedoms set forth in this Convention shall be secured without discrimination on any ground such as sex,race,colour,language,religion,political or other opinion, national or social origin, association with a national minority-, property, birth or other status.

Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk,dil,din,siyasal -veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.

6/1996 sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Onaylanmasının- Uygun Bulunmasına İlişkin Yasa

Madde 2.

States Parties shall respect and ensure the rights set forth in the present Convention to each child within their jurisdiction without discrimination of any kind, irrespective of the child's or his or her parent'-s or legal guardian's race, colour, sex, language, religion,political or other opinion, national, ethnic or social origin, property, disability, birth or other status.
States Parties shall take all appropriate measures to ensure that the child is protected- against all forms of discrimination or punishment on the basis of the status, activities, expressed opinions, or beliefs of the child's parents, legal guardians, o-r family members.

Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik v-e sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
Taraf Devletler, çocuğun ana babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşüncel-eri veya inançları nedeniyle her türlü ayrıma veya cezaya tabi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alırlar.

29/2004 sayılı Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (Onay) Yasası ile onaylanan Kişisel ve Siyasal Haklara İli-şkin Uluslararası Sözleşme
Madde 24.

Every child shall have, without any discrimination as to race, colour, sex, language, religion, national or social origin, property or birth, the right to such measures of protection as are required by his status as a -minor, on the part of his family, society and the State.
Every child shall be registered immediately after birth and shall have a name.
Every child has the right to acquire a nationality.

Her Çocuğun, ırk,renk,cinsiyet,dil,din, ulusal yahut toplumsal köke-n, servet veya soy bakımından hiçbir ayrım yapılmaksızın, ailesi, toplum ve devlet tarafından alınacak ve ergin olmayan durumunun gerektirdiği korunma tedbirlerine hakkı vardır.
Her çocuk doğumundan hemen sonra kütüğe kayıt edilecek ve bir isme sahip olaca-ktır.
Her çocuğun bir uyrukluğa sahip olmak hakkı vardır. Her yurttaş 2. maddede belirtilen ayrımlar ve makul olmayan kısıtlamalar yapılmaksızın:
Doğrudan doğruya kendisi yahut serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla kamu yönetimine katılma,
Genel ve -eşit oya dayalı ve seçmenlerin özgür iradesinin ifadesini sağlayacak gizli oyla yapılan gerçek periyodik seçimlerde oy verme ve seçilme;
Genel eşitlik şartları içinde, ülkesinin kamu hizmetlerine girme hak ve imkanına sahiptir.


İNCELEME:
Anayasa'nın day-andığı temel görüş ve ilkeler Anayasa'nın Başlangıç bölümünde belirtilmiştir. Madde 163 "Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten" Başlangıç Kısmını, Anayasa'nın metninden saymıştır. Bu durumda, Anayasa'ya aykırılık incelenmesinde, Başlangıç- Kısmında yer alan temel görüş ve ilkelerin de dikkate alınarak, pozitif norm konumuna getirilmesi gerekmektedir.

Anayasa'nın Başlangıç Kısmında bu davayı ilgilendiren cümle, Anayasa ile ülkede kurulmak istenilen düzenin "İnsan hak ve özgürlüklerini, huk-ukun üstünlüğünü, kişilerin ve toplumun huzur ve refahını korumayı içeren çok partili, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini gerçekleştirmek" çerçevesinde olduğunu ifade eden cümledir.

Anayasa'nın 1'inci maddesi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü-nün korunmasının gerekliliğine yer vermiştir. 8'inci madde ise her kişinin, hiçbir ayrım gözetilmeksizin Anayasa ve yasalar önünde eşit olacağı, hiçbir kişiye ayrıcalık tanınamayacağı ve devlet organlarının bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket- ederek ayrıcalık yapmamak zorunda oldukları hususlarına yer vermektedir. 17. madde hiçbir kimsenin mahkemeye başvurma hakkından yoksun bırakılamayacağını, 35. madde ise devletin, ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli önlemleri alması gerektiğ-ini belirtir.

Huzurumuzdaki müracaat, Fasıl 278 madde 8 (a) (i)'de evlilik dışı doğan bir çocuğun annesinin, çocuğun babası olduğunu iddia ettiği kişiden çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katkı müracaatını çocuğun doğumundan en fazla 5 yıl içerisinde- yapma koşulundan, yani mahkemeye müracaat hakkının süre olarak kısıtlanmasından kaynaklanmaktadır.

Böyle bir kısıtlamanın insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddia edilmekte ve ayrıca devletin, annenin yargı yoluna mürac-aat hakkını engellediği ve ailenin korunması ödevini ihlal ettiği ileri sürülmektedir.

Müstedi, KKTC Anayasası maddelerinin ihlal edilmesine ilaveten, KKTC mevzuatında yer alan, Anayasa'ya eşit konumda oldukları kabul edilen uluslararası anlaşmaların da -ihlal edilmekte olduğunu, Anayasa'nın Başlangıç Kısmında ve
1. maddede yer bulan "insan hakları" ve "hukukun üstünlüğü" kavramları değerlendirilirken, bu kavramların, mevzuatta yer alan uluslararası anlaşmaları kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğini -ileri sürmektedir.

Öncelikle KKTC'de yürürlükte bulunan veya Meclisten Onay Yasası geçirerek mevzuata dahil edilen uluslararası anlaşmaların ülkenin kanunlar hiyerarşisindeki konumlarına bakmak gerekmektedir.

3/1962 sayılı Yasa ile Kıbrıs Cumhuriyeti t-arafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, KKTC Anayasası'nın Geçici 4. maddesi altında uygulamakla yükümlü olduğumuz bir uluslararası sözleşme konumundadır.

KKTC Meclisi tarafından 6/1996 sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Onaylan-masının Uygun Bulunmasına İlişkin Yasa ile onaylanan, 2/9/1990 tarihli, Çocuk Hakları Konvansiyonu (Convention on the Rights of the Child), Anayasa'nın 90. maddesinde ifade edildiği gibi yasa hükmündedir ve KKTC mevzuatının bir parçası olmuştur.

Aynı- şekilde 16.12.1966'da yürürlüğe girmiş olan Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (International Covenant on Civil and Political Rights), 29/2004 sayılı Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi Onay Yasası ile KKTC'de de kabul edilmiş ve mevzuatımızın bir parç-ası olmuştur.

Bu durumda, gerek Anayasamızın Başlangıç Kısmında, gerekse 1. maddesinde yer alan "insan hakları" ve "hukukun üstünlüğü" kavramlarını yorumlarken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 4. maddesi, Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 2. madde-si ve Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 24. maddesi de göz önünde bulundurulmalıdır.


Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. maddesi, bir kişinin hak ve özgürlüklerinin cinsiyet, renk, ırk, din,dil, siyasal ve diğer kanaatleri, ulusal veya toplum-sal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, mal varlığı, doğum veya başka bir statü nedeni ile ayrımcılığa tabi olmayacağını öngörür.


29/2004 sayılı Yasa ile onaylanan ve Onay Yasası'nın cetvelinde aktarılan Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası S-özleşme'nin 24. maddesinin 1'inci fıkrasında, her çocuğun soy bakımından hiçbir ayrım yapılmaksızın ailesi, toplum ve devlet tarafından alınacak ve ergin olmayan durumunun gerektirdiği tüm korunma tedbirlerine hakkı olduğu yer almaktadır.

6/1996 sayılı- Onay Yasası'nın cetvelinde yer alan, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 2'nci maddesinde ise, taraf devletlerin kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, doğuş nedeni ile hiçbir ayrım gözetmeyerek, haklarını kullanmasının sağlaması gerektiği ifade edilme-ktedir. Ayrıca çocuğun ana ve babasına da statüleri nedeni ile ayrım gözetmeden, haklarının tanınması gerektiği yer almaktadır.

Uluslararası Sözleşmelerin KKTC Hukukunda statüsünün ne olduğuna, Anayasa Mahkemesinin 3/2006 (D.3/2006) sayılı kararında yer- verilmiştir. Kararın 22. sayfasında şu ifadeler yer almaktadır:

"Yukarıda aynen alıntısı yapılan 5.fıkra hükümlerine
göre KKTC'de usulüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası
andlaşmalar sadece yasa hükmünde olmakla kalmayıp bunlar
- hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkememize dahi başvurulamaz. Bir başka deyişle bunlar
Anayasa ile aynı seviyededir ve diğer yasalardan
üstündür."


Yine Anayasa Mahkemesi 8/2013 (D.3/2015) ile 2/2008 (D.2/2016-) sayılı kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kurallarının yasa kurallarından üstün oldukları ve herhangi bir yasa maddesinin Anayasa karşısındaki durumu incelenirken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kurallarının dikkate alınmaları gerektiği kabul -edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 8/2013 (D.3/2015) sayılı kararının 8. sayfasında şöyle denmiştir:

"Öte yandan geçerli mevzuat olarak kabul edilen,
39/1962 sayılı Yasa ile Kıbrıs Cumhuriyeti
tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi k-uralları, Anayasa'nın 90. maddesi
altında yürürlüktedir.

Buna göre A.İ.H.S. kuralları yasalarımızdan üstün
olup, Anayasa düzeyindedir ve hükümlerinin, herhangi
bir yasa maddesinin Anayasa karşısındaki durumu
incelenirken dikkate alı-nmaları zorunludur."

Anayasa Mahkemesinin 2/2008 (D.2/2016) sayılı kararının 2. sayfasında ise şu ifade yer almaktadır:

"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde
yer alan adil yargılama hakkının, hukukun üstünlüğü
ilkesi altında e-tüd edilmesi gerekir."

Zaim Necatigil'in 2015 yılında yayımlanan "KKTC'de Anayasa ve Yönetim Hukukunun Esasları" adlı kitabının 42-43'üncü sayfalarında şu görüşe yer verilmiştir.

"Sonuç olarak denilebilir ki, KKTC, iç hukukunda
en üst norm olan A-nayasa'ya ek olarak, Meclis'te
usulüne göre yürürlüğe konmuş olan uluslararası
andlaşmalarda öngörülen bireysel haklara da uymak
durumundadır. Özellikle, Anayasa'da temel hak ve
özgürlüklere ilişkin düzenlemeler AİHS'ndeki
- düzenlemelerle hemen hemen aynı mealde veya
denklikte olduğundan, AİHM içtihatları bizdeki
temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal
düzenlemelerin yorumlanmasına ışık tutmaktadır.
Anayasal kuralların mümkün olduğunca uluslar-arası
hukuka uygun olabilecek tarzda yorumlanması
gerekir."

Anayasal kuralların ve Anayasa maddelerinin, mümkün olduğunca uluslararası hukuka uygun olabilecek tarzda yorumlanması gerektiği kuralı KKTC'de benimsenmiştir. Bu durumda huzurumuzd-aki havalede, bu hususu göz önünde tutarak aykırılık iddialarının incelenmesi gerekmektedir.

Anayasa'nın Başlangıç Kısmında ve 1. maddesinde yer alan insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırılık iddiaları.


Anayasa'nın Başlangıç Kısmında -ve 1. maddesinde yer alan
"hukukun üstünlüğü" ilkesi Anayasa Mahkemesi 11/1980 (D.9/1980)'de şu şekilde açıklanmıştır:

"Anayasanın 1. maddesine göre Kıbrıs Türk Federe Devleti hukuk üstünlüğü ilkelerine dayanan bir Cumhuriyettir. ......................-................Anayasa maddelerinden açıkça görülüyor ki yasama organının ve yürütmenin Anayasa kurallarına ilâveten hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerine uyması zorunludur. Hukuk üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerine uymayan herhangi bir yasa An-ayasanın 1. ve 5. maddelerine aykırı olur. Bu hususta Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi karar sayısı 1969/57 ve 23, 24 ve 25/10/1969 günlü (AMKD sayı 8, s.60) da şunları şöyledi:-

"Anayasa yalnız sözü ile değil, özü ile de bir
takım kurallar koyar -ve yine Anayasa'nın koyduğu açık kuralların dayandığı hukuk ilkeleri dahi, anayasa
kuralı gibi bağlayıcıdır."


Ve yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi karar sayısı 1968/25 ve 18, 19/6/1968 günlü kararda (Resmi Gazete 2.9.1970 gün ve 13412 sayı) şu-nları söyledi:-

"Kanunların anayasaya uygunluğunun yargı yolu
ile denetlenmesi sırasında, iptali istenen hükmün
Anayasa ilkelerine ve bu ilkelerin dayandığı genel
hukuk kurallarına uygun olup olmadığının araştırılması gerekir."

......................-.................................

Hukuk devleti veya hukuk üstünlüğü ilkelerine göre yasa koyucu Anayasa'nın herhangi bir kuralına uyarak kamu yararı veya kamu düzeni veya sosyal adalet nedeni ile bazı temel hak ve özgürlükleri kısıtlarken adalet ve hak-kaniyet ölçülerini göz önünde tutması gerekir. Bu gibi sınırlamada birbiri ile çatışan hak ve yararların yerinde ve yolunda uzlaştırılması zorunluluğu vardır."


Hukukun üstünlüğünün var olduğu bir düzen hukuk devleti olarak nitelendirilir. Hukuk devleti-, birçok kararda ifade edildiği gibi, "insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyan, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeyi kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan" bir devlettir.

Bir hukuk devletinde- hukukun mutlak egemenliği bulunmalı ve yasa koyucu dahil tüm organlar kendilerini Anayasa'ya ilaveten hukukun üstün kuralları ile bağlı kabul etmelidir.

İnsan hakları kavramının hangi tür hakları ihtiva ettiğinin en açık göstergesi, Avrupa İnsan Haklar-ı Sözleşmesi'dir. Hukukun üstünlüğünün var olduğunun kabul edilmesi için insan hakları ile ilgili mevzuata uygunluk şarttır. İnsan haklarına uygun olmayan bir düzende hukukun üstünlüğünden veya hukuk devletinin varlığından söz etmek mümkün değildir. Huzuru-muzdaki bu davayı ilgilendiren insan hakları ise bir çocuğun babasını bilme hakkı, babasından yaşamına ve eğitimine maddi katkı koymayı talep etme hakkı, bu katkı neticesinde iyi bir yaşam hakkı ve iyi bir eğitim alma hakkı olarak sıralanabilir.

Her çocu-ğa dünyaya geldiği andan itibaren tüm yasal hakları devlet tarafından, asgari düzeyde sunulmalıdır. Annesi babası evli bir çocuk, evlilik içerisinde dünyaya geldiği için, babası annenin eşi olan erkek olarak kabul edilmekte, anne ile birlikte babanın da ço-cuğa bakma mükellefiyeti doğmaktadır. Evlilik dışı bir birliktelik neticesinde doğan bir çocuğun ise annesi doğduğu andan resmi makamlar tarafından bilinmekte ve kabul edilmekte, baba ise bilinmemektedir. Fasıl 278'in 6. maddesi babanın çocuğu kabul etme -ve adına kaydetme hakkını vermekte ve çocuğun soydanlığı bu şekilde belirlenmektedir. Babanın bunu yapmaması veya yapamaması halinde ise, annenin aynı Yasanın 8. maddesi altında mahkemeye müracaat hakkı doğmaktadır. 8. maddenin kullanılması halinde gayrime-şru çocuk, meşru çocuk ile bakım, nafaka ve eğitime katkı bakımından aynı konumda addedilmektedir. Bu noktaya kadar, gayrimeşru çocuğun en temel haklarına saygı duyulduğu kabul edilmelidir. Ancak, gayrimeşru çocuğun bu en temel haklarının var olabilmesi iç-in, annenin bu hakkı çocuğun doğumunu izleyen 5 yılın dolmasına kadar kullanması gereklidir. Anne bu hakkı kullanmadığı veya kullanamadığı takdirde, çocuk babasını öğrenme, babasından bakım ve eğitimi için parasal katkı alma veya talep etme hakkını kaybetm-ektedir. Gayrimeşru çocuğun vasisi anne olduğu için, Fasıl 278'den kaynaklanan böyle bir müracaat hakkını ancak çocuğun annesi kullanabilmektedir. Annenin bu hakkı çocuğun doğumundan itibaren en geç 5 yıla kadar kullanmaması halinde, çocuğun yukarıda ifade- edilen hakları ortadan kalkmaktadır. Bu durumda, annenin müracaatının süre ile kısıtlanması, esasen çocuğun haklarını ortadan kaldırabilmekte ve çocuğun haklarının esasını olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir.

Çocuğun doğumu itibarıyla gayrimeşru olm-ası nedeniyle, çocuk sadece vasi annenin vasıtasıyla hareket edebilmektedir. Fasıl 278'in 8. maddesi çocuğun annesine mahkemeye müracaat hakkı tanımakta ve bu yöntem ile çocuğun bakımına, çocuğun babası olduğunu iddia ettiği kişinin, mahkeme tarafından da -baba olduğu varsayıldığı takdirde, parasal katkı sağlanmasını mümkün kılmaktadır. Çocuğun eğitim safhasına gelmesi ile bu katkı eğitimi de içine alacak şekilde genişletilebilmektedir. Çocuk anne vasıtasıyla babasını öğrenebilmekte ve ayrıca bakımı ve eğiti-mi için baba varsayılan kişiden katkı alabilmektedir. Annenin çocuk için bu hakları Yasada belirtilen 5 yıl süre içerisinde herhangi bir nedenle kullanmaması halinde, çocuk babasının kim olduğunun mahkeme tarafından varsayılan kişi olarak tespitinden ve ba-kımı ve eğitimine bu kişinin katkı koyması hakkından ve dolayısıyla makul seviyede bir yaşam hakkından mahrum bırakılmış olmaktadır. Bir çocuğun yaşamı için çok önem arz eden bu hakların, vasisi de olsa başka birinin gecikmesi ile tamamen kaybedilmesi mümk-ün olabilmektedir.

Fasıl 278'in yürürlüğe girdiği yıl olan 1955'in koşullarına bakıldığı zaman, o tarihteki koşullar ve bugünün koşullarındaki farklılıklar önem arz etmektedir. 1955 yılında gayrimeşru doğan bir çocuğun babasının kim olabileceği, ancak çe-vre şahadeti ile ortaya konabilirdi. Bu doğrultuda şahadetin bulunabilmesi, yani kaybedilmemesi için de uzun bir sürenin geçmemesi gerekli idi. Aksi takdirde, şahadet bulma, veya güvenilir şahadet tespit etme olanağı zayıflamaktaydı. Teknolojinin çok gel-iştiği günümüz koşullarında, bir çocuğun babası basit bir kan testi ile DNA tespiti yapılmasıyla saptanabilmektedir. Dolayısıyla, sadece çevre şahadetine dayanılarak karar verilmesi gereksinimi genelde ortadan kalkmıştır. Bu durumda, bir çocuğun babasını-n kim olabileceğinin tespiti için zaman kısıtlamasının önemi de artık kalmamıştır.

Çocuğun açısından olaya bakıldığı zaman, bir çocuğun doğumunun ne koşullarda gerçekleştiği, yani bir evlilik birlikteliği içerisinde mi yoksa evlilik dışı bir birlikte-lik neticesinde mi dünyaya gelmiş olduğu hususu, çocuğun kontrolü dışındaki bir vakadır. Evlilik dışı birliktelikler neticesinde doğan çocuklar toplumu rahatsız ediyorsa, bunun cezasını çocuklar çekmemelidir. Doğum koşullarını belirleyemeyen bir çocuk, ke-ndisinin dünyaya gelmesinden sorumlu olan anne ve babasının hareketlerinin kurbanı olmamalıdır.

Bir çocuğun doğumu ile ilgili koşulları kendisinin belirleyemeyeceği gerçeği ışığında, çocuğun kendi kusurundan kaynaklanmayan, annesinin ve babasının seç-imi ile gelişen olaylar zinciri neticesinde bulunduğu konum dolayısıyla haklarının süre ile kısıtlanması veya bu haklarının vasisi tarafından kullanılmaması halinde tamamen elinden alınması, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü benimsemiş bir hukuk- devletinde olmaması gereken bir durumdur.

Uluslararası sözleşmeler, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. maddesi Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 2. maddesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 24. maddesi açısından, çocukların doğum koş-ullarına bağlı olarak farklı bir muameleye tabi olmamaları gerektiğinin ifade edildiği göz önünde bulundurularak, Anayasa'nın Başlangıç Kısmında ve 1. madde de yer alan hukukun üstünlüğü ve insan hakları kavramları yorumlanmalıdır.

Fasıl 278 madde 8 -(a)(i)'de yer alan 5 yıl süre kısıtlaması ele alındığında, bir gayrimeşru çocuğun, huzurumuzdaki havaleye konu müracaatta iddia edildiği gibi, anne ve babasının birlikteliğinin 5 yıldan uzun sürmesi veya annenin herhangi bir nedenle 5 yıl içerisinde Fasıl -278 madde 8 (a) altında mahkemeye müracaat etmemesi hallerinde, o çocuğun hakları tamamen ortadan kalkmış olmaktadır.

Fasıl 278'in 8. maddesinde yer alan 5 yıl süre ile müracaat yapılması gerektiği şartının, şartın ihtiva ettiği kısıtlamanın insan haklar-ına ve bunun içerisinde yer alan çocuk haklarına uymayı kabul etmiş, hukukun üstünlüğünü benimsemiş bir hukuk devletinde olmaması gerektiği ve tüm bu kavramlara aykırı olduğu kabul edilir. Dolayısıyla, Fasıl 278 madde (8) (a)'da yer alan 5 yıl süreli sını-rlama şartının Anayasa'nın Başlangıç Kısmına ve 1. maddeye aykırılık teşkil ettiğine karar verilir.

Fasıl 278 madde 8(a) (i)'de yer alan süre kısıtlamasının Anayasa'nın Başlangıç Kısmına ve 1. maddeye aykırı olduğuna karar verdikten sonra, Anayasa'nın 8,- 17 ve 35. maddelerine aykırılık bulunup bulunmadığı hususunda karar verilmesine gerek kalmamıştır.

Fasıl 278 madde 8 (a)(i)'nin, 6/1996 sayılı Onay Yasası ile kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı olduğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahke-mesi uluslararası anlaşmalara aykırılık incelemesi yapmaz. Anayasa Mahkemesi, sadece, Anayasa'daki mevcut maddelerin yorumunu uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde yapmaya gayret eder. Nitekim Anayasa'nın Başlangıç Kısmına ve 1. maddeye aykırılık idd-iasında bu yapılmıştır. Bu nedenle, bu aşamada bu sözleşme ile ilgili daha fazla bir değerlendirme yapılmasına gerek yoktur. Havale yapanın bu iddiası mesnetsiz bulunarak reddedilir.

Netice itibarıyla:
Fasıl 278 madde 8(a)(i)'de yer alan 5 yıl süre ile -ilgili kısıtlamanın KKTC Anaysası'nın Başlangıç Kısmına ve 1. maddesine aykırı olduğuna;
8, 17 ve 35. maddelere aykırılık konusunda karar
verilmesine gerek olmadığına;
oy birliği ile karar verilir.




Narin Ferdi Şefik Ahmet Kalkan
- Başkan Yargıç





Mehmet Türker Gülden Çiftçioğlu Tanju Öncül
Yargıç Yargıç Yargıç


31 Mart 2017







































12















Full & Egal Universal Law Academy