Anayasa Mahkemesi Numara 4/2005 Dava No 3/2007 Karar Tarihi 11.10.2007
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 4/2005 Dava No 3/2007 Karar Tarihi 11.10.2007
Numara: 4/2005
Dava No: 3/2007
Taraflar: Başsavcılık ile Sanık Ali Sönmez Önsal
Konu: Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 11.10.2007

-D.3/2007 Anayasa Mahkemesi: 4/2005

ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Başkan, Nevvar Nolan, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen, Şaf-ak Öneri.

Anayasanın 148. maddesi hakkında.

Davayı ikame eden Başsavcılık
- ile -
Sanık Ali Sönmez Önsal

A r a s ı n d a.

Havaleyi yapan tarafından Av. Ergin Ulunay hazır
Başsavcılığı temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Aşkan İlgen hazır-

---------------------------
KARAR
KONU:
54/2002 sayılı yasa ile tadil edilen 43/1991 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puan Yasasının 6 ve 9(5) maddeleri, 26/1999 ve 63/2002 sayılı yasalarla tadil edilen 9/1988 sayılı Yol Güvenlik Y-asasının 5 ve 11. maddelerinin Anayasanın 1,6,17 ve 18. maddelerine aykırı olup olmadığı.

OLAY:
Bu meselede, havalenin yapılmasını isteyen ve alt Mahkemede sanık durumunda bulunan Ali Sönmez Önsal, 15/8/2003 tarihinde Girne Kaza Mahkemesinde aleyhine do-syalanan 2897/2003 sayılı bir dava ile 54/2002 sayılı yasa ile tadil edilen 43/1991 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puan Yasasının 6 ve 9(5) maddeleri, 26/1999 ve 63/2002 sayılı yasalar ile tadil edilen 9/1988 sayılı Yol Güvenlik Yasa-sının 5 ve 11. maddelerine aykırı olarak 9/8/2003 tarihinde Girne-Karaoğlanoğlu caddesinde ER 975 plakalı aracı, nefes örneğinde 50 mg'dan fazla 125 mg alkol olduğu halde sürmekle itham edilmiştir. Alt Mahkemedeki yargılamasında Sanık aleyhindeki ithamı -kabul etmemiş ve davanın duruşması yapılmıştır. Davayı dinleyen Mahkeme neticede 25/2/2005 tarihinde karar vermiş ve Sanığı aleyhine getirilen davadan suçlu bulup mahkum etmiştir. Sanığa Mahkemece ceza verilmeden, Sanık, aleyhine getirilen davanın dayand-ırıldığı yasa maddelerinin Anayasanın 1,6,17 ve 18. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmiş ve Anayasanın 148. maddesine istinaden konunun Anayasa Mahkemesine havalesini talep etmiştir. Savcılığın görüşünü de aldıktan sonra alt Mahkeme yapılan talebi oluml-u karşılamış ve alt Mahkemedeki işlemleri durdurarak konunun karara bağlanmak üzere Anayasa Mahkemesine havalesine emir vermiştir.

TARAFLARIN İDDİALARININ GEREKÇELERİ:
Havaleyi talep eden Sanığın iddiasının gerekçeleri:
Sanık Avukatının iddiasına göre, An-ayasa mucibince, yargı yetkisi KKTC'de KKTC halkı adına sadece bağımsız Mahkemelerce kullanılabilir. Polisin sanığa para cezası ve ceza puanı kesmesi sanığı bir nevi yargılamadır ve polis bunu yapmakla Anayasanın ilgili hükmüne aykırı hareket etmektedir. -Yine sanığın avukatının iddiasına göre hiçbir kimse ayni suç ve eylemlerden dolayı iki defa yargılanamaz ve iki kere kendine ayni suçtan ötürü ceza kesilemez. Bu meselede Sanık Mahkemece mahkum olunduğuna göre Mahkemenin keseceği cezaya ilaveten Mahkeme ka-rarından sonra polis kendisinden 100 TL sabit para cezası tahsil edecek 100 ceza puanı işleme konacaktır. Bunun neticesi Mahkemenin kestiği cezanın ötesinde 3 ay daha motorlu araç kullanamayacaktır. Bu 2 defa cezalandırmadır ve Anayasaya aykırıdır. Anay-asanın ilgili maddeleri
hiçbir kimsenin işlediği suçla orantılı olmayan cezaya çarptırılamayacağını öngörmektedir. Bu meselede sanığa Mahkemece kesilecek cezaya ilaveten polisin kendisinden tahsil edeceği 100 milyon TL para cezası ve 100 ceza puanı netic-esi motorlu araç kullanmaktan 3 ay süre ile men olması, suçu ile orantılı olmayan ikinci bir cezadır ve bu nedenle Anayasaya aykırıdır.

Başsavcılığın iddiasının gerekçesi:
Polisin sanığa kestiği sabit 100 milyon TL para cezası ve 100 ceza puanı yargılama -değildir. Yasanın verdiği yetkiye istinaden polisin işlem yapmasıdır. Dolayısıyla Anayasaya aykırılık söz konusu değildir.

Sanık mahkum olduğuna göre kendine ceza kesilirken davayı gören Mahkeme ilgili yasa hükümlerinin bilinci içerisindedir ve- Mahkeme, aksine emir vermedikçe, polisin sanığa kestiği 100 milyon TL para cezası ile 100 ceza puanının işleme konulacağını bilmektedir. Bu durumda sanığa ceza takdir ederken bu hususu da gözönünde bulundurarak ceza vereceğinden ne çift cezalandırma söz -konusudur ne de sanığa işlediği suçun vehameti ile orantılı olmayan para cezası verileceğinden söz edilebilir.

III. İLGİLİ YASA MADDELERİ:

43/1991 Sayılı Yasanın 6'ıncı maddesi aynen şöyledir:

Madde 6.
Sabit para cezaları araç sahibine veya sürücüsüne- yazılı olarak tebliğ edildiği gibi, araç sahibi veya sürücüsünün araç mahallinde bulunmadığı hallerde aracın ön camına yapıştırılmak veya araç içerisine araç sürücüsünün görebileceği bir yere konmak suretiyle tebliğ edilmiş sayılır. Aksi ispatlanmadığı ta-kdirde rapor anındaki araç sahibinin, araç sürücüsü olduğu kabul edilir. Tebliğden başlayarak 15 gün içerisinde sabit para cezaları tebliğde belirtilen yere makbuz karşılığında ödenir. Ödeme yükümlülüğünün başlama tarihi tebliğin yapıldığı gündür. 15 gün i-çerisinde ödenmeyen sabit para cezaları bir kat artırılır. Artırılmış sabit para cezası 15 gün içinde yine ödenmezse dosya tanzim edilerek adli işlem için Hukuk Dairesi'ne gönderilir.
Ancak bu Yasaya ekli Cetvelde yer alan 005, 110 ve 111 Kod No'lu su-çlar için öngörülen sabit para cezaları, tebliğden başlayarak 3 gün içerisinde tebliğde belirtilen yere makbuz karşılığında ödenir. Sabit para cezası 3 gün içerisinde ödenmezse dosya tanzim edilerek adli işlem için Hukuk Dairesine gönderilir.
Para- cezasının yanında puan cezası gerektiren trafik suçlarında ise araç sürücüsü makul süre içinde tespit edilir.


Madde 9.
...................................................................................................
..................................-.................................................................
..................................................................................................
...........................................................................................-.......
(5) Bu Yasanın 6'ncı maddesinin koşul bendi kapsamında yer alan, bu Yasaya ekli Cetveldeki 005, 110 veya 111 Kod. No'lu- suçlar için öngörülen sabit para cezasını 6'ncı maddede belirtilen süre içerisinde ödemeyen kişiler, üçüncü günün sonunda mahkeme huzuruna çıkarılır. Mahkeme, ilk nazarda, 005, 110 veya 111 Kod. No'lu suçlardan birini işlediğine kanaat getirirse, sürüş eh-liyetine, dava sonuçlanıncaya kadar el konmasına, karar verebilir.

Madde 11.
Bu Yasaya ekli Cetvelde belirtilen ceza puanına bağlı tutulan herhangi bir trafik suçundan dolayı yargılama sonucu mahkum olan bir kişi aleyhine Mahkemenin o suça vermiş olduğu- cezaya ilaveten Cetvelde belirtilen ceza puanı da yazılır.
Yukarıdaki (1)'inci fıkra uyarınca, mahkum edilen bir kişiye işlediği suçun karşılığı olan puan da mahkumiyet tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiş sayılır.

9/1988 sayılı Yasanın 5'inci maddesi
-
Madde 5.

Bir araç sürücüsünün, nefesindeki, kanındaki veya idrarındaki alkol oranı, saptanan sınırı aştığı halde, alkollü olarak herhangi bir yolda veya başka herhangi bir yerde araç kullanması veya kullanmaya teşebbüs etmesi yasaktır.

Madde 11.-
Bu Yasanın 5'inci maddesi, 6'ncı maddesinin (4)'üncü fıkrası ve 7'nci maddesinin (5)'inci fıkrası kurallarına aykırı hareket eden kişiler bir suç işlemiş olurlar ve mahkumiyetleri halinde, aylık asgari ücretin beş katına kadar para cezasına veya iki yıla- kadar hapis cezasına veya en çok bir yıllık bir süre için sürüş ehliyeti almaktan veya bulundurmaktan men edilme cezasına veya bu cezaların tümüne birden çarptırılabilirler.

Hakkında böyle bir soruşturma veya kovuşturma başlatılan kişi beş güne kadar ma-hkeme huzuruna çıkarılır ve böyle bir kişinin sürüş ehliyetine, dava sonuçlanıncaya kadar mahkemece el konabilir.


IV. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:

Devletin Şekli ve Nitelikleri
Madde 1
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve h-ukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.

Yargı Yetkisi
Madde 6
Yargı yetkisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

Hak Arama Özgürlüğü ve Yasal Yargı Yolu
Madde 17
(1)Kimse, bu Anayasa ile ve-ya bu Anayasa gereğince kendisine gösterilen mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılamaz. Her ne ad altında olursa olsun adli komisyonlar veya istisnai mahkemeler oluşturulması yasaktır.
(2)Herkes, yurttaş hak ve yükümlülüklerinin veya kendisine kar-şı yapılan bir suçlamanın karara bağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından, makul bir süre içinde adil ve açık bir surette davanın dinlenmesi hakkına sahiptir. Karar gerekçeye dayanır ve açık bir oturumda okunur.-
(3)Ulusal güvenlik, anayasal düzen, kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel ahlak yararına olduğu veya küçüklerin çıkarları veya tarafların özel hayatlarının korunması için gerekli olduğu ve yayının, adaletin sağlanması için mahkemece zararlı görüldüğü öz-el durumlarda, mahkeme duruşmanın kısmen veya tamamen kapalı yapılmasına karar verebilir.
(4)Herkes:
(a)Mahkeme önüne çıkarılması nedenlerinin kendisine bildirilmesi;
(b)Davasını mahkemeye sunmak ve bunu hazırlamak için gerekli zamana sahip olmak;
(c)D-elillerini göstermek veya göstertmek veya tanıkların yasaya uygun olarak doğrudan doğruya sorguya çekilmesini istemek;
(ç)Kendisinin veya yakınlarının seçtiği bir hukukçu tutmak ve adaletin sağlanması için gerekli görülüyorsa, yasanın gösterdiği şekilde k-endisine parasız bir hukukçu atanması;
(d)Mahkemede kullanılan dili anlayamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın yardımından parasız yararlanmak,
hakkına sahiptir.

Cezaların Yasal ve Kişisel Olması ve Sanık Hakları
Madde 18
(1)Kimse, işlendi-ği zaman yasaca suç teşkil etmeyen bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz; herhangi bir suç için, işlendiği zaman yasanın bu suç için koyduğu cezadan daha ağır bir cezaya çarptırılamaz.
(2)Bir suçtan dolayı beraat eden veya hüküm giyen bir kişi, a-ynı suçtan dolayı tekrar yargılanamaz. Kimse, aynı eylem veya ihmalden dolayı, bu eylem veya ihmal ile ölüme sebebiyet verilmiş olmadıkça, iki defa cezalandırılamaz.
(3)Hiçbir yasa, suçun ağırlığı ile orantılı olmayan bir ceza koyamaz.
(4)Bir suçtan san-ık herkes, suçluluğu yasaya uygun olarak ispat edilinceye kadar suçsuz sayılır.
(5)Bir suçtan sanık herkes, en azından:
(a)Hakkında yapılan suçlamanın nitelik ve nedeninin anladığı bir dilde ve etraflı şekilde derhal kendisine bildirilmesi;
(b)Savunması-nı hazırlaması için yeterli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
(c)Kendi kendini bizzat veya eğer yeterli mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin sağlanması için gerekli görülüyorsa, kendisine parasız olarak atanacak bir hukukçu aracılığı ile savun-mak;
(ç)İddia tanıklarını bizzat veya avukatı vasıtasıyla sorguya çekmek veya çektirmek ve savunma tanıklarını da iddia tanıkları ile aynı koşullar altında getirtmek ve sorguya çekilmelerini sağlamak;
(d)Mahkemede kullanılan dili anlayamadığı veya konuşa-madığı takdirde, bir tercümanın yardımından parasız yararlanmak,
hakkına sahiptir.
(6)Malların toptan müsaderesi cezasının konması yasaktır.


İNCELEME:
Bu havalede 2 karar vardır. Birinci kararı okuyorum.

Metin A. Hakkı: Bu havalenin kökeninde yata-n olguları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

15/8/2003 tarihinde Girne Kaza Mahkemesinde dosyalanan bir dava ile, bu meselede konunun Anayasa Mahkemesine havalesini isteyen ve alt Mahkemede sanık durumunda bulunan Ali Sönmez Önsal, 2897/2003 sayılı- dava tahtında 54/2002 sayılı yasa ile tadil edilen 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puan Yasasının 6 ve 9 (5). maddeleri, 26/99 ve 63/2002 sayılı yasalar ile tadil edilen 9/88 sayılı Yol Güvenlik Yasasının
5 ve 11. maddelerine -aykırı olarak 9 Ağustos, 2003 tarihinde Girne-Karaoğlanoğlu caddesinde ER 975 plâkalı aracı, nefes örneğinde 50 mg'dan fazla yani 125 mg. alkol olduğu halde sürmekle itham edilmiştir.

Sanığa aleyhindeki itham Girne Kaza Mahkemesinde okunduğunda, Sanık s-uçunu kabul etmemiş ve davanın duruşması yapılmıştır. İddia Makamı sanığın itham olduğu suçu isbat için ithamnamede isimleri gösterilen ve ilgili tarihte Girne Polis Müdürlüğüne bağlı trafik şubesinde görev yapan iki polis memurunu şahit olarak dinletmiş -ve dosyada görülen yazılı bir belgeyi de emare olarak ibraz etmiştir. İddia Makamı davasını kapattıktan sonra Sanık da Mahkemede yemin tahtında şahadet vermiş, şahadetini bitirdikten sonra bir şahit daha çağırmak için Mahkemeden davasının tehirini talep e-tmiştir. Kendisine talep ettiği tehir verildikten sonra duruşma tekrar gündeme geldiğinde, sanık, tanık çağırmaktan vazgeçmiş müdafaasını kapatmış ve taraflar Mahkemeye hitap etmişlerdir. Alt Mahkeme, önünde ibraz edilen şahadeti değerlendirdikten sonra -Sanığı itham edildiği davadan suçlu bulmuş ve mahkum etmiştir. Mahkeme önünde İddia Makamının ibraz ettiği şahadete göre ithamnamede isimleri gösterilen 2 polis memuru itham tarihinde Girne Polis Müdürlüğü trafik şubesinde görevli trafik kontrolü yapmakta- idiler. O tarihte gece 2.20 a.m. raddelerinde Güzelyurt-Girne istikametinde EK 975 plakalı aracı süren sanığı kontrol için durdurdular. Sanığın nefesinden alkol kokusu gelmesi üzerine, sanığa alkolmetre cihazı üfletilmiş ve (zabıtlardan alınan kelime-lerle) "9/88 sayılı Yol Güvenlik Yasası gereğince yapılan kontrolde sanığın nefesinde 125 miligram etil alkollü olduğu tespit edildi."

Alt Mahkeme, sanığa herhangi bir ceza takdir etmeden gerek İddia Makamını temsil eden Savcıya, gerekse Sanığın avukatına- söz hakkı verdiğinde Sanık avukatı o aşamada, değiştirilmiş şekli ile 9/88 sayılı Yol Güvenlik Yasasının 5 ve 11. maddeleri ile yine değiştirilmiş şekli ile 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puan Yasasının 6,9 ve 11. maddelerini-n, Anayasamızın 1,6,17,18,136 ve 152. maddelerine aykırı olduğunu bu maddelerin bu davada sanığa ceza verilmesinde etken olduğunu iddia ederek Anayasamızın 148. maddesi tahtında konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesini talep etmiştir. İddia Makamı is-e Sanık avukatının yaptığı talebin "Yargısal işlemi yozlaştırmaya yönelik bir istem olduğunu" söyledikten sonra havale yapıp yapmamayı alt Mahkemenin takdirine bırakmıştır. Alt Mahkeme de 18/3/2005 tarihinde verdiği bir kararla inter alia "Sanığın niyeti -ve İddia Makamının yozlaştırma iddialarını incelediğim zaman sözkonusu maddelerin Sanığa verilecek ve/veya uygulamasına yol açılacak bir cezaya etken olacağı düşünüldüğünde aykırılık iddiası yapması tabi görünümündedir" deyip savcılığın itirazını dolayısı-yla reddetmiş, yapılan müracaatı olumlu karşılamış ve verdiği kararın son kısmında: "Netice itibarı ile değiştirilmiş şekli ile 9/88 Yol Güvenlik Yasasının 5. ve 11. maddeleri ve değiştirilmiş şekli ile 43/91 sayılı Yol Trafik Suçlarının Davasız Halli -ve Ceza Puan Yasasının 6,9 ve 11. maddelerinin KKTC Anayasasının 1,6,17,18,136 ve 152 . maddelerine aykırı olup olmadıklarının karara bağlanabilmesi amacı ile konunun Anayasa Mahkemesine sunulmasına ve Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilene kadar yar-gı işlemlerinin durdurulmasına karar verilir" deyip konuyu Mahkememize havale etmiştir.

Havalenin görüşülmesi Anayasa Mahkemesi tarafından 17/5/2007 tarihinde ele alınmış, gerek havaleyi isteyen sanık avukatının gerekse Başsavcılığı temsil eden Savcının -görüşleri ve iddiaları o oturumda alındıktan sonra havale, karar için bilâmüddet ertelenmiş durumdadır. Duruşma esnasında havaleyi isteyen taraf Anayasanın 136 ve 152. maddelerine aykırılık iddialarını geri çekmiş ve aykırılık iddialarını 1,6,17 ve 18. ma-ddeleri ile sınırlamıştır.

Havalenin görüşülmesi esnasında Sanık Avukatının yaptığı iddiaları özetleyecek olur isek; sanığın esas yakınması, tadil olunmuş şekli ile 9/88 sayılı yasanın 5 ve 11. maddesi ile 43/91 sayılı yasanın 61, 9(5) ve 11. maddelerin- koyduğu hükümlerdir. Sözü edilen bu yasaların bu maddelerinin, bu kararın içeriğinde "inceleme" başlığı altındaki kararın haricinde "verbatim" karara dahil edildiğinden bunların şimdi burda tekrar edilmesine gerek yoktur. Özetleyecek olursak hukuki dur-um şöyledir: 9/88 sayılı yasanın 5. maddesi, bir araç sürücüsünün nefesinde, kanında veya idrarındaki alkol oranının, saptanan sınırı aşması halinde, o kişinin herhangi bir yolda araç kullanmasını yasaklamaktadır. Aynı Yasanın 11. maddesi ise, yukarıda s-özü edilen 5. madde kurallarına aykırı hareket eden kişilerin suç işlemiş olduklarını ve mahkumiyetleri halinde, aylık asgari ücretin 5 katına kadar para cezası veya 2 yıla kadar hapis cezası veya en çok 1 yıl süre için sürüş ehliyeti almaktan veya bulundu-rmaktan men edilme cezası veya bu cezaların tümüne birden çarptırabileceklerini öngörmektedir. Buna paralel olarak 43/1991 sayılı Yasanın 4 ve 5'inci maddeleri, yasanın öngördüğü sabit para cezalarının Polis Genel Müdürünün yetkili kılacağı polis örgütü m-ensupları tarafından yazılacağını ve davasız halledilebilecek trafik suçları ile bu suçların karşılığı olan sabit para cezasının ve ceza puanının yasaya ekli cetvelde belirtildiğini hükme bağlamaktadır. Havale konusu, alkol tesiri altında motorlu araç sür-mek olduğuna göre kararımı onunla sınırlamam yerinde olur. Bu durumda 54/2002 sayılı Yasa ile tadil olunan 43/1991 sayılı Yasa'ya göre (Bak: Ek I, Resmi Gazete 1992 sayfa 294'deki tablo) bu suçu işleyen kişiye 100 milyon TL sabit para cezası kesilir ve 10-0 ceza puanı yazılır.
43/1991 sayılı yasanın 9(1)(A) maddesi ise ilk ceza puanı alındığı tarihten başlayarak 18 ay içinde 100 ceza puanı alan bir kişinin sürüş ehliyetinin 3 ay süre ile iptal edilmesini öngörmektedir. Aynı Yasanın 11(1) maddesi ise yasa-ya ekli cetvelde belirtilen ceza puanına bağlı olarak, herhangi bir trafik suçundan dolayı yargılama sonucu mahkum olan bir kişi aleyhine o Mahkemenin o suça vermiş olduğu cezaya ilaveten cetvelde belirtilen ceza puanının da yazılabileceği öngörülmektedir.-

İki yasa bütün olarak incelendiğinde, önümüzdeki havalede olduğu gibi bir meselede, polisin bir araç sürücüsünü alkol tesiri altında araç sürerken yakalaması durumunda kişiye yasada belirtilen formaliteler ve bu koşulların veya formalitelerin yerine g-elmesi kaydı ile 100 milyon TL sabit para cezası ve buna ilaveten 100 ceza puanı kesilmesini ve 100 ceza puanı almış olan bir kişinin sürüş ehliyetine 3 ay el konulmasını öngörmektedir. Kişinin kendisine kesilen cezayı kabul edip ödemesi halinde konu mahk-emeye gitmez, sadece 100 milyon TL sabit para cezası kendinden tahsil edilir ve ilaveten yüz de ceza puanı almış olduğuna göre sürüş ehliyetine 3 ay el konulmuş olur veya bir başka deyişle 3 ay motorlu araç sürmekten men edilmiş olur. İlgili kişi yasada ö-ngörülen zaman zarfında sabit cezayı ödemez ise, aleyhine dava getirilir; kişi beraat ederse 100 ceza puanı silinir ve 100 milyon TL de tahsil edilmez. Kişi mahkum olursa, Mahkeme tarafından o an Mahkemede çarptırıldığı cezaya ilaveten 100 milyon TL sabi-t para cezası ile 100 ceza puanı işleme konur ve kendinden tahsil edilir. Tablonun tamamlanması amacı ile bir hususa daha değinmek yerinde olacaktır; bu husus da şudur: (43/1991 sayılı Yasanın 10. maddesinde kullanılan kelimelerle) "Yapılan ceza puanı işl-emlerine karşı İdari Yargı yolu açıktır".

Sanık avukatının iddiasına göre yukarıda çizilen tablo Anayasanın 1., 6., 17. ve 18., maddelerine aykırıdır. 1. madde KKTC'nin inter alia hukukun üstünlüğüne dayalı laik bir Cumhuriyet olduğunu hükme bağlamakta-dır. 6'ncı madde, Yargı yetkisi KKTC'de KKTC halkı adına bağımsız Mahkemelerce kullanıldığı ilkesini garanti altına almaktadır. 17'inci madde KKTC'de hak aramak özgürlüğünü garanti altına alırken 18'inci madde inter alia hiç kimse aynı eylemden dolayı 2 -defa cezalandırılamayacağı prensibini vurgulamakta ve hiçbir yasa suçun ağırlığı ile orantılı olmayan ceza koyamayacağını düzenlemektedir. Sanığın avukatının iddialarına göre, polis sanığa 100 milyon TL ve 100 ceza puanı kesmekle kendini yargılayarak bi-r müeyyide getirmiştir; ilaveten alt Mahkemede mahkum olmakla bu cezaya ek olarak Girne Kaza Mahkemesinin kendine aynı eylemden ötürü 2'nci bir ceza vereceğinden 2 kere cezalandırılacağını, bunun suç ile orantılı olmayıp daha ağır olduğunu ileri sürmekte-dir ve keza bu durumun hukuğun üstünlüğü ilkesini zedelemekte olduğundan yakınmaktadır. Buna ek olarak sanığın avukatı, yukarıda çizilen tabloda görülebileceği gibi sanık Mahkemede yargılanıp mahkum olurken cezası Mahkemece kesildikten sonra ek olarak ya-sanın öngördüğü ve polisin kestiği para cezası ile ceza puanının otomatik olarak sanık aleyhine gerçekleşeceğini bunun da Mahkemenin ceza takdir hakkına müdahale anlamına geldiğinden yakınmaktadır. Bu iddialar ne kadar doğrudur?

Öncelikle gözden kaçır-ılmamalıdır ki sanık polisin kendisine kestiği para cezasını, öngörülen sürede ödemeye mecbur değildir, nitekim ödememiştir. Ödememesi halinde konu Mahkemeye intikal eder (nitekim etmiştir), sanık dilediği müdafaayı yapması için kendisine gerekli fırsat ve-rildi, tanık çağırmasına da fırsat verildikten sonra Mahkeme her iki tarafı da dinleyip, kararını verdi ve kendisini itham olduğu suçtan mahkum etmiş durumdadır. Dolayısıyla Anayasanın ne 1'inci maddesi ne de 6'ıncı maddesine aykırılık görülmemektedir.- Anayasanın 17'inci ve 18'inci maddelerine gelince; sanığın aleyhine getirilen davaların dayandırıldığı yasalar KKTC'de yürürlükte olan ve uygulanan tüm diğer yasalarla birlikte okunmaz ve geçmiş Mahkeme içtihatları da bir kenara itilerek okunursa hatalı- olarak ilk nazarda bu iddiasında bir hakikat payı olduğu izlenimi doğabilir; ancak konu geçmiş içtihatlar ışığında ve daha geniş bir çerçevede hukukun bütünlüğü içinde incelendiğinde bu iddianın da zayıf ve yanlış olduğu görülmektedir. Şöyle ki; yasala-r Mahkemelerin takdir hakkını kısıtlayıcı maddeler içerse de tatbikatta Mahkemeler bunları 'emredici' değil de 'yol gösterici' olarak kabul edip o şekilde hareket ederler. Mesela koloni devrinden kalan bazı yasalar sanıklara itham oldukları suçlardan -ötürü mahkum olmaları halinde ceza takdir ederken sanığın çarptırılacağı cezalar arasında emredici hükümler de bulunuyordu. Buna misal olarak Fasıl 96'nın 20 (3)(a) maddesi gösterilebilir. Bu madde aynen şöyledir:
"20. (3) In addition to any other -penalty prescribed by this section, the Court, before which a person is convicted for any offence under subsection (1), shall order-
(a) that the building or any part thereof, as the case may be shall be pulled down or removed within such ti-me as shall be specified in such order, but in no case exceeding two months unless a permit is obtained in respect thereof in the meantime from the appropriate authority:
Provided that such authority may, in granting such permit, impose such terms and- conditions as to it may seem fit and the provisions of section 4 of this Law shall apply to every such permit;
(b) ....................-......................."

Bu madde Kıbrıs Cumhuriyetinin ilanından ve Kıbrıs'ta, şimdi anladığımız anlamda Anayasa kullanıma girdikten sonra Mayıs 1961 tarihinde, zamanın Anayasa Mahkemesine görüşülmek üzere intikal etmiş ve 1960 Anayasasını-n ilgili hükmü hilafına Mahkemenin bağımsızlığını ve takdir hakkına müdahale ettiği gerekçesi ile Anayasaya aykırı bulunmuştu. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası da KKTC Anayasasının 17 ve 18'inci maddelerine benzer maddeler içerir. (Bak: The District Offic-er of Famagusta v. Antoni 1 RSCC 84) . Ayni şekilde The District Officer of Famagusta v. Naim 2 RSCC 24 davasında Mahkemenin takdir hakkını kısıtlayan Fasıl 341'in 28(6) maddesi Anayasaya aykırı bulunmuştu. Keza Gendarmerie v. Yiallouros 2 RSCC 28 davas-ında Fasıl 65'in 27'inci maddesinin a,b,c bendleri yine Mahkemelerin takdir hakkına müdahale edildiğinden Anayasaya aykırı bulunmuştu. Bu madde de aynen şöyle idi.

"27. Where any person is convicted of an offence under this Law-
(a) he shall in a-ddition to any other penalty be prohibited from carrying a gun for a period of not less than twelve months or more than five years;
(b) any gun in respect of which the offence has been committed shall be forfeited;
(c) any li-cence granted to such person under this Law shall be forfeited."

Aynı şekilde The District Officer of Kyrenia v. Salih 3 R-SCC 69 davasında Fasıl 66'nın 13(1) maddesi de aynı nedenle Anayasaya aykırı bulunmuştu.

Bu listeyi örnek vererek daha da uzatmak ve KKTC Mahkemelerinin verdiği kararlar ile donatmak da mümkündür, misal olarak gör:Y/C:42/83 D.4/84. Ancak ilk- nazarda Mahkemelerin takdir hakkına müdahale gibi görünen yasa maddelerini Mahkemeler son zamanlarda, emredici görünmelerine rağmen emredici değil de yön verici olarak tefsir edip uygulamış ve dolayısıyla bu şekilde Anayasaya aykırılık söz konusu olmaktan- çıkmıştır. Nitekim "KKTC'de Anayasa ve Yöntem Hukuku" isimli kitabında Zaim Necatigil 28'inci sayfada dipnot 44'de aynen şöyle demektedir: "Ceza davalarında verilecek uygun cezayı saptama konusunda mahkemelerin geniş takdir yetkisi vardır. Yasa verilec-ek cezanın üst sınırını belirler. Ceza mahkemesi bu sınırın içinde kalmak kaydıyla uygun göreceği bir cezayı kesebilir. Yasanın bir suç için verilecek cezayı buyurucu kurallarla ifade edip mahkemeye takdir yetkisi bırakmaması Anayasaya aykırıdır. Mahkem-e bu gibi kuralları buyurucu değil de yön verici olarak yorumlar."(underline supplied). Nitekim Ceza Yasası Fasıl 154'ün 82'inci maddesi, maddede öngörülen eylem için en az 6 ay hapis cezası öngörürken, Mahkemeler bunu tatbikatta Zaim Necatigil'in dediği- gibi emredici değil de yön verici kabul edip tatbikatta o şekilde uygulamaktadırlar. A fortiori, KKTC Mahkemeleri bunu, sözü edilen madde herhangi bir davada Anayasa'ya aykırı bulunmadan yapmaktadırlar. Bu kararın hazırlanışı esnasında yaptığımız çalışm-ada Fasıl 154'ün 82'inci maddesinin Anayasaya aykırı bulunduğuna dair hiçbir Anayasa Mahkemesi kararına rastlamadık, taraflar da havalenin duruşması esnasında bize böyle bir kararın varlığını göstermemişlerdir.

Bu konudan ayrılmadan önce ehemmiyetine b-inaen 32/75 sayılı '1975 Yabancı Taşınmaz Malları (Kontrol ve Yönetim) Yasa'sının 6(2) maddesinden de söz edilmesi yerinde olacaktır. Sözü edilen madde, Yöneticinin zilyedliğinde kalıp yasa kapsamına giren bir taşınmaz mal ile bir vatandaşın arasında o ma-lın tasarrufu ile ilgili ihtilaf olması halinde yöntem olarak o ihtilafın nasıl çözüleceğini düzenlemektedir. Mesela Yöneticinin ilgili kişi aleyhine başlatacağı hukuk işleminin ne şekilde olacağını düzenledikten sonra, ilgili istidanın Mahkemeye dosyalan-dıktan sonra, ilgili kişiye 24 saat zarfında tebliğ edileceğini, (Yasanın 2(ç) maddesinden alınan kelimelerle) 'ilgili yasa ve diğer mevzuatta aksine kural bulunmasına bakılmaksızın tebliğ tarihinden başlayarak 15 gün içinde istidanın duruşması yapılır ve- 7 gün içinde karara bağlanır' dedikten sonra aynı maddenin (e) bendi mucibince istinaf olması halinde 'İstinaf müracaatı karar tarihinden başlayarak 7 gün içinde yapılır ve 7 gün içinde karara bağlanır' demektedir. Bu süreleri ilgili yasa kendisi yasa iç-inde belirlemiştir, ancak Yüksek Mahkeme bu süreleri bağlayıcı olarak kabul etmeyip yön verici olarak tevsir edip uygulamıştır. (Bak: Yüksek Mahkeme Kararları, Hukuk İstinaf 1974-1976), Taner Erginel, (1992 baskısı) sayfa 432: KTFD Rehabilitasyon ve Sosyal- İşler Bakanlığı ve diğerleri v. Fatma Sezginbil Y/H 15/76).

Yukarıdaki prensipler muvacehesinde havaleyi tekrar incelediğimizde Anayasaya aykırı olarak bu meselede Mahkemenin takdir hakkına müdahale var mı?

Sanık 9/88 sayılı yasanın 5 ve 11. maddeler-i altında suçlu bulunmuş ve mahkum edilmiştir. Bu durumda azami olarak asgari ücretin 5 katı olan ve her halükarda kendisine kesilen 100 milyon TL'den fazla olan para cezasına veya 2 yılı aşmayan hapis cezasına veya her ikisine birden çarptırılabilir, b-unlara ilaveten sürüş ehliyetine de azami bir yıl süre ile el konulabilecektir. 43/1991 sayılı yasanın 9. ve 11'inci ve ilgili sair hükümleri tahtında ise kendisine yetkili polis memurları tarafından 100 milyon TL para cezası ve 100 ceza puanı kesilmiş -durumdadır, mahkum olduğuna göre Mahkeme aksine hüküm vermez ise bu cezalar işleme konacaktır. Kendisine ceza takdir edecek olan Girne Kaza Mahkemesi bunun bilinci içerisindedir. Kendine azami olarak 2 yıl hapis cezası, asgari ücretin 5 katına kadar para- cezası ve sürüş ehliyetine de 1 yıl süre ile el konabileceğine göre yasaların yön verici olarak halihazırda öngördüğü 100 YTL para cezası, 100 ceza puanı ve 3 ay araç sürmekten men olma cezasına ilaveten Mahkeme bunun ötesinde öngördüğü cezayı sanığa verm-ek durumundadır. Mahkeme sanığa vermeye yetkisi olan azami cezanın ötesinde yetkisini aşarak ceza takdir ederse Mahkeme hata etmiş olur ve istinaf halinde İstinaf Mahkemesi hatayı giderir. Bu konu İstinaf Mahkemesinin yetki alanı içine girer. Mühim olan- burada ve bu çerçeve içinde ve bu havale maksatları bakımından Anayasaya bir aykırılık görülmemektedir.

Mahkemelerimizin mahkum olan bir sanığa ceza takdir ederken geniş takdir yetkisi vardır. Sanık her ne kadar da 9/88 ve 43/1991 sayılı (tadil edilmiş- şekilleri ile) yasalar altında mahkum edilmiş olsa da Mahkeme kendisine ceza takdir ederken Mahkemenin yetkileri bu yasalar ile sınırlı değildir. Mesela Mahkeme uygun mütalaa etmesi halinde Ceza Yasası Fasıl 154'ün 29,32 ve 33'üncü maddelerinin kendine -bahşettiği yetkileri de kullanabilir. Ne, 9/88 sayılı yasa, ne de 43/1991 sayılı yasa o yasalara istinaden dosyalanan davalarda, başka yasaların Mahkemelere bahşettiği yetkileri mahkemelerin kullanamayacağından söz etmemektedir.

Sanık avukatının Anayas-anın 6'ıncı maddesinin ihlal edildiği iddiasına gelince; yasa ile yetkilendirilmiş polis memurlarının sanığa yasada öngörülen para cezası ve puan cezası yazmakla Anayasanın 6'ıncı maddesinde öngörülen yargı yetkisini kullandıkları iddiası ve görüşüne de k-atılmıyorum. Sanık avukatının yakınma konusu yaptığı yasa bile yargılamadan bahsetmemektedir; bilakis 43/1991 sayılı yasanın 10'uncu maddesi, yapılan ceza puanı işlemlerine karşı İdari Yargı yolunu açık tutmaktadır. Sözü edilen 10'uncu madde İdari Yargı -yolunu açık tutmakla illa ki bu tip eylemlerin Anayasanın 152'nci maddesi kapsamında yürütsel ve yönetsel bir yetki kullanımı olduğunu ve Yüksek İdare Mahkemesinin denetimine tabi olabileceğini kastetmiyorum. Anayasamızın 152'nci maddesi altında ve kapsam-ında bu konunun Yüksek İdare Mahkemesinin yetkisine girip girmediği tartışılabilir, ancak bu havalede bunu tartışmanın yeri olmadığı gibi polisin yaptığı işlemin en azından bir yargılama işlemi olmadığı sarihtir. Bu aşamada yapılan havaledeki bu hususu d-aha fazla incelemeye gerek görmemekteyim.

Çoğunluk kararını Sayın Şafak Öneri okuyacaktır.

Şafak Öneri: Sanık Ali Sönmez Önsal aleyhine, Girne Kaza Mahkemesinde, 54/2002 sayılı yasa ile tadil edilen 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli- ve Ceza Puanı Yasasının 6 ve 9(5) maddeleri ile 26/99 ve 63/02 sayılı değişiklik yasaları ile tadil olunan, 9/88 sayılı Yol Güvenliği Yasasının 5 ve 11. maddelerine aykırı olarak alkollü içki tesiri altında 9/8/2003 tarihinde, Girne Karaoğlanoğlu Caddesi-nde, ER 975 no'lu aracı, nefesinde 50 mg.'dan fazla, 125 mg. alkol olduğu halde sürmekle itham edilerek 2897/2003 no'lu ceza davası ikame edildi. Aleyhindeki ithamı kabul etmemesi üzerine, davayı dinleyen Girne Kaza Mahkemesi, neticede sanığı itham edildiğ-i suçtan, suçlu bularak mahkûm etti. Sanık, mahkûm olduğu suçtan dolayı cezaya çarptırılmadan önce Mahkemeye başvurarak davanın dayanağı olan yasa maddelerinin Anayasanın 1, 6, 17 ve 18. maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek, Anayasanın 148. maddesi al-tında konunun Anayasa Mahkemesine havalesini talep etti. Talebi dinleyen Mahkeme, kararında, diğer şeyler yanında karardaki ifade ile "43/91 sayılı Yol ve Trafik suçlarının davasız halli ve Ceza Puan yasasının 6, 9(5) maddeleri Mahkemenin mahkûmiyet karar-ı vermesi halinde uygulanacağından bu maddelerin de cezalandırma yönünden etken olacağı kanısındayım ve bu yönde bulgu yaparım." sonucuna vararak, konuyu karara bağlanmak üzere Anayasa Mahkemesine havale etti.

Anayasa Mahkemesinde yapılan duruşmada san-ık avukatı, 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı Yasasının 9 ve 11. maddeleri ile 9/88 sayılı Yol Güvenliği Yasasının 11. maddesinin Anayasanın 1, 6, 17 ve 18. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Havale konusu diğer ma-ddeler ile ilgili Anayasaya aykırılık iddialarını geri çekmiştir. Sanık avukatı, Yol Güvenliği Yasasının 11. maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmesine rağmen, duruşmada bu hususla ilgili olarak herhangi bir argüman ve iddiada bulunmadığı cihetl-e, iddiasını zımnen geri çekmiş addolunduğundan, mezkûr maddenin Anayasaya aykırı olup, olmadığını incelememize gerek yoktur.

Sanık avukatı, 43/91 sayılı yasanın 9 ve 11. maddelerinin Anayasanın belirtilen maddelerine aykırı oluğunu iddia ederken aşağıd-aki gerekçeleri ileri sürmektedir.

1- Anayasanın 1. maddesine göre, KKTC hukuk üstünlüğü ilkesine dayanan bir hukuk devletidir. Anayasa madde 6'ya göre yargı yetkisi bağımsız Mahkemelerce kullanılır. 43/91 sayılı yasanın 9. maddesi ile polise tanınan -para cezası ve ceza puanı kesme yetkileri bir nevi yargılama mahiyetinde olduğundan, Anayasanın 1 ve 6. maddelerine aykırıdır.
2- Anayasanın 18. maddesine göre, hiçbir kimse ayni eylem veya ihmalden dolayı iki defa yargılanamaz ve bu eylem ve ihmalden do-layı ölüme sebebiyet vermiş olmadıkça iki defa cezalandırılamaz. Bu meselede sanık mahkûm olduğu için Mahkemenin keseceği cezaya ilaveten 43/91 sayılı yasanın 9 ve 11. maddeleri uyarınca Polis tarafından aynı suçtan dolayı, ikinci kez olmak üzere 100-YTL -para cezası tahsil edilecek ve 100 ceza puanı işleme konacaktır.
3- 43/91 sayılı yasanın 9 ve 11. maddelerinde öngörülen para ve puan cezaları Mahkemenin sanığa mahkûm olduğu ayni suç dolayısıyle keseceği cezalar da dikkate alındığında, işlediği suç ile or-antılı olmadığından Anayasanın 18. maddesine aykırıdır.

Başsavcılığı temsilen bulunan savcıya göre ise bazı trafik suçları için öngörülen ceza puanı düzenlemesi, ceza mahiyetinde olmayıp, bir idari tedbirdir. Polise yasa altında verilen ceza puanı ya-zma yetkisi de, idari bir yetki ve görev olup ceza yargılaması ile ilgisi yoktur. Ceza puanı uygulaması, ceza hukuku kapsamında, bir cezai müeyyide olmadığı için çifte cezalandırmadan ve suçun vahameti ile orantılı olmadığından söz edilemez. Kaldı ki Ma-hkeme, bu tür suçlardan mahkûm olan kişilere ceza takdir ederken, bu hukuki durumu da gözönünde bulunduracağı için çifte cezalandırma söz konusu olmayacaktır.

Konuyu incelemeye başlarken, kanaatimce öncelikle, 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Dava-sız Halli ve Ceza Puanı Yasasının tarihçesine temas etmek ve ceza puanı'nın hukuki mahiyetini incelemek daha isabetli olacaktır.
Trafik ile ilgili yasalarda vazedilmiş bazı suçlar için uygulanması öngörülen "trafik cezalarının davasız halli", müessesesi i-le hukuk sistemimizin ilk tanışması 84/63 sayılı 1963 Yol Trafik Suçlarının Davasız Halli Kanununun yürürlüğe girmesi ile olmuştur. Mezkûr yasa, yeni bir suç ihdas etmemekte, buna mukabil trafiği düzenleyen yürürlükteki mevzuatta, 6 ayı geçmeyen hapis vey-a 100 Kıbrıs Lirasını geçmeyen bir para cezası veya her iki ceza ile cezalandırılabilen yasaya ekli cetvellerde belirtilen suçlar için sabit para cezası öngörmektedir. Yasa, Polis ve Jandarma mensuplarına bu suçları tesbit etmek ve sanıklara sabit ceza uy-gulaması yapmak yetkisi vermekte, sanıkların suçlarını kabul edip, yazılan sabit cezayı belirtilen 15 günlük süre içerisinde ilgili Polis ve Jandarma karakoluna ödedikleri takdirde, konunun Mahkemeye havale edilmemesini ve mahkûmiyet kaydı yapılmamasını dü-zenlemektedir.
Yasa bir bütün olarak incelendiğinde, amacın, Mahkemelerin iş yükünün hafifletilmesi, basit trafik suçları nedeni ile adli teşkilatın ve sanıkların harcayacakları zaman ve iş gücü kaybının önlenmesi, masrafların asgariye düşürülmesi olduğu a-nlaşılmaktadır.
Mezkûr yasa çeşitli tadilatlara uğradıktan sonra, 9/4/91 tarihinde yayımlanan 43/91 sayılı Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı Yasası ile yürürlükten kaldırılmıştır.

84/63 sayılı yasanın yerini alan 43/91 sayılı ya-sa da, yeni bir suç ihdas etmemektedir. Söz konusu yasa konu itibarı ile ilga ettiği 84/63 sayılı yasa ile ayni hukuki düzenlemeleri içermekte ve ayni esas amacı gütmektedir. İki yasa arasındaki en önemli fark ise, 43/91 sayılı yasada, sabit para cezası ö-ngörülen bazı suçlar için ceza puanı ve 100 ceza puanına ulaşılması halinde ehliyetin geçici süreler için iptal edilmesi işlemlerini getirmiş olmasıdır.
43/91 sayılı yasa ile getirilen ceza puanı uygulamasının hukuki mahiyeti nedir? Ceza hukuku alanında- bir ceza normu ve dolayısıyla ceza yargılamasına konu bir müeyyide türü müdür, yoksa savcının iddia ettiği gibi idare hukuku kapsamında bir idari güvenlik tedbiri midir?

Güvenlik tedbiri diğer bir adı ile emniyet tedbirinin tanımı ve hukuki mahiyeti Pro-f. Dr. Zeki Hafızoğlu tarafından Ceza Normu (1996) sayfa 233'de şu şekilde yapılmaktadır.
"1. Ceza ve emniyet tedbirleri



Emniyet tedbirleri, ceza hukukunda, cezanın uygulanamadığı, uygulansa bile yeni suçları önlemede yetersiz sayıldığı hallerde-, geleneksel ceza sistemini tamamlayan hukuki himaye vasıtalarıdır.
Emniyet tedbirlerinin amacı, cezadan farksız olarak, "toplumsal savunma"dır. Kanun koyucu ceza denen tedbirlerle olduğu kadar, emniyet tedbiri denen bu tedbirlerle de toplumsal düzeni- savunmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, emniyet tedbirleri, toplumsal bir savunma vasıtasıdır.
...................................................
Emniyet tedbirleri, cezadan farklı olarak ceza hukuku düzeninde bir "bastırma" değil, ama bir "önleme" te-dbiridir. Önleme, bu tedbirlerin özgül bir niteliğini teşkil etmektedir.
...................................................
Emniyet tedbirleri, maddî ve manevî bakımdan suç teşkil eden bir fiilin veya hiç olmazsa yalnız maddî veya yalnız manevi bakı-mdan suç teşkil eden bir fiilin işlenmesini gerektiren; onu izleyen, ondan sonra gelen tedbirlerdir. Bundan dolayı, bu tedbirler, daima vuku bulmuş münferit bir suç tarafından gerek suçun mağduruna gerekse topluma verilen zarar veya tehlikelerden sonraki -tedbirlerdir. Zarar veya zarar tehlikesi, burada, gerçek ve fiilîdir; geçmişe veya hale ait bulunmaktadır. Ama bunun yanında, emniyet tedbirleri, suça tekerrür tehlikesinden, yani fiilin faili tarafından işlenebilecek yeni suçların tehlikesinden önceki t-edbirlerdir. Tehlike, burada gerçek ve fiilî değil, mümkün ve muhtemel bir tehlikedir; dolayısıyla hale ve geçmişe ait değil, geleceğe ait bir tehlikedir. Gerçekte, emniyet tedbirleri yalnız toplumsal bakımdan tehlikeli kimselere uygulanmaktadır; çünkü v-ar olmalarının nedeni, kişideki tehlikelilik halidir.
...................................................
emniyet tedbirleri, bir suç işlendiği için değil, aksine bir suç işlendikten sonra uygulanan tedbirlerdir. Ancak, bunlar, bir suç işlendikten sonra -olmakla birlikte, suçların işlenmemesi için uygulanmaktadırlar. Açıkçası, taşıdıkları amaç, suçların asla işlenmemesi olmamakta, artık işlenmemesi olmaktadır. Bu demektir ki, emniyet tedbirlerinin amacı, ilk suçun önlenmesi değil, sadece suçta tekerrürün- önlenmesidir."

Güvenlik tedbirleri çeşitli konularda olabilmektedir. Örneğin Fransız mevzuatında araç kullanma ehliyetinin iptali güvenlik tedbirleri kapsamında düzenlenmektedir. (Bak. Nazarî ve Tatbîkî Ceza Hukuku, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer - -Prof. Dr. Sahir Erman, cilt 2, sayfa 570).

Güvenlik tedbirlerinin idari tedbirler mi yoksa kazai tedbirler mi olduğu doktrinde çok tartışılmıştır.

Güvenlik tedbirlerinin bir müeyyide olmadığından hareket eden bazı ünlü hukukçular bu tedbirlerin idari- mahiyette olduğu iddiasındadırlar. Prof. Dr. Hafızoğlu'nun yukarıda sözü edilen eserinin 247. sayfasında konu ile ilgili olarak şunlar yer alır.
"Aralarında yaklaşım farkı olmakla birlikte, emniyet tedbirlerini müeyyide sayan, buradan hareketle ceza h-ukuku düzeninde tek bir müeyyide sistemi bulunduğu sonucuna varan düşünceler, bu tedbirleri, müeyyide oldukları gerekçesiyle, devletin kazaî faaliyetleri alanına sokmaktadırlar. Bu düşünce geçerliliğini, temelindeki düşüncenin geçerliliğinden almaktadır. - Temeldeki düşünce "emniyet tedbirleri müeyyidedir" düşüncesidir. Halbuki bu tedbirler, müeyyide değildirler. Burada, temeldeki düşünce geçersizdir. Bundan ötürü, bu düşünceye dayandırılan düşüncelere itibar etmek, mümkün olmamak gerekir.
..............-......................................
Emniyet tedbirleri önleme tedbirleridir, dolayısıyla bir müeyyide sayılamazlar. Bu düşünceden hareket eden Rocco, bu tedbirlerin, kanunla konulsalar ve kazaî usullerle hükmedilseler bile kazaî tedbirler olmayıp, g-erek maddî gerekse şeklî bakımdan salt idari tedbirler olduğu sonucuna varmaktadır.
.......................................................
Bu nedenle, emniyet tedbirleri; ister kendilerine ceza hukuku düzeninde yer verilsin, ister hükmedilmeleri bakımında-n cezaî kaza usullerine tâbi olsun, hem maddî hem de şeklî bakımdan idarî tedbirlerdir."

Doktrinde bazı hukukçular güvenlik tedbirlerinin kazai olduğunu ileri sürerken, bazı hukukçular ise karma bir düzenleme olabileceği görüşündedirler.

TC Anayasa- Mahkemesi 2004/60 karar, 2000/43 esas sayılı kararında "sürücü belgesinin geri alınması"'nın bir idari güvenlik tedbiri olduğunu vurgulamaktadır. Mahkeme mezkûr kararında konu ile ilgili olarak şu görüşlere yer vermektedir:
"Toplumsal sonuçları bakımında-n doğurduğu tehlikenin ağırlığına göre, kimi eylemlere idarenin bizzat müeyyide uygulaması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda, yargılamanın genel usul kurallarına göre yapılması, yargı organlarının mevcut iş yükünü daha da artıracağı -gibi bu suçları işleyenlerin, çoğu kez daha ağır suçlar işlediği iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen sanıklarla birlikte mahkeme huzuruna çıkarılarak kimi olumsuzluklarla karşılaşmalarına da neden olabilecektir. Öte yandan, hukuka aykırı farklı nit-elikteki eylemlerin aralarında hiçbir ayırım yapılmadan aynı tür yaptırıma bağlı tutulması cezadan beklenen önleme ve caydırıcılık gibi amaçlara ulaşılmasını da engelleyebilecektir. Nitekim, bu sakıncaları önlemek amacıyla, birçok çağdaş ülke hukukunda ön-emsiz görülen bazı fiiller ceza hukuku alanından çıkarılarak idari yaptırımlara konu edilmektedir.
Öğretide de kabul edildiği gibi, idarenin, bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak İdare Hukukuna özgü yöntemlerle-, doğrudan doğruya uyguladığı yaptırımlara "idarî yaptırım" denilmektedir. İtiraz konusu kurallarla birinci defa alkollü araç kullanma eylemine yönelik olarak uygulanması öngörülen sürücü belgesinin geri alınması da bu anlamda bir idari yaptırımdır."

H-uzurumuzdaki havale konusu yasal durumu bu görüşler ışığında değerlendirdiğimiz takdirde, nasıl bir sonuca ulaşılabilir? Tabloyu tamamlamak açısından 43/91 sayılı yasanın uygulanmasına bir gözatmakta yarar vardır. Yasa, daha önce de belirttiğim gibi, yas-aya ekli cetvellerde gösterilen trafiği düzenleyen muhtelif yasalardaki bazı suçların yargılanmadan "davasız" sonuçlandırılabilmesini düzenlemektedir. Buna göre ekli cetvellerde yer alan ve ilgili yasaların suç saydığı bir eylem veya ihmal için sanığın, s-uçu kabul etmesi halinde suçu ihdas eden yasada belirtilen cezai müeyyideden daha az olan belirlenmiş para cezasını ödemesi halinde suçu ihdas eden yasa altında itham edilmemekte ancak, o suç için ceza puanı uygulaması gerekiyorsa, aleyhine polis tarafında-n ceza puanı uygulaması yapılmaktadır. Yasada belirlenen süreler içinde, polis tarafından kesilen para cezasının ödenmemesi halinde, sanık artık yasanın, meselenin davasız hallini düzenleyen kurallarından yararlanamaz; suçu ihdas eden yasa altında, örneği-n huzurumuzdaki meselede 9/88 sayılı Yol Güvenliği Yasası altında savcılık tarafından aleyhine dava getirilerek itham edilir. Bu durumda, polisin kesmiş olduğu sabit ceza, sanık tarafından kabul edilmemiş sayılacağı için artık yürürlükte olmaktan çıkar. -Ceza puanı ise Mahkemenin mahkûmiyet ve cezalandırma ile ilgili vereceği karar sonucuna kalır. Sanık itham olunduğu suçtan mahkûm edilirse, Mahkemenin takdirine göre suçu ihdas eden yasadaki müeyyideye uygun olarak cezalandırılır. Sanığın mahkûm edilip c-ezalandırılması neticesinde, 43/91 sayılı yasanın sadece ceza puanı ve ilgili hükümleri yürürlüğe girer ve mahkûm olduğu suç için öngörülen ceza puanı polis tarafından mahkûm aleyhine yazılarak işlem görür. Burada şunu da belirtmek gereğini görmekteyim; m-ahkûm olan bir sanıktan hem Mahkemenin takdir ettiği para cezasının hem de 43/91 sayılı Yasaya ekli cetvellerde gösterilen o suçla ilgili sabit para cezasının tahsil edilmesinin ilgili yasalarda öngörüldüğü iddiasına katılmıyorum. Mahkemenin sabit ceza pu-anı ile ilgili herhangi bir takdir yetkisi yoktur. Sanığın beraat etmesi halinde ceza puanı uygulaması yapılmaz.

Yeri gelmişken bir hususa değinmek gerektiği kanaatindeyim. 43/91 sayılı yasadaki amaç ve düzenlemeler dikkate alındığında, trafik suçlar-ının davasız halli ile ilgili yasal düzenlemeler ile, ceza puanı uygulaması ile ilgili yasal düzenlemeler birbirleri ile doğrudan bağlantılı olan hukuki müesseseler değillerdir. Ayni yasanın içinde yer almaları, - zorunluluktan kaynaklandığı düşünülse bil-e- hukuk tekniği bakımdan karışıklığa sebebiyet verebileceği güçlü bir olasılık olduğu için sakıncalıdır. Bu iki müessesenin farklı mevzuat altında düzenlenmesi gerektiği düşüncesindeyim.

43/91 sayılı yasanın 3. maddesine göre yasa, kanun koyucu tarafın-dan, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti karayollarındaki trafik akışının düzenli olmasının sağlanması, can ve mal güvenliğini koruyucu tedbirlerin alınması ve artan trafik suçlarının süratle, etkin ve caydırıcı bir şekilde önlenmesinin sağlanması." amacına yön-elik olarak çıkarılmıştır.

Yasanın 4. maddesi ceza puanı uygulamasının, Polis Genel Müdürünün yetkili kılacağı polis mensupları tarafından yapılacağını, 10. maddesi ise, ceza puanı işlemlerinin idari yargı tarafından denetleneceğini hükme bağlar.

-Yasanın amacını, yukarıda alıntısını yaptığım görüşler ışığında değerlendirdiğim zaman, ceza puanı uygulamasının cezai müeyyide olmayıp bir güvenlik tedbiri olduğu sonucuna varmaktayım.
Yasanın 4. maddesi ile, ceza puanı uygulaması için idari bir organ -olan polisin yetkili kılınması ve 10. madde ile açıkca ceza puanı işlemlerinin hukuki denetiminin idari yargıya bırakılması, ceza puanı uygulamasının kanun koyucu tarafından kazai değil, idari bir güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğini göstermektedir. İda-renin, idari bir kararla kişilere verdiği sürüş ehliyetini, kişinin işlediği bazı suçlar nedeni ile bir güvenlik tedbiri olarak ceza puanı uygulaması yolu ile iptal etmesi yasanın amacına uygun bir idari tedbir olduğu kanaatindeyim. Sonuç olarak, sanığa u-ygulanabilecek 100 ceza puanı ve bunun bir sonucu olarak ehliyetinin 3 ay süre ile iptal edilmesi ceza yargılamasını gerektirmeyen, polis tarafından uygulanması gereken idari bir işlemdir. Sanık, itham edildiği trafik suçundan mahkûm olup, cezalandırıldığ-ı takdirde 43/91 sayılı yasanın 9 ve 11. maddeleri uyarınca, polis tarafından 100 ceza puanı uygulamasına gidilecek ve ehliyeti 3 ay süre ile iptal edilecektir. Yukarıda söylediklerim ışığında, ceza puanı uygulamasında Mahkemenin takdir yetkisi olduğunu ö-ne süren görüşlere katılmam olanaksızdır.

Ceza puanı uygulamasının cezai karakteri olmadığı, idari bir güvenlik tedbiri olması nedeni ile sanığı itham edildiği suçlardan yargılayan yargıcın veya Mahkemenin yargı yetkisi dışında olduğu, dolayısıyle, 43/-91 sayılı yasanın ceza puanı uygulamasını düzenleyen 9 ve 11. maddelerinin konunun karara bağlanmasında yani huzurumuzdaki meselede sanığın mahkûm olduğu suçtan cezalandırılmasında etkili olmadığı görüşündeyim ve bu nedenle havalenin iptal edilmesi gerekti-ği kanaatindeyim.

VI. SONUÇ:
Netice olarak Metin A. Hakkı'nın karşı oyu ve oyçokluğu ile 43/1991 sayılı Yasa'nın 9 ve 11'inci maddelerinin konunun karara bağlanmasında etken olmadığı nedeni ile havalenin red edilmesine, diğer havale konusu yasa maddel-erinin incelenmesine gerek olmadığına karar verilir ve dosya gereği için alt Mahkemeye iade edilir.


(Metin A. Hakkı)(Nevvar Nolan)
Başkan Yargıç



(Gönül Erönen) (Seyit A. Bensen) (Şafak Ö-neri)
Yargıç Yargıç Yargıç



11 Ekim 2007






25






Full & Egal Universal Law Academy