Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2013/11858 Esas 2013/22147 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 12.Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/11858
Karar No: 2013/22147
Karar Tarihi: 12.06.2013

ESAS NO : 2013/11858

KARAR NO : 2013/22147



Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için  Tetkik Hakimi tarafından  düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu, alacaklı tarafından hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, 10.01.2012 tarihinde icra mahkemesine başvurusunda, ödeme emri tebligatının usulsüzlüğünü ileri sürerek imzaya itiraz etmiş, mahkemece; tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin reddine ve süresinde yapılmayan imzaya itirazın reddine karar verilmiştir.

 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun "Bilinen en son adreste tebligat" başlığını taşıyan 10.maddesinde aynen "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebligat yapılacak şahsın müracaat veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir" hükmü yer almaktadır.

Aynı kanunun 16.maddesine göre de; "Kendisine tebligat yapılacak şahıs, adresinde bulunmazsa tebliğ, aynı konutta oturan kimselere veya hizmetçilerden birine yapılır." 4829 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Tebligat Kanunu'nun 16.maddesinde yer alan "birlikte oturan ailesi efradı" ibaresi "aynı konutta oturan kişiler" şeklinde değiştirildiğinden, muhatap adına kendilerine tebligat yapılacak aynı konutta oturan kişiler, aile fertleri, yakın ve uzak akrabalar veya hizmetçilerden biri olabileceği gibi bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler de olabileceklerdir. Muhatapla birlikte oturma şartının gerçekleşmiş sayılabilmesi için muhatapla aynı çatı altında oturmak yetmeyip, aynı daireyi paylaşmış olmak gerekir.

Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması, Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih ve 13777-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir.

Somut olayda, borçlu adına çıkarılan örnek 10 numaralı ödeme emrinin borçlunun kardeşi E.E 'nın “muhatap ile birlikte sakin kardeşi” şerhi ile tebliğ edildiği, borçlunun, kardeşi E.E ile birlikte ikamet etmediği gibi, tebliğ yapılan adresin ikamet adresi olmadığını ileri sürdüğü, mahkemece yaptırılan zabıta araştırması neticesinde borçlunun tebliğ evrakı teslim edilen kardeşi ile birlikte oturmadığının belirlendiği görülmüştür. tebliğ işlemi 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 16.maddesine aykırı olduğundan usulsüzdür.

Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 53.maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.

O halde mahkemece, ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğuna karar verilerek, borçlunun öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihe göre 5 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı tespit edildiği taktirde icra takibine itirazlarının esasının incelenmesi gerekir iken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy