Anayasa Mahkemesi Numara 4/1973 Dava No / Karar Tarihi 02.06.1973
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 4/1973 Dava No / Karar Tarihi 02.06.1973
Numara: 4/1973
Dava No: /
Taraflar: Başsavcılık ile Hasan İ.H.İzzet (İngiliz Kemal)
Konu: K.T.Y.Yürütme Kurulunun meşru olarak teşkil edip etmediği
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 02.06.1973

-A.M.Y. Havale No. 4/73

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
(ANAYASA MAHKEMESİ YETKİSİ)

Mahkeme Heyeti : M.Necati Münir (Başkan), Ülfet Emin, ve Ahmed İzzet.

Anayasa'nın 144. maddesi hakkında.

ve

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1548/73 sayılı Ceza D-avasında (Başsavcılık ile
Hasan İbrahim Hacı İzzet namı diğerle İngiliz Kemal arasında) yapılan havale

Sanık Namına : A.M.Berberoğlu.
Başsavcılık namına : M.Vedat Aziz.

------------------------------

K A R A R


Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde 1548/7-3 sayılı Ceza Davasında Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa'sının 144. maddesi tahtında 25 Mayıs 1973 tarihinde Yüksek Mahkeme'ye yapılan bu havale şöyledir :-

"BU MAHKEME, Anayasa'nın 144'ncü maddesi tahtında, aşağıdaki soruları, karara bağlamak üzere, Yüksek Ana-yasa Mahkemesine havale eder.

Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu'nun Anasyasanın 19'ncu maddesine aykırı olarak Anayasa'nın 41 (1) maddesi ve Temel Kuralların 10. maddesine uygun olarak meşru surette teşekkül edip etmediği; ve

(ii) Kıbrıs Türk Yöneti-mi Yürütme Kurulu meşru suretle teşekkül etmemiş ise Anayasa ve Temel Kurallara göre meşru bir Türk Yönetiminin mevcut olup olmadığı."

Sanık Lefkoşa Ağır Ceza Mahkeme'sinde Fasıl 154, Ceza Kanunu'nun 47 (b) ve 48 (a) maddelerine aykırı müfsit gaye ile müf-sit gayesi bulunan yazılı beyanname yayınlama suçlarından 5 ayrı dava ile ve Fasıl 154, Ceza Kanununun 59 (a) ve 48 (a) maddelerine aykırı olarak tasarrufunda müfsit gayesi bulunan yazılı beyanname bulundurma suçlarından 3 ayrı dava ile itham edilmektedir-. Bu havalenin istinad ettirildiği Anayasa'nın 144. maddesinin 1. fıkrası aynen şöyledir :-

"MADDE 144.

1. Herhangi bir mahkeme muamelesindeki bir taraf, istinaf muameleleri dahil olmak üzere, bu muamelenin herhangi bir safhasında bu muameledeki uyuşmazl-ık konularından herhangi birisinin karara bağlanmasında tesiri olabilen herhangi bir kanunun veya kararın veya onun herhangi bir hükmünün Anayasaya aykırılığı meselesini ileri sürebilir ve bunun üzerine, kendisine karşı böyle bir mesele ileri sürülen mahke-me, bu meseleyi, kararını vermek üzere Yüksek Anayasa Mahkemesine sunar ve bu mesele hakkında Yüksek Anayasa Mahkemesince bir karar verilinceye kadar bu muameleyi durdurtur."

144. yukarıda iktibas edilen hükümlerinden görüleceği gibi bu madde tahtinde an-cak "herhangi bir kanunun veya kararın veya onun herhangi bir hükmünün Anayasaya aykırılığı" meselesi havale konusu yapılabilir. (Bak : Mayor of Nicosia v. Christakis Loizides 1 R.S.C.C. 59 davası s.61 ve The Republic v. Charalambos Zacharia 2 R.S.C.C. 1 d-avası s.4 ve 5.)

Bir mahkeme bir havale yaparken, hangi kanunun veya hangi kararın Anayasa'nın belli bir maddesine aykırı olduğu ileri sürüldüğü hususunu, havalede sarahaten belirtmesi gerekir. Bu hususta Charalambos Zacharia davasında s.5'de Yüksek Anay-asa Mahkemesi şöyle demiştir :-

"It has been stated already in the Decision of this Court in Case No. 23/61 and it may be usefully repeated here, that a court invited to make a referance to this Court under paragraph 1 of Article 144 ought to do so only i-f the intended subject-matter of the referance is a questions of unconstitutionality of any law or decision or of any provision thereof, in the sense of the said paragraph, İt is, further, necessary for the court making the referance to ascertain from the- party raising a question of unconstitutionality and to state in such referance in clear terma not only the Article of the Constitution concerned but also in what recpect such Article or any part tehereof is related to such question of unconstitutionality.-"

Bu havalede, Yüksek Mahkeme'ye sunulan yukarıda iktibas edilen iki sorudan görüleceği gibi, hangi kanunun veya kararın Anaya-sa'ya veya Temel Kurallara aykırı olduğu hususu belirtilmemektedir. Mamafih havalenin duruşması esnasında mahkemenin bir sorusuna cevaben sanığın avukatı havalede karara bağlamak istenilen hususun Yürütme Kurulu Üyelerinin Yürütme Kuruluna atanmaları karar-ı ile ilgili olduğunu ileri sürmüştür. Sanığın avukatının iddiası şu şekilde özetlenebilir :-

1. 16 Şubat 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavini seçilen ve 28 Şubat 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavini görevine başlayan şahıs, Cemaat Meclisi üyeliğinden isti-fa etmediği cihetle Cumhurbaşkan Muavinliği mevkiini işgal edemez çünkü Anayasa'nın 41. maddeesinin 1. fıkarasına göre Cumhurbaşkan Muavini görevi, bir Cemaat Meclisi üyeliği görevi ile birleşemez.

2. 12 ve 31 Mart 1973 tariglerinde Yürütme Kurulu üyeliğ-ine yapılan atamalar meşru olmayan bir Cumhurbaşkan Muavini tarafından ve Kıbrıs Türk Yönetimi Temel Kurallarının 8. ve 10. maddelerine aykırı olarak Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısının teklifi üzerine yapılmadığından Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu da- gayri meşrudur. Türk Cemaat Meclisi Başkanı ve dolayısıyle Türk Cemaat Meclisi üyesi olan birisinin Cumhurbaşkan Muavini olarak seçilip, göreve başladıktan sonra Anayasa'nın ilgili maddeleri tahtinde ayni zamanda Türk Cemaat Meclisi üyesi olarak da görevi-ne devam etmemesi gerektiği aşikardır, ve bu havalenin duruşmasında aksini iddia eden olmamıştır. Baş Savcılığı temsil eden Savcı Mahkemeye yapmış olduğu beyanatında Cumhurbaşkan Muavininin 28 Şubat 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavini olarak görevine başla-dıktan sonra Cemaat Meclisi Başkanlığı veya Üyeliğini ifa etmediğini ve o tarihten itibaren kendisini mustafi addettiğini söylemiştir. Sanığın avukatının iddiasına göre bir Cemaat Meclisi üyeliği ancak Anayasanın 107. maddesi tahtinde sıralanan hallerde in-hilal edebilir. Anayasa'nın 107. maddesi aynen şöyledir :-


"MADDE 107

Bir Cemaat Meclisi Üyelği aşağıdaki hallerde inhilal eder :-

ölüm ile ; veya
yazılı istifa ile ; veya
95'nci maddenin (c) veya (d) fıkralarında gösterilen hallerden herhangi bir-inin vukuu veya Cumhuriyet vatandaşlığı sıfatının kaybı veya ilgili cemaat seçim listesine seçmen olarak kaydedilmek vasfını kaybetmek ile ; veya
101'nci maddede gösterilen görevlerden birini almakla."

Bu havale ile ilgili 101. maddenin 1. fıkrasıdır. Bu -fıkra aynen şöyledir :-

"MADDE 101

1. Bir Cemaat Meclisi üyeliği görevi, Bakanlık veya Temsilcilik veya Belediye Reisliği de dahil olmak üzere herhangi bir belediye meclisi üyeliği veya Cumhuriyetin silahlı veya emniyet kuvvetlerine mensubiyet veya bir a-mme veya belediye görevi ile veya, bir Türk Cemaat Meclisi üyesi bakımından, bir din adamı görevi ile birleşemez."

Sanığın avukatı Anayasa'nın 101. maddesinin 1. fıkrasında Cumhurbaşkanı Muavini görevinin Cemaat Meclisi görevi ile birleşemediğine dair he-rhangi bir hüküm mevcut olmadığına işaret ederek, Anayasa'nın 107 (d) maddesi tahtinde Cemaat Meclisi üyesi olan bir şahsın Cumhurbaşkan Muavini görevine başlaması ile Cemaat Meclisi üyeliğinin inhilal etmediğini iddia etmiştir. Anayasa'nın 101. maddesinin- 1. fıkarasında Cumhurbaşkan Muavini görevinin Cemaat Meclisi üyeliği görevi ile birleşemediği hususunda herhangi bir hüküm olmamakla beraber, Anayasa'nın 101. maddesinden daha önce 41. maddesinde Cumhurbaşkan Muavini görevinin bir Cemaat Meclisi üyeliği g-örevi ile birleşemediği hususunda sarıh hüküm vardır. Anayasa'nın 107. maddesinin (d) fıkrası ve Anayasa'nın 101. maddesi Cemaat Meclisi üyesi olan bir şahsın hangi görevleri aldığında Cemaat Meclisi üyeliğinin inhilal ettiğini göstermektedir. Bu görevler -temsilcilik görevini de ihtiva etmektedir. Temsilciliğin hangi hallerde inhilal ettiği hususu ise Anayasa'nın 71. maddesinde belirtilmektedir. Anayasa'nın 71. maddesinin (d) fıkrası ve Anayasa'nın 70. maddesi Temsilcilik görevini ifa eden bir şahsın hangi -görevleri aldığında Temsilcilik gerevinin inhilal ettiğini göstermektedir. Bu görevler Cemaat Meclisi üyeliği görevini de ihtiva etmektedir. Anayasa'nın 107, 101, 71 ve 70. maddelerinden açıkça görülüyor ki Cemaat Meclisi üyesi olan herhangi bir şahıs Tems-ilcilik veya 101. maddede belirtilen herhangi başka bir görevi ifa etmeye başladığında Cemaat Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan Temsilcilik veya başka bir görevi tercih ettiği cihetle Cemaat Meclisi üyeliği inhilal eder ve kendi arzusu ile tercih ve kabul et-tiği ikinci görevi yürütür. Aynı şekilde Temsilcilik görevi ifa eden herhangi bir şahıs Cemaat Meclisi üyeliği veya 70. maddede belirtilen herhangi başka bir görevi ifa etmeye başladığında Temsilcilik inhilal eder ve kendi arzusu ile tercih ve kabul ettiği- ikinci görevi yürütür. Bunun da sebebi, 101. maddede öngörüldüğü gibi Cemaat Meclisi üyeliği görevinin Temsilcilik görevi ile ve 70. maddede öngörüldüğü gibi Temsilcilik görevinin Cemaat Meclisi üyeliği görevi ile birleşemediğidir. Anayasa'nın 41. maddesi-nin 1. fıkrasına göre Cumhurbaşkan Muavini görevi Cemaat Meclisi üyeliği görevi ile birleşemediğinden Cemaat Meclisi üyesi olan bir şahıs kendi tercih ve arzusu ile Cumhurbaşkan Muavini görevini ifa etmeye başladığında Anayasa'nın sözü ve özü göz önünde tu-tulduğunda Cemaat Meclisi üyeliğinin kendiliğinden inhilal etmesi gerekir kanaatındayız. Nitekim Mahkemede Savcı, Cumhurbaşkan Muavini, görevini 28 Şubat 1973 tarihinde ifa etmeye başladıktan sonra bugüne kadar Cemaat Meclisi üyeliği veya Cemaat Meclisi Ba-şkanı görevi ifa etmediği hususunda bir beyanatta bulunmuştur. Bunun aksine herhangi bir iddia yapılmış değildir.

Yukarıda belirtilenlerin ışığında 16 Şubat, 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavini seçilen ve 28 Şubat, 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavini gö-revine başlayan şahıs Cumhurbaşkan Muavinliği mevkiini Anayasa uyarınca meşru olarak işgal etmektedir.

21 Aralık 1963'de Türk Toplumu Rumların hunhar hücumuna maruz kaldığından, can ve mal emniyeti ortadan kalkmış ve Türk Cemaatı hak ve hürriyetlerini -korumak için ayrı ayrı bölgeler ihdas etmek mecburiyetinde kalmıştı. Bundan dolayı Türk Cemaatı Rum Cemaatı ile olan ilgisini kesmek zorunda kaldı. Türkler Anayasadaki haklarından yararlanmadıklarından kendi bünyelerine uygun bir idari mekanizma kurmak mec-buriyetinde kaldılar. Bu nedenle Türk Cemaatının bünyesine uygun bazı tedbirlerin alınması zaruri oldu. 27 Aralık 1967'de Cemaat ileri gelenleri Cumhurbaşkan Muavinliği Dairesinde bir toplantı yaparak Anayasa'nın bütün hükümlerini tatbiki kabul oluncaya ka-dar Cemaat İdaresinin daha müessir şekilde işlemesi için alınması gereken tedbirleri görüşmüşler ve bu görüşmeler neticesinde Cemaatın muhtelif unsurlarının bünyesinde temsil edildiği bir tedbir üzerinde mutabık kalmışlardır. Bu toplantıdsa bazı Temel Kura-llar kabul edilmiş ve 28 Aralık 1967'de ilan edilmiştir. Temel Kurallar Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı hükümlerini geçici olarak tadil etmiştir. Temel Kuralların Yürütme Görevi ile ilgili en önemli maddeleri 7, 8, 9 ve 10. maddeleridir. Temel Kurall-arın 7. maddesine göre Türk bölgelerinde Yürütme Görevi Türk Yönetimi Yürütme Kurulu tarafından yerine getirilir. 8. maddesine göre ise Yürütme Kurulu Başkanı Cumhurbaşkan Muavini, Başkan Yardımcısı Türk Cemaat Meclisi Başkanı'dır. 10. maddeye göre ise Yür-ütme Kurulunda istifa ve diğer sebeplerden açıkca olan üyelikler Başkan Yardımcısının teklifi üzerine Başkan tarafından yapılacak tayinlerle doldurulur.

Hiç şüphe yoktur ki Temel Kurallar ilan edildiğinde var olan anormal ve zaruri durumdan dolayı Temel- Kurallar Anayasanın bazı hükümlerini geçici olarak tadil etmekle beraber geçerlidir. Esasen duruşma esnasında Temel Kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu hususunda herhangi bir iddia yapılmış değildir. 1 Mart 1973'de Temel Kuralların 7, 8, 9 ve 10. maddeler-ini etkileyen bir tadilat yapılmıştır. Yapılan tadilat aynen şöyledir :-

"Kıbrıs Türk Yönetimi Temel Kuralların değiştirilmesine değin, Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu, Yürütme Kurulu Başkanı tarafınan kurulur."

İşbu tadilat ile Yürütme Kurulunun ya-lnız Başkan tarafından kurulduğu sarihtir. 28 Şubat, 1973'de göreve başlayan Cumhurbaşkan Muavini Temel Kurallar uyarınca Yürütme Kurulu'nun Başkanı da olmuştur. Yürütme Kurulu Başkanı esas Temel Kurallara ve 1 Mart 1973'de yapılan tadilata uya-rak 12 Mart 1973'de Eğitim ve Öğrenim İşleri Üyesinden mada diğer Üyeleri Temel Kurallar uyarınca atamıştır. Eğitim ve Öğrenim İşleri üyesi ise Yürütme Kurulu Başkanı tarafından 31 Mart 1973'de atanmıştır. Sanığın avukatı İşbu atamaların 1 Mart 1973'de yap-ılan tadilatla Temel Kurallara uygun olduğunu kabul etmekle beraber, 1 Mart 1973'de yapılan tadilatın Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etmiş ve 1 Mart 1973 tarihinde yapılan tadilatın Anayasa'nın 182. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca yapıldığını iddi-a etmiştir. Anayasa'nın 182. maddesinin 2. ve 3. fıkraları Anayasa'nın nasıl tadil edileceğini göstermektedir. Kanaatımızca normal durum olmuş olsaydı ve ortada zaruri sebepler olmamış olsaydı Temel Kurallar Anayasa'yı tadil ettiği cihetle Temel Kuralların- da tadili Anayasa'da öngörüldüğü gibi yapılması uygun olabilirdi. Ancak 21 Aralık 1963'de meydana gelen normal durum ve 27 Aralık 1967'de var olan zaruret, halen devam edegelmekte olduğundan ve Türk toplumu ile Rum toplumu arasında mücadele, siyasi alanda-, bütün şiddetini halen muhafaza etmekte, Türk toplumu mal ve can emniyetini sağlamak mücadelesini yürütmekte olduğundan, Temel Kuralların kabulü gibi, 1 Mart 1973'de Temel Kurallara yapılan tadilatın da anormal durum ve zaruret dolayısıyla Anayasa'ya aykı-rı olmadığı kabul edilmesi gerekir kanaatındayız. Esasen anormal durum ve zaruret olmamış olsaydı Temel Kurallar kendiliğinden ortadan kalkacaktı.

Yukarıda belirtilenlerin ışığında 12 ve 31 Mart 1973 tarihlerinde Yürütme Kurulu Üyeliğine yapılan atamala-r Meşru bir Cumhurbaşkan muavini, dolayısıyle Yürütme Kurulu Başkanı tarafından, 1 Mart 1973'de tadil edilmiş şekli ile Temel Kuralların 8. ve 10. maddeleri uyarınca yapıldığından Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu meşrudur.

Netice olarak yukarıda beli-rtilen sebeplerden dolayı Yüksek Mahkemeye sorulan birinci sual için verilen karar şudur :

Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu Anayasa'nın 41 (1) ve Temel Kuralların 10. maddesine uygun olarak meşru surette teşekkül etmiştir.

Birinci suale verilen ce-vap olumlu olduğundan ikinci soruyu karara bağlamak gerekmez.





Yüksek Mahkeme







2 Haziran, 1973


- 5 -










Full & Egal Universal Law Academy