Anayasa Mahkemesi Numara 4/2016 Dava No 12/2017 Karar Tarihi 28.12.2017
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 4/2016 Dava No 12/2017 Karar Tarihi 28.12.2017
Numara: 4/2016
Dava No: 12/2017
Taraflar: İhtiyat Sandığı Dairesi Müdürü ile Water Show Ltd. arasında
Konu: Anayasaya havale - Anayasaya aykırlık - Hukuk devleti - Hukukun üstünlüğü ilkesi - Eşitlik ilkesi
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 28.12.2017

-D.12/2017Anayasa Mahkemesi: 4/2016

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Narin F.Şefik, Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu,
Tanju Öncül, Bertan Özerdağ.

Anayasa'nın 148. maddesi Hakkında.

L-efkoşa Kaza Mahkemesinin 4019/2015 sayılı Hukuk davasında
(Davacı: İhtiyat Sandığı Dairesi adına İhtiyat Sandığı Dairesi Müdürü, Lefkoşa ile Davalı No. 1- Water Show Ltd.Haspolat Sanayi Bölgesi - Lefkoşa ve diğerleri) arasında sunulan konu.

Havale eden D-avalılar namına: Avukat Ergin Ulunay
Davacı namına: Avukat Mustafa Algun
Amicus Curiae olarak Başsavcılığı temsilen Başsavcı Yardımcısı Ersoy Ölçter.


-------------

K A R A R

I.KONU:
34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. -maddesinin KKTC Anayasası'nın 1,8 ve 48'inci maddelerine aykırı olup olmadığı.

Havale Eden, Anayasa'nın 48. maddesine aykırılık iddialarından, havalenin duruşma safhasında vazgeçmiştir.


II.OLAY:
Davacı, İhtiyat Sandığı Dairesi Müdürü vasıtası ile, 1.1-2.2008-19.11.2012 tarihleri arasında, Davalı No.1'in istihdam ettiği müstahdemleri için prim (kesinti) ve katkı yatırmadığı nedeni ile, bu dönemde tahakkuk eden meblağları ve bu meblağlar üzerinden gecikme zammını, Davalı No. 1 Şirket ve Şirketin Direktörl-eri Davalı No.2 ve Davalı No.3 aleyhine ikame ettiği bir hukuk davası ile talep etmektedir.

Davalılar tarafından dosyalanan Müdafaa Takririnde, Davalı No.2 ve 3'ün davadaki talep ile ilgili sorumluluklarının bulunmadığı ileri sürülerek, 34/1993 sayılı İh-tiyat Sandığı Yasası'nın ilgili maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasına yer verilmiştir.

Davanın dinlenmesi öncesinde, Davalılar 34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesinin KKTC Anayasası'nın 1,8 ve 48.maddelerine aykırılığını ileri -sürerek, konunun Anayasa Mahkemesine havalesini talep ettiler. İlk Mahkeme bu talebi uygun görerek 34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesinin KKTC Anayasası'nın 1, 8 ve 48. maddelerine aykırı olup olmadığı hususunu incelemek üzere, konuyu An-ayasa Mahkemesine sundu.

III. TARAFLARIN İDDİALARI ŞÖYLEDİR:
a)Havale yapanın iddiası:
1/1995 sayılı Tadil Yasası ile tadil edilen 34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesi, tüzel kişiliğe sahip bir işverenin yatırması gereken iştirak primi -ve depoziti yatırmaması halinde, tüzel kişiliğin perdesi kaldırılarak, şirketin direktörlerini de şirketin ödemekle mükellef oldukları prim ve depozit borcundan sorumlu tutmaktadır. Bu düzenleme Anayasa'nın 1. maddesinde yer alan hukukun üstünlüğü ve huku-k devleti kavramlarına aykırıdır çünkü tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması kamu yararına olmadığı gibi, iyi niyete de uygun olmayıp hukukun kötüye kullanılmasını getirmektedir.
Sosyal Sigorta Fonu ile İhtiyat Sandığı Fonu aynı hukuki statüde olmakla b-irlikte, 1976 Sosyal Sigortalar Yasası'nda tüzel kişiliğin perdesi kaldırılarak şirket direktörlerine sorumluluk atfedilmemektedir. Bu durumda, Sosyal Sigortalar Fonu ve İhtiyat Sandığı Fonunda farklı uygulamalara yer verilmesi, 34/1993 sayılı Yasanın Ana-yasa'nın eşitlik maddesi olan 8. maddeye aykırılığını getirmektedir.

b) Davacının iddiaları:

İhtiyat Sandığı Yasası'ndaki düzenleme, Anayasa'ya aykırı değildir. 31. madde, şirketin tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını amaçlamamakta; müstahdemlere sos-yal güvence ve kamu yararı sağlamayı amaçlamaktadır.

İhtiyat Sandığı Fonu ve Sosyal Sigortalar Fonu ayrı yasalar ile kurulmuş olup aynı hukuki statüde değildirler. Eşitliğe de aykırılık yoktur.

c)Amicus Curiae'nin iddiaları:
İhtiyat Sandığı Yasası'nın- 31. maddesi, çalışanların haklarını korumayı, emekliye çıkacakların emeklilik ikramiyelerini almalarına imkan vermeyi ve çalışanları kötü işverenlere karşı korumayı amaçlayan bir maddedir. Şirketler Yasası'nda direktörlerin de sorumlu tutulması çalışanla-rın haklarının korunmasına yöneliktir ve hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve sosyal adalet kavramlarına aykırılık yoktur.

Sosyal Sigortalar Yasası ve İhtiyat Sandığı Yasası'nda primlerin ödenmesinde farklı kurallar bulunması eşitlik ilkesine aykırılık ol-uşturmaz.



IV.İLGİLİ YASA MADDELERİ:

34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesi şöyledir:

Tüzel Kişiler
6/201031.Tüzel kişiliğe sahip bir işverenin, bu Yasa kuralları uyarınca Sandığına yatırması gerekli depozit, iştirak primi veya yerli -istihdamına katkı primini yatırmaktan kaçınması veya yatırmayı ihmal etmesi halinde, tüzel kişiliğe sahip işverenle beraber ilgili şirketin veya kuruluşun direktörleri de şahsen sorumluluk taşırlar ve yatırılmayan prim, depozit veya yerli istihdamına katkı- primlerinin Sandığına yatırılması için direktörler aleyhine de işverenle beraber müştereken veya münferiden ceza veya hukuk davası yoluyla yasal kovuşturma yapılabilir.

V. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:
Madde 1.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, de-mokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.

Madde 8.
(1)Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
(2)Devlet organları ve -yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak zorundadırlar.
(3)Ekonomik bakımdan güçsüz olanların Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri veya edecekleri kazanımlar, bu madde ileri sürül-erek ortadan kaldırılamaz.

VI. İNCELEME:

9/7/1993 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren İhtiyat Sandığı Yasası, ilk hali ile, 3. maddesinde ifade edildiği gibi, "KKTC'de çalışan ve asgari bu Yasada tanımlanan emeklilik menfaatına sahip olmayanların sos-yal güvencelerinin sağlanması" amacını gütmekte idi. Daha sonra yapılan tadilatlarla yasa ile yerli istihdamı teşvik ve KKTC'de istihdam edilen müstahdemlere, işverenlere ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlara sosyal güvencelerin sağlanması ve emekl-ilik veya yaşlılık aylığı alma hakkı kazandıkları zaman yatırımlarına karşılık emeklilik ikramiyesi almaları amaçları ile Yasanın kapsamı genişletilmiştir.

İhtiyat Sandığı Yasası altında yapılacak yatırımlar ile, bir İhtiyat Sandığı Fonu oluşması ve bu F-onun çalıştırılarak paranın karlı alanlarda verimli işletilmesinin sağlanması hedeflenmiştir.

Fonun oluşumu için ise, Yasaya tabi olan kişilerin ve iştirak sahiplerinin prim yatırmalarını, aynı şekilde işverenlerin de depozit yatırmalarını öngörmektedir-. İştirak sahibinin ödeyeceği primi işveren müstahdeminin ücretinden keserek, işverenin kendisinin müstahdemi için yatırmakla mükellef olduğu depozit ile birlikte, müstahdemin çalışmış olduğu ayı izleyen en geç 1 ay içerisinde İhtiyat Sandığına yatırması g-erekir. 1 ay içerisinde yatırılmayan ödemeler için gecikme zammı uygulanır.

İşverenin müstahdeminin ücretinden kesinti yaparak ödeyeceği prim ile işverenin kendisinin ödemekle mükellef olduğu depozit miktarları işveren tarafından ödenmediği takdirde, Yas-anın 30. maddesinde ödenmeyen paranın KKTC'ye ait borçlar gibi tahsil edilebileceğine ve İhtiyat Sandığı Müdürü tarafından açılacak bir hukuk davasına konu olabileceğine yer verilmektedir.

Yasanın 31. maddesi fona ödenmeyen para ile ilgili tüzel kişiliğe- sahip bir işveren bulunması halinde, ödenmeyen meblağın sorumluluğunu, tüzel kişiliğe sahip işverene ilaveten, işveren şirketin direktörlerine de yüklemektedir.

Havale yapan, Anayasa'nın 1. maddesinde yer alan hukukun üstünlüğü ve onun içerdiği hukuk -devleti kavramının, yürürlüğe konan yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olmasını, genel objektif adil kurallar içermesini ve hakkaniyet ölçütlerinin görünmesini gerektirdiğini iddia etmektedir. Havale yapan devamla, Yasa ile şirket direktör-lerine ödenmeyen prim ve depozitler için şahsi sorumluluk yüklenmesinin adil olmadığını, haklı nedene dayanmadığını, hakkaniyete uygun olmadığı gibi objektif olmadığını ileri sürmekte; tüzel kişinin faaliyetlerinden sadece tüzel kişinin sorumlu olması ger-ektiğini, şirket hissedarlarının veya direktörlerinin sorumlu tutulamayacağını, bu kuralın Common Law'dan kaynaklanıp bugünlere kadar geldiğini ve mevzuatımızın bir parçası olduğunu, tüzel kişilik perdesinin çok ender durumlarda kaldırılabileceğini, sosyal- güvenlik amaçları için tüzel kişilik kisvesinin kaldırılamayacağını iddia etmektedir.

"Hukuk devleti" ibaresi, hukukun üstünlüğünü kabul eden, idarenin tüm faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı kaldığı, vatandaşlara hukuk güvenliğinin sağlandığı, yön-etimin yargısal denetiminin bağımsız mahkemeler tarafından yapılmasının kabul gördüğü, kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin güvence altına alındığı bir devlet için kullanılır.

Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin unsurları arasında, yasaların -kamu yararına dayanması ilkesi vardır. Bir yasa kuralının kamu düzeninin kurulması ve korunması gayesi ile yapılmış bulunması ve bu gaye için gerekli olması halinde, bu kuralın Anayasa'nın 1. maddesine aykırılığından söz edilemez (Anayasa Mahkemesi 13/198-3 (D.7/1984))

Hukuk devletinde Anayasa yanında temel hukuk ilkelerine
bağlı kalınması gerektiği noktasında bu temel hukuk ilkelerinin ne şekilde açılımının yapıldığına bakıldığı zaman, Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasası'na Göre Türk Anaya-sa Hukuku kitabının 7. Bası, sayfa 92'de şu görüşe yer verildiği görülür:

"Hukuk devleti bağlamında Anayasa Mahkemesinin
önemli bir rolü de, hukukun genel ilkeleri adı
verilen değerler kümesine seçkin bir yer vermiş
olmasıdır. Bu kon-udaki çığır açıcı kararında
mahkeme şöyle diyordu: "Hukuk devletini, Anayasanın
açık hükümlerinden önce, hukukun bilinen ve tüm
uygar ülkelerinin benimseyip uyduğu ilkelere uygun
olması gerekir". Mahkemenin 1982 Anayasası
dönemi-nde de sürdürdüğü bu tutum ışığında
vermiş olduğu kararlarda dayandığı hukukun
genel ilkelerinden bazıları şunlardır: İyi
niyet, ahde vefa, kazanılmış haklara saygı,
kanunların geriye yürümezliği, kesin hükme
saygı, devlete -(ve kanunlarına) güven, özel
kural genel kural çatışmasında özel kuralın
uygulanması, yeni kurallara aykırı eski kural-
ların kendiliğinden geçersiz hale gelmesi,
devletler hukukunun iç hukuka üstünlüğü."


Benzer bir şekilde T.C-. Anayasa Mahkemesi, K1986/11 E 1985/31'de ise, hukuk devleti ile ilgili şu görüşü vermiştir:

"Hukuk devletinin, Anayasası'nın açık hükümlerinden
önce hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benim-
seyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir-... Hukuk
devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan
haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya
aykırı durum v-e tutumlardan kaçınan, hukuku tüm
devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun
üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve
- Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında
geçersiz kalacağını bilen devlettir."


Bir tüzel kişinin, direktörlerinden ayrı bir kişiliği olduğu bir hukuk kuralı olmakla birlikte, yukarıda ifade edilen kapsamda hukukun genel ilkelerinden biri d-eğildir. Bir tüzel kişi tarafından ödenmeyen bir borç için şirketin herhangi bir yetkilisinin yasal mevzuat tahtında sorumlu tutulması, herhangi bir Anayasa maddesine aykırılık teşkil etmez. Havale Eden, huzurumuzdaki havaleye konu Yasa ile tüzel kişinin -fiilinden bilgisi olmayan direktörün suç işleyeceğini veya mevzuatı ihlal edeceğini ileri sürmüştür. Her kişinin yürürlükte olan mevzuatı bildiği var sayılır. Direktörlerin de yasal yükümlülüklerini bildikleri veya bilecek konumda oldukları kabul edilir. Y-asal yükümlülüğünü bilen direktör, direktörü olduğu şirketin de yasal yükümlülüklerini takip ederek, tüzel kişinin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamalıdır. Şirketin direktörü olarak, tüzel kişinin yasal mükellefiyetlerini yerine getirmesini sağlam-ak zaten direktörün sorumlulukları arasındadır. Her halükarda direktörlere verilen bu sorumluluk kamu yararı kapsamındadır ve sosyal devlet gereksinimlerinin yerine getirilmesi için gereklidir.

İddia edildiği gibi, şirket direktörlerine şirket tarafınd-an ödenmeyen meblağlar ile ilgili sorumluluk yüklenmesi, şirketin tüzel kişilik perdesini kaldırmamaktadır. Yasa, doğrudan doğruya İhtiyat Sandığı primlerini ödemeyen tüzel kişiliğin direktörlerinin, bu meblağlardan, tüzel kişi ile birlikte sorumlu tutulac-ağını ifade etmektedir. Bu yöntem, şirketin ayrı bir tüzel kişilik olduğu kuralına ters değildir. Bu kural, kamu yararı göz önünde tutularak tüzel kişiler tarafından prim tutarlarının İhtiyat Sandığı Fonuna ödenmesinin sağlanmasını hedeflemektedir. Primler-in düzgün ödendiği bir düzenin kurulması ve bu düzenin korunması tartışma kaldırmayacak şekilde kamu yararınadır ve İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesi bunu sağlamaktadır.

İhtiyat Sandığı Yasası kapsamında olan bir çalışanın maaşından yapılan kesinti-nin yanı sıra işverenin depozitlerini ödememesi halinde, çalışanın emeklilik ikramiyesi alamayacağı açıktır. Çalışma hayatını sonlandırmak isteyen bir kişinin emekli ikramiyesi, o kişinin o tarihten sonraki hayatı için büyük önem arz eden bir meblağdır. Ça-lışma yıllarında buna karşı her ay çalışanın maaşından kesinti yapılırken, işverenin de yatırması gereken meblağ ile birlikte bir birikime ulaşılmış olması gerekir. Bu birikimin oluşmasını engelleyen bir işveren, çalışanının ileride ikramiye almasını engel-lemiş olmaktadır. Dolayısıyla Yasa tahtında ödenmesi gerekli bu meblağların, ödenmesini sağlamak kamu yararı gereğidir. Bir şirketin faaliyetlerini denetleyecek en iyi konumdaki kişilerden biri şirketin direktörü olduğu cihetle, bu denetimi yapmayan bir d-irektöre sorumluluk vermek adildir, objektiftir ve hakkaniyet ölçüleri kapsamındadır. Şirket direktörü olmak sadece bir unvandan ibaret olmamalıdır. Şirket direktörlüğü mesuliyet gerektiren bir görevdir. Bir direktörün bir şirketin yasal vecibelerinin ye-rine getirildiğine dair bilgisi olması gerekir ve bunun için de gerekli denetim mekanizmalarını kurmalıdır. Bu durumda, kamu yararı için ve bir kamu düzeni kurulması ve korunması gayesi ile İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31'inci maddesinde direktörlere getir-ilen sorumluluk koşulunun, Anayasa'nın 1. maddesine aykırılığından bahsedilmesi mümkün değildir. İhtiyat Sandığı Yasası madde 31, Anayasa'nın 1. maddesine aykırı değildir.

Havale Edenin 2. iddiası, Anayasa'nın 8. maddesine, yani eşitlik ilkesine aykırı-lık bulunduğu doğrultusundadır. Sosyal Sigortalar Yasası altında tüzel kişi direktörlerine şahsi sorumluluk verilmemişken, İhtiyat Sandığı Yasası altında direktörlere ise şahsi sorumluluk atfedilmesinin eşitsizlik yarattığı iddia edilmektedir.Devlet orga-nları ve idari makamlar bütün işlemlerde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları ve Sosyal Sigortalar Kurumu bir sosyal güvenlik kurumu olduğu halde, bu kurumdaki direktörlere şahsi sorumluluk verilmezken, İhtiyat Sandığı- Yasası altında direktörlere sorumluluk verilmesinin eşitlik ilkesini ihlal ettiği iddia edilmektedir.

Anayasa'nın 8.maddesinde yer alan eşitlik ilkesi, hukuk devleti kavramının temel taşıdır. Anayasa'nın 8. maddesi, yasama organına, yasama yetkisini kul-lanırken eşitlik ilkesine uygun yasa yapma yükümlülüğünü getirmektedir. Dolayısıyla, yasalarda kişiler arasında eşitlik sağlanmalı, yasalar ile yaratılan hak ve ödevlerde, yarar ve yükümlülüklerde eşitlik sağlanmalı ve ayrıcalık yaratılmamalıdır. Bir kanun-da aynı hükmün bir kişi için bir şekilde, diğer bir kişi için başka bir şekilde uygulanmasının öngörülmesi söz konusu olamaz. Ancak kanunların her durumda her kişi için aynı olması mümkün değildir. Yasalar kişilerin veya durumların bazı özellikleri nedeni -ile benzerlikleri veya farklılıkları üzerinde kurulmaktadır. Herkesin, hiçbir ayrım gözetilmeden, Anayasa ve yasalar önünde eşit olması gerektiği kabul edilmekle birlikte, kural herkese eşit şekilde davranılması değil, yalnızca aynı veya benzer durumlarda -bulunanlara eşit davranılmasını gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesi nisbi eşitlik prensibini benimsemekte ve aynı hukuki durumda bulunan kişilerin aynı işleme tabi tutulmasını, farklı konumda olanlara farklı kurallar uygulanmasını kabul etmektedir. Aynı du-rumda olanlar için ayrı düzenleme eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmakla birlikte, ayrı hukuksal durumların, ayrı kurallara bağlı tutulması halinde, eşitlik ilkesinin çiğnenmediği kabul edilmektedir. Bir yasa ile aynı durumda olanlar için farklı uygulama -getirilmesi halinde, bu farklı uygulama sadece haklı nedene dayandığı takdirde, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı kabul edilmektedir.

Sosyal Sigortalar Yasası ve İhtiyat Sandığı Yasası, sosyal devlet yaratılması maksadı ile yürürlüğe konmu-ş, ancak ödenmeyen yatırımlar ile ilgili farklı düzenleme içeren, iki ayrı yasa konumundadırlar. Ayrı hukuki durumları düzenleyen yasalarda, farklı kuralların yer alması doğaldır.Anayasal eşitlik ilkesi açısından dikkat edilmesi gerekli husus, aynı konum-da bulunan kişilere yapılan uygulamadır. Aynı durumda olan kişilere farklı uygulama getirilmemelidir.

Huzurumuzdaki Yasa, anayasal eşitlik ilkesi açısından incelendiği zaman, İhtiyat Sandığı Yasası'nın İhtiyat Sandığına ödeme yapma mükellefiyeti altında -bulunan tüm tüzel kişilere aynı kuralları uygulamakta olduğu, bu durumda bu Yasada aynı konumda olan kişiler arasında farklı bir uygulama bulunmadığı, Havale Edenin farklı uygulama bulunduğu için eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü Sosyal Sig-ortalar Yasası da incelendiğinde, bu Yasaya tabi olan tüzel kişilere de Yasa kurallarının aynı şekilde uygulandığı ve yine aynı konumda olan tüzel kişiler arasında farklı uygulama yapılmadığı açıkça ortadadır.

Anayasa Mahkemesine havale edilen İhtiyat Sa-ndığı Yasası'nda yer alan kurallar ile havale konusu olmayan Sosyal Sigortalar Yasası'nda farklı kuralların yer alması, aynı konumda kişilere farklı uygulama yapıldığını göstermekten uzaktır. İhtiyat Sandığı Yasası'nda yer alan tüm kurallar bu Yasaya tabi -tüm tüzel kişilere aynı şekilde uygulanmakta, Sosyal Sigortalar Yasası içerisinde yer alan kurallar da bu Yasaya tabi tüm tüzel kişilere aynı şekilde uygulanmaktadır. Aynı konumda olan kişilere, yani tüzel kişilerin direktörlerine, farklı yasalarda farklı -uygulama getirilmesi Anayasal eşitlik ilkesi altında tezekkür edilecek bir konu değildir.

İhtiyat Sandığı Yasası bu Yasaya tabi olan tüzel kişiler arasında farklı bir uygulama getirmemekte, bu Yasa, Yasayı uygulamakla mükellef olan şirketler arasında eşit-sizlik yaratmamaktadır. Sosyal Sigortalar Yasası da İhtiyat Sandığı Yasası gibi, Yasaya tabi tüzel kişilerin direktörleri arasında farklı bir uygulama getirmemektedir.

Eşit muamele ilkesi, kötüde eşitliği sağlamaya değil, iyide eşitliği sağlamaya hizmet -etmelidir. Eşitlik ilkesi, eşit durumdaki kişilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemekte, eşitlik ilkesi hakların sınırlandırılmasına değil tesisine veya korunmasına hizmet etmektedir (Bak: Yargıtay 9.HD, E 2009/25544 K 2009/20096, 7.7.09).

Bu koşulla-rda, 16/1976 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nda direktörlere şahsi sorumluluk atfedilmediği halde, 34/1993 sayılı havale konusu İhtiyat Sandığı Yasası'nda direktörlere şahsi sorumluluk atfedilmesinin, eşitlik ilkesini ihlal etmediği kabul edilmelidir. -

Anayasa'nın 8. maddesine aykırılık bulunduğu iddiası reddedilir.

VII. SONUÇ:

34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın 31. maddesinin Anayasa'nın 1. ve 8. maddelerine aykırı olmadığına oy birliği ile karar verilir.

Dosyanın derhal Lefkoşa Kaza Ma-hkemesine iade edilmesine direktif verilir.



Narin Ferdi ŞefikAhmet Kalkan
Başkan Yargıç




Gülden Çiftçioğlu Tanju Öncül Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç


-
28 Aralık 2017













12










Full & Egal Universal Law Academy