Anayasa Mahkemesi Numara 27/1989 Dava No 13/1990 Karar Tarihi 21.12.1990
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 27/1989 Dava No 13/1990 Karar Tarihi 21.12.1990
Numara: 27/1989
Dava No: 13/1990
Taraflar: Nevzat Mehmet ile Ertuğrul Mehmet
Konu: 5/88 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42. maddesinin 3. fıkrasının anayasaya aykırılığı konusu...
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 21.12.1990

-D.13/90 Anayasa Mahkemesi: 27/89
Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Şakir Sıdkı İlkay, Başkan, Salih S. Dayıoğlu,
N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Celâl Karabacak
Anayasanın 148.maddesi tahtında
-
Lefkoşa Kaza Mahkemesi tarafından 3602/87 sayılı davada (Davacı: Nevzat Mehmet ile Davalı: Ertuğrul Mehmet arasında) sunulan konu.

Davacı namına: Erden Algun
Davalı namına: Kıvanç M. Riza
Amicus curiae olarak Başsavcılık namına: Yaşar Boran

---------------------

K A R A R
KONU:
5/88 sayılı Yasanın 2.maddesinin (2).fıkrası ile değiştirilmiş şekli ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).fıkrasının Anayasanın 1 ve 136.maddelerine aykırı olup olmadığı.

I. OLAY:
Taraflar kardeştirler- ve Lefkoşada İnönü Meydanında bulunan ve bodrum, dükkân ve 3 kattan oluşan 140 ve 141 parsel sayılı taşınmaz malın sahibidirler. Tarafların, konu malın tasarruf ve kullanımı ile ilgili olarak, aralarında ihtilâf çıkması üzerine davacı davalı aleyhine 104-3/86 sayılı davayı açtı. Bu davada taraflar, 12.5.1986 tarihinde mahkeme zabıtlarına geçirtilen bir anlaşmaya vardılar. Bu anlaşma uyarınca davalı konu taşınmaz malın bir kısmını kullanacak ve davacıya bazı ödemelerde bulunacaktı. Tarafların bu anlaşma -ile ilgili olarak aralarında ihtilâf çıkması üzerine davacı, 16.12.1987 tarihinde, davalıyı dava etti ve kendisinden konu anlaşma altında kira borcu olarak 4500000TL ve bu paranın 1.9.86'dan itibaren %48 faizini talep etti. Davalı dosyaladığı müdafaa takr-iri ile davacının iddia ve taleplerini reddetti. Dava duruşma için Lefkoşa Kaza Mahkemesi önüne gittiğinde davalı 5/88 sayılı Yasanın 2(2) maddesi ile değiştirilmiş şekli ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).fıkrasının Anayasanın 1 ve 13-6.maddelerine aykırı olduğunu ileri sürdü ve mahkeme de ileriye sürülen Anayasaya aykırılık konusunun taraflar arasındaki ihtilâfı karara bağlamada etkili olabileceği kanaatına vardı ve konuyu, karara bağlanmak üzere, Anayasa Mahkemesi olarak Yüksek Mahkem-eye sundu. Mahkeme, ayrıca, Anayasa Mahkemesinin kararına değin davanın duruşmasını durdurdu.

Havale, Anayasa Mahkemesi önünde duruşması yapıldıktan sonra, karara kaldı. Kararın tezekkür edildiği bir safhada ise Mahkeme, Başkanın karşıoyu ve oyçokluğu -ile, tarafların tekrar çağrılarak kazanılmış haklara konu yasa kuralı ile yapılan müdahaleyi meşru kılacak zaruri hal veya haklı nedenin mevcut olup olmadığı hususunda dinlenmelerine karar verdi ve tekrar bir oturum yaparak onları bu hususta dinledi.

II. -İDDİANIN GEREKÇESİ:
Davalının iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
5/88 sayılı Yasa ile tadil edilinceye kadar 1976 Mahkemeler Yasasının 42(3) maddesine göre hükümlü borçlar yılda %4 oranında faiz taşıyordu. Bu madde 5/88 sayılı Yasanın 2(2) madde-si ile değiştirilmiştir ve buna göre bir hükümlü borç Merkez Bankası tarafından saptanıp yürürlüğe konulan yıllık azami faiz oranında bir faiz taşır. Bu tadilât uyarınca bir hükümlü borcun taşıdığı faiz epeyi yüksektir. Konu maddeye yapılan tadilât 5.2.1-988 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu böyle olduğuna göre tadil edilmiş şekli ile bu madde, 5.2.1988'den evvel açılmış davalara uygulandığı nispette, Anayasanın 1.maddesine aykırıdır. Tarafların haklarının, davanın açıldığı tarihteki mevzuata g-öre saptanması gerekir. Dava tarihinden sonra geçirilen yasaların tarafların bu haklarının saptanmasında uygulanması müktesep haklara müdahale teşkil eder ve bu nedenle Anayasanın 1.maddesine ters düşer.

Konu maddenin yorumu Yargıtay/Asli Yetki 9, 10, 1-1/88 ve Yargıtay/Hukuk 63/86'da yapıldı. Yargıtay/Hukuk 63/86 Anayasa Mahkemesini bağlamaz.

Bu meselede 'zaruret' müdafaasının geçerli olabilmesi için istisnai durum veya gerekli zaruri hal mevcut değildir. 1974'de banka faizleri %7 iken yasal faiz o-ranı %4 idi. 31/83 sayılı Yasaya istinaden 25 Ekim 1984 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan bir karar ile banka faizleri %20'ye yükseltildiği halde yasal faize dokunulmadı. Banka faizleri 1987'de %40'a çıkartıldığında da yasal faiz yükseltilmedi. Bu husus-lar dikkate alındığında ortada herhangi bir acil veya zaruri bir halin mevcut olmadığı açıktır. Ülkede yüksek enflasyonun mevcut olduğu doğrudur. Türk Lirasının istikrarlı para birimleri karşısında değer yitirdiği de gerçektir. Ancak mevcut enflasyon do-layısıyle ekonomik alanda olağanüstü bir durum yoktur. Böyle bir durum olsa bile alınacak tedbirlerin geçici olması gerekir. Zaruret müdafaasının geçerli olabilmesi için hangi koşulların var olması gerektiği A.M. 6/73'de belirtilmiştir.

Anayasanın 136.-maddesine aykırılık ileri sürülmedi.

Davacının iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:

Müktesep hak kavramı bir davanın karara bağlanmasında uygulanacak yasa veya yasalara şamildir. Bu meselede ise konu olan hükümden sonra tatbik edilecek olan faiz oranı-dır. Davadaki ihtilâf davanın açıldığı tarihteki yasaya göre karara bağlanır.


Mahkeme faiz için karar vermez, otomatiktir ve isdar edilen hükümlere işlenir. Müktesep haklara müdahale mevcut değildir ve Anayasaya aykırılık yoktur.

Barış Harekâtınd-an sonra Kıbrıs parasının yerini Türk parası almıştır. Türk Lirası ise devamlı olarak değer kaybetmekte ve memlekette yüksek düzeyde enflasyon yaşanmaktadır. Bunun tesirlerini azaltmak için Devlet bir seri tedbirler alarak banka faizlerini yükseltmiştir.- Bu tedbirlerin alınması memlekette yaşanan yüksek enflasyonun zaruri bir sonucudur. Banka faizleri yükseltilirken yasal faizler için önlem alınmaması adaletsizlik ve dengesizlik doğurur. Bunun içindir ki yasal faiz oranının yükseltilmesinin zaruri bir -hal olarak değerlendirilmesi gerekir. Böyle mütalâa edildiğinde de konu fıkra Anayasanın 1.maddesine aykırı olmaz.

3. Amicus curiae olarak bulunan Başsavcı Yardımcısının görüşlerinin özeti şöyledir:

Maddenin yorumu Yargıtay/Asli Yetki 9, 10, 11/88'de -yapıldı. Daha sonra Yargıtay/Hukuk 63/86'da da aynı yorum yapıldı ve Yargıtay maddenin ileriye dönük ve 5.2.1988'den sonra verilen hükümlere şamil olduğunu belirtti. Ancak 5.2.1988'den evvel açılmış davalara teşmil edilip edilmeyeceğinin yorumu yapılmadı-. Bu böyle olduğuna göre de havale mevsimsiz sayılabilir.

Pek çok Anayasa Mahkemesi kararlarına göre davalar açıldığı tarihteki yasalara göre karara bağlanır ve sonuçlandırılır. Bu bir müktesep haktır.

Davacı avukatı tarafından ileri sürülenler doğ-rudur. Ülkede yüksek düzeyde enflasyon vardır. Bu durumda zaruri halin mevcudiyetinden söz edilebilir. Zaruri hallerin ne gibi durumlarda mevcut olabileceği A.M. 6/73, A.M. 1/74 ve A.M. 8/78 sayılı meselelerde verilen kararlarda incelenmiştir.

III. İL-GİLİ YASA METNİ:
5/88 sayılı Yasanın 2(2) maddesi ile tadil edilmiş şekli ile 1876 Mahkemeler Yasasının 42(3) maddesi aynen şöyledir:
-"(3)Bu maddenin (1)'nci fıkrası uyarınca aksine hükmedilmedikçe, her hüküm, borçlunun, hükmün verildiği günden başlayarak son ödeme gününe kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası Yasasının 25'inci maddesi uyarınca saptanıp yür-ürlüğe konulan mevduat yıllık azami faiz oranında bir faiz ödemesini gerektirir."
-
IV. İLGİLİ ANAYASA METNİ:
"Madde 1.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan lâik bir Cumhuriyettir."

V. İNCELEME:
Konu, ileriye sürülen iddialar ve görüşler ışığında incelendi -ve gereği düşünüldü.

5/88 sayılı Yasanın 2(2) maddesi ile değiştirilmiş şekli ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).fıkrasının geriye dönük işlemler içerdiği oranda Anayasanın 1.maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Bu konuyu te-zekkür ederken ilkin bu maddenin geriye dönük olup olmadığını ve neleri kapsadığını incelememiz gerekir. Geçmişte birçok Anayasa Mahkemesi kararında değinildiği gibi bir yasa maddesinin yorumunu yapmak esas itibarıyle davanın önünde bulunduğu, duruma göre-, İlk Mahkemeye veya Yargıtaya düşmektedir. 5/88 sayılı Yasanın 2(2) maddesi ile değiştirilmiş şekli ile Esas Yasanın 42(2) maddesinin yorumu Yargıtay/Asli Yetki 9, 10, 11/88'de yapılmıştır. Önümüzdeki mesele ise Yasanın 42(3) maddesi ile ilgilidir. Bu -maddenin yorumu da Yargıtay/Hukuk 63/86; D.28/89'da yapılarak şu görüşe yer verilmiştir.
- "5/88 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekliyle 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).fıkrası aynen şöyledir:
Bu maddenin (1)'inci fıkrası uyarınca aksine hükmedilmedikçe, her hüküm, borçlunun, hükmün verildiği günden başlayarak son ödeme gü-nüne kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası Yasasının 25'inci maddesi uyarınca saptanıp yürürlüğe konulan mevduat yıllık azami faiz oranında bir faiz ödemesini gerektirir. Yukarıda altıntısı yapılan maddenin içeriği dikkatle okunaca-k olursa burada yer alan "hükmün verildiği günden başlayarak" ibaresinin ileriye dönük olduğuna kuşku yoktur. Diğer bir ifade ile 5/88 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik yasanın yürürlüğe girdiği 5.2.1988 tarihinden sonra verilecek hükümlerin yürürlükte o-lan mevzuatın öngördüğü yasal faiz oranını taşımasını öngörmektedir. Yasal faizden ancak bir hükmün verildiği tarihten sonra söz edilebilir. Anılan maddenin (2).fıkrasında olduğu gibi (3).fıkrasının davanın açıldığı tarihe bir dönüklüğü yoktur. Birleşti-rilmiş Yargıtay/Asli Yetki 9/88, 10/88 ve 11/88'de "5/88 sayılı Yasa da ileriye dönük yani 5.2.1988 tarihinden sonra açılacak davalara uygulanacağı" şeklinde ifadesini bulan söz dizisi 43.maddenin (2).fıkrası amaçları bakımından söylenmiştir. Çünkü daha e-vvel de değinildiği gibi (2).fıkra uyarınca verilen hükümlerin, hüküm tarihinden değil de davanın açıldığı tarihten itibaren yasal faiz taşıyacağı öngörülmüştü."


Görülebileceği gibi yasa maddesini yorumlayan Yargıtay, havale konusu edilen 42.maddenin (3-).fıkrasının, hükmün verildiği tarihten itibaren yürürlüğe gireceği cihetle geriye dönüklüğün olmadığını vurgulamıştır. Biz de bu görüşle hemfikiriz ve yasanın geriye dönük olmadığı kanaatindeyiz. Geriye dönüklük olmadığına göre kazanılmış hakkın zedelen-diğinden söz etmek olası değildir. Ancak 5.2.1988'den önce açılan ve havale konusu yasa maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte askıda bulunan bir davada davalının taraf olduğu ve sırf bu nedenle kazanılmış bir hakkı olduğu iddiasını da incelemeyi uygun buld-uk.

Davalının davadaki statüsü ve hüküm verilene kadar yasal faiz konusunun esas haklardan (substantive right) olup olmadığı hususlarında herhangi bir görüş belirtmeden konunun zaruri haller çerçevesinde mütalâası gerekmektedir. Esasen yapılan ikinci du-ruşma da bu maksada yönelikti.

Bir yasa kuralının genelde kazanılmış haklara müdahale etmesini meşru kılabilecek zaruri hallerin mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmesi gerekir. Ancak önümüzdeki meselede Türk parasının süratle değer kaybettiği, KKTC'de- yüksek düzeyde enflasyon bulunduğu, bunun adli ihbar olarak alınabileceği taraflarca teslim edilmiştir. Teslim edilen ve taraflarca kabul edilen olgular ışığında zaruri halin mevcut olup olmadığının incelenmesi gerekir. A.M. 6/73 sayfa 5'te zaruri hal k-riterleri özetlenirken şu görüşe yer verilmiştir.
- "Kıbrıs Anayasası gereğince, tüm demokratik Anayasalarda olduğu gibi, Devletin bir ana gayesi vardır. Bu ana gaye de kamu düzen ve iyiliğini gerçekleştirmektir. Kanaatımızca kişilerin Anayasa tahtındaki ana hak ve hürriyetlerinin korunması "kamu düz-eni"nin korunması demektir. "Kamu iyiliği" ibaresi hem "kamu düzeni"ni ve hem de "kamu yararı"nı ihtiva eder. "Kamu iyiliği" tüm toplumun iyiliğidir. Devlet kamu iyliğinin meydana getiricisi ve koruyucusudur. Devlet kamu iyliğinin oluşmasına elindeki b-ütün imkânlarla çaba göstermekle görevlidir. Bu görevini hem normal zamanlarda ve hem de olağanüstü durumlarda ifa etmesi gerekir. Bazı hallerde bir olağanüstü durum ve zaruri halin meydana gelmesi ile "kamu iyiliği"ni sağlamak ve korumak amacı ile Devle-tin bazı tedbirler alması gerekir. Bu durumlarda Devlet kamunun acil ihtiyaçlarını karşılamak için mukavelelerin ifası hususunda geçici olarak bazı çareler ve tedbirler almakla görevlidir. Bu gibi acil kamu ihtiyaçları kuraklık, zelzele, ekonomik sarsınt-ı ve buna benzer hallerin vukuu ile meydana gelebilir. Kanaatımızca olağanüstü durum ve zaruri haller vukuunda Devletin "kamu iyiliği" bakımından gereken zaruri tedbirleri alması kaçınılmazdır. Ancak bunun yapılabilmesi için aşağıdaki hususların meydana -gelmesi ve mevcut olması şarttır.1. Olağanüstü bir durumun ve kaçınılmaz bir zaruretin meydana gelmesi.2. Olağanüstü durumu ve kaçınılmaz zarureti giderecek başka herhangi bir çare bulunmaması.3. Zarur-et dolayısıyle meydana gelen durumu gidermek için alınan tedbirlerin lûzumundan fazla olmaması, uygun, makul ve adil olması ve bu tedbirlerin yalnız zaruret devam ettiği müddetçe yürürlükte kalması."


Yukarıda altıntısı yapılan kararda olağanüstü bir dur-umun veya kaçınılmaz bir zaruretin meydana geldiği hallerde kaçınılmaz olağanüstü durumu giderebilecek başka herhangi bir çare bulunmaması ve zaruret dolayısıyle meydana gelen durumu gidermek için alınması gereken tedbirlerin fazla olmaması, uygun, makul v-e adil olması gerektiği vurgulanmaktadır. Kanaatimizce her meselede zaruri halin doğması için normal ve lûgati bir manada olağanüstü durum mevcut olması gerekmemektedir. Önümüzdeki meselede Türk parasının süratle değer yitirdiği, her sene %50'yi aşan enf-lasyon oranı bulunduğu dikkate alındığında, banka faizlerinin yükseltilmesi veya alacaklıların korunması için gerekli ekonomik tedbirlerin alınması zaruri olduğu gibi Devletin de ödevidir. Mevcut olgular ışığında bu tedbirlerin alınmasını gerektirecek zar-uretin mevcut olduğu kanaatindeyiz.

Alınan tedbirin makul ve adil olup olmadığına gelince; yasal faizi düzenleyen değiştirilmiş şekli ile Yasanın 42(3) maddesi, yürürlükteki banka faizleri üzerinde bir miktar öngörmemiştir. Bu durumda alınan tedbirin a-dil ve makul olmadığı söylenemez.

Tedbirin geçici nitelikte olup olmadığına gelince, zaruret halinin ortadan kalkması ve banka faizlerinin aşağıya düşürülmesi halinde yasal faizin de aynı orantıda düşeceği ve yasal faizin bu değişken kurala bağlandığı di-kkate alındığında tedbirin koşullara göre değişken ve geçici olduğu görülmektedir.

Yukarıda söylenenler ışığında havale konusu edilen 5/88 sayılı Yasanın 2(2) maddesi ile değiştirilmiş şekli ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42(3) maddesinin Anayasa-nın 1.maddesine aykırı olmadığına karar verilmesi gerekir. Başkan ve Yargıç Niyazi F. Korkut bu görüşe katılmamaktadırlar.

Yapılan havalede Anayasanın 136.maddesine de aykırılık mevcut olup olmadığı sorulmuş ise de havalenin duruşmasında bu maddeye aykı-rılık ileri sürülmemiştir. Bu nedenle, bu meselede, bu maddeye aykırılık mevcut olmadığına karar verilmesi gerekir.

SONUÇ:
Sonuç olarak:
5/88 sayılı Yasanın 2.maddesinin (2).fıkrası ile değiştirilen 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).f-ıkrasının yürürlüğe girdiği 5.2.1988 tarihinden önce açılmış davalara da şamil olduğu nedeniyle Anayasanın 1.maddesine aykırı olmadığına Başkanın ve Yargıç Niyazi F. Korkut'un karşıoyları ve oyçokluğu ile ve Anayasanın 136.maddesine aykırı olmadığına da oy-birliği ile karar verilir.



(Şakir Sıdkı İlkay) (Salih S. Dayıoğlu)
Başkan Yargıç





(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) (Celâl Karabacak)
Yargıç Yargıç Yargıç

21 Aralık 1990
KARŞIOY YAZISI

5/88 sayılı Yasanı-n 2(2) maddesi ile değiştirilmiş şekli ile 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 42.maddesinin (3).fıkrasının Anayasanın 1.maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Tadil edilmiş şekli ile konu fıkra bir hükümlü borcun hükmün verildiği günden başlayarak son ö-deme gününe kadar Merkez Bankası Yasasının 25'inci maddesi uyarınca saptanıp yürürlüğe konulan mevduat azami yıllık faiz oranında bir faiz taşımasını öngörmektedir. Bu tadilât 5.2.1988 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olduğuna göre bu tarihten evvel a-çılmış davalarda verilen hükümlere şamil olduğu oranda müktesep hakları ihlâl ettiği ve bu nedenle Anayasanın 1.maddesine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Konu fıkranın, tadil edilmiş şekli ile, Anayasaya aykırı olup olmadığına karar verebilmek için bunun -neleri kapsadığının ve yorumunun ne olduğunun bilinmesi gerekir. Birçok kez belirtildiği gibi bir davada konu edilen bir yasa maddesinin yorumunu yapmak esas itibarı ile davanın önünde bulunduğu ilk mahkemeye düşer ve Anayasa Mahkemesi sadece önünde bulun-an ve karara bağlanması gereken bir konuyu karara bağlamak için gerekli ve uygun olan hallerde bir yasa maddesinin yorumunu yapma yönüne gider. 5/88 sayılı Yasanın 2.maddesi ile değiştirilmiş şekli ile 42.maddenin yorumu Yargıtay/Asli Yetki 9, 10, 11/88 v-e Y/H 63/86 da yapıldı. Yargıtay/Asli Yetki 9, 10, 11/88 de yapılan yorum 42.maddenin (2).fıkrası hakkındadır ve bu fıkranın bu havale ile ilgisi yoktur. Y/H 63/86 da yapılan yorum ise havalede konu edilen 42.maddenin (3).fıkrası ile ilgilidir. Yargıtay-ın yorumu ilk mahkemeleri bağlar. Yargıtay bu maddenin 5.2.1988 tarihinden sonra verilen hükümlere şamil olduğunu karara bağladı. Verilen karar bir bütün olarak okunduğunda ve karara bağlanan davanın 5.2.1988'den evvel açılmış bir dava olduğu göz önünde -bulundurulduğunda, Yargıtayın, konu fıkranın, ilgili davanın 5.2.1988 tarihinden evvel açılmış olup olmadığına bakılmaksızın, 5.2.1988 tarihinden sonra verilen tüm hükümlere şamil olduğuna karar vermiş olduğu açıktır. Bu yorum ile ben de hemfikirim.

Y-ukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi havale konusu fıkra, tadil edilmiş şekli ile yürürlüğe girdiği 5.2.1988'den evvel açılmış davalara da şamildir. Bu durumda tezekkür edilmesi gereken husus konu fıkranın Anayasanın 1.maddesine aykırı olup olmadığıdı-r.

Havalenin yapıldığı dava 16.12.1987'de dosyalanmıştır. Havale konusu fıkra ise değiştirilmiş şekli ile 5.2.1988'de yürürlüğe girmiştir. Diğer bir deyimle değiştirilmiş şekli ile konu yasa fıkrası yürürlüğe girdiğinde taraflar arasındaki dava askıda -bulunan bir dava idi. Genel hukuk ilkesine göre bir yasanın, zaruri haller dışında, ileriye dönük olarak uygulanması, yasa yürürlüğe girmezden önceki durumlara uygulanmaması ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesi gerekmektedir. Bu ilkeye uygun olarak k-işiler davalarını, bunların açıldığı tarihte yürürlükte bulunan yasalar altında sürdürme hakkını kazanırlar ve bu hakkın zaruri haller dışında korunması gerekir. Anayasa Mahkemesi Birleştirilmiş A.M. 20, 21, 22, 23, 24, 25 ve 27/81 sayılı havalelerde verm-iş olduğu kararında aynen şöyle demiştir:
- "Genel hukuk ilkesine göre bir yasanın zaruri haller dışında ileriye dönük olarak uygulanması ve yasa yürürlüğe girmezden önceki durumlara uygulanmaması gerektiği daha önce açıklanmıştır. Bu ilke kazanılmış haklara saygı gösterilmesi gerektiği ilkesi-ne dayanmaktadır. Kazanılmış hakkın ne olduğunu tarifinin yapılması güçtür. Ancak kazanılmış hak kavramının neyi ifade ettiği ve neyi kastettiği daha önce Yüksek Mahkemenin Anayasa Mahkemesi olarak verdiği kararlarda açıklıkla belirtilmiştir. Bir hakkın- kazanılmış olabilmesi için bir yasanın böyle bir hakkı tanıması yeterli değildir. Bu hakkı temin için hakkı elde etmek isteyen kişinin bir işlem yapması gerekir. Daha önceki kira kontrol yasası uyarınca tahliye alabilmeleri için tanınan hakkı temin etme-k için 20/81 sayılı havaledeki davacı dava açmakla bir işlem yapmış bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda olan kişiler eski yasa altında davalarının sürdürülmesi ve eski yasa hükkümleri uyarınca karara bağlanma hakkını kazanırlar. Bu hakkın zaruri haller dış-ında korunması gerekir. Halbuki Anayasaya aykırı olduğu iddia olunan yasa maddesi kişilerin bu gibi kazanılmış haklarını da herhangi bir zaruri sebep olmaksızın ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle 20/81 sayılı havalede de Anayasaya aykırı olduğu iddia olu-nan yasa maddesinin Anayasanın 1.maddesine aykırı olduğuna karar verilmesi gerekir."
-
Yukarıda iktibas edilen görüş A.M. 3/82, A.M. 4/82 ve A.M. 1/88'de tekrarlanmıştır.

Bu meselede konu yasa kuralının geriye dönük olarak askıdaki davalara şamil olmasını ve bu nedenle kazanılmış haklara müdahale etmesini meşru kılacak zaruri hallerin me-vcut olup olmadığının tezekkür edilebileceği ve tezekkür edildiğinde de bu gibi hallerin mevcut olduğuna karar verilmesi gerektiği hususundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Önümüzdeki mesele bir iptal davası olmayıp davacı ve davalı arasındaki bir dava-da Lefkoşa Kaza Mahkemesi tarafından yapılan bir havaledir. Böyle bir havalede verilecek karar ise sedece ilgili tarafları ve bu meseleye mahsus olmak üzere konuyu sunan mahkemeyi bağlar.

Havale duruşma için Mahkeme önüne geldiğinde davalı konu yasa -kuralının Anayasaya aykırılığını ileri sürdüğü halde davacı zaruret nedeni ile konu yasa kuralının askıdaki davaları uygulanabileceğini ve Anayasaya aykırı bulunamayacağını savunmadı. Halbuki bu gibi zaruret veya zaruri hallerin mevcut olduğunu böyle bir -sava dayanmak isteyen tarafın iddia etmesi ve iddia ettikten sonra da bunu kanıtlaması gerekir. Bu yapılmamış ve havale, yapılan duruşmadan sonra, karara kalmıştı. Verilecek kararın tezekkür edildiği bir safhada ise çoğunluk, tarafları tekrar çağırıp zar-uri hallerin mevcut olup olmadığı hususunda dinleme kararı aldı. Bu gibi bir havalede böyle bir çağrının yapılması doğru ve uygun değildir ve bu nedenledir ki ben çoğunluk kararına katılmadım. Benim kanımca Mahkemenin, bu gibi bir havalede ve mesele ile -ilgili tüm hal ve koşullarda, böyle bir çağrıyı yapmaması, önündeki iddialarla yetinmesi ve kararını bunlara göre vermesi gerekirdi. Bu nedenledir ki, kanımca, zaruri hallerin mevcut olup olmadığının bu meselede tezekkür edilmemesi gerekir. Bu böyle olma-kla beraber meselenin önemine binaen bu gibi bir zaruretin mevcut olup olmadığı hususunda da görüşümü belirtmeyi uygun gördüm.

Hemen belirtmek yerinde olur ki 'zaruret'i 'haklı neden' ile karıştırmamak gerekir. Zaruret, haklı nedeni içerebilirse de ço-k daha geniş ve şümullüdür. Halbuki haklı nedenin mevcudiyeti kendi başına zaruretin mevcut olduğunu göstermeye yeterli değildir. Zaruret müdafaasının geçerli olabilmesi için, A.M. 6/73 de belirtildiği gibi, aşağıdaki koşulların var olması gerekir.
Kaç-ınılmaz bir zaruret veya istisnai haller (olağanüstü durum);
Uygulanabilecek başka herhangi bir çarenin bulunmaması;
Zaruret dolayısıyle meydana gelen durumu gidermek için alınan tedbirlerin lüzumundan fazla olmaması; ve
Bu gibi tedbirlerin geçici olup sa-dece zaruretin devam ettiği müddetçe yürürlükte kalması.

Bu meselede zaruret müdafaası ülkede hüküm sürmekte olan enflasyona ve bu nedenle paranın değer kaybetmesine dayandırılmıştır. Enflasyon ise istisnai hallerin veya kaçınılmaz bir zaruretin mevcut -olduğunu göstermemektedir. Enflasyon, uzun yıllardan beri, ülkenin ekonomik hayatının değişmez bir parçası olarak devam etmektedir. Enflasyonun ne vakit ortadan kalkacağı

belli değildir ve büyük bir ihtimalle uzun yıllar daha ülkede hüküm sürecektir. -Bu durumda yukarıdaki (a) koşulunun var olduğu söylenemez.

Birinci koşulun var olmadığı hususunda vardığım karar ışığında diğer koşulların var olup olmadığını tezekkür edip karara bağlamam gerekmemektedir. Buna rağmen (b) ve (d) koşulları için de birka-ç söz söylemeyi uygun gördüm. Kanımca (b) koşulunun da var olduğu söylenemez. Havale konusu olan Yasanın 42.maddesinin (3).fıkrasıdır. Bu fıkra mukavele uyarınca faiz taşıyan bir borç için verilen hükümleri ile haksız fiilden doğan davalarda verilen hük-ümler dışındaki hükümlere şamildir. Diğer bir deyimle bu fıkra faiz taşımayan alacaklar için verilen hükümlere şamildir. Bu böyle olduğuna göre alacaklının kendisi, bu meselede olduğu gibi, enflasyonun ortaya çıkıp devam ettiği bir sırada zuhur eden bir -alacak için daha önceden gerekli tedbiri alıp enflasyona karşı kendisini koruyabilir.

Enflasyon ile ilgili olarak yukarıda söylenenler ışığında (d) koşulunun da, kanımca, var olduğu söylenemez.

Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi iddia edilen z-aruret müdafaasının geçerli olabilmesi için en azından (a) koşulu mevcut değildir. Bu böyle olduğuna göre de havale konusu fıkranın, yürürlüğe girdiği tarih olan 5.2.1988 den önce açılmış olan davalara uygulandığı oranda, Anayasanın 1.maddesine aykırı old-uğuna karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.





(Şakir Sıdkı İlkay)
Başkan


KARŞIOY YAZISI

Bu havalede verilecek kararın tezekkür edildiği bir safhada havaledeki tarafların tekrar çağrılıp bu meselede zaruri hallerin mevcut olup- olmadığı hususunda dinlenmesine ilişkin alınmış olan çoğunluk kararına katıldığım cihetle bu hususta belirttiği görüş dışında Başkanın karşıoy yazısında belirttiği görüşlere ve vardığı sonuca katılırım.





(Niyazi F. Korkut)
Yargıç
-



-


-13-





-


Full & Egal Universal Law Academy