Anayasa Mahkemesi Numara 3/1995 Dava No 6/1996 Karar Tarihi 28.06.1996
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 3/1995 Dava No 6/1996 Karar Tarihi 28.06.1996
Numara: 3/1995
Dava No: 6/1996
Taraflar: İsmet Üstüner ile Başsavcılık
Konu: Anayasasının 158 (4) (a) maddesinde geçen `kamu yararı’ sözcüklerinin yorumlanması istemi - Görüş istemi – Takipsizlik Kararı (Nolle presequi) – Takipsizlik, bir ceza davasını askıya alma veya süresiz ertelemedir
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 28.06.1996

- Anayasa Mahkemesi No: 3/95
D. 6/96

(Yargıtay/Ceza: 20/94)



Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda


Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H. Özkök,Gönül Erön-en, Seyit A. Bensen, Şafak Öneri


Anayasanın 149. maddesi hakkında

Yüksek Mahkeme tarafından 20/94 sayılı Yargıtay Ceza'da (İstinaf Eden: İsmet Üstüner ile Aleyhine İstinaf Edilen: KKTC., Başsavcılığı arasında) sunulan konu.

İstinaf eden şahsen hazır
Al-eyhine istinaf edilen namına Başsavcı Yardımcısı Yaşar Boran





KARAR



KONU:


İstinaf Mahkemesi Anayasa Mahkemesine yaptığı bu havalede KKTC. Anayasasının 158 (4) (a) maddesinde geçen `kamu yararı' sözcüklerinin yorumlanmasını ve bu maddenin Başsavcıy-a tanıdığı yetkilerin yargı denetimine tabi olup olmadığının belirlenmesini talep etmiştir.

I. OLAY


21.6.1993 tarihinde trafık polisi Müstediyi 40 mil sürat sınırlaması olan bir yerde 46 mil süratle araba sürdüğü nedeniyle rapor etti. Lefkoşa Kaza -Mahkemesinde Müstedi aleyhine 5266/93 sayılı bir tehlikeli sürüş davası getirildi ve bu davada Sanık olan Müsted savunmasını şahsen yapmaya başladı. Sanığıı aleyhindeki suçlamayı kabul etmemesi üzerine dava duruşma için müteaddit ertelemelere uğradı.18.4.1-994 tarihinde Savcılık ithamnameyi tadil etme yönüne gitti ve ithamnameye Sanığın 40 mil sürat levhasına riayet etmediği ve yol kavşağına yakın bir yerde süratli araba sürdüğü suçlamalarını ekledi. Tadilden sonra 18.4.1994 tarihinde Savcılık tanık dinleter-ek davayı kanıtlamaya teşebbüs etti. Davanın duruşmasına 4 ayrı tarihte devam edildikten sonra 7. 6.1994'de ikinci tanık
şahadet verirken Savcı yeniden erteleme talep etti. Davanın ertelendiği 22.7.I994 tarihinde Savcı Başsavcının imzaladığı bir takipsizli-k (nolle prosequi) kararını Mahkemeye dosyalamak istedi.


Takipsizlik veya nolle prosequi bir ceza davasını askıya alma veya süresiz erteleme anlamına gelmektedir. Takipsizlik ile durdurulan bir davada Savcılığın ileride deliller toplayıp davayı yenide-n yürütme olanağı bulunmaktadır. Davarıın bu şekilde askıda kalmasını arzu etmeyen Sanık takipsizlik kararının dosyalanmasına karşı çıktı ve Savcılığın davayı geri çekme veya yürütmekten başka seçeneği olmadığını iddia etti.

İlk Mahkemeye hitab eden Sanı-k özetle, Başsavcılığın kamu yararının gerektirdiği hallerde takipsizlik kararı dosyalayabileceğini, sanığın veya tanıklann yurt dışına kaçtığı, organize suçlarla mücadele etmek gerektiği veya buna benzer istisnai hallerde kamu yaran bulunduğu için savcılı-ğın takipsizlik kararı dosyalayabileceğini ,fakat sırf bir sanığın beraat etmesini önlemek veya davayı askıda tutup sanığı tedirgin etmek için bunu yapamıyacağını iddia etti. Savcı ise takipsizlik kararı dosyalamanın kayıtsız şartsız Başsavcılığın takdirin-de olduğu ve Mahkemenin Savcılığın kararına müdahale edemeyeceği görüşünü savundu.



İlk Mahkeme gerekçeli kararında Savcılığı haklı bularak takipsizlik kararını Mahkemenin kontrolüne tabi olmadığını karara bağladı. Bu karara karşı istinaf dosyalayan -Sanık İlk Mahkeme karannın hatalı olduğunu, yani İlk Mahkemenin takipsizlik talebini reddetmesi gerektiğini iddia etti.



İstinaf Mahkemesinde yine şahsen hazır bulunan ve kendi davasını yürüten Sanık (İstinafeden), Anayasanın 158 (4) (a) maddesine göre B-aşsavcının kamu yararının gerektirdiği hallerde takipsizlik dosyalayabileceğini, bu meselede Savcılığın sırf beraat kararı verilmesini önlemek için takipsizlik dosyalamak istediğini burada kamu yararı olmadığına göre takipsizlik dosyalanamayacağını iddia e-tti. Savcı ise kamu yararının bulunup bulunmadığını kontrol etme yetkisinin Mahkemelerde olmadığını iddia etti. Bu tartışma üzerine Anayasanın 158 (4)(a) maddesi yorum için Anayasa Mahkemesine sunuldu ve 158 (4) (a) maddesinin Başsavcıya tanıdığı yetkileri-n yargı denetimine tabi olup olmadığı soruldu.

II. İDDİANIN GEREKÇESİ :

A) Müstedi (Sanığın) iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:
Başsavcılığın yetkileri açısından İngiltere'deki yasal durumla ülkemizdeki yasal durum birbirinden farklıdır. Anayasanmı-zda açıkça Başsavcının yetkilerini kamu yararına göre kullanabileceği hükmü yer almaktadır. Başsavcının bu yetkisini kötüye kullanma olasılığına karşılık denetleyecek bir organın bulunması gerekir. İngiltere'de yetkilerin kötüye kullanılmasını Bakanlık önl-emektedir. Halbuki ülkemizde Mahkemeler denetlemediği takdirde bu yetki tamamen denetimsiz kalacaktır. Nitekim bu olayda Savcı sırf beraat kararı verilmesini önlemek için takipsizlik kararı dosyalamıştır. Önemsiz bir ceza davasında kendini şahsen savunan b-ir sanığın beraat etmesini önlemek için bu yöne gidilmiştir. Savcının bu tutuma girmesinde herhangi bir kamu yararı yoktur. Mahkemenin birçok ertelemeye uğramış kısmen duruşması yapılmış bir davanın askıya alınmasında kamu yararı bulunup bulunmadığı konusu-nda karar vermeye yetkisi olmalıdır.

B) Başsavcılığın iddialarının gerekçesi özetle şöyledir:

Anayasa Mahkemesinde Müstedaaleyh adına hazır bulunan Başsavcı Yardımcısının görüşlerine göre Anayasamız ceza davalannda kovuşturmanın kesin denetim ve soru-mluluğunu Başsavcıya vermiştir. Başsavcılık bu görevini tamamen bağımsız olarak yerine getirir. Bir suistimal olasılığı bulunsa bile başka bir organın Başsavcılığı denetlemesi mümkün değildir. Bu konuda Başsavcılığın yetkileri ile Yüksek Mahkemenin yetkile-ri birbirine benzemektedir. İkisinin de başka bir organ tarafından denetlenmeleri sözkonusu değildir. Görevini kötüye kullanan Yargıç veya
Savcı aleyhine disiplin kovuşturması başlatmaktan başka çare yoktur. Eğer takipsizlik konusunda Başsavcılığın üzerind-e yargı denetiminin var olduğu kabul edilirse Hukuk Dairesinin yaptığı tüm işlemlerin yargı dentimi altına
girmesi sözkonusu olacak ve böylece Hukuk Dairesinin yetkileri ve özellikleri tamamen ortadan kalkacaktır.





III. İLGİLİ ANAYASA VE YASA METİNLER-İ :

1985 KKTC. Anayasasının 158 (4) (a) maddesi şöyledir;

'Başsavcı, kamu yararının gereğine göre, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti mahkemelerinde, herhangibir suç hakkında dava açmak, izlemek, davayı devralmak, devam ettirmek veya ettirmemek yetkisine sahip-tir. Ceza mahkemelerinde, kovuşturmanın kesin yönetim ve sorumluluğu Başsavcıya aittir. Bu yetki doğrudan doğruya kendisine veya yönerisine uygun olarak Başsavcı Yardımcısı veya savcılar tarafından kullanılır.'


1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının konuyl-a ilgili 113 (2) maddesi söyledir;

'2.Cumhuriyet Baş Savcısı, amme menfaatına olmak üzere istediği şekilde kullanacağı, Cumhuriyet içinde herhangi bir şahsa karşı işlenmiş bir suç hakkında dava açmak ve iddiada bulunmak, davayı devir almak, devam ettirmek- veya ettirmemek yetkisine sahiptir. Bu yetki bizzat kendisince veya talimatı altında ve ona uygun olarak hareket eden kendisine tabi memurlar tarafindan kullanılabilir.'


K.T.F.D. Anayasasının konuyla ilgili 124(4) maddesi şöyledir;

'Başsavcı, kamu yara-rının gereğine göre, Kıbns Türk Federe Devleti mahkemelerinde, herhangi bir suç hakkında dava açmak, izlemek, davayı devralmak, devam ettirmek veya ettirmemek yetkisine sahiptir. Ceza mahkemelerinde, kovuşturmanın kesin yönetim ve sorumluluğu Başsavcıya ai-ttir. Bu yetki doğrudan doğruya kendisince veya yönerisine uygun olarak Başsavcı yardımcısı veya savcılar tarafından kullanılır.'

Takipsizlik kararı veya nolle prosequi dosyalama yetkisi ile ilgili Fasıl 155 Ceza Usul Yasasının 154 (1) maddesi şöyledir;
-
`In any eriminal procedings and at any stage thereof before judgement the Attorney-General may enter a nolle prosequi,either by stating in Court or informing the Court in writing that the Crown intends that the proceedings shall not continue and thereupon- the accused shall be at once discharged in respect of the charge or information for which the nolle prosequi is entered.'


IV. -İNCELEME :
Tarafların argümanlarını incelediğimiz zaman her iki argümanda da haklılık payı olduğunu görürüz. Örneğin bir Sanığın beraatını önlemek için verilmiş bir takipsizlik kararı Sanık üzerinde haksız baskı oluşturacaktır. Normal olarak takipsizlik ka-rarı bir davanın yürütülmesi esnasında Savcılığın daha önce öngörülemeyen bir durumla karşılaşması ve daha fazla delil bulma gereksinmesi içine girmesi halinde verilir. Ancak bu halde dahi yeni deliller bulunamadığı takdirde dava uzun süre askıda tutulmada-n geri çekilmeli ve Sanığın hakkı olan özgürlük kendisine verilmelidir. Takipsizlik kararı bu anlayış içinde kullanıldığı takdirde adaletin gerçekleşmesine hizmet edecektir. Takipsizlik kararının böyle kullanılması kamu yararına da uygun olacaktır.
Diğer t-araftan Başsavcılığın da kaygılarında haklılık payı vardır. Çünkü Başsavcılığın tüm kararlarını yargı denetimi altına almak Başsavcılığı görevini yapamaz hale getirebilir. Anayasamızın amacı Başsavcılığın tüm kararlarını yargı denetimi altına almak olsaydı- konuyu daha farklı düzenleyip ifade edeceği açıktır.

Yargının yetkileri ile Başsavcılığın yetkilerinin karşı karşıya geldiği bu hassas konuda doğru karar verebilmek için öncelikle Yargının yetkilerini belirlememiz yararlı olacaktır. Diğer görevleri-nin yanısıra bir ceza davasını dinleyen Yargıcın doğal olan, herhangi bir yasada yer almasa bile kullandığı veya kullanmak zorunda olduğu yetki ve görevleri vardır. Bu da ceza davasını yönetme görev ve yetkisidir. Yargıç önündeki ceza davasının açılmasına -izin vermek, davanın gününü tespit etmek, duruşmayı dinlemek veya ertelemek, tanıkların şahadet vermesini sağlamak ve bunun gibi birçok konuda kararlar vererek davayı yönetir. Ceza Yargıcı bu yetkisini bazan tek taraflı kararlar vererek bazan da her iki ta-rafı dinleyip gerekçeli kararlar vererek kullanır.



Yargıcın davayı yönetirken kullandığı doğal (inherent) yetkilerin bir bölümü yasalarda da yer almaktadır. Örneğin Fasıl 155 Ceza Usul Yasamızın 40. maddesi Ceza Yargıcının Başsavcılık tarafındanhazırlan-an ithamnameleri
inceleyeceğrini ve uygun gördüklerini imzalayarak ceza davasının başlamasına izin vereceğini belirtmektedir. Bunun gibi Ceza Usul Yasasının 91. maddesi Savcılığın bir ceza davasını geri çekmek istemesi halinde Yargıcı tatmin edecek nedenle-r göstermesi gerektiğini belirtmektedir.



Yasalarda yer alsın veya almasın Ceza Yargıcının dinlemekte olduğu bir ceza davasını yönetmekle görevli
görevli olduğu ve davanın yönetimiyle ilgili her konuda nihai karar verme yetkisine sahip olduğu tüm -içtihat ve otoritelerin kabul ettiği bir husustur. Bu genel kuralın tek istisnası Ceza Usul Yasasının 154 (I) maddesinde yer alan takipsizlik kararıdır. 154 (1) madde Başsavcının imzaladığı bir takipsizlik kararının dosyalanması halinde sanığın derhal serb-est kalacağından söz etmektedir. Madde takipsizlik karannın doğru olup olmadığını kontrol etme
yetkisini Mahkemeye vermemiştir. İngiltere'de de takipsizlik kararına ilişkin yasal durum 1960 öncesi Kıbrıs'taki yasal durumun aynısıdır.



Halsbury's Laws of -England 3.Edition Vol. 10 sayfa 398 par. 7I9'da şöyle denmektedir.

"Stay of proceedings by nolle prosequi. Proceedings on an indictment may be stayed at any time after the signing of the indictment and before judgement at the instance of either the prosec-utor or the defendant by the entry of a nolle prosequi, which can only be entered by the authority of the Attorney-General. This power of the Attorney-General is not subject to control by the courts, but does not interfere, with the right of a judge to all-ow a case to be withdrawn on the application of a prosecutor.'


Görüleceği gibi İngiltere'de Başsavcının takipsizlik kararı dos-yalama yetkisini Mahkemelerin kontrol etmesine olanak yoktur.



İngiltere'de ve 1960 öncesi Kıbrıs'ta takipsizlik kararına ilişkin yasal durum açık olmasına rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının kabulü ile konu tartışılır hale gelmiştir. Bunun nedeni Baş-savcının yetkilerine ilişkin l960 Anayasasının 113(2) maddesi, K.T.F.D. Anayasasının 124(4) maddesi ve K.K.T.C. Anayasasının 158(4)(a) maddesinin metinleridir. Yukarıda alıntı yaptığımız bu maddelere baktığımız zaman Başsavcılığın ceza davalarındaki yetkil-erinin ayrı bir maddede düzenlendiğini fakat İngiliz Hukukundaki klasik ayırımın yapılmadığını görürüz. Yani Anayasamız son sözü her konuda Ceza Yargıcına, takipsizlik kararı konusunda ise Başsavcıya veren düzenlemeden uzaklaşmış ve tüm yetkileri bir potay-a koyarak ceza davalarında kovuşturmanın kesin yönetimini Başsavcıya vermiştir. Anayasamız Başsavcının bu yetkiyi kullanırken kamu yararına uygun hareket etmesi gerektiğini de belirtmiştir. Buna göre bir suç hakkında dava açmak, izlemek,davayı devralmak,de-vam ettirmek veya ettirmemek
ettirmemek yetkisi Başsavcıdadır. Anayasamız Ceza Usul Yasamızda savcının elinde bulunan üç yetkiyi yani a) Şahadet ibraz etmeyip beraat kararı verilmesine yol açma, b) Davayı geri çekme, c) Takipsizlik kararı dosyalama yetkil-erini aynı başlık altında toplamış ve `davayı devam ettirmeme' yetkisi olarak isimlendirmiştir. Acaba Anayasamız bu düzenlemesi ile bugüne kadar Ceza Yargıcında olan yetkileri kaldırıp tüm bu konularda son sözü söyleme yetkisini Başsavcıya vermek mi
istemi-ştir? İlgili Anayasa Maddelerinde Yargıcın ceza davasını yönetmek için sahip olması gereken doğal yetkilerinin elinden alındığını gösteren herhangibir ifade yoktur.

Anayasamızın böyle bir amaç taşıdığını tasavvur etmek dahi mümkün değildir. Çünkü söz konu-su Anayasa maddelerinin Başsavcıya verdiği yetki ceza davasını yönetmek değil ceza
davasında kovuşturmayı yönetmektir. Yani Başsavcı davada kovuşturmayı yönetmek için kendine düşen kararları alarak Mahkemenin iznine sunacaktır. Mahkeme de konuyu değerlendi-rdikten ve gerekli gördüğü hallerde her iki tarafı dinlediktan sonra son sözü söyleyecektir. Başsavcının karar verirken dikkate alacağı ölçü 'kamu yararı'dır. Ceza
Yargıcının dikkate aldığı ölçü ise geçmiş içtihatlarda belirlenmiştir. Ceza Yargıcı ceza dav-asını yönetirken takdir hakkını adil kararlar vererek kullanacaktır.


İngiltere'de ve 1960 öncesi Kıbrıs'ta ceza davasının yönetiminde her konuda son sözü Ceza Yargıcına, takipsizlik kararı konusunda ise Başsavcıya veren düzenlemenin
devam etmesine olanak- yoktur. Çünkü 1960 Anayasası ve daha sonra onu izleyen Anayasalar değişik metinlerle konuyu düzenlemişler ve tüm konularda aynı ölçüyü uygulayarak takipsizliğe ilişkin istisnayı ortadan kaldırmışlardır.


Bu noktada Başşavcılığın 'Kamu yararına' Ceza- Yargıcının ise 'adalet' kavramına göre hareket etmesinin yaratacağı soruııa değiıınıeıııiz gerekir. İlk anda güç bir sorun gibi görünmesine rağmen gerçekte ortada bir sorun yoktur. Çünkü irdelediğimiz zaman 'kamu yararı' ve 'adalet' kavramlarının birbirin-den farklı olmayıp, çok benzer kavramlar olduğunu görürüz. Başsavcılığın kararı gerçekten kamu yararına ise Mahkeme bu kararı adil bulacaktır. Diğer bir ifade ile önündeki tartışma konusunda adil karar vermeye çalışan Ceza Yargıcı diğer hususların yanısıra- Başsavcılığın kamu yararına uygun hareket edip etmediğini de dikkate alacak ve karar kamu yararına ise bu kararın adil olduğu sonucuna varacaktır. Ancak Mahkeme bunu yaparken kendini Başsavcının yerine koyacak değildir. Özellikle takipsizlik kararı konusu-nda Mahkeme Başsavcılığın kendi iç değerlendirmelerine ve hareket serbestisine saygılı olmalı, sadece istisnai hallerde ve aşikar bir adaletsizliği önlemek için alınan karara müdahale etmelidir.



V. SONUÇ :

- Sonuç olarak yukarıda söylenenlere bağlı olarak Anayasamızın 158 (4)(a) maddesinin Başsavcıya tanıdığı yetkilerin kamu yararı açısından yargı denetimine ve
-dolayısıyle Mahkemenin iznine tabi olduğu görüşündeyiz.



(Taner Erginel) (Mustafa H. Özkök) (Gönül Erönen)
Yargıç Yargıç Yargıç



(Seyit A. Bensen) (Şafak Öneri)
Yargıç -yargıç


28 Haziran 1996



Full & Egal Universal Law Academy