Anayasa Mahkemesi Numara 3/2006 Dava No 3/2006 Karar Tarihi 21.06.2006
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 3/2006 Dava No 3/2006 Karar Tarihi 21.06.2006
Numara: 3/2006
Dava No: 3/2006
Taraflar: Ulusal Birlik Partisi ile KKTC Cumhuriyet Meclisi
Konu: 67/2005 Sayılı Anayasanın 159uncu maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasanın, Anayasaya aykırı olup olmadığı
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 21.06.2006

-D.3/2006 Anayasa Mahkemesi 3/2006
ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Başkan, Nevvar Nolan, Mustafa H. Özkök, G-önül Erönen,
Şafak Öneri.

Anayasanın 147. maddesi hakkında

Davacı: Ulusal Birlik Partisi, Sarayönü - Lefkoşa
- ile -
Davalı: KKTC Cumhuriyet Meclisi vasıtasıyla KKTC - Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Davacıyı tems-ilen Avukat Enver Öztürk
Davalıyı temsilen Avukat Emine Erk
Amicus Curiae olarak Başsavcılığı temsilen Başsavcı Yardımcısı Muavini Müjgan Irkad.


KONU: 21.12.2005 tarihli Resmi Gazetenin Ek I sayfa 1831'de yayımlanıp yürürlüğe giren "Anayasa'nın 159'uncu- maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası" olarak isimlendirilen Yasanın tümünün ve/veya Yasanın ismi dahil 1, 2 ,3 , 4, 6, 8, 11, 12, 13, 14 ve 22. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olup olma-dığı.

I. OLAY : Ulusal Birlik Partisi olan Davacılar, 21.3.2006 tarihinde yukarıda ünvan
ve sayısı gösterilen davayı Yüksek Mahkeme Mukayyitliğine dosyalayarak 67/2005 sayılı ve 'Anayasa'nın 159'uncu maddesinin (1) fıkrasının (b) bendi kapsamına giren -Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası'nın tümünün ve/veya Yasanın 1, 2, 3, 4, 6, 8, 11, 12, 13, 14 ve 22. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ederek Anayasa'nın 147'inci maddesine istinaden açtığı dava mucibince iptal edilmesini tale-p etti. Davalılar dosyaladıkları Müdafaa Takririnde Davacının hiçbir haklı dava sebebi bulunmadığını iddia edip haksız ve mesnetsiz olan davalarının masraflarla reddolunmasını talep etti.

II. İDDİALARIN GEREKÇELERİ:

Tarafların iddialarının gerekçeleri- şöyledir:
Davacıların iddialarının gerekçeleri:
1) Davacılar Talep Takrirlerinin 4. paragrafında öne sürdükleri iddia ile iptali istenen Yasanın, kapsadığı taşınmaz mal iadesi ve/veya takasını Anayasa'nın mümkün kılmadığını veya yasaklandığını iddia etm-ekte ve Anayasa'nın 159'uncu maddesinde sözü geçen "hak sahibi" ifadesinin kesinlikle yabancıları kapsamadığını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarını kapsadığını veya bununla sınırlı olduğunu,
2) İptali istenen Yasanın 6(4) fıkrası, konut hakkının -kullanılmamasından kaynaklanan manevi tazminat öngördüğünü bu da başvuran kişilere haksız ve/veya kanunsuz bir şekilde acı ve ızdırap çektirildiği ve onlara karşı suç işlendiği anlamına geleceğinden Anayasa'ya aykırı olduğunu,
3) Talep Takririnin 6. paragr-afına göre 76/2005 sayılı Yasanın 8. maddesi ve alt paragrafları mal iadesi, takası ve manevi tazminat ödenmesini öngördüğü oranda Anayasa'ya aykırı olduğunu,
4) 67/2005 sayılı Yasa altında oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu yargısal nitelikte görev ve yet-ki kullanabilecek bir adli komisyon ve/veya istisnai Mahkeme niteliğinde olduğundan Anayasa'ya aykırı olduğunu,
5) 67/2005 sayılı Yasa altında oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonunun Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu tarafından ata-nması öngörüldüğünden ve Yüksek Adliye Kurulunun görevleri, bilhassa Anayasa'nın 141. maddesi ile düzenlenmiş olduğundan, iptali istenen Yasa ile Yüksek Adliye Kuruluna verilen görevlerin, Anayasa'daki düzenlemede yer almadığından, Yüksek Adliye Kurulu tar-afından atanmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu, üstelik Taşınmaz Mal Komisyonuna en az 2 yabancı üye atanmasını öngören Yasanın, yabancıların bu göreve atanmasını öngörmesi nedeni ile Anayasa'da öngörülen "egemenlik" ilkesine aykırı olduğunu,
6) İptali ist-enen Yasanın 22. maddesi, Taşınmaz Mal Komisyonunun hazırlayıp Bakanlar Kurulunca onaylanacak tüzükler yapabileceğini öngörmekte, bu da Yasama Meclisinin "yetki devri" anlamına geleceğinden Anayasa'ya aykırı olduğunu,
iddia ettiler.

Davalıların iddialar-ının gerekçeleri:
1) Davalılar, Davacıların Talep Takrirlerinin 4. paragrafındaki iddiaya cevaben, KKTC'ye ait mallar ile ilgili, kullanımı herhangi bir gerçek veya Devlet dışındaki tüzel kişiye ait olmayan ve iade edilmesi, konumu ve niteliği itibarı ile- ulusal güvenliği ve kamu düzenini tehlikeye düşürmeyecek, kamu yararına tahsis edilmemiş olan ve askeri bölgeler ve askeri tesisler dışındaki taşınmaz mallar üzerindeki tasarruf yetkisinin Devlete ait olduğunu, bu mallar üzerinde Devletin geniş yetkisi bu-lunduğunu, Devletin bu yetkisini kullanarak iade ve takas işlemi yapmasının Anayasa'nın 159. maddesine veya başka herhangi bir maddesine aykırı olmadığını, Anayasa'da takas ve/veya iadeyi yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığını, iddia ettiler.
2) İpta-li istenen Yasanın öngördüğü manevi tazminatın, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin Harekatı ve/veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun meşru olmasını veya haklılığını etkilemediğini, Devletin siyasi ve/veya askeri gücü vasıtası ile bire-ylerin uğradığı mağduriyeti gidermek o devletin, devlet olma yükümlülüğü olduğunu, mağduriyete sebebiyet veren hareketin haklılığı ve/veya meşru olması Anayasa'ya uygun bir şekilde bireyin tazmin edilme hakkını ortadan kaldırmadığını, bu hakkın yabancılar-a ve/veya Kıbrıslı Rumlara uygulanamayacağına dair Anayasa'da herhangi bir kural bulunmadığını iddia ettiler.
3) Talep Takririnin 6. paragrafına cevaben Davalılar, Müdafaa takrirlerinin 7. paragrafında iptali talep edilen Yasanın "tapu iptal etti" anlamına- gelmediğini veya Yasanın bunları 1974 sonrası verilen koçanları geçersiz addetme gibi genel bir netice yarattığının doğru olmadığını, bilakis tam tersine, Yasanın ilgili hükümlerinin Anayasa maddeleri ve keza uluslararası hukuk ile uyumlu olduğunu ve Yasa-nın hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeye yönelik olduğunu iddia ettiler.
4) Yasanın oluşturduğu Taşınmaz Mal Komisyonunun, Davacıların iddia ettiği gibi Anayasa'nın yasakladığı bir istisnai Mahkeme olmadığını, idari kararlar üreteceğini, bunların -da gerektiğinde Yüksek İdare Mahkemesi tarafından istinaf yolu ile denetlenebileceğini iddia ettiler.
5) Taşınmaz Mal Komisyonu üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanmasının da Anayasa'nın 141. maddesine aykırı olmadığı, tam tersine Anayasa'nın -141(5) maddesinin Yasama Meclisine, Yüksek Adliye Kuruluna, Yasa ile görev verilebilmesini öngördüğünü, burada da bunun yapıldığını iddia etmişlerdir. İlaveten Taşınmaz Mal Komisyonuna ilgili Yasa altında atanması düşünülen 2 yabancı üye atanmasının Anaya-sa'da öngörülen "egemenlik" ilkesine aykırı olmadığını, egemenlik kayıtsız şartsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşan halkındır ilkesine ters düşmediğini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin veya Mahkemelerin bağımsızlığını hiçbir şekilde et-kilemediğini ileri sürmüşlerdir.
6) Davalılar, iptali istenen Yasanın 22. maddesinde Taşınmaz Mal Komisyonuna Bakanlar Kurulunun onayı ile tüzük yapma yetkisi verilmesinin, bu Yasa çerçevesinde ihtiyaçlara yönelik kullanılmasının öngörüldüğünü ve bunun, Da-vacıların yakındıkları gibi Yasama Meclisinin "yetki devri" anlamına gelmediğini iddia ettiler.

Amicus Curiae olarak Başsavcılığın görüşü:
Başsavcılık, Amicus Curiae olarak davada yer alması neticesi herhangi bir dava layihası dosyalamamış, ancak duruşmad-a görevlendirdiği Savcı vasıtasıyla görüşlerini Mahkemeye aktarmıştır. İki nokta hariç Başsavcılık, Davalılar ile hemfikir olup, iptali istenen Yasanın Anayasa'ya aykırı olmadığını beyan etmiştir. İki noktanın Anayasa'ya aykırılık içerdiğini söylemiştir.- Başsavcılığın görüşüne göre konu Yasanın Anayasa'ya aykırılık içerdiği iki nokta şunlardır:
1) Yasanın, Taşınmaz Mal Komisyonuna, müracaatçı Rum'a manevi tazminat verilmesini öngören maddesi Anayasa'ya aykırıdr.
2) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları- içinde bulunan ve 1974 öncesi Rum'a ait olan taşınmaz malların Güney'de bulunan Türk malları ile takas edilmesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı, ancak bunun haricinde kalan Kuzey'de bulunup 1974 öncesi Rum'a ait olan taşınmaz malların, Yasadaki şartlarla 19-74 öncesi sahibine iadesini öngören madde Anayasa'ya aykırıdır.

III. İLGİLİ ANAYASA METİNLERİ

Yabancıların Durumu
Madde 13
Bu Anayasada gösterilen hak ve özgürlükler, yabancılar için, uluslararası hukuka uygun olarak yasa ile kısıtlanabilir.


Hak Ar-ama Özgürlüğü ve Yasal Yargı Yolu
Madde 17
(1)Kimse, bu Anayasa ile veya bu Anayasa gereğince kendisine gösterilen mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılamaz. Her ne ad altında olursa olsun adli komisyonlar veya istisnai mahkemeler oluşturulması ya-saktır.
(2)Herkes, yurttaş hak ve yükümlülüklerinin veya kendisine karşı yapılan bir suçlamanın karara bağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından, makul bir süre içinde adil ve açık bir surette davanın dinlenmesi -hakkına sahiptir. Karar gerekçeye dayanır ve açık bir oturumda okunur.
(3)Ulusal güvenlik, anayasal düzen, kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel ahlak yararına olduğu veya küçüklerin çıkarları veya tarafların özel hayatlarının korunması için gerekli old-uğu ve yayının, adaletin sağlanması için mahkemece zararlı görüldüğü özel durumlarda, mahkeme duruşmanın kısmen veya tamamen kapalı yapılmasına karar verebilir.
(4)Herkes:
(a)Mahkeme önüne çıkarılması nedenlerinin kendisine bildirilmesi;
(b)Davasını mah-kemeye sunmak ve bunu hazırlamak için gerekli zamana sahip olmak;
(c)Delillerini göstermek veya göstertmek veya tanıkların yasaya uygun olarak doğrudan doğruya sorguya çekilmesini istemek;
(ç)Kendisinin veya yakınlarının seçtiği bir hukukçu tutmak ve ada-letin sağlanması için gerekli görülüyorsa, yasanın gösterdiği şekilde kendisine parasız bir hukukçu atanması;
(d)Mahkemede kullanılan dili anlayamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın yardımından parasız yararlanmak,
hakkına sahiptir.


Mülkiye-t Hakkına Ait Genel Kural
Madde 36
(1)Her yurttaş, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, kamu yararı amacıyla ve yasa ile sınırlanabilir.
(2)Mülkiyet hakkının kullanılmasına, kamu güvenliği, genel sağlık, genel ahlak, kent ve ülke planlaması -veya herhangi bir malvarlığının kamu yararı için geliştirilmesi ve faydalı kılınması veya başkalarının haklarının korunması için kesin olarak gerekli kısıntı veya sınırlamalar yasa ile konabilir.
(3)Malvarlığının ekonomik değerini fiilen azaltan kısıntı v-e sınırlandırmalar için derhal tam bir tazminat ödenir; anlaşmazlık halinde tazminatı hukuk mahkemesi saptar.
(4)Yukarıdaki (2). ve (3). fıkra kuralları, herhangi bir verginin veya para cezasının tahsili, herhangi bir hükmün yerine getirilmesi, sözleşmede-n doğan bir yükümün yerine getirilmesi veya can veya malın tehlikeden korunması amacı ile yasa ile konmuş kuralları etkilemez.
(5)Devletin, 159. maddede belirtilen taşınmaz mallar üzerindeki hakkı saklıdır.


Uluslararası Andlaşmaları Uygun Bulma
Madde 90-
(1)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle veya uluslararası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması Cumhuriyet Meclisinin onaylamayı bir yasa ile uygun bulmasına bağlıdır.
(2)Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen v-e süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet maliyesi bakımından yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve yurttaşların yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak koşuluyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde, bu andlaşmalar, yayımla-nmalarından başlayarak bir ay içinde Cumhuriyet Meclisinin bilgisine sunulur.
(3)Uluslararası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile yasanın verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşmaların Cumhuriyet Meclisi-nce uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak bu şekilde yapılan ekonomik ve ticari andlaşmalarla gerçek kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
(4)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasalarına değişiklik getiren her tü-rlü andlaşmaların yapılmasında, (1). fıkra kuralları uygulanır.
(5)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulam-az.

Yargıçların Güvenceleri
Madde 137
(1)Yargıçlar görevlerinden uzaklaştırılamaz; kendileri istemedikçe, Anayasa gösterilen yaştan önce emekliye çıkarılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması yolu ile de olsa, kazanılmış haklarından yoksun bırak-ılamaz.
(2)Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlarla, görevlerini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar, meslekleri ile bağdaşmayan işler yapanlar ve meslekte kalmaları caiz olmadığına karar veri-lenler hakkında, yasa ile konan istisnalar saklıdır.
(3)Yargıçlar aleyhinde, yargısal görevleri sırasında ve yargısal işlemleri ile ilgili olarak söyledikleri söz ve eylemlerden dolayı, kovuşturmada bulunulamaz.


Anayasanın Yorumu
Madde 149
Anayasa Mahk-emesi, bu anayasanın herhangi bir kuralını yorumlamak münhasır yetkisine sahiptir. Bunu yaparken Anayasa ile ilgili komite raporları ile Meclis tutanaklarından da yararlanır.


Devletin Mülkiyet Hakkı
Madde 159
(1)15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs T-ürk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan, ve;
(a)Tapusu, 16 Ağustos 1960 tarihinden önce Kıbrıs Hükümeti adına kayıtlı tüm taşınmaz mallar ile, 16 Ağustos 1960 tarihinden sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz mallar; kamuya ait yollar, sula-r, su kaynakları, liman ve sahiller, rıhtım ve iskeleler, göller, dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve kalıntılar ile kaleler ve bunların alanları, doğal servetler ve yeraltı kaynakları, ormanlar, savunma yapı ve tesisleri ile yeşil saha ve parklar;- kamuya açık köy ve tarla yolları, kamu hizmetinde kullanılan binalar;
(b)Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde terkedilmiş bulunan veya sözkonusu tarihten sonra yasanın terkedilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelend-irdiği veya hüküm veya tasarrufu kamuya ait olması gerekli olup da aidiyeti saptanamamış olan tüm taşınmaz mallar, bina ve tesisler; ile
(c)1960 Kuruluş Andlaşmasında ve ona bağlı eklerde belirlenen askeri tesis, rıhtım, kamp vesair talim sahaları içinde -bulunan tüm taşınmaz mallar,
Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir.
(2)Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bendlerinde sözü edilen taşınmaz malların mülk-iyeti, bu Anayasanın başka herhangi bir kuralına bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.
Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve tarla yolları üzerinde Devletin gerekli düzenlemeleri yapması bu kuralın dışındadır.
Bu taşınmaz mall-ar üzerinde kamu yararı için belli sürelerle irtifak ve intifa hakkı gibi ayni haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir.
Süresi elli yılı aşan bu gibi hakların tesis ve tescili, Cumhuriyet Meclisin-in onayı ile mümkündür.
(3)Yukarıdaki (1). fıkranın (b) bendinde belirtilen taşınmaz mallardan, orman, yeşil saha, anıt ve park yerleri, sular, yeraltı suları, doğal kaynaklar ve savunma alanları, akmu yönetimi ve askeri amaçlar için gerekli bina, tesis -ve arsalar ile şehir ve kırsal planlama ve toprak koruma amaçları için gerekli görülenler dışında kalan taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkının gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi yasa ile düzenlenir.
(4)Yukarıdakı (1). fıkranın (b) ve (c) bendle-rinin kapsamına giren taşınmaz mallar ile ilgili olarak meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir.
(5)Dini ibadet yerleri ile bunların içinde bulu-ndukları taşınmaz mallar gerçek veya tüzel kişilere devredilemez. Devlet, bunların korunması, bakımı ve idamesi için gerekli önlemleri alır.


Hakların Korunması

Geçici Madde 1
(1)Türk Toplumunun ulusal direnişi uğruna veya direniş sırasında göç eden ve-ya doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarara uğrayan yurttaşları korumak amacıyla gerekli sosyal, ekonomik, mal, ve tazminat dahil diğer önlemler yasa ile düzenlenir.
(2)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının Devlet sınırları dışında, Kıbrıs'ta ka-lan taşınmaz malları için Devletten, eşdeğerde taşınmaz mal isteme hakları saklıdır; bu hak yasa ile düzenlenir ve bu Anayasanın 159. maddesinin (2). fıkrası kapsamına giren taşınmaz malların hak sahiplerine mülkiyetinin devri öncelikle gerçekleştirilir.
-Şehitlik, malül gazilik nedeniyle yasanın mülkiyet hakkı tanıdığı kişilere ve yasada belirtilen diğer nedenlerle hak sahibi olanlara da mülkiyet verilir.
(3)Devlet, göçmenlerin eşit statü altında esenlendirilmesi, kendilerine, ailelerine ve topluma yararl-ı duruma getirilmeleri için gerekli sosyal, ekonomik, mali ve diğer önlemleri alır; esenlendirmeyi gerçekleştirinceye kadar gerekli yardımları yapar.
(4)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk yurttaşlarının, terketmek zorunda kaldıkları taşınır ve taşınmaz ma-llar nedeniyle gelir kaybına veya zarara uğramışlarsa tazminat isteme hakları saklıdır. Bu haklar yasa ile düzenlenir.
(5)Bu Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak, eşdeğerde mal uygulamalarının önceliğine uyulmak koşuluyla, hak sahiplerine taş-ınmaz mallarla ilgili mülkiyet hakkı devir işlemleri en geç beş yıl içinde tamamlanır.






İLGİLİ YASA METNİ


67/2005

ANAYASANIN 159'UNCU MADDESİNİN (1)'İNCİ FIKRASININ (b) BENDİ KAPSAMINA GİREN TAŞINMAZ MALLARIN TAZMİNİ, TAKASI VE İADESİ YASASI

İÇ-DÜZENİ

Madde 1.Kısa İsimMadde 2.TefsirMadde 3.AmaçMadde 4.BaşvuruMadde 5.Belgelerin Komisyona İbrazıMadde 6.Kanıtlama Yükümlülüğü ve Karara Esas Teşkil Edecek UnsurlarMadde 7.Başvuruda TarafMadde 8.Tarafların Dinlenmesi ve Karar Veri-lmesiMadde 9.Yargıya Başvurma HakkıMadde 10.Tazminat Alanların ve Taşınmazlarını Takas Edenlerin Mülkiyet Haklarının Ortadan KalkmasıMadde 11.Taşınmaz Mal Komisyonunun OluşumuMadde 12.Komisyon Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyelerinin Görev Sürel-eriMadde 13.Komisyonun Görev ve YetkileriMadde 14.Komisyonun Kararlarının BağlayıcılığıMadde 15.Suç ve CezaMadde 16.Komisyon Huzurundaki İşlemlerde Tanıkların Tabi Olacağı Usul ve EsaslarMadde 17.SorumlulukMadde 18.Tazminat ÖdenmesiMadd-e 19.Komisyona Başvuruda Bulunmayanların Haklarının Saklı TutulmasıMadde 20.Bazı Yasalar Altında İşlem Yapılmasına Engel Teşkil Etmeme Madde 21.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Başvuranların Başvuru HakkıMadde 22.Tüzük Yapma YetkisiMadde 23.Yü-rürlükten KaldırmaMadde 24.Yürütme YetkisiMadde 25.Yürürlüğe Giriş

ANAYASANIN 159'UNCU MADDESİNİN (1)'İNCİ FIKRASININ (b) BENDİ KAPSAMINA GİREN TAŞINMAZ MALLARIN TAZMİNİ, TAKASI VE İADESİ YASASI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet- Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:Kısa İsim1.Bu Yasa, Anayasanın 159'uncu Maddesinin (1)'inci Fıkrasının (b) Bendi Kapsamına Giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası olarak isimlendirilir.
Tefsir2. Bu Yasada metin başka türlü gerekt-irmedikçe:
"Bakanlık", İskan İşleriyle Görevli Bakanlığı anlatır.
"Başvuran", Anayasanın 159'uncu maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki taşınmaz mallar üzerinde ve Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinden önce ku-zeyde terk etmek zorunda kaldığını ve maliki olduğunu iddia ettiği taşınır mallar üzerinde hak iddiasıyla Komisyona başvuruda bulunan kişiyi anlatır.
"Komisyon", Bu Yasanın 11'inci maddesiyle oluşturulan Komisyonu anlatır.
"Taşınır Mal", Kıbrıs Türk Fed-ere Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde terk edilmiş bulunan veya sözkonusu tarihten sonra Yasanın terk edilmiş veya sahipsiz taşınır mal olarak nitelendirdiği taşınır malı anlatır.
"Taşınmaz Mal", Anayasanın 159'uncu maddesinin (1)'inci fık-rasının (b) bendi kapsamındaki taşınmaz malı anlatır.
Amaç3. Bu Yasanın amacı, bu Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde hak iddiasında bulunanların haklarının ısbatı için gerekli usul ve koşulları ve bu kişilerin mallarının iadesine,- takasa ve alacakları tazminata ilişkin esasları, 1977-1979 Doruk Anlaşmalarının ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda bugüne kadar hazırlamış olduğu tüm planların ana unsurunu teşkil eden iki kesimlilik esası ve bunun korunması için ö-ngörülen düzenlemeler gözetilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olanların haklarını da koruyarak ve Kıbrıs Sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk Halkına sağlayacağı haklara halel -getirmeyecek bir biçimde düzenlemektir.

Başvuru





Fasıl 6
9/1971
23/1984
31/20034. (1)
Bu Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde hak iddiasında bulunan gerçek veya tüzel kişiler, bu Yasanın 11'inci maddesiyle olu-şturulan Taşınmaz Mal Komisyonuna şahsen veya vekil vasıtasıyla iki yıl içerisinde başvuruda bulunarak mallarının iade edilmesi, takas ya da tazminat talebinde bulunabilirler. Komisyona yapılacak başvurular, Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasasına ve bu Yasaya b-ağlı olarak çıkarılan Tüzüğe tabidir ve mevzuatta aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın bu başvurular için sadece 100.-YTL (Yüz Yeni Türk Lira)'sı harç ödenir. (2)Bu Yasa kurallarının uygulanması sonucu Komisyona yapılacak başvurularda hak- talebinde bulunan kişiler ile yasal temsilcileri veya vekilleri veya tanık olarak dinletecekleri herhangi bir şahsın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giriş ve çıkışları serbesttir.
Belgelerin Komisyona İbrazı5. Bu Yasa kapsamına giren Komisyon işlemleri-nde herhangi bir tarafça Komisyona ibraz veya dosya edilmek istenen belgenin asılları veya sunulmak istenen belgenin kontrol amacıyla aslı ile birlikte tasdik memuru tarafından tasdik edilmiş suretleri ibraz ve dosya edilir.
Kanıtlama Yükümlülüğü
ve Kar-ara
Esas Teşkil 6. Başvuran, Komisyon huzurunda yapılan işlemlerde yaptığı iddiaları kanıtlamakla yükümlüdür ve lehine bir kararın ısdar edilmesi için aşağıdaki hususlarda Komisyonu herhangi bir makul şüpheye mahal bırakmayacak şekilde tatmin etmelidir:-Edecek
Unsurlar(1)Üzerinde hak iddiasında bulunulan taşınır ya da taşınmaz malın dilekçede talep edilen mal olduğu.(2)Üzerinde hak iddiasında bulunulan mal bir taşınmaz ise, bu malın 20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğu ve/veya adın-a kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu.(3)Bu Yasa kuralları uyarınca başvuranların üzerinde hak iddia ettikleri taşınmaz mallar üzerinde tapu kütüklerindeki kayıtlara göre, hak talebinde bulunanlardan başka hak sahibinin bulunmadığı.(4)Hak -sahibinin taşınmaz malı karşılığında tazminat talep etmesi durumunda, talep edilen tazminatın taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 tarihindeki rayiç bedeli ile kullanım kaybından doğan tazminatın ve taşınmaz malın bu tarihten önce konut olarak kullanıldığının isp-at edilmesi ve talep edilmesi durumunda, konut hakkının kullanılamamasından kaynaklanan manevi tazminatın toplamından ibaret olduğu.
Taşınır mallarda, talep edilen tazminatın, taşınır malın başvuru anındaki rayiç bedelinden ibaret olduğu.(5)







(6-)Üzerinde hak iddiasında bulunulan taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 tarihinden önce herhangi bir ipotek ve/veya yetkili bir mahkeme hükmü veya emri gereğince, konan bir haciz veya başka türlü bir engelle kısıtlı olup olmadığı, kısıtlı ise, kısıtlamanın kimin- lehine olduğu ve borç miktarı ile faiz oranının ne olduğu, borcun hangi tarihten beri yürürlükte olduğu, ödenmiş kısmı varsa ne zaman ve ne miktarda ödendiği.
Tazminat talebine konu olan taşınır malın 13 Şubat 1975 tarihinden önce kendisine ait olduğu ve -bu malı iradesi dışında terk etmek zorunda kaldığı.
Başvuruda Taraf7. Bu Yasa tahtında yapılacak olan başvurularda davalı taraf olarak, Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başsavcılığı gösterilir.
Komisyon, Kuzey Kıbrıs Tür-k Cumhuriyeti mevzuatına göre başvuru konusu malın mülkiyet hakkını ya da kullanım hakkını elinde bulunduran şahsa da, Komisyon önünde yapılan işlemlere katılması için davet yapar. Komisyona davet edilen şahıs, yönetsel davalarda ilgili kişilere tanınan ha-klara sahip olur. Tarafların Dinlenmesi ve Karar Verilmesi8. Komisyon, tarafların iddialarını, sunulan belgeleri ve tanıkları dinledikten sonra, bu Yasanın amacı çerçevesinde aşağıdaki hususları dikkate alarak, taşınmaz malın hak sahibi olduğu tespit- edilen kişiye iadesine veya bu kişiye takas teklif edilmesine veya bu kişiye tazminat ödenmesine karar verir. Başvuranın, iade, takas ve taşınmaz mal karşılığında tazminat talebine ilaveten kullanım kaybından doğan zararının ve/veya manevi zararının tazmi-nini de istediği durumlarda, Komisyon, bu konuları ayrıca karara bağlayacaktır:(1)Başvuranın iadesini talep ettiği, yürürlükteki yasalar uyarınca mülkiyet hakkı veya kullanım hakkı herhangi bir gerçek veya devlet dışındaki tüzel kişiye ait olmayan ve -iade edilmesi, konumu ve niteliği itibariyla ulusal güvenliği ve kamu düzenini tehlikeye düşürmeyecek, kamu yararına tahsis edilmemiş olan ve askeri bölgeler veya askeri tesisler dışındaki taşınmaz mallar Komisyon kararıyla makul bir sürede iade edilebilir-. (2)Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirlenenler dışında kalan bir taşınmaz malın iadesi başvuran tarafından talep edilirse, söz konusu taşınmaz malın kamu yararına veya sosyal adalet amacıyla tahsis edilmemiş olması kaydıyla aşağıdaki kurallar uygulanı-r:(A)İadesi talep edilen taşınmaz malda gerçekleştirilen geliştirme, sözkonusu malın terk edildiği tarihteki değeriyle, iadesi için Komisyona başvurulduğu tarihteki değeri arasında, terk edildiği tarihteki değerin bir katından daha az bir değer artışı- yaratmış, bu iki tarih arasında herhangi bir değer artışı meydana gelmemiş veya böyle bir değer artışını meydana getirecek bir proje yetkili makamlarca onaylanmamışsa veya bu taşınmaz, kuzeye göç edenler tarafından Kıbrıs'ın güneyinde terk edilmek zorunda- kalınan bir taşınmaz karşılığında yürürlükteki mevzuata uygun olarak verilen ve terk edilen taşınmaza eşdeğerde bir taşınmaz değilse bu malın, Kıbrıs Sorununun çözümünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verilebilir. Bu durumda, yürürl-ükte bulunan mevzuata göre taşınmazın mülkiyet ya da kullanım hakkına sahip olan ve çözümden sonra bu taşınmazı terk etmek zorunda kalacak olan kişi, çözüm hükümleri çerçevesinde almaya hak kazanacağı tazminatı ya da alternatif konutu almadıkça, taşınmaz m-alı terk etmek zorunda olmayacaktır.
Komisyonun kararını açıkladığı tarihten itibaren, Kıbrıs Sorununun çözümünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verilen taşınmaz mal üzerinde çözüme kadar ve her halükarda üç yıl süre ile herhangi bi-r inkişaf yapılamaz, bu taşınmaz mal alınıp satılamaz. Ancak, Bakanlık, taşınmaz malın inkişafına hak sahibinin yararını da gözeterek izin verebilir. Bakanlığın bu bent kuralları uyarınca vereceği iznin esasları Tüzükle belirlenir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhu-riyeti mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olduğu taşınmaz mal çözümden sonra iade kapsamına alınmış olan gerçek veya tüzel kişiler, Komisyonun bu kararından dolayı uğrayacakları zararın tazmin edilmesi, ya da maliki oldukları taş-ınmazın idare tarafından satın alınması için idareye başvurma hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmadığı ve çözüm sonrasında iade kapsamına giren taşınmaz mal, iade öncesinde, yürürlükteki mevzuata uygun olarak kamulaştırılır.(B)İadesi talep edil-en taşınmaz malda gerçekleştirilen geliştirme, sözkonusu malın terk edildiği tarihteki değeriyle, iadesi için Komisyona başvurulduğu tarihteki değeri arasında, terk edildiği tarihteki değerin bir katından fazla bir değer artışı yaratmış veya böyle bir değe-r artışını meydana getirecek bir proje yetkili makamlarca onaylanmış ise, sözkonusu taşınmazın iadesi için başvuran aşağıdaki (3)'üncü fıkra hükümlerine tabi olacaktır.(3)Başvuran, taşınmaz malın iadesini talep etmesi ve bu taşınmazın bu maddenin (1)'-inci fıkrasında ve (2)'nci fıkrasının (A) bendinde belirlenenler dışında bulunan bir taşınmaz mal olması durumunda, başvurana takas teklif edilmesine veya bu kişiye tazminat ödenmesine karar verilebilir. Kararlaştırılacak olan tazminat, taşınmazın 20 Temmu-z 1974 tarihindeki rayiç bedeli ve talep edilmesi halinde, kullanım kaybından doğan zarar ve konut hakkı kaybından doğan manevi zararın tazmini esası üzerinden belirlenecektir.(4)Başvuranın, Komisyona taşınmaz mal karşılığında tazminat talebiyle başvu-rması ve Komisyonun başvuran lehine karar vermesi ya da Komisyonun başvurana taşınmaz malı karşılığında tazminat ödenmesini kararlaştırması durumunda, ödenecek tazminat, aşağıdaki hususlar dikkate alınarak belirlenecektir: (A)Taşınmaz malın, bina olm-ası halinde inşa edildiği yıl nazarı itibara alınarak, 20 Temmuz 1974 tarihindeki rayiç bedeli.(B)Taşınmaz malın, 1974 tarihi ile ödemenin yapılacağı tarih arasındaki gelir kaybı ve değer artışı.(C)Başvuranın, Kıbrıs'ın güneyinde Kuzey Kıbrıs T-ürk Cumhuriyeti yurttaşlarına ait taşınmaz mal tasarruf edip etmediği.(Ç)Bu tür taşınmaz mallardan gelir elde edip etmediği, ettiyse miktarının ne olduğu, güneyde tasarrufunda bulundurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarına ait taşınmaz mall-ar için kira ödeyip ödemediği, ödedi ise bunun miktarının ne olduğu ve kime ödendiği.(D)Komisyonun manevi tazminat alma hakkı bulunduğuna karar verdiği hak sahiplerinin alacağı manevi tazminat, hak sahibinin taşınmazını terk etmek zorunda kaldığı tar-ihte sözkonusu taşınmazdan yararlanma biçimi ve bu taşınmazla kurduğu bireysel ve ailevi manevi bağlar dikkate alınarak hesaplanacaktır. (E)Taşınır mallar için tazminata hükmedilmesi durumunda, taşınır malın Komisyonun kararının verildiği tarihteki r-ayiç değeri tazminat miktarı olarak belirlenecektir. (5)Başvuranın takas talep etmesi ya da Komisyonun başvurana takas teklif etmeyi kararlaştırması durumunda, takas için teklif edilecek taşınmaz mal, bugünkü rayiç bedeli, başvuranın üzerinde hak sah-ibi olduğu taşınmaz malın bugünkü rayiç bedeline yakın olan bir taşınmaz mal olacaktır. Hak sahibine önerilen malın değeri, üzerinde hak iddia edilen malın değerinden daha fazla ise, hak sahibi iki değer arasındaki farkı Komisyona ödeyecektir. Hak sahibine- önerilen malın değeri, üzerinde hak iddia edilen malın değerinden daha az ise, iki değer arasındaki fark Komisyon tarafından hak sahibine ödenecektir.
Takasa karar verilmesi durumunda, takas için, öncelikle, başvuranın başvurusunun konusu olan taşınmazın- malikinin ya da kullanım hakkı sahibinin güneyde bırakmak zorunda kaldığı taşınmazlar değerlendirilecektir.
Takas talebiyle Komisyona başvuran kişinin, kullanım kaybından doğan zararına ve konut hakkından doğan manevi zararına ilişkin tazminat talep e-tme hakkı saklıdır.

(6)

Komisyon, başvuranın talebi üzerine, iadeye, takasa, taşınmaz mal karşılığında tazminata ve kullanım kaybından doğan zararın tazminine karar verebilir.Yargıya Başvurma Hakkı9. Komisyon kararlarına karşı, tarafların, Yük-sek İdare Mahkemesine başvurma hakları saklıdır. Başvuran, Yüksek İdare Mahkemesinin kararından da tatmin olmazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilecektir.Tazminat Alanların ve Taşınmazlarını Takas 10.(1)Bu Yasa kurallarının uygulanması -sonucu taşınmaz mal karşılığında tazminat alan hak sahipleri, tazminat bedelini aldıkları taşınmaz mallar hakkında hiçbir şekilde mülkiyet hakkı iddiasında bulunamazlar.Edenlerin
Mülkiyet Haklarının Ortadan Kalkması(2)




Bu Yasa kurallarının uygulan-ması sonucu, takas yoluyla yeni bir taşınmaz mal alan hak sahipleri, başvuru konusu olan taşınmaz mallar üzerinde, hiçbir şekilde, herhangi bir mülkiyet hakkı iddiasında bulunamazlar.
Taşınmaz Mal Komisyonunun Oluşumu11.(1)Bu Yasanın uygulanmasını sağ-lamak için aşağıda nitelikleri belirtilen bir Başkan, bir Başkan Yardımcısı ve en az 5, en çok 7 Üyeden oluşan Taşınmaz Mal Komisyonu kurulur. Komisyonun üyelerinden en az ikisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum- Yönetimi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişiler arasından atanır. Üye atanmasına ilişkin kararlar Resmi Gazete'de yayımlanır. (A)



Komisyon Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeler, Cumhurbaşkanınca önerilecek kişiler arasından, Yüksek Adliy-e Kurulu tarafından atanır. Cumhurbaşkanı, seçilecek üye sayısının iki katı kadar aday önerir.(B)Komisyon Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeleri, hukukçular veya kamu yönetimi ve mal değerlendirme konularında tecrübeli kişiler arasından atanır.
1974'-te taşınmaz mallarını terk ederek Kıbrıs'ın kuzeyinden göç etmek zorunda kalanların üzerinde hak sahibi olduklarını iddia ettikleri taşınmaz mallardan, doğrudan doğruya ya da dolaylı bir biçimde yararlanmakta olan kişiler Komisyona üye olarak atanamazlar.-(C)Komisyon Başkanının maaşı bir Yüksek Mahkeme Yargıcının ilk atandığı tarihte aldığı maaş kadardır. Diğer üyelerin maaşı barem 18A'nın karşılığıdır. Komisyonun yabancı üyelerine Bakanlar Kurulu tarafından uygun görülmesi halinde belli bir oranda tah-sisat ödeneği de verilebilir.(2)Komisyon, üye tam sayısının en az 2/3 çoğunluğu ile toplanır ve başkan dahil oturuma katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar alır.(3)Geçerli bir mazereti olmaksızın (hastalık, yurt dışında resmi görev ve benzeri)- Komisyon toplantılarına üç defa katılmayan bir üyenin, Komisyondaki görevine, Komisyon başkanının başvurusu üzerine Yüksek Adliye Kurulu tarafından son verilebilir. Komisyon Başkanının Komisyon toplantılarına geçerli bir mazereti olmaksızın (hastalık, yur-t dışında resmi görev ve benzeri) üç defa katılmaması durumunda, görevine, Cumhurbaşkanının başvurusu üzerine Yüksek Adliye Kurulu tarafından son verilebilir. Diğer hallerde bir Komisyon üyesinin görevine ancak bir Yüksek Mahkeme Yargıcının tabi olduğu şa-rtlarda son verilebilir.(4)Komisyonun, kitabet ve idari işlerini yürütmek üzere bir sekreterya oluşturulur. Sekreteryaya yeterli personel alımı, Komisyon Başkanının önerisi üzerine Bakanlar Kurulundan alınacak yetkiye uygun olarak yapılır. Bu madde -altındaki istihdam sözleşmeli statüde olabilir. Bu şekilde istihdam edilen personel sayısı en çok 10 kişidir.
Ancak, Komisyon Başkanının, sekreteryanın yasal yükümlülüklerini makul bir süre içinde yerine getiremeyeceği kanısına varması halinde, bu s-ayıya ek olarak Başkanın uygun gördüğü sayıda sözleşmeli personel istihdam etme yetkisi Bakanlar Kurulundan alınacak yetkiye tabi olarak mevcuttur.(5)Komisyon Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeleri dahil tüm istihdam edilen personel, başka herhangi bir- yasada hizmete alınma, hizmet süresi, yaş haddi, sözleşme süresi, sözleşme yenileme sayısı ve emekli olup olmama koşuluna bakılmaksızın, hizmetlerine ihtiyaç duyulduğu sürece, Bakanlar Kurulunun saptayacağı koşullara tabi olarak istihdam edilirler.(6)-Komisyon Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeleri görevde bulundukları süre içinde başka herhangi bir iş yapamazlar.
(7)Alınan kararlar ilgililere Başkan ve en az bir Üyenin imzası ile tebliğ edilir.
Komisyon
Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyelerinin Gö-rev Süreleri
12. Bu Yasa kurallarına uygun olarak kurulan Komisyonun Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeleri, 5 yıllık bir süre için atanırlar. Süre hitamında aynı yönteme uygun olarak Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyeler yeniden atanabilirler. Görev süresin-ce Komisyon Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyeleri tarafsız ve bağımsız olarak görev yaparlar ve görevlerine süre hitamından önce ancak, yukarıdaki 11'inci madde kurallarına tabi olarak son verilebilir. Komisyon Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyelerine, hiçbi-r kişi ya da makam, emir ve talimat veremez.
Komisyonun görevinin Yasada öngörülen süreden önce tamamlanması halinde, Komisyon üyelerinin görevleri kendiliğinden sona erer.
Komisyonun 13. Komisyonun görev ve yetkileri şunlardır:Görev ve Yetkileri(1)-Bu Yasa tahtında yapılan başvuruları inceleyip karara bağlamak.(2)Ödenmesi gereken tazminat miktarının nasıl ve ne şekilde ödeneceği hususunu belirlemek.(3)Bu Yasanın uygulanması sonucu hak sahiplerinin alacağı tazminat miktarı ile ilgili işleml-eri sonuçlandırmak için gerekli görülen tedbir ve kararları almak.(4)Komisyon, yukarıda belirtilen görev ve yetkileri kullanırken, gerekli gördüğü durumlarda yazılı veya sözlü şahadet toplayabilir veya tanık dinleyebilir.(5)Bu Yasanın uygulanması- sonucu doğacak olan sorunları çözmek amacı ile herhangi bir tanığın gerek yazılı ve gerekse sözlü olarak vereceği şahadetin yemin veya beyan yolu ile verilmesini isteyebilir. Bu yemin veya beyan bir mahkeme huzurunda şahadet verirken istenebilecek yemin v-eya beyanın aynı olur.(6)Bu Yasa kurallarının yerine getirilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ikamet eden herhangi bir kişiyi, şahadet vermek veya tasarrufunda bulundurduğu herhangi bir belgeyi ibraz etmek ve tanık olarak sorgulamak üzere Kom-isyon toplantısında hazır bulunmaya çağırmak.
(7)Komisyon tarafından istenmesine rağmen, yemin veya beyan üzerine şahadet vermeyi veya herhangi bir belgeyi ibraz etmeyi reddeden ve bu hususta Komisyonu tatmin edici mazeret göstermeyen herhangi bir kiş-iyi şahadet vermeye zorlamak. Ancak, tanık kendisini suçlayıcı herhangi bir soruyu yanıtlamaya zorlanamaz ve yanıtlamaması nedeniyle de aleyhinde herhangi bir cezai işlem yapılamaz.(8)Komisyon, bu Yasanın uygulanması sonucu tanık olarak celp -edilen kişilerin masraflarının ödenmesine karar verebilir.Komisyonun Kararlarının Bağlayıcılığı
14. Komisyonun aldığı kararlar bağlayıcı olup, yargının aldığı kararlar gibi, icrai niteliktedir. Bu Kararlar ilgili makamlara tebliğ edildikten sonra gec-iktirilmeksizin yerine getirilir.Suç ve Ceza15. Bu Yasa kurallarına uygun olarak Komisyon tarafından talep edilen herhangi bir bilgi veya belgeyi, yasal mazereti olmaksızın vermekten imtina edenler veya Komisyon huzuruna yasal şekilde çağrılıp da kendis-ine yapılan tebliğe uygun olarak Komisyon huzuruna gelmeyenler veya şahadet vermeyenler bir suç işlemiş olurlar ve mahkumiyetleri halinde 2,000.- YTL (İki Bin Yeni Türk Lirası)'na kadar para cezasına veya bir yıla kadar hapis cezasına veya her iki cezaya b-irden çarptırılabilirler.
Komisyon Huzurundaki İşlemlerde Tanıkların Tabi Olacağı Usul ve Esaslar
Fasıl 6
9/1971
23/1984
31/2003
16. Bu Yasa kurallarına uygun olarak Komisyon huzurunda yapılan işlemler, tanıklara yapılacak tebliğ, Komisyona g-etirilme ve Komisyon huzurunda dinlenme yöntemi Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası kurallarına tabidir.



Sorumluluk
17. Bu Yasa altında istihdam edilen Komisyon üyeleri ile diğer personel yaptıkları işlemler bakımından kamu görevlisi gibi sorumluluk taşı-rlar ve haklarında yürürlükteki mevzuata göre işlem yapılabilir.
Tazminat Ödenmesi18. Bu Yasanın uygulanması sonucu Komisyon kararı ile ödenecek olan tazminat miktarları ve diğer giderler için Maliye İşleriyle Görevli Bakanlık, her bütçe yılı için Bütçe- Yasasında ayrı bir kalem ihdas ederek ödemelerin bu kalemden yapılmasını sağlar.
Komisyona Başvuruda Bulunmayanların Haklarının Saklı Tutulması19. Komisyona başvuruda bulunmayan hak sahiplerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları dahilindeki taşın-ır ve taşınmaz malları üzerindeki hak ve menfaatleri, kamu menfaati, göçmenlerin, iskan ve rehabilitasyonu ile kamu düzeninin korunması ilkeleri nazarı itibare alınarak Kıbrıs konusunda varılacak siyasi bir çözümün yer alacağı bir anlaşmadaki kurallar çerç-evesinde belirlenir ve uygulamaya tabi tutulur.
Bazı Yasalar Altında İşlem Yapılmasına Engel Teşkil Etmeme
15/1962
21/1962
20. Bu Yasa kuralları, Zorla Mal İktisabı Yasası veya Mala El Koyma Yasası kuralları altında işlem yapılmasına engel teşkil etmez-.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Başvuranların Başvuru Hakkı
21. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, Kıbrıs'ın kuzeyinde bulunan taşınır ve taşınmaz malları üzerindeki mülkiyet haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesine müracaatta bulunanlar da bu Yasa yürürlüğe girdikten sonra Komisyona başvurabilirler.
Tüzük Yapma Yetkisi
22. Bu Yasa kurallarının daha iyi uygulanmasını sağlamak için Komisyonca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca onaylanacak ve Resmi Gazete'de yayım-lanacak Tüzükler yapılabilir.
Yürürlükten Kaldırma
49/2003
18/200523. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hudutları Dahilinde Kalan ve Anayasanın 159'uncu Maddesinin (4)'üncü Fıkrası Kapsamına Giren Taşınm-az Malların Tazmini Yasası, bu Yasa tahtında yapılan işlemlere halel gelmeksizin yürürlükten kaldırılır.Yürütme
Yetkisi24. Bu Yasa, Bakanlar Kurulu adına İskan İşleriyle Görevli Bakanlık tarafından yürütülür.
Yürürlüğe
Giriş25. Bu Yasa, Resmi Ga-zete'de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer.

V. İNCELEME:

Ulusal Birlik Partisi olan Davacılar 21.3.2006 tarihinde, yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen davayı Yüksek Mahkeme Mukayyitliğinde dosyalayarak:
"Davalının 19.12.2005 tarih-li 25'inci birleşiminde oyçokluğu ile kabul edilip, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak 22.12.2005 tarihli Resmi Gazetenin Ek1, sayfa 1831'de yayımlanıp yürürlüğe konulan ve "Anayasa'nın 159. Maddesinin (1)'inci Fıkrasının (b) Bendi Kapsamına Giren Taşınm-az Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası" olarak isimlendirilen yasanın tümünün ve/veya yasanın ismi dahil 1,2,3,4,6,8,11,12,13,14 ve 22. maddelerinin iptal edilmesini" talep etmiştir.

Davanın Davalılara tebliğini müteakip Davalılar 12.4.2006 t-arihinde, ön itiraz da içeren bir Müdafaa Takriri dosyalayarak (Müdafaa Takririnden alınan kelimelerle) "Davacının hiç bir haklı dava sebebi bulunmadığından, Davalı Davacının haksız ve mesnetsiz olan bu davasının masraflarla reddini talep" etmiştir. Buna -mukabil Davacılar 9.5.2006 tarihinde Mahkemeye dosyaladıkları Müdafaaya Cevap Takrirleri ile davalarında ısrar etmişlerdir. Akabinde Davalılar 10.5.2006 tarihinde dosyaladıkları bir yazı ile Müdafaa Takrirlerinde öne sürülen iptidaî itirazları üzerinde ıs-rar etmeyip geri çektiklerini gösteren bir belgeyi Mahkemeye dosyalamışlardır. Davanın lâyihalarının tamamlanmasını müteakip dava zapt-ı dava ve talimat olarak Mahkemece görüşülmüş ve o oturumda Davacıların avukatı, davanın kamuoyunu yakından ilgilendiren- bir dava olduğunu beyan ederek Başsavcılığın da Amicus Curiae olarak davaya dahil edilmesini önermiş, Davalıların avukatı da aynı görüşe katılmış ve Mahkeme de yapılan öneriyi benimseyerek Başsavcılık da davaya Amicus Curiae olarak dahil edilmiştir. Dava- tüm ilgililerin onayı ile duruşma olarak 18.5.2006 tarihine tayin edilmiştir. Söz konusu tarih verilirken, bu davanın kamuoyunu yakından ilgilendirdiği göz önünde bulundurularak davaya duruşma için erken bir gün verildiğini belirtmede yarar vardır. Dava-nın duruşması 18.5.2006 tarihinde başlamış, 23.5.2006 ve 1.6.2006 tarihlerinde devam edip o tarihte karar için bilâmüddet ertelenmiştir. Duruşma esnasında taraflar Mahkemeye karşılıklı muvafakat çerçevesinde, Anayasa yapılırken Meclisdeki düşünceleri yans-ıtan zabıtları Emare 1ve Emare 2 olarak sunmuş, ilaveten "Bilgi Notu" başlıklı İskan ve Rehabilitasyon Dairesinden temin edilen bir belgeyi de emare 3 olarak Mahkemeye ibraz etmişlerdir.

Davacılar Talep Takrirlerinde 67/2005 sayılı Yasanın tümünün -Anayasa'ya aykırı olduğunu ve iptal edilmesini talep ederken, özellikle yasanın eşitlik ve sosyal adalet ilkelerine, Kıbrıs Türk Halkının Özgürlük ve Eşitlik Mücadelesine, Toplumsal Haklarına ve Anayasa'nın Başlangıç Kısmında ifadesini bulan, Anavatanın do-ğal, tarihsel ve anlaşmalardan doğan yasal garantörlük hakkını kullanması sureti ile Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin sonuçlandırdığı ve Kıbrıs Türklüğüne huzur, barış, güvenlik ve özgürlük ortamı içinde yaşama imkanı sağlayan Barış Harekatı sonrasında -ilan edilmiş bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin varlığına aykırı olduğunu iddia etmiştir.

Yukarıdakilere ilaveten Davacılar, Talep takrirlerinde Yasanın, Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı olduğunu iddia ederken bilhassa şu savlar- üzerinde durmuşlardır.
Talep Takririnde 4.paragrafındaki iddiaya göre Anayasa'nın 159. maddesine istinaden
iptali istenen Yasanın kapsadığı taşınmaz malın iadesi ve/veya takası mümkün değildir ve/veya yasaklanmıştır. A fortiori maddede sözü geçen "hak sa-hibi" ifadeleri kesinlikle yabancıları kapsamamakta, ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarını kapsamaktadır. Bu nedenle Anaysa'nın 159 ve Geçici 1. maddelerine aykırıdır.
İptali istenen Yasanın 6(4) fıkrası konut hakkının kullanılmamasından kaynakl-anan
manevi tazminat öngörmektedir. Bu da başvuran kişilere haksız ve/veya kanunsuz bir şekilde acı ve ızdırap çektirildiği ve onlara karşı suç işlendiği anlamına geleceğinden Anayasa'nın Başlangıç Kısmı ve 1. maddesine aykırıdır.
Talep Takririnin 6. par-agrafına göre dava konusu yasanın 8. maddesi ve alt
paragrafları mal iadesi, takası ve manevi tazminat ödenmesini öngördüğü oranda Anayasa'nın Başlangıç Kısmı, 1, 159 ve Geçici 1. maddelerine aykırıdır. İptali istenen Yasa ilaveten Anayasa'nın eşitlik il-kesini düzenleyen 8. maddesine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının mülkiyet hakkını güvence altına alan 36. maddesine ve Anayasa'nın 47. maddesi ile düzenlenen ekonomik ve sosyal hayat düzeni ilkelerine de aykırıdır.
İptali istenen Yasa altında- oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu yargısal nitelikte
görev ve yetki kullanabilecek bir Adli Komisyon ve/veya istisnai Mahkeme niteliğinde olduğundan Anayasa'nın 11,12,13,14 ile 1,6, ve 17(1) maddelerine aykırıdır.
Taşınmaz Mal Komisyonu üyelerinin Başka-n, Başkan Yardımcısı ve üyelerinin (iptali
istenenYasa ile) Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanması öngörüldüğünden ve Yüksek Adliye Kurulunun görevleri bilhassa Anayasa'nın 141. maddesi ile düzenlenmiş olduğundan ve iptali istenen Yasa ile Adliye Kurulu-na verilen görevlerin Anayasa'daki düzenlemede yer almamasından ötürü Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanması Anayasa'ya aykırıdır. İlâveten Komisyona en az 2 yabancı üye atanmasını öngören Yasanın yabancıların bu göreve atanmasını öngörmesi nedeni ile A-nayasa'nın bilhassa 3. maddesi ile düzenlenen "egemenlik" ilkesine aykırıdır.
Dava konusu Yasa, 22. maddesi ile, iptali istenen Yasa kurallarının daha iyi uygulanmasını sağlamak için Komisyonca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca onaylanacak tüzükler yapabileceğ-ini öngörmekte, bu da Yasama Meclisinin "yetki devri" anlamına geleceğinden Anayasa'nın 1 ve 4. maddelerine aykırıdır.

Bu davayı karara bağlamadan önce vurgulamak isteriz ki, Anayasa Mahkemesinin görevi, iptali istenen Yasanın veya Davacıların Tale-p Takririnde gösterilen maddelerinin, Anayasa'ya aykırı olup olmadığını karara bağlamak ve Anayasa'ya aykırı maddesi varsa onu iptal etmek ile sınırlıdır. Hali ile Davacıların iddia ettiği gibi Yasanın tümü Anayasa'ya aykırı bulunursa tümünün iptali gerek-ecektir. Görevimiz yapılan yasanın iyi veya kötü bir yasa olduğunu karara bağlamak değildir. Yasanın Anayasa'ya aykırı bulunmaması halinde yasanın iyi veya kötü bir yasa olduğu konusundaki siyasi sorumluluk yasayı yapan Meclise aittir. Bunu vurguladıkta-n sonra bu davayı karara bağlamak için bu iddiaların yukarıdaki sıraya göre olmasa da teker teker incelenmesi gerekmektedir. Bunu yaparken bir yandan iptali istenen Yasa veya Yasa maddeleri ile Anayasa'yı karşılaştırırken, diğer yandan da ulusal hukukumuz- (yani Anayasamız dahil KKTC'de yürürlükte olan mevzuat) ile uluslararası hukukun (Public International Law) karşılıklı münasebetleri göz önünde bulundurulmalıdır. Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi 15 Kasım 1983 tarihinde KKTC'nin 'Kuruluş' ve 'Bağımsızl-ık' Bildirgelerini oybirliği ile onaylayıp tüm dünyaya ilan ederken, diğer şeyler yanında aynen şöyle dedi: (Bak: Bağımsızlık Bildirgesi, sayfa 5)

"Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklarla İlgili Milletlerarası Sözleşme"nin
birinci maddesi- gibi "Medeni ve Siyasi Haklarla İlgili Milletlerarası
Sözleşme"nin 1inci maddesi de, Kıbrıs Türk Halkının, "Kendi Kaderini
Tayin" konusundaki vazgeçilmez hakkını teyid eder.
"Evrensel İnsan Hakları Bildirisi"nin 1. maddes-inde de belirtildiği gibi,
bütün insanlar, haysiyet ve hakları bakımından eşit ve hür doğmuşlardır.
Temel insan hakları ile ilgili milletlerarası belgelerin hepsi, insanlar
arasında ırk, dil, din, milli menşe, ayırımı gö-zetilemeyeceğini vurgular."


Anayasamızın, bilhassa "Yabancıların Durumu" başlığını taşıyan 13. maddesi ile "Uluslararası Andlaşmaları Uygun Bulma" başlığını taşıyan 90. maddesi, Anayasamızın uluslararası hukuka ne kadar -önem verdiğinin göstergesidir. Anayasamızın 13. maddesi aynen şöyledir:
"Madde 13
Bu Anayasada gösterilen hak ve özgürlükler, yabancılar için, uluslarası
hukuka uygun olarak yasa ile kısıtlanabilir."


Anayasamızın 90. madde-sinin 1,4 ve 5. fıkraları ise aynen şöyledir:
"Madde 90
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle veya uluslararası
kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması Cumhuriyet Meclisinin
onaylamayı bir yasa ile uygun bulmasına bağ-lıdır.
.......................................................................................................................
.......................................................................................................................
Kuzey Kıb-rıs Türk Cumhuriyeti yasalarına değişiklik getiren her türlü
andlaşmaların yapılmasında, (1). fıkra kuralları uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar yasa hükmün-
dedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa M-ahkemesi
olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulamaz."

Yukarıda aynen alıntısı yapılan 5. fıkra hükümlerine göre KKTC'de usulüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası andlaşmalar sadece yasa hükmünde olmakla kalmayıp bunlar hakkında Anayasa'ya ay-kırılık iddiası ile Anayasa Mahkememize dahi başvurulamaz. Bir başka deyişle bunlar Anayasa ile aynı seviyededir ve diğer yasalardan üstündür. 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ona ek 1'inci protokol 1 ile birlikte Anayasamızın 90. madde hükümlerinde- öngörüldüğü kritere uygun olarak 39/62 sayılı kanun ile Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiştir (kabul olunduğu tarihte yürürlükte olan 90. maddeye muadil 1960 Anayasasındaki 169'uncu madde idi ve sözü edilen maddenin 3. paragrafı aynen şöyle kalem-e alınmıştır):
"..... treaties, conventions and agreements concluded in accordance with the
foregoing provisions of this Article shall have, as from their publication in the
official Gazette of the Republic, superior force to any mun-icipal law..............."
(underline supplied).

Sözü edilen 39/62 sayılı yasa, yürürlükte olan Anayasamızın Geçici 4'üncü maddesine göre halen yürürlüktedir ve KKTC Mahkemeleri olarak uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuat arasında yerini -almaktadır. 1950 Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonunun 1'inci Protokol'ünün "Protection of property" başlığını taşıyan 1. maddesi aynen şöyledir:

"Article 1 Protection of property
Every natural or legal person is entitled to the peaceful en-joyment of his
possessions. No one shall be deprived of his possessions except in the
public interest and subject to the conditions provided for by law and by
the general principles of international law.

The preceding p-rovisions shall not, however, in any way impair the
right of a State to enforce such laws as it deems necessary to control
the use of property in accordance with the general interest or to secure
the payment of taxes or other contri-butions or penalties."


1950 yılında Roma'da imzalanan bu konvansiyonu kabul eden ve dolayısıyla hükümleri onları da bağlayan birçok Avrupa ülkesi yanısıra Türkiye de Roma İnsan Hakları Sözleşmesini 1950 yılında imzalayıp 1954 yılında kabul etmiş (-ratify), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisini ise 22 Ocak 1990'da tanımıştır. Yasal olarak, Konvansiyonu kabul ettikleri için içeriği kabul edildiği devletleri bağlayan 1950 Avrupa veya Roma İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddele-ri Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği ancak, yasal olarak hükümleri uluslararası hukuk teşkil edip etmediği halen tartışılan Evrensel İnsan Hakları beyannamesinden alınmıştır (Universal Declaration of Human Rights).2 Bu beyannamenin bilhassa- 2,7,8 ve 17. maddeleri konumuz ile ilgilidir. 17. madde hükümleri aynen şöyledir:

"Article 17
Every one has the right to own property alone as well as in association
with others.
No one shall be arbitrarily deprived of his property."


Da-vanın karara bağlanmasında etkisi olabilecek uluslararası hukuk sahasındaki mevzuat arasında, bilhassa KKTC'nin Bağımsızlık Bildirgesinde de yerini bulan aşağıda isimleri verilen konvansiyonlara da bu kararda yer verilmemesi bir eksiklik olacaktır. Irka -Dayalı Her Türlü Diskrimasyonun Yok Edilmesi Sözleşmesi bunlar arasındadır (International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination) 3 ve bunun 1. maddesi ırk ve etnik temelli ayrımcılığı yasaklamaktadır. Sözü edilen konvansiyonu-n bilhassa 1 ve 5. maddeleri konumuza ışık tutabilir. 5. madde aynen şöyledir:

"Article 5

In compliance with the fundamental obligations laid down in article 2 of this
Convention, States Parties undertake to prohibit and to elimin-ate racial
discrimination in all its forms and to guarantee the right of everyone, without
distinction as to race, colour, or national or ethnic origin, to equality before
the law, notably in the enjoyment of the following rights-:

............................................................................................
............................................................................................
..................................................................-..........................
other civil rights, in particular:
(i) ......................................................................................
(ii) .....................................................................................-.
(iii) .....................................................................................
(iv) .....................................................................................
(v) The right to own property alon-e as well as in association
with others;
(vi) The right to inherit;
(vii) .....................................................................................
(viii) ...................................................-.................................
(ix) ...................................................................................."


Bu konva-nsiyon İngiltere tarafından 1966 yılında imzalanıp 1969 yılında kabul edilirken Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1972 yılında imzalanıp 2002 yılında onaylandı (ratified). Güney Kıbrıs'ın da 1967 yılında yapılan 12 sayılı Yasa ile sözü edilen konvansiyonu ka-bul ettiği görülmektedir. (Bak: David Christou and Others v. Republic of Cyprus, 3.C.L.R (1982) sayfa 365 bilhassa 367-368)

1966 Sivil ve Siyasi Haklar Konvansiyonuna da (International Covenant on Civil and Political Rights) 4 yer vermek uygun ola-caktır. Bunun da bilhassa 2 ve 26. maddelerinin karara etkisi olabilir. 26. madde de aynen şöyle kaleme alınmıştır:
"Article 26

All persons are equal before the law and are entitled without any discrimination
to the equal pro-tection of the law. In this respect, the law shall prohibit any
discrimination and guarantee to all persons equal and effective protection
against discrimination on any ground such as race, colour, sex, language,
religion, polit-ical or other opinion, national or social origin, property, birth or
other status."

Bu konvansiyonu da Türkiye 2-000 yılında imzalayıp 2003 yılında onayladı, İngiltere 1968 yılında imzalayıp 1976 yılında kabul etti, Güney Kıbrıs ise, 1969 yılında 14 sayılı Yasa ile konvansiyonu kabul etmiş durumdadır. (Bak: 1982 3CLR, yukarıda verilen aynı referans.)

İki ülk-e arasındaki, yasal anlamda harp çıkması ve bir ülke harp halinde olduğu diğer ülkenin topraklarını ele geçirmiş olduğu durumlarda, ele geçirilen ve düşman tabiyetinde bulunan şahısların özel mülkiyetindeki gayrimenkullerin, uluslararası hukuka göre durumu- ne olur? Bu davayı karara bağlarken bunu da bilmede yarar vardır. Bu konu ile ilgili olarak Oppenheim's International Law by Lauterpacht Vol. II Seventh Edition sayfa 403'de paragraf 140'da aynen şöyle demektedir:

"Immovable private enemy prop-erty may under no circumstances or
conditions be appropriated by an invading belligerent. Should he
confiscate and sell private land or buildings, the buyer would acquire
no right what-ever to the property. Article 46 of the- Hague regulations
expressly enacts that 'private property may not be confiscated.' But
confiscation differs from the temporary use of private land and
buildings for all kinds of purposes demanded by the necessities of war.-
What has been said above with regard to utilisation of public buildings
applies equally to private buildings. If necessary, they may be conver-
ted into hospitals, barracks, and stables without compensation for the
- proprietors, and they may also be converted into fortifications."


1974 Barış Harekatı neticesi Kuzey Kıbrıs'ta birçok -Rum, 1975 Exchange of Populations Agreement 5'e uygun olarak Kuzey'de mallarını ve gayrimenkullerini bırakıp kendi istekleri ile Güney'e göç etti. Anlaşmanın ilgili maddesi aynen şöyledir:

"The Greek Cypriots at present in the north who, at thei-r own request and
without having been subjected to any kind of pressure, wish to move to the
south, will be permitted to do so."


1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları 6 ise inter alia temel insan haklarını ve özgürlüklerini kabul edip- teyit etti. Bu durumda göç eden Rumların, Kuzey'de bıraktıkları gayrimenkullerin uluslararası hukuk alanında statüsü nedir? Bu konu ile ilgili olarak Eyal Balvenisti ve Eyal Zamir, 1995'de "Private claims to property rights in the future İsraili-Palesti-nian Settlement" isimli makalelerinde Arap-İsrail münasebetlerini incelerken sayfa 324'de aynen şöyle demektedir: (Bak: AJIL,(1995) vol 89, sayfa 295).


"International law recognizes the power of the occupant to take possession
of, and to a-dminister, the private property of absent individuals..................
The administration of the property does not sever the legal tie between
absentees and their property. Thus, the occupant cannot sell real property
belonging -to absentees."


Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi son olarak Xenides-Arestis v Turkey davasında 7 22.12.2005 tarihl-i kararında, sayfa 7'de, paragraf 28'de KKTC sınırları içinde Kuzey'de mal bırakıp 1974'den sonra Güney'e göç eden kişinin açtığı davada, dava konumuz ile ilgili aynen şöyle dedi:

"The Court further reiterates that in accordance with the Court's f-indings in
Loizidou v Turkey (preliminary objictions and merits) and Cyprus v Turkey
(both sited above), the applicant must still be regarded as the legal owner of her
land." (underline supplied) (ilgili mal KKTC yasalarına uygu-n olarak bir Kıbrıslı
Türk'ün tasarruf veya mülkiyetine verilmişti)


Yukarıdaki Oppenhim, Balvenisti ve Hague Regulations 8'dan yapılan alıntılar 1974'de Kıbrıs'ta yasal anlamda harp olması veya işgal olması halinde konuya şamil olabilecek -uluslararası hukuk prensipleridir. Türkiye uluslararası alanda geçerli anlaşmalardan (Treaty Law) kaynaklanan müdahale hakkını kullanarak Kıbrıs'a müdahale etmiş ve amacı da o günün şartlarında yalnız Kıbrıs Türklerini Rumlardan kurtarmak olmayıp tüm Kıbr-ıs'a Barış getirmek, yani bozulan Anayasal düzeni yeniden tesis etmek ve Kıbrıs'ta barış ortamını sağlamak idi. Bir başka deyişle, 1974 yılında Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi garanti antlaşmalarından, uluslararası hukukun tanıdığı (Treaty Law) hakkını ku-llanması neticesi tamamı ile yasal zemine dayalı bir silahlı müdahale idi. 1945 yılında Birleşmiş Milletler Örgütünün kurulması ve onun Anayasası ile (Charter of the United Nations) klasik anlamda ülkeler arasındaki harp durumu dünyada yasaklanmış durumda-dır. Bugün ancak Birleşmiş Milletlerin, Charter'de öngörülen maksatlarla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Birleşmiş Milletler Anayasada belirlenen gayelerle silahlı müdahale hakkı yasaldır. Buna paralel olarak Türkiye'nin 1974'de yaptığı, antlaşma-lardan kaynaklanan silahlı müdahale hakkını uluslararası hukuk tanımaktadır.

Türkiye 1974'den sonra Kıbrıs'ı ilhak etmedi. Rum mallarına da dokunmadı. Kıbrıs Türkleri kendi hür iradeleri ile Kuzey Kıbrıs'ta kendi Cumhuriyetlerini kurdular ve bu- Cumhuriyet de bugün Türkiye Cumhuriyeti tarafından hukuken tanınmıştır. İleride başka ülkelerin tanımaya yönelik tutumu ne olacak ve Kıbrıs meselesi nasıl çözümlenecek bu an bilinmemektedir.

Güney'e göç eden Kıbrıs asıllı Rumların Kuzey Kıbrıs'-taki gayrimenkullerini Türkiye Cumhuriyeti değil, KKTC Anayasa'sı gereği mülkiyetine geçirmiştir. Olay budur, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin bu Mahkemenin yetkisini sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kabul etmesine ve Avrupa İ-nsan Hakları Konvansiyonunu uygulamayı inter alia bu şarta tabi olarak kabul etmiş olmasına rağmen, Türkiye'nin inter alia KKTC'de büyük miktarda asker bulundurduğu, KKTC'nin hava sahasını Türkiye'nin koruduğu, karasularını Türkiye'nin koruduğu, sınırların-ı Türkiye'nin müdafaa ettiği ve KKTC Devletinin ayakta durmasına mali yardım dahil, her türlü yardımı yaptığı için, KKTC'deki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinden Türkiye'yi sorumlu tutmaktadır. (Bak: Case of Cyprus v Turkey, Application 25781/9-4 ve Loizidou v Turkey 1996)9 Bu da uluslararası hukuk sahasında yüzleşilmesi gereken bir gerçektir.

Yukarıdakilerden görülebileceği gibi konuya şamil olabilecek uluslararası hukuk kurallarının çoğu konvansiyonlardan kaynaklanmaktadır. Türkiye Cu-mhuriyeti Anayasa'sına uygun olarak bu konvansiyonları yukarıda gösterilen tarihlerde kabul ettiğinden dolayı bunların içeriği ile bağlıdır. KKTC maalesef Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından egemen bir devlet (Sovereign State) olarak tanınm-adığı ve uluslararası alanda hükmi şahsiyeti olmadığı için (International Personality) bu konvansiyonları zamanında imzalamamıştır, zaten tarihlerinden de görülebileceği gibi bunların çoğu imzaya açıldığında KKTC henüz doğmamıştı veya kurulmamıştı. Ancak -kararın başında yukarıda belirtildiği gibi 15 Kasım 1983 tarihli, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin oybirliği ile aldığı, KKTC'nin Kuruluş Kararı ve Bağımsızlık Bildiriminde, Türkçe İsimleri verilerek Universal Declaration of Human Rights, Internation-al Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination , International Covenant on Civil and Political Rights'a atıfta bulunularak, bunların içeriğini Kıbrıs Türk Halkının tanıyıp kabul ettiği dünyaya haykırılmıştır. İlâveten yukarıda isim-leri verilen konvansiyonların içeriği uluslararası hukuk sahasında yeni prensipler ihdas etmeyip "Customary International Law" diye vasıflandırabileceğimiz prensipleri, anlaşmalar haline dönüştürdüğünden (codify) ve Customary International Law hükümleri tü-m devletleri bağladığından KKTC devleti de bunlar ile bağlıdır.

Uluslararası hukuk sahasından ayrılıp ulusal hukuku incelemeye başlamadan, söylenenleri bir özetleyip uluslararası hukuka göre yasal duruma tekrar bir göz atmada fayda var: Uluslarar-ası hukuk, ırka dayalı her türlü ayrımcılığı ve insan hakkı özgürlük kısıtlamalarını yasaklamaktadır, buna gayrimenkul mal sahibi olma hakkı ve veraset yolu ile mal elde etme hakkı da dahildir. Irkına istinaden kişinin mülkiyet hakkına dokunulamaz. Bu ha-k Anayasamızın 13'üncü maddesinde de öngörüldüğü gibi KKTC'deki yabancılar için uluslararası hukuka uygun olarak kısıtlanabilir. Bir başka deyişle, kamu yararına olmak kaydı ile uluslararası hukuka uygun olarak kısıtlanabilir. Uluslararası hukukta kullan-ılan tabir ile yabancı mallara el koyma, 'public purposes' gayesi ile olabilir ve karşılığında ilgili kişiye tazminat da ödenmelidir. 'The requirement often stipulated by western authorities is for prompt adequate and effective compensation, the formula u-sed by U.S Secretary of State Hull on the occasion of Mexican expropriations' (Bak: International Law by Malcolm Shaw 4 th ed. pages 576-577)

-Daha ileri gitmeden ve burada sırası gelmişken tartışılan konu ile yakın ilişkisi olan bir noktaya daha değinmede fayda vardır. 1974 Barış Harekatı neticesi kendi istekleri ile Güney'e göç eden ve Kuzey'de mal bırakan Rumların topluca tekrar Kuzey'e dönme- hakkı var mı? Bireysel olarak belki dönebilirlerse de topluca dönme hakları var mı? Bu konu hukuk alanında halen ihtilaf konusu ve tartışma konusu olduğu cihetle biz Anayasa Mahkemesi olarak bu konuda herhangi bir fikir beyan etmeyi bu aşamada gereksiz -görmekle beraber Balvenisti ve Zamir'in bu konuda AJİL vol.89 sayfa 324-325'de (Bak: Yukarıda referansı verilen aynı eser, Başlık: Claims for Repossession and Return under International Law) dan alınan şu sözlerine yer vermeyi uygun gördük:

"Clai-ms for Repossession and Return under International Law
International practice described in the previous section does not support the
claim that the right of return following mass relocation of populations is
recognized under interna-tional law. This observation of state practice is
enhanced by the lack of support in legal literature for the right of refugees to
return to the country they have fled. Despite persistent calls for the recognition
of such a right,- ............................................................................ the prevailing
view is that this right is not recognized in human rights instruments such as
the Universal Declaration of Human Rights and the International Cove-nant on
Civil and Political Rights, and that it is yet to be generally accepted as part
of customary law. Thus, current customary international law does not seem
to recognize the refugees' claim to a right of repossession." (underl-ine supplied)


Yukarıdakilere değindikten sonra şimdi de iptali istenen Yasa veya Yasa hükümlerinin Ulusal Hukuk dahilinde ve o açıdan incelenmesini ele alalım. Yasanın veya Davacıların iddia ettiği maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu tezekkür -etmeden önce Yasanın içeriğinin özetlenmesinde ve içeriğinin iyi anlaşılmasında fayda vardır.

Yasa 25 maddeden oluşmaktadır. En can alıcı maddeleri, amacını gösteren 3. maddesi, 11,12,13 ve 14. maddeleri ile oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonunun- oluşumu görev ve yetkileri ve Komisyonun kararlarının çerçevesini çizen veya verebileceği kararların kapsamını gösteren 8. maddesidir. Öncelikle 8. maddenin içeriğini incelemek yerinde olacaktır. 8. madde, 1974 Mutlu Barış Harekatı neticesi Kuzey'de yan-i bugün KKTC sınırları dahilinde bulunan ve 1974-1975 yıllarında Güney'e göç ederken Rumların bıraktıkları menkul ve gayrimenkul mallara şamil hükümlerdir. Yasa bu gayrimenkulleri 3 katagoriye ayırmaktadır. Davacı tarafı, hitabesi esnasında daha ziyade g-ayrimenkuller üzerinde durması hasebi ile bu kararda biz de Rumdan kalan gayrimenkullerin durumunu menkul mallara oranla daha esaslı incelemeyi uygun gördük. Bugün KKTC sınırları içinde bulunup 1974 öncesi Rum'a ait gayrimenkulü, Yasa, bir yandan madde 8(-1), diğer yandan madde 8(2)(A) ile öte yandan madde 8(2)(B) ve 8(3) maddeleri ile 3 guruba ayırmaktadır. Yasanın 8(1) maddesi bugün KKTC sınırlarının içinde bulunan 1974 öncesi Ruma ait olup, Anayasa'nın 159(1) maddesi mucibince ve KKTC dahili hukuk mevz-uatı ile mülkiyeti ve tasarrufu KKTC Devletinde kalan ve Devlet tarafından mülkiyet ve kullanım hakkı hiçbir kişiye verilmeyen gayrimenkullere şamil olup,Yasanın 3. maddesinde gösterilen amaçlara uygun olması halinde, bu madde kapsamında olup iadesi 1974 ö-ncesi sahibi Rum tarafından talep edilen gayrimenkulün, konumu ve niteliği itibarı ile ulusal güvenliği ve kamu düzenini tehlikeye düşürmeyecek, ve kamu yararına tahsis edilmemiş olması ve askeri bölgeler ve askeri tesisler dışında kalması durumunda, böyl-e bir gayrimenkulü, Yasa tahtında kurulan Komisyonun (Yasadan alınan kelimelerle) "makul bir sürede" müracaatcı Rum'a iadesini emredebileceğini buyurmaktadır. Komisyon karar verirken yasanın 3. maddesinde belirtilen ve Yasanın amacını gösteren gayeyi gözö-nünde bulundurmak zorundadır. Yasanın amacı ise 3. maddeye göre Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde 1974 öncesi hak sahibi olup da Güneye göçmeleri neticesi bunların tasarrufundan ve mülkiyetinden faydalanamayan Rumların, bu mallar ü-zerinde haklarını ispat etmeleri halinde, 1977-1979 Doruk Andlaşmalarının ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda bugüne kadar hazırlamış olduğu tüm planların ana unsurunu teşkil eden 2 kesimlilik esası ve bunun korunması için öngörülen -düzenlemeleri gözeterek, KKTC mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olanların haklarını da koruyarak, Kıbrıs sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk halkına sağlayacağı haklara halel getirmeyecek bir biçimde düzenlemek o-lduğunu söylemektedir. Yasanın amacını gösteren 3. maddesi, Komisyona 8. maddede öngörülen ve her 3 kategoriye giren gayrimenkuller hakkında karar verirken gözönünde bulundurulması gereken kriteri ortaya koymaktadır.

Yasanın 8(2)(A) maddesi ise, y-ukarıda 8(1) maddenin kapsamı dışında kalıp 8(2)(A) madde kapsamında olan gayrimenkullere şamildir ve bu kategorideki gayrimenkuller kamu yararına veya (Yasadan alınan kelimelerle) "sosyal adalet amacı ile" tahsis edilmemiş olması halinde, 1974 öncesi mal -sahibi Rum tarafından talep edilen malın, 1974'deki değerinde herhangi bir artış olmamış veya terk edildiği tarihteki değerinin bir katından daha az bir artış olması halinde, veya mal üzerinde yetkili makamlarca onaylanmamış bir proje olması halinde, ve KK-TC mevzuatına uygun olarak Güney'de mal bırakan bir Kıbrıslı Türke eşdeğer olarak verilmemiş olan durumlara şamildir. Bu gibi durumlarda Komisyon, malın Kıbrıs sorununun çözümünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verebilirken, KKTC me-vzuatına uygun olarak aynı malın mülkiyet ya da kullanım hakkına sahip olan ve çözümden sonra bu malı terk etmek zorunda kalacak olan kişiye, çözüm hükümleri çerçevesinde almaya hak kazanacağı tazminat ödenmeden veya ilgiliye alternatif konut sağlanmadan,- ilgili taşınmaz malı terk etmeye zorlanmayacağını hükme bağlamaktadır. KKTC mevzuatına uygun olarak mülkiyet veya kullanım hakkına sahip olup çözümden sonra iadesine emrolunan gayrimenkuldeki Türk hak sahipleri Komisyonun bu kararından dolayı uğrayacakla-rı zarar ziyanın tazmin edilmesini Devletten talep etme hakkına sahip oldukları gibi, söz konusu malın Devlet tarafından satın alınmasını da talep edebileceklerdir. Aynı Yasa maddesi, Komisyonun kararını açıkladığı tarihten itibaren Kıbrıs sorununun çözüm-ünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verilen taşınmaz mal üzerinde çözüme kadar ve her halükârda 3 yıl süre ile herhangi bir inkişaf yapılamayacağını hükme bağlamakta ve bu malın satılması durdurulurken, Yasa bir denge kurmaya çalışmı-ş ve Komisyonun kararı neticesi mağdur olacak kişiye malı Devlete satma hakkı bahşetmiş veya Devletten tazminat talebinde bulunabileceğini öngörmüştür.

Yasanın 8(2)(B) ve (3) maddeleri 1974 Mutlu Barış Harekatı neticesi Güneyde gayrimenkullerini bı-rakıp Kuzey'e göç eden ve KKTC'deki mevzuat uyarınca Kuzey'de 1974 öncesi Rumlara ait gayrimenkullere eşdeğerci olarak tasarruf veya mülkiyet verilen kişilere şamildir. Yasanın 8(3) maddesi, taşınmaz malın iadesi talep edilen taşınmazın, Yasanın 8(1) madd-esi ve 8(2)(A) maddesi kapsamı dışında kalan gayrimenkullere şamil olup, Rum tarafından iadesi talep edilen malda, 1974'teki değeri ile Komisyona başvurulduğu tarih arasındaki değerinde bir katından daha fazla bir artış olması veya böyle bir değer artışını- meydana getirecek bir projenin yetkili makamlarca onaylanmış olması durumlarını kapsamakta olup bu durumda Rum'a ya Güney'de Türk malı ile takas teklif edilmesini veya bu kişiye parasal tazminat ödenmesine karar verilebileceğini hükme bağlamaktadır. Rumu-n lehine tazminat verilmesi halinde bu rakam taşınmazın 1974'deki rayiç bedeli ile sınırlı olmayıp o tarihten sonra kullanım kaybından doğan zarar ve konut olması halinde manevi tazminat da içermesi öngörülmektedir.

Yukarıdaki özetlemeden de görüle-bileceği gibi KKTC sınırları içinde KKTC mevzuatına uygun olarak tasarrufunda Rum malı bulunduran hiçbir Türkün, eşdeğere mukabil aldığı gayrimenkulün Rum'a aynen iadesi öngörülmemektedir. Eşdeğer olarak tasarrufun dışında, başka herhangi bir sıfatla KKTC- mevzuatına uygun olarak tasarrufunda aslen Rum malı olup 1974 sonrası tasarrufu Türk'e verilen gayrimenkul, Yasanın öngördüğü kriterlerin tatmin olması halinde ancak çözümden sonra ve çözüm şartlarına bağlı olarak tasarrufunda bulundurduğu gayrimenkulü Ru-m sahibine iadesi emrolunabilecek, ancak ilgili Türk de Devlet'çe tazmin olunacaktır. Yasa bunu öngörmektedir. Müracaatcı Rum'a "makul bir süre" içinde iadesi öngörülen Rum malı, yukarıda daha detaylı olarak gösterilen şartlara tabi olarak sadece kimseye- henüz verilmeyen gayrimenkullere şamildir. Her halükârda Komisyon bütün müracaatları 3. maddedeki Yasanın amacında öngörülen kritere uygun olarak değerlendirmek zorundadır.

Şimdi de Yasanın 11,12,13 ve 14. maddelerinin içeriğine bir göz atmada -fayda vardır. Bu maddelerle Kuzey'de mal bırakıp da 1974 Mutlu Barış Harekâtı sonrası Güney'e göç eden Rumların taleplerini görüp karara bağlamak için bir "Taşınmaz Mal Komisyonu" kurulması öngörülmüştür. Komisyonun Başkan ve üyeleri Cumhurbaşkanının gös-terdiği adaylar arasından Yüksek Adliye Kurulu tarafından seçilmektedir. Yasadaki formüle göre adı geçen Komisyon, 2'si KKTC yurttaşı olmayan, bir başka deyişle yabancı olan, Başkan dahil 7 kişiden oluşmuştur. Başkanı Kıbrıslı Türk'tür. Yasa, Komisyon -üyelerinin hiçbirinin, 1974
sonrası Kuzey'de mal bırakıp Güney'e göç eden Rumların malından hiçbir biçimde yararlanıyor olmamalarını öngörmektedir ve Komisyonda görev alabilmek için Yasanın
öngördüğü kriterler arasında bu kriter de bulunmaktadır. Komisyo-nun karar alması için üye tam sayısının en az 2/3 çoğunluğu ile toplanması zaruridir. Komisyonun başlıca görev ve yetkisi Yasanın öngördüğü kritere uygun olarak 1974 öncesi mal sahibi olup bu mallarını KKTC sınırları içinde bırakan Rumların yaptığı ve yap-acağı başvuruları inceleyip karara bağlamaktır. Komisyonun aldığı kararlar bağlayıcı olup yargının aldığı kararlar gibi icrai niteliktedir. Yasada, şu sözler geçmemekle beraber Komisyonun çalışma tarzını içeren maddeler incelendiğinde Komisyonun doğal ad-alet kurallarına (Rules of Natural Justice)
uygun olarak çalışması öngörülmektedir. Komisyonun çalışma tarzı ve uygulaması
öngörülen prosedür bir çok yönden Mahkemelerin çalışma tarzına benzemeketedir.

Davayı karara bağlamak için içeriği ile i-lgili Yasanın yukarıda özetleneneler dışında kalan ve can alıcı noktalar haricinde bulunan kısımları ile ilgili kararın içinde gerektiği ölçüde tartışmalar yapılacak ve bu ana kadar değinilmeyen içeriğine değinilecektir. İptali istenen Yasanın içeriği vey-a Talep Takririnde gösterilen ve yukarıda değinilen en can alıcı maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilmektedir. Şimdi de yapılan iddiaları tek tek ele alıp Anayasa'nın ilgili maddeleri ile karşılaştırmak gerekmektedir. Davacı tarafı, duruşma- esnasında Mahkemeye yaptığı hitabesinde Yasanın Anayasaya aykırı olduğunu öne sürerken esas olarak kararın başında yukarıda özetlenen sebepler üzerinde durmuştur. Bunlar teker teker incelenmelidir. Önce şu iddiayı ele alıp değerlendirmeyi uygun bulduk:-

Yasanın oluşturduğu Mal Tazmin Komisyonu aslında Anayasanın 17 (1) maddesinde
öngörülen ve kurulması yasaklanan bir Mahkemedir. Bu iddia doğru mudur? Davacının bu iddiası tamamen benimsenmese de iddiada görünürde ilk nazarda haklılık payı vardır-, şöyle ki : Komisyonda görev yapan ve başvuruları inceleyip karara bağlayacak olan kişiler Yargıçlar gibi Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanmaktadırlar. Ancak KKTC'de Yargıçlık mesleğini icra edebilmek için bir adayın Anayasanın ve ilgili Yasanın ön-gördüğü vasıflara sahip olması yanısıra, Yargıç atanacak kişiler Cumhurbaşkanı tarafından Yüksek Adliye Kuruluna aday olarak gösterilmemektedir. Anayasanın 137. maddesi Yargıçlara güvence vermektedir. Yargıçlar görevlerinden uzaklaştırılamaz, kendileri i-stemedikçe Anayasa'da gösterilen yaştan önce emekliye çıkarılamazlar, hükmünü koymaktadır. Aynı madde Yargıçların bir Mahkemenin veya kadronun kaldırılması yolu ile olsa dahi kazanılmış haklardan yoksun bırakılamayacaklarını öngörmektedir. Yargıçlar aley-hinde yargısal görevleri sırasında ve yargısal işlemleri ile ilgili olarak söyledikleri söz ve eylemlerden dolayı kovuşturma da yapılamaz. Anayasa'da Yargıçlara verilen bu güvencelerin hiçbiri Taşınmaz Mal Komisyonunun Başkan ve üyelerine verilmemiştir. -Yargıçlar Anayasada gösterilen sebepler dışında görevlerinden uzaklaştırılamaz iken, aynı şey Taşınmaz Mal Komisyonu üyeleri için söylenemez. Yargıç emekli yaşı gelene kadar görevde kalabilir, Komisyon Başkan ve üyeleri ise yasanın öngördüğü 5 yıllık bir -süre için atanırlar.

Komisyonun kararlarından tıpkı yürütsel ve yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişice verilen kararda olduğu gibi, bir müracaatçının Yüksek İdare Mahkemesine başvurma hakkı vardır. Yüksek İdare Mahkeme-sinin görevi ise, Anayasanın 152. maddesinde belirtilmekte olup bunlar arasında hiçbir Mahkemenin kararından Yüksek İdare Mahkemesine istinaf hakkı yer almamaktadır. Bir başka deyişle Komisyonun Mahkemeyi andıran karakteristikleri olmakla beraber ciddi, y-akından, bitaraf olarak incelendiğinde bunun aslında Anglo-Sakson hukuk sisteminde kullanılan tabir ile "Administrative Tribunal" niteliğinde olduğu görülmektedir. Davacılar Komisyonun kurulmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürerken, bunun aslında Ya-sa ile kurulan bir organ olduğunu gözden kaçırmış ve Anayasanın "Devlet Yönetimi" ile "Daire ve Hizmet Birimlerinin Kuruluşu" başlıklarını taşıyan Anayasa'nın 113 ve 115. madde hükümlerinin içeriğini de gözardı etmiştir. Anayasa'nın 3(4) maddesi "Hiçbir o-rgan, makam veya merci, kaynağını bu Anayasa'dan almayan yetki kullanamaz" hükmünü koyarken, Anayasa'ya 113 ve 115 maddeleri koymuş ve "Dairelerin ve hizmet birimlerinin kuruluşu, görev ve yetkileri yasa ile düzenlenir" demiştir. Bunlara uygun olarak ipta-li istenen yasa ile Komisyon, diğer bir deyişle "Daire" Anayasa'ya uygun olarak kurulmuştur. Burada Davacıların yakındığı gibi Anayasa'nın hiçbir maddesine aykırılık yoktur.

Davacı, Komisyon ile ilgili iddiaları arasında Komisyonun üyelerinin i-kisinin yabancı olduğu veya KKTC yurttaşı olmadıkları üzerinde de durmuş ve bunun egemenlik ile bağdaşmadığı ve Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Bu iddialarına dayanak olarak da Talep Takrirlerinde paragraf 9'da Anayasa'nın 1,3, 17(1), 72, 120. -maddelerini göstermiştir. Bu iddiayı değerlendirmek için atıfta bulunulan maddeleri ve Anayasa'nın tümünü inceledik. Anayasa'nın içeriğinde bu iddiayı destekleyecek herhangi bir madde görmediğimiz bir yana, Komisyonun kararlarından Türk Yargıçlardan oluşa-n Yüksek İdare Mahkemesine istinaf hakkı olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır. Anayasa kamu yönetiminde yabancı atanmasını yasaklamadığına göre ve bu konuda herhangi bir yasaklayıcı madde koymadığına göre de konuyu Yasama Meclisinin takdirine bıraktı demekt-ir. Burada Prof. Ergun Özbudun'un bir alıntısına yer vermek uygun olacaktır: 'Anayasa herhangi bir kural koymamışsa bunun düzenlenmesini kanun koyucunun takdirine bırakmış demektir' (Bak: Türk Anayasa Hukuku, Prof. Dr. Ergun Özbudun, 5'inci baskı (1998) -sayfa 361) Meclis de iptali istenen Yasa ile bunu yapmıştır. Bu gün KKTC'deki tatbikata göre de, mesela Kamu Görevlileri Yasa'sının 6(1) ve (2) maddeleri de, yabancıların sözleşme ile KKTC'de, yasada belirtilen şartlarla kamu görevi yapabileceğine amirdir-.

İptali istenen Yasa, Komisyona, Yasanın 8(2)(B) ve (3) maddeleri kapsamında bulunan bir gayrimenkule iade talebi ile başvuran Rum'a, Yasanın öngördüğü şartların uygun olması halinde inter alia Güney'de bulunan ve Türk'e ait bir mal ile takas te-klif etme yetkisini verirken, iki mal arasında yani Kuzey'deki Rum kökenli mal ile Güney'deki Türk kökenli mal arasında bir değer farkı olması halinde, Komisyonun müracaatçı Rum'a aradaki farkı ödemesini, onun talep ettiği malın daha değerli olması halinde- değer farkı yani para almasını, öngörmektedir. Bugüne kadar hiçbir Mahkemenin, o Mahkemeye başvuran hiçbir kişiye para verip veya para talep etmesi görülmemiştir ve bu Komisyonun, Mahkemeden ziyade bir devlet dairesi olduğu görünümünü kuvvetlendirmektedi-r.

Komisyon ile ilgili, Davacının yaptığı iddialar arasında Komisyon üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanmasını da Davacı tarafı Anayasa'ya aykırı bulmuştur. Bu konuyu incelerken gözden kaçırılmamalıdır ki Yüksek Adliye Kurulu, Anayasa'-nın 141. maddesi mucibince Yargıç atamalarını yaparken adaylardan müraacat kabul eder ve bunlar arasından uygun gördüğünü Yargıç olarak atar. Taşınmaz Mal Komisyonunun oluşumu için Yüksek Adliye Kurulu kimseden müracaat kabul etmemiştir ve iptali istenen -Yasa böyle bir prosedürü de öngörmemektedir. Komisyonun Başkan ve üyelerini Yüksek Adliye Kurulu, Cumhurbaşkanının gösterdiği adaylar arasından seçip atar ve müracaatlar da Yüksek Adliye Kuruluna yapılmadığı bir yana, Yasa böyle bir usulü de öngörmemiştir-. Anayasamızın 141. maddesi 3. paragrafı ile Yüksek Adliye Kurulunun başlıca görevlerini sıralamaktadır. Ancak bunlar, Anayasanın Kurula verdiği yegane görevler değildir. (not exhaustive) Aynı Anayasa maddesinin 5. paragrafı "Yüksek Adliye Kurulunun gö-rev, yetkisi ve çalışma usulleri Yasa ile düzenlenir" diye bir madde içermektedir. Bu demektir ki, 141. maddenin 3. paragrafı Anayasa'nın Yüksek Adliye Kuruluna verdiği başlıca görevlerini sıralarken, halkın iradesini temsil eden Meclis, Yasa ile Kurula b-aşka görev de verebilmektedir. Nitekim bu meselede de bu olmuştur. Meclis, iptali istenen Yasa ile Yüksek Adliye Kuruluna 3. paragrafta öngörülen başlıca görevlerine ilâveten ek bir görev vermiş ve gerektiğinde Mal Tazmin Komisyonun üyelerini Yasada beli-rtilen koşulların tatmin olması halinde görev süreleri de sona ermeden görevden alma yetkisini de tanımıştır. Bu durumda Davacıların iddia ettiği gibi Mal Tazmin Komisyonunun oluşumunda Yüksek Adliye Kuruluna iptali istenen Yasa ile verilen görev Anayasa'-nın çerçevesinde bir görevdir ve Anayasa'ya aykırılığı yoktur. Taraflarca Emare 2 olarak duruşma esnasında Mahkemeye sunulan Meclis tutanakları (Travaux) incelendiğinde Anayasa'nın 141. maddesinin 5'inci paragrafı Mecliste tartışılırken, düşüncenin bu da -olduğu sarihtir, yani Meclisin Yüksek Adliye Kuruluna yasa ile 3'üncü paragraftaki görevlerine ilaveten başka görev verebileceği de öngörülmüştür. Ancak, bu konudan ayrılmadan önce belirtilmesinde fayda vardır ki yasa ile Yüksek Adliye Kuruluna verilmesi -muhtemel başka görevler Yüksek Adliye Kurulunun ciddiyeti, ve ağırlığı ile orantılı olmalıdır.

Davacıların, Yasanın Anayasa'ya aykırılık iddiasının temel taşını Komisyonun müracaatçı Rum'a, Yasanın öngördüğü şartların yerine getirilmiş olmas-ı halinde yani 67/2005 sayılı Yasanın 8(1) maddesi kapsamında bir durum olması halinde, parasal tazminatın yanısıra 1974 öncesi müracaatçı Rum'a ait olan malın iadesini emredebileceğini veya Yasanın 8(2)(B) ve 8(3) maddenin kapsamında olması halinde Güney'-de bulunan bir Türk malı ile takas teklif edebileceği, Rum'a mal verme veya takas etmenin ise Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıdır. Davacıların bu iddialarını iyi değerlendirmek için iddiayı 3 açıdan incelemek uygun olacaktır:
Anayasa kuralları ve ulusal h-ukuku, uluslararası hukuk prensipleri ile mümkün olduğu oranda çatışmayacak bir tarzda tefsir etme prensibini zihinde tutarak,
Anayasa yapılırken, ve bu madde kaleme alınırken Mecliste yapılan tartışmalar (travoux) ışığında ve bunlardan yararlanarak,
Madde-nin bugünkü şekli ile kastedilen manayı, kullanılan sözlerin arkasına gitmeden, ve kullanılan sözlerin tabii manasını vererek.
Bu iddiaya paralel olarak Devletin yani KKTC Devletinin bugüne kadar Türklere verdiği bazı koçanların da ilgili malın Ruma veril-mesi ile koçan niteliğini yitireceğini, bunun da Anayasa'nın 36. maddesinde vatandaşa bahşedilen mülkiyet ve miras hakkına ters düşeceğini Davacılar iddia etmiştir. Davacılar ilaveten davalarında (bilhassa Talep Takririnin 4. paragrafında) Anayasa'nın 15-9(4) maddesinde kullanılan "hak sahibi" ifadesinin 'kesinlikle yabancıları kapsamamakta' olduğunu iddia etmiştir. Bu iddia Anayasa'nın başka maddeleri, mesela 13'üncü maddesi ile bağdaşmamaktadır. Anayasa'nın 13. maddesindeki gayeyi anlamak için travaux -incelendiğinde (Bak: Meclis zabıtları sayfa 49) yabancıların hakkı vardır ama kısıtlanabilir şeklinde düşünülmüştür ve hakkı vardır ama kısıtlanabilir denmiştir ve taslakdaki sözcük 'düzenlenebilir' idi ve o değiştirilip yerine 'kısıtlanabilir' kabul edilm-iştir. Dolayısıyla 159(4)'de geçen hak sahibi sözcüklerinin yabancıları kapsamadığı iddiası doğruyu yansıtmamaktadır. Bunu vurguladıktan sonra Davacıların bu konudaki diğer idddialarını inceleyelim. Davacıların bu iddiaları bilhassa Anayasa'nın 36. ve 1-59. maddelerine dayanmaktadır. Bu maddeler aynen şöyledir:


"Mülkiyet Hakkına Ait Genel Kural
Madde 36.
(1)Her yurttaş, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, kamu yararı
amacıyla ve yasa ile sınırlanabilir.
(2)Mülkiyet hakkının kullan-ılmasına, kamu güvenliği, genel sağlık, genel
ahlak, kent ve ülke planlaması veya herhangi bir malvarlığının kamu
yararı için geliştirilmesi ve faydalı kılınması veya başkalarının
haklarının korunması için kesin olarak gerekli kısıntı ve-ya sınırlamalar
yasa ile konabilir.
(3)Malvarlığının ekonomik değerini fiilen azaltan kısıntı ve sınırlandırmalar
için derhal tam bir tazminat ödenir; anlaşmazlık halinde tazminatı
hukuk mahkemesi saptar.
(4) Yukarıdaki (2). ve (3). fıkr-a kuralları, herhangi bir verginin veya para
cezasının tahsili, herhangi bir hükmün yerine getirilmesi, sözleşmeden
doğan bir yükümün yerine getirilmesi veya can veya malın tehlikeden
korunması amacı ile yasa ile konmuş kuralları etkile-mez.
Devletin, 159. maddede belirtilen taşınmaz mallar üzerindeki hakkı
saklıdır.


-"-Devletin Mülkiyet Hakkı
Madde 159 .
(1)15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde
bulunan, ve;

(a)Tapusu, 16 Ağustos 1960 tarihinden önce Kıbrıs Hükümeti adına
kayıtlı tüm taşınmaz mallar ile, 16 Ağustos 1960- tarihinden
sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz mallar;
kamuya ait yollar, sular, su kaynakları, liman ve sahiller, rıhtım ve
iskeleler, göller, dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve kalıntılar ile
kalele-r ve bunların alanları, doğal servetler ve yeraltı kaynakları,

ormanlar, savunma yapı ve tesisleri ile yeşil saha ve parklar; kamuya
açık köy ve tarla yolları, kamu hizmetinde kullanılan binalar;
(b)Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edild-iği 13 Şubat 1975
tarihinde terkedilmiş bulunan veya sözkonusu tarihten sonra
yasanın terkedilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelendirdiği
veya hüküm veya tasarrufu kamuya ait olması gerekli olup da
aidiyeti saptanamam-ış olan tüm taşınmaz mallar, bina ve tesisler; ile
1960 Kuruluş Andlaşmasında ve ona bağlı eklerde belirlenen
askeri tesis, rıhtım, kamp vesair talim sahaları içinde bulunan tüm
taşınmaz mallar, Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaks-ızın,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir ve tapu kayıtları
buna göre düzeltilir.

Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bendlerinde sözü edilen taşınmaz
malların mülkiyeti, bu Anayasanın başka herhangi bir kuralına
- bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.
Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve tarla yolları
üzerinde Devletin gerekli düzenlemeleri yapması bu kuralın dışındadır.
Bu taşınmaz mallar üzerinde kamu yararı için belli sürelerle i-rtifak ve
intifa hakkı gibi ayni haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen
biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir.
Süresi elli yılı aşan bu gibi hakların tesis ve tescili, Cumhuriyet
Meclisinin onayı ile mümkündür.

(3)Yukarıdaki (1)-. fıkranın (b) bendinde belirtilen taşınmaz mallardan, orman,
yeşil saha, anıt ve park yerleri, sular, yeraltı suları, doğal kaynaklar ve
savunma alanları, kamu yönetimi ve askeri amaçlar için gerekli bina,
tesis ve arsalar ile şeh-ir ve kırsal planlama ve toprak koruma amaçları için
gerekli görülenler dışında kalan taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet
hakkının gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi yasa ile düzenlenir.

(4)Yukarıdaki (1). fıkranın (b) ve (c) bendle-rinin kapsamına giren taşınmaz
mallar ile ilgili olarak meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması
halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları
tazminat esasları yasa ile düzenlenir.

Dini ibadet yerleri ile- bunların içinde bulundukları taşınmaz mallar gerçek
veya tüzel kişilere devredilemez. Devlet, bunların korunması, bakımı ve
idamesi için gerekli önlemleri alır."


Bu konuda karar verirken öncelikle Anayasamızın 159. maddesinin 1.ci -paragrafının son cümlesi incelenmelidir. Cümle, 1974 öncesi KKTC sınırları içinde bulunan ve Rum'lara ait olan veya aidiyeti saptanmamış olan tüm taşınmaz malların "..................Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın KKTC'nin mülkiyetinde-dir ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir" hükmünü getirmiştir. Bu iddiayı karara bağlamak için bu anayasal hükmü, uluslararası hukuk prensipleri ile karşılaştırılıp onunla çatışıp çatışmadığını incelememiz yararlı olacaktır. Mümkün mertebe Anayasa metn-inin uluslararası hukuk ile çatışmayan bir anlamda tefsir edilmesi, Anayasa Mahkemesinin görevleri arasındadır. Meselâ, Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku (Genel Esaslar, II. baskı, (1991) isimli kitabının 9. sayfasında) konu ile ilgili olarak aynen şöyle deme-ktedir:

"İç hukuk metni olan Anayasa ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi arasında
çatışma söz konusu olduğunda, uluslararası hukukun üstünlüğü gereği,
Anayasanın sözleşmeye uygun yorumlanması gerekir. Bu konuda yani Anayasa
- ile sözleşme arasındaki bir çatışma durumunda Sözleşmenin uygulanması
gerektiği de ileri sürülmektedir."


Bu konuda Davacıların Müdafaaya Cevap Takrirlerinde 5'inci paragrafında '...... Hukuk normlar içerisinde hiyerarşik olarak Anayasa'nı-n en üstte olduğu ve başka hiçbir mevzuat ve/veya anlaşmanın ve/veya Uluslararası Sözleşmenin Anayasa'nın üstünde olamayacağı iddia olunur' sözlerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu görülmektedir. Davacılar bu iddialarını destekler mahiyette Mahkemeye hi-çbir hukuki dayanak gösteremedikleri bir yana, Erdoğan Teziç'in yukarıda alıntısı yapılan sözlerini destekleyen bir çok içtihat mevcuttur. Mesela, Ian Brownlie, Principles of Public International Law, Fifth Edition, sayfa 35'de uluslararası hukuk ile ulus-al hukukun bir konuda çatışması halinde uluslararası hukukun geçerli olduğunu söylemekte ve "The same principle applies where the provisions of a constitution are relied upon" demekte ve PCIJ'in bir kararından alıntı yaparak '........ a State cannot adduce- as against another State its own Constitution with a view to evading obligations incumbent upon it under international law or treaties in force' demektedir. (Bak: Polish Nationals in Danzig (1931), PICJ, Ser. A/B, no. 44, p.24). Bu uluslararası hukuk pr-ensiplerini akılda tutulmadan Anayasa'nın 159. maddesinin 1. paragrafı okunduğunda yanıltıcı olabilir, ve maddenin esas gayesi de gözden kaçabilir. Madde tefsir edilirken Anayasa'nın 149. maddesi de göz önünde bulundurulmalıdır.

Anayasa'nın 149. m-addesi aynen şöyledir:

"Anayasanın Yorumu
Madde 149

Anayasa Mahkemesi, bu anayasanın herhangi bir kuralını yorumlamak
münhasır yetkisine sahiptir. Bunu yaparken Anayasa ile ilgili komite
raporları ile Meclis- tutanaklarından da yararlanır."(underline supplied)


Bu maddeden görülebileceği gibi 159. maddenin tefsiri yapılırken, meclis tutanaklarından yararlanılması uygundur. Taraflarca emare 1 olarak duruşma esnasında Mahkememize sunulan Meclis tutanakl-arı, Anayasa'nın 159. madde hükümleri Mecliste tartışılırken, KKTC'nin uluslararası hukuka saygılı bir hukuk devleti olduğunun düşünüldüğü görülmektedir. Meselâ Emare 1'e göre üyelerden İSMAİL BOZKURT, Anayasa'nın 159. maddesi kaleme alınırken şöyle bir s-oru yöneltti:

"............. burda felsefe özellikle (b)'de Rum malları devlet mülkiyetine
geçmesi değil değil mi? Şimdi Uluslararası antlaşmalara ters değil değil
mi, yani bir sorun çıkmaz. Çünkü bir nevi kamulaştıma gibidir bu.-"
Merhum Osman Örek cevaben şöyle dedi:

"OSMAN ÖREK Egemenlik hakkının devamını vurgulamak içindir. Yani
bağımsız bir devletin egemenliği kendi şahsi zamini üzerinde mevcuttur.
Şimdi bunu ben o gerekçe ile arkad-a (5)'inci fıkrada bunu düzenledim tekrar.
Yukarıda (2)'nci fıkranın (b) ve (c) bendine giren taşınmaz mallarla ilgili
olarak meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde haklarının ispatı
için gerekli usul ve koşullar ile al-acakları tazminat esasları yasa ile düzen-
lenir. Yani devletler hukukun gereksinmesini burda açıklıkla ortaya koyduk.
Yani biz bu adamların haklarını gaspetmiş değiliz ama egemenlik hakkımızı
vurguluyoruz. Yasa ile düzenleyeceğ-iz ne şekilde tazmin edeceklerini. Para
ile mi, aynen itfa mı yoksa Güney'deki mallarımıza şey alıyoruz vatandaştan
imza alıyoruz şimdi Güney'deki malını, onu göstereceğim kendisine tazmin
hususunda belki. Yani onlar ilerisi iç-indir ve bu devletler hukuku açısından
o açıdan konmuştur."

Anayasa'nın 159. maddesi tefsir edilirken bunun böyle kabul edilmesi yani tazminat verilirken gerektiğinde Güney'de Türk malı, gerekirse ilgili malın aynen Rum'a iadesi
öngörülm-üştür. Travaux bu doğrultudadır. Anayasa'nın yalnız başına 159. maddesinin 1. paragrafının son cümlesine bakılırsa ve madde bir bütün olarak okunmazsa, hatta Başlangıç Kısmı dahil Anayasa bir bütün olarak okunmazsa, bugün KKTC sınırları içinde gayrimenku-lü bulunan Rumların, özel mülklerinin, kendilerine herhangi bir tazminat ödenmeden, mülkiyetinin KKTC'ye devredildiği anlamı çıkabilir. Bu maddeyi bu anlamda tefsir edersek, bunun, kişinin ırkından ötürü, kararın başında sıralanan ve uluslararası hukuk te-şkil ettiği tartışma konusu olmayan konvansiyonlar ve uluslararası hukuk prensipleri ile çatışacağı ortadadır. Dolayısıyla, Meclis tutanaklarından görülebileceği gibi 159. maddenin 1. paragrafında, sırf KKTC egemenliğini göstersin diye bu malların mülkiy-etini Devletin üzerine geçirdiğini ve 159 (4). maddesi ile de ve bu malların Rum hak sahiplerinin ileride yapılacak Yasalar altında KKTC'ye müracaatları halinde (Anayasa'dan alınan kelimelerle) 'alacakları tazminat esaslarının' düzenleneceğini kabul ederse-k, yani bir yerde bu kişilerin mallarının mülkiyetinin Devlete geçtiğini ancak tazminatın, ilgili kişiye müracaatı halinde karşılanacak olduğunu kabul edersek, uluslararası hukuk ilkeleri ile ulusal hukukumuzun çatışması önlenmiş olur ve 159. maddenin bu a-nlamda yorumlanması gerektiği düşüncesi ağırlık kazanır. Travaux da bu tefsiri destekler.

Başka ülkeler ulusal hukuk ile uluslararası hukukun münasebetlerini nasıl düzenler? Bu konuda duruşma esnasında maalesef taraflardan hiçbiri Mahkememize ya-rdımcı olacak bir ışık tutmamışlardır. Bizim Anayasamızın 90. maddesi ile TC Anayasasının 90. maddesi birbirine çok benzemektedir. İngiltere'nin hukuk alanındaki tecrübelerinden birçok kez yararlandığımız olmuştur, ancak bu konuda İngiltere'nin tecrübele-rinden yararlanamayız, çünkü İngiltere'nin, bizim anladığımız anlamda kendi iç bünyesinde ulusal hukukun üstünde bir Anayasası yoktur. Fransız Anayasasının 54 ve 55. maddeleri, Hollanda Anayasasının 91 ve 94. maddeleri, Güney Afrika Cumhuriyetinin 231,232-, ve 233. maddeleri ile Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının 6. maddesi Mahkememize ışık tutabilir ve bu devletlerin Anayasalarının İngilizce metinleri şöyledir:

-France
Article 54
If the Constitutional Council, on a reference from the President of the Republic, from the Prime Minister, from the President of one or the other Assembly, or from sixty deputies or sixty senators, has declared that an international comm-itment contains a clause contrary to the Constitution, authorization to ratify or approve the international commitment in question may be given only after amendment of the Constitution.


Article 55
Treaties or agreements duly ratified or approved upon pu-blication, prevail over Acts of Parliament, subject, in regard to each agreement or treaty, to its application by the other party.
(underline supplied)

The Netherlands

Article 91

The Kingdom shall not be bound by treaties, nor shall such treaties be den-ounced, without the prior approval of the Parliament. The cases in which approval is not required shall be specified by Act of Parliament.
The manner in which approval shall be granted shall be laid down by Act of Parliament, which may provide for the pos-sibility of tacit approval.
Any provisions of a treaty that conflict with the Constitution or which lead to conflicts with it may be approved by the Chambers of the Parliament only if at least two-thirds of the votes cast are in favor.

Article 94

Stat-utory regulations in force within the Kingdom shall not be applicable if such application is in conflict with provisions of treaties that are binding on all persons or of resolutions by international institutions. (underline supplied)

South Africa
Section- 231 International Agreements
(4) Any international agreement becomes law in the Republic when it is enacted into law by national legislation; but a self executing provision of an agreement that has been approved by Parliament is law in the Republic unles-s it is inconsistent with the Constitution or an Act of Parliament.

Section 232 Customary International Law


Customary international law is law in the Republic unless it is inconsistent with the Constitution or an Act of Parliament

.
Section 233 App-lication of International Law


When interpreting any legislation, every court must prefer any reasonable interpretation of the legislation that is consistent with international law over any alternative interpretation that is inconsistent with internation-al law. (underline supplied)


United States of America
Article VI

This Constitution, and the Laws of the United States which shall be made in Pursuance thereof; and all Treaties made, or which shall be made, under the Authority of the United States, sh-all be the supreme Law of the Land; and the Judges in every State shall be bound thereby, any Thing in the Constitution or Laws of any State to the Contrary notwithstanding.


Amerika Birleşik Devletlerinde bu konu muhtelif davalarda ve başta 1920'd-e Missouri v Holland (Bak: 252, U.S. 416 (1920),), 1957'de Reid v Convert (Bak: 354 U.S.I. (1957)) 2001'de Made in the USA Foundation v United States (Bak: 242 F.3d 1300 (11th Cır.2001) 1981'de Dames & Moore v Reagan (Bak: 453 U.S.654 (1981)) 1998'de Brea-rd v Greene, The Republic of Paraguay v Gilmore'de (523 U.S. 371 (1998) de tartışıldı ve neticede uluslararası hukukun, Federal Law ile aynı seviyede olduğu ve bir konuda ikisinin çatışması halinde tarih itibarı ile son olanın, öncekine üstün olduğu prensi-bi Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşti. (Bak: International Law, Norms, Actors, Process, A Problem Oriented Approach, by Dunoff, Ratner and Wippman, (2002) pages 253-294).
Yukarıdakilerden görülebileceği gibi, Fransa ve Hollanda'da, usulüne göre kabul- olunmuş uluslararası konvansiyonlar, ulusal hukukun üzerinde kabul edilmektedir. Güney Afrika'da ise, ulusal yasaların tefsirinin mümkün mertebe uluslararası hukuk ile çatışmayacak bir biçimde tefsir edilip uygulanması öngörülmektedir. Amerika'da ikisi -denk kabul edilmekte ancak tarih olarak son olanın üstünlüğü öngörülmektedir.

Amerika'daki yasal durumdan ayrılmadan once United States of America v Palestine Liberation Organization (695, F. Supp. 1456 (S.D. N.Y 1988)) kararını daha detaylı olarak i-ncelemeyi uygun gördük. Davanın olguları şöyle idi:

New York'ta bulunan Birleşmiş Milletler merkezi, uluslararası hükmi şahsiyete haiz bir kuruluş olan bir yandan Birleşmiş Milletler Örgütü ile diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri arasında yap-ılan bir anlaşma (treaty) mucibince New York'ta kurulmuştur veya bulunmaktadır ve anlaşma mucibince Amerika Birleşik Devletlerinin, merkezin işgal ettiği alanda müdahale hakkı yoktur (No jurisdiction). Yine anlaşma hükümlerine göre bu kuruluş anlaşmasının -uygulamasından, bir yandan Birleşmiş Milletler Örgütü ile diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri arasında bir anlaşmazlık olması halinde bunun "Arbitration" ile giderilmesi öngörülmektedir. Birleşmiş Milletler Örgütü, 1974 senesinde aldığı bir karar ile- Filistin Kurtuluş Örgütünü, Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmalarına gözlemci olarak katılmasına izin vermiş ve bu münasebetle Filistin Kurtuluş Örgütüne, Birleşmiş Milletler Örgütü içinde gerekli çalışma ofislerini tahsis etmiştir. Buna uygun olara-k Filistin Kurtuluş Örgütü, Birleşmiş Milletler Örgütü içinde New York'ta bir ofis açmış ve çalışmalarına başlamıştır. 1987 yılında Amerika Birleşik Devletleri Yasama Meclisi "Anti-Terrorism Act" isminde bir yasa kabul etmiş ve bununla Filistin Kurtuluş Ö-rgütünü 'terrorist organization' olarak ilan etmiştir. Yasada, (oradan alınan kelimelerle) Filistin Kurtuluş Örgütü şöyle tanımlanmıştır:



"...... a terrorist organization and a threat to the interest of the
United States, its allies, a-nd to international law and should not benefit
from operating in the United States."


Bu Yasa Amerikan Yasama Meclisinden geçtikten sonra Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri, Birleşmiş Milletler Örgütü yetkilileri ile temasa geçip Bir-leşmiş Milletler Örgütü içinde faaliyet gösteren Filistin Kurtuluş Örgütü ofislerinin kapanmasını talep etmişler, Birleşmiş Milletler Örgütü ise buna karşı çıkmıştır. Bu durumda Birleşmiş Milletler yetkilileri, Amerika Birleşik Devletleri ile aralarında b-ir uyuşmazlık olduğunu öne sürerek konunun Arbitration'a gitmesini talep ederken, Amerika Birleşik Devletleri, Amerika Birleşik Devletlerinde New York'ta yetkili Amerikan Mahkemesinde, Filistin Kurtuluş Örgütünün, Birleşmiş Milletler Örgütü içindeki ofisl-erinin kapatılması için hukuki işlem başlatmışlardır. Buna paralel olarak Birleşmiş Milletler Örgütü, Amerika Birleşik Devletlerinin, Birleşmiş Milletler Örgütü ile doğan ihtilâfı Arbitration'a sunmaya mecbur olup olmadığı konusunda "International Court o-f Justice" den görüş talebinde bulunmuştur (Advisory Opinion). International Court of Justice'in yapılan başvuruda verdiği kararı bir an için bir kenara bırakarak, Amerika Birleşik Devletlerinin Amerika'da Amerikan Mahkemesinde başlattığı hukuk mücadelesi-ni inceleyelim. Amerika Birleşik Devletleri, Filistin Kurtuluş Örgütünün kapatılmasını talep ederken Anti-terrorism Act'ın bilhassa ihtiva ettiği şu maddeye dayanmıştır:

".... It shall be unlawful, if the purpose be to further the interest of the -PLO
..................................
notwithstanding any provision of law to the contrary, to establish or
maintain an office, headquarters, premises, or other facilities or establishments
within the jurisdiction of th-e United States at the behest or direction of or with
funds provided by the PLO........" (underline supplied).


Amerikan Mahkemesi konuyu uzun boylu incelerken kararında şu deyimler göze çarpmaktadır:

"Under our constitutional syst-em, statutes and treaties are both the supreme
law of the land........ wherever possible, both are to be given
effect."


Kararda yine şu cümle yer almaktadır:

"It has been maxim of statutory construction since the decisio-n in
Murray v. The Charming Betsy, 6 U.S. (2 Cranch) 64, 118
(1804), that "an act of congress ought never to be construed to
violate the law of nations, if any other possible construction remains."


Neticede Amerikan Mahk-emesi, Amerikan Yasama Meclisinin kabul ettiği Yasayı, Birleşmiş Milletler Örgütü içinde faaliyet gösteren Filistin Kurtuluş Örgütünü kapatma niyeti olmadığı anlamını vererek tefsir etmiş ve Amerikan Hükümetinin taleplerini reddetmiştir. Burada vurgulama-ya çalıştığımız husus şudur ki, Amerikan yasama organı PLO'nun Amerika'daki faaliyetlerini yasaklarken 'notwithstanding any provision of law to the contrary' diye ulusal yasasına madde konmuş olmasına rağmen, yetkili Amerikan mahkemesi bu söz dizisini ulus-lararası hukuk ile çatışmasını önlemek için, çatışmayacak şekilde tefsir etmiştir.

Öte yandan International Court of Justice oybirliği ile verdiği kararında (Advisory Opinion) Amerika Birleşik Devletlerinin, Birleşmiş Milletler Örgütü ile yaptığı a-nlaşmaya istinaden anlaşmazlığı Arbitration'a götürmeye mecbur olduğu doğrultusunda karar vermiştir. Kararın bizi ilgilendiren kısmı aynen şöyledir:

"The Court had therefore to conclude that the United States was bound to
respect the obli-gation to enter into arbitration. That conclusion would
remain intact even if it were necessary to interpret the settlement that
the measures against the Mission were taken "irrespective of any
obligations" of the United State-s under the Headquarters Agreements as
intended to refer not only to any substantive obligations under section
11-13 but also to the obligation to arbitrate provided for in section 21.
It was sufficient to recall the fundamental- principle of international
law that international law prevailed over domestic law, a principle long
endorsed by judicial decisions." (underline supplied)


- Anayasa'nın 159. maddesinin 1. paragrafı, inter alia Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13.2.1975 tarihinde terk edilmiş bulunan veya söz konusu tarihten sonra yasanın terk edilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelendirdiği veya hüküm- veya tassarrufu kamuya ait olması gerekli olup da aidiyeti saptanmamış olan tüm taşınmaz mallar, bina ve tesisler .......... tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir ve tapu kayıtlarına göre düzel-tilir, demektedir. Uluslararası hukuku zihinde tutmadan bunu okursak kişinin ırkından ötürü veya seyahat özgürlüğünü kullanmasından veya gaybubetinden ötürü mallarının devletleştirildiği anlamı çıkabilir. Irkından ötürü derken 32/75 ve 33/75 sayılı yasal-arın (ki Anayasanın 159. maddesi bunları kasteder) tefsir maddesinde yasaların kapsamının Kıbrıs'lı Rumların olduğu veya Yunan asıllı kişiler olduğu sarihtir. Böyle bir tefsirin, kararın başında yukarıda belirtilen ve bugün uluslararası hukuk olduğu artık- tartışma konusu olmayan konvansiyonların ilgili maddeleri ile bağdaşmadığı sarihtir. Uluslararası hukuka göre kimsenin ırkından veya seyahat özgürlüğünü kullanımından mütevellit gaybubetinden yararlanarak, kamu yararı için dahi olsa tazmin edilmeden malı-na el konulamaz. Böyle bir tefsir yukarıda kararın başında isimleri zikrolunan konvansiyonlara ilâveten Anayasa hükmü seviyesinde olan 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. protokoluna ve sözleşmenin diskriminasyonu önleyen maddelerine, mesela madde -14'e de ters düşer.

Ancak Anayasa'nın bu hükmünü uluslararası hukuk kuralları ile de bağdaştırarak okumak mümkündür. Şöyle ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemenliğini göstermek için bu malların mülkiyetini Devlete geçirirken, 1974 Mutlu Barış -Harekatı neticesi bu malların mülkiyet ve kullanımından mahrum kalan Rum hak sahiplerine de Anayasa'nın 159. maddesinin 4. fıkrası mucibince tazminat hakkı tanıdı. A fortiori bu kişiler gönüllü olarak ve Birleşmiş Milletler Barış Gücü gözetiminde Güney'e -göç ettiler. Maddenin bu şekilde tefsir edilmesi Anayasa'nın 13. madde hükümleri ile de bağdaştığı bir yana, madde kaleme alınırken Mecliste yapılan tartışmalar da yani travaux da yukarıda gösterildiği şekilde tefsiri ve anlamı destekler. Emare 1 olarak t-araflarca müştereken Mahkemeye sunulan Meclis tutanakları da aynen maddenin böyle tefsir edilmesi gerektiğini şüphe bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.

Demek ki Anayasa'nın 159. maddesi kaleme alınırken Kuzey Kıbrıs Türk -Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuka saygılı bir ülke olacağı düşünülmekte ve tasarlanmakta idi. Dolayısıyla Anaysa'nın 159. maddesi bu anlamda tefsir edilirse, bir yandan uluslararası hukukla uyum içinde tefsir edilmiş olur, öte yandan bu gün ülkemizde m-evzuat arasında yerini bulan ve Anayasa ile denk bir seviyede yerini alan 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri ve 1. protokolu ile de uyum sağlamış olunur, ilâveten böyle bir tefsir Anayasa'nın diğer maddeleri ile de uyum içinde olur.
-
Hakların korunması başlığını taşıyan Anayasa'nın Geçici 1. maddesinin 2. fıkrası, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının devlet sınırları dışında, Kıbrıs'ta bıraktıkları taşınmaz mal için devletten eşdeğerden taşınmaz mal isteme haklarını sak-lı tutmuş ve bu hak sahiplerine Anayasa hükmünün kapsamında taşınmaz mal verilmesine öncelik tanırken, şehitlik, malül gazilik nedeni ile de ilgili kişilere ileride yasama Meclisinin yapacağı Yasalarla mülkiyet hakkı verileceğini öngörürken, Rum mal sahipl-erinin tazminini öngörmüştür. 1974 öncesi malın Rum mal sahibine tazminat olarak inter alia Güney'de Türk malı önerilmesi, yani takas teklif edilmesini de düşünmüştür.

Bunun için olacak ki, iptali istenen Yasanın 8(2)(B) ve 8(3) maddeleri eşdeğerci-ye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhurtiyeti'ndeki mevzuata uygun olarak verilen bir gayrimenkulün iadesini müracaatçı Rum'a vermeyi öngörmemiş, ona tazminat olarak Güney'de Türk malı ile takas teklif etme yetkisi veya parasal tazminat ödeme teklifini yapma yetkisini- Taşınmaz Mal Komisyonuna vermiştir. İptali istenen Yasa 3 ve 8(1) maddeleri ile müracaatçı Rum'a 1974 öncesi sahip olduğu malı vermeyi inter alia 2 kesimliliğin bozulmaması, ulusal güvenliğine zarar gelmemesi, ve ilgili malın (tabir caiz ise) serbest olm-ası, yani bir başka deyişle kimseye verilmemiş olması koşulları ile sınırlamıştır. Dolayısıyla iptali istenen Yasanın tanıdığı bu dar çerçeve içinde müracaatçı Rum'a 1974 öncesi sahip olduğu gayrimenkulün verilmesi veya Güney'de bırakılan Türk malının tak-as olarak teklif edilmesinin Anayasa'ya bir aykırılığı görülmemektedir. Anayasa'nın 159. maddesinin yukarıdaki şekilde tefsir edilmesi 1969 Sözleşmelerle İlgili Vienna Konvansiyonunun 27. maddesi ile de uyum sağladığı bir yana 1950 Avrupa İnsan Hakları Sö-zleşmesinin 1. protokolü ile de uyum sağlar. Vienna Convention on the Law of Treaties'in 27. maddesi aynen şöyledir:

"A party may not invoke the provisions of its internal law as justification
for its failure to perform a treaty."........-..............................


Bir an için konuya şamil olabilecek gerek uluslararası hukuk prensiplerini gerekse Meclis tutanaklarını bir kenara bırakarak bu konu incelenirken yukarıda gösterilen 3'üncü açıdan, yalnız Anayasa'nın ilgili metnine b-akarak konuyu inceleyelim ve çıplak göz ile Anayasamızın 159. maddesinin 4. fıkrasına bir daha bakalım. 159. maddenin 4. fıkrası aynen şöyledir:

"(4) Yukarıdakı (1). fıkranın (b) ve (c) bendlerinin kapsamına giren taşınmaz
mallar ile ilgili olarak meşru- hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde,
haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esasları
yasa ile düzenlenir." (underline supplied)


Duruşma esnasında Davacıların avukatı "tazminat esasları yasa ile düzenlenir-" sözcüğünün parasal tazminat ile sınırlı olduğunu iddia ederken Meclisin avukatı bunun böyle bir sınırlamaya tabi tutulamayacağını iddia etmiştir. Başsavcılık ise yapılan Yasada 1974 öncesi KKTC sınırları içinde gayrimenkul bırakan müracaatçı Rum'a tazmi-nat olarak Güney'de Türk malı teklif edilmesinin Anayasa'ya ters olmayacağını, ancak Kuzey'de bıraktığı1974 öncesi sahip olduğu malının kendine verilmesinin Anayasa'ya aykırılık teşkil edeceğini söylemiştir. Bu iddiaların hangisi doğrudur? Türk hukuk lis-anında: "kişinin maddi ve manevi varlığında meydana getirilmiş olan eksilmenin doldurulması için yüklenilen edime, giderim (tazminat) denir". (Bak: Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Davaları, Doktrin ve Yargıtay Kararları (1976) sayfa 23) Aynı eserde say-fa 24'de "Giderimin (Tazminatın) Biçimleri" başlığı altında giderim veya tazminatın 2 türlü olabileceği öngörülmekte ve bir türlüsü para ile giderim, 2'inci türü de "aynı ile giderim" den söz edilmektedir. Anayasa metni de hukuk olduğundan bu eserden de- Mahkememizin yararlanması doğaldır. Bu durumda Anayasa'nın 159. maddesinde de "alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir" denirken bunun sadece parasal tazminat ile sınırlı olmadığı sarihtir ve müracaatçı Rum'a 1974 öncesi sahip olduğu Kuzey'deki -malının, yasanın içeriğinde ve öngördüğü ön koşulların tatmin olması halinde Kuzey'de bulunan malının aynen iadesi veya kendine Güney'de Türk malı ile takas teklif edilmesinin Anayasa'ya bir aykırılığı yoktur. A fortiori Anayasa bunu parasal tazminat ile -sınırlı tutmak isteseydi 'alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir' demeyip, 'alacakları parasal tazminat esasları yasa ile düzenlenir' derdi. Üstelik Müdafaanın öne sürdüğü tefsiri kabul edip benimsemek hem uluslararası hukuk ilkeleri ile hem de -Meclis tutanakları ile bağdaşır ve uyum oluşturur.

Yukarıda incelenen konu, Anayasamızın 36. maddesi ile yani Davacıların iddia ettiği yasanın mülkiyet ve miras hakkına ters olduğu iddiası ile yakınen ilgilidir ve şimdi de bunun incelenmesi uygundu-r. Anayasa'nın 36. maddesi her yurttaşa mülkiyet ve miras hakkı tanırken bu hakların kamu yararına veya başkalarının haklarının korunması için yasa ile sınırlanabileceğini öngörmekle kalmayıp vatandaşın mal varlığının ekonomik değerini fiilen azaltan kıs-ıntı ve sınırlamalar içinde derhal ve tam bir tazminat ödenmesini öngörmüş, anlaşmazlık halinde tazminatı da Mahkemenin saptayabileceğini düzenlemiştir. İptali istenen yasa Anayasa'nın Geçici (1). maddesine uygun olarak eşdeğerci Türk'e verilen hiçbir mal-ın 1974 öncesi sahibi Rum'a verilmesini Yasanın öngörmediğine yukarıda değinmiştik. Eşdeğerci dışında tasarrufunda 1974 öncesi Rum'a ait mal bulunduran Türk'e, ilgili malın 1974 öncesi Rum sahibi tarafından müracaat etmesi ve Taşınmaz Mal Komisyonuna ipt-ali istenen yasadaki koşulların yerine getirilmesi halinde, Komisyonun malı Rum'a "Kıbrıs Sorununun çözümünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verebileceği" doğru olmakla beraber ilgili kişinin Anayasa'nın 36(3) maddesi hükümleri mucib-ince yasa tazmin edilebileceğini öngördüğünden burada da Anayasa'nın mülkiyet hakkını güvence altına alan hiçbir maddesine bir aykırılık olduğu görülmemektedir. Kaldı ki, vatandaşa mülkiyet hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 36. maddesinin (5). fıkra-sı "Devletin, 159. maddede belirtilen taşınmaz mal üzerindeki hakkı saklıdır" hükmünü içermektedir. Bu şart bendi ile 159. madde tahtında kişiye verilen 1974 öncesi Rum malındaki güvence hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde öngörülen mülkiyet ve miras hakl-arını kapsamı dışında bırakıldığı görünümünü vermektedir. Anayasamızın 159. maddesi tahtında dağıtılan aslen Rum kaynaklı gayrimenkullerin Anayasa açısından durumu budur. Dolayısıyla iptali istenen yasanın ve ilgili maddelerinin Anayasa'nın 36. maddesine- de bir tersliği yoktur.

Davacı davasında müracaatçı Rum'a yasanın uygun gördüğü hallerde manevi tazminat alma hakkını da verdiğini bunun da Anayasa'ya bilhassa Anayasa'nın Başlangıç Kısmı, 1. maddesi ve 159. maddelerine aykırı olduğu üzerinde de d-urmuştur. Davacıların iddiasına göre ki buna Başsavcılık da duruşma esnasında katılmıştır, "Manevi Tazminat" ancak yasal olmayan bir işlemden ötürü zarar gören kişiye ödenir. İddiaya göre gayrı yasal bir işlem yapılmamıştır ki, müracaatçı Rum manevi tazm-inat alma hakkı elde etsin , dolayısıyla bunu yasada öngörmek Anayasa'ya aykırıdır. Davacılar bu iddialarını herhangi bir yasal dayanak ile desteklemezken Başsavcılık medeni hukuktan bazı alıntılar yaparak iddiasını desteklemeye çalışmıştır. Medeni hukuk-un konumuz ile hiç ilgisi yoktur. Anayasamızın hiçbir maddesinde de manevi tazminatı yasaklayan herhangi bir madde bulunmamaktadır. Profösör Ergun Özbudun Türk Anayasa Hukuku isimli kitabında ve daha önce yukarıda iktibas edildiği eserinde sayfa 362'de a-ynen şöyle demektedir:

"..................... hakkında Anayasada hüküm bulunmayan hususlar "Anayasa meselesi"
teşkil etmeyecek ve bu konularda kanun hükümlerinin Anayasaya aykırılığı ileri
sürülemeyecektir. (Anayasa Mahkemesin-in bu yöndeki bazı kararları için, bk.E.
1963/192, K.1963/161, k.t. 21.6.1963, AMKD, Sayı I s.318-20; E. 1963/199, K.
1965/16, k.t. 16.3.1965, AMKD Sayı 3, s.111-126) Bizce bu kriter yeterlidir.
Anayasada düzenlenmemiş bir konuda -Anayasanın başka ilkeleri ile çatışmamak
şartıyla yasama organının takdir yetkisine sahip olduğu kabul edilmelidir."


Üstelik 'tazminat' sözcüğü Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan sözlükte 'zarar ödentisi' olarak tefsir edilmiştir. (Bak-: Türkçe Sözlük, 6 ıncı baskı, Türk Dil Kurumu, sayfa 772). Bu tefsir manevi tazminat dahil, her türlü tazminatı kapsar. Dolayısıyla bu iddiayı kabul etmemiz ve yasada bunu öngören maddeyi Anayasa'ya aykırı bulmamız yasal olarak imkansızdır. Buna ek ola-rak, yine gözden kaçmamalıdır ki 'alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir' söz dizisi, parasal tazminat ile sınırlı tutulmayıp daha geniş anlamda, yani manevi tazminatı da kapsar şekilde tefsir edilirse, bu tefsir daha doğru bir yaklaşım olur. M-esela bu konu ile ilgili olarak 49/2003 sayılı yasa (ki şimdi yürürlükte değildir) 8 inci maddesinde 'Komisyon tarafların iddialarını, sunulan belgeleri ve tanıkları dinledikten sonra müracaatta bulunan kişinin tam ve muhik bir tazminat almasına aşağıdaki -hususları nazarı itibara alarak karar verir' söz dizinindeki 'tam ve muhik' tazminat sözcüklerini ilgili yasada parasal tazminat ile sınırlı tutulduğundan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tatminkar bulmamış ve gerektiğinde parasal tazminatın ötesinde tazmina-tı da içermesi gerektiğini belirtmişti. Xenides-Arestis davasında zarar ziyan konusu tartışılırken (14 Mart 2005 tarihli kabul edilibilirlik kararının 44-45 sayfalarında) 'pecuniary loss' ve 'non-pecuniary damages'da öngörülmüştü. Bu realite karşısında, -Anayasa'daki 'alacakları tazminat esasları' söz dizisini, yasanın yaptığı gibi manevi tazminatı da içerir şeklinde tefsir edilmesi, uluslararası mahkemelerin kararları ile de uyum içinde olur.

Yasanın veya Yasanın 22. maddesinin Komisyonca hazır-lanıp Bakanlar Kurulunca onaylanacak Tüzükler yapabileceğini öngören maddenin Yasama Meclisinin yetki devri anlamına geleceği cihetle bu maddenin düzenlenmiş şekli ile tüzük yapma yetkisi vermesinin Anayasa'nın 1 ve 4. maddelerine de aykırı olduğunu Davacı-lar iddia etmiştir. Anayasa'nın
1 ve 4. maddelerinin bu iddiayı nasıl desteklediğini tam olarak göremedik. Davacılar bu Yasanın Anayasa'ya aykırılığını ileri sürerken Yasanın çerçevesi çizilmeden Komisyon ve Bakanlar Kuruluna yetki verdiğinden yakınmışt-ır. Bu iddia doğru değildir. Çünkü Yasanın bu yetkinin çerçevesini çizdiği sarihtir. İptali istenen Yasanın 22. maddesi aynen şöyledir:

"Bu yasa kurallarının daha iyi uygulanmasını sağlamak için Komisyonca
hazırlanıp Bakanlar Kurulunca- onaylanacak ve Resmi Gazete'de yayınlanacak
Tüzükler yapılabilir."


Burada Tüzük yapma yetkisinin çerçevesi sarihtir ve yapılması öngörülecek tüzüklerin, ilgili Yasa hükümlerinin uygulanmasını sağlamak için yapılacağı öngörülmüştür. Çer-çeve budur. Üstelik Anayasa'nın 122. maddesi tüzük yapılmasına cevaz vermektedir. Madde aynen şöyledir:

"Anayasa ve yasa açıkça yetki vermedikçe Devletin hiçbir organı tüzük
yapamaz ve yürürlüğe koyamaz. Yönetmelikler de ancak tüzüklere -
uygun olarak yapılır ve yürürlüğe konur."


Yapılan veya bundan sonra yapılması muhtemel tüzüklerin "ultra vires" olup olmadığı bu an bizce meçhuldür. Ancak bunun böyle olup olmadığına karar verecek olan Anayasa Mahkemesi olmayıp bir başk-a Mahkemedir. İptali istenen Yasa maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu söylenemez. Dolayısıyla bu iddia da reddolunur.

Bu ana kadar incelenmeyen tek husus Davacıların Talep Takrirlerinin 3. paragrafında yerini bulan şu iddiadır:

"Dava ko-nusu yasa, eşitlik ve sosyal adalet ilkelerine, Kıbrıs Türk Halkı'nın Özgürlük
ve Eşitlik Mücadelesine, Toplumsal Haklarına ve Anayasanın Başlangıç Kısmında
ifadesini bulan; Anavatanın doğal, tarihsel ve andlaşmalardan doğan yasal
- garantörlük hakkını kullanması suretiyle Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sonuçlandırdığı ve Kıbrıs Türklüğüne huzur, barış, güvenlik ve özgürlük ortamı
içinde yaşama imkanı sağlayan Barış Harekatı sonrasında ilan edilmiş bulun-an
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin varlığına aykırıdır."


İptali istenen Yasa incelendiğinde, bu iddianın Yasanın içerdiği hiçbir madde ile desteklenmediği görülmektedir. Tam tersine iptali istenen Yasanın 3. maddesi Yasanın amac-ının (yasadan alınan kelimelerle) "1977/1979 Doruk Anlaşmalarının ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda bugüne kadar hazırlamış olduğu tüm planların ana unsurunu teşkil eden iki kesimlilik esası ve bunun korunması için öngörülen düzenl-emeler gözetilerek, Kuzey Kıbırs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olanların haklarını da koruyarak ve Kıbrıs Sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk halkına sağlayacağı haklara halel getirmeyecek bi-r biçimde düzenlemektir" şeklinde kaleme alınmıştır. Bundan da görülebileceği gibi Davacıların bu iddiası havada kalmakta ve ne olgusal ne de yasal hiçbir şey ile desteklenmemektedir.

Netice olarak yukarıdakilerden de görülebileceği gibi Yasanın- tümünün veya herhangi bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu görülmediğinden Davacılar davalarında muvaffak olmamışlardır. Sayın Yargıç Nevvar Nolan, Yasa'nın bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşündedir, bu nedenle şimdi kendi kararını okuyac-aktır.

Karşı oy yazısı:

Nevvar Nolan: Davacı, Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen ve halen ana muhalefet konumunda olan bir siyasal partidir. Davacı, 22.12.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve ayni tarihte yürürlüğe giren 67/2005 sayılı Anayasanın -159'uncu Maddesinin (1)'inci Fıkrasının (b) Bendi Kapsamına Giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası'nın tümünün ve/veya Yasanın 1,2,3,4,6,8,11,12,13,14 ve 22. maddelerinin, Anayasaya aykırı oldukları iddiası ile, iptali için Anayasa Mahkem-esinde dava açmıştır.

67/2005 sayılı Yasanın 4(1) maddesinde, konu Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde hak iddia eden gerçek ve tüzel kişilerin, Yasa altında oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonuna başvurarak mallarının iadesini, Güney -Kıbrıs'ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının bırakmak zorunda kaldıkları taşınmaz mallarla takas edilmesini veya mallarına karşılık kendilerine tazminat ödenmesini talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Yasa 8. maddesinde de, Yasa kapsamında olan t-aşınmaz malları, burada ayrıntılarını verme gereği duymadığım, üç sınıfa ayırmaktadır; 8(1) maddesi kapsamındaki taşınmaz malların makul bir sürede iadesine karar verilebileceği, 8(2)(A) maddesi kapsamındaki taşınmaz malların Kıbrıs sorununun çözümünden so-nra ve çözüm hükümleri çerçevesinde iadesine karar verilebileceği, 8(3) maddesi kapsamındaki, yani 8(1) ile 8(2) (A) maddeleri kapsamı dışında kalan, taşınmaz mallar için ise, başvurana takas teklif edilmesine veya tazminat ödenmesine karar verilebileceği -düzenlenmiştir. Özetle, Komisyon, Yasanın 8(1) maddesi kapsamındaki bir taşınmaz malın iadesine ve iadenin belirleyeceği makul bir süre içinde gerçekleştirilmesine, Yasanın 8(2) (A) maddesi kapsamındaki bir taşınmaz malın ise iadesine ancak iadenin Kıbrıs -sorununun çözümünden sonra ve çözüm hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesine karar verebilecektir; Yasanın 8(3) maddesi kapsamındaki taşınmaz mallar için iade öngörülmemiştir.

Davacı, 67/2005 sayılı Yasanın 4. maddesinin, Anayasanın 159. ve Geçici Mad-de 1'e, ayni Yasanın 8. maddesinin de Anayasanın Başlangıç Kısmına, 1 ve 159.maddelerine ve Geçici Madde 1'e aykırı oldukları iddiasındadır.

Anayasa, Madde 159(1)(b)'de "Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde terkedilmiş bulu-nan veya sözkonusu tarihten sonra yasanın terkedilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelendirdiği.........tüm taşınmaz mallar, tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir ve tapu kayıtları buna -göre düzeltilir" demektedir; Madde 159(3)'de de bu taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkının gerçek ve tüzel kişilere devredilmesinin yasa ile düzenleneceği yer almaktadır. Anayasa 159(4) maddesinde ise, bu taşınmaz mallar ile ilgili olarak meşru hak id-dia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir demektedir. Burada, Anayasa, Geçici Madde 1(2)'ye de yer vermeyi uygun görürüm. Geçici Madde 1(2)'de, Anayasanın 159.- maddesinin (3). fıkrası kapsamına giren taşınmaz malların mülkiyetinin, eşdeğerde taşınmaz mal alacaklılarına, şehitlik, malûl gazilik nedeniyle yasanın mülkiyet hakkı tanıdığı kişilere ve yasada belirtilen diğer nedenlerle hak sahibi olanlara devri öngör-ülmektedir.

Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde Kuzey Kıbrıs dışında ikâmet eden Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan taşınmaz mallarının Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamında olduğu t-üm taraflarca kabul edilen bir olgudur; bu taşınmaz mallar Anayasanın 159(1) maddesi ile Devletin mülkiyetine geçmiştir ve Devletin mülkiyetine geçen bu taşınmaz malların mülkiyetinin yasa ile gerçek veya tüzel kişilere devri Anayasanın 159(3) maddesinde ö-ngörülmektedir. Anayasanın 159(4) maddesinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan ve mülkiyetini yitirdikleri bu taşınmaz malları için, önceki sahiplerine, yani Kıbrıslı Rumlar'a, tazminat ödeneceği düzenlenmiştir. Madde 159'un bütünse-lliği içinde, Geçici Madde 1(2) de göz önünde tutulduğunda, maddenin (4). fıkrasında yer verilen "tazminat" sözcüğünün, taşınmaz malı önceki sahibine iadesini kapsayamayacağı kanısındayım. Anayasayı yapan Kurucu Meclis, Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsam-ındaki taşınmaz malın mülkiyetini Kıbrıslı Rum'dan almış, buna karşılık mülkiyetini yitirdiği taşınmaz malı için de ona, maddenin (4). fıkrasında, tazminat ödenmesini öngörmüştür. Kurucu Meclis, mülkiyetini tapuda kayıtlı sahibinden alıp Devlete geçirdiği -taşınmaz malın önceki sahibine iadesini, iade edilebilirliğini, düşünmüş olsaydı, bunu maddenin (4). fıkrasında açıkça ifade edebilirdi, (4). fıkrada ".......meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar -ile taşınmaz malın iadesi ve alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir" diyebilirdi; Kurucu Meclis böyle demedi, çünkü, Devletin mülkiyetine geçirdiği taşınmaz malın önceki sahibine, yitirdiği taşınmaz malına karşılık, tazminat ödenmesini öngördü, t-aşınmaz malın iadesi düşünülmedi, Kurucu Meclis böyle bir niyet taşımadı. Kurucu Meclis, yapılacak yasa ile, Devletin mülkiyetine geçen taşınmaz malın önceki sahibinin alacağı tazminat esaslarının düzenleneceğini söylemekte ancak taşınmaz malın iadesini sö-ylememekedir; taşınmaz malın önceki sahibi, yitirdiği malına karşılık tazminat alacaktır, söylenen budur, madde 159(4)'de tazminat sözcüğünden hemen önce "alacakları" sözcüğünün kullanılması da bunun göstergesidir.

Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamında-ki bir taşınmaz malın önceki sahibine iadesi düşünülmüş olsaydı, az önce yukarıda ifade ettiğim gibi, bu, Anayasanın 159(4) maddesinde açıklıkla ifade edilirdi. Mahkemeden bir taşınır veya taşınmaz malının iadesi istemi olan bir kişinin, bu istemine mutlak-a açıkça dava layhasında yer vermesi, bu doğrultuda bir talebi olması gerekir; kişinin, eğer istemi olacaksa, iade talebine ek, bu talepten ayrı bir de tazminat talebi olur. Kişi, mülkiyetini ve tasarrufunu yitirdiği taşınır veya taşınmaz malı için sadece -tazminat talep ederse, bu tazminat talebinin iadeyi kapsadığını söylemek zor olur, aslında kapsamadığı açıktır. İade talep edilecekse, bu iade talebi açıkça yer alacak ve eğer istenecekse, bunun yanında tazminat talebine de yer verilecektir. Kurucu Meclis -de eğer Anayasanın 159(1)(b) maddesindeki Devletin mülkiyetine geçen taşınmaz malların önceki sahiplerine iadesini düşünmüş olsaydı, Anayasanın 159(4) maddesinde yukarıda ifade ettiğim gibi bir düzenleme yapar, maddede iade ve tazminat sözcüklerine ayrı ay-rı yer verirdi, aynen yasama organının 67/2005 sayılı Yasanın isminde ve 4(1) maddesinde yaptığı gibi.

Terkedilmiş veya terkedilmiş olarak nitelendirilen taşınmaz malların Kıbrıslı Rumlar'a ait oldukları biliniyordu, bu bilinene rağmen Kurucu Meclis bu t-aşınmaz malların mülkiyetini Devlete verdi, eğer bu taşınmaz malların önceki sahiplerine iadesini düşünüyorsaydı, niye bu taşınmaz malları Anayasa ile Devletin mülkiyetine alsın ve bunların mülkiyetinin gerçek ve tüzel kişilere devrini öngörsün ki? Anayasa-, Geçici Madde 1(2)'de, eşdeğerde taşınmaz mal alacaklıları dışında, şehitlik, malûl gazilik nedeniyle yasanın mülkiyet hakkı tanıdığı kişilere ve yasada belirtilen diğer nedenlerle hak sahibi olanlara da mülkiyet verilir demekte, Anayasanın 159. maddesini-n (3). fıkrası kapsamında olan taşınmaz malların mülkiyetinin bu kişilere devrini öngörmektedir, mülkiyet devri sadece bu sayılanlarla kısıtlı olmasa bile.

Anayasanın 149. maddesi, Anayasanın herhangi bir kuralını yorumlarken, Anayasa Mahkemesi ilgili ko-mite raporları ile Meclis tutanaklarından da yararlanır demektedir. Anayasa Komitesinin 9.5.1984 tarihli toplantı tutanağı emare olarak Anayasa Mahkemesine sunulmuştur. Bu tutanakta yer alan ifadelere, kullanılan dile baktığımda, belki konuşmacıların kendi-lerini ifade etmelerinden veya edememelerinden, belki ifade edilenleri kaleme almakla görevli olanlardan kaynaklanan nedenlerle, Anayasanın 159(4) maddesini yorumlarken, bu tutanağı kılavuz olarak almayı salim görmüyorum. Bu tutanaklardan açıkça anlaşılan,- Anayasanın 159. maddesi ile getirilmek istenen düzenlemenin, uluslararası hukuka ters düşmemesi istemidir.

Bir yasa kuralı birden çok anlama açıksa ve bunlar arasında anayasa ile çatışan bir anlam da olursa, o kural yorumlanırken, kuralda kullanılan söz-cükler müsaade ettiği ölçüde, kurala anayasaya uygun olan anlam verilmeli, anayasaya aykırı olabilecek değil, anayasa ile uyumlu olacak anlamı benimsenmelidir. Ayni şekilde, bir anayasa kuralı yorumlanırken, sözcüklerin müsaade ettiği ölçüde, uluslararası -hukuk ile çatışmayan, uluslararası hukuka uygun olan yorumun benimsenmesi çağdaşlığın bir gereğidir, çağdaş devletlerin ortak hukuk oluşturmasına yönelik olumlu bir adımdır. Bu yaklaşımdan hareket ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının 159(4) ma-ddesi yorumlandığında dahi, burada geçen tazminat sözcüğünün, maddenin uluslararası hukuka uygun olması adına, taşınmaz malın iadesini de kapsadığı sonucuna varmayı isabetli bulmuyorum; ne kullanılan sözcükler, maddenin sözü buna açıktır ne de uluslararası- hukuk böyle bir yorumu mutlak zorunlu kılmaktadır. Gerçek veya tüzel bir kişinin taşınır veya taşınmaz bir maldaki mülkiyeti, mülkiyet hakları, o kişiden karşılıksız alınırsa, bu tabii ki uluslararası hukuka aykırı olur, ondan önce bizim iç hukukumuza ayk-ırı olur, temel hukuk kurallarına aykırı olur. Anayasanın 159. maddesinde, maddenin (1). fıkrasının ( b) bendi kapsamında olan ve Devletin mülkiyetine geçirilen taşınmaz mallar, önceki sahiplerinin mülkiyetinden karşılıksız alınmamıştır, maddenin (4). fıkr-asında bu kişilere tazminat ödenmesi öngörülmüştür. Bu taşınmaz malların önceki sahiplerine, yitirdiklerine karşılık tazminat öngörüldüğü cihetle, böyle bir düzenlemenin uluslararası hukuka aykırı olduğu söylenemez kanısındayım; düzenlemenin uluslararası h-ukuka uygun olması için mutlaka taşınmaz malların iadesini de öngörmesi ve tazminat sözcüğünün iadeyi de içerir diye yorumlanması gereğine katılmıyorum.

Mülkiyet hakkı saygı gösterilmesi gereken temel bir haktır, ancak bu hak hiçbir surette dokunulamayan-, sınırlandırılamayan bir hak değildir. Taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki mülkiyet hakkı, kamu yararına olan bir amaç için, yasa ile ve tazminat öngörülmesi koşulu ile sonlandırılabilir. Kurucu Meclis de Anayasanın 159. maddesinin (1). fıkrasında, fıkra-nın (b) bendi kapsamına giren taşınmaz malları Devletin mülkiyetine alarak, önceki sahiplerinin bu mallar üzerindeki mülkiyet hakkını sonlandırmıştır, ayni maddenin (4). fıkrasında da önceki sahiplerine tazminat öngörmüştür.

Devlet, kamu yararına olan bi-r amaç için bir taşınmaz malı kamulaştırmaya yetkilidir. Anayasanın, 159(1) maddesi ile, toplu bir kamulaştırma gerçekleştirdiği söylenebilir. Kamu yararına bir amaç için mi Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamındaki taşınmaz mallar Anayasa ile Devletin mü-lkiyetine geçirilmiş, yani bir yerde kamulaştırılmıştır? Bu konuda, bu noktadan sonra ifade edeceklerim kaçınılmaz olarak biraz siyaset içerikli olacaktır, unutulmamalıdır ki anayasal konuların her zaman siyasetten soyutlanması mümkün değildir, zaman zaman- siyasetin gölgesi anayasal konulara düşmektedir; örneğin kamu yararına olan bir amacı, kamu yararını incelerken, kaçınılmaz olarak siyasi yeğlemelerin değerlendirmesini de yapmak durumu doğmaktadır.

Kıbrıs'ın son 50 yıllık tarihini bilenler, Kıbrıslı T-ürkler ile Kıbrıslı Rumların ortak vatanlarında iç içe yaşama sınavında geçer not alamadıklarını, karma yerleşim birimlerinde, hatta karma olmayanlarda, silahlı saldırılar sonucu çok canlar yitirildiğini, birçok taşınır, taşınmaz malın yakılıp yıkıldığını,- can ve mal güvenliğinin bulunmadığını, insanların, özellikle sayısal azınlıkta olan Kıbrıslı Türklerin, sürekli can ve mal güvenliğinden kaygı duyarak yaşamlarını sürdürdüklerini, iyi bilirler. İç içe yaşamı beceremeyen, sürekli çatışan, can, mal kaybına -neden olan bu iki toplumun, ortak vatanlarında huzur içinde yan yana yaşayabilmeleri için, her iki tarafça kabul gören iki bölgeli, iki toplumlu bir Kıbrıs oluşturma çabalarına ciddi katkı koymak amacı ile Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamındaki taşınmaz- malların mülkiyeti Kıbrıslı Rumlardan alınmış ve Devlete verilmiştir. Mülkiyet hakkı temel bir haktır da, yaşam hakkı ondan daha da üstün bir temel haktır, üstelik yaşam hakkı artık huzur içinde yaşam hakkı olarak geliştirilmelidir; işte Anayasanın 159(1)-(b), 159(3) ve 159(4) maddelerindeki düzenleme bu hakkın tesisine yardımcı olmak için öngörülmüştür. Bunların yanında, Devlet bir yerde, Kıbrıs'ın kuzeyinde toplanan, Kıbrıs'ın acı tarihinde zarar görmüş Kıbrıslı Türkler'e yaşamlarını Kuzeydeki topraklarda- sürdürebilmeleri ve bu kişilere Kuzeydeki taşınmaz malların bir ekonomik değer kazandırması amacını da gütmüştür. Anayasanın 159. maddesindeki bu düzenleme hem tüm Kıbrıslılar yararınadır, hem de bölge barışı yararınadır; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni- kuranlar bunu böyle takdir ettiler. Bu makuliyet sınırlarını aşan, gerekçeye dayanmayan, keyfi bir takdir midir? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kuranların bu takdirinin makuliyet sınırlarını aştığını söylemek doğru olmasa gerek; üstelik değerlendirme ya-pmak konumunda olan uluslararası kurumların, bunun makul olup olmadığını, ölçülü olma ilkesini aşıp aşmadığını değerlendirirken, bölge şartlarını, bölgede yaşanmışları, yargısal denetime tabi olmakla beraber genel kural olarak toplum yararına amacı belirl-emenin devlete bırakıldığını da göz önüne alarak, ilgili devletin takdirine ve takdiri çerçevesindeki düzenlemelerine anlayışla yaklaşmaları da yaygın, benimsenmiş bir ilkedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kuranların bu takdiri kamu yararı amacı güden,- Kıbrıslılar yararına, bölge yararına, makul ve ölçülü bir takdirdir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerle, Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamındaki, Devletin mülkiyetine geçmiş bir taşınmaz malın önceki sahibine iadesini öngören 67/2005 sayılı Yas-anın 8(1) maddesinin, keza, konu taşınmaz malların iadesini öngördüğü oranda ayni Yasanın 1,3,4(1),8, 8(2)(A) ve 8(6) maddelerinin, Anayasanın 159(4) maddesine aykırı oldukları kanaatindeyim.

Mülkiyetini yitirdiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları -içindeki bir taşınmaz malına karşılık, malın önceki sahibine Güney Kıbrıs'taki bir taşınmaz malın teklif edilmesi, yani takas teklifi ve takasın gerçekleşmesi, Anayasanın herhangi bir kuralına aykırı değildir. Böyle bir takas, Anayasanın 159(4) maddesinde -öngörülen eski sahibin tazminat alacağını karşılar, Anayasanın 159(4) maddesi ile öngörülenin yerine getirilmesini sağlar.

67/2005 sayılı yasanın 6(4) maddesi, başvuranın tazminat talep etmesi durumunda, başvuruya konu taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 önces-i konut olarak kullanıldığının ispat edilmesi halinde, başvuranın böyle bir istemi olursa, konut hakkının kullanılamamasından kaynaklanan manevi tazminatın da başvurana ödenmesini öngörüyor. Davacı, konu Yasanın 6(4) maddesinin Anayasanın Başlangıç Kısmına- ve 1. maddesine aykırı olduğu iddiasındadır.

Hukuka aykırı, kusurlu bir eylemle bir kişiye zarar verilmiş olursa, zarara uğrayana karşı, hukuka aykırı, kusurlu eylemi gerçekleştirenin ve bundan sorumlu olanın bir tazminat yükümlülüğü doğar. Manevi tazmi-nat, kişinin mal varlığı dışındaki hukuksal değerlerine, kişi varlığına yapılan saldırı ile ortaya çıkan bir zarara karşılık öngörülür; amacı da, hukuka aykırı saldırı sonucu zarar gören kişiye, incinen duygularına, çektiği acıya, ruhsal yıpranmasına karşı-lık, her ne kadar da bunların para ile ölçülüp eşitlenmesi mümkün olmasa da, zarar verenin bir miktar para ödemesini sağlamaktır. Manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulan kişinin, manevi tazminata hak kazandığı söylenen kişiye karşı hukuka aykırı, kusurlu -bir eylemi, bir saldırısı olması gerekir.

Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamında olan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin mülkiyetine geçen bir taşınmaz mal için önceki sahibine, Anayasanın 159(4) maddesinde öngörüldüğü gibi, yitirdiği taşınmaz malına- karşılık tazminat ödenmesi temel hukuka uygundur, mal varlığı artan mal varlığı azalana bunun karşılığını ödeyecektir; ancak bu kişiye yitirdiği taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 öncesi konut olarak kullanılmış olması nedeni ile niye manevi tazminat ödensin? -Bu manevi tazminatın hukuksal dayanağı nedir? Bu kişiye karşı Kıbrıs Türk Halkının hukuka aykırı bir eylemi, bir kusuru yoktur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin böyle bir kişiye manevi tazminat ödemesini öngörmek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ve ondan- önceki Kuzey Kıbrıstaki yönetimlere, uluslararası andlaşmalardan kaynaklanan haklarını kullanarak 20 Temmuz 1974'de Barış Harekatını gerçekleştiren Türkiye Cumhuriyetine, hukuka aykırı eylem isnat etmek, kusur yüklemek anlamını getirir.

Avrupa İnsan Hak-ları Mahkemesi, yukarıda tanımladığım kişilere manevi tazminat ödenmesini gündemine almış olabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, örneğin LOIZIDOU ve ARESTIS davalarında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının 159. maddesinin hüküm taşımadığını ifad-e ederek bu kişileri halâ daha taşınmaz malın sahibi olarak kabul etmektedir, benim taşınmaz malın "önceki sahibi" dediğim kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre halâ daha o taşınmaz malın sahibidir. Konu ve benzer davalarda, talep edilen taz-minat, taşınmaz malın mülkiyetinin yitirilmesine karşılık bir tazminat değildir; çünkü başvuranlar taşınmaz malın sahibi olduklarını iddia etmekte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de başvuranları ilgili taşınmaz malın halâ daha sahibi olarak kabul etmektedi-r, sahibi oldukları taşınmaz malı tasarruf etmekten, kullanmaktan men edildikleri iddiası ile tazminat talep edilmektedir, manevi tazminat da kişinin sahibi olduğu konutu kullanmaktan men edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım bizim gerçeklerimiz ile -örtüşmez, bizim Anayasamız ile bağdaşmaz, bunu bizim benimsememiz söz konusu olamaz. Taşınmaz malı Anayasanın 159(1)(b) maddesi kapsamında olan ve mülkiyeti Anayasa ile Devlete geçen kişinin bu mal üzerindeki mülkiyet hakkı Anayasa ile sonlandırılmıştır, m-adde 159(1), bu kişiye yine Anayasa ile, madde 159(4), mülkiyetini yitirdiği taşınmaz malına karşılık tazminat öngörülmüştür. Bu bir yana, bu kişi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşı değildir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne girişi, burada konaklamas-ı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenliği ışığında yetkili makamlarının iznine bağlıdır, kişinin bir hak olarak dilediği zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne giriş yapması, burada dilediği kadar konaklaması da söz konusu değildir; aynen Avrupa Birl-iği üyesi olmayan bir devlet vatandaşının dilediği zaman, örneğin, Fransa'ya veya İngiltere'ye giriş yapamayacağı, dilediği kadar orada konaklayamayacağı gibi, bunlar ilgili devletin iznine bağlıdır. Bu nedenlerle, başvuranlara, sahibi olmadıkları, tasarru-f hakları bulunmayan bir konutu kullanamamaktan kaynaklanan manevi tazminat öngörülmesi Anayasadan sapmadır.

Belirttiklerim ışığında 67/2005 sayılı Yasanın 6(4) maddesinin, başvurana konut hakkının kullanılamamasından kaynaklanan manevi tazminat ödenmes-ini öngördüğü oranda, Anayasanın 163. maddesi ile Anayasanın metninden sayılan, Anayasanın Başlangıç Kısmına ve hukukun üstünlüğünü savunan Anayasanın 1. maddesine aykırı olduğu kanısındayım.

Davacının Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiği Yasanın diğer- maddeleri ile ilgili, Sayın Başkan Metin A. Hakkı'nın okuduğu çoğunluk kararında varılan sonuca katılırım.

VI. SONUÇ:

Sonuç itibarıyla i-ptali istenen Yasanın 8. maddesinin, manevi tazminat öngören kısmı ile, KKTC topraklarında bulunup 1974 senesinde Rumlar tarafından terk edilen gayrimenkullerin, mal sahibi Rum'a iadesine imkan tanıyan kısımlarının Sayın Nevvar Nolan'ın karşı oyu ve oyç-okluğu ile Anayasa'ya aykırı olmadığına, diğer maddelerinin ise Anayasa'nın herhangi bir kuralına aykırı olmadığına oybirliği ile karar verilir.

Dava masrafları ile ilgili herhangi bir emir verilmemesine, oybirliğiyle karar verilir.




- Metin A. Hakkı Nevvar Nolan
Başkan Yargıç


Mustafa H. Özkök Gönül Erönen Şafak Öne-ri
Yargıç Yargıç Yargıç


21/6/2006
Referanslar:
ETS 5; 213 UNTS 221
GA res.217A (III), UN DocA/810 at 71 (1948)
660 UNTS 195
GA res.2200A- (XXI), 21 UN GAOR Supp. (No.16) at 52, UN Doc.A/6316 (1966); 999 UNTS 171; 6 ILM 368 (1967)
UN Doc. S/11789 dated 5 Aug. 1975
UN Doc. S/13369 dated 18th +19th May 1979
Xenides Arestis v Turkey - 46347/99 (2005) ECHR 919
(22 December)2005.
Conventi-on (ıv) respecting the Laws and Customs of War on Land and its annex: Regulations Concerning the Laws and Customs of War on Land. The Hague, 18 October 1907 at: http://www.icrc.org/ihl.nsf/WebNORM?OpenView&Start=1&Count=30&Expand=15.1#15.1
Loizidou v Turk-ey (Preliminary objections) Judgement of 23, March 1995, Series A no.310 and (merits) judgement of 18 December 1996, Reports of Judgements and Decisions 1996 - VI)
Cyprus v Turkey ([GC], no.25781/94 ECHR 2001-IV)



58








Full & Egal Universal Law Academy