Anayasa Mahkemesi Numara 2/1974 Dava No / Karar Tarihi 31.03.1974
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 2/1974 Dava No / Karar Tarihi 31.03.1974
Numara: 2/1974
Dava No: /
Taraflar: Çalışma Dairesi ile Halkın Sesi Gazetesi Ltd.
Konu: 1/73 Sayılı 1972 İhtiyat Sandığı Kuralları
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 31.03.1974

- A.M. 2/74
A.M.Y. Havale No. 2/74

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
(ANAYASA MAHKEMESİ YETKİSİ)

Mahkeme Heyeti: M. Necati Münir (Başkan), Ahmet İzzet ve
Şakir S. İlkay.

Anayasa'nın 144. maddesi hakkında
ve
Le-fkoşa Kaza Mahkemesi tarafından 1155/74 sayılı Ceza Davasında (Çalışma Dairesi ile Halkın Sesi Ltd. ve diğerleri arasında) yapılan havale.


Sanıklar namına: Fuat Veziroğlu.
Savcılık namına: Argun F. Korkut.


-------------

K A R A R

M. Necati Münir, Baş-kan:
Bu havale Lefkoşa Kaza Mahkemesi tarafından Anayasanın 144. maddesi tahtında yapılmıştır.

Sanıklar Lefkoşa Kaza Mahkemesi huzurunda 1. davada bu Kararımda bundan böyle "Kural" olarak anılan 1/1973 sayılı 1972 İhtiyat Sandığı Kuralının 7(2)(3)(4), 1-8(1)(a)(b) ve 24(1)(2)(3)(4)(5) maddelerinin hükümlerine, 2. davada Kuralın 13 ve 24(11) maddelerinin hükümlerine ve 3. davada ise Kuralın 31(1) ve 24(9) maddelerinin hükümlerine aykırı hareket etmekle itham edilmişlerdi.

Sanıkların avukatı Kaza Mahkemes-i huzurunda, Kuralın mevzubahis maddelerinin tümünün de Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 21, 26 ve 28. maddelerine aykırı olduğunu iddia etti. Lefkoşa Kaza Mahkemesi sanıkların avukatı tarafından ileri sürülen Anayasaya aykırılık hususlarının davadaki esas- ihtilâf konusunun karara bağlanmasında tesiri olacağına kanaat getirdiği cihetle bunları, karara bağlanmak üzere, Anayasanın 144. maddesi tahtında, Yüksek Anayasa Mahkemesi yetkisini kullanan Yüksek Mahkeme'ye havale etti.

Karara bağlanmak üzere Kaza Ma-hkemesi tarafından Yüksek Mahkeme'ye havale edilen soru aynen şöyledir:-
"1972 İhtiyat Sandığı Kuralının 7(2)(3)(4), 18(1)(a)(b), 24(1)(2)(3)(4)(5), 13, 24 ve 31'inci maddeleri Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 21, 26 ve 28'inci maddelerine aykırı mıdır?"

-
Yapılmış olan bu havaleden görüleceği gibi iddia edilen Anayasaya aykırılık hususları Anayasa'nın "Ana Hak ve Hürriyetler" ile ilgili olan ve Kısım II'de yer alan 21, 26 ve 28. maddelerini ilgilendirmektedir. Anayasanın bu üç maddesinin hükümlerini bura-da iktibas etmenin faydalı olacağı kanaatındayım.

Anayasanın 21. maddesi toplanma ve sendikalar tesis etmek hak ve hürriyetleriyle ilgilidir. Bu maddenin hükümleri aynen şöyledir:-
"MADDE 21
1. Her şahıs, asayişi bozmamak kaydı ile toplanma hürriyeti h-akkına sahiptir.

2. Her şahıs, kendi menfaatlerini korumak için, sendikalar tesis etmek ve, sendikalara girmek hakkı da dahil olmak üzere, başkaları ile bir araya gelerek dernek kurma hürriyeti hakkına sahiptir. Hiçbir şahıs, 3'üncü fıkradaki tahditler-e rağmen, bir derneğe girmeye veya bir derneğin üyeliğinde kalmaya zorlanamaz.

3. Bu maddedeki hakların kullanılmasına, yalnız Cumhuriyet güvenliği veya Anayasa düzeni veya amme selâmeti veya amme nizamı veya amme sağlığı veya amme ahlâkı yararı için vey-a yalnız, böyle bir toplantıya katılıp katılmadığına veya böyle bir derneğin üyesi olup olmadığına bakılmaksızın, herhangi bir şahsa bu Anayasa ile tanınan hak ve hürriyetlerin korunması için kesin olarak lüzumlu olan ve kanunun gösterdiklerinden başka tah-ditler konamaz.

4. Hedef veya faaliyetleri Anayasa düzenine aykırı her dernek yasaktır.

5. Bu hakların, silâhlı kuvvetler, polis veya jandarma mensuplarınca kullanılmasına bir kanunla tahditler konabilir.

6. Bu madde hükümleri, şirketlerin, birlikler-in ve kâr için faaliyette bulunan diğer derneklerin kurulmasına, teşekkül veya hükmî şahıs olma, ortaklık (ortakların hak ve mükellefiyetleri dahil), sevk ve idare, tasfiye ve fesih konularını düzenliyen kanun hükümlerine tabi olarak tatbik edilir."


Ana-yasanın 26. maddesi şahısların serbestçe mukavele yapmak hakkı ile ilgilidir. Bu madde aynen şöyledir:-
"MADDE 26
1. Her şahıs, mukavele hukukunun umumî prensiplerince konulan şartlar, kısıntılar veya tahditlere tabi olmak kaydıyle, serbestçe mukavele ya-pmak hakkına sahiptir. İktisaden kudretli şahıslar tarafından istismarı kanun önler.

2. Bir kanun, işverenler ile işçiler arasında mecburi kollektif iş mukaveleleri yapılmasını, böyle bir mukavelenin aktinde temsil edilen veya edilmeyen herhangi bir şah-sın haklarını yeter olarak korumak üzere, koyabilir."


Anayasanın 28. maddesi ise eşitlik prensibi ile diskriminasyonun önlenmesi ile ilgilidir. Bu maddenin hükümleri aynen şöyledir:-
"MADDE 28
1. Her şahıs, kanun, idare ve adliye önünde eşittir -ve bunlar tarafından eşit olarak korunmak ve muamele görmek hakkına sahiptir.

2. Her şahıs, bu Anayasada gösterilen bütün hak ve hürriyetlerden, Anayasada açıkça aksine bir hüküm bulunmadıkça, cemaat, ırk, din, dil, cinsiyet, siyasî veya diğer inançlar, -millî veya sosyal menşe, doğuş, renk, servet, sosyal sınıf veya herhangi diğer bir sebeple doğrudan doğruya veya dolayısıyle ayırd edilmeden istifade eder.

3. Hiçbir vatandaş, Cumhuriyet ülkesi sınırları içinde herhangi bir asalet veya sosyal farklılık ü-nvanını kullanamaz veya bunun imtiyazlarından istifade edemez.


4. Cumhuriyet tarafından veya dahilinde hiçbir asalet veya diğer sosyal farklılık ünvanı verilmez veya tanınmaz."


Şimdi de Kuralın havale konusu olan ve Anayasanın mezkûr maddelerine aykı-rı oldukları ileri sürülen maddelerinin hükümlerine bakmak gerekir.

Primler ve depozitler hakkında olan Kuralın 7. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:-
"Primler ve
depozitler.7.(1) İştirak sahibi, ücret almasına hak kazandıran her hafta için İhtiyat S-andığına prim yatırır ve prim miktarı, müstahdeme ödenen ücretin %5'inden az olmamak üzere Üyenin teklifi ve Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulunun bir kararnamesi ile tesbit edilir. Ancak, bu miktar kanun, kural, örf, toplu sözleşme veya başka bir -anlaşma gereğince artırılabilir ve artırılmış miktar, daha az miktarın yerini alır. Yine ancak, bu Kuralın yürürlüğe girmesinden önce, işverenle istihdam edilen şahıs arasında toplu sözleşme veya herhangi bir akit ile prim yatırılması tesbit edilmişse-, böyle bir anlaşma yazılı olarak üyeye bildirilmek suretiyle uygulanabilir. Üye, taraflara, böyle bir anlaşmanın gecerliliğini teyit eden ve uygulanacak prim miktarını belirten bir belge verir. (2) Yatırılacak prim miktarı, iştirak sahibinin ücre-tinden iştirak sahibi hesabına, işveren tarafından kesilir. (3) İşveren, müstahdem hesabına %5'ten az olmamak üzere üyenin teklifi ve Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu'nun bir kararnamesi ile tesbit edilen miktarda depozit yatırır. Bu ödeme Kural ve-ya nizamnamelerde belirtilen usule göre işveren tarafından İhtiyat Sandığına yatırılır ve depozit adını alır. Ancak, bu miktar, kanun, kural, örf, toplu sözleşme veya başka bir anlaşma gereğince artırılabilir ve artırılmış miktar, daha az miktarın yeri-ni alır. Yine ancak, bu Kuralın yürürlüğe girmesinden önce, işverenle istihdam edilen şahıs arasında toplu sözleşme veya herhangi bir akit ile depozit yatırılması tesbit edilmişse, böyle bir anlaşma yazılı olarak üyeye bildirilmek suretiyle uygulanabil-ir. Üye, taraflara, böyle bir anlaşmanın geçerliliğini teyit eden ve uygulanacak depozit miktarını belirten bir belge verir. (4) İşveren, ödeme esnasında, istihdam edilen şahsın ücretinden, o şahsın yatırmakla mükellef olduğu prim miktarını keser v-e istihdam edilen şahıs hesabına kendisinin yatırmakla mükellef olduğu depozit ile birlikte, müstahdemin iştirak sahibi olduğu tarihi takip eden iş haftasının ilk gününde İhtiyat Sandığına yatırır. Ancak, istihdam edilen şahsın iş akti gereğince aylıkç-ı olması halinde, işveren, prim ve depoziti müstahdemin ödenme tarihinde İhtiyat Sandığına yatırır. (5) Kıbrıs Türk Yönetimince istihdam edilen ve bu Kural kapsamına giren şahıslar hesabına, Kıbrıs Türk Yönetimince İhtiyat Sandığına yatırılması gereken- depozitlerin İhtiyat Sandığına yatırılması, Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu Kararı ile ertelenebilir. Bu ahvalde Yürütme Kurulu müstahdem hesabına ödemekle mükellef olduğu depoziti, Sandığın almakta olduğu faiz nisbeti ile birlikte öder. Ancak, -bu Kural gereğince iştirak sahibi olmaktan çıkan bir şahsın hakkı olan depozitler faizleriyle birlikte, Kıbrıs Türk Yönetimince İhtiyat Sandığına yatırılır."

Kuralın 13. maddesi istihdam edilen şahısların resmî kayıtları ile ilgilidir ve bu maddenin hü-kümleri aynen şöyledir:-
"Resmî Kayıt.13. Her işveren istihdam ettiği her şahsı kazasındaki Çalışma Dairesine bu Kural maksatları için kaydettirir ve istihdam ettiği şahıs adına tanzim edilen kartı alır.İşveren bu kartı, teftiş esnasında Çalışma Dair-esi memurlarına ibraz eder ve süresi tamamlanan kartı ilgili Çalışma Dairesine teslim eder."

İhtiyat Sandığının hesapları ile ilgili olan Kuralın 18. maddesinin hükümleri aynen şöyledir:-
"İhtiyat Sandığının hesapları.
18.(1)(a) Bu Kural maksatları iç-in kurulan İhtiyat Sandığının hesapları, İhtiyat Sandığı Memuru tarafından tutulur. (b) Bu Kural gereğince müstahdem hesabına yatırılan prim ve depozitler İhtiyat Sandığına yatırılır. (c) Bu Kural tahtında ödenmesi gereken tüm tahsisatlar İhtiy-at Sandığından ödenir. (2) İhtiyat Sandığında biriken para İdare Komisyonunun kararı ve Üyenin tasvibi ile herhangi bir banka veya bankalarda açılacak hesaba yatırılır. (3) İhtiyat Sandığında biriken para, İdare Komisyonunun kararı ve Kıbrıs Türk -Yönetimi Yürütme Kurulunun tasvibi ile en kârlı sahalarda işletilir. (4) İhtiyat Sandığının hesapları, Baş Murakıp tarafından teftiş edilir ve raporu ile birlikte Resmî Gazete'de yayınlanır.

Kuralın 24. maddesi suç ve cezalarla ilgili hükümleri iht-iva etmektedir. Bu Kararda, daha sonra izah edilecek sebeplerden dolayı, Kuralın bu maddesinin hükümlerini burada iktibas etmeğe lûzum görmüyorum.

Kuralın makabline şamil olduğuna dair olan 31. maddesinin havale ile ilgili (1). fıkrası aynen şöyledir:-
-"Kuralın makable şumulü.31.(1) Bu Kuralın yürürlüğe girmesinden önce, herhangi bir işverenle müstahdem arasında yapılan bir akit sonucunda veya toplu sözleşme tahtında ihtiyat sandığı kurulmuş veya genel anlamıyle ihtiyat birikimi yapılmışsa, bu Kuralın -yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay zarfında, istihdam edilen şahıs veya şahısların para ve hesapları, İhtiyat Sandığına devredilir."

Havale konusu olan soruyu tezekkür etmezden önce bir kanun veya kuralın genel olarak Anayasaya aykırı olup o-lmadığı hususu ile ilgili olarak birçok ülkede ve bilhassa Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşmiş olan ve takip edilen prensiplere burada atıfta bulunmayı faydalı görüyorum. Bu prensipler şu şekilde özetlenebilir:-


(1) Bir ihtiyat kaidesi olarak tel-âkki edilebilen "makul şüpheden ari" olma prensibi. Bu prensibe göre herhangi bir kanunî hükmün Anayasaya aykırı olduğu beyan edilebilmesi için o kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu bariz bir şekilde görünmelidir. (Bak: Calder v. Bull, 3 Dall.286, 399-, (1798)). Başka bir deyimle, kanunun herhangi bir hükmünün Anayasaya aykırı olduğu makul şüpheden ari olarak isbat edilmedikçe, o hükmün Anayasaya uygun addedileceği hususunda karine mevcuttur. (Bak: Ogden v. Saunders, 12 Wheat.212 (1827); Federation of- Labor v. Mcadory, 325 U.S. 450 (1945).)

(2) Anayasanın tefsiri ile ilgili başka bir prensibe göre Mahkemeler yalnız kanunların Anayasaya aykırı olup olmadığı hususu ile ilgilenip o kanunun gaye, amaç veya faydaları ile ilgilenmezler. (Bak: Watson v. B-uck 313, U.S. 387 (1941).) Bu prensiple ilgili Amerika Birleşik Devletleri Hâkimi Mr. Justice Roberts Nebbia v. New York 291 U.S. 502 (1933); 78 Law. ed.940, s.957'de şöyle demiştir:-
-"....... with the wisdom of the policy adopted, with the adequacy or practicability of the law enacted to forward it, the Courts are both incompetent and unauthorized to deal. The course of decision in this Court exhibits a without number we have said tha-t the legislature is primarily the judge of the necessity of such an enactment, that every possible presumption is in favour of its validity, and that though the Court may held views inconsistent with the wisdom of the law, it may not be annulled unless pa-lpably in excess of legislative power."


-(3) Diğer esas bir prensip ise Mahkemelerin bir kanunu, mümkün olduğu takdirde, Anayasanın şumulüne getirebilecek şekilde tefsi-r edeceği prensibidir. (Bak: United States v. C.I.O. 335 U.S. 106 (1948); Miller v. United States, 11 Wall.268 (1871).)

Yukarıda vazedilen ana prensipleri de göz önünde tutarak, şimdi de havale edilen Anayasaya aykırılık hususlarını eleştirelim.
Kanaat-ımca, bu havale maksatları bakımından, Kuralın en önemli maddesi 7. maddedir. Bu madde, yukarıda iktibas edilen metinden de görüleceği gibi, Kuralın 3. maddesi tahtında "İhtiyat Sandığı" ismi altında tesis edilmiş olan fona primler ve depozitlerin yatırıl-ması ile ilgilidir. İhtiyat Sandığı fonu ve İhtiyat Sandığına primler ve depozitlerin yatırılması ile ilgili Kural hükümlerinin Anayasanın bahis konusu Maddelerine aykırı olup olmadığı havalede karara bağlanması istenilen hususların esasını teşkil etmekte-dir. Kuralın öngördüğü bir İhtiyat Sandığına primler ve depozitlerin yatırılmasını öngören 7. maddenin hükümlerinin Anayasaya aykırı olup olmadığı hususunda verilecek olan karar Kuralın havale konusu olan diğer bazı maddelerinin de Anayasa açısından kader-ini tayin etmiş olabilir.

Şimdi de sıra ile Kuralın mevzubahis maddelerinin Anayasaya aykırı olup olmadığını eleştirelim.

I. Anayasanın 26. maddesine aykırı olup olmadığı:
Havalenin duruşmasında sanıkların avukatının da ileri sürdüğü gibi havalenin ağı-rlık noktasını Anayasanın 26.1 maddesi teşkil etmektedir. Bunun içindir ki ilk olarak Anayasanın 26. maddesini ele alarak, Kuralın 7. maddesinin Anayasanın 26. maddesine aykırı olup olmadığı hususunu tezekkür etmeyi uygun gördüm.

(1) Kuralın 7. maddesi:-
Daha önce yukarıda metni verilen Anayasanın 26. maddesinin 1. fıkrasının tefsiri ile ilgili iki ayrı görüş mevcuttur. Yüksek Mahkemenin iki kişilik bir Hakim Hey'eti 6/73 sayılı Havalede vermiş olduğu Kararda Anayasanın 26.1 maddesinin gerek serbest-çe mukavele yapmak hakkını gerekse yapılan mukavelelerin ifasını (performance), ayni maddede konulan şartlara tabi olmak üzere, garanti ettiği görüşünü izhar etmiştir. Bu görüşe göre olağanüstü bir durum muvacehesinde ve zaruri hallerde mukavelelerin ifas-ını Devlet kanunla düzenleyebilir şu şartla ki bu hususta alınmış olan tedbirler makul ve adil olsun. Daha sonra ise Yüksek Mahkemenin üç kişilik bir Hakim Hey'eti 1/74 sayılı Havalede oy çokluğu ile vermiş olduğu Kararda Anayasanın 26.1 maddesinin sadece- serbestçe mukavele yapmak hakkını garantilediği, yapılan mukavelelerin ifasını (performance) garanti etmediği kanaatına varmıştır.

Sanıkların avukatının, havalenin duruşmasında, yaptığı iddiaya göre Kuralın 7. maddesi ve havale konusu diğer maddeleri, A-nayasanın 26.1 maddesinin tefsiri ile ilgili yukarıda zikredilen iki görüşten hangisi kabul edilirse edilsin, Anayasanın bu maddesine aykırıdır.

Ben, 1/74 sayılı Havalede vermiş olduğum Kararda belirtmiş olduğum gibi Anayasanın 26.1 maddesinin sadece şah-ısların serbestçe mukavele yapmak hakkını garanti ettiği fakat daha ileriye gidip yapılan mukavelelerden doğan hakları veya bu mukavelelerin ifasını garanti etmediği görüşündeyim. Binaenaleyh Kuralın 7. maddesinin Anayasanın 26. maddesine, bu tefsir ve gö-rüşe göre, aykırı olup olmadığını eleştirmem gerekmektedir.

Kuralın 7. maddesi makabline de şamil olduğu cihetle bu maddenin serbestçe mukavele yapmak hak ve hürriyetini Anayasaya aykırı olarak ihlâl edip etmediği hususunu tezekkür ederken bunu hem Kural-ın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki hem de geçmişteki mukaveleler açısından ele almağı uygun gördüm.

İlk önce Kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki mukaveleler açısından ele alalım. Anayasanın 26.1 maddesi, metninden de görüleceği gibi, her şahsı-n, mukavele hukukunun umumî prensiplerince konulan şartlar, kısıntılar veya tahditlere tabi olmak kaydı ile, serbestçe mukavele yapmak hakkına sahip olduğunu vaz etmektedir. Mukavele hukukunun umumî prensiplerine göre ise bir mukavelenin ivaz ve gayesinin- yürürlükteki kanunlara ve bu kanunların gaye ve maksatlarına ters düşmemesini öngörmekte ve ters düşen mukaveleleri geçerli addetmemektedir. Bu prensip bizim Mukavele Kanununun (Fasıl 149) 23. maddesinde de yer almaktadır. Bu böyle olduğuna göre Anayasa-nın 26.1 maddesini garanti etmekte olduğu hak Anayasaya başka bir sebeple aykırı olmayan ve meriyette olan kanunlara tabî olmak şartı ile serbestçe mukavele yapmak hakkıdır. Bu böyle olmamış olsaydı kanunların, hepsi değilse bile, bir çoğunun, şahıslar ar-asında yapılan sözlü ve yazılı mukaveleleri değişik derecede veya dolaylı da olsa etkileyeceği cihetle, Anayasa'nın 26.1 maddesine aykırı düşmemesini tasavvur etmek pek güç olacaktı ve neticede şahıslar kendi aralarında yaptıkları mukaveleler ile bu mukave-lelerin ters düştüğü kanunların Anayasaya aykırı addolunmasını sağlayabileceklerdi.

Söylenenlerden anlaşılacağı gibi Kuralın 7. maddesi, sair şekilde Anayasaya aykırı değilse, sırf Kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki mukaveleleri etkileyeceğinden -ötürü Anayasaya aykırı addedilemez. Kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılan mukavelelerin diğer kanun ve kurallara olduğu gibi buna da tabi olması Anayasanın 26. maddesine uygundur.

Şimdi de bu hususu Kuralın yürürlüğe girdiği tarihten önce yap-ılan mukaveleler açısından ele alalım. Kuralın 7. maddesi ve ayni şekilde 31. maddesi, Kuralın yürürlük tarihinden itibaren bu gibi mukaveleleri ve uygulamalarını etkilemektedir. Mamafih daha önce ve belirttiğim gibi Anayasanın 26.1 maddesi sadece mukave-le yapmak serbestisini garanti etmekte fakat bu mukavelelerden doğan hakları veya bu mukavelelerin ifasını garanti etmemektedir.

Saniyen şu da var ki Kuralın 7. ve ayni şekilde 31. maddelerinin Anayasanın 26.1 maddesine aykırı düşüp düşmediğini tezekkür -ederken Anayasanın 9. maddesini de göz önünde tutmak gerekir. Bu madde de 26. madde ile birlikte Anayasanın "Ana Hak ve Hürriyetlerle" ilgili II. Kısmında yer almaktadır. Bu madde aynen şöyledir:-
"MADDE 9
Her şahıs insanca bir hayat ve sosyal güvenlik -hakkına sahiptir. İşcilerin korunması, fakirlere yardım ve sosyal sigorta sistemi bir kanunla temin edilir."


Görüleceği gibi Anayasanın bu maddesi işçilerin korunması için sosyal sigorta sistemini tesis eden bir kanun yapılmasına cevaz vermektedir. İh-tiyat Sandığı Kuralı ise işçilerin menfaat ve sosyal güvenliğini temin maksadı ile bir nevi sosyal sigorta sistemi tesis etmektedir. Binaenaleyh, bu Kural Anayasanın 9. maddesine uymaktadır. Tefsir kaidelerine göre ise bir kanun veya yasadaki bir madde a-yni kanun veya yasadaki diğer maddelerle birlikte tezekkür edilerek ve bunlara, eğer mümkünse, tevafuk ettirilecek bir şekilde tefsir edilir. Bu kaidelere göre bir tefsir yapıldığında, Anayasanın 9. maddesi tahtında ve buna uygun olarak yapılan bir Kuralı-n Anayasanın 26.1 maddesine, kapsamı daha geniş olsa dahi, aykırı olmayacağı görüşündeyim.

Yukarıda söylenenlerden görüleceği gibi, kanaatımca, Kuralın 7. maddesi Anayasanın 26. maddesine aykırı değildir.

Kuralın 13, 18 ve 24. maddeleri:
Yukarıda izah- edilen sebeplerden dolayı İhtiyat Sandığına primler ve depozitlerin yatırılması ile ilgili Kuralın 7. maddesinin Anayasanın 26. maddesine aykırı olmadığı kanaatına vardığımdan, tabiatıyle bu İhtiyat Sandığı maksatları için istihdam edilen şahısların resmî- kayıtlarını öngören 13. maddesi, İhtiyat Sandığının hesapları ile ilgili 18. maddesi ve Anayasaya aykırı olmayan herhangi bir maddesi tahtında suç işleyenlerin cezalandırılmaları ile ilgili 24. maddesi de Anayasanın 26. maddesine aykırı olamaz.

Kuralın 3-1(1) maddesi:
Kuralın bu hükmünün Anayasanın 26. maddesine aykırı olmadığının sebepleri Kuralın 7. maddesinin Anayasaya aykırı olup olmadığı hususu daha önce eleştirilirken izah edilmiştir.

II. Anayasanın 21. maddesine aykırı olup olmadığı:
Şimdi de An-ayasanın 21. maddesini ele alalım. Yukarıda yapılan iktibastan görüleceği gibi Anayasanın 21. maddesi şahısların toplanmak ve sendikalar tesis etmek hak ve hürriyetlerini garanti etmektedir. Kural tüm olarak incelendiği zaman şahısların toplanmak veya se-ndika kurmak hak ve hürriyetine herhangi bir şekilde tecavüz ettiği görülmemektedir. Bir Kuralın işverenle istihdam edilenlerin arasında bir ihtiyat sandığı kurulmasını öngörmesi ve gerek Kuraldan evvelki bu gibi müesseseleri veya Kural tahtında tesis ed-ilen İhtiyat Sandığını düzenlemesi vatandaşın toplanmak veya sendikalar tesis etmek hak ve hürriyetine müdahale eder manasında alınamaz kanaatındayım. Bu sebepten dolayı Kuralın havale konusu olan 7, 13, 18, 24 ve 31. maddeleri Anayasanın 21. maddesine ay-kırı değildir.

III. Anayasanın 28. maddesine aykırı olup olmadığı:
Anayasanın 28. maddesi diskriminasyonu önlemekle ilgilidir. Daha önce iktibas ettiğim bu maddenin hükümlerinden görüleceği gibi, maddenin 1. fıkrası her şahsın "kanun, idare ve adliye ön-ünde" eşit olduğunu beyan ettikten sonra maddenin 2. fıkrası şahıslar arasında herhangi bir sebeple "doğrudan doğruya veya dolayısıyla ayırd" edilmesini men etmektedir. Anayasanın 28. maddesi ayırd edici muamelelere, yani diskriminasyona atıfta bulunurken- kanaatımca başka ülkelerin Anayasalarının benzeri hükümlerinde de olduğu gibi, şahıslar arasında indî ve haksız diskriminasyonları kastetmektedir. Şahıslar arası veya bir sınıf ile başka bir sınıf şahıs arası makul ve konunun icabı yapılması kaçınılmaz o-lan ayırd edici muameleler Anayasanın 28. maddesinde vaz edilen ancak aykırı değildir. Örneğin eğitim sahasında, konunun icabı, yalnız öğretmenler sınıfına şamil kanun hükümleri konulabilir. Bu demek değildir ki öğretmen olan bir sınıf vatandaş ile öğret-men olmayanlar arasında Anayasanın 28. maddesine aykırı tefrik yapılmıştır.

Bu hususta 1961 yılında Yüksek Anayasa Mahkemesi Argiris Mikrommatis v. The Republic 2 R.S.C.C. 125 davasında s.131'de Anayasanın 28. maddesini tefsir ederken şöyle demiştir:-
-"In the opinion of the Court the term 'equal before the law' in paragraph 1 of Article 28 does not convey the notion of exact arithmetical equality but it safeguards only against arbitrary differentiations and does not exclude reasonable distinctions which- have to be made in view of the intrinsic nature of things. Likewise, the term 'discrimination' in paragraph 2 of Article 28 does not exclude reasonable distinctions as aforesaid."


--(Bu tefsirle ilgili bak: 2/70 sayılı A.M.Y. İstidası, s.6)

Yüksek Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu bu tefsire uygun ola-rak bu prensibin kanunlarımızın birçok hükümlerinde ve birçok muamelelerde tatbik edildiği görülmektedir. Örneğin amme hizmeti, kooperatifler ve basın dallarında çalışan şahıslarla ilgili özel kanunlar mevcuttur. Bu böyle olmamış olsaydı meselâ işçileri -ilgilendiren ve işçilerin haklarını korumak amacıyle çalışma saatlarını, dükkânların, iş yerlerinin ve fabrikaların açılış ve kapanış saatlarını düzenleyen birçok kanunlar, işçi olan ile işçi olmayan vatandaşlar arasında işçilerin leyhine diskriminasyon ya-pmakta olduğu gerekçesi ile, Anayasanın 28. maddesine aykırı sayılacaktı. Halbuki Yüksek Anayasa Mahkemesinin yukarıda iktibas edilen Kararında belirtilen tefsir ve prensipten görüleceği gibi bu gibi makul ve durumun icabı zaruri ayırımlar Anayasanın 28. -maddesine aykırı değildir. Ayni şekilde havale konusu Kuralın hükümleri tüm vatandaşları ilgilendirmeyip yalnız işverenlerle istihdam edilen vatandaşları ilgilendirdiğinden yalnız bu vatandaşlara şamil olmaları demek değildir ki işverenlerle diğer vatanda-şlar arasında veya istihdam edilen vatandaşlarla diğer vatandaşlar arasında, lehe veya aleyhe, Anayasanın 28. maddesi tahtında bir diskriminasyon yapılmıştır. Konunun kendi icabı ('the instrinsic nature of things') böyle bir ayırımın yapılması makul ve ka-çınılmazdır.

Yukarıda izah edilen sebeplerden dolayı İhtiyat Sandığı müessesesi ve Kuralın havale konusu olan 7. ve diğer maddeleri Anayasanın 28. maddesine aykırı değildir.

Netice olarak, bu Kararın başlangıcında işaret ettiğim genel Anayasa Hukuku pr-ensiplerini ve Anayasanın 9. maddesini göz önünde tutarak, yukarıda verilen sebeplerden dolayı, 1/1973 sayılı 1972 İhtiyat Sandığı Kuralının 7(2)(3)(4), 18(1)(a)(b), 24(1)(2)(3)(4)(5), 13, 24 ve 31. maddeleri Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 21, 26 ve 28. m-addelerine aykırı olmadıkları kanaatındayım.

Ahmed İzzet:
Sayın Başkanın okuduğu hükümde:
Bir kanunun Anayasaya aykırı olup olmadığını tezekkür ederken tatbik olunan bazı genel Anayasa Hukuk prensipleri;
1972, İhtiyat Sandığı Kuralının Anayasanın 21. mad-desine aykırı olup olmadığı; ve
Ayni Kuralın Anayasanın 28. maddesine aykırı olup olmadığı hususunda söyledikleri ile hemfikirim.

Fakat Sayın Başkanın İhtiyat Sandığı Kuralının Anayasanın 26.1 maddesine aykırı olup olmadığı hususunda söyledikleri ile aşa-ğıdaki sebeplerden dolayı hemfikir değilim.

Yüksek Mahkeme 6/73 sayılı Havalede Anayasanın 26.1 maddesinin gerek serbestçe mukavele yapmak hakkını, gerekse yapılan mukavelelerin 26.1 maddesinde konulan şartlara tabi olmak üzere, ifasını garanti ettiği gö-rüşünü belirtmiş, 1/74 sayılı davada ise Yüksek Mahkeme oy çokluğu ile Anayasanın 26.1 maddesinin sadece şahısların mukavele yapma hakkını garantilediği, yapılan mukavelelerin ifasını garanti etmediği görüşünü izhar etmiştir.

Birinci, yani 6/73 sayılı Ha-valede izah edilen görüş bakımından, İhtiyat Sandığı Kuralının yürürlük tarihinden evvel veya sonra yapılan anlaşmalar için uygulanan kıstaslar değişmez.

Anayasanın 26.1 maddesi aynen şöyledir:-
"MADDE 26
1. Her şahıs, mukavele hukukunun umumî prensiple-rince konulan şartlar, kısıntılar veya tahditlere tabi olmak kaydıyle, serbestçe mukavele yapmak hakkına sahiptir. İktisaden kudretli şahıslar tarafından istismarı kanun önler."


Bu maddede "mukavele hukukunun umumi prensiplerince konulan şartlar" deyim-inden ne anlaşıldığını izah etmek gerekir.

Kanaatımca mukavele hukukunun umumi prensipleri Fasıl 149'da bahsedilen ve bir mukavelenin meydana gelmesi için ne gibi şartlar gerekli olduğuna dair umumi prensiplerdir. Meselâ, kimlerin mukavele yapabileceği,- (capacity to contract) (madde 11), mukavelenin maksadının veya ivazının ne gibi hallerde gayri kanuni olacağı (madde 26) ve buna benzer genel prensiplerle ilgili olan maddeleridir.

Anayasanın 26.1 maddesindeki bu "mukavele hukukunun umumi prensiplerince- konulan şartlar" tabiri olmasa idi, yaşı küçük olan birisi veyahut aklî dengesi yerinde olmayan birisi Anayasanın 26.1 maddesine dayanarak mukavele yapma hakkı olduğunu iddia edecekti. Kanaatımca Anayasanın 26.1 maddesinde bulunan bu tabirden bu gibi tah-ditler kastolunmaktadır. Bunun haricinde tahditler konamaz.
1972, İhtiyat Sandığı Kuralının 7(1) maddesi uyarınca iştirak sahibi, 7(3) maddesi uyarınca da işveren, müstahdemin hesabına %5'den az olmamak üzere sırası ile prim ve depozit yatırırlar. 7(1) -ve 7(3)'ün 1. şart bendlerine göre bu prim ve depozitler zaman zaman yükseltilebilir.

7(1) maddesinin 2. şart bendi, Kuralın yürürlüğe girmesinden önce işveren ile istihdam edilen şahıs arasında toplu sözleşme veya herhangi bir akit ile prim yatırılması -tesbit edildiği hallerde, böyle bir anlaşmanın yazılı olarak Üyeye bildirilmesi sureti ile uygulanabileceğini ve Üyenin böyle bir anlaşmanın geçerliliğini teyid eden ve uygulanacak prim miktarını belirten bir belge vermesini öngörmektedir. 7(3) maddesinin- 2. şart bendi de, ayni hükmü, işveren tarafından ödenen depozito için uygulamaktadır.

Kuralın 31(1) maddesine göre Kuralın yürürlüğe girmesinden önce herhangi bir işverenle müstahdem arasında yapılan bir akit sonucu veya toplu sözleşme tahtında ihtiyat -sandığı kurulmuş veya genel anlamı ile ihtiyat birikimi yapılmışsa, Kuralın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay zarfında istihdam edilen şahıs veya şahısların para ve hesapları İhtiyat Sandığına devredilir.

Görüleceği gibi Kural, işveren ve müsta-hdem arasında Kural haricinde herhangi bir anlaşma yapılmasını men etmemektedir. Yalnız yapılan anlaşmanın Kuralın şartlarına tabi olmasını öngörmektedir. Ayni şekilde Kuralın yürürlüğe girdiği tarihte işveren ile müstahdem arasında yapılmış bir akit var-sa bu akti ortadan kaldırmıyor, sadece taraflar arasındaki anlaşmaya göre ödenen paraların İhtiyat Sandığına devredilmesini öngörmektedir. Her ne kadar da Kural yürürlüğe girdiği tarihinden önce yapılan anlaşmaları ortadan kaldırmazsa ve yürürlük tarihind-en sonra yapılacak ek anlaşmaları men etmezse de, bu gibi hallerde Kuralın tarafların yapmış olduğu veya yapacağı akitler bir nevi müdahalede bulunduğu addolunabilir. Fakat, kanaatımca mesele bununla hallolmaz.

Anayasa yetkisini kullanan Yüksek Mahkeme -bir havaleyi tetkik ederken tarafların istinad ettiği Anayasa maddeleri ile yetinmeyip konuya şamil olan diğer bütün Anayasa maddelerini de tezekkür etmekle mükelleftir. Bu hususta Charalambos C. Tylliros 3 R.S.C.C. 21 davasında Yüksek Anayasa Mahkemesi s-.23'de şunları söyledi:-
- "It must be observed first that though in this Case the unconstitutionality of the enactment in question has been challenged only with reference to one Article of the Constitution viz. Article lll, this Court has proceeded to consider Constitution, viz. - Articles 61, 87, 152 and 160.

In the opinion of the Court the correct interpretation of Article 144 of the constitution is that this Court is competent to take such a course, as above. The expression "determine the question so reserved" in paragraph 2 -of Article 144 directly refers to the expression "question of the unconstitutionality" in paragraph 1 of Article 144. Such latter expression means the question of unconstitutionality in toto and cannot be limited by the mentioning in the reference of spec-ific provisions of the Constitution. The necessity, as laid down by this Court in its Decision in Case No. 59/61, for specifying the Article of the Constitution which allegedly renders the particular enactment unconstitutional, is a requirement of proper -practice and procedure in order to ensure against abuse of process and does not and cannot affect the extent of the substantive -constitutional provision made by Article 144."




-1972, İhtiyat Sandığı Kuralının Anayasaya aykırı olup olmadığı tetkik edilirken kanaatımca Anayasanın 26.1 maddesine ilâveten Anayasanın 9. maddesi göz önünde tutulmalıdır. Anayasanın 9. maddesi aynen şöyledir:-
"MADDE 9
Her şahıs insanca bir hayat ve so-syal güvenlik hakkına sahiptir. İşçilerin korunması, fakirlere yardım ve sosyal sigorta sistemi bir kanunla temin edilir."


Görüleceği gibi bu maddede "sosyal güvenlik"ten bahsedilerek işçilerin korunması, fakirlere yardım ve sosyal sigorta sistemi ile -ilgili kanunlar yapılabileceği öngörülmektedir. Dava konusu İhtiyat Sandığı "işçilerin korunması" tabiri ve bilhassa bunu ihtiva eden "sosyal güvenlik" tabiri kapsamına girmektedir. Bu sebeple kanaatımca Kuralın 7(2)(3)(4), 13, 18(1)(a)(b), 24(1)(2)(3)(4-)(5) ve 31. maddeleri Anayasanın 26.1 maddesine, madde 9 ile beraber okunduğu zaman aykırı değildir.

Şakir S. İlkay:
Sayın Başkanın vermiş olduğu hüküm ile hemfikirim.

M. Necati Münir, Başkan:
Netice olarak, 1/1973 sayılı 1972 İhtiyat Sandığı Kuralının- 7(2)(3)(4), 18(1)(a)(b), 24(1)(2)(3)(4)(5), 13, 24 ve 31. maddelerinin Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 21, 26 ve 28. maddelerine aykırı olmadıkları hususunda, farklı sebeblere istinaden, oy birliği ile, karar verilir.



Yüksek Mahkeme
31 Mart,- 1975


-


17



-


Full & Egal Universal Law Academy