Anayasa Mahkemesi Numara 25/2002 Dava No 7/2003 Karar Tarihi 02.10.2003
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 25/2002 Dava No 7/2003 Karar Tarihi 02.10.2003
Numara: 25/2002
Dava No: 7/2003
Taraflar: KOOP-SEN ile Cumhuriyet Meclisi
Konu: 23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesinin değiştirdiği esas Yasanın 28. maddesi ile aynı Yasanın Geçici 1 ve 3. maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 02.10.2003

-D.7/2003 Anayasa Mahkemesi 25/2002
-
Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Başkan, Nevvar Nolan, Mustafa
H. Özkök, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

Anayasanın 147. maddesine göre -açılmış iptal davası.

-
Davacı: Kooperatif Görevlileri Sendikası veya kısa ismi
"KOOP-SEN", Lefkoşa
- ile -
Davalı: -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi,
Lefkoşa-
A r a s ı n d a.
-

Davacı namına: Avukat Ergin Ulunay
Davalı namına: Avukat Serhan Çınar
Yasal danışman (Amicus curiae) olarak Başsavcılık namına: Başsavcı Yardımcı Muavini Müjgan Irkad.

--------------
-
H Ü K Ü M

KONU:
23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesinin değiştirdiği esas Yasanın 28. maddesi ile aynı Yasanın Geçici 1 ve 3. maddelerinin Anayasanın 1, 8, 48(1), 55, 63 ve 121. maddelerine aykırı olup- olmadığı.

I. OLAY:
Davacı, KKTC Sendikalar Mukayyitliğinde Kooperatif Görevlileri Sendikası veya kısaca "KOOP-SEN" adı altında kaydedilmiş bir sendikadır. Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Ltd. ve Kooperatif Şti'lerinde çalışanların hak ve menfa-atlerini koruyup yüceltmeyi amaçlayan Sendikanın bankada çalışan 628, şirketlerde çalışan ise 35 üyesi bulunmaktadır. 628 üyenin 76'sı Sosyal Sigortalardan yararlanmaktadır. Bu kişiler 19.4.2002'de yürürlüğe giren 23/2002 sayılı Emeklilik Yasasından önc-e çalıştıkları iş yerinin maaşına ek olarak Sosyal Sigortalardan emekli maaşı, yaşlılık sigortası veya malüllük sigortası almakta idiler. Yasanın geçmesiyle ikinci maaşları istihdam süresince durduruldu. Davacı sendika bu düzenlemenin Anayasaya aykırı ol-duğunu iddia ederek söz konusu yasa maddelerinin iptali için önümüzdeki davayı açmış bulunmaktadır.

II. İDDİALARIN GEREKÇELERİ:
Davacının iddialarının gerekçeleri şöyledir:
Dava konusu 23/2002 sayılı Emeklilik(Değişiklik) Yasasının 8. maddesinin değ-iştirdiği esas Yasanın 28. maddesi Anayasanın 1. maddesinin koruduğu Sosyal Adalet ve/veya Hukukun Üstünlüğü ilkelerine aykırıdır. Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Ltd. ve/veya ilgili Kooperatif Şirketleri tarafından istihdam edilen personelin istihd-am devam ettiği sürece Sosyal Sigortadan aldıkları yaşlılık sigortası ve/veya malüllük sigortası ve/veya emeklilik maaşlarının ödenmesinin durdurulması sosyal adalet ilkesinin özüne ve hukukun üstünlüğü ilkesinin koruduğu kazanılmış haklar ilkesine aykırıd-ır. Çünkü söz konusu personel çalışarak ve gerekli prim ve katkıları yaparak bu hakları kazanmıştır.

Dava konusu 23/2002 sayılı Emekliklik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesi ile değiştirilen esas yasanın 28. maddesi Anayasanın eşitlik ilkesini düzenley-en 8. maddesine aykırıdır. Çünkü özel kesim kuruluşlarında çalışanların maaşları durdurulmamıştır. İş Hukukuna bağlı özel kesimde çalışanlar aynı hukuki durumda olmalarına rağmen, sadece kooperatif çalışanları ve personelinin sigorta ve/veya emeklilik maa-şlarının durdurulmasıyle, Kooperatif çalışanları dışındaki, diğer özel kesim personeline ayrıcalık tanınarak, eşitlik ilkesi ihlâl edilmiştir. Keza kamu görevlileri ve diğer kamu personelinin yasal durumları ile sosyal sigortadan maaş alanların yasal stat-üleri ayrı olduğundan kamu görevlileri ile Sosyal Sigortalardan yararlananları ayni yasal kurallara bağlı kılmak Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Davalının iddialarının gerekçeleri şöyledir:
Davalı ön itiraz olarak aşağıdaki iddiayı öne sürdü. Dav-acı Sendika 23/2002 sayılı Yasanın 28. maddesinin sadece kendi varlık ve görevini ilgilendiren kısmı ile ilgili ve o oranda Anayasa Mahkemesinde iptal davası açması gerekirken 28. maddenin tümünün iptalini talep etmektedir. Sendikanın böyle bir talepte bu-lunma hakkı yoktur.

23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası ile 26/77 sayılı Emeklilik Yasasına getirilen değişiklikler ve Hükümet ve/veya Devlet işlerinin yürütülmesi bakımından Ekonomik tedbirlere ilişkin program çerçevesinde, kamu yararı ve/vey-a kamu menfaati gözetilerek yapılmıştır. Yapılan değişiklikler ile kazanılmış haklar geri alınmamıştır. Emeklilik maaşı ödenmesi ortadan kaldırılmamış, çalıştığı sürece sadece durdurulmuştur.

Anayasa herhangi bir konuda buyurucu ve yasaklayıcı bir kura-l koymamışsa bunun düzenlenmesini yasa koyucunun değerlendirmesine bırakmış demektir. Bu açıdan bakıldığında dava konusu düzenlemeler KKTC Anayasasının herhangi bir kuralına aykırı değildir.

Fasıl 114 altında kurulan ve faaliyet gösteren ve Kooperatif Ş-irketler Mukayyidinin yönetiminde ve denetiminde faaliyet gösteren kuruluşlar, Devletin yönetiminde ve denetiminde faaliyet göstermeyen özel sektördeki kuruluşlar ile aynı durumda değildirler. Ayrı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanması Anayasanın 8-. maddesinde vurgulanan eşitlik ilkesine ters düşmemektedir.


III. İLGİLİ YASA MADDELERİ:

23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesi aynen şöyledir:

"8. Esas Yasa 28'inci maddesi kaldırılmak ve
yerine aşağıdaki y-eni 28'inci madde konmak
suretiyle değiştirilir:


28. Devlet bütçesinden, Emekli Sandığı
Fonundan, Sosyal Sigortalar Fonundan
(memurlar ve işçiler), kamu tüzel kişilik-
lerinin bütçelerinden, kamu kurul-uşlarından,
yerel kuruluşların bütçelerinden, en az %10
oranında Devlet ve kamu iştiraklerinden,
kamu iktisadi teşebbüslerinden, döner
sermayeli kurum ve kuruluşlardan, katma
bütçeli kurum ve kuruluşlardan,- Devletin
yönetiminde veya denetiminde faaliyet gösteren
kurum ve kuruluşlardan, Vakıflar ve Vakıflar
İdaresinden, Merkez Bankasından, Kalkınma
Bankasından ve belediye birliklerinden bu Yasa
kuralları çerçe-vesinde veya bu Yasa esas
alınarak bağlı oldukları özel emeklilik
kuralları çerçevesinde emeklilik maaşı alan
herhangi bir kişinin, bu madde kapsamında
bulunan herhangi bir göreve kimin tarafından
ve hang-i şekilde atandığına veya görevlendi-
rildiğine bakılmaksızın, doğrudan doğruya
veya gönderme yoluyla herhangi bir göreve
atanması veya seçilmesi halinde, bu Yasa
kuralları uyarınca veya kendi özel yasaları,
- Dairelerin (Kuruluş, Görev ve Çalışma
Esasları) Yasalarında aksine kural bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın bu görevinden
ayrılacağı tarihe kadar emeklilik maaşı
durdurulur."


23/2002 sayılı Emeklilik Yasası-nın Geçici 1 ve 3. maddeleri aynen şöyledir:

"Geçici Madde 1:

Halen kamudan çift maaş alanlar, bu (değişiklik)
Yasası Resmi Gazete'de yayınlanıncaya kadar eski
sisteme göre sözleşmeli veya emekli maaşı almaya
devam ederler.
- Bu Yasanın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten
başlayarak bir ay içerisinde görevinden ayrılmak
veya emekli olmak isteyenlere, kazanılmış izin
haklarına karşılık bir defada ödeme yapılır."


"Geçici Madde 3:

Bu- (Değişiklik) Yasasının yürürlüğe girdiği tarihte
28'inci madde kapsamında halen görevde olanlar,
bulundukları kadroya karşılık aldıkları maaş veya
emekli maaşından hangisi daha yüksek menfaat
kazandırıyorsa o maaşı alırlar."



IV.- İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:

"Madde 1:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi,
sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan
lâik bir Cumhuriyettir."

"Madde 8:
Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin,
Ana-yasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi,
aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.

Devlet organları ve yönetim makamları,
bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak
zo-rundadırlar.

Ekonomik bakımdan güçsüz olanların
Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri veya
edecekleri kazanımlar, bu madde ileri sürülerek
ortadan kaldırılamaz."

"Madde 48:
Her yurttaş dilediği alanda çalışma
özgürlüğüne sahi-ptir. Özel girişimler kurmak
serbesttir. Yasa, bu özgürlüğü, kamu yararı
amacıyla sınırlayabilir.
.................."

"Madde 55:
Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve
benzer-i sosyal güvenlik kurumları ile sosyal
yardım örgütleri kurmak ve kurdurmak Devletin
ödevlerindendir.
"Madde 63:
Devlet, kooperatifçiliğin gelişmesini
sağlayacak önlemleri alır ve kooperatiflerin
demokratik ilkelere- uygun olarak çalışmalarını
yasa ile düzenler."


"Madde 121:
Kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri,
aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri yasa
ile düzenlenir.
Kamu görevlilerinin atanmalar-ını, onaylanma-
larını, sürekli ve emeklilik hakkı kazandıran
kadrolara yerleştirilmelerini, terfilerini,
nakillerini, emekliye sevklerini, uyarma ve
kınama cezasını gerektiren disiplin işlemleri
dışında, azil ve görevden uzaklaştırma dahil
diğer tüm disip-lin işlemlerini yapmak üzere
tarafsız ve bağımsız organ veya organlar kurulur.
Bu organ veya organların kuruluş ve işleyişi
belirli kamu görevlileri kesimi için, hizmet
özellikleri gözetilerek ayrı düzenlemeler yapıl-
masına olanak tanıyacak biçimde, yasa- ile
düzenlenir.

Yargıçlar, savcılar, silâhlı kuvvetler
mensupları ve polis mensupları hakkındaki
kurallar ile Anayasanın bu konudaki diğer
kuralları saklıdır.
(3) Diğer kamu personelinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yüküml-ülükleri, aylık ve ödenekleri, ve
diğer özlük işleri, bu personelin bağlı
oldukları kurumlarca yürütülen hizmetlerin
özelliklerine göre yasalarla düzenlenir.
(4) Kamu görevlileri ile diğer kamu
personeli hakkında yapılacak disiplin
kovuşturmalarında isnat -olunan hususun
ilgiliye açıkça ve yazılı olarak bildirilmesi,
yazılı savunmasının istenmesi ve savunma için
belli bir süre tanınması gereklidir. Bu
ilkelere uyulmadıkça, disiplin cezası veri-
lemez ve disiplin kararları yargı mercilerinin
denetimi dışınd-a bırakılamaz.
Yargıçlar ve savcılar hakkında bu Anayasanın
kuralları saklıdır.
(5) Üst kademe yöneticiliği yapan kamu görevli-
leri, ilgili bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanının
imzalarını taşıyan üçlü kararname ile atanırlar.
Bu konudaki kurallar yasa -ile düzenlenir.
(6) Cumhuriyet Meclisi seçim gününün Resmi
Gazete'de ilânından başlayarak, seçim sonrasında
yeni Bakanlar Kurulunun göreve başlayacağı güne
kadar, kamu iktisadi teşebbüslerinde, işçi
dışında atama yapılamaz; terfi, nakil ve barem
ayarlamala-rı tamamen durdurulur.
Bu kuralların nasıl ve hangi koşullarla
uygulanacağı yasa ile düzenlenir."



V. İNCELEME:

Ön itiraza göz attığımız zaman Davacının 23/2002 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değiştirilen esas Yasanın 28. maddesinin sadece kendisini- ilgilendiren bölümüne değil tümüne karşı iptal davası açmasına Davalının itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Bu iddia 8. maddenin bir bölümünün Anayasaya aykırı bulunması halinde gündeme gelebilecek bir iddiadır. Bu nedenle incelemeyi kararın sonuna bırakmayı- uygun buluyoruz.

Davacı Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Ltd. ile Kooperatif şirketlerinde çalışanların üye oldukları bir sendikadır. Sendika üyelerinin bir kısmı kamu görevinden, bir kısmı sosyal sigortalardan emekli olduktan sonra Kooperatif Mer-kez Bankası ile diğer kuruluşlarda çalışıyordu. Doğal olarak çalıştıkları işin maaşı ile birlikte emekli maaşlarını veya sosyal sigorta maaşlarını alıyorlardı. 23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesi esas Yasanın 28. maddesini değiştir-erek bu olanağa son verdi. Yeni 28. madde özetle devletin yönetiminde veya denetiminde faaliyet gösteren kuruluşlarda çalışanların emekli maaşı veya sosyal sigorta maaşı alamayacağını hükme bağladı. Geçici 3. madde bu duruma daha da açıklık getirdi ve ça-lışanın çalışmakta olduğu işte aldığı maaşla emeklilik maaşından hangisi daha fazla ise onu alacağını vurguladı.

Davada ortaya çıkan gerçeklere göre Sosyal Sigortalardan emekli olduktan sonra Kooperatif Merkez Bankasında çalışmaya başlayan Sendika üyeler-i Sosyal Sigortalardan aldıkları mütevazi emekli maaşı ile Kooperatif Merkez Bankasından aldıkları maaşı bir araya getirip yaşamlarını sürdürüyorlardı. Yasa ile birdenbire bu maaşlardan biri kesildi. Üyeler işten durmakla tek maaşla yetinme alternatifleri-nden birini seçme durumu ile karşı karşıya kaldılar ve son çare olarak Anayasa Mahkemesine başvurdular.

Davacı Sendikanın iddiasına göre yasa, eşitlik ilkesi ile kazanılmış hak ilkesine terstir. Eşitlik ilkesine terstir. Çünkü sadece devlete ait veya- devletin yönetiminde olan yerlerde çalışanlar için bir sınırlama getirmiştir. Özel şirketlerde çalışanlar için bir sınırlama olmadığından onlar çift maaş almaya devam edeceklerdir. Aynı koşullarda sosyal sigortalardan emekli olan iki kişiden birinin Koo-peratif Merkez Bankasında diğerinin örneğin Limasol Kooperatif Bankasında çalışmaya başladığını düşünelim. 23/2002 sayılı Yasa ile Kooperatif Merkez Bankasında çalışan maaşlarından birini yitirirken Limasol Kooperatif Bankasında çalışan çift maaş almaya d-evam edecektir. Davacının diğer bir iddiasına göre kamu görevinden emekli olanlarla sosyal sigortadan emekli olanların aynı potaya konması eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu iddialara karşı, yasayı savunan Başsavcılık, ülkenin ekonomik kriz içinde olduğunu, -işsizliğin had safhaya ulaştığını, emeklilerin devlete ait kuruluşlardaki münhalleri doldurması halinde gençlere iş kalmayacağını, devletin tüm işsizleri düşünmek zorunda olduğunu ve yasanın kamu yararına uygun olarak yapıldığını öne sürmüştür.

Karşılı-klı argümanlardan anlaşılacağı gibi her iki tarafın da görüşlerinde moral açıdan haklılık payı vardır. Fakat acaba yasal açıdan sorunu nasıl değerlendirmek mümkündür?



Davacılar kendi açılarından çok haksız olan bu yasayı Anayasa Mahkemesinin değiş-tirmesini beklemektedir. Ancak geçmiş kararlarımızda da belirttiğimiz gibi Anayasa Mahkemesi kötü yasaları düzelten bir üst meclis değildir. Anayasadaki bir kural ile yasa arasında bir çelişki olması halinde yasaya müdahale edip iptal eden bir Mahkemedir-.

Acaba Anayasamızda yasanın yeni 28. maddesinin çeliştiği bir kural var mı?

Eşitlik ilkesi:
Anayasamızın eşitlik ilkesini düzenleyen 8. maddesinin (1) paragrafı şöyledir:

-"Madde 8:
(1) Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin,
Anayasa ve yasa önünde eşittir, Hiçbir
kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık
tanınamaz.
(2) Devlet organları ve yönetim makamları,
bütün işlemlerinde yasa önünde- eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek ve
ayrıcalık yapmamak zorundadırlar.
(3) Ekonomik bakımdan güçsüz olanların Anayasa
ve yasalar ile elde ettikleri veya
edecekleri kazanımlar, bu madde ile-ri
sürülerek ortadan kaldırılamaz."
-
Bu maddenin benzeri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında bulunmaktadır.

Anayasanın 8(1) maddesi iki bölümden oluşmaktadır.
-Yasalar önünde eşit olmak.
Kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanımamak.

Yukarıda (b) paragrafta yer alan "kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz" sözlerine bir anlam vermenin zor olmadığını söyleyebiliriz. Anayasamız toplumumuzda bu -tür ayrıcalıklı insanlar oluşmasını önlemek istemektedir. Bu nedenle (b) paragrafı uygulamak nispeten kolaydır. Ancak yasalar önünde herkesin eşit olmasının anlamı nedir?

-Bu konuda 1961 yılında Yüksek Anayasa Mahkemesi Argiris Mikrommatis v. The Republic 2 R.S.C.C. 125 davasında s.131'de Anayasanın 28. maddesini tefsir ederken şöyle demiştir:-

-"In the opinion of the Court the term 'equal before the law' in paragraph 1 of Article 28 does not convey the notion of exact arithmetical equality but it safeguards only against arbitrary differentiations and does not exclude reasonable distinctions which- have to be made in view of the intrinsic nature of things.
Likewise, the term 'discrimination' in paragraph 2 of Article 28 does not exclude reasonable distinctions as aforesaid."

Yukarıdaki alıntıyı analiz etmeye çalışalım.
Yasa önünde eşit olmak ari-tmetik bir eşitlik
anlamına gelmez.
Eşitlik ilkesi keyfi ayırımlara karşı bir güvence
sağlar.
Doğal olan makul ayırımlar eşitlik ilkesinin ihlâl
edildiğini göstermez.

Türkiye Anayasa Mahkemesinin görüşleri de buna çok yakındır.

1982 Anayasası (Madde G-erekçeleri ve Maddelerle İlgili Anayasa Mahkemesi kararları) Yazarlar Prof.Dr. Ahmet Akad, Doç. Dr. Abdullah Dinçkol: Kitabın 46. sayfasında şöyle denmektedir:

"Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında vurgulandığı gibi yasa önünde eşitlik, herkesin
her -yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına
gelmez. Yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve
mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle
eşitsizliğe yol açılması Anayasa katında -geçerli
görülemez. Bu mutlak, yasak, birbirinin aynı
durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını
ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını
engellemektedir."

Bu alıntılardan Anayasanın yasakladığı ve iptali gerekli- olan eşitsizliğin, her tür eşitsizlik olmayıp, Anayasa hukukunun belirlediği türde eşitsizlikler olduğu sonucuna varmak gerekir.-

Bu davada Davacı iki tür eşitsizlik olduğunu öne sürmektedir.
Devlet yönetiminde olan bir işte çalışan ile özel işte
çalışan arasında eşitsizlik. Devletin kendi kontrolünde olan bir yerde çalışanları özel işlerde çalışanlarla eşit hale getirmesi gerekt-iği şeklinde bir görüşe Anayasa hukukunda rastlamak mümkün değildir. Doktrin ve içtihatlarda bu tür eşitsizliğin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu öne süren bir görüş yoktur.

Davacıların şikâyet ettiği diğer eşitsizlik ise sosyal
sigorta emekli-lerinin kamu görevlileri emeklileri ile aynı potaya konmasıdır. Bu, moral açıdan haklı bir şikâyet olabilir. Ancak hukuk açısından belki de ilk kez böyle bir iddia öne sürülmektedir. Şöyle ki eşitsizlikten değil eşitlikten şikâyet edilmektedir. Burada- eşit olmaması gereken iki gurubun eşit hale getirilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu öne sürülmektedir. Halbuki Anayasamız eşit olması gerekenleri eşitsiz hale getirmeyi yasaklamıştır. Eşit olmaması gerekenlerin eşit hale getirilmelerini yasaklayan- bir madde Anayasada yoktur.

Türkiye Anayasa Mahkemesi bu ilkeyi (E.1965/18 K.1965/53, k.t. 11.10.1965, AMKD, Sayı 3 s. 242-57) sayılı kararında şöyle ifade etmiştir.


"Anayasa herhangi bir konuda emredici veya
yasaklayıcı bir kural koymam-ışsa bunun
düzenlenmesini kanun koyucunun takdirine
bırakmış demektir."

Anayasada eşit olmaması gerekenlerin eşit hale getirilmesini yasaklayan bir madde olmadığına göre Davacının bu iddiasını da kabul etmek mümkün değildir.

Kazanılmış- haklar:
Davacı avukatının diğer argümanı 28. maddenin kazanılmış haklar ilkesine aykırı olduğudur.

Davacı sendikanın sosyal sigortadan emekli olanların çift maaş alma statüleri kazanılmış bir haktır ve yasanın bunu ortadan kaldırmaması gerekir.

Anayas-a Mahkemesi 36/2002 sayılı davada kazanılmış hak konusunu uzun boylu incelemiş bulunuyoruz. Bu kararda vurgulandığı gibi kazanılmış hak ilkesi Anayasamızda açıkça yer almış bir ilke değildir. Anayasanın 1. maddesi K.K.T.C.'nin hukukun üstünlüğü ilkesine -dayanan bir devlet olduğunu belirtmektedir. Hukukun üstünlüğü veya hukuk devleti ilkelerinin ise kazanılmış hak kavramını içerdiği kabul edilmektedir.

Hukuk devletinde bireylerin geleceklerini öngörebilmeleri ve yaşamlarını ona göre düzenleyebilmele-ri gerekir. Devletin koyduğu kuralları dikkate alarak yaşamını düzene koyan bir kişinin bir anda haklarını yitirmesi ve kendini çok farklı bir konumda bulması doğru olamaz. Buna rağmen kazanılmış hak kavramı daha çok hukukun diğer alanlarında örneğin yön-etim hukukunda uygulama alanı bulan bir kavramdır. Türkiye Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımız zaman kazanılmış hak kavramının Anayasa hukuku açısından çok dar tutulduğunu ve kazanılmış hakkı ortadan kaldırdı diye bir yasanın Anayasa Mahkemesi tara-fından çok ender hallerde iptal edildiğini görürüz. Bunu anlamak da zor değildir. Çünkü kazanılmış hak kavramı geniş tutulduğu zaman Yasama Meclisinin görev alanına müdahale edilmiş olunur. Yasalarda genellikle bireylere hak tanıyan hükümler bulunur. B-u hakları kazanılmış hak diye tanımlar ve Yasa Koyucu bu hakları kaldıramaz diye bir sonuca varırsak Yasama Meclisleri görevlerini yapamayacaktır. Bu durumda bireylere haksız yarar sağlayan, ayrıcalık tanıyan yasalar da Yasama Meclisi tarafından düzeltile-meyecektir.

Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar'ın İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli 3 ciltlik eserinde kazanılmış hak konusu ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu eserin 3. baskısında, cilt I, sayfa 558-559'da şunlar yer almaktadır:

"Memur st-atüsünde değişiklikler memurun
o günden sonraki durumları üzerine tesir eder.
Meselâ memurun maaş; ikramiye ve saire gibi
mali hakları yeni statü hükümlerine tabi olur.
Eğer statü maaş miktarını, mali haklar nisbetini,
ikramiyeyi- azaltmış bulunuyorsa memur, aleyhine
olan bu değişikliklerin tesirine maruzdur.
Memurların durumunun akdi bir durum olmayıp
objektif hukuk kaidelerine, statüye dayanan
umumi bir hukuki durum olmasının tabii bir
neticesi statüdeki- değişikliklerin memurun hal
ve istikbaldeki durumuna da tesir etmesi, onu yeni
statüden doğan hukuki durumlara tabi kılmasıdır.
Ancak, bu değişiklik, esas itibarıyle, geçmişte
tamam olmuş ve iktisap edilmiş haklara tesir etmez. -
Binaenaleyh memurun eski esas üzerinden aldığı
veya almayı istihkak kesbettiği maaşlar, alınan
veya istihkak kesbedilen ikramiyeler eski statü
hükümlerine tabidir: Bu statünün yürürlükte olduğu
zamanlar buna müsteniden fazla veril-miş maaşların
fazlası geri alınamıyacağı gibi eski statü zamanında
işliyerek istihkak kesbedilmiş ve tedahülde kalarak
henüz ödenmemiş olan maaş ve ikramiye de, yeni
statüye göre değil hukuki mevcudiyetlerini iktisap
ettikleri gün yü-rürlükte bulunan statüye göre
ödenmek icap eder."

Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar'ın aynı eserinin II. cildinde sayfa 1224'de şöyle denilmektedir:
"Memura temin edilen menfaatler umumî bir
hukukî duruma dayandığı için kanun vazıı ta-ra-
fından daima değiştirilebilir. Yani bu menfaatlar
kanuna müstenit ise kanunla, tüzüğe dayanıyorsa,
tüzükle gerek miktar ve gerekse tabi olduğu şartlar
ve kayıdlar bakımından yeni hükümlere tabi kılınır.
Bu suretle bunların mikta-rları artar veya eksilir.
İta şekilleri değişir; hatta bir kısmı ilga oluna-
bilir. Memur, memur statüsüne girdiği zaman
kendisine şu miktar veya nisbette şu şartlar
dairesinde bir malî menfaatın temin edilmiş
olmasından bahsederek -bir müktesep hak iddiasında
bulunamaz."


Burada Davacı sendikanın mağdur olan üyeleri "bugüne kadar çift maaş alıyorduk. Bu bizim kazanılmış hakkımızdır. Bu hakkımızı ortadan kaldıran Yasa, Anayasaya aykırıdır. Bizim eskisi gibi çift maaş alm-aya devam etmemiz gerekir." iddiasını yapmaktadırlar. Halbuki yukarıda Prof. Sıddık Sami Onar'ın açıklamasına göre böyle bir iddia kazanılmış hak tanımına girmez. Eğer Devlet kendilerine "bugüne kadar haksız yere çift maaş aldınız. Fazladan aldığınız çi-ft maaşları geri veriniz" dese o zaman "geçmiş yasaya göre aldıklarımız kazanılmış hakkımızdır" savunmasını yapabilir ve kazanılmış hak ilkesinden yararlanabilirlerdi. Anayasa Hukukunda kazanılmış hak tanımı o kadar dar tutulmuştur ki geçmiş yasadaki bir -hakkın kaldırılması halinde değil, geçmiş yasaya göre alınmamış bir hakkın bulunması halinde Davacılara yardımcı olabilmektedir. Türkiye Anayasa Mahkemesi kararları da Prof. Sıddık Sami Onar'ın tanımına uygun verilmiş kararlardır.

Anayasa Mahkemesi-, Kararlar Dergisi, Sayı 25, Esas Sayısı: 1989/14, Karar Sayısı: 1989/49, Karar Günü: 19.12.1989'da şöyle demektedir:-

"Yasaların önceye etki ilkesi, kazanılmış
hak kuralını öne çıkarır. Bir hukuk kuralının
yürürlüğü sırasında, bu kura-la uygun biçimde tüm
sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların
korunması hukuk devletinin gereğidir. Yasakoyu-
cunun bu haklara el atması, değiştirip geri alması
düşünülemezse de, önceki yasaya göre sağlanmış
bir hak, kamusal düz-en, toplumsal yarar açısından
"kazanılmış hak" korumasından sonsuza değin
yararlanamaz. Kaldıki, aydan aya ya da belirli
aylarda alınarak her alınış zamanında yürürlükte
olan kurala uygunluğu esas tutulması gereken
ödemeler, kaza-nılmış hak kapsamında ve niteliğinde
değildir. Bu konuda, Anayasa Mahkemesi'nin
12.12.1989 günlü, Esas 1989/11, Karar 1989/48
sayılı kararında yeterli açıklık bulunmaktadır."


T.C. Anayasa Mahkemesi, Esas Sayısı: 1989/11,
Karar Sayıs-ı: 1989/48, Karar Günü: 12.12.1989'da şöyle denmektedir:

"Kural işlemin değişmesi ya da ortadan
kaldırılması, ona bağlı kişi ile ilgili şart
işlemi de etkiler. Bu durumda ilerisi için
kazanılmış haktan söz edilemez. Ancak kişi,
- yeni kural tasarrufa göre oluşan statüde yerini
alır. Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden
doğan (maaş gibi), tahakkuk etmiş ve kendisi
yönünden kesinleşmiş, kişisel alacak niteliğine
dönüşmüş haklar için söz konusudur."

Yu-karıdaki alıntılardan görüleceği gibi Türkiye'de Anayasa Mahkemesine göre Anayasa hukuku açısından bir hakkın kazanılmış hak olabilmesi için beklenti olmaktan çıkması ve eski yasaya göre fiilen elde edilmiş olması gerekir. Aydan aya bir maaş söz konusu ol-duğunda Davacı eski yasaya göre alması gereken miktarları alamamışsa bunları kazanılmış hak ilkesine dayanarak talep edebilir. Yoksa yeni yasanın değişik bir durum yaratması kazanılmış hak ilkesini ihlâl etmez.
Bu olayda Sosyal Sigorta emeklilerinin mev-cut bir hakkının yasa ile ortadan kaldırılması durumu vardır. Fakat kazanılmış hak tanımına giren bir hakkın ortadan kaldırılması durumu yoktur.

Davacı sendika üyelerinin kazanılmış hakkının ortadan kaldırıldığı iddiasına bir de şu açıdan katılmak- mümkün değildir. Sendika üyelerinin hakları sosyal sigorta maaşıdır. Emeklilik (Değişiklik) Yasası ile bu maaş ortadan kaldırılmamış, geçici bir süre yani istihdam süresi için durdurulmuştur. Yasanın yapılma amacı iki maaşın birlikte alınmasını önlemek-tir. Bu nedenle yasanın Sosyal Sigorta hakkının özüne dokunduğu söylenemez.

Kamu Yararı:
Taraflar yasanın kamu yararına uygun olup olmadığı açısından da tartışmalar yapmışlardır. Yasanın kamuya yararlı olup olmadığı açısından tamamen zıt görüşler ö-ne sürmüşlerdir. Acaba bu görüşlerden hangisi doğrudur? Daha önemlisi acaba Anayasa Mahkemesi bir iptal davasında karar verirken bu görüşleri dikkate alabilir mi?

Türk Anayasa Hukuku, Prof. Dr. Ergün Özbudun, 2. baskı, sayfa 373'de şöyle denmektedi-r:

"Kanunun gerekçesinden ve kanun üzerindeki
Meclis görüşmelerinden kanunun kamu yararı
-dışında bir amaçla (meselâ kişisel veya duygusal
saiklerle veya sadece belli bir grubun çıkarı
için) çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa,
kanun başka bir yönden Anayasaya aykırı olmasa
bile, amaç unsuru bakımından Anayasaya -aykırı
bulunabilir. Ancak, kabul etmek gerekir ki,
amaç unsurunun subjektif niteliği dolayısıyle,
yasama organının açıkça kamu yararı dışında bir
amaçla hareket etmiş olduğunun ispatı son
derece güçtür. Bunu açıkça gösteren k-anıtların
bulunmaması halinde yasama organının kamu yararı
amacıyla hareket ettiğini varsaymak gerekir."


Aynı kitapta ayrıca şu görüşler yer alıyor:

"Kamu yararı kavramının hukuki olmaktan çok
siyasi ve ideolojik bir nitel-iği vardır. Çünkü
kamu yararı siyasi iktidarı kullananların dünya
görüşüne göre farklı bir anlam taşır. Mahkemenin
kanunda kamu yararı olup olmadığını denetlemesi
Anayasa yargısıyla bağdaşmaz."

"Anayasa Mahkemesi kam-u yararı kavramına
başvururken çok hassas ve dikkatli davranmalıdır.
Aksi halde yerindelilik denetimi yapan bir organ
durumuna düşer. Bu Yargıçlar Hükümetine yol
açabilecek bir unsur oluşturur."

Bu olayda kişisel ve duygusal- saiklerle yapılmış ve açıkça kamu yararına ters olan bir yasa yoktur. Yasama Meclisi kendine göre haklı bir gerekçe ile yasanın kamu yararına uygun olduğunu iddia etmektedir. Yukarıdaki alıntılardan görüleceği gibi böyle bir durumda yasanın
kamu yararı-na uygun olup olmadığını tartışmak ve bu konuda karar vermek Anayasa Mahkemesinin görev alanına girmemektedir.

Yukarıdaki bulgularımız ışığında ön itirazı ayrıca değerlendirmemizin bir anlamı kalmamıştır. Bu nedenle ön itiraz reddedilir.
-
Tekrarlamakta yarar görürüz ki bu davada Davacı
sendikanın yasa tadilinden mağdur olan üyelerinin moral
açıdan haklı oldukları bir yön vardır. Ancak Anayasa Mahkemesi her tür haksızlığa çözüm bulan bir üst meclis değildir. Anayasa Mahkemesinin ip-tal kararı vermesi için Anayasada yer alan ve Anayasa Hukukunun belirlediği tanıma uyan bir haksızlık olması gerekir. Davacının şikâyet ettiği eşitsizlikler Anayasa Hukukunda tanımlanan ve yasaklanan eşitsizlikler değildir. Devletin koyduğu kurallara ken-dilerini uydurarak mütevazi sosyal sigorta maaşını çalıştıkları hizmetin maaşı ile birleştirerek geçinmeye çalışan kişilerin yaşamlarını altüst edecek bir yasa değişikliğinin de haksız olduğu söylenebilir. Ancak burada
da yitirilen hak Anayasa Hukukunun -tanımladığı kazanılmış hak tanımına girmemektedir. Diğer bir ifade ile Yasama Meclisinin 23/2002 sayılı Yasayı yapmasına engel herhangi bir Anayasal kural yoktur. Yasama Meclisi yasayı yapabileceği gibi değiştirme yetkisine de sahiptir. Bu durumda konuy-u değerlendirmek ve uygun görmesi halinde yasa değişikliği yapmak Yasama Meclisinin takdirine kalmaktadır.

Yukarıdaki nedenlerle dava konusu 23/2002 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 8. maddesinin ve/veya 8. madde ile değiştirilen Esas Yasanın 28. -maddesi ile aynı Yasanın Geçici 1 ve 3. maddelerinin Anayasanın 1, 8, 48(1), 55, 63 ve 121. maddelerine aykırı olmadığına karar verilir.





Taner Erginel Nevvar Nolan
Başkan Yargıç




Mustafa H. Özkö-k Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


2 Ekim 2003
-


18



-


Full & Egal Universal Law Academy