Anayasa Mahkemesi Numara 15/1979 Dava No / Karar Tarihi 25.11.1980
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 15/1979 Dava No / Karar Tarihi 25.11.1980
Numara: 15/1979
Dava No: /
Taraflar: Kamil Mustafa ile Başsavcılık
Konu: D.12 XXXX SİL XXX
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 25.11.1980

-D.12/80 Anayasa Mahkemesi 15/79
Anayasa Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Ülfet Emin, Başkan, Şakir Sıdkı İlkay,
Salih S. Dayıoğlu, N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut.
KTFD Anayasasının 114(1) maddesi uyarınc-a
Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 62/78 sayılı davasında (Kâmil Mustafa, Gazi Mağusa ile KTFD Başsavcısı) Lefkoşa 24.12.1979 tarihinde sunulan konu.

Müstedi namına: Oktay Feridun.
Müstedaaleyh namına: Yaşar Boran.

--------------
K A R A R
KONU:
1976 Kıbrıs -Türk Liman İşçileri Şirketi Yasasının 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 25. maddelerinin Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasasının 5, 6, 7, 31, 35 ve 37. maddelerine veya herhangi bir kısmına aykırı olduğu iddia edilmiştir.

I. OLAY:
Davacı 13.1.1978 tarihinde Lefkoşa K-aza Mahkemesinde 62/1978 sayılı bir dava açarak 1934 yılından beri Stevedore kontraktör olarak kaydını yaptırdığını, Stevedore-Master Porter, Cargo Handling Gear Stores ve Cargo Superintendent olarak senelerce Mağusa limanında çalıştığını 6/1976 sayılı 197-6 Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi Yasası uyarınca işin devletleştirildiğini ve/veya müsadere edildiğini ve/veya işine devam etmesine engellendiğini ve/veya yasaklandığını ileri sürerek Kıbrıs Türk Federe Devletinden işi icabı elinde bulundurduğu taşınır- mallara en azından 810,430.000KL zarara uğradığını, işini yapamamasından dolayı diğer zararlara uğradığını ileri sürerek devletten genel tazminat talebinde bulundu. Devlet dosyaladığı müdafaa takriri ile davacının işi için ileri sürdüklerine bilgisizlik -beyan etti ve mahkemede isbatını talep etti. Devlet davacıya karşı tazminat için sorumlu olmadığını ileri sürdü. Davanın duruşması esnasında davacı 6/1976 sayılı 1976 Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi Yasasının 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 25. maddelerinin Anay-asanın 5, 6, 7, 31, 35 ve 37. maddelerine aykırı olduğunu ve bu maddelerin davanın karara bağlanmasında etkili olabileceğini ileri sürerek söz konusu Yasa maddelerinin Anayasaya aykırı olup olmadığı hususunun karara bağlanması için konunun Yüksek Mahkemey-e, Anayasa Mahkemesi olarak sunulmasını talep etti. Kaza Mahkemesi de söz konusu maddelerin davanın karara bağlanmasında etkisi olabileceği kanaatine vararak konuyu karara bağlamak üzere Yüksek Mahkemeye, Anayasa Mahkemesi olarak sundu.

II. İLGİLİ YASA- METİNLERİ:
6/1976 sayılı 1976 Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi Yasasının ilgili maddeleri aynen şöyledir:
"5.(1) (a)Kıbrıs Türk Federe Devleti, liman ve gümrük antrepolarında (liman içinde ve dışında) yükletme, boşaltma, ambarlama, taşıma ve benzeri i-şleri veya hizmetleri yapmak;
(b)İstivadorların yaptığı vapur üstü hizmetlerini, özellikle vinç çalıştırma, kumanda (serdümen) hizmeti, vapur ambarlarındaki ambar işlerini yapmak;
(c)yolcu bagajlarını ve yolcuya ait sair eşyayı gümrük salo-nundan gemiye ve gemiden gümrük salonuna taşıma işlerini yapmak;
(ç)müracaat ve şirketle anlaşma üzerine limanın bulunduğu belediye hudutları içinde veya özel durumlarda Liman Dairesi Müdürünün onayı ile belediye hudutları dışına limandan taşıma iş-leri yapmak;
(d)gemi acentelerinin, özel şahıs ve şirketlerin limanlar içinde işçilikle ilgili tüm işlerini yapmak.
(2) Bu maddedeki görevlerin yapılması için gerekli araç, gereç ve teçhizatı temin etmek ve idamesini sağlamak.



6. Herhangi bi-r yasa, tüzük, kararname veya emirname hükümlerine bakılmaksızın boşaltılacak yükün (F.I.O) doğrudan doğruya teslim alınması ve gümrük ambarlarına indirilmeden nakli sözkonusu ise, tüm işçilik Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketince yapılır. Acenteler, kend-i namlarına herhangi bir işçi istihdam edip, boşaltma, vasıtalara yükleme veya limandan yükleme yapamazlar. Resmen tesbit edilecek tarifelere göre doğacak işçilik ücretleri, gemi acenteleri veya malı teslim edecek olanlar tarafından, Kıbrıs Türk Liman İşç-ileri Şirketine ödenir.


7. (1)Liman İşçileri Şirketinin ortaklık sermayesi, 10. maddede belirtilen ve bu şirket kurulurken ve diğer maddeler uyarınca ileride ortak olacak işçilerin her birinin sahip olacağı biner Kıbrıs Lirasından ibarettir. Her işçi -1000 Kıbrıs Liralık hisse almak zorundadır.
(2)Kıbrıs Türk Federe Devleti, Liman İşçileri Şirketi'ne işletme kredisi temin eder ve gerektiğinde yardım yapar.

8. (1)Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte cemiy-etlerin tüm taşınır ve taşınmaz malları ve hakları Liman İşçileri Şirketine devredilir.
(2)Mağusa Lisanslı Hammallar Cemiyeti üyesi Türk İşçilerinin katkı ve sermaye miktarları Bakanlıkça görevlendirilecek bir tasfiye memurunca saptanacak, her işçi iç-in 1000 Kıbrıs Liralık miktar Liman İşçileri Şirketi'ne ortak olmayı kabul eden işçiler namına yatırılacak, diğer alacakları Kıbrıs Türk Federe Devletince, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak iki ay içinde tazminat olarak ödenecektir.
(3)-Mağusa Lisanslı Hammallar Cemiyeti Rum üyelerinin katkı ve sermayesi Kıbrıs Türk Federe Devletine intikal eder ve Kıbrıs Türk Federe Devletinin Liman İşçileri Şirketine ilişkin kuruluş amaçlarında kullanılır.
(4)Mağusa Lisanslı Hammallar Cemiyetinin t-aşınır ve taşınmaz mallarının kıymeti Bayındırlık ve Ulaştırma işlerinden sorumlu Bakanlıkça atanan tarafsız bir muhasip tarafından saptanır.
(5)Limasol ve Lârnaka Lisanslı Hammallar Cemiyeti Üyesi bulunan Türk İşçilerinin Limasıl ve Lârnaka Lisanslı -Hammallar Şirketlerine olan katkı ve sermaye miktarlarının saptanması, şirkete ödenmesi ve geri kalanın tasfiyesi için (2). fıkranın kuralları uygulanır. Ancak, saptanacak miktar 1000 Kıbrıs Liralık sermaye miktarının altında ise, fark, K-ıbrıs Türk Federe Devletince uzun vadeli ve düşük faizli kredi verilmek suretiyle karşılanır.
(6)(2) ve (5). fıkralar uyarınca saptanan miktar, Şirkete ortak olmayan işçilere bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak iki ay içinde Kıbrıs Türk F-edere Devletince ödenir.

9. (1)Kıbrıs Türk Federe Devleti liman ve gümrük antrepolarında (liman içinde veya dışında):
(a)Yükleme, boşaltma, ambarlama ve taşıma işleri;
istivadorların yaptığı vapur üstü hizmetleri, özellikle vinç çalıştırma, kumanda -(serdümen) hizmeti, vapur ambarlarındaki ambar işleri;
(c)rıhtım işçilerinin yaptığı vapur altı hizmetleri; özellikle tüm ithal ve ihraç malları vapur gancasından kurtarma, vapur altından ambara taşıma, ambardan rıhtıma ve rıhtımdan vapu-run gancasına yükleme işleri; -
(ç)yolcu b-agajlarının ve yolcuya ait sair eşyayı gümrük salonundan gemiye ve gemiden gümrük salonuna taşıma işleri;
(d)müracaat ve şirketle anlaşma üzerine limanın bulunduğu belediye hudutları içinde veya özel durumlarda Liman Dairesi Müdürünün -onayı ile belediye hudutları dışına limandan taşıma işleri,
Liman İşçileri Şirketinin yetkisine verilir.
(2)Bu Yasanın 5. maddesinin öngördüğü görevleri yapmak için limanlarda ve gümrük antrepolarında başka bir şirket kurulamaz, faal-iyet gösteremez ve yetkilendirilemez.

Aşağıdaki evsafı haiz kişiler Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketinin kuruluşu anındaki ilk üyeleri kabul edilir:
65 yaşını doldurmamış, sağlık yönünden çalışmasına herhangi bir engeli bulunmayan:
(a)(i)Mağusa Lis-anslı Hammallar Cemiyetinin,
(ii)Limasol Lisanslı Hammallar Cemiyetinin,
(iii)Lârnaka Lisanslı Hammallar Cemiyetinin,
üyeleri;
Kıbrıs Türk Liman ve Taşıt İşçileri Sendikasının Mağusa Limanında çalışan "A" sınıfı ve "B" sınıfı rıhtım ve istivador işçi-leri, memurlar, traktör sürücüleri ve hammal başları;
Mağusa Lisanslı Hammallar Cemiyeti Memurları;
(ç)20.7.1974 tarihinde Lârnaka ve Limasol Limanlarında kayıtlı "A" sınıfına bağlı liman işçileri olarak çalışma ehliyeti olanlar.
(1). fıkrada belirtil-en evsafı haiz olan ve belgeleri Mağusa Liman Encümenince geçerli olduğu kabul edilen ve Liman İşçileri Şirketine kuruluşta ortak olabilecekleri resmen kabul edilen işçilerden ortak işçi olmayı kabul beyannamesi alınır. Ortakişçi olmayı kabul ettiğini bey-an edip ortaklıkları Mağusa Liman Encümenince kabul edilenlerden 1000 Kıbrıs Liralık sermaye katkısını ödemesi istenir veya kendisinden taahhütname alınır.
Mağusa Liman Encümenince Liman İşçileri Şirketinin kuruluşu anında saptanan ortakların isimleri, B-ayındırlık ve Ulaştırma işlerinden sorumlu Bakanlıkça Resmî Gazete'de yayınlanır. Resmî Gazete'deki yayından başlayarak on beş gün içerisinde Yönetim Kurulunca görevlendirildiği limanda çalışmayı kabul ettiğine dair belge vermeyenlerle işbaşı yapmayanlar -Mağusa Liman Encümenince istifa etmiş sayılırlar. Ancak, Şirket Yönetim Kurulunca belirtilen süreye uymayanlardan geçerli sebebi olanlar hakkında bu işlem yapılmaz.
(1) ve (2). fıkralarda belirtilen işlemler Mağusa Liman Encümenince yapılırken ortaklığa e-hil olan işçinin geçimini başka kaynaktan karşılaması ve rehabilite olması dikkate alınır ve bu gibi kimselerin bu şirkete ortak olmak isteyip istemediği saptanır.
(1), (2) ve (3). fıkralarda belirtilen işlemler sonucunda Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi-nin kuruluş anındaki ortak üye sayısı 300'ü aşamaz. Kuruluş anında ortaklığa alınamayan ancak limanda çalışma ehliyeti bulunan kişilerin bir listesi yapılır ve bu kişiler şirkete yeni üye alımı esnasında 11. maddenin koşulları aranmadan öncelik alırlar.- Bu listeye yedek üye listesi denir.
Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi, iş fazlalığı halinde öncelikle bu yedek listedeki işçileri gündelikçi olarak çalıştırabilir. Bu konudaki talepler Çalışma Dairesince karşılanacaktır."

"25.Şirketin kuruluşu -tarihinden başlayarak Bayındırlık Ulaştırma, Çalışma ve Maliye işlerinden sorumlu Bakanlıklardan birer ve Lisanslı Hammallar Cemiyetlerinden birer temsilci olmak üzere altı temsilciden oluşacak bir Komisyon kurularak Lisanslı Hammallar cemiyetlerinin bu Ya-sa ile lâğvından ötürü bu cemiyet üyelerinin statülerinin değişmesinden dolayı meydana gelen ve kendilerine ödenmesi gereken tazminatı bir yıl zarfında saptar. Şirkete girmeyecek olanlara, saptanan tazminat öncelikle ödenir.
Saptanacak tazminattan tatmi-n olmayan cemiyet üyelerinin yargı organlarına başvurma hakkı saklıdır."


III. İLGİLİ ANAYASA METİNLERİ:
"Madde 5.
(1)Her Türk yurttaşı, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahiptir.
(2)Devlet, kişinin temel- hak ve özgürlüklerini, kişi huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar.


Madde 6.-
Temel hak ve özgürlükler, özüne dokunmadan, kamu yararı, kamu düzeni, genel ahlâk, sosyal adalet, ulusal güvenlik, genel sağlık ve kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle ancak yasalarla kısıtlanabilir.


Madde 7.
Her Türk yurttaşı, hiçb-ir ayırım gözetilmeksizin, yasa önünde eşittir.
Hiçbir kişi, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.


Madde 31.
(1)Her Türk Yurttaşı, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyle ve yasa ile sınırlanabilir.
(2)Mülkiyet hak-kının kullanılmasına, kamu güvenliği, genel sağlık, genel ahlâk, kent ve ülke plânlaması veya herhangi bir malvarlığının kamu yararı için geliştirilmesi ve faydalı kılınması veya başkalarının haklarının korunması için kesin olarak gerekli kısıntı veya sını-rlamalar yasa ile konabilir.
(3)Malvarlığının ekonomik değerini fiilen azaltan kısıntı ve sınırlandırmalar için derhal tam bir tazminat ödenir; anlaşmazlık halinde tazminatı hukuk mahkemesi saptar.


(4)Devletin, yeraltı suları, madenler, eski ese-rler ve yasa ile sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelendirilen taşınmaz mallar üzerindeki hakkı saklıdır.


Madde 35.
Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel girişimler, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, gerçek karşılığı yasada gösterilen şekilde ödenmek ko-şuluyla devletleştirilebilir. Yasanın taksitle ödemeyi öngördüğü durumlarda, ödeme süresi on yılı aşamaz ve taksitler eşit olarak ödenir; bu taksitler, yasada gösterilen faiz haddine bağlanır.


Madde 37.
(1)Her Türk yurttaşı dilediği alanda çalışma özgü-rlüğüne sahiptir. Özel girişimler kurmak serbesttir. Yasa, bu özgürlüğü, ancak kamu yararı amacıyle sınırlayabilir.
(2)Devlet, özel girişimlerin ulusal ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını- sağlayacak tedbirleri alır."


IV. İDDİANIN GEREKÇESİ:
1. Davacı iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
Yasanın 5. maddesinde belirtilen görevleri münhasıran Liman İşçileri Şirketine vermesi davacının çalışma özgürlüğünü kısıtlamak ve/veya tamamen engell-emekte olduğundan Anayasanın 37. maddesine aykırıdır. Söz konusu yasa davacının işini devletleştirdiğinden ve davacıya tazminat ödnmesini öngörmediğinden ilgili yasa maddeleri Anayasanın 35. maddesine aykırıdır. Yasanın 25. maddesi bir kısım kişilere taz-minat verilmesini öngörmekle ilgili yasa maddesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Engellemek ve kısıtlamaktan dolayı ellerinde kalan malların değerleri fiilen azaldığından ve/veya sıfıra indirildiğinden ve tam bir tazminat ödenmediğinden ilgili Yasa maddeleri -Anayasanın 31. maddesine aykırıdır.

İlgili yasa maddeleri yıllardan beri iş yapanları hiç düşünmemekle ve onları işsiz bırakmakla temel hak ve özgürlükleri ihlâl ettiğinden Anayasanın 5 ve 6. maddelerine de aykırıdır.
2. Davalı iddiasının gerekçesi özet-le şöyledir:
Yasanın 6 ve 9(1). maddeleri Liman işlerini Yasa ile kurulan şirketin tekeline verdi. Devletleştirme yoktur. Yasa kişilerin çalışma özgürlüğüne müdahale etmekte ve bu müdahale kamu yararına yapılmadığından ilgili Yasa maddeleri Anayasanın 3-7. maddesine aykırıdır. İlgili Yasa maddeleri zarar gören başka kişilere tazminat verilmesini öngördüğü halde davacı gibilerine tazminat hakkı verilmediğinden ilgili madde eşitlik ilkesine aykırıdır.

V. İNCELEME:
Davacı ve davalının ileri sürdüğü iddia -ve görüşler, ilgili Yasa ve Anayasa metinleri ve konuyla ilgili diğer Anayasa metinleri göz önünde tutularak konu incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.

Yasanın 9(1) maddesi K.T.F.D. Liman ve gümrük antrepolarında yükleme, boşaltma, ambarlama ve taşıma -işleri, istivadorların yaptığı vapur üstü hizmetleri, özellikle vinç çalıştırma, kumanda (serdümen) hizmeti, vapur ambarlarındaki ambar işleri, rıhtım işçilerinin yaptığı vapur altı hizmetleri, özellikle tüm ithal ve ihraç malları vapur gancasından kurtarm-a, vapur altından ambara taşıma, ambardan rıhtıma ve rıhtımdan vapurun gancasına yükleme işleri, yolcu bagajlarının ve yolcuya ait sair eşyayı gümrük salonundan gemiye ve gemiden gümrük salonuna taşıma işleri, müracaat ve şirketle anlaşma üzerine limanın b-ulunduğu belediye hudutları içinde veya özel durumlarda Liman Dairesi Müdürünün onayı ile belediye hudutları dışına limandan taşıma işlerini Liman İşçileri Şirketinin yetkisine verdi. Aynı maddenin (2). fıkrası Yasanın 5. maddesinin öngördüğü görevleri ya-pmak için limanlarda ve gümrük antrepolarında başka bir şirketin kurulamıyacağını, faaliyet gösteremeyeceğini ve yetkilendirile-miyeceğini öngörmektedir. Yasanın 5, 6 ve 9. maddelerinin hükümlerine göre Yasanın 3. maddesi altında kurulan Kıbrıs Türk Liman- İşçileri Şirketinin dışında başka herhangi bir kişi veya Şirket K.T.F.D. limanlarında ve gümrük antrepolarında herhangi bir iş yapamaz. Yasanın bu hükümlerinde açıkça görülüyor ki müstedinin K.T.F.D. limanlarında ve gümrük antrepolarında istevador kontra-ktör ve/veya stevafor master norter ve/veya cargo handler ve/veya gümrük içinde veya dışında yükleme, boşaltma, ambarlama, taşıma ve benzeri işleri veya hizmetleri yapmaktan men olundu. Bu nedenle Yasanın ilgili maddeleri kişinin Anayasanın 37. maddesi uy-arınca Türk yurttaşlarına tanınan her alanda çalışma özgürlüğüne ve özel girişimler kurma hakkına müdahale etmektedir. Yasanın ilgili maddeleri davacının Anayasanın 31. maddesi uyarınca Türk yurttaşlarına verilen mülkiyet hakkına da tecavüz ettiğine kuşku- yoktur.

Anayasada kişilere verilen haklar mutlak değildir. Bu gibi haklar, hakları veren maddede belirlenen veya Anayasanın 6. maddesinde belirlenen nedenlerden kısıtlanabilir. Anayasanın 31. maddesinde verilen mülkiyet hakkının kullanılması ancak kam-u güvenliği, genel sağlık, genel ahlâk, kent ve ülke plânlaması veya herhangi bir malvarlığının kamu yararı için geliştirilmesi ve faydalı kılınması veya başkalarının haklarının korunması için yasa ile kısıtlanabilir. Anayasanın 37. maddesinde belirlenen -temel haklardan çalışma özgürlüğü de kamu yararı amacı ile sınırlanabilir. Anayasanın 6. maddesine göre bu gibi sınırlamalar hakkın özüne dokunmamak koşulu ile yapılabilir.

Genellikle herhangi bir yasanın veya belli bir kuralının Anayasaya aykırı olduğu-nu iddia eden taraf ilgili yasa kuralının gerçekten anayasaya aykırı olduğunu isbat etmekle yükümlüdür. Bu genel bir ilkedir ve her ilkede olduğu gibi bunun da istisnaları bulunmaktadır. Yüksek Anayasa Mahkemesi 11/80 sayılı 25 Haziran 1980 tarihli Kararı-nda Anayasaya aykırı olduğu iddia olunan yasa veya yasa kurallarının Anayasanın tanıdığı temel haklara tecavüz edici olduğu hallerde ilgili taraf üzerine düşen isbat yükümlülüğünü yerine getirmiş sayıldığının addolunduğunu belirtmiştir. (Bak. s.10) Bu gi-bi hallerde yasayı çıkaranların ilgili yasa hükümlerinin Anayasada öngörülen istisnalar dahilinde olduğu hususunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu hususta Basu's Commentary On the Constitution of India kitabında gerek Amerika gerekse Hindistan-'da uygulanan ilkeleri belirtmektedir. 5. baskı, 1. cilt, s.206'da şunlar yer almaktadır:
-"Exceptions to the presumption of constitutionality.
In some cases (since 1938) the U.S. Supreme Court has held that the presumption of constitutional validity of a statute is not applicable where a statute appears prima facie to invade the fundamental ri-ghts guaranteed by the First Amendments, viz., freedom of speech, press, religion and assembly. In such a case, the presumption is rather to the contrary, viz., that when there is such a prima facie invasion of the fundamental right, the onus would rest u-pon those who defend it to show that it is justified by some 'clear and present danger' to public security. While in the case of regulatory legislation affecting other matters, a 'rational connection between the remedy provided and the evil to be curbed' -might support the legislation, in the case of legislation affecting these fundamental rights nothing but public danger, actual or impending, clearly established, would support the legislation."


--Aynı konuda Thomas v. Collins (1945) 323 U.S. 516 davasında şunlar yer almaktadır:
-"The case confronts us again with the duty our system places on the Court to say where the individuals freedom ends and the State's power begins. Choice on the border, now as always delicate, is perhaps more so where the usual presumption supporting legi-slation is balanced by the preferred place given in our system to the great, the indispensable democratic freedom secured by the First Amendment. That priority gives these liberties a sanctity and a sanction not permitting dubious intrusions. For these r-easons any attempt to restrict those liberties must be justified by clear public interest, threatened not doubtfully or remotely, but by clear and present danger."


--Basu aynı konu hakkında Hindistan'daki uygulamayı ise söz konusu kitabında şöyle belirtmektedir: s.208.
-
"Our Supreme Court has, accordingly, held that though the general presumption in favour of the constitutionality of the law arises when a restriction imposed by the law is impugned under Art. 19, if the Petitioner succeeds in showing that the impugned la-w prima facie violates any of the rights coming under any of the sub-clauses of cl. of the Article, the onus then shifts upon the Respondent to show that the legislation comes within the permissible limits imposed by any of the clauses to as may be applica-ble to the case, and also to place materials before the Court in support of that contention. If the Respondent does nothing in that respect, it is not for the Petitioner to prove negatively that it is not covered by any of the permissive clauses, e.g., th-at the legislation is not for the public welfare and the like. If, however, the Respondent shows that the impugned law is covered by one of the permissible grounds of restriction, e.g., interests of the general public, public order or the like, then the o-nus to show that the restriction is unreasonable would shift back to the Petitioner. This is, again, subject to the modification that if the restriction appe-ars to be prima facie unreasonable, substantive evidence to establish its unreasonableness would not be required."


-Hindistan Yüksek Mahkemesi konu için 13.12.1963'de Khyerbari Tea Co. v. State of Assam AIR (1964) Vol.51 s.925 at p.938-939 şunları belirtmiştir:
-"In Saghir Ahmad v. The State of U.P. 1955-1 SCR 707 at p.726: (AIR 1954 SC 728 at p.738) where this Court was dealing with the invasion of the citizens' fundamental right under Article 19(1)(g), it has been observed that when the enactment on the face of- it is found to violate a fundamental right guaranteed under Art. 19(1)(g), it must be held to be invalid, unless those who support the legislation can bring it within the purview of the exception laid down in clause (6) of Art. 19. If the respondents do -not place any materials before the Court to establish that the legislation comes within the permissible limits of clause (6), it is surely not for the appellants to prove negatively that the legislation was not reasonable and was not conductive to the welf-are of the community. It is true that on several occasions, this Court has generally observed that a presumption of constitutionality arises where a statute is impeached as being unconstitutional, but as has been held in the case of Saghir Ahmad 1955-1 SC-R 707: AIR 1954 SC 728) in regard to the fundamental right under Art. 19(1)(g) as soon as the invasion of the right is proved, it is for the state to prove its case that the impugned legislation falls within clause (6) of Art. 19. The position may be diff-erent when we are dealing with Art. 14 because under that Article the initial presumption of Constitutionality may have a larger sway in as much as it may place the burden on the petitioner to show that the impugned law denied equality before the law or eq-ual protection of the laws. We may in this connection refer to the observation made by this court in the case of Hamdard Dawakhana v. Union of India 1960-2 SCR 671 at p.679: (AIR 1960 SC 554 at p.560) Another principle which has to be born in mind in exam-ining the constitutionality of a statute it was observed is that it must be assumed that the legislature understands and appreciates the needs of the people and the law it enacts are directed to problems which are made manifestly by experience and that the- elected representatives assembled in a legislature enacts laws which they consider to be reasonable for the purpose for which they are enacted. Presumption is therefore in favour of the constitutionality of an enactment. It is significant that all the d-ecisions to which reference made in support of the statement of the law are decisions under Arts. 14 of the Constitution. Mr. Setalvad bas fairly conceided that in view of the decision of this Court in the case of Saghir Ahmad, 1955-1 SCR 707: (AIR 1954 -SC 728) it would not be open to him to contend that even after the invasion of the fundamental right of a citizen is proved under Art. 19(1)(g) the onus would not shift to the State. In our opinion the said decision is a clear authority for the propositio-n that once the invasion of the fundamental right under Art. 19(1) is proved the State must justify its case under clause (6) which is in the nature of an exception the main provisions contained in Art. 19(1). The position with regard to the onus would be- the same in dealing with the law passed under Art. 304(b). In fact in the case of such a law the position is somewhat stronger in favour of the citizen because the very fact that a law is passed under Art. 304(b) means clearly that it purports to- restrict the freedom of trade."


-Hindistan'da 19(1)(g) temel hak maddesi aynen şöyledir:
-"19(1)All citizens shall have the right -
. . . . . . . . . . . . . . . . . .
(g) to practise any profession, or to carry on any occupation, trade or business.
(6)Nothing in sub-clause (g) of the said clause shall affect the operation of any- existing law in so far as it imposes, or prevent the State from making any law imposing, in the interests of the general public, reasonable restrictions on the exercise of the right conferred by the said sub-clause, and, in particular, nothing in the sai-d sub-clause, shall affect the operation of any existing law in so far as it relates to, or prevent the State from making any law relating to -
the professional or technical qualifications necessary for practicing any profession or carrying on a-ny occupation, trade or business, or
the carving on by the State, or by a corporation owned or controlled by the State, of any trade, business, industry or service, whether to the exclusion, complete or partial, of citizens or otherwise."


--Hindistan ve Amerikan anayasalarına göre kamu yararına yapılabilecek kısıtlamaların makul olması gerekir. KTFD Anayasasında ka-mu yararı veya diğer nedenlerle yapılacak olan kısıtlamaların makul olması gerektiğine dair açık ifade bulunmamakla beraber kamu yararı ve diğer sebepler nedeni ile yapılacak kısıtlamaların hak ve özgürlüklerin özüne dokunmamak koşulu ile yapılabileceği An-ayasanın 6. maddesi uyarınca öngörüldüğünden ve Anayasanın başlangıç ve 1. maddesi uyarınca Anayasa hukuk devleti ve hukuk üstünlüğü ilkelerine dayandırıldığı göz önünde tutulduğunda bu gibi kısıtlamaların Hindistan ve Amerika ve diğer uygar ülkelerin anay-asalarında öngörüldüğü gibi makul olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi de herhangi bir sınırlamanın kamu yararı amacı ile yapılabilmesi için kamu yararının sınırlamayı zorunlu kılması gerektiği hususunda karar vermiştir. Bu hususta Karar- No.1963/63 ve 7.3.1973 günlü kararda aynen şunlar yer almaktadır:
"Maddede belirtildiği üzere kanun bu hürriyetleri ancak kamu yararı amacı ile sınırlayabilecektir. Başka bir deyimle kamu yararı sınırlamayı zorunlu kılmalıdır."


Bu durumda ilgili yasa- maddelerinin kamu yararı amacı ile çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılması ve ilgili yasa veya yasa maddelerinin hangi ahval ve şerait tahtında çıkarıldığını saptamak gerekir. Konunun Anayasa Mahkemesi huzurunda tartışılması sırasında K.T.F.D. namına bu-lunan Savcı ilgili Yasa maddelerinin kişilerin çalışma özgürlüğüne müdahale ettiğini, bu müdahalenin kamu yararına yapılmadığını, ilgili Yasanın zarar gören başka kişilere tazminat verilmesini öngördüğü halde davacı gibilerine, yeni yasa yürürlüğe girmezde-n önce limanlarda iş yapanlara, tazminat hakkı vermediğinden ilgili yasa maddelerinin eşitlik ilkesine de aykırı olduğu hususunda beyan yaptı. K.T.F.D. namına bulunan savcının Anayasaya aykırılık hususunda yaptığı beyan nazarı itibara alınabilir ancak sad-ece bu beyana dayanılarak ilgili yasa maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu hususunda karar vermek doğru değildir. Bu nedenle dava dosyasında, ilgili Yasada ve huzurumuzda söylenenlerin ışığında ilgili yasa maddelerinin kamu yararı amacı ile yapılıp yapılm-adığını araştırmayı uygun gördük.

İlgili dosyadan görüldüğüne göre davacı limanlarda yükleme, boşaltma, elhasıl ilgili Yasanın öngördüğü tüm işleri ilgili Yasa yürürlüğe girmezden çok önce yapmakta idi. Davacı bu gibi işleri yapması için de gerekli araç- ve taşınır mallara sahipti. Yasa yürrülüğe girdikten sonra davacı 1934 yılından beri yapmakta olduğu işi yapmaktan engellenmiştir ve yasa davacıya ve benzeri durumdaki kişilere tazminat hakkı da tanımış değildir. Buna sebep olarak da Yasanın 3. maddesin-de şunlar yer almaktadır: Mağusa lisanslı hammallar, Limasol lisanslı hammallar ve Lârnaka lisanslı hammallar cemiyetlerinin 20 Temmuz 1974 tarihinde üyesi olan işçilerle limanlarda çalışan ve Yasanın 10. maddesinde belirtilen işçi niteliğini belge ile sap-tayan işçilerin haklarını korumak maksadı ile Kıbrıs Türk Liman İşçileri Şirketi ismi altında bir şirket kurulur.

Görülüyor ki Yasa 3. maddesi ile yasa yürürlüğe girdiği güne kadar limanlarda serbest iş yapanların serbest işlerine devam etmelerine engel -olmuştur.



Anayasanın 37. maddesi her Türk yurttaşına dilediği alanda çalışma özgürlüğünü ve özel girişimler kurma hakkını vermektedir. Anayasanın 5. maddesi ise her Türk yurttaşının kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve- özgürlüklere sahip olduğunu belirtmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrası devletin kişinin temel hak ve özgürlüklerini, kişi huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldı-rmasını ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamasını öngörmektedir. Anayasanın 31. maddesi de her Türk yurttaşına mülkiyet hakkını kullanma hakkı vermektedir. Gerek 37. madde gerek 31. madde uyarınca verilen haklar- kamu yararı amacı ile ve yasa ile sınırlanabilir. Hukuk devleti ilkesi de devlete, kişiye Anayasaca tanınan tüm hak ve özgürlükleri tanıma ve bunlara saygı gösterme ve bunları koruma görevini vermektedir. Nitekim T.C. Anayasa Mahkemesi hukuk devletini ş-öyle tarif etmiştir:
"Hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil, hukuk düzeni kuran ve bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasaya uyan devlet de-mektir."


İlgili Yasa 6 ve 9. maddeleri ile kişinin her alanda çalışma hakkını, özel girişimler kurma hakkını ve taşınır malını kullanma hakkını engellemektedir. Bir taraftan kişinin yukarıda verilen temel haklarının korunması ve Devletin Anayasanın 5. -maddesi uyarınca insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlaması gerektiği gerçeği vardır, diğer taraftan devletin kamu yararı amacı ile anayasal hakların kısıtlanması gerektiği gerçeği vardır. İlgili organın bu iki hak ve -gerçek arasında hakkaniyet ölçüleri çerçevesi dahilinde bir denge kurması gerekir. Kuşkusuz kamu yararı kişi yararından daima üstün addolunur ancak çatışan yararların yerinde ve yolunda olarak uzlaştırılması zorunludur. Bu gibi hallerde çatışan yararlar -adalet ve hakkaniyet ölçüleri göz önünde tutularak birbiri ile bağdaştırılmaları gereklidir. Yasama organı ilgili Yasanın 3. maddesinde belirlenen kamu yararını sağlaması için Yasa yürürlüğe girinceye kadar limanlarda çalışanlara veya iş yapanlara Yasa yü-rürlüğe girdikten sonra çalışmalarına veya işlerini yapmalarına devam etmeye hak vermemekle çatışan yararları yerinde ve yolunda bağdaştırmış değildir. Başka bir deyişle yasama organı ilgili Yasanın 3. maddesinde belirlenen cemiyetleri korumak için Yasa -yürürlüğe girdikten sonra sadece başka kişilerin işçi olarak alınmasını veya başka kişilerin limanlarda çalışmasını menetmekle kalmadı o tarihe kadar çalışanları da sözü edilen işleri yapmaktan engelledi. Kamu yararı, Yasa yürürlüğe girinceye kadar limanl-arda çalışanları veya limanlarda iş yapanları engellemeyi zorunlu kılmaz. Anayasanın başlangıç kısmında belirlenen hukuk devleti ve 1. kısmında belirlenen hukuk üstünlüğü ilkesi ve Anayasanın 5, 31 ve 37. maddelerinde belirlenen temel hak ve özgürlükler g-öz önünde tutulduğunda ilgili Yasanın 6 ve 9. maddelerinin getirdiği kısıtlamalar sorunlu ve makul olmadığı gibi 31 ve 37. maddelerde belirlenen temel hak ve özgürlüklerin özüne de dokunmaktadır. Bu nedenle söz konusu yasa maddelerinin kamu yararı için ko-nduğu veya zorunlu olduğu söylenemez.

İlgili Yasanın 5, 7, 8, 10 ve 25. maddelerinin davanın karara bağlanmasında herhangi bir etkisi yoktur. Bu nedenle bu maddelerin Anayasaya aykırı olup olmadığı hususunda Anayasa Mahkemesinin herhangi bir karar verme-si gerekmez.

Yukarıda belirtilenlerin ışığında 1976 Kıbrıs Türk Liman İşçileri Yasasının 6 ve 9. maddelerinin K.T.F.D. Anayasasının 6, 31 ve 37. maddelerine aykırı olduğuna karar verilmesi gerekir.




SONUÇ:
Sonuç olarak 1976 Kıbrıs Türk Liman İşçileri- Yasasının 6 ve 9. maddelerinin K.T.F.D. Anayasasının 6, 31 ve 37. maddelerine aykırı olduğuna oybirliği ile karar verilir.




(Ülfet Emin) (Şakir Sıdkı İlkay)
Başkan Yargıç




(Salih S. Dayıoğlu) (N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. K-orkut)
Yargıç Yargıç Yargıç


25 Kasım, 1980





-


















17






Full & Egal Universal Law Academy