Anayasa Mahkemesi Numara 2,3/2003 Dava No 1/2004 Karar Tarihi 22.01.2004
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 2,3/2003 Dava No 1/2004 Karar Tarihi 22.01.2004
Numara: 2,3/2003
Dava No: 1/2004
Taraflar: Yeşil Barış Hareketi ile Cumhuriyet Meclisi
Konu: Kurum ve kuruluşların kendi varlıklarını ilgilendiren konularda iptal davası açabilmeleri
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 22.01.2004

- Birleştirilmiş
D.1/2004 Anayasa Mahkemesi: 2/2003 ve 3/2003

Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Başka-n, Metin A. Hakkı, Nevvar
Nolan, Mustafa H. Özkök, Seyit A. Bensen.

Anayasa Mahkemesi 2/2003
Davacı: 1. Yeşil Barış Hareketi, Yönetim Kurulu Başkanı
Doğan Sahir vasıtasıyle, Lefkoşa -
2. "Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Derneği"
(Kema) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydeniz
vasıtasıyle, Lefkoşa

- ile -

Davalı: KKTC Cumhuriyet Meclisi, Lefkoşa
-
Anayasanın 147. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak yapılan iptal davası.

Davacılar tarafından: Avukat Boysan Boyra
Davalı tarafından: Avukat Zeki Bayram ve Avukat Barış Mamalı
Yasal Danışman (Amicus curiae) olarak Başsavcılık
ta-rafından: Başsavcı Yardımcı Muavini Müjgan Irkad.

Anayasa Mahkemesi 3/2003
Davacı: Cumhuriyetçi Türk Partisi, Lefkoşa
- ile -
Davalı: KKTC Cumhuriyet Meclisi, Lefkoşa
Anayasanın 147. ma-ddesinin verdiği yetkiye dayanarak yapılan iptal davası.

Davacı tarafından: Avukat Emine Erk
Davalı tarafından: Avukat Zeki Bayram ve Avukat Barış Mamalı
Yasal Danışman (Amicus curiae) olarak Başsavcılık
tarafınd-an: Başsavcı Yardımcı Muavini Müjgan Irkad.


-----------

H Ü K Ü M
KONU:
1 Nisan 2003 tarihli Resmi Gazete Ek I'de yayınlanmış
olan 19/2003 sayılı Alçak Orman Ara-zilerinin Devri ve İcarı Yasasının ve/veya bu Yasanın 2. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkralarının ve/veya 3. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkralarının ve/veya 6. maddesi ve/veya 7. maddesinin (1) ve (2). fıkralarının ve/veya bu fıkraların (A) ve (B) bentler-inin ve/veya 10. maddesi ve (1), (2), (3), (4), (5), (6), (7), (8), (9), (10), (11), (12). fıkralarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç 1, 3, 5, 7, 8, 10, 40(1) ve (4), 159(1), (2) maddelerine ve Geçici 3. maddesine aykırı olup olmadığ-ı.

I. OLAY:
19/2003 sayılı Alçak Orman Arazilerinin Devri ve İcar Yasası Yasama Meclisinde kabul edilmiş ve 1 Nisan 2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yasa ile alçak orman arazilerinin a) 1955'ten beri tarımsal arazi ola-rak kullananlara mülkiyetlerinin devri; b) 1974'den beri kullananlara uzun vadeli kiralanması ve c) Bafra ve Çayırova Köylerinde bulunanların turistik tesis yapma amacıyla uzun vadeli kiralanması öngörülmüştür. Çevreyi korumayı amaçlayan Davacılar bu düze-nlemenin Anayasaya aykırı olduğunu öne sürerek iptal davası açtılar.

II. İDDİALARIN GEREKÇELERİ:
Davacıların iddialarını şöyle özetlemek mümkündür.
Orman, yarattığı doğal güzellik yanında ülke, hatta dünya insanlarının oksijen gereksinimini kar-şılayan doğal bir kaynaktır. Sağlıklı bir toplum için ormanların varlığı elzemdir. Yurdumuz için hayati önemi olan yağmurların yeterince yağabilmesi için ormana ihtiyacımız vardır. Kalkınma umudunu önemli ölçüde turizme bağlayan bir ülkede orman, ağaçla-r ve onların yarattığı çevre güzellikleri vazgeçilmezdir. Orman, ülkemizde meydana gelen veya gelmesi muhtemel erozyona ve toprağımızın kaybolmasına engel olan önemli bir faktördür. Yok olduğu veya azaldığı veya ihtiyaca yetmediği zaman yurttaşların sağl-ıklı bir şekilde yaşamaları mümkün olmayacaktır. Ormanların azalması aynı oranda yukarıda saydığımız yararlı neticeleri azaltacaktır.

Anayasamızın 159. maddesine göre 15 Kasım 1983 tarihinde KKTC sınırları içinde bulunan ve tapusu 16.8.1960 tar-ihinden önce Kıbrıs hükümeti adına kayıtlı olan taşınmaz mallar ile 16.8.1960 tarihinden sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden taşınmaz malların mülkiyeti devlete geçmiştir. Diğer taşınmaz mallar yanında ormanlar tapuda kayıtlı olup olmadığına bakılmaks-ızın KKTC'nin mülkiyetine geçmiştir ve tapu kayıtlarının buna göre düzeltilmesi gerekmektedir. KKTC Devletinin mülkiyetinde bulunan ormanların mülkiyetinin gerçek veya tüzel kişilere verilmesi ve/veya devredilmesi ve/veya uzun vadeli kiralanması Anayasaya- aykırıdır.

Anayasanın Geçici 3. maddesi alçak orman bölgelerinde "orman tarlası" olarak anılan ve 1.1.1955'den beri tarım arazisi olarak kullanılan devlet arazilerinin fiili zilyetlerine ve/veya onların mirasçılarına ve/veya onlardan devralanlara de-vrini amaçlamış olmasına rağmen 19/2003 sayılı Yasa ve/veya bu Yasanın özellikle 3(2) maddesi, bu statüde olmayan şahıslara da alçak orman arazisi verilmesini veya 99 yıla kadar icar edilmesini düzenlemekle Anayasanın Geçici 3. maddesine, 159. maddesine ve- sair ilgili maddelere aykırıdır.

Şikâyet konusu yasa maddeleri ile tapuda devlet adına kayıtlı olan orman arazileri özel ve tüzel kişilere devredilecek ve neticede devletin yeniden ağaç dikerek ormanlaştıracağı alanlar geri dönmemek üzere yok olaca-ktır.

Dava konusu arazilerin özel veya tüzel kişilere verilmesinde ve/veya icar edilmesinde kamu yararı yoktur.

19/2003 sayılı Yasa uygulandığı takdirde bu uygulama yurttaşlar üzerinde yanlış etkiler yapacaktır. Şöyle ki: orman hatta diğer d-evlet arazilerini ellerinde bulunduran kişiler "nasıl olsa kapanın elinde kalır" düşüncesi ile devlet veya orman arazilerini işgal etmeye devam edeceklerdir. Her 5-10 veya 20 yılda buna benzer yasaların yapılması doğal olarak böyle bir sonucu doğuracak ve-ya emsal teşkil edecektir. Hatta bazı özel şahıslar "ormanı yak senin olsun" düşüncesi ile kasıtlı yangınlar çıkarmaya teşvik edilmiş olacaklardır.

KKTC'deki ormanlar ve üzerinde ağaç bulunsun veya bulunmasın tüm orman arazileri KKTC yurdunu paylaş-an tüm insanların ortak malı durumundadır. Devlet tüm yurttaşların hak sahibi olduğu varlıkları korumakla yükümlüdür. Nitekim 19/2003 sayılı Yasanın verdiği hak ve yetki ile özel kişilere dağıtılacak olan orman arazileri KKTC yurttaşlarının üzerinde "ort-ak hak" iddia edebilecekleri taşınmaz mallardır. Yurttaşların ortak malını yasa ile özel kişilere devretmek Anayasaya aykırıdır.

Davalının savunmasını şöyle özetlemek mümkündür.
Davalı öncelikle iki ön itirazda bulunarak Davacıların bu davaları- açmaya hak ve yetkileri olmadığını öne sürmüştür. Bu ön itirazlar şöyledir:

a) Anayasanın 147. maddesine göre kurum ve kuruluşlar kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda iptal davası açabilirler. 2/2003 sayılı davada, dava konusu Davacı-ların varlık ve görevlerini ilgilendirmemektedir, bu nedenle iptal davası açma hakları yoktur.

b) 2/2003 sayılı davada Davacıların iptal davası açma hakları olsa bile yetkili kurullarının davanın açılması yönünde kararı yoktur. Bu nedenle davayı aça-mazlar.
Davalı davanın esasına ilişkin olarak, Yasama Meclisinin yasama yetkisini kullanarak 19/2003 sayılı Yasayı yaptığını, Yasanın Anayasal ilkelere, kişinin temel hak ve özgürlüklerine uygun olduğunu, Anayasanın emredici veya yasaklayıcı kura-l koymadığı konularda yasa yapmanın Yasa Koyucunun takdirine kaldığını, Yasama Meclisinin de bu takdir yetkisini kullanarak 19/2003 sayılı Yasayı yaptığını öne sürdü.

Savunmada yer alan iddialara göre Anayasa Koyucu ormanları orman ve alçak orman ola-rak ikiye ayırmıştır. Ormanların özel ve tüzel kişilere devrini olanaksız kılarken, alçak ormanların bazı koşullarda özel kişilere devredilmesine veya uzun vadeli kiralanmasına cevaz vermiştir.

19/2003 sayılı Yasa alçak orman arazilerinin kamu ya-rarı amacıyla ve de üzerine yatırım yapılması şartıyla gerçek ve tüzel kişilere uzun vadeli kiralanmasını düzenlemektedir. Anayasa, kiralama konusunda yasaklayıcı bir kural koymadığına göre ormanların kiralanmasını yasa koyucunun takdirine bırakmıştır. An-ayasanın 159(2) fıkrasının (3). bendi "bu taşınmaz mallar üzerinde kamu yararı için belli sürelerle uzun vadeli icarlar, tesis edilebilir" demektedir. Buna göre ormanların kamu yararı amacıyla yasa ile uzun vadeli kiralanması mümkündür.

Anaya-sanın Geçici 3. maddesinin (1). fıkrası "bu Anayasanın 159. maddesinin (2). fıkrası kurallarına bakılmaksızın, alçak orman bölgelerinde orman tarlası olarak anılan ve 1.1.1955'ten beri tarım arazisi olarak kullanılan Devlet arazilerinin mülkiyet hakkının f-iili zilyetlerine devri mümkündür." diyerek alçak orman arazilerinin mülkiyetinin bazı koşullarda devrine cevaz vermektedir. Yasa bu koşullara uygun olarak yapılmıştır.

Alçak orman arazileri, yıllar içinde temizlenerek tarla yapılan arazilerdir. Ya-sa su koruması, toprak koruması, ormanın bütünlüğü bakımından orman rejiminde kalması gerekli sahalar haricindeki tarlaların orman rejimi dışına çıkarılarak devrine izin vermiştir. Yasa kapsamındaki arazilerin özel veya tüzel kişilere devredilmesinde ve/v-eya icar edilmesinde kamu yararı vardır.

III. İLGİLİ YASA MADDELERİ:

19/2003 sayılı Alçak Orman Arazilerinin Devri ve İcarı
-Yasasının 2. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkraları aynen şöyledir:

"2. (1) 1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak orman
sahalarında üzerindeki örtüleri açma suretiyle,
orman tarlası elde eden ve bu tarihten beri
bunları tarım arazisi ola-rak kullanan kişiler
ile yasal mirasçılarını;
(2) Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirtilen
statü içinde olup da elinde bulundurduğu alçak
orman arazisini halen tarım arazisi olarak
kullanan 20 Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrı-s
Türk toplumu mensubu olmayan kişiler ile yasal
mirasçılarını; ve
(3) Kamu yararı amacıyla, Bafra Köyü veya
Çayırova Köyü toprağında bulunan ve Pafta-Harita,
Parsel ve dönümü bu maddeye ekli Cetvelde yer
alan alçak orm-an arazileri üzerine kiralamak
suretiyle yatırım yaparak ülke ekonomisine katkı
sağlayacak gerçek veya tüzel kişileri,
anlatır."


19/2003 sayılı Yasanın 3. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkraları şöyledir:

"3. (1) 1 Ocak 1955 ta-rihinden önce alçak ormanlardan
açma suretiyle elde edilen ve halen tarım arazisi
olarak kullanılan devlet arazilerinin mülkiyet
hakkının fiili zilyetlerine devrini;
(2) Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirtilen
statü içinde olup,- 20 Temmuz 1974 tarihine kadar
Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilerin fiili
zilyetliğinde bulunan devlet arazilerinin fiili
zilyetlerine uzun vadeli olarak kiralanmasını; ve
(3) Bafra Köyü veya Çayırova Köyü toprağında
-bulunan ve Pafta-Harita, Parsel ve dönümü bu Yasaya
ekli Cetvelde yer alan alçak orman arazilerinin,
kamu yararı amacıyla, üzerine yatırım yapmak üzere
gerçek veya tüzel kişilere uzun vadeli olarak
kiralanmasını,

olanaklı kı-larak, tarımsal kaynakların daha fazla
geliştirilmesi ve yapılacak yatırımlarla ülke
ekonomisine daha fazla katkı konmasını sağlamaktır."

19/2003 sayılı Yasanın 6. maddesi aynen şöyledir:

"6. Beyanname Tetkik Komisyonunca hak sahipli-ğinin
doğruluğu saptanıp hak sahipliliğine itiraz
edilmeyenler ile itiraz halinde, İnceleme ve
İtiraz Komisyonunca yapılan incelemeden sonra hak
sahipliliğinin doğruluğu kesinleşen kişilerin
isimlerinin yer alacağı 'Hak S-ahibi Listeleri'
Bakanlık tarafından onaylanarak işleme konur."

İlgili Yasanın 7. maddesinin (1).fıkrası ile (2). fıkrasının (A)(B) bentleri aynen şöyledir:
"7.(1) Bu Yasanın 2'nci maddesinde öngörülen 'Hak
Sahibi' tefsirinin (1)'inci- fıkrası kapsamına giren
ve haksahipliliği kesinlik kazanan başvuru sahip-
leri, tasarruflarında bulundurdukları alçak orman
tarlalarının, Tapu İşleriyle Görevli Dairece
saptanan rayiç bedellerini devlete ödemeleri
koşuluyla fiili- zilyetliklerinde bulundurdukları
taşınmaz malın tapusunu almaya hak kazanırlar.
(2)(A) 'Hak Sahibi' tefsirinin (2)'nci fıkrası
kapsamında olup İskan Topraklandırma ve Eşdeğer Mal
Yasası uyarınca haksahipliliğine karşılık kendisine
- bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce alçak
orman tarlası tahsis edilen ve bu tarlaları halen
tarım arazisi olarak kullanan haksahipliliği
kesinlik kazanmış kişiler veya yasal mirasçıları,
fiili zilyetliklerinde bulundurduklar-ı, bahse konu
tarlaları Değerlendirme ve Kira Takdir Komisyonunca
belirlenecek kira bedeli karşılığında doksandokuz
yıl vadeli olarak kendilerine icar edilmesine hak
kazanırlar ve icar işlemleri Cumhuriyet Meclisinin
onayı ile gerç-ekleşir.
(B) Kira sözleşmesi Cumhuriyet Meclisinin
onayından sonra Bakanlık ile kiracı arasında
imzalanır."
19/2003 sayılı Yasanın 10. maddesi ise şöyledir:

"10. (1) Bafra Köyü veya Çayırova Köyü toprağında
bulunan ve- Pafta-Harita, Parsel ve dönümü bu
Yasaya ekli Cetvelde yeralan alçak orman arazileri,
bu araziler üzerinde halen hak sahibi olan kişilerin
haklarına (mülkiyet, intifa, irtifa, tahsis, eşdeğer
vb gibi) halel gelmeksizin Bakanlar K-urulu Kararı ile
kamu yararı amacıyla Anayasa'nın 159'uncu maddesinin
(2)'nci fıkrası kurallarına, Çevre Yasası kurallarına,
İmar Yasası kurallarına, diğer ilgili mevzuata ve
aşağıdaki bendlerde öngörülen kurallara bağlı olma-k
koşuluyla, üzerine yatırım yapılmak üzere gerçek veya
tüzel kişilere uzun vadeli kiralanabilir.
(2) Kiralanacak olan alçak orman arazilerinin
kira süresi, yatırımcının hazırlayacağı projenin
büyüklüğü, yatırım maliyeti, işl-etme şekli ve genel
olarak ulusal ekonomiye katkısı gözönünde tutularak
belirlenir.
(3) Kiralanacak olan alçak orman arzilerinin
kira süresi, hiçbir şekilde doksan dokuz yılı aşamaz.
Elli yılı aşan kira süreleri için Kuz-ey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisinin onayı gerekir.
(4) Kira süresi sonunda amaca uygun kullanımın
ve ulusal ekonomiye katkının devam ettiği yargısına
varılırsa, kiracının başvurusu üzerine kira sözleşmesi
yuka-rıdaki (1)'inci, (2)'inci ve (3)'üncü fıkra
kurallarına uygun olarak uzatılabilir.
(5) Kiralanacak olan alçak orman arazisinin kira
bedeli Değerlendirme ve Kira Takdir Komisyonunca
saptanır. Elde edilen kira bedeli Orman Daires-i
(Kuruluş Görev ve Çalışma Esasları) Yasasının 9'uncu
maddesinde öngörülen döner sermaye ile çalıştırılan
kuruluşların döner sermayesine aktarılır ve ormanların
geliştirilmesi için kullanılır.
(6) Kira süresinin uzat-ılmaması veya kira süresinin
doksan dokuz yılı tamamlamış olması halinde, yapılmış
olan tüm yatırımlar devlete kalır.
(7) Yatırım alanı, Bakanlığın görüşü alınarak
saptanır.
(8) Yatırım projesi, Yatırım konusuna göre il-gili
Bakanlıkça incelenir ve Bakanlar Kuruluna getirilir.
Bakanlar Kurulunca verilen karar üzerine elli yılın
üzerindeki kiralamalarda Cumhuriyet Meclisinin onayı
da alındıktan sonra kira sözleşmesi Bakanlık ile
kiracı arasınd-a imzalanır.
(9) Kiralanan alçak orman arazisinin amacına
uygun olarak kullanılmaması, belirtilen süre içeri-
sinde yatırım yapılmaması, yatırım konusu ile ilgili
Bakanlığın onayı ve bilgisi dışında başkalarına
devredilmesi- halinde yatırım konusu ile ilgili
Bakanlığın önerisi üzerine Bakanlığın kira sözleşme-
sini feshetme yetkisi vardır.
(10) Yukarıdaki (9)'uncu fıkra kuralları uyarınca
kira sözleşmesinin feshi durumunda, sözkonusu alçak
orm-an arazisine yapılan yatırım Devlete kalır ve
kiracı bu yatırımdan dolayı Devletten tazminat
talebinde bulunamaz.
(11) Kiracının, kira süresi sona ermeden kendi
isteğiyle tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetmesi
veya yatırımd-an vazgeçmesi durumunda o tarihe kadar
yapılan tüm yatırımlar Devlete kalır ve kiracı bunlar
üzerinde hiçbir hak talep edemediği gibi verdiği
zarar ziyana karşı Devlete karşı sorumludur.
(12) Kiracının uyması gerekli diğer yükümlü-lükler
kira sözleşmesinde belirlenir."


IV. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ:
- "Madde 1:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi,
sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan
lâik bir Cumhuriyettir."
-
"Madde 3:
Egemenlik, kayıtsız şartsız Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşan halkındır.
Halk, egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkeler
çerçevesinde, yetkili organları eliyle kullanır.
Halkın hiçbir zümresi, kesimi ve kişisi,
- egemenliği kendine mal edemez.
Hiçbir organ, makam veya merci, kaynağını
bu Anayasadan almayan bir yetki kullanamaz."


"Madde 5:
Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve yasalara uygun
- olarak kullanılır ve yerine getirilir."


"Madde 7:
Yasalar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa kuralları, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, Devlet yönetimi makamlarını ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır."
-
"Madde 8:
Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin,
Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi,
aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
Devlet organları ve yönetim makamları,
bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik i-lkesine
uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak
zorundadırlar.
Ekonomik bakımdan güçsüz olanların
Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri veya
edecekleri kazanımlar, bu madde ileri sürülerek
ortadan kaldırılamaz." -
-
"Madde 10:
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere
sahiptir.
(2) Devlet, kişinin temel hak ve özgürlüklerini,
kişi huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle
- bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar.
(3) Devletin yasama, yürütme ve yargı organları,
kendi yetki sınırlar-ı içinde, bu Kısım kurallarının
tam olarak uygulanmasını sağlamakla yükümlüdürler."

"Madde 40:
Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir.
(2) ..................
(3) ..................
(4) Devle-t, milli parklar oluşturulması amacıyla
gerekli önlemleri alır."


"Madde 159:
15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan, ve:
Tapusu, 16 Ağustos, 1960 tarihinden önce
Kıbrıs Hükümeti adına kay-ıtlı tüm taşınmaz
mallar ile, 16 Ağustos, 1960 tarihinden sonra
Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz
mallar; kamuya ait yollar, sular, su kaynakları,
liman ve sahiller, rıhtım ve iskeleler, göller,-
dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve
kalıntılar ile kaleler ve bunların alanları,
doğal servetler ve yeraltı kaynakları, ormanlar,
savunma yapı ve tesisleri ile yeşil saha ve
parklar; kamu-ya açık köy ve tarla yolları,
kamu hizmetinde kullanılan binalar;
Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilân
edildiği 13 Şubat, 1975 tarihinde terkedilmiş
bulunan veya sözkonusu tarihten sonra yasanın
terkedilmiş vey-a sahipsiz taşınmaz mal olarak
nitelendirdiği veya hüküm veya tasarrufu
kamuya ait olması gerekli olup da aidiyeti
saptanamamış olan tüm taşınmaz mallar, bina
ve tesisler; ile
(c) 1960 Kuruluş A-ndlaşmasında ve ona bağlı
eklerde belirlenen askeri tesis, rıhtım, kamp
ve sair talim sahaları içinde bulunan tüm
taşınmaz mallar,
tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın,
Kuzey Kıbrıs Türk -Cumhuriyetinin mülkiyetindedir
ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir.
Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bendlerinde
sözü edilen taşınmaz malların mülkiyeti, bu
Anayasanın başka herhangi bir kuralına bakılmaksızın
ge-rçek veya tüzel kişilere devredilemez.
Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve
tarla yolları üzerinde Devletin gerekli düzenlemeleri
yapması bu kuralın dışındadır.
Bu taşınmaz mallar üzerind-e kamu yararı için
belli sürelerle irtifak ve intifa hakkı gibi ayni
haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen
biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir.
Süresi elli yılı aşan bu gibi hakların tesis- ve
tescili, Cumhuriyet Meclisinin onayı ile mümkündür."

"Geçici Madde 3:
Bu Anayasanın 159. maddesinin (2). fıkrası
kurallarına bakılmaksızın, alçak orman bölgelerinde orman
tarlası olarak anılan ve 1 Ocak, 1955'ten beri tarım
- arazisi olarak kullanılan Devlet arazilerinin mülkiyet
hakkının fiili zilyedlerine devri mümkündür.
Bu fıkra amaçları bakımından fiili zilyed, taşınmaz
malı tarım arazisi haline getiren ve 1 Ocak, 1955'ten
beri kullanmayı sürdüren k-işiyi anlatır ve yasal
mirasçıları ile bunlardan devralan kişiyi de kapsar.
Bu fıkranın uygulanması yasa ile düzenlenir.
(2) (1). fıkrada belirtilen statü içinde olup
20 Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrıs Türk toplumu
mensubu olmayan kişi-lerin fiili zilyedliğinde
bulunan Devlet arazilerinin geleceği yasa ile
düzenlenir."


V. İNCELEME:
Ön İtirazlar:
a) 2/2003 sayılı davada Davacılar çevre sorunları ile ilgilenen iki dernektirler. 3/2003 sayılı davada ise- Davacı siyasal bir partidir. Anayasanın 147. maddesine göre siyasal partilerin bir yasanın Anayasaya aykırılığını öne sürerek iptal davası açma hakkı vardır. Dernekler ise kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda iptal davası açabilirler. Dav-alının ön itirazları sadece 2/2003 sayılı davadaki Davacı derneklere yönelik olup açılan davaların bu derneklerin varlık ve görevini ilgilendirmediği öne sürülmektedir. 2/2003 sayılı davada Davacı No.1 "Yeşil Barış Hareketi" derneğinin tüzükte 2.(a) madde-sinde yer alan amaçlarından biri "doğayı, yeşili ve bunlara gereksinimi olan canlıları korumak, yaşatmak ve geliştirmek" olarak ifade edilmiştir. Davacı No.2 Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Derneğinin tüzüğünün amaçlar bölümünün 3(b) maddesi ise şöyled-ir: "Derneğin amacı ülkemizin bitki ve ağaçlarını korumaktır." Davacı derneklerin tüzüklerinin yukarıda belirtilen maddelerinden anlaşılacağı gibi ormanları korumak derneklerin görev alanlarına girmektedir. Bu nedenle iptal davası açabilecekleri görüşün-deyiz.

İkinci ön itirazda ise Davalı dava açmak için
derneklerin yetkili organlarının kararı olmadığını öne sürmüştür. Davacılar avukatı derneklerin yönetim kurulu kararlarını Mahkemeye sunmuştur.

Bu nedenlerle her iki ön itirazı reddederiz.

- Tarafların kamu yararı açısından görüşleri:
19/2003 sayılı Yasa, orman arazilerinin özel kişilere devrini veya uzun süreli kiralanmasını öngörmektedir. Davacıların iddiasına göre ormanlar sağlıklı bir toplum için elzemdir. Ülkemizin ekonomik ka-lkınması, güzelliği ve turizm için ormanların büyük önemi vardır. Ormanların azalması erozyona ve toprağın azalmasına neden olacaktır. Bu nedenle orman arazisi olarak Devletin mülkiyetinde kayıtlı arazilerin özel kişilere devri veya uzun vadeli kiralanma-sı topluma büyük zarar verecektir.

Bu iddialara karşı Davalı avukatının görüşüne göre 19/2003 sayılı Yasanın özel kişilere devri veya uzun süreli kiralamayı öngördüğü araziler tapuda alçak orman olarak kayıtlı olmakla birlikte bu arazilerin orman n-iteliği yoktur. 19/2003 sayılı Yasanın amacını belirleyen 3. maddesine göre yasanın kapsamı içinde 2 tür arazi bulunmaktadır. Birinci tür arazi 1 Ocak 1955 tarihinden beri tarım arazisi olarak kullanılan arazilerdir. Bu arazilerin fiili zilyetlerine yan-i tarımla uğraşan çiftçilere devri veya kiralanması söz konusudur. Açılmadan önce çalılık ve taşlık olan bu arazilerin gerçek anlamda ormanla hiçbir zaman ilgileri olmamıştır. Diğer tür ise Bafra Köyü ve Çayırova Köyü toprağında bulunan alçak orman arazi-leri olup yasaya ek cetvelde belirtilen parsellerin kamu yararı için kiralanması öngörülmektedir. Bu arazilerin de orman niteliği yoktur ve yasa kamu yararı amacıyla turistik tesis yapılması için uzun vadeli kiralanmalarını öngörmektedir. Gerek 1955'den -beri kullanılan tarım arazilerinin mülkiyetinin köylülere verilmesinde, gerekse Bafra ve Çayırova'daki alçak orman arazilerinin özel kişilere turistik tesis yapmak için kiralanmasında ülkemiz ormanları zarar görecek değildir. Tapuda alçak orman arazisi ol-arak kayıtlı olmaları sömürge dönemindeki bir düzenlemeden kaynaklanmaktadır.

Tarım arazilerinin mülkiyetinin köylülere verilmesinde ve Bafra ve Çayırova'daki alçak orman arazilerinin uzun vadeli kiralanmasında kamu yararı vardır. Bafra ve Çayırova-'daki alçak orman arazilerine devletimizin çok fazla ihtiyaç duyduğu turistik tesisler yapılacaktır. Bu turistik tesisler ülkenin ekonomisine katkıda bulunacak ve bölge halkına iş sahası açılacaktır. Bu düzenlemeden ormanlar zarar görmeyecek, aksine elde- edilen gelir ormanların korunması için harcanacağından ormanlar yarar sağlayacaktır.

Özetlersek Davacılara göre orman arazilerinin özel kişilere devri bu ülkeye yapılabilecek kötülüklerin en büyüklerinden biridir. Çünkü yeşili, ormanı ve çevreyi -tahrip edecektir. Bu bir başlangıç olacak ve arkasından diğer orman arazileri gelecektir. Yani yasa bir çevre katliamıdır. Davalıya göre ise yasa kalkınması engellenmiş, fakir kalmış ülkemiz için bir ümit ışığıdır. Bu yasa sayesinde son derece modern t-uristik tesisler yapılacak ve ülkemizin ekonomik kalkınması gerçekleşecektir. Tapuda orman diye kayıtlı fakat gerçekte ormanla hiç ilgisi olmayan bu arazilerin kiralanması ile ülkemiz büyük yarar sağlayacaktır. Bu araziler üzerine yapılacak tesislerle ül-kemiz kalkınacak ve refaha kavuşacaktır. Yasayı engellemek ülkemize yapılacak büyük bir kötülük olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi Davacılar ve Davalı kamu yararı açısından tamamen zıt görüşler öne sürmektedirler. Acaba bu gör-üşlerin hangisi doğrudur? Daha önemlisi acaba Anayasa Mahkemesi bir iptal davasında karar verirken tarafların kamu yararı açısından öne sürdüğü bu tür görüşleri dikkate alabilir mi?

Anayasa Mahkemesi yerindelilik denetimi yapar mı?
Önümüzdeki davada tara-flar enerjilerinin büyük bölümünü
yukarıda özetlediğimiz iddiaları yapmaya harcadılar. Diğer birçok Anayasa davasında da buna benzer iddialar yapılmaktadır. Meclisin yaptığı yasalardan şikâyetçi olan siyasal parti veya dernekler ümitlerini Anayasa Mahkem-esine bağlamaktadırlar. Bunun nedeni Anayasa Mahkemesinin Yasama Meclisini denetleyen kötü yasaları iptal eden, yasalardaki kusurları ortadan kaldıran ve böylece yasaları daha mükemmel hale getiren bir kuruluş olduğunu düşünmeleridir. Gerçekte
bu görüş -Türkiye'de 1961 Anayasasından sonra hukukçular arasında büyük taraftar bulmaktaydı. Çünkü o zaman Yasama Meclisine güvenilemeyeceği, Yasama Meclisinin demokrasiden uzaklaşabileceği ve bu nedenle bir üst kuruluşun Yasama Meclisini denetlemesi gerektiği gör-üşü egemendi. Bu görüşün etkisiyle müdahaleci bir Anayasa hukuku anlayışı oluştu. Ancak zamanla bu yaklaşımın sakıncaları görülmeye başlandı ve "Anayasa Mahkemesi yerindelilik denetimi yapmaz" ilkesi ön plâna çıktı.

Birçok kararımızda bu görüşlere -yer verdik. Örneğin Anayasa Mahkemesi 24/2002 (D.4/2003) sayılı kararda aşağıdaki görüşlere yer verildi.

"Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi yasa yapan, Yasama
Meclisinin yaptığı yasaları düzelten veya daha mükemmel
hale getiren bir or-gan değildir. Anayasa Mahkemesinin
yetkisi Anayasanın benimsediği bir ilkeye aykırı olması
halinde yasa maddesini iptal etmek ve dolayısıyla Meclisi
yeni yasa yapmaya davet etmektir. Yasama Meclisinin
çalışma programı çoğu kez uzu-n süre bu boşluğu doldurmaya
müsait değildir. Bu nedenle Yasama Meclisinin yeni yasa
yapmasına değin bir boşluk ve bu boşluğun yarattığı
yasal sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Bizim gibi Anglo Sakson hukuk sistemini uygulayan
- Amerika Birleşik Devletlerinde Anayasa Mahkemesi
Görevini yapan Yüksek Mahkemenin kararlarını incele-
diğimiz zaman yasaları iptal etmede çok çekingen
ve ihtiyatlı davrandığını görürüz.

Yüksek Mahkeme Hakimi M. Justice Robert, -Nebbia v.
New York 291, U.S.502(1933), 78 Law, Ed. 940. s.957
davasında şöyle demiştir:

'Times without number we have said that the legis-
lature is primarily the judge of the necessity of such
an enactment, that e-very possible presumption is in
favour of its validity, and that though the Court may
hold views inconsistent with the wisdom of the law, it
may not be annulled unless palpably in excess of
legislative power.'
- Bu görüşe göre bir yasaya ihtiyaç olup olmadığına
karar vermek Yasama Meclisinin yetkisine girer. Tüm
varsayımlar bir yasanın Anayasaya uygun olduğunu kabul
etmeyi gerektirir. Yüksek Mahkeme farklı görüşte olsa
yani yasayı be-ğenmese bile yasayı iptal etmemelidir.
Yasanın iptali için Yasama Meclisinin yetkilerini
açıkça aşmış olması gerekir.

Türkiye'de 1960 yılına kadar yasaların Anayasaya
aykırılığının denetlenmesi mümkün değildi. Bu konu
sadec-e hukukçular ve akademisyenler arasında
tartışılıyordu. Tüm hukukçular Anayasanın üst bir norm
olduğunu ve yasaların Anayasaya uygun olması gerektiğini
kabul etmekle birlikte yasaların Anayasaya uygunluğunun
denetlenmesini sağlayan- bir prosedür yoktu. 1961
Anayasası ile ilk kez Türkiye'de Anayasa Mahkemesi
kurulmuştur. Yasalarımızın büyük bölümünün alındığı
İngiltere'de ise Anayasa olmadığı gibi Anayasa Mahke-
mesi de yoktur. Ancak bu durum Anayasal ilkeler-in
olmadığı anlamına gelmemektedir. İngiltere'de Anayasal
ilkeler normal yasalarda yer almaktadır ve normal bir
yasa ilkesi gibi parlâmento tarafından değiştirilebil-
mektedir. Buna rağmen İngiliz parlâmentosunun güvenilir
-bir kuruluş olması nedeniyle Anayasal ilkeleri ihlâl
etmeyeceği kabul edilmektedir.

Anayasa hukukunda Anayasa Mahkemelerinin yasaları
iptal etmesi konusunda iki farklı ekol oluştuğunu
söyleyebiliriz. Devletin otoriter olmasın-ı tercih eden
birinci ekole göre Yasama Meclislerine fazla güvenmemek
gerekir. Sürekli hata yaparlar ve ülkeyi demokrasiden
uzaklaştırabilirler. Bu nedenle Yasama Meclisini
denetleyecek ve hatalarını düzeltecek Anayasa Mahkemesi
- gibi bir üst kuruluşun bulunması gerekir. Bu görüşü
benimseyenler doğal olarak Anayasa Mahkemesinin
ihtiyatlı değil, müdahaleci bir rol üstlenmesini tercih
ederler. Buna karşı olanlar ise Yasama Meclisinin
demokrasiyi temsil -ettiğini, Yasama Meclislerine
güvenmek gerektiğini, meclisi kontrol ve denetleyecek
üst kuruluşun müdahaleci yaklaşımlarının demokratik
olmadığını öne sürerler. Bu ikinci görüşe göre Anayasa
Mahkemesinin görevi sınırlı olmalı ve An-ayasa ile
yasalar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmanın
dışına çıkmamalıdır. Kötü ve hatalı yasaları düzeltmesi
için Yasama Meclisini teşvik etmeli fakat Yasama Meclisi
yerine geçecek bir rol üstlenmemelidir.

- Dünya Anayasa Mahkemeleri kararları incelendiğinde
ikinci ekolün gittikçe daha fazla taraftar kazandığını
görürüz."

Anayasa Mahkemesi 23/2002 (D.2/2002) sayılı davada şöyle dendi:

"Anayasa Mahkemeleri bir yasanın Anayasaya a-ykırı
olup olmadığına karar verirken yerindelilik araştır-
ması yapmaz. Yani Yasanın yerinde bir yasa olup
olmadığı, gayesinin iyi olup olmadığı, yararlı bir
yasa olup olmadığı, yasada hatalar bulunup bulunmadığı
ve bunun gibi hus-uslar üzerinde durmaz.
.......................................................

Anayasada açıkça belirtilmiş buyurucu ve yasaklayıcı
bir kural yoksa düzenleme yapmak Yasama Meclisi'nin
takdirine bırakılmış demektedir ve bu dur-umda Yasama
Meclisi'nin takdirine saygı göstermek gerekir."


Anayasa Mahkemesi 37/2001 (D.6/2003) sayılı davada şöyle
denmiştir:

"Üzerinde özenle durduğumuz hususlardan biri
Anayasa Mahkemesinin Anayasa Koyucu veya Yasa Koyu-
- cunun görev alanına müdahale etmemesidir. Geçmiş
kararlarımızda sıkça belirttiğimiz gibi Anayasa
Mahkemesi yasalarla ilgili yerindelilik denetimi
yapmaz. Yasaların gerekli mi, gereksiz mi, yararlı
mı, yararsız mı, iyi mi, kötü -mü olduğu konuları ile
ilgilenmez. Bunlar Anayasayı veya yasayı hazırlayan
meclislerin yetkisine giren ve onların değerlendirmesi
gereken hususlardır. Anayasa Mahkemesi Anayasayı
yorumlar ve Anayasa Koyucunun iradesini doğru bir
- şekilde ortaya çıkarmaya çalışır. Daha sonra yasayı
yorumlar ve Anayasal yorum ile yasal yorum arasında
bir çelişki olup olmadığını ortaya çıkarır. Çelişki
varsa yasayı yürürlükten kaldırır."


Yukarıdaki içtihatlar ışığında b-ir üst meclis gibi yerindelilik denetimi yapmaktan uzak durmamız ve Anayasadaki ilke ve hükümlerle yasa arasında bir çelişki olup olmadığını araştırmamız gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi yasayı kamu yararı açısından denetler mi?
Birçok Anaya-sa davasında olduğu gibi bu davada da taraflar yasanın kamuya yararlı olup olmadığını tartışmışlardır.
Türk Anayasa Hukuku, Prof. Dr. Ergün Özbudun, 2. baskı, sayfa 373'de şöyle denmektedir:

"Kanunun gerekçesinden ve kanun üzerindeki
- Meclis görüşmelerinden kanunun kamu yararı dışında
bir amaçla (meselâ kişisel veya duygusal saiklerle
veya sadece belli bir grubun çıkarı için) çıkarılmış
olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa, kanun başka bir
yönden Anayasaya aykırı olm-asa bile, amaç unsuru
bakımından Anayasaya aykırı bulunabilir. Ancak,
kabul etmek gerekir ki, amaç unsurunun subjektif
niteliği dolayısıyle, yasama organının açıkça kamu
yararı dışında bir amaçla hareket etmiş olduğunun
ispat-ı son derece güçtür. Bunu açıkça gösteren
kanıtların bulunmaması halinde yasama organının
kamu yararı amacıyla hareket ettiğini varsaymak
gerekir."

Aynı kitapta ayrıca şu görüşler yer alıyor:

"Kamu yararı kavramının hukuki olmak-tan çok siyasi ve
ideolojik bir niteliği vardır. Çünkü kamu yararı
siyasi iktidarı kullananların dünya görüşüne göre
farklı bir anlam taşır. Mahkemenin kanunda kamu
yararı olup olmadığını denetlemesi Anayasa
yargısıyla bağdaşma-z."

"Anayasa Mahkemesi kamu yararı kavramına başvururken
çok hassas ve dikkatli davranmalıdır. Aksi halde
yerindelilik denetimi yapan bir organ durumuna düşer.
Bu Yargıçlar Hükümetine yol açabilecek bir unsur
oluşturur."

- Yukarıda yapılan alıntılardan anlaşılacağı gibi bir yasanın kişisel ve duygusal saiklerle yapıldığının anlaşılması gibi çok ender hallerin dışında yasanın kamu yararı amacıyla yapıldığının kabul edilmesi gerekir. Bu durumda yasanın kamu yararına uygun -olmadığı yönünde öne sürülen görüşlerin dikkate alınması doğru değildir.

Burada taraflar kamu yararı açısından farklı ve zıt görüşler öne sürmektedirler. Bu görüşleri dikkate almak ve hangisinin doğru olduğunu saptamak Anayasa Mahkemesinin yetkis-ine girmemektedir. Bu nedenle yasanın kamu yararına uygun olup olmadığı tartışmalarını bir tarafa bırakmak zorundayız.

Şunu da eklemekte yarar var ki bazen Anayasa Mahkemelerinin kamu yararı açısından öne sürülen argümanlar üzerinde durduğunu görür-üz. Ancak bunlar genellikle Anayasanın detaylı bir hüküm içermemesi halinde Anayasanın benimsediği ilkeyi tanımlama açısından dikkate alınan argümanlardır. Örneğin orman konusunda Anayasamız devlete ormanları koruma görevi vermekle yetinse bu ilkeyi sapt-ayabilmek için ormanların nasıl korunacağı konusunda argüman dinlemek gerekebilirdi. Halbuki burada Anayasamız ilkeyi belirtmekle yetinmedi. Ormanla ilgili ayrıntılı maddeler koyarak kendisi konuyu düzenlemiştir. Bu durumda bizim Anayasa maddelerini yor-umlayıp yasanın bu maddelerle çelişip çelişmediğini saptamaktan başka alternatifimiz kalmamıştır.

Bu görüşler ışığında Anayasa ve Yasanın ilgili maddelerini yorumlayarak ne anlama geldiklerini saptayalım ve daha sonra bu maddeleri alt alta koyarak b-ir çelişki olup olmadığını ortaya çıkaralım.

A) Yasanın 2(1) maddesinin Anayasanın Geçici 3(1) maddesine aykırı olduğu iddiası:
Burada 1 Ocak 1955'den önce alçak orman arazisi açmış olan ve kullanan kişilere mülkiyetin devri konusu tartışılmaktadı-r.

Yasanın 2(1) maddesinin anlamı:
Yasanın özü 2(1) maddede "hak sahibi" tanımında ve 3(1) maddede "yasanın amacı" tanımında yer almaktadır. 2(1) maddeye bir göz atalım.



"2. (1) 1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak orman
sahalarında -üzerindeki örtüleri açma suretiyle,
orman tarlası elde eden ve bu tarihten beri
bunları tarım arazisi olarak kullanan kişiler
ile yasal mirasçılarını"

2(1) madde ile birlikte okunması gereken 3(1) madde ise şöyledir:

"3(1) Bu Y-asanın amacı;
1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak
ormanlardan açma suretiyle elde edilen ve
halen tarım arazisi olarak kullanılan devlet
arazilerinin mülkiyet hakkının fiili zilyet-
lerine devrini"


Yukarıdaki- maddeleri daha iyi anlayabilmek için paragraflara ayırmak yararlı olacaktır. 2(1) ve 3(1) maddelere göre aşağıdaki hallerde bir alçak orman arazisinin mülkiyetinin özel kişilere devri mümkündür.
1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak ormanlardan açılarak
elde- edilmiş olmalı,
Tarlayı açan ve açtığı tarihten beri tarım arazisi olarak kullanan kişi müracaat etmeli,
Alternatif olarak tarlayı açıp kullananın mirasçısı olmalı.

Anayasanın Geçici 3(1) maddesinin anlamı:
"Geçici Madde 3(1) şöyledir:
Bu Anaya-sanın 159. maddesinin (2). fıkrası
kurallarına bakılmaksızın, alçak orman bölgelerinde
orman tarlası olarak anılan ve 1 Ocak, 1955'ten beri
tarım arazisi olarak kullanılan Devlet arazilerinin
mülkiyet hakkının fiili zilyedlerine- devri mümkündür.
Bu fıkra amaçları bakımından fiili zilyed, taşınmaz
malı tarım arazisi haline getiren ve 1 Ocak, 1955'ten
beri kullanmayı sürdüren kişiyi anlatır ve yasal
mirasçıları ile bunlardan devralan kişiyi de kapsar.
- Bu fıkranın uygulanması yasa ile düzenlenir."

Anayasanın Geçici 3(1) maddesine göre aşağıdaki koşullarda bir alçak orman arazisinin mülkiyeti özel kişilere devredilebilir.
Alçak orman bölgesinde olmalı,
1 Ocak 1955'den önce açılmalı ve o- tarihten beri
tarım arazisi olarak kullanılmalı,
Müracaat eden tarlayı açan ve o tarihten beri
kullanan kişi olmalı,
Alternatif olarak tarlayı açanın mirasçısı veya
ondan devralan kişi olmalı.

Şimdi de Anayasanın Geçici 3(1) maddesi ile Yasanın -2(1) ve 3(1) maddeleri arasında bir çelişki olup olmadığını
saptayalım.

Yukarıda analiz ettiğimiz iki maddeyi alt alta koyup incelediğimiz zaman açıkça görürüz ki aralarında bir çelişki yoktur. Hatta iki maddenin birbirinin tekrarı olduğunu söyleme-k mümkündür.

Anayasamız Geçici 3(1) maddesinde 1 Ocak 1955'den beri tarım arazisi olarak kullanılan alçak orman arazilerinin mülkiyetinin zilyedlerine nasıl verileceğini düzenlemiş ve 19/2003 sayılı Yasa da aynı düzenlemeyi tekrarlamıştır. Daha da i-leri giderek Anayasanın yasadan daha geniş olduğunu, çünkü alçak orman tarlalarını açan, o tarihten beri kullanan ve mirasçıları ile yetinmeyip bu kişilerden devralanlara da mülkiyetin devrine olanak verdiğini söyleyebiliriz. Bu durumda yasanın Anayasaya -aykırı olması söz konusu olamaz.

Davacıların bu konuda öne sürdükleri argümanlara baktığımız zaman gerçekte Anayasanın düzenlemesine karşı olduklarını, alçak orman arazilerinin mülkiyetinin özel kişilere devrini tasvip etmediklerini görürüz. Halbu-ki Anayasanın hatalı olması bizim dikkate alabileceğimiz bir husus değildir.

Davacıların 3(1) madde ile ilgili diğer bir şikâyetleri de şöyledir: Daha önce aynı konuda 46/89 sayılı Alçak Orman Tarlalarının Hak Sahibine Devri Yasası yapılmıştı. Da-ha ayrıntılı olan bu Yasa daha iyi idi ve değişiklik yapmak isabetli olmamıştır. Dikkat edilirse bu iddia da yasaya yönelik bir eleştiridir. Anayasaya aykırı olmadığı sürece
Yasa Koyucunun birden fazla yasa yapmasını engelleyen bir kural yoktur.

-B) Yasanın 2(2) maddesi ile 3(2) maddesinin Anayasanın Geçici 3(2) maddesine aykırı olduğu iddiası:
Burada 1974 öncesi Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilere tarım arazisi olarak kullanılan alçak orman tarlalarının uzun vadeli kiralanması konusu- tartışılmaktadır.

Yasanın 2(2), 3(2) maddelerinin anlamı:

Yasanın 2(2) maddesi şöyledir:
"2. (2) Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirtilen
statü içinde olup da elinde bulundurduğu alçak
orman arazisini halen tarım arazisi olarak
- kullanan 20 Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrıs
Türk toplumu mensubu olmayan kişiler ile yasal
mirasçılarını; ve"

Yasanın 3(2) maddesi ise şöyledir.

"3.(2) Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirtilen
statü içinde olup, 20 Temm-uz 1974 tarihine kadar
Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilerin
fiili zilyetliğinde bulunan devlet arazilerinin
fiili zilyetlerine uzun vadeli olarak kiralanmasını;
ve"

Daha iyi anlaşılması için bu maddeleri paragrafl-ara ayırarak analiz etmeye çalışalım.

(1). fıkrada belirtilen statü içinde olmalı. Yani
1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak ormanlardan açılarak
elde edilmiş olmalı,
Halen tarım arazisi olarak kullanılmalı,
c) 20 Temmuz 1974 tarihine ka-dar Kıbrıs Türk toplumu
mensubu olmayan kişiler ile yasal mirasçıları müracaat
etmeli.

Yasa 2(1) ve 3(1) maddesinden farklı olarak bu kişilere mülkiyetin devrine izin vermemiş ve sadece uzun vadeli kiralanmasını öngörmüştür. Yani y-asa 1974'den önce Kıbrıs Türk toplumu mensubu olup alçak orman arazilerini 1 Ocak 1955'den önce açıp kullananlarla, diğer kullananlar arasında bir ayırım yapmakta ve birinci kategoriye mülkiyetin devrini öngörürken diğerlerine sadece uzun vadeli kiralamayı- öngör-mektedir.

Anayasanın Geçici 3(2) maddesinin anlamı:
Anayasanın Geçici 3(1)(2) maddesi şöyledir:

"Geçici Madde 3:
Bu Anayasanın 159. maddesinin (2). fıkrası
kurallarına bakılmaksızın, alçak orman bölgelerinde
orman tarla-sı olarak anılan ve 1 Ocak, 1955'ten beri
tarım arazisi olarak kullanılan Devlet arazilerinin
mülkiyet hakkının fiili zilyedlerine devri mümkündür.
Bu fıkra amaçları bakımından fiili zilyed, taşınmaz
malı tarım arazisi haline -getiren ve 1 Ocak, 1955'ten
beri kullanmayı sürdüren kişiyi anlatır ve yasal
mirasçıları ile bunlardan devralan kişiyi de kapsar.
Bu fıkranın uygulanması yasa ile düzenlenir.
(2) (1). fıkrada belirtilen statü içinde olup
20 -Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrıs Türk toplumu
mensubu olmayan kişilerin fiili zilyedliğinde
bulunan Devlet arazilerinin geleceği yasa ile
düzenlenir."


Şimdi de Geçici 3(2) maddeyi paragraflara ayıralım.


(1). paragraf-ta belirtilen statü içinde olmalı. Yani
1 Ocak 1955 tarihinden önce alçak ormanlardan açılarak
elde edilmiş olmalı,
20 Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrıs Türk toplumu
mensubu olmayan kişiler tarafından kullanılmalı,
Bu arazinin g-eleceğini düzenleyen bir yasa yapılmalı.

Görüleceği gibi Anayasanın Geçici 3. maddesi alçak orman tarlaları ile ilgili iki farklı hak sahibi oluşturmaktadır. Birinci grupta 1974'den önce Kıbrıs Türk toplumu mensubu olup bu tarlaları açanlar bulunmak-tadır. Anayasa bu kişilerle mirasçılarına ve onlardan devralanlara mülkiyetin devrini öngörecek yasa yapılmasına izin vermektedir. İkinci grupta-
kiler ise aynı tür tarlaları kullananlar olup 1974'e kadar Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilerden o-luşmaktadır. Anayasa bu kişilerle ilgili yasa yapılmasını ve tanınacak hakların düzenlenmesini öngörmektedir.

Anayasamızda ve Yasamızda yer alan bu iki düzenlemenin de birbirinin tekrarı olduğunu söylemek mümkündür. Anayasa
1974'den önce Kıbrıs -Türk toplumu mensubu olan kişilere alçak ormanların mülkiyetinin devrine izin vermiş, diğerlerine ise yasa ile hak tanınmasına izin vermiş, fakat herhangi bir sınırlama koymamıştır. Geçici 3. maddenin yazılış şeklinden ve karşıt kavramından 1974'den önce- Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilere mülkiyet verilemeyeceği anlaşılmak-tadır. Bu durumda Yasa 1974'den önce Kıbrıs Türk toplumu mensubu olmayan kişilere mülkiyet verilmesini öngörse Anayasaya ters düşecekti. Fakat Yasa bunu yapmamış, sadece uzu-n vadeli kiralanmasına izin vermiştir. Bu nedenle Yasanın 2(2) ve 3(2) maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir.


C) Yasanın 2(3) maddesi ile 3(3) maddesinin Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğu iddiası:
Bu iddia önü-müzdeki davanın en önemli tartışma konusu olup burada Bafra ve Çayırova Köylerindeki alçak orman arazilerinin ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyle kiralanması tartışılmaktadır. Acaba Yasanın bu konudaki maddeleri Anayasaya aykırı mı?

Yasanın 2-(3) ile 3(3) maddelerinin anlamı:
Yasanın 2(3) maddesi şöyledir:
"2.(3) Kamu yararı amacıyla, Bafra Köyü veya
Çayırova Köyü toprağında bulunan ve Pafta-Harita,
Parsel ve dönümü bu maddeye ekli Cetvelde yer
alan alçak orman arazi-leri üzerine kiralamak
suretiyle yatırım yaparak ülke ekonomisine katkı
sağlayacak gerçek veya tüzel kişileri,"

Yasanın 3(3) maddesi ise şöyledir:

"3.(3) Bafra Köyü veya Çayırova Köyü toprağında
bulunan ve Pafta-Harita, Parsel- ve dönümü bu
Yasaya ekli Cetvelde yer alan alçak orman
arazilerinin, kamu yararı amacıyla, üzerine
yatırım yapmak üzere gerçek veya tüzel kişi-
lere uzun vadeli olarak kiralanmasını,

olanaklı kılarak, tarımsal kaynakların da-ha
fazla geliştirilmesini ve yapılacak yatırımlarla
ülke ekonomisine daha fazla katkı konmasını
sağlamaktır."

Daha kolay anlaşılması için bu maddeleri de paragraflara ayıralım.
Bafra veya Çayırova Köyü toprağında olmalı,
Pafta, pa-rsel, dönümü yasaya ek cetvelde olmalı,
Alçak orman arazisi olmalı,
Kamu yararıyla yatırım yapmak üzere talep edenler
yararlanmalı,
Uzun vadeli kiralanmalı.


Kamu yararı yasada şöyle tanımlanmıştır.

"Kamu Yararı"; genel olarak ülkeye, özel olar-ak
yatırım yapılacak bölgeye ekonomik ve sosyal
katkı sağlayacak, istihdam ve gelir olanakları
yaratacak, aynı zamanda bölgenin ekolojik
dengesini bozmayacak olan turizm, sağlık veya
eğitim amaçlı yatırımların sağlayacağı yar-ar"


Anayasanın 159. maddesinin anlamı:
Anayasanın 159. maddesi şöyledir:

"Madde 159:
15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan, ve:
Tapusu, 16 Ağustos, 1960 tarihinden önce
Kıbrıs Hükü-meti adına kayıtlı tüm taşınmaz
mallar ile, 16 Ağustos, 1960 tarihinden sonra
Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz
mallar; kamuya ait yollar, sular, su kaynakları,
liman ve sahiller, rıhtım ve iske-leler, göller,
dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve
kalıntılar ile kaleler ve bunların alanları,
doğal servetler ve yeraltı kaynakları, ormanlar,
savunma yapı ve tesisleri ile yeşil saha ve
- parklar; kamuya açık köy ve tarla yolları,
kamu hizmetinde kullanılan binalar;
Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilân
edildiği 13 Şubat, 1975 tarihinde terkedilmiş
bulunan veya sözkonusu tarihten sonra yasanın
t-erkedilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak
nitelendirdiği veya hüküm veya tasarrufu
kamuya ait olması gerekli olup da aidiyeti
saptanamamış olan tüm taşınmaz mallar, bina
ve tesisler; ile
- (c) 1960 Kuruluş Andlaşmasında ve ona bağlı
eklerde belirlenen askeri tesis, rıhtım, kamp
ve sair talim sahaları içinde bulunan tüm
taşınmaz mallar,
tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın,
- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir
ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir.
Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bendlerinde
sözü edilen taşınmaz malların mülkiyeti, bu
Anayasanın başka herhangi bir kuralına- bakılmaksızın
gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.



Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve
tarla yolları üzerinde Devletin gerekli düzenlemeleri
yapması bu kuralın dışındadır.
Bu taşı-nmaz mallar üzerinde kamu yararı için
belli sürelerle irtifak ve intifa hakkı gibi ayni
haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen
biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir.
Süresi elli yılı aşan bu -gibi hakların tesis ve
tescili, Cumhuriyet Meclisinin onayı ile mümkündür."


Şimdi de 159. maddeyi analiz ederek alçak orman arazi-lerinin kamu yararı amacıyla kiralanmasına izin verip vermediğini saptamaya çalışalım.

159(a) bendinde K-.K.T.C.'nin bir devlet olarak sahip olduğu mallar sayılmaktadır. Eskiden Kıbrıs Hükümetine ait olup 1960'dan sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz mallar bu kategoridedir. Orman arazilerinin de aralarında bulunduğu bu mallar devlet adına k-ayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın K.K.T.C.'nin mülkiyetindedir.

159(b) bendinde 13 Şubat 1975'den sonra Rumların terkettiği taşınmaz mallar anlatılmaktadır ve bu malların da K.K.T.C.'nin mülkiyetinde olduğu belirtilmiştir.

159(c) bendinde is-e 1960 Kuruluş Anlaşmasında belirtilen askeri tesis, kamp v.s. alanları anlatılmıştır.

Bu taşınmaz mallarla ilgili ne yapılabileceğini düzenleyen 159(2) maddedir.

Düz bir mantıkla bu maddeyi okuyarak ne anlama geldiğini düşünelim. (a) ve (c)- bentlerinde belirtilen malların mülkiyeti özel kişilere devredilemez. Ancak kamuya ait yollarla köy ve tarla yolları için yapılacak düzenlemeler bu kuralın dışındadır. Yani kamuya ait yollarla, köy ve tarla yollarının mülkiyeti devredilebilir. Bu madde- bizi şaşırtabilir. Ancak bir anlam vermek istediğimiz zaman şöyle düşünebiliriz. Kamuya ait yollar sürekli değişim içindedir. Devlet mevcut yolu iptal ederek yeni bir yol yapabilir. Bu durumda yeni yol güzergâhını kamulaştırmak isteyecektir.
Eski gü-zergâhın ise kamu malı olarak kalmasında yarar yoktur. Böyle bir malı ya orijinal mal sahibine iade edecek ya da başka özel bir kişiye devredecektir. Anayasa bu tür eski yolların mülkiyetinin özel kişilere devrine izin vermek istemiş olabilir. Bu maddeni-n karşıt anlamından (a) ve (c) bentlerinde sözü edilen diğer malların mülkiyetinin özel kişilere devrine Anayasanın izin vermediği anlaşılmaktadır. (a) ve (c) bentlerini izleyen bentte ise yollar dışında kalan malların yasa ile düzenlenen koşullarda uzun -vadeli irtifak, intifa ve icarına izin verildiği anlamı çıkmaktadır. Anayasa 50 yıldan uzun süreli icarlarla ilgili bir sınırlama getirmiş ve bu sözleşmelerin Yasama Meclisinde onaylanması gerektiğini ifade etmiştir.

Acaba 159. maddenin başka bir- anlama gelme olasılığı yok mu? 159. maddeye farklı bir anlam vermeye çalışan Davacılara göre Anayasanın 159(1)(a) maddesi her noktalı virgüle kadar ayrı bir grup oluşturmaktadır. 159(2) maddede belirtilen ve Anayasanın uzun vadeli icarına izin verdiği m-allar birinci noktalı virgüle kadar olanlardır. Ormanlar noktalı virgülden sonra gelip kiralanabilecek mallar arasında değildir. Acaba böyle bir yorumu kabul etmek mümkün mü? 159. maddeyi yakından incelediğimiz zaman bu anlamın kabul edilemeyeceğini an-larız. Çünkü 159(2) madde (a) ve (c) bentlerinde sözü edilen malların mülkiyetinin devredilemeyeceğini belirtmiştir. "Bu taşınmaz mallar" diye başlayan cümle ile de aynı malların uzun vadeli icar edilebileceğini belirtmiştir. Ormanlar sözcüğünün ilk no-ktalı virgülden sonra yer aldığı doğrudur. Ancak ilk bölümde 1960 tarihinden önce Kıbrıs Hükümeti tapusunda kayıtlı olup K.K.T.C.'ye devredilen mallardan söz edilmektedir. Bunlar arasında yine ormanlar yer almaktadır.

Davacıların öne sürdüğü diğer -bir iddia şöyledir: 159(2) maddede "bu taşınmaz mallar" diye başlayan cümlede kastedilen kamuya ait yollar, köy ve tarla yollarıdır. Yani uzun vadeli icar edilebilecek mallar köy ve tarla yollarıdır. Bu anlamı kabul etmek mümkün değildir, çünkü bu anlam- kabul edildiği takdirde maddede bir mantık hatası olduğu ortaya çıkmaktadır. Anayasa önceki paragrafta kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve tarla yollarından söz etmiş ve mülkiyetin devredilebileceğini ifade etmiştir. Anayasanın koşulsuz olarak mülk-iyetin devredilebileceğini belirttiği mallar için daha sonra kamu yararı olması koşuluyla uzun vadeli icar yapılabileceğini belirtmesinin ve bunu ifade etmek için yeni bir paragraf başlatmasının bir anlamı olamaz.

Görüleceği gibi ne kadar zorlarsak- zorlayalım ciddi bir analizde 159. maddeye farklı bir anlam vermemiz mümkün değildir.

159. maddeye farklı bir anlam vermenin güçlüğü veya imkânsızlığı yanısıra Anayasanın Geçici 3 maddesini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Yukarıda ince-lediğimiz Geçici 3. madde alçak orman arazilerinde iki grup hak sahibi yaratmıştır. Birinci gruba alçak ormanların mülkiyetinin devrine, ikinci gruba ise kiralanmasına izin vermiştir. 159. madde ile Geçici 3. maddeyi birlikte okuduğumuz zaman Anayasanın -alçak orman arazilerinin uzun vadeli icarına izin verdiği sonucuna varmamız kaçınılmaz olmaktadır.

Önümüzde kamu yararıyla alçak ormanların kiralanmasına izin veren bir Anayasa ve alçak orman arazilerinin kamu yararı için kiralanmasını öngören bir ya-sa vardır. Açıkça görülüyor ki burada çelişki yoktur. Bu durum bizi Yasanın 3(3) maddesinin de Anayasaya ters olmadığı sonucuna götürmektedir.

Yasama Meclisini daha iyi yasa yapmaya yönlendirmemiz gerekir:
Özetlersek, önümüzdeki davada, çevre -sorunlarına duyarlı, ormanı korumak isteyen derneklerle bir siyasal partinin mücadelesine tanık olduk. Çevreyi ve ormanı korumak için yapılan bu mücadeleye saygı duymamak elde değildir. Karşı tarafta ise yapılan yasanın kamu yararına uygun olduğuna inana-n ve bu sayede ülkenin kalkınacağı görüşünde olan
Yasama Meclisi bulunmaktadır. İlgili Yasa maddeleri ile Anayasa maddelerini alt alta koyup karşılaştırdığımızda
Yasa maddelerinin Anayasa maddelerine aykırı olmadığını
açıkça görürüz. Bu maddeler Anaya-sanın koyduğu herhangi
bir sınırlamaya ters değildir. İncelediğimiz zaman yasa maddelerinin yer yer Anayasa maddelerini aynen tekrar
ettiğini görürüz. Bazen ise Anayasanın yasadan daha geniş olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yasal görüntüye rağmen Davacıl-ar büyük bir samimiyet ve ciddiyetle davalarını yürüttüler. Anayasa Mahkemesinin müdahale ederek ülkeye verilecek büyük bir zararı önlemesi beklentisi içine
girdiler.

Davacıların iddialarını incelediğimiz zaman argüman-
larının iki başlık altında t-oplanabileceğini görürüz.

Davacılar Yasanın Anayasaya aykırı olduğunu iddia
etmekle birlikte gerçekte Anayasanın düzenlemesinden
şikâyetçidirler. Anayasanın ormanları korumak için daha
sert hükümler içermesi ve alçak orman arazilerinin mülkiyetinin dev-rine veya uzun süreli kiralanmasına
izin vermemesi gerektiğine inanmaktadırlar. Bu argümanlar Anayasanın değişmesi veya daha farklı olması gerektiği yönündeki argümanlar olup Anayasa Mahkemesinin bu konuda yapabileceği birşey yoktur. Çünkü Anayasa Mahke-mesinin Anayasayı değiştirme yetkisi yoktur. Ormanları koruma
ne kadar iyi bir düşünce olursa olsun önümüzde bazı hallerde alçak orman arazilerinin mülkiyetinin devrine, bazı hallerde
ise uzun süreli kiralanmasına izin veren Anayasa maddeleri durmaktadı-r. Bu maddeler ortada dururken Anayasa Mahkeme-sinin zorlama yorumlarla Anayasaya değişik anlamlar vermesi
ve Yasayı iptal etmesi mümkün değildir.

İkinci grup argüman ise Yasanın kamu yararına ters
olduğu argümanıdır. Yukarıda açıkladığımız gibi bu kon-uda karar vermek de Anayasa Mahkemesinin yetkisine
girmemektedir.

Davacıların öne sürdüğü her iki grup argümanın muhatabı ve yapılacağı yer Yasama Meclisidir. Burada sorun Davacıların Yasama Meclisine karşı derin bir güvensizlik içinde olmalarıdır. - Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin bir ölçüde Yasama Meclisinin görevini üstlenmesini ve müdahaleci bir yaklaşımla yasaları iptal etmesini arzu etmektedirler. Bunun doğru olmadığını, bu şekilde iptal edilen yasaların ülkede daha büyük sorunlar yarattığını y-ukarıda anlatmış bulunuyoruz. Eklemekte yarar var ki halkımız demokrasi yolunda önemli adımlar atmaktadır. Buna paralel olarak Yasama Meclisine duyulan güven de gittikçe artacaktır.

Yasama Meclisi, Anayasayı değiştirmek için girişim başlatabilece-ği gibi mevcut bir yasayı değiştirme yönüne her zaman gidebilir. Yasama Meclisinin uygun görmesi halinde yapılan tartışmaların samimiyetini ve önemini dikkate alarak ormanları koruma konusunu yeniden ele alması ve daha geniş bir çerçevede tartışması yerin-de olacaktır.



SONUÇ:
Bu nedenlerle 19/2003 sayılı Alçak Orman Arazilerinin Devri ve İcarı Yasasının ve/veya bu Yasanın 2. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkralarının ve/veya 3. maddesinin (1), (2) ve (3). fıkralarının ve/veya 6. maddesi ve/veya 7. mad-desinin (1) ve (2). fıkralarının ve/veya bu fıkraların (A) ve (B) bentlerinin ve/veya 10. maddesi ve (1), (2), (3), (4), (5),
(6), (7), (8), (9), (10), (11), (12). fıkralarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç 1, 3, 5, 7, 8, 10, 40(1) -ve (4), 159(1), (2) maddelerine ve Geçici 3. maddesine aykırı olmadığına karar verilir.




Taner Erginel Metin A. Hakkı
Başkan Yargıç




Nevvar Nolan Mustafa H. Özkök Seyit A. Bensen
- Yargıç Yargıç Yargıç


22 Ocak 2004



32






Full & Egal Universal Law Academy