Anayasa Mahkemesi Numara 4/2006 Dava No 1/2007 Karar Tarihi 08.03.2007
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 4/2006 Dava No 1/2007 Karar Tarihi 08.03.2007
Numara: 4/2006
Dava No: 1/2007
Taraflar: Şekerbank (Kıbrıs) Ltd. ile Hüseyin Mercan
Konu: FAİZ - 41/2001 Sayılı Yasanın 11(5) ve 24. Maddeleri
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 08.03.2007

-D. 1/2007 Anayasa Mahkemesi 4/2006
(Lefkoşa Dava No: 3146/2001)

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Başkan, Mustafa H. Özkök, Seyit- A. Bensen, Necmettin Bostancı, Talat D. Refiker.
Anayasanın 148. maddesi hakkında.

İstinaf Eden: Şekerbank (Kıbrıs) Ltd. Lefkoşa
(Davacı)
- ile -
Aleyhine İstinaf Edilen: Hüseyin Mercan, Du-mlupınar
(Davalı No.1)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden Davacı namına: Avukat Gülsün Yücel ve Av. Ayşe Seyitoğlu
Aleyhine istinaf edilen Davalı No: 1 namına: Avukat Hasan Esendağlı
Amicus- Curiae olarak Başsavcılığı temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Müjgan Irkad.


------------------------


K A R A R


KONU: 23.11.2001 tarihinde, Resmi Gazete'nin Ek I'inde sayfa 262-284'de yayımlanarak o tarihte yürürlüğe giren 41/2001 sayılı KKTC Merk-ez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasaya aykırı olup olmadığı. İlaveten 24.12.2001 tarihli 136 sayılı Resmi Gazete'nin Ek III'ünde sayfa 2338'de yayımlanan 469 sayılı Merkez Bankası Yönetim Kurulu kararının Anayasaya aykırı olup olmadığı.
-
I. OLAY:

Şeker Bank (Kıbrıs) Ltd. olan Davacılar 24.5.2001 tarihinde Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 3146/2001 sayılı bir dava ikame ederek Davalının Ekim 1997'de kendilerinden 125 Milyon borçlandığını, bu borcun ilk talepte ödenmesi gerektiğini ve her s-ene, senede 4 defa Mart, Haziran, Eylül ve Aralık sonları kapitalize edilmek üzere %127 oranında faiz taşıdığını, borcun vacibüleda olup ödenmediğini iddia ederek Davalı aleyhine 4 milyar, 89 milyon, 585 bin TL 738 kuruş için hüküm talep edip 27.4.2001 tar-ihi itibarı ile bu rakam üzerinden ve yine ödenene kadar ve yine senede 4 defa kapitalize edilmek üzere senevi %127 faiz ve dava masrafları için hüküm talep etti. Lefkoşa Kaza Mahkemesi, Davacının borçlandığı ana paranın 5 katından fazla bir miktar ödemey-e yükümlü olmadığını kabul ederek Davacılar leyhine ve Davalı aleyhine 425 Milyon ve yasal faiz için hüküm verdi. Davacılar bu kararı istinaf edip, borç tarihinde faizin, borçlanılan miktarın 4 katı ile sınırlı olduğunu kabul ettikten sonra dava tarihind-e yürürlükte olan mevzuat mucibince borç miktarının faiz yolu ile 10 katı için hüküm alabileceklerini iddia edip alt Mahkemenin böyle yapmamakla hata ettiğini iddia etti. İstinafın görüşülmesi esnasında yürürlükte olan mevzuatın Anayasanın 1, 4, 78 ve 89'-uncu maddeleri ile 58, 65 maddelerine aykırı olduğu borçlu Davalı tarafından iddia edildiğinden ve bu iddianın istinafın görüşülmesine etken olduğu görüşü İstinaf Mahkemesince benimsendiğinden konu Anayasa Mahkemesine havale edildi.


II. İDDİALARIN GEREKÇ-ELERİ:
Tarafların iddialarının gerekçeleri şöyledir:

Davacıların iddialarının gerekçeleri:
Ülkedeki faiz oranlarının yasa ile düzenlenmesine anayasal bir zorunluluk yoktur. Meclisin bu görevi uygun görmesi halinde Merkez Bankası İdare Meclisi -gibi bir kuruma yasa ile devredebilir. Merkez Bankası yalnız borçlarla ilgili faiz oranlarını düzenlemekle kalmayıp alacak mevduatlara da faiz düzenlemesi yapıp bir denge sağlanmıştır. Bu kurul uzmanlardan oluşmaktadır. Bu nedenle mevzuatın Anayasaya ay-kırılığı söz konusu değildir.

Davalıların iddialarının gerekçeleri:

Faiz oranları KKTC'de bugün 41/2001 sayılı Yasanın 11(5) ve 24. maddeleri mucibince Merkez Bankası İdare Meclisince düzenlenmektedir. Bu yasa ondan önce yürürlükte bulunan 35/87 sa-yılı Merkez Bankası Yasasını ilga etti. 35/87 sayılı Yasa da Merkez Bankası İdare Meclisine benzer bir yetki tanımakta idi. 35/87 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasası yürürlüğe girene kadar Kıbrıs'ta faiz oranları daima yasa ile düzenlenmiştir. Bir ülkede -yürürlükte olan faiz oranları vatandaşları ve ülke ekonomisini yakından ilgilendiren bir konudur. Faiz miktarını belirleme kararı, siyasi sorumluluk taşıyan Yasama Meclisi tarafından karara bağlanmalıdır. Anayasa KKTC'de yasa yapma yetkisini sadece Cumhu-riyet Meclisine tanımıştır. Cumhuriyet Meclisi sınırsız olarak bu yetkiyi bir başka organa devredemez. Sınırsız olarak devreder ise, bu keyfiyete açık olur ve bu meselede olduğu gibi Anayasaya aykırılık teşkil eder.

Amicus Curiae olarak Başsavcılığın gö-rüşü:

Başsavcılık Davacı Banka ile hemfikir olup yürürlükte olan mevzuatın Anayasaya uygun olduğu görüşünü savunup herhangi bir maddesine aykırılık teşkil etmediğini söylemiştir.


III. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:

Devletin Şekli ve Nitelikleri
-Madde 1
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.

Yasama Yetkisi
Madde 4
Yasama yetkisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı adına Cumhuriyet Meclisinindir.

Güçsüz-lerin Esenlendirilmesi
Madde 58
Devlet, sosyal ve ekonomik bakımdan güçsüz olanların esenlendirilmesi, kendilerine, ailelerine ve topluma yararlı duruma getirilmeleri için gerekli sosyal, ekonomik, mali ve diğer önlemleri alır.


Tüketicilerin Korunması
-Madde 65
Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı önlemleri alır. Tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirir.



Cumhuriyet Meclisinin Görev ve Yetkileri
Madde 78
Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri, yasa koymak, değiştirmek ve- kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; uluslararası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak; kalkınma planlarını onaylamak; gen-el ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.



Yasa ve Kararların Yapılması ile İlgili Genel Kural-lar
Madde 89
(1)Yasa ve karar önermeye, Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir.
Yasa ve karar tasarı ve önerilerinin Cumhuriyet Meclisinde görüşülme usul ve esasları
İçtüzükle düzenlenir.
(2) Yasa tasarı ve önerilerinin halkın bilgisine- nasıl sunulacağı İçtüzükle düzenlenir.



Anayasanın Yorumu
Madde 149
Anayasa Mahkemesi, bu anayasanın herhangi bir kuralını yorumlamak münhasır yetkisine sahiptir. Bunu yaparken Anayasa ile ilgili komite raporları ile Meclis tutanaklarından da yararla-nır.


IV. İLGİLİ YASA METİNLERİ:

1) 41/2001 sayılı Merkez Bankası Yasası madde 11(5) ve 24:

Madde 11 (5)


Yönetim11.Merkez Bankası Yönetim Kurulunun yetki ve görevleri şunlardır:Kurulunun
Yetki ve
Görevleri
(1)
............. (2)........-...... (3)............. (4)............. (5)Faiz oranlarına ilişkin 24'üncü maddede belirtilen hususları saptamak;............

Madde 24.

Faiz Oranları24. Merkez Bankası, her türlü Türk Lirası ve döviz mevduat kabulünde, bankalar ve -kredi vermek amacıyla kurulmuş diğer kuruluşların her türlü kredi işlemlerinde alınacak ve verilecek en yüksek faiz oranları ile sağlanacak öteki menfaatlerin ve tahsil edilecek masrafların mahiyetini ve en yüksek oranlarını ve mevduatta vade müddetlerini -ve faizlerin kısmen veya tamamen serbest bırakılmasını ve yürürlük zamanlarını saptamaya yetkilidir. Bu hususlar Merkez Bankasının alacağı kararların Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer. Belirlenecek faiz oranları ve faiz oranl-arı ile ilgili diğer hususlar Bankalar dışındaki tüm borç-alacak ilişkilerinde de geçerlidir.


2) 469 karar sayılı ve 22 Aralık 2001 tarihli Merkez Bankası Yönetim Kurulu kararı:

Karar Sayısı: 469
41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Ya-sası'nın 24'üncü maddesinin
verdiği yetkiye istinaden, KKTC Merkez Bankası Yönetim Kurulu
aşağıdaki kararı almıştır.

Bankaların vermiş oldukları kredilere uygulanacak faiz birikimi
olarak dava yolu ile tahsil edilecek miktar iç-in öngörülmüş olan Türk
Lirası kredileri faizin ödendiği anapara, borç veya mükellefiyet
miktarının 10 (on) katından, döviz kredileri için 3 (üç) katından fazla
olamaz hükmü yürürlükten kaldırılır.

2) Bu kararın Res-mi Gazete'de yayımlandığı tarihten başlayarak,
16 Mayıs 2000 tarih ve 57 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan KKTC
Merkez Bankası Yönetim Kurulu'nun 28 Nisan 2000 tarih ve 447-448
sayılı kararlarının C bendi 3. fıkraları yürürlükten kal-dırılır.

3) Bu karar Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren
yürürlüğe girer."


V. İNCELEME:


Bu havalenin kökeninde yatan olguları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

Davacı Banka, 24.5.2001 -tarihinde Davalılar aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dosyaladığı bir dava ile özetle, Davacıların Şirketler Mukayyitliğinde kayıtlı ve bankacılıkla iştigal eden bir şirket olduğunu, Davalı 1'in esas borçlu Davalı 2 ve 3'ün kefil sıfatı ile Davacılardan E-kim 1997'de 125.000.000TL borçlandığını, bu borcun ilk talepte ödenmesi gerektiğini ve her sene, senede 4 defa Mart, Haziran, Eylül ve Aralık sonları kapitalize edilmek üzere % 127 oranında faiz taşıdığını, borcun vacibüleda olduğunu, ödenmediğini ve 27.4.-2001 tarihi itibarı ile 4 milyar 89 milyon 595 bin 738TL'ye baliğ olduğunu iddia ederek Davalılar aleyhine müştereken ve münferiden bu rakam için hüküm talep ettikten sonra Talep Takririnin "prayer" kısmı ile 27.4.2001 tarihinden itibaren bir tamam ödeninc-eye kadar ve yine senede 4 defa kapitalize olmak üzere senevi % 127 faiz ödemeleri için emir ve dava masrafları için de hüküm talep etti. Davalı No.1 mezkûr davaya 15.5.2002 tarihinde bir Müdafaa Takriri dosyalamış ve inter alia, dava konusu borca tuta 29-.5.2000 tarihinde 100.000.000TL, 15.8.2000 tarihinde 100.000.000TL olmak üzere cem'an 200.000.000TL ödeme yaptığını, senetli borcun 5 katından fazla bir miktarı ödeme yükümlülüğü olmadığını, dava tarihine kadar 200.000.000TL ödemiş olduğu cihetle her halük-ârda (625.000.000 - 200.000.000TL) borcunun 425.000.000TL'yi aşamayacağını iddia etti. Dava karara bağlanmadan önce Davacı, Kaza Mahkemesinde, muayyen bir safhada Davalı 2 ve 3 aleyhine olan davasını geri çekmiş, ve neticede dava, Lefkoşa Kaza Mahkemesind-e dinlenerek Davacı leyhine ve Davalı 1 aleyhine 18.12.2002 tarihinde 625.000.000TL için hüküm verilmiştir. Mezkur hükümlü borç yasal faiz taşımaktadır.

Davayı karara bağlayan Lefkoşa Kaza Mahkemesi kararında, 35/87 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasa-sının, inter alia, bu bankanın Yönetim Kuruluna KKTC'de faaliyet gösteren bankalara verdikleri borçlar için alabilecekleri faiz oranlarını saptama yetkisi verdiğini, buna göre bu banka idare meclisinin 22.5.1991 tarihinde aldığı ve 23.5.1991 tarihinde Resm-i Gazete'nin Ek III'ünde sayfa 726 ve 727'de yayımlanan 279 sayılı Amme Enstrümanı tahtında, kararın C(4) maddesi mucibince "borç ve mükellefiyetler için faiz birikimi olarak dava yolu ile tahsil edilecek miktar, faizin ödendiği ana para borç veye mükellef-iyet miktarının 4 katından fazla olamaz" hükmünü getirdiğini, bu mevzuatın bilahare değişmesine rağmen borçlanma ve senet tarihinde bu mevzuatın yürürlükte olduğunu, dolayısıyla Davacıların, Davalı 1 aleyhine borcun 4 kat fazlası olan 625.000.000TL için hü-küm alabileceğini kabul ederek bu rakam için Davacı leyhine ve Davalı 1 aleyhine hüküm vermiştir. Alt Mahkeme kararının 5'inci sayfasında ilaveten "Davalı 1'in yapmış olduğu 200.000.000TL ödemeyi senet gereğince yapılacak her ödemenin öncelikle faizlere -mahsup edileceği taraflarca kabul edildiği cihetle hesaba katmamanın uygun olacağı kanaatindeyim" demiş ve bu doğrultuda davayı karara bağlamıştır.

Kendini bu karardan mağdur hisseden Davacı Hükümlü Alacaklı Banka, 17.1.2003 tarihinde sözü edilen k-arar aleyhine istinaf etmiştir. Davacı Bankanın iddiasına göre, borç tarihi olan 1997'de yürürlükte olan, faizin ana parayı 4 katından fazla aşamaz hükmünü, alt Mahkemenin bu davaya uygulamaması ve dava tarihinde yürürlükte bulunan, yine Merkez Bankası İd-are Meclisinin 28.4.2000 tarihinde aldığı, Resmi Gazete'nin Ek III'ünde 16.5.2000 tarihinde yayımlanan 447 numaralı karar uygulanmalı idi ki bu kararın B(3) maddesi "borç ve mükellefiyetler için faiz birikimi olarak dava yolu ile tahsil edilecek miktar fai-zin ödendiği para borç veya mükellefiyet miktarının 10 katından fazla olamaz" hükmünü içermektedir. Bir başka deyişle Davacı banka, istinaf ederek faiz yolu ile Davalı'ya verdiği borç miktarının (ana paranın) 10 katını almayı talep etmektedir.

İs-tinaf, Yüksek Mahkemenin 5.1.2005 tarihli oturumunda ele alınmış, bu oturumda Davacı Hükümlü Alacaklı İstinaf Edenin avukatı Mahkemeye hitabesini yaptıktan sonra, İstinaf Mahkemesinde avukat tarafından temsil edilmeyen Davalı 1 Hükümlü Borçlu söz almış ve -özetle Davacı İstinaf Eden Bankanın avukatının iddialarının "Anayasaya aykırı olduğunu, dinimize aykırı olduğunu ve üstelik günah" olduğunu iddia etmiştir. 5.1.2005 tarihli oturumda İstinaf Eden Davacı Bankanın avukatına konunun Anayasa Mahkemesine havale-si ile ilgili görüşü sorulduğunda, o da, uygulamakla yükümlü olduğumuz Anayasanın 148. maddesi mucibince konunun ciddi olduğunu, aynı veya benzeri bir konuda daha önce karar verilmemiş olduğunu, istinafın karara bağlanmasında iddianın etken olduğunu, ve ko-nunun Anayasa Mahkemesine havalesinin yerinde olduğunu söylemiştir. Bu durumda istinafı 5.1.2005 tarihinde gören İstinaf Mahkemesi, istinafı bilâmüddet tehir etmiş ve konunun Anayasa Mahkemesine havalesini oybirliği ile uygun görmüştür. 23.6.2005 tarihin-de, Anayasa Mahkemesi, 5.1.2005 tarihinde kendine yapılan havaleyi ele aldığında, avukat tarafından temsil edilmeyen Hükümlü Borçlu Davalı, Anayasaya aykırılık iddiaları üzerinde ısrarlı olmadığını, beyan etmiştir. Hükümlü Alacaklı Bankayı temsil eden avu-kat ile Amicus Curiae olarak Mahkemede Savcılığı temsil eden Savcı da bu beyana itirazları olmadığından Anayasa Mahkemesi ilgili mevzuatın Anayasaya aykırılık konusunu tezekkür etmemiş ve dosyayı yeniden istinafı gören İstinaf Mahkemesine iade etmiştir. İ-stinaf Mahkemesi, istinafı 5.4.2006 tarihinde tekrar ele aldığında Davalı Hükümlü Borçlu, İstinaf Mahkemesinde bu defa avukat tarafından temsil edilmiş, ve bugün yürürlükte olan mevzuatı oluşturan
41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24.
-maddelerinin Anayasanın 1,4,78, ve 89'uncu maddelerine,
24.12.2001 tarihli 136 sayılı Resmi Gazete Ek III sayfa 2338'de
yayımlanan 469 sayılı Merkez Bankası Yönetim Kurulu kararının 1. paragrafının Anayasanın 1,58,65 ve 78. maddelerine aykırı olduğunu iler-i sürmüş, davayı gören İstinaf Mahkemesi de, Anayasaya aykırılığı ileri sürülen bu konuların istinafın karara bağlanmasında etkisi olabilen konular olduğunu ve buna benzer bir konuda Anayasa Mahkemesi daha önce bir karar vermediğini göz önünde bulundurarak- İstinaf Mahkemesi, Anayasanın 148(1) maddesi mucibince aşağıdaki soruları karara bağlanmak üzere, Anayasa Mahkemesine sunmuştur:
41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24.
maddelerinin Anayasanın 1,4,78,89'uncu maddelerine
24.12.2001 tarih-li 136 sayılı Resmi Gazete Ek III sayfa 2338'de
yayımlanan 469 sayılı Merkez Bankası Yönetim Kurulu kararının 1. paragrafının Anayasanın 1,58,65 ve 78. maddelerine aykırı olup olmadığını Anayasa Mahkemesine sormuş ve istinafın görüşülmesini de, sunulan ko-nular hakkında Anayasa Mahkemesi bir karar verinceye dek istinafın durmasını emretmiştir.

Anayasa Mahkemesi, kendine yapılan havaleyi 25.1.2007 tarihinde ele almış ve Davalı Hükümlü Borçlunun avukatının Anayasaya aykırılık konusundaki iddialarını d-inlemiş, akabinde Hükümlü Alacaklı Davacı Bankanın avukatının, Davalının iddialarının tam tersine, ilgili mevzuatın Anayasaya aykırılık teşkil etmediği hususundaki iddialarını dinlemiş ve bilâhare de Amicus Curiae olarak Başsavcılığı temsil eden Savcının g-örüşlerini almıştır. Anayasa Mahkemesinde havalenin görüşülmesi esnasında, Anayasa Mahkemesinde tam olarak olguların bilinmesi ve tablonun tamamlanması amacı ile taraflar Mahkemeye dosyada görülen ve evraklardan ibaret bazı belgeleri de alt Mahkemede duru-şma esnasında ibraz olunan belgelere ilaveten karşılıklı muvafakat çerçevesinde emare olarak ibraz etmişlerdir. Buna ilâveten Anayasa Mahkemesinin talebi üzerine havale dinlendikten sonra, karar verilmeden Mahkemeye yardımcı olması amacı ile Başsavcılıkt-an, Sayıştayın yapmasını talep ettiği bazı hesaplar da 29.1.2007 tarihinde, Mahkemeye dosyalamış ve suretleri de Başsavcılık tarafından tüm taraflara verilmiştir. Buna göre Davalı Hükümlü Borçlunun borcuna tuta davadan önce 30.5.2000 tarihinde yaptığı 10-0.000.000TL ve 16.8.2000'de yaptığı 100.000.000TL ödemede nazarı itibare alınır ve istinaf konusu davada uygulanacak mevzuat, yani faizin, bugünkü mevzuat mucibince tamamen serbest olması, bir başka deyişle 10 kat ile sınırlı olmaması durumunda ve bir üst -sınırlamaya tabi tutulmadan ve senet tarihindeki faiz oranı yürürlükte olduğu kabul edilerek borcu hesaplanırsa, 31 Aralık 2006 tarihi itibarı ile 4 trilyon, 599 milyar, 475 milyon 853 bin, 408TL 12 kuruşa baliğ olur. Aynı tarih, yani 31.12.2006 tarihi i-tibarı ile yukarıda sözü edilen 200.000.000TL ödemenin alt Mahkemenin yaptığı gibi göz önünde bulundurulmaz ise, bir başka deyişle arada hiç ödeme yapılmamış gibi düşünüldüğünde borcu, bugün yürürlükte olan mevzuat tahtında yani bir üst sınıra tabi olmadan- ve yine senet tarihindeki faiz oranı kabul edilerek hesaplanırsa 4 trilyon, 920 milyar 382 milyon, 799 bin 117TL ve 07 kuruşa baliğ olur, İstinaf Eden Davacı Bankanın avukatının İstinaf Mahkemesine havaleden önce yaptığı iddia kabul olunur ve Kaza Mahkem-esinin kararı değiştirilir ise, yani faiz, ana paranın 10 katı ile sınırlı olduğu iddiası kabul olunur ve bu mevzuat dava konusu borca uygulanacak olur ise dava konusu borç 125.000.000TL olduğuna göre borç bunun 10 katı olan 1,250.000.000TL olur ve bununla- sınırlı olur.

Tarafların, duruşma esnasında Anayasa Mahkemesinde yaptıkları iddiaları aktarmadan ve bunları incelemeden önce tablonun tamamlanması amacı ile kararımızda bir hususa daha yer vermeyi uygun gördük. O da şudur ki; Hükümlü Alacaklı Dav-acı Bankanın avukatının duruşma esnasında Anayasa Mahkemesine söylediğine göre 1997 senesinde Davalıya dava konusu 125.000.000TL borç verildiğinde sözü edilen kişinin aynı bankada 200.000.000TL civarında vadeli mevduat (alacak) hesabı vardı ve 4.1.2007 tar-ihinde bu alacak miktarı da, geçen süre zarfında banka tarafından hesaba verilen yine alacak mürekkep faiz ile 1 milyar, 874 milyon 996 bin 842TL ve 22 kuruş'u baliğ olmuştur. Davacı banka bunu yaparken geçen süre zarfında değişik dönemlerde alacak faizi -%16 ile %80 arasında uyguladığını Mahkememize bildirmiştir. Bir başka deyişle faiz ile ilgili mürekkep faiz uygulamaları bankanın avukatının iddialarına göre sadece borçlu hesaplara değil alacak hesaplara da uygulanmıştır. Bu konuda herhangi bir yorum ya-pmadan kaçınarak şunu belirtmekle yetineceğiz ki iki hesap karşılaştırıldığında bankanın alacağı hesap ile (yani borçlu cari hesap ile) mevduat hesabı(yani vatandaşın alacağı hesap) arasında küçümsenmeyecek ve makul olduğu tartışma konusu olabilecek bir ra-kamsal fark göze çarpmaktadır.

Meselenin kökeninde yatan olguları yukarıdaki şekilde özetledikten sonra yürürlükte olan mevzuatın Anayasaya aykırılık teşkil edip etmediği hususunda tarafların iddialarını özetlemeyi ve bilâhare bunları Anayasaya ayk-ırılık açısından incelememiz gerekmektedir. Davalı Borçlunun avukatının iddialarına göre, bir ülkede yürürlükte olan faiz oranları vatandaşların ve ülkenin ekonomisini yakından ilgilendiren bir konudur. Faiz miktarını belirleme kararı siyasi sorumluluk t-aşıyan Yasama Meclisi tarafından karara bağlanmalıdır. Bu konuda Anayasanın 1,4,78,89'uncu maddeleri sarihtir. İlâveten Anayasanın 3(4) maddesi mucibince KKTC'de hiçbir organ, makam veya merci, kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamaz. Anayasa, -Merkez Bankasına faizleri sınırsız belirleme yetkisi vermemiştir. 35/87 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasası 26.6.1987 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanıp (Bak: Resmi Gazete Ek I, sayfa 66, tarih 26.6.87) yürürlüğe girene kadar Kıbrıs'ta faiz oranları Yasa il-e düzenlenmekte idi. (Bak: Fasıl 150 Interest Law). 35/87 sayılı Yasanın 58 (2) fıkrası, Fasıl 150 Faiz Yasasını ilga ederek yürürlükten kaldırdı ve 35/87 sayılı Yasanın 25 ve 11(5) maddeleri Merkez Bankasının Yönetim Kuruluna, diğer yetki ve görevleri -yanısıra KKTC'de faaliyet gösteren bankaların verdikleri borçlarda uygulanacak azami faiz oranlarını saptama yetkisi de verdi. Bu Yasanın verdiği bu yetkiye istinaden faiz oranları halen Merkez Bankası İdare Meclisince belirlenmektedir. Halen yürürlükte -olan 41/2001 sayılı yeni KKTC Merkez Bankası Yasası 23.11.2001 tarihinde Resmi Gazete'nin Ek I'inde sayfa 262-284'de yayımlanarak o tarihte, 63. madde mucibince yürürlüğe girmiş, ve 58. maddesi mucibince de 35/87 sayılı Yasayı ilga ederek yürürlükten kaldı-rırken, 35/87 sayılı Yasa altında yapılan tüzüklerin 41/2001 sayılı Yasaya aykırı olmayan hükümlerini yürürlükte bırakmıştır. Bu durumda bugün yürürlükte olan Yasa 41/2001 sayılı Yasadır ve faiz oranlarını da saptama yetkisi bu Yasanın 11(5) ve 24. maddel-eri mucibince Merkez Bankası İdare Meclisindedir. Merkez Bankası İdare Meclisinin yetkisi bu konuda halen yürürlükte olan mevzuata göre sınırsızdır. Davalı Hükümlü Borçlunun avukatının iddialarına göre Yasama Meclisi, Anayasa tarafından kendine verilen y-asama görev ve hakkını sınırsız olarak hiçbir makama devredemez.

35/87 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasası yürürlüğe girmeden borçlara uygulanacak faiz oranları Fasıl 150 Interest Law'a göre senevi azami %9 faiz yasa ile belirlenmiş iken 35/87 sayılı- Yasa, Fasıl 150 Faiz Yasasını ilga etmekle kalmamış Yasanın 25 ve 11(5) maddeleri ile borçlara uygulanacak faiz oranlarını saptama yetkisini bankanın İdare Meclisine sınırsız olarak tanımıştır. Sözü edilen Bankanın İdare Meclisi de 1991'de aldığı karar i-le KKTC'de Türk Lirası borç ve mükellefiyetler için faiz birikimi olarak dava yolu ile tahsil edilecek miktarı faizin ödendiği ana para borç ve mükellefiyet miktarının 4 katı ile sınırlamış, bilâhare 2000 senesinde aldığı karar ile 4 kat ile sınırlı olan b-u miktarı ilga ederek ve çoğaltarak 10 katına çıkarmış akabinde de 2001 senesinde aldığı karar ile 10 kat sınırlamasını da ilga ederek faizi Türk Lirası borçlar veya krediler için tamamen serbest bırakmıştır. Davalı Hükümlü Borçlunun avukatının iddiasına -göre 2001 senesine kadar mevzuat ile borçluya tanınan ve borçluyu koruyan faiz sınırlaması var iken ortadan kaldırılmış ve tamamen serbest bırakılmıştır. Bu durumun hiçbir haklı yönü yoktur. Anayasamız mucibince Devlet güçsüzleri (madde 58) tüketicileri -(madde 65) korumakla yükümlüdür ve borç faizlerini tamamen serbest bırakmakla Anayasaya aykırı hareket edilmiştir.

Davacı Bankanın avukatı ise, Anayasa Mahkemesinde yaptığı hitabede bu görüşlere karşı çıkmış, faizin yasa ile düzenlenmesinin anayasa-l hüküm olmadığını, Meclisin bu görevi uygun görmesi halinde uzmanlardan oluşan bir kuruma devredilebileceğini, bu kurumun da yalnız borçlarla ilgili faizi düzenlemekle kalmayıp alacak mevduatlara da faiz düzenlemesi yaptığını bir denge sağladığını, Anayas-aya aykırılığın söz konusu olmadığını söylemiştir. Başsavcılığın görüşünü aktaran Savcı ise, büyük bir oranda Davacı Bankanın avukatı ile hemfikir olmuştur.

Yukarıdaki iddiaları, İstinaf Mahkemesinin bize sunduğu havaleyi karara bağlamak için An-ayasa çerçevesinde tüm mevzuat ve ilgili içtihatları göz önünde bulundurarak karara bağlamak görevimizdir. Bunu yaparken tarihsel olarak koloni devrinden bugüne kadar faiz oranları ile ilgili mevzuata göz atmakta ve bunu da bilmekte fayda vardır. 1878 ö-ncesi Osmanlı devrinde ticari anlaşmalar hariç faiz, mahkemeler tarafından normal borçlarda verilmezdi. Mesela 1910'da Constantino Dıanello v The King's Advocate davasında zamanın İngiliz Başhakimi Tyser aynen şöyle dedi:
"Clearly under Turkish Law-, or general principles, no interest is
payable. Interest was denounced by the Prophet as a sin and I
believe I am right in saying that in the administration of Estate in
the Sher' Court, interest is never allowed." (Bak: C.L.R- vol 9,
page 88 at page 91)


Bu kararın hazırlanması sırasında yaptığımız çalışmada faiz ile ilgili geçen süre -zarfında ülkemizde ilk düzenlemenin 1882 yılında 7 numaralı Yasa ile yapıldığı görülmektedir. Sözü edilen ve 6.6.1882 tarihini taşıyan bu Yasa aynen aşağıdaki şekilde kaleme alınmıştır:

"WHEREAS it is expedient to reduce the rate of interest
- recoverable by law on debts and obligations:

Be it therefore enacted:-

The interest recoverable by law on all debts and obligations
shall be computed at the rate of 9 per centum per annum, except when
it is otherwise provide-d by express contract between the parties.

This Law shall not apply to debts or obligations contracted
before the passing hereof, (1) and nothing herein contained shall be
deemed to give validity to any contract whereby a higher rate of
- interest is receivable in respect of any debt or obligation than might
legally have been received if this Law had not been passed.

This Law may be cited as the In-terest Law, 1882."
(1) Passed on 25th May, 1882.


Bilahare 1919 yılında 18 sayılı ve "Dealings between Merchants and Farmers Law, 1919" yürürlüğe girdi. Bu Yasanın 6. maddesi aynen şö-yle idi:

"6. Where proceedings are taken in any Court by a merchant for the recovery of any money lent or advanced to a farmer, or for the enforcement of any agreement or security in respect of money lent or advanced, and there is evidence which satisfies- the Court that the interest charged in respect of the sum actually lent or advanced is excessive, or that the amounts charged for expenses, enquiries, fines, bonus, premium, renewals or any other charges, are excessive, or that the transaction is in any -respect harsh and unconscionable, the Court may re-open the transaction and take an account between the merchant and the farmer, and may, notwithstanding any account stated, or bond, or mortgage, or any agreement purporting to create an obligation, relieve- the farmer of payment of any sum in excess of the sum adjudged by the Court to be fairly due, and if any excess over such sum has been paid or allowed on account by the farmer, may order the merchant to repay it, and may set aside, or revise, or alter, an-y security given or agreement made in respect of money lent or advanced by the merchant, and if the merchant has parted with the security may order him to indemnify the farmer in respect thereof. Any Court in which proceedings might be taken for the recov-ery of money lent or advanced by a merchant to a farmer shall have, and may at the instance of the farmer exercise like powers as may be exercised under this section where proceedings are taken by the merchant for the recovery of the money lent or advanced-, and the Court shall have power, notwithstanding any agreement to the contrary, to entertain an application by the farmer notwithstanding that the time for repayment of the money lent or advanced may not have arrived."

Aynı tarihte yani 29.4.191-9 tarihinde 17 sayılı ve "Usury (Farmers) Law, 1919" da yürürlüğe girdi. 17 sayılı 1919 yılında yürürlüğe giren bu Yasanın 5. maddesi 18 sayılı yukarıda alıntısı yapılan Yasanın 6. maddesine benzer bir hüküm içermekte idi, ancak 18 sayılı Yasanın 6. mad-desi

"Where proceedings are taken in any court by a merchant for the
recovery of any money lent or advanced to a farmer.................."


diye başlarken 1919 senesinde 17 sayılı Yasa 5. maddesi ile


"Where proceedings are taken- in any court by a lender for the
recovery of any money lent or advanced to a farmer..........."


şeklinde kaleme alınmıştır. Bir başka deyişle 17 sayılı Yasa'nın kapsamı daha geniştir, tüccarlar ile çiftçilerin borç münasebetlerini düzenlemekle- sınırlı değildir. 17 saylı Yasanın 3 ve 4. maddeleri de aynen şöyledir:
"3. The interest on loans made to farmers shall not exceed 12 per
cent per annum.

4. No interest shall become payable on interest due on any loan
- to a farmer until one year after such interest has become due."


Tablonun tamamlanması için burada belirtilmelidir ki bu 18/1919 sayılı Yasanın esas gayesi, çiftçi, meyve yetiştiricisi ve çobanları korumaktı. Yasa'daki 'farmer' sözcüğünün t-efsirinden bu sarihtir ancak, 17/1919 sayılı Yasa ile bu kapsam genişletildi, ve sadece tüccar tarafından çiftçiye verilen borç münasebetini düzenlemekle kalmayıp, yasa, tüccarlara ilaveten çiftçiye kredi veren herkese şamil oldu üstelik Mahkemelere geniş -yetkiler tanındı. Mesela, bir çiftçiye, kredi veya borç alırken taraflar arasında faiz oranı ile ilgili var olan bir anlaşma veya rakamı "insafsız" (unconscionable) veya aşırı faiz (excessive) iddiası ile Mahkemeye müracat hakkı tanıdı, ve Mahkemeye, bu i-ddiayı kabul etmesi halinde faiz oranını düşürme veya ona müdahale hakkı verildi. İlaveten borçlunun (çiftçinin) alacaklıya "aşırı" oranda faiz ödemiş olduğu durumlarda, Mahkemenin (çiftçiden) borçludan tahsil edilen "aşırı" miktar faizi borçluya geri öde-nmesini emretme yetkisi de bahşolundu.

Bilâhare 1944 yılında 37 sayılı ve yukarıda sözü edilen 1882 yılında yapılan Faiz Yasasını ilga eden Yasa yürürlüğe girdi. Sözü edilen bu Yasanın 1,2,3 ve 4. maddeleri aynen şöyledir:

"1. This Law may- be cited as the Interest Law, 1944.

2. The rate of interest on any debt or obligation contracted after the
16th day of November, 1944, shall not exceed nine per centum per
annum and no interst at a greater rate shall be recovered on an-y such
debt or obligation.

3. The amount which may be recovered as interest on any debt or
obligation shall in no case exceed in the aggregate the amount of the
principal debt or obligation in respect of which such interest is
- payable.

The Interest Law, 1882, is hereby repealed."


Bu yasanın, kapsamı daha da genişti; yalnız çiftçileri korumakla kalmayıp Kıbrıs'taki tüm faiz ile para borçlanma münasebetlerini düzenleyip, faizin senevi %9'u geçemeyeceği ve faizin ana par-ayı geçemeyeceği hükümlerini getirdi.

Yukarıda alıntısı yapılan ve 1944 yılında yürürlüğe giren 37 sayılı Yasa 1945 yılında 17 sayılı Yasa ile tadil oldu. Bu Yasanın ilk 3 maddeleri de aynen şöyledir:

"1. This Law may be cited as the Inte-rest (Amendment) Law, 1945,
and shall be read as one with the Interest Law, 1944, (hereinafter
referred to as "the principal Law"), and the principal Law and this
Law may together be cited as the Interest Laws, 1944 and 1945.
2. Sec-tion 3 of the principal Law is hereby repealed and the following section substituted therefor:-

3. (1) The amount which may be recovered by action as
arrears of interest on any debt or obligation shall not exceed
the amou-nt of the principal debt or obligation in respect of
which such interest is payable.

(2) For the purposes of this section, any proceedings taken
under the provisions of the Sale of Mortgaged Property Laws,
1890 and 1944,- or any law amending or substituted for the
same, shall be deemed to be an action."


1957 yılında ise 25/57 sayılı Yasa ile bilahare tadil olunan 3/57 sayılı Moneylenders Law 1957 yürürlüğe girdi ve faizcilik yapan kişileri kayıt altına al-ıp yasanın 14. maddesi ile yukarıda alıntısı yapılan 17/1919 ve 18/1919 sayılı yasaların Mahkemelere verdiği, bir anlaşmadaki faize müdahale edip inter alia, faizi aşağı çekme yetkisi de verdiği gibi, yetki de verdi. Ancak sözü edilen yasa 2(c) maddesi il-e bona fide bankacılık ile iştigal eden bankaları kapsam dışında tuttu. Moneylenders Law 1957'nin 22(2) maddesi aynen şöyledir:

"The provisions of this law shall be in addition to, and not in derogation
of, the provisions of the De-alings between Merchants and Farmers
Law and the provisions of the Interest Law." Sözü edilen Yasa 22(1)
maddesi ile de Usury (Farmers) Law'u da ilga etti.

Durum bu merkezde iken, Faiz Yasası 1950 yılında yürürlüğe giren Fasıl -194 Interest Law ile aynen aşağıda gösterildiği şekilde tekrar kaleme alındı. Bu Yasanın ilk 3 maddesi de aynen şöyledir:

"1. This Law may be cited as the Interest Law.
2. The rate of interest on any debt or obligation contracted after th-e
16th day of November, 1944, shall not exceed nine per centum per
annum and no interest at a greater rate shall be recovered on any
such debt or obligation.

3. (1) The amount which may be recovered by action as arrears of
- interest on any debt or obligation shall not exceed the amount of
the principal debt or obligation in respect of which such interest
is payable.


(2) For the purposes of this section, any proceedings taken
under- the provisions of the Sale of Mortgaged Property Law, or
any Law amending or substituted for the same, shall be deemed
to be an action."


Yukarıda alıntısı yapılan Fasıl 194'ün içeriği hiçbir değişikliğe uğramadan 1959 Laws of Cyp-rus serisinde Fasıl 150 Faiz Yasası olarak kendini korudu ve KKTC'de 1987 yılında 35 sayılı Yasa ile ilga edilene kadar yürürlükte kaldı. Bu havalenin görüşülmesi esnasında taraf avukatlarının ve Savcının Mahkemeye aktardığı bilgiye göre Fasıl 150 Faiz Ya-sası Güney Kıbrıs'ta halen yürürlüktedir. Buna göre Güney Kıbrıs'ta halen senelik faiz oranı %9'u geçemez ve dava yolu ile talep edilen faiz miktarı da ana parayı geçemez.
(Bak: The Turkish Bank of Nicosia Ltd. V 1. Mehmet Muharrem Sıtkı 2. Muharrem Sıtkı- (1972 J.S.C.C. part 9, page 1189) Yine kararın hazırlanması esnasında yaptığımız çalışmada müşahade ettik ki 1919 yılında yürürlüğe giren 18 sayılı Dealings between Merchants and Farmers Law 1959 Laws of Cyprus serisinde Fasıl 132 olarak kendini korudu v-e halen de ilga olmadı ve yürürlüktedir. 1957'de yapılan Moneylenders Law ise 1960 Kıbrıs Kanunları serisinde Fasıl 142 olarak kendini korudu ancak 72/62 sayılı yasa ile 1960 Cumhuriyetinin ilanından sonra ilga edilmesi düşünüldüğü halde, kesin ilga edili-p edilmediği bizce meçhuldur. Konuya şamil 72/62 sayılı Yasanın 21'inci maddesi aynen şöyledir:

"Bu Kanun, Cumhuriyet Resmi Gazetesinde ilan suretiyle Bakanlar
Kurulunca tespit edilen bir tarihte yürürlüğe girer, ve bunun
üzerine Faizciler Kanunu, -1959, Tashih Edilmiş Kıbrıs Kanunları
Nüshasından kaldırılır."


Yasa, 1 Kasım 1962 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmış olmasına rağmen, yürürlüğe girmesi için yasanın öngördüğü Bakanlar Kurulu Kararının varlığını tespit edemedik.

İstinaf Mah-kemesi tarafından faiz ile ilgili bu Mahkemeye sorulan sualin yanıtlanması için halen KKTC'de yürürlükte olan 41/2001 sayılı Yasanın 24. maddesi ile ona istinaden KKTC Merkez Bankası Yönetim Kurulunun aldığı 469 karar sayılı, 22.12.2001 tarihli, karar ve y-asanın ilgili maddelerine de bu aşamada kararımızda verbatim yer vermeyi uygun gördük. 41/2001 sayılı Yasanın 24. maddesi aynen şöyledir:
"24. Merkez Bankası, her türlü Türk Lirası ve döviz mevduat
kabulünde, bankalar ve kredi vermek amacı-yla kurulmuş diğer
kuruluşların her türlü kredi işlemlerinde alınacak ve verilecek
en yüksek faiz oranları ile sağlanacak öteki menfaatlerin ve tahsil
masrafların mahiyetini ve en yüksek oranlarını ve mevduatta vade
müd-detlerini ve faizlerin kısmen veya tamamen serbest bırakılmasını
ve yürürlük zamanlarını saptamaya yetkilidir. Bu hususlar Merkez
Bankasının alacağı kararların Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten
başlayarak yürürlüğe girer. B-elirlenecek faiz oranları ve faiz oranları
ile ilgili diğer hususlar Bankalar dışındaki tüm borç-alacak ilişkilerinde
de geçerlidir."


Buna istinaden KKTC Merkez bankası Yönetim Kurulunun aldığı ve halen yürürlükte olan 469 sayılı- 22.12.2001 tarihli Yönetim Kurulu kararı da aynen şöyledir:

"Karar Tarihi: 22 Aralık, 2001
Karar Sayısı: 469
41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasası'nın 24'üncü maddesinin
verdiği yetkiye istinaden, KKTC Merkez Bankası- Yönetim Kurulu
aşağıdaki kararı almıştır.
Bankaların vermiş oldukları kredilere uygulanacak faiz birikimi
olarak dava yolu ile tahsil edilecek miktar için öngörülmüş olan Türk
Lirası kredileri faizin ödendiği anapara, borç vey-a mükellefiyet
miktarının 10 (on) katından, döviz kredileri için 3 (üç) katından fazla
olamaz hükmü yürürlükten kaldırılır.

2) Bu kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten başlayarak,
16 Mayıs 2000 tarih ve 57- sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan KKTC
Merkez Bankası Yönetim Kurulu'nun 28 Nisan 2000 tarih ve 447-448
sayılı kararlarının C bendi 3. fıkraları yürürlükten kaldırılır.

3) Bu karar Resmi Gazete'de yayımlandığı ta-rihten itibaren
yürürlüğe girer."


Bu safhada, daha ileri gitmeden şunu da belirtmek yerinde olur ki yukarıda faiz ile ilgili tarihsel gelişime göz atarken, hükümlerin taşıdığı faiz oranları ile ilgili düzenlemeler, konumuzu ilgilendirmediğ-inden incelenmemiştir. Aynı şey ipotekli mal satışlarını düzenleyen mevzuat için de söylenebilir.

Tarafların duruşma esnasında öne sürdüğü iddialar ile yukarıdaki tarihsel gelişimi de zihinde tutarak şimdi İstinaf Mahkemesinin, Anayasa Mahkemesi o-larak bize sunduğu sualleri cevaplamaya çalışalım. İlk olarak bize sunulan ilk suali, yani 41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasanın 1, 4 ,78, 89'uncu maddelerine aykırı olup olmadığını inceleyelim. Hemen görülmekt-edir ki yürürlükte olan ve borç faizlerine uygulanacak faizi serbest bırakan Merkez Bankası İdare Meclisi kararına dayanak teşkil eden 41/2001 sayılı Yasanın yukarıda alıntısı yapılan 24. maddesi ve bu kararın başında verilen 11(5) maddesidir. Bu madde Me-rkez Bankasının İdare Meclisine bu konuda sınırsız yetki tanımaktadır. Bu, iddia edildiği gibi Anayasamızın 1, 4, 78 ve 89'uncu maddelerine veya herhangi birine aykırılık teşkil eder mi? Sözü edilen ilgili Anayasa maddeleri de aynen şöyledir:

"Devletin- Şekli ve Nitelikleri
Madde 1
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve
hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.

Yasama Yetkisi
Madde 4
Yasama yetkisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı adına
- Cumhuriyet Meclisinindir.


Cumhuriyet Meclisinin Görev ve Yetkileri
Madde 78
Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri, yasa koymak, değiştirmek ve
kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bütçe ve kesin
he-sap yasa tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına ve
savaş ilanına karar vermek, uluslararası andlaşmaların onaylanmasını
uygun bulmak; kalkınma planlarını onaylamak; genel ve özel af
ilanına, mahkemelerce -verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.

Yasa ve Kararların Yapılması ile İlgili Genel Kurallar
Madde 89
(1)Y-asa ve karar önermeye, Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir.
Yasa ve karar tasarı ve önerilerinin Cumhuriyet Meclisinda görüşülme
usul ve esasları İçtüzükle düzenlenir.
Yasa tasarı ve önerilerinin halkın bilgisine nası-l sunulacağı İçtüzükle
Düzenlenir."


Modern Anayasa Hukuku, bir konunun genel ilkelerini veya çerçevesini yasama organının belirlendikten sonra ayrıntılı düzenlemenin yürütme organına bırakılması prensibini kabul etmektedir. Başta gelen Anayasa hu-kuku kitapları bunu teyit etmektedir. Meselâ Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu, Türk Anayasa Hukuku, (2002 baskısı, sayfa 271'de) konuya ilişkin aynen şöyle demektedir:

"Kuşkusuz bir konunun genel ilkelerinin, çerçevesinin yasama
organınc-a belirlendikten sonra ayrıntılı düzenlemenin yürütme
organına bırakılması bu iki organın yapıları ve işleyişleri
bakımından doğal ve ideal olanıdır."


Anayasamız 149'uncu maddesi ile, KKTC Anayasasını tefsir etme hakkını münhasır-an Anayasa Mahkememize vermiştir. Konuyu inceleyen Anayasa Mahkememiz de geçmişte bazı kararlarında yukarıda Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu'nun eserinden yapılan alıntıyı veya anlamı destekler mahiyette kararlar üretmiştir. Bizim Anayasa Mahkememizin -geçmiş kararlarına göre, Yasama Meclisi yasa yapıp bir konunun çerçevesini çizerek veya alt ve üst sınırları belirleyerek, idareye veya başka bir organa, gerekli gördüğü düzenlemeyi yapmayı bırakabilir. Ancak böyle bir yetki devri, keyfiyete açık olmamalı-dır ve yetki kullanacak olan organın kullanacağı yetkinin alt ve üst sınırları yasa ile belirlenmelidir. Bu kritere uymayan düzenlemeler Anayasa'ya aykırı bulunmuştur. Mesela A.M 5/97 (D.1/98) sayılı kararda, kararın 8. sayfasında Anayasa Mahkemesi şöyle- demişti:

"Anayasanın bazı konuların yasa ile düzenlenmesini öngördüğü
durumlarda, Anayasa bu gibi konuların yasama organının
denetiminde bulunmasını istemektedir. Öte yandan yasama
organı bu gibi konularda yetkisini yür-ütme organına veya başka
bir organa verebilir, ancak bu gibi hallerde yürütme organına
veya yetkilendirilmiş başka bir organa yasada verilen görevin
açıklıkla belirtilmesi, sınırlarının açıklıkla tespit edilmesi ve ilgili
- organa tamamen keyfi hareket edecek bir yetkinin verilmemesine
özen gösterilmesi gerekir. Özetle, Yasama Organı düzenlemek
istediği konuların alanını yeterince sınırlandıracaktır."


Bu prensip, Yasama Meclisinin tüm yasama faaliyetl-erine de teşmil edilebilir. Anayasamızın başta 4. maddesi olmak üzere KKTC'de yasama yetkisinin sadece ve sadece Cumhuriyet Meclisine verildiği sarihtir. Meclis ise, 41/2001 sayılı Yasanın 11(5) ve 24. maddeleri ile (24. maddeden alınan kelimelerle) "fai-zlerin kısmen veya tamamen serbest bırakılmasını ve yürürlülük zamanlarını saptamaya yetkilidir" demekle, sınırsız olarak bu yetkiyi yasanın verdiği yetkiye istinaden, ismi yasa yapmak olmamakla birlikte aynı sonucu doğuran Merkez Bankası İdare Meclisi kar-ar alabilir demekle Merkez Bankasının İdare Meclisine devretmiştir. Bu Meclisin yasama yetkisini düzenleyen ve bu yetkiyi münhasıran Meclise veren Anayasamızın 4. maddesine aykırıdır. İlaveten ve aynı nedenlerle Anayasanın 1, 78 ve 89'uncu maddelerinin r-uhuna da aykırıdır.

Bu görüş 35/87 ve bilâhare yürürlüğe girip halen yürürlükte olan 41/2001 sayılı Yasa gündeme gelene kadar Kıbrıs'ın son yüz kusur yıllık geçmiş tarihinde faiz düzenlemelerinin hep yasa ile yapıldığı gerçeği düşünülürse daha da k-uvvet kazanır ve Meclis Anayasal kurallar çerçevesinde sınırsız olarak bu yetkiyi başka bir organa devredemez. Tarih boyunca faiz düzenlemeleri hep yasa ile yapılırken 1987'de bu yetki sınırsız olarak ve herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan yasa ile Merk-ez Bankası İdare Meclisine bırakılmıştır.

Yukarıdaki görüşe vardıktan sonra İstinaf Mahkemesinin bu Mahkemeye sorduğu 2. suali, yani 24.10.2001 tarihli, 136 sayılı Resmi Gazete Ek III sayfa 2338'de yayımlanan 464 sayılı Merkez Bankası Yönetim Kur-ulu kararının 1. paragrafının Anayasanın, sualde sorulan maddelerine ters olup olmadığını tezekkür edip cevaplamaya gerek kalmamıştır, çünkü İdare Meclisine bu yetkiyi veren 41/2001 sayılı Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddeleri Anayasaya aykırı bu-lunduğuna göre İdare Meclisinin sözü edilen kararının da yasal dayanağı ortadan kalkmıştır.

Netice olarak 41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasanın 1, 4, maddelerine aykırı olduğuna Sayın Talat D. Refiker'in -karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verilir. Bu karara vardıktan sonra Anayasanın 78 ve 89'uncu maddelerine de aykırılık teşkil edip etmediğini tezekkür etmeye gerek kalmamıştır.


VI. SONUÇ:

Cumhuriyet Meclisinin yaptığı 41/2001 sayılı ve Resmi Gazete'nin- Ek I,
2001, sayfa 265'de 23.11.2001 tarihinde yayımlanan yasanın 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasamızın 1, 4. maddelerine aykırı olduğuna Sayın Talat D.Refiker'in karşı oyu ve oyçokluğu ile,

Bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına oybirliği ile
karar -verilir.
Dosya gereği için İstinaf Mahkemesine iade edilir.



Metin A. Hakkı Mustafa H. Özkök
Başkan Yargıç



Seyit A. Bensen - Necmettin Bostancı Talat D. Refiker
Yargıç Yargıç Yargıç


8 Mart 2007


KARŞIOY YAZISI:


15/2003 sayıl-ı istinafın görüşülmesi sırasında aleyhine istinaf edilen konumundaki Davalı -hükümlü borçlu- tarafından yapılan Anayasaya aykırılık iddiası bağlamında Yargıtay tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan havalede 23.11.2001 tarihinde Resmi Gazete'nin Ek I'inde-, sayfa 262 - 284'de yayım-lanarak o tarihte yürürlüğe giren 41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasanın 1, 4, 78 ve 89. maddelerine aykırı olduğu iddiasını ileri süren istinaf edilen/davalının bu iddiasına dayanak te-şkil ettiğini ifade ettiği Anayasa Mahkemesi kararlarının ilgili bölümleri aynen şöyledir:

"Anayasanın bazı konuların yasa ile düzenlenmesini öngördüğü durumlarda, Anayasa bu gibi konuların Yasama Organının denetiminde bulunmasını istemektedir. Öte yandan- Yasama Organı bu gibi konularda yetkisini Yürütme Organına veya başka bir organa verebilir, ancak bu gibi hallerde Yürütme Organına veya yetkilendirilmiş başka bir organa yasada verilen görevin açıklıkla belirtilmesi, sınırlarının açıklıkla tespit edilme-si ve ilgili organa tamamen keyfi hareket edecek bir yetkinin verilmemesine

özen gösterilmesi gerekir. Özetle, Yasama Organı düzenlemek
istediği konuların alanını yeterince sınırlandıracaktır."

- (D.1/98; A.M.5/97)



"Bu gibi hallerde yürütme veya başka organın görevi, yasama
organının tespit ettiği çerçeve içinde yasanın daha uygun bir
şekilde yürütülmesin-i sağlamak amacını güden düzenlemeler
yapmaktır. Başka bir deyimle yasa ile düzenlenmesi öngörülen
konunun temel yönleri yasa ile düzenlenmelidir. Tafsilât ise
temel yönler çerçevesinde kalmak koşulu ile, yasama organı
tarafından yetki verildiği- takdirde, Yürütme veya başka bir organ
tarafından düzenlenebilir."

(D.8/80; A.M.7/79)


Prof. Bülent Tanör'ün ve Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu'nun birlikte hazırladıkları "1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku" (2002 baskısı) is-imli yapıtlarında ise aynı konu hakkında şöyle denilmektedir:...........................
"Yasamanın düzenleme alanına giren işlemlerin başında 'Kanunlar' gelir. Dolayısıyle, devredilemeyen yasama yetkisinin, kanun yapma yetkisi olduğu kuşkusuzdur. Bu-nun doğal sonucu olarak da şeklî kanunla yapılması zorunlu olan bir düzenleme başka bir organ ya da kuruma bırakılamaz. Bu çerçevede Anayasada kanunla düzenleneceği öngörülen konular, başkaca bir organ tarafından düzenlenemez. Ancak, bu, Anayasada kanunl-a düzenleneceği öngörülen her konunun, ayrıntılarına kadar mutlaka kanunla düzenleneceği anlamına da gelmez ......................................................................................
Herşey yürütme ya da idareye bırakılırsa bu kez de yasamanın -içi boşalır. Esasen sorunun odak noktası yasamanın düzenleme alanı ile yürütmenin düzenleme alanının kesiştiği sınırdır. Eğer bu sınır aşılır, yasamanın düzenlemesi gereken hususlar, yürütmeye bırakılırsa, bu, yasama yetkisinin
devri olur. Kuşkusuz, uy-gulamada bu sınırın aşılıp aşılmadığına somut olayda Anayasa Mahkemesi karar verecek ve sınır Anayasa Mahkemesinin içtihadı ile çizilecektir.

Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası döneminde verdiği değişik kararlarında bazı ölçütler getirmeye çalışmıştır. Ma-hkemenin söz konusu kararlarındaki ölçütler şöyle özetlenebilir: "Temel Esaslar" veya "Temel Hükümlerin" kanunda yer alması; "uzmanlık" ya da "yönetim tekniğine" ilişkin konuların düzenlenmesinin yürütme veya idareye bırakılması gerekir. (Bak: E.1962/198, -K.1962/111, Kt.10/12/1962, AYMKD, Sayı 1, S.36). Bu çerçevede Mahkemeye göre, yasama organı yürütme organına veya idareye yetki verirken bunun yasama yetkisinin devri niteliğinde olmaması için, düzenlenecek alanın "esaslı konularının" kanunda "yeterince b-elli" edilmiş, "temel ilişkilerin hepsinin kanunda konulmuş", "amaç ve hedefinin" açıklanmış, "sınırlarının ve çerçevesinin yeterince iyice belirlenmiş" olması gerekir. (Bak: E.1962/198, K.1962/111, Kt.10/12/1962, AYMKD, sayı 1, s.36-37; E.1962/281, K.1963-/52, Kt.7/3/1963, AYMKD, sayı 1, s.123-124). Böyle bir kanuna dayanarak yürütme organının yapacağı işlemler de objektif nitelik taşımalı, keyfi uygulamalara sebep olacak çok takdir yetkisi vermemelidir. (Bak: E.1962/232, K.1963/9, Kt.16/1/1963, AYMKD, sayı- 1, s.80). Anayasa Mahkemesi 1982 Anayasası döneminde vermiş olduğu kararlarında da bu içtihadını sürdürerek aynı ölçütleri tekrarlamış; (Bak: E.1985/3, K.1985/8, Kt.18/6/1985, AYMKD, sayı 21, s.204). Yürütme ya da idareye yetki veren kanunlardan bu nite-likleri taşımayanların Anayasanın 7. maddesindeki yasama yetkisinin devredilmezliği yasağına aykırı düştüğü gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. (Bak: E.1984/14, K.1985/7, Kt.13/6/1985, AYMKD, sayı 21, s.175; E.1995/44, K.1995/44, Kt.19/9/1995, AYMKD, sa-yı 31/2, s.656-657). Nitekim T.C. Anayasa Mahkemesi bunlardan 1993/25 sayılı kararında (Bak: E.1993/5, K.1993/25, Kt.6/7/1993, AYMKD, sayı 31/1, s.226) yasama ve yürütmenin düzenleme alanlarını, bunların sınırlarını ve hangi halde yasama yetkisinin devredi-lmiş olacağını şöyle özetlemiştir: 'Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. .............. yürütme organına düzenleme yetkisi veren yasa kuralının- Anayasanın 7. maddesine yani yasama yetkisinin devredilmezliğine uygun olabilmesi için temel ilkeler koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemed-en ve sınırını çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren kural Anayasanın 7. maddesine (yani yasa-ma yetkisinin devredilmezliğine) aykırı düşer.' " (Gör: Sayfa 277, 278 ve 279)

Görüleceği üzere Anayasa Mahkemesinin her iki kararında yer alan görüşler ile- yukarıda ismi geçen müelliflerin yapıtlarında ifade edilen ve T.C. Anayasa Mahkemesinin kararlarında yer alan görüşler birbirleri ile örtüşmektedir. Mezkûr görüşlerin ortak paydalarının ise şu şekilde belirtilmesi mümkündür:

Anayasada yasa ile düzenle-nmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olası değildir ve yürütme organına veya başka bir organa düzenleme yetkisi veren yasa kuralının T.C. Anayasasının 7.; KKTC Anayasasının ise 4. maddesi-ne aykırı olmaması için temel ilkeler koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir.

Yukarıda temas edilen hususlardan istihraç ettiğim sonucu ise şu şekilde ö-zetlemem mümkündür: Konunun yasa ile düzenlenmesinin öngörülmediği durumlarda yukarıda yer alan hukuki argümanların ve alıntısı yapılan Anayasa Mahkemesi kararlarında yer alan görüşlerin uygulama alanı bulunmamaktadır.
Anayasanın yasa ile düzenlenmesini -öngördüğü konular KKTC Anayasasının 2(3), 7(2), 11, 13, 31(1), 32, 33(1), 35(2), 36(1),(2), 38(3),(4), 39, 41(2), 42(1), 44, 46(1),(2), 49(4), 51(2), 54(2),(4), 56, 57(4), 64(3), 67(3)(c), 68(3),(5),(7), 69(3), 70(6), 71(8), 74(2), 75(2), 76(2), 86(2), 92(-2), 99(4), 107(5), 113(1), 114(2), 115, 117(5), 118, 119(2), 121(1),(3),(5),(6), 127(3), 130(1),(5),(6), 131(4), 132(2), 133, 134(2), 135, 138(1), 141(5), 153, 155(2), 156(3),(4), 157(2), 159(3),(4), 161(2), Geçici Madde: 1(1),(4), 3(1),(2) maddelerinde be-lirtilmiştir.

Yukarıda yer alan maddelerin hiçbirinde "KKTC'de faiz oranları yasa ile düzenlenir." şeklinde bir ibare yer almamaktadır. Demek oluyor ki, Anayasamız bu konunun yani faizler konusunun Yasama Organının denetiminde bulunmasını istememişt-ir.

Anayasanın yasa ile düzenlenmesini öngörmediği bir konuda
ise Yasama Organının yetki devri de söz konusu olamaz. Dolayısıyle "Yasama Organı düzenlemek istediği konuların alanını yeterince sınırlandıracaktır;", "yasa ile düzenlenmesi öngörülen ko-nunun temel yönleri yasa ile düzenlenmelidir. Tafsilât ise temel yönler çerçevesinde kalmak koşulu ile Yasama Organı tarafından yetki verildiği takdirde Yürütme veya başka bir organ tarafından düzenlenebilir." şeklinde yukarıda alıntısı yapılan Anayasa Ma-hkemesi kararlarında vazedilen bu görüşlerin ve temas edilen hukuki argümanların yukarıda bahsi geçen 41/2001 sayılı KKTC Merkez Bankası Yasası ve bu Yasanın 11(5) ve 24. maddeleri bağlamında uygulanmasının olası olmadığı ve buna bağlı olarak KKTC Merkez B-ankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasanın 1, 4, 78 ve 89. maddelerine aykırı olmadığı görüşündeyim.

Sonuç olarak, yukarıda belirtmiş olduğum nedenlerle "Cumhuriyet Meclisinin yaptığı 41/2001 sayılı ve Resmi Gazete'nin Ek I, 2001, sayfa -265'de, 23.11.2001 tarihinde yayımlanan KKTC Merkez Bankası Yasasının 11(5) ve 24. maddelerinin Anayasanın 1, 4, 78 ve 89. maddelerine aykırı olduğu görüşünü yansıtan çoğunluk kararına katılmıyorum.



Talât D. Re-fiker
Yargıç








30






Full & Egal Universal Law Academy