Anayasa Mahkemesi Numara 4/1983 Dava No 10/1983 Karar Tarihi 22.11.1983
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 4/1983 Dava No 10/1983 Karar Tarihi 22.11.1983
Numara: 4/1983
Dava No: 10/1983
Taraflar: Hurşit Enver ile Mağusa İskan Şube Müdürü
Konu: 41/77 sayılı Yasanın 29(1) ve (3). Maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 22.11.1983

-D.10/83 Anayasa Mahkemesi 4/83
Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Anayasanın 114(1) maddesi tahtında.

Yüksek İdare Mahkemesi tarafından 95/81 sayılı Başvuruda (Müstedi: Hurşit Enver, Mağusa ile Müstedaaleyh: Gazi Mağu-sa İskân Şube Müdürü ve/veya İmar, İskân Bakanlığı vasıtasıyle KTFD arasında) 9.3.82 tarihinde sunulan konu.


Müstedi namına: İlkay Hikmet
Müstedaaleyh namına: Mustafa Arıkan.

----------------

K A R A R
KONU:
(1)41/77 sayılı Yasanın 3. maddesinde yer- alan "Hak sahibi" tefsirinin (b) paragrafının "Kıbrıs Türk Federe Devleti bölgesinde kendisinin, eşinin veya velâyeti altındaki çocuklarının ayrı ayrı veya birlikte toplam yarı hisseden fazla koçanlı konutu bulunmayanlar veya yukarıda sıralanan aile fertl-erinden herhangi birinin sağlık koşullarına ve oturulmaya uygun konutu olmayan" kısmının;
41/77 sayılı Yasanın 29(1) ve (3). maddelerinin;
(3)41/77 sayılı Yasanın 27/82 sayılı tadil Yasasından önceki şekli ile 38(2) maddesinin; ve
(4)27/82 sayılı Ya-sa ile değiştirilmiş şekli ile 41/77 sayılı Yasanın 38(2) maddesinin 1. paragrafının -
Anayasanın Başlangıç kısmına ve 1, 5, 7, 9(1) ve 39. maddelerine aykırı olup olmadığı.

I. OLAY:
Müstedi Kaleburunlu olup halen Mağusada ikamet etmektedir. 1974'te Sos-yal Yardım Dairesi Gazi Mağusada Boğaziçi sokak No.8/A'da kâin evi müstediye tahsis etti. 13.11.1980 tarihinde Gazi Mağusa İskân Şube Müdürü müstediye bir yazı göndererek Karakol bölgesinde oturulmaya müsait konutu bulunduğu cihetle konut tahsisi açısında-n hak sahibi olmadığını kendisine bildirdi ve Boğaziçi Sokak 8/A'daki evi bir ay içinde boşaltıp daireye teslim etmesini kendisinden istedi. Yine Gazi Mağusa İskân Şubesi Müdürünün müstediye gönderdiği 3.2.1981 tarihli bir yazı ile de Mağusada Ayluka maha-llesinde kayıt numarası 6935 ve parsel numarası da 1860 olan bir evlek 2100 ayak karelik bir arsanın ½ hissesi üzerinde 2 haneli modern sıhhi bir konut yapmış olduğu veya konut tahsisi açısından hak sahibi olmadığı cihetle Boğaziçi sokak No.8/A'daki konutu-n tahsisinin isminden iptal edildiği kendisine bildirildi. Bunun üzerine müstedi Yüksek İdare Mahkemesine başvurarak 3.2.1981 tarihli yazıda belirtilen iptal karar veya işleminin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar ve-rilmesini istedi. Başvuru, duruşma için, Yüksek İdare Mahkemesi önüne geldiğinde müstedi 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 3. maddesinin yukarıda belirtilen kısmının, 29(1), 29(3) maddelerinin ve 38(2) maddesinin 27/82 sayılı Yas-a ile değiştirilmezden önceki şekli ile ve değiştirilmiş şekli ile de 1. paragrafının Anayasanın başlangıç kısmı ile 1, 5, 7, 9(1) ve 39. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürdü. Yüksek İdare Mahkemesi de Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen Yasa maddele-rinin huzurundaki ihtilâf konusunu karara bağlamakta etkisi olabileceği kanaatına vardı ve konuyu karara bağlamak üzere Yüksek Mahkemeye, Anayasa Mahkemesi olarak, sundu ve Anayasa Mahkemesinin kararına dek başvurunun duruşmasını durdurdu.

II. İDDİANIN G-EREKÇESİ:
Müstedinin iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
Yasanın 3(b) maddesi ve diğer maddeleri, Yasanın yürürlüğe girmezden önceki tahsislere ve tahsis yapıldığı zaman kuralın öngördüğü konutu olmamakla beraber daha sonra böyle bir konut sahib olanlar-a uygulandığı nisbette kişilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırır ve bu nedenle Anayasanın başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırıdır.

Konu maddelerin, daha önce statüleri aynı olup da sonradan konut sahibi olanlarla olmayanlar arasında yap-tığı ayırım Anayasanın 7. maddesinin öngördüğü eşitlik ilkesine aykırıdır.

Anayasanın 9(1) maddesi her Türk yurttaşının malvarlığını geliştirme özgürlüğüne sahip olduğunu öngörür. Konu Yasa maddeleri ise, sonradan konut sahibi olanlara uygulandığı nisbe-tte, Anayasanın bu madesine ters düşer. Aynı şekilde Anayasanın 39. maddesine de ters düşer.

Müstedaaleyhin iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
Tahsis hakkı veya iktisaden güçlendirilme hakkı diye bir hak mevcut değildir. Tahsisler kazsanılmış hakka -yol açmaz çünkü lütuf olarak yapılmakta idi. Sonradan konut sahibi olanlarla olmayanlar arasında yapılan ayırım ise haklı bir nedene dayanır.

Yasanın sözü edilen maddelerinin Anayasaya aykırılığı yoktur.

III. İLGİLİ YASA METİNLERİ:
41/77 sayılı Yasa-nın 3. maddesinde yer alan "Hak sahibi" tefsirinin (b) paragrafı aynen şöyledir:
"Hak sahibi", Türk yurttaşı olmak kaydıyle:
......................................
Konut tahsisi açısından;
Şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakınına malûl gaziler ile ai-le reisi durumunda olup da göçmenlik ve iktisaden güçlendirilecekler tanımına girenlerden Kıbrıs Türk Federe Devleti bölgesinde kendisinin, eşinin veya velâyeti altındaki çocuklarının ayrı ayrı veya birlikte toplam yarı hisseden fazla koçanlı konutu bulunm-ayanlar veya yukarıda sıralanan aile fertlerinden herhangi birinin sağlık koşullarına ve oturulmaya uygun konutu olmayan,"


41/77 sayılı Yasanın 29(1) ve (3) maddeleri aynen şöyledir:
"Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce veya sonra;
Herhangi bi-r konut veya işyerini bu Yasanın kurallarına aykırı olarak işgal edenler,
.......................................................
Aynı veya değişik yerlerde birden fazla konutu veya üniteyi kullanma durumunda olanlar."


41/77 sayılı Yasanın 27/82 sayılı -tadil Yasasından önceki şekli ile 38/2 maddesi aynen şöyledir:
"(2)Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan konut, küçük işyeri, tesis ve arazi tahsisleri bu Yasa kurallarına göre yeniden gözden geçirilir. Bu Yasa kurallarına uygun olarak yapıl-an tahsisler, geçerli sayılır ve hak sahiplerine tahsis belgeleri verilir. Bu Yasaya aykırı olarak yapıldığı saptanan tahsisler ise imar, iskân ve rehabilitasyon işlerinden sorumlu Bakanlıkça iptal edilir."


27/82 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekli -ile 41/77 sayılı Yasanın 38(2) maddesinin 1. paragrafı aynen şöyledir:
"Esas Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce ve Esas Yasa yürülüğe girdikten sonra Yasa kurallarına uyulmadan yapılan konut, küçük işyeri, tesis, dükkân, sınai, ticari, turistik ve t-arımsal işletmeler, arsa ve arazi tahsisleri; iptal edilmiştir. Yasa kurallarına uyulmadan veya idari hatalar sonucu yapılmış bulunan tahsisler muktesep hak konusu olamaz."


IV. İLGİLİ ANAYASA METİNLERİ:
Anayasanın Başlangıç kısmı şöyledir:
".........-..........................
İnsan hak ve özgürlüklerini, sosyal adaleti, kişilerin ve toplumun huzur ve refahını, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletini gerçekleştirmek."

Anayasanın diğer ilgili maddeleri de aynen şöyledir:
"Madde 1.
Kıbrsı Türk F-edere Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan lâik bir cumhuriyettir.



Madde 5.
Her Türk yurttaşı, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahiptir.
Devlet, kişinin temel hak ve- özgürlüklerini, kişi huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar.


Madde 7.
Her -Türk yurttaşı, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, yasa önünde eşittir.
Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.


Madde 9(1).
Her Türk yurttaşı, yaşama, maddî ve manevî varlığını geliştirme haklarına ve kişi özgürlüğüne sahiptir.


Madde 39-.
Çalışma her Türk yurttaşının hakkı ve ödevidir.
Devlet, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için, sosyal, ekonomik ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler, işsizliği önleyici tedbirleri alır-.
Angarya yasaktır.
Ülke gereksinmelerinin zorunlu kıldığı alanlarda, yurttaşlık ödevi niteliği alan beden veya fikir çalışmalarının şekil ve koşulları, demokratik ilkelere uygun olarak yasa ile düzenlenir."



V. İNCELEME:
Sunulan soru ile ilgili Yasa me-tinleri ve Anayasa kuralları ve tarafların öne sürdüğü iddia ve gerçekler incelendi ve gereği görüşülüp düşünüldü.

Yasanın 3(b) maddesi ve diğer maddelerinin, Yasanın yürürlüğe girmezden önceki tahsislere ve tahsis yapıldığı zaman 3. maddenin (b) fıkrası-nın içerdiği kuralın öngördüğü konutu olmamakla beraber daha sonra böyle bir konut sahibi olanlara uygulandığı nisbette kişilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırdığı ve bu nedenle Anayasanın Başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olduğu ileri s-ürülmüştür. Bu Mahkeme A.M. 18/80 sayılı havalede verdiği çoğunluk kararında, s.5 ve 6'da şöyle demiştir:
"T.C. Anayasa Mahkemesinin kazanılmış hak hususunda yaptığı tanımlamadan açıkça görülüyor ki herhangi bir hakkın kazanılmış hak olarak sayılabilmes-i için hakkın dayanağı olan nesnel yasa kurallarının böyle bir hakkın doğumuna elverişli olması gerekir. Yönetim hukukunda uygulanan ilkelere göre yönetimin lütuf olarak yaptığı veya geçici nitelikte olarak yaptığı bir işlemden dolayı doğan haklar kazanıl-mış hak olarak sayılamaz. Aynı zamanda yönetimin yaptığı işlemin dayanağı olan yasa böyle bir kesin hakkın verilmesini kesinlikle amaçlamamış ise veya böyle bir hak hakkı alanın hile veya yalan beyanları ile meydana gelmiş ise, böyle bir hak kazanılmış ha-k sayılamaz. Bu durumda Mahkemenin müstediye yapılan tahsis belgesi gibi tahsis belgelerinin hangi şartlarda ve hangi amaçla yapıldığının irdelenmesi gerekir. 1974 yazında mutlu barış harekâtının yapılmasından sonra güneyde olan Türklerin kuzeye göçü baş-lamıştır. Yönetimin bu gibi göçmenleri iskân etme zorunluluğu doğmuştur ve barış harekâtından hemen sonra o aşamada yönetim, göçmenleri iskân etme yönüne gitmiştir. 1974 Kasım ayı içerisinde yönetim bir de İskân ve Rehabilitasyon Yönetmeliği çıkarmıştır.- O zamanın koşulları ve şartları ve Kasım 1974'de çıkarılan İskân ve Rehabilitasyon Yönetmeliği esaslıca incelendiğinde Yönetimin veya devletin o zaman iskân edilenlere kesin bir hak vermek amacında olduğu görülmemektedir. Yönetimin o aşamada amacı göçme-nleri geçici olarak iskân etmekti. Başka bir deyişle 1974'de yapılan iskân ve bunun bir neticesi olarak iskân edilenlere verilen tahsis belgelerinin dayanağı olan 1974 İskân ve Rehabilitasyon Yönetmeliğini veya ondan hemen önce bu Yönetimin yaptığı uygula-maların iskân edilenlere veya tahsis belgesi verilenlere kesin bir hak vermeye elverişli olduğu söylenemez. Kaldı ki o devirde yani 1974 sonlarına doğru yapılan iskân işlemleri o devrin yönetimi tarafından bir lütuf veya geçici olarak yapılmakta idi ve bu- gibi işlemlerden doğan hakların kazanılmış hak sayılacağı söylenemez.................................................

Bazı hallerde yönetim hukuku ilkelerine göre zorunlu olduğu hallerde kamu yararı için kazanılmış haklara dahi dokunulabilir. 1974'den- sonra bugüne kadar birçok göçmenlerin iskân edilmediği bir gerçektir. Buna ilâveten Anayasanın 127. maddesi uyarınca K.T.F.D. sınırları dışında Kıbrıs'ta taşınmaz mal bırakan Türk yurttaşlarına eşdeğerde taşınmaz mal verilmesi öngörüldüğü halde henüz bu -gibilerine herhangi bir eşdeğerde taşınmaz mal verilmediği de gerçektir. Görülüyor ki iskân edilmeyenleri iskân etmek, eşdeğer taşınmaz mal alamayanlara eşdeğerde taşınmaz mal vermek zorunluluğu doğmuştur. Bu kamu yararı amacı ile bugüne kadar haksız ola-rak şu veya bu nedenle herhangi bir tahsis alanların tahsisinin iptal edilmesi kamu yararı için zorunlu olduğuna kuşku yoktur. 41/77 sayılı Yasanın 38(2)(3) ve 29(1)(3)(5) maddeleri bu amacı gütmektedir. Bu nedenle bu maddelerin Anayasaya aykırı olmadığı-na karar verilmesi gerekir."


Yukarıda iktibası yapılan karara göre müstediye yapıldığı iddia edilen tahsis gibi 1974'de ve 41/77 sayılı Yasadan önce yapılan iskân işlemleri geçici mahiyette ve bir lütuf olarak yapıldığı cihetle bu gibi işlemlerden doğan- hakların kazanılmış hak olduğu söylenemez. Yine aynı karara göre hakkı olup da halen iskân edilmeyenleri iskân etmek ve eşdeğer taşınmaz mal almayanlara eşdeğerde taşınmaz mal vermek için bugüne kadar haksız olarak şu veya bu nedenle tahsis alanların tah-sislerinin iptal edilmesi kamu yararı için zorunludur ve 41/77 sayılı Yasanın konu maddeleri de bu amacı gütmektedir. Bu nedenlerle havale konusu Yasa maddelerinin Anayasanın Başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olmadığına karar verilmesi gereki-r. Yargıç Ergin Salâhi ve Yargıç Aziz Altay bu sonuca, değişik gerekçelerle katılmaktadır.

Konu yasa maddelerinin, daha önce statüleri aynı olup da sonradan konut sahibi olanlarla olmayanlar arasında yaptığı ayırımın Anayasanın 7. maddesinin öngördüğü e-şitlik ilkesine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Bu Mahkeme A.M. 12/81 sayılı havalede verdiği kararda, s.3 ve 4'te, şöyle demiştir:
"41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 2. maddesi Yasanın amacını belirlemektedir. ........ Bu ama-ç ile Yasanın 3. maddesi konut tahsisi bakımından hak sahiplerinin kimler olduğunu belirtti. Bu maddeye göre konut tahsisi açısından şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakınları, malûl gaziler ile aile reisi durumunda olup da göçmenlik tanımına girenler- hak sahibidir ancak aile reisi durumunda olup da göçmenlik tanımına girenlerden Kıbrıs Türk Federe Devleti bölgesinde kendisinin, eşinin veya velâyeti altındaki çocuklarının ayrı ayrı veya birlikte toplam yarı hisseden fazla koçanlı konutu bulunanlar veya- aile fertlerinden herhangi birinin sağlık koşullarına ve oturulmaya uygun konutu olanlar konut tahsisi açısı bakımından hak sahibi değillerdir. Görülüyor ki (b) fıkrası gerçekten koçanlı konut sahibi olanlar ile konut sahibi olmayan göçmenler ile iktisad-en güçlendirilecekler arasında bir ayırım yapmaktadır. K.T.F.D. Anayasasının 7. maddesi her Türk yurttaşını hiç bir ayırım gözetmeksizin yasa önünde eşit tutmuştur. Aynı madde hiç bir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınmamasını öngörmüştür. K.-T.F.D. Yüksek Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi olarak, 7/79 sayılı iptal davasında eşitlik kavramı hakkında aynen şunları söylemiştir:
'Hiç şüphe yoktur ki Yasa önünde eşitlik ancak nitelikte benzerlik ve yasaların getirdiği hükümlere uyumluluk oranında söz k-onusu olabilir. Yasa önünde eşitlik kavramı tüm yurttaşların behemahal her yönden her zaman aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Bir takım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda- yasa önünde eşitlik ilkesine ters düştüğünden söz edilemez.'

Başka bir deyişle eşitlik ilkesi ancak hukukça aynı durumda bulunan kişilere uygulanır. Ancak aynı durumda bulunmalarına rağmen bir takım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı- bir nedene dayanmakta ise yasa önünde eşitlik ilkesi zedelenmemektedir. Bu durumda yarı hisseden fazla kayıtlı konutu olan göçmen ile kayıtlı konutu bulunmayan göçmenler arasında yapılan ayırımın makul ve haklı bir nedene dayanıp dayanmadığının incelenme-si gerekir. Daha önce belirtildiği gibi 41/77 sayılı Yasanın önemli amaçlarından biri şehit, malûl gazi, hadise kurbanı ve göçmenlere konut sağlamaktır. Yasa bu önemli amacını yerine getirebilmek için yarı hisseden fazla kayıtlı konutu olan göçmenlerin k-onut açısı bakımından hak sahibi olmadığını öngörmüştür. Yasanın esas amacı yasada belirlenenlere konut sağlamak olduğuna göre konutu bulunan göçmenlerin yasanın amacının dışında tutulması yasanın esas amacının yerine getirilmesi bakımından gerekli bir iş-lemdir. Bu durumda yarı hisseden fazla kayıtlı konutu bulunan göçmenlerin konut tahsisi açısından yasa dışında tutulması makul ve haklı bir nedene dayandığı açıktır. Bu nedenle söz konusu 3(b) fıkrasının hükümleri Anayasanın eşitlik ilkesine ters düşmeme-ktedir."





Yukarıdaki iktibasta söylenenleri bu havale bakımından da benimseriz. Bu iktibasta söylenenler ışığında konu Yasa maddelerinin, daha önce statüleri aynı olup da sonradan konut sahibi olanlarla olmayanlar arasında yaptığı ayırımın haklı bir -nedene dayandığı açıktır. Bu durumda konu maddeler Anayasanın eşitlik ilkesini öngören 7. maddesine aykırı değildir. Sırası gelmişken şunu belirtmek yerinde olur ki A.M. 12/81 sayılı havaledeki kararda havale konusu olmayan bir hususta belirtilen ve müst-edinin üzerine dayandığı görüş obiter olmaktan öteye gitmez ve özellikle bir Anayasa meselesinde bağlayıcı olamaz. Biz, daha önce de belirtildiği gibi, kararın esasında belirtilen görüşleri bu havale bakımından benimsemiş bulunuyoruz.

Konu Yasa maddeler-inin Anayasanın 9(1) maddesinin öngördüğü her Türk yurttaşının maddi varlığını geliştirme özgürlüğünü ve 39. maddesinin öngördüğü çalışma hak ve ödevini kısıtladığı ve bu nedenle Anayasanın sözü edilen maddelerine ters düştüğü de ileri sürülmüştür. Temel -hak ve özgürlükler mutlak olmayıp Anayasanın ilgili maddesinde veya 6. maddesinde gösterilen nedenlerle kısıtlanabilir. Bir kısıtlama yapıldığında ise yapılan kısıtlamanın Anayasanın cevaz verdiği bir kısıtlama olup olmadığının incelenip kararlaştırılması- gerekir. Ancak bu yapılmazdan önce de, kuralın kısıtlama getirip getirmediğinin incelenmesi gerekir. Mevzuatın belli bir temel hak ve özgürlüğe olabilecek uzak bir etkisi bu hakkın bir kısıtlaması olarak sayılamaz. Kısıtlama sayılabilmesi için bu etkin-in mevzuatın direkt ve kaçınılmaz bir neticesi olması ve böyle bir neticeyi yasa koyucunun niyet etmiş olduğunun söylenebilmesi gerekir. Diğer bir deyimle ilgili mevzuatın belli bir hak ve özgürlüğe kısıntı getirmiş sayılabilmesi için böyle bir hakkın vey-a özgürlüğün kullanılmasına direkt veya yakından müdahale etmiş olması gerekir. -Gör: A.M. 8/83 s.5.


Konu Yasa maddeleri daha önce de söylenenlerden anlaşılacağı gibi hakkı olup da iskân edilmeyenleri iskân etmek, eşdeğer taşınmaz mal almayanlara eşde-ğerde taşınmaz mal vermek ve bunlar yanında Yasanın 2. maddesinde sıralanan diğer amaçları gütmektedir. Yasa bir bütün olarak ve özellikle amaçları göz önünde tutulduğunda konu maddelerin Anayasanın 9(1) ve 39. maddelerinin öngördüğü temel hak ve özgürlük-lerin kullanılmasına direkt ve yakından müdahale ettiği söylenemez. Bu nedenle konu Yasa maddeleri Anayasanın 9(1) ve 39. maddelerine aykırı değildir.

SONUÇ:
Sonuç olarak 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının havale konusu maddeler-inin Anayasanın 7, 9(1) ve 39. maddelerine aykırı olmadığına oybirliği ile ve Başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olmadığına Yargıç Ergin Salâhi ve Yargıç Aziz Altayın değişik gerekçeleri ile ve oybirliği ile karar verilir.




(Şakir Sıdkı İl-kay)(Salih S. Dayıoğlu)
Başkan Yargıç





(N. Ergin Salâhi)(Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay)
YargıçYargıç Yargıç


22 Kasım 1983.



DEĞİŞİK GEREKÇE YAZISI

Sayın Başkanın havale konusu edilen Yasa maddelerinin Anayasanın 7, -9(1) ve 39. maddelerine aykırı olmadığı hususundaki görüşlerine katılmaktayım. Bu görüşlere ek görüş belirtmeyi lûzumsuz bulurum.

Havale konusu Yasa maddelerinin Anayasanın Başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırılığı hususuna gelince; bu hususta- müstedi tarafından yapılan esas iddia 41/77 sayılı Yasa yürürlüğe girmezden önce 32/75 ve 33/75 sayılı Yasalar altında tahsis yapılan kişilere bu gibi tahsislerin kazanılmış haklar kazandırdığı ve 41/77 sayılı Yasanın 3(b) maddesi ile diğer havale konusu -maddelerinin bu gibi kazanılmış hakları ortadan kaldırdığı cihetle Anayasanın başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olduğu hususundadır. Başsavcılığı temsilen bulunan Savcı ise bunların kazanılmış haklar doğurmadığını, bir nevi lütuf olduğunu ile-ri sürerek bu görüşü savunmuştur.

41/77 sayılı Yasadan önce 32/75 ve 33/75 sayılı Yasalar uyarınca yapılan işlemlerin lütuf olmadığı, kazanılmış haklar doğurabileceği görüşünü AM 18/80 sayılı havalede ileri sürmüş ve şu görüşlere yer vermiştim:
"Görü-lüyor ki umumi mahiyette yasal olarak verilen haklar yine yasa ile geri alınabilmektedir. Ancak bu gibi yasalara dayanılarak İdarenin bu hakları kişiye dönüştürmesi diğer bir deyimle hakkın öznenleştirilmesi halinde bu hakların yasaların değişmesi halinde- dahi ortadan kaldırılamıyacağı ve bunların bir kazanılmış hak olarak kalacağı yine İdare Hukukunun Esaslarındandır. Bu hususta Prof. Sıddık Sami Onar aynı kitabın 553. sayfasında şöyle demektedir:
'Bu kaide-tasarrufun fesih veya ilga veya tadil edilmes-inin evvelde doğan haklarına tesir etmemesi icabeder. Binaenaleyh bu kaidenin doğurmuş olduğu umumi hukuki durumun verdiği salâhiyete dayanılarak yapılmış tasarruflar ve bunlardan doğan diğer umumi veya müşahhas veyahut ferdi durumlar ve husule gelen netic-eler muteber kalmak lâzım gelir.'

Kazanılmış hak kavramını incelerken verilen hakkın niteliğinin de göz önünde tutulması gerekir. Karşılıksız veya diğer bir deyimle lütuf olarak verilen hakların geri alınabileceği kabul edilmektedir. Yine hukuk sistem-inde hakkı veren yasa bu hakkı geçici olarak vermişse veya belirli bir süre sonra kaldırılmasını öngörmüşse bunların da kazanılmış hak olup olmadığına bakılmaksızın tekrar geri alınabileceğini öngörmektedir. Bu nedenle 32/75 ve 33/75 sayılı yasalar altınd-a verilen hakların niteliğine eğilmek gerekir. Anayasamızın 126. maddesi göçmenlerlin ve muhtaç kimselerin esenlendirilmesi yönünde Devlete bir külfet yüklemektedir ve yine Anayasamızın geçici maddesi gözönünde tutulduğunda bu yasalar Anayasa kapsamına al-ınmıştır. Bu nedenle saniyen bunların karşılıksız olarak verilen haklar olduğunu kabul etsek dahi Devletin yapmakla yükümlü olduğu hizmetlerin lütuf olamıyacağını kabul etmek gerekir. Devletin yasalarla karşılıksız olarak vatandaşa verdiği hizmetlerin do-ğuracağı haklar hususunda Prof. Sıddık Sami Onar sayfa 512'de şunları söylemektedir:
'Ferdin objektif hukuk kaideleri İdare tarafından umumi bir surette tatbikinden doğan umumi bir hukuki duruma dayanarak umumi ve meccani bir şekilde faydalandığı hizmetl-erde subjektif bir hakkın veya akdi bir durumun mevcut olduğu düşünülemez.................. Burada objektif bir kaideden doğma umumi bir hukuki durum mevcut olduğu için İdare, hizmetlerin idaresi ve ferdin istifade şekilleri hizmetin zabıtası hakkında deri-nliğine kaideler ve bunun zımnında da yeni külfetler koyabilir. Fert İdarenin bu salâhiyetlerine itiraz edemez. Ancak, İdare, hizmetin umumiliği ve müsavaat gibi hizmetlerin hukuki karakterine uymayan veya hizmet kiadelerini ihlâl eden veyahut hizmet kai-deleri üstündeki kaidelere muhalif bulunan bir tasarruf yapar veya bir durum ihdas ederse fert bir iptal davası açmak sureti ile hukuka muhalif olan vasiyetin kaldırılmasını isteyebilir.'

Görülüyor ki yasal olarak meccani veya bir diğer deyimle lütuf va-ziyetinde verilen haklar ancak eşitlik kaidelerinin ihlâl edilmesi halinde fertler tarafından bu eşitlik kaidesinin bozulması nedeni ile düzeltilmesini isteyebilir ve ferdi bir hak kazanıldığı söylenemez. Ancak yasa ile verilen bütün meccani hizmetlerin y-ukarıda iktibas edilen başlık altına giremeyeceği yine Prof. Sıddık Sami Onar tarafından kabul edilmekte ve 513. sayfada şöyle demektedir:





'Umumi ve meccani olan amme hizmetlerinde de subjektif bir amme hakkı bahis mevzuu olanlar vardır-. İdarenin ferdin muayyen bir menfaatına tekamül eden hukuki bir vecibesi dolayısıyle ve ferde karşı doğrudan doğruya vasıtasız olarak ifa ile mükellef olduğu hizmetlerde böyle bir hak bulunabilir. Sosyal Yardım hizmetlerinden istifade meselâ muhtaç duru-mda bulunan fertlere karşı para yardımı ve hastahaneye yatırılması gibi hukuki bir vecibe tahmil eden ve dolayısıyle ferde bu vecibelerin mevzuunun ifa hususunda idareyi mecbur kılmak salâhiyeti tanınmış olan hizmetlerde bu fertlerin, Bonart Teorisine göre- subjektif bir amme hakları vardır. Bu gibi durumlarda ferdin İdareden isteyeceği şey sadece hizmetin müsavi şartlar dahilinde ve kaidelerine uygun bir tarzda ifasından ibaret değildir; fazla olarak idareyi kendisine karşı mevzuu muayyen olan hukuki veci-benin ifası hususunda da zorlayabilir ve bu vecibenin ifa edilmemesi, tıpkı bir borcun ifa edilmemesi halinde olduğu gibi, bir tazminat borcu ve dolayısıyle, ileride göreceğimiz tam kaza davası da doğmasını icab ettirir.'

Kanaatımca Anayasanın 126 ve 12-7. maddelerinde Devletin yüklendiği ve yasalarla düzenlediği yükümlülükler ve yukarıda değindiğimiz gibi halen kaldırılmamış ve yürürlükte bulunan 32/75 ve 33/75 sayılı yasalarla yüklendiği ve bilâhare idari tasarruflarla kişiye dönüşerek kazanılmış hak ol-an hakların lütuf olduğunu söylemek olası değildir."


Yukarıda alıntısı yapılan görüşleri halen muhafaza ederim. Ancak yine yukarıda alıntısı yapılan pasajdan görülebileceği gibi belirli bir süre için verilen veya belirli bir süre ile kısıtlanan hakları-n kazanılmış haklar dahi olsa sona erdirilebileceği görüşüne de yer vermiştim. Diğer bir deyişle verilen haklar kazanılmış haklar dahi olsa belirli bir süre sonra sona ermesi veya amacının sona ermesi halinde ortadan kaldırılabileceği görüşünü belirtmişti-m. Bu görüşü de halen muhafaza etmekteyim.

32/75 ve 33/75 sayılı Yasaların geçirildiği tarihe göz attığımızda bu tarihlerde K.T.F.D. sınırları içerisinde çok yoğun göçmen veya rehabilite edilmeye muhtaç kişiler bulunduğu, bunların süratle rehabilite edi-lmesi, yeterli tarımsal v.s. kaynaklar verilerek topluma yararlı ve üretken şahıslar olarak kazandırılması amaçlanmakta idi. Bu yapılırken o günkü koşullar içerisinde kişilerin durumları lâyıkı ile incelenmeden bir çok kişilere haksız ve bazı hallerde hak-kından fazla kaynak verildiği de bir gerçektir. Bilâhare daha şümullü olarak geçirilen ve esas itibarı ile Anayasanın 126 ve 127. maddelerinin amaçlarını içeren 41/77 sayılı Yasa 32/75 ve 33/75 sayılı Yasalarla sair mevzuatı yürürlükten kaldırmamış ancak -geçmişte yapılması muhtemel hataları, elde mevcut kaynakların ve özellikle Anayasanın 127. maddesi amaçlarının da uygulanmaya konmasını amaçladığından kaynak durumlarını da göz önünde tutarak eskiden yapılan tahsislerin yeniden gözden geçirilerek daha adil- ve kalıcı bir şekilde düzenlenmesini amaçladığı görülmektedir. Yasanın bu temel amacının kamu yararına olduğuna kuşku yoktur. Önümüzdeki havalede müstedi ilgili tarihlerde konutu bulunmaması nedenine bağlı olarak 41/77 sayılı Yasadan önceki mevzuat altı-nda tahsis açısından hak sahibi durumunda idi ve kendisine tahsis yapılmıştır. Bu yapılan tahsis ile kazanılmış bir hakkı doğduğu söylenebilir. Ancak 41/77 sayılı Yasanın amaç itibarı ile 126 ve 127. maddelerden kaynaklandığını göz önünde tuttuğumuzda ko-nutu bulunmayan bu gibi muhtaç kişilere gerek konut veya gerek sair kaynak tahsislerinin bu gibi kişilerin esenlendirilinceye kadar devam edeceği ve bunların esenlendirme süresi ile bağlı bulunduğunu da göz ardı etmememiz gerekir. Diğer bir deyişle müsted-i yapılan yardımlar neticesi esenlendirilmişse müstedinin ilelebet bu yardımlardan faydalanamayacağı ve bu yardımların durabileceği de 126. maddenin içeriğinden görülmektedir. Havalenin yapıldığı YİM 95/81 sayılı Yüksek İdare Mahkemesinin olgulardan da gö-rülebileceği gibi müstedinin kendisine tahsis yapıldıktan sonra kendi gücü ve imkânları ile konut sahibi olduğu ve artık konut açısından devlet desteğine ihtiyacı bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda müstedinin yukarıda değindiğim gibi kazanılmış hakları- doğmuş olsa dahi Devlet desteğine ihtiyacı kalmadığı için kazanılmış hakkının da sona erdiği kanaatındayım. Bu nedenle müstedinin 41/77 sayılı Yasanın 3(b) maddesi altında halen mevcut olabilecek kazanılmış bir hakkı yoktur.

Yukarıdaki nedenlerle haval-e konusu 41/77 sayılı Yasanın 3(b) maddesi ile diğer havale konusu maddelerinin Anayasanın Başlangıç kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olmadığı görüşündeyim.



(N. Ergin Salâhi)
Yargıç



EK GÖRÜŞ YAZISI
Bu havalede okunan hükümde- belirtilen görüşler ile varılan sonuca, aşağıda aşağıda belirtilen ek görüşlere bağımlı olarak, katılırım.

18/80 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, 41/77 sayılı Yasa kuralları uyarınca yapılan tahsislerin lütuf olmadığına ilişkin Sayın Yargıç N. Ergin -Salâhi'nin karşıoy yazısında belirttiği görüşlere katılmama karşın Anayasa Mahkemesi, oyçokluğu ile, 41/77 sayılı Yasa altında verilen tahsislerin lütuf olduğuna ve kazanılmış bir hak doğuramayacağına ilişkin bir karar vermiştir. Anayasa Mahkemesince veri-len bu karar bugüne dek değişmemiştir. Bu meselede de aynı kararı benimser ve havale konusu maddelerin Anayasanın Başlangıç Kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olmadığına ilişkin görüşe katılırım.




(Niyazi F. Korkut)
Yargıç

DEĞİŞİK- GEREKÇE YAZISI
Havale konusu Yasa maddelerinin Anayasanın Başlangıç Kısmı ile 1, 5, 7, 9(1) ve 39. maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Sayın Başkanın söz konusu Yasa maddelerinin Anayasanın 7, 9(1) ve 39. maddelerine aykırı olmadığı hususundaki -görüşlerine aynen katılırım. Anayasanın Başlangıç Kısmı ile 1 ve 5. maddelerine olan aykırılık iddiasına gelince; 1974 yılında geçirilen İskân ve Rehabilitasyon Yönetmeliği altında göçmenler ile sair iskân edilecekler yanında Kuzey bölgesinde yerleşik ol-makla beraber iktisaden güçlendirilmesi gerekenlere de konut tahsisi yapılması öngörüldü. Böylece ilk defa iktisaden güçlendirilmesi gereken kimselere de, başka şeyler yanında, konut tahsis edilmesi hususu yönetmelikle düzenlenmiş oldu.

Yönetimin söz -konusu Yönetmelik altına iktisaden güçlendirilmesi gerekenlere konut tahsis etme yükümlülüğünün kişinin iktisaden güçlendirilmesi gerektiği sürece devam edeceğine, kişi iktisaden güçlendirildikten sonra ise bu yükümlülüğün sona ereceğine kuşku yoktur. Baş-kan bir deyişle, Yönetim tarafından yapılan bu gibi tahsislerin bir lütuf olarak yapıldığı, kişinin iktisaden güçlendirilip artık Devlet desteğine ihtiyacı kalmadığı zaman da tahsisin sona erdirilebileceği açıktır. Aksi takdirde kişi iktisaden güçlendiril-diği halde Devlet desteğinin devam etmesi gibi bir durum ortaya çıkar ki Yönetmeliğin amacının bu olduğu söylenemez.

Yönetim tarafından bir lütuf olarak ve kişinin iktisaden güçlendirileceği zamana kadar olmak üzere geçici bir süre için yapılan bu gibi t-ahsislerden doğan haklar kazanılmış hak olarak nitelendirilemez. (Bak: A.M. 18/80). Durum bu merkezde olduğuna göre, havale konusu Yasa maddelerinin Anayasanın Başlangıç Kısmı ile 1 ve 5. maddelerine aykırı olmadığı görüşündeyim.

İktisaden güçlendiril-mesi gerekenler dışındaki kimselere yapılan tahsisler bu havalenin konusu kapsamına girmediği cihetle onların yasal durumu hakkında bu safhada herhangi bir görüş belirtmeyi gereksiz buluyorum.




(Aziz Altay)
Yargıç













-


-


8



-


Full & Egal Universal Law Academy