Anayasa Mahkemesi Numara 18/2015 Dava No 6/2016 Karar Tarihi 10.11.2016
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 18/2015 Dava No 6/2016 Karar Tarihi 10.11.2016
Numara: 18/2015
Dava No: 6/2016
Taraflar: Birleşik Kıbrıs Partisi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi arasında
Konu: İptal davası açma hakkı - Siyasi partilerin kuruluş olarak değerlendirilmemesi - Sadece Mecliste temsil edilen Siyasi Partilerin iptal davası açma ehliyetine sahip olması.
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 10.11.2016

-D.6/2016Anayasa Mahkemesi:18/2015
ANAYASA MAHKEMESİ OLARAK OTURUM YAPAN
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA
ANAYASA'NIN 147.MADDESİ HAKKINDA.
Mahkeme Heyeti:Narin F.Şefik (Başkan) Ahmet Kalkan, Mehmet
Türker, Tanju Öncül, Bertan Özerdağ.
Anayasa'n-ın 147.maddesinin verdiği yetkiye dayanarak açılan iptal davası.
Davacı:Birleşik Kıbrıs Partisi, Kaymaklı Yolu Sok.No:28 A Çağlayan, Lefkoşa
İle
Davalı No:1)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi, Lefkoşa
No:2)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Mecl-isini temsilen
Cumhuriyet Meclisi Başkanı,
A r a s ı n d a.
Davacı tarafından:Avukat Mustafa Bülent Asena
Davalı tarafından:Başsavcı Yardımcı Muavini Ersoy Ölçter.
--------------------
A R A K A R A R
Dava-cının:
a)4.11.2015 tarihli Resmi Gazete'nin 159 sayısında Ek I Yasalar altında yayınlanan, 49/2015 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın, 45 ve 71'inci maddelerinin, Anayasa'nın 1,8,70(3) ve 70(6) maddelerine aykırı olmaları nedeniyle iptal edilmesi;
talebi-yle açtığı davasına karşı, Davalı tarafından dosyalanan Müdafaa Takririnde:
"KKTC Anayasası'nın 147'nci maddesine göre, Anayasa Mahkemesinde iptal davası, Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasal partiler, siyasal gruplar ve en az dokuz- milletvekili veya kendi varlık ve görev-lerini ilgilendiren alanlarda diğer kurum ve kuruluş-lar veya sendikalar dava açabilir. Siyasal bir parti olan Davacının Cumhuriyet Meclisinde herhangi bir milletvekili yoktur. Bu nedenle Cumhuriyet Meclisinde temsi-l edilmeyen Davacının Anayasa'nın 147'nci maddesi altında dava açma ehliyeti yoktur. Bu nedenle davanın ön itiraz safhasında masraflarla birlikte ret edilmesi talep olunur."
şeklinde ön itirazda bulunulmuştur.
Ön itirazın öncelikle dinlenmesine karar veril-mesi sonrası tarafların hitapları, bu boyutla sınırlı olacak şekilde yapılmıştır.
Dile getirilenlerden hareketle konu incelendiğinde, Davalı tarafın iddiasının, Anayasa'nın 147'nci maddesine göre Cumhuriyet Meclisinde temsil edilmeyen siyasal partilerin ip-tal davası açamayacağı, Davacı partinin de Mecliste milletvekili olmadığından bu davayı açma ehliyeti bulunmadığı özlü olduğu görülmektedir.
Davacı taraf ise bu iddiaya karşılık olarak, dava açma hakkı bulunduğunu göstermek maksadıyla, iki argüman ileri sü-rmüştür. Bu argümanlardan birincisi, Davacının Anayasa'daki siyasal gruplardan birisi olduğu, dolayısıyla bu davayı açma hakkı bulunduğu; ikincisi ise, Davacının, Mecliste temsiliyeti olmadığı için, Anayasa'nın 147'nci maddesinde belirtilen kurum ve kurulu-ş olarak kabul görmesi gerektiği ve kendi menfaatları ile ilgili olan konu Yasanın iptalini de bu sıfatla talep etme hakkı bulunduğu özlüdür.


Anayasa'nın 147'nci maddesinin (1)'inci fıkrası:
(1)Cumhurbaşkanı,Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasal pa-rtiler, siyasal gruplar ve en az dokuz milletvekili veya kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda diğer kurum, kuruluş veya sendikalar bir yasanın, kararnamenin, tüzüğün, Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğünün, Cumhuriyet Meclisi kararının, yönetmeliğin -veya bunların herhangi bir kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırı veya ona uygun olmadığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilirler.
şeklindedir.
Anılan madde içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, siyasal grupl-ar, ancak Mecliste temsil ediliyor iseler iptal davası açma hakkına sahiptirler. Davacının Mecliste temsil edilmediği gerçeği karşısında, Davacı, siyasal bir grup olarak değerlendirilse de, değerlendirilmese de, iptal davası açamayacağından, bu argümanında-n hareketle Davalının ön itirazının reddedilmesi ve Davacının dava açma hakkı olduğu sonucuna varılması mümkün olamamaktadır.
Davacının ikinci argümanı açısından olaya bakıldığında ise, karşımıza, ilk olarak, Anayasa Mahkemesi 8/1994, Dağıtım 4/1995 ve Bi-rleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 13/1990 ve 14/1990, Dağıtım 2/1991 sayılı kararlar çıkmaktadır. Anılan kararlarda, Mecliste temsil edilmeyen siyasal partilerin, "kuruluş" olarak mütalâ edilerek, "kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda" Anayasa'n-ın 147'nci maddesi altında iptal davası açma hakkı bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Anlaşılan odur ki, Davacının bu Mahkemeden beklentisi, Mahkemenin konu kararları takip etmeyerek, Mecliste temsil edilmeyen Davacıyı "kuruluş" olarak değerlendirip,- Davacının kendi varlığı ile ilgili olduğu ileri sürülen konu Yasanın iptali için dava açma hakkı bulunduğunu kabul etmesidir.
Geçmiş içtihatların izlenmesi gerektiği ve hangi hallerde değişime gidilebileceği, Anayasa Mahkemesi 9/2005, Dağıtım 4/2005'te:
- "Yüksek Mahkeme kararları içtihat oluşturur ve daha sonra gerek Alt Mahkemelerin gerekse Yüksek Mahkemenin bu kararları izlemesi gerekir. Genel ilke böyle olmakla birlikte daha sonra yapılan hukuki argümanlar ve zaman içinde uygulamada karşılaşılan -sorunlar nedeniyle bir kararın hatalı olduğu anlaşılabilir. Bu durumda hatalı kararı gözü kapalı izlemek doğru değildir. Mahkemelerin yeterli gerekçe olmadan geçmiş kararlarda belirtilen görüşleri değiştirmesi doğru olmamakla birlikte hatalı olduğu anlaş-ılan kararları izlemesi de doğru değildir. Gerekli olduğu zaman geçmiş kararları irdelemek hukukun canlılığını yitirmediğini, gelişme içinde olduğunu ve kalitesinin yüksek olduğunu gösterir. En saygın Mahkemelerin en iyi kararları arasında geçmiş kararla-rı eleştiren ve gerektiğinde hatalı görüşü terkeden kararlar vardır. Bu kararlar arasında Mahkeme heyetinin kendi görüşünü değiştirdiği kararlara rastlanmaktadır. Önemli olan değişikliğin gerekçesidir. Böyle bir değişikliğe gitmeden önce sıra dışı bir ç-alışma yapmak ve yeterli neden olup olmadığına bakmak gerekir.
Bir kararın hatalı olma nedenlerinin başında karar verilirken bazı argümanların yapılmamış olması ve bazı hususların Mahkemenin bilgisine getirilmemiş olması gelir. (Anayasa Mahkemesi 1/99; D.-3/99) "
şeklinde belirtilmiştir.
Bu noktada yanıtlanması gereken soru, yukarıda anılan, Anayasa Mahkemesi 8/1994 ve Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 13/1990 ve 14/1990 sayılı kararlarda yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonucun izlenmesini gerektirmey-ecek bir durumun ortada olup olmadığıdır.
49/2015 sayılı Yasanın 3'üncü maddesi incelendiğinde, siyasal partilerin:
"Siyasal Parti Tanımı ve Siyasal Partilerin Nitelikleri3.(1)Siyasal partiler, tüzük ve programlarında belirlenen görüşlerin halk taraf-ından desteklenmesini sağlamak ve seçimler yoluyla Devleti ve yerel kuruluş organlarını yönetme yetkisini elde etmek amacıyla faaliyet gösteren, sürekli ve istikrarlı bir örgüte sahip siyasal kuruluşlardır."şeklinde tanımlandığı görülmektedir. Bu düzenle-me ilk bakışta siyasal partilerin siyasal "kuruluş" olduğunu düşündürse de, Anayasa'nın yukarıda alıntılanan 147'nci maddesi dikkâtlice incelendiğinde, Anayasa'da, siyasal partilerin açıkça belirtilip, dava açma hakları sayıldıktan sonra "diğer kurum ve ku-ruluşların" dava açma haklarının düzenlendiği açık gerçeği ile karşılaşılmaktadır, ki bu gerçek, siyasal bir partiyi , Mecliste temsiliyeti yok diye "diğer kuruluşlar" kapsamına sokmayı engellemekte, diğer bir deyişle mevcût içtihatları izlemeyi zorunlu kı-lmaktadır. Kaldı ki, gerek Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 13/1990 ve 14/1990, Dağıtım 2/1991'de:
"Davacı, alternatif olarak, bir partinin Anayasa'nın 147(1) maddesi maksatları bakımından kuruluş olarak nitelendirilebileceği görüşünü savundu. Bu görüşe il-tifat etmek olanaksızdır. Herşeyden önce siyasal bir parti olan Davacının başka terim hüvviyetine sığınmak istemesine cevaz verilmesi, Anayasa'nın 147(1) maddesinde yer alan "siyasal partiler" sözcüklerini fuzûli kılar. Diğer bir ifade şekliyle siyasal par-tiler "kuruluşlar" kapsamında mütalâa edilmesi halinde, bu kez ilgili maddede siyasal partilerin, spesifik olarak belirlenmesine hiç gerek yoktur. Öte yandan "kuruluş" sözcüğünü geniş bir tefsire tabi tuttu. Yasama Meclisinde temsil edilmeyen siyasal parti-leri kapsadığı kabul edilirse, bu sefer Yasama Meclisinde temsil edilen ile edilmeyen siyasal partiler arasında Anayasa'nın 147(1) maddesinin yapmış olduğu ayırımın hiçbir anlamı kalmaz. Bu nedenlerle Davacının bu konudaki görüş ve iddialarına katılma olan-ağı yoktur."
şeklinde, gerekse de Anayasa Mahkemesi 8/1994 Dağıtım 4/1995'te:
"Siyasal partilerin önde gelen ödevleri arasında demokrasiyi yaşatmak ve demokratik yolla iktidar olmaktır. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları arasında vatandaşlar arasında eşit-liği gözetmek ve Anayasa'nın öngördüğü temel hak ve özgürlüklerin bekçiliğini yapmaktır. Bu ana görevler her siyasal partinin kuruluş nedenleri arasın-dadır. Kabul edilen hemen hemen her yasada eşitlik ilkesine veya Anayasa'nın öngördüğü sair demokratik il-kelere aykırılık iddiasında bulunmak mümkündür. Bunu ileri sürerek Mecliste temsil edilmeyen ve "kurum veya kuruluş" sözcükleri altında dava açma hakkını haiz olacak bir siyasal parti ile Mecliste temsil edilen bir siyasal parti arasında Anayasa'nın 147. m-addesi altında dava açma açısından hiç bir farkı olmayacaktır. Oysa Anayasa koyucusu böyle bir farkı Mecliste temsil edilen siyasal partileri 147. maddede özellikle belirtmek suretiyle ortaya koymak istemiştir. A.M. 13/90 ve 14/90 (D.2/91)'de de vurgulanma-k istenen bu husus idi. "
şeklinde dile getirilenler, bir anlamda anılan iddianın daha önce de yapıldığını ve karara bağlandığını gösterdiğinden, ortada yeni bir argüman bulunduğu dahi söylenememektedir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında, Davacının ikinci -argümanına da herhangi bir değer vermek mümkün olamamaktadır.
Belirtilenler ışığında Davalı tarafından yapılan ön itiraz kabul edilir ve dava daha ileri gitmeden reddolunur.


Narin F.ŞefikAhmet Kalkan
Başkan Yargıç


Mehmet Türker-Tanju ÖncülBertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç


10 Kasım 2016











6






Full & Egal Universal Law Academy