Anayasa Mahkemesi Numara 12/1985 Dava No 7/1986 Karar Tarihi 12.11.1986
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 12/1985 Dava No 7/1986 Karar Tarihi 12.11.1986
Numara: 12/1985
Dava No: 7/1986
Taraflar: DHP ile KKTC Meclisi
Konu: 17/85 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekli ile 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 133A maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 12.11.1986

-D. 7/86 Anayasa Mahkemesi 12/85
Anayasa Mahkemesi olarak oturum yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Şakir Sıdkı İlkay, Başkan, Salih S. Dayıoğlu, N.Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay.
Anayasanın 147.maddesi hakkında.
Dav-acı: Demokratik Halk Partisi, Lefkoşa
-ile-
Davalı: KKTC Meclisi veya KKTC Kurucu Meclisi, Lefkoşa
A r a s ı n d a.

Müstedi davacı namına: Ergin Ulunay.
Müstedaaleyh davalı namına: Osman Örek.
Amicus Curiae olarak Başsavcı Zaim Necatigil.

-
-----------

K A R A R

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Demokratik Halk Partisi (DHP) olarak davacı, açmış olduğu dava ile, 17/85 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekli ile 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 133A maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu iddia eder-ek iptalini istemiştir.

Davacı, daha sonra yapmış olduğu bir istida ile de Toplumsal Atılım Partisi (TAP) isimli bir siyasal partinin kendisine iltihak etmesi sonucu isminin Atılımcı Halk Partisi (AHP) olarak değiştiğini ileri sürerek davanın ünvanının v-e bununla ilgili olarak talep takririnin tadil edilmesi için izin talep etmiştir.

Müstedi davacı, istidaya ekli yemin varakasında, DHP'ye TAP'nin katılmış olduğunu ve bu birleşme neticesi TAP'nin feshedildiğini, ancak DHP'nin tüzel kişiliğin koruduğunu i-ddia etti ve DHP ve TAP kurultaylarında alınan kararların birer suretini yemin varakasına Emare I ve II olarak iliştirdi. Emare I, diğerleri arasında, partinin isminin değiştirilmesinin tüzel kişiliğine halel getirmediğine, hak ve yükümlülüklerini ve başl-attığı herhangi bir yargısal işlemi etkilemediğine ve bu davanın aynen devam edeceğine dair bir karar içermektedir.

Müstedaaleyh davalı istidanın kabulüne karşı çıktı ve davacı partinin sadece isminin değil, organlarının, tüzük ve programının ve tüzel -kişiliğinin de değişmiş olduğunu iddia etti.

Amicus Curiae olarak hazır bulunan Başsavcı, Anayasa Hukukunda meşru menfaat kavramı yoksa da Anayasanın 147. maddesi altında bir iptal davası açılabilmesi için bazı kısıtlamaların mevcut olduğunu, bir siyasal- partinin bu gibi bir dava açabilmesi için ise Mecliste temsil edilmesi gerektiğini, 10/75 sayılı Siyasal Partiler Yasasının 12. maddesinin (4). fıkrasının (e) bendine göre birleşen bu iki partinin eski kişiliklerinin devam etmediğini, ikisinin de yeni bir- kişilik kazandığını ve bu nedenle yeni bir dava ve zaman aşımının söz konusu olduğu görüşünü savundu.

Müstedi davacı siyasal bir parti olarak davanın açıldığı tarihte Mecliste temsil edilmekte idi. Dava Anayasanın 147. maddesi altında açılmıştır. Bu m-addeye göre bu gibi bir dava açma hakkı ilgili mevzuatın Resmi Gazetede yayınlanmasından başlayarak 90 gün içinde düşer. 17/85 sayılı Yasa 12.4.1985'de yayınlanmış, dava ise 26.6.1985'de ve öngörülen sürenin içinde açılmıştır. Ancak tadilât istidasının y-apıldığı tarihte öngörülen süre çoktan geçmiş bulunuyordu.

Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi ilkin tezekkür edilmesi gereken husus DHP'nin AHP ismi altında kişiliğini veya diğer bir deyimle hukuki varlığını muhafaza edip etmediğidir.

Müstedi da-vacının yemin varakasının tetkikinden görülebileceği gibi DHP'ye yeni aldığı isim altında katılan TAP isimli diğer bir siyasal partidir. 10/75 sayılı Siyasal Partiler Yasasının 12. maddesinin (4). fıkrasının (e) bendi ise aynen şöyledir:
-"Partinin dağıtılmasına veya başka bir partiyle birleşmesine ve böylece hukuki varlığı sona erecek partinin mallarının tasfiyesine ilişkin kararlar vermek genel kongrenin yetkilerindendir."
-
Görüleceği gibi Yasanın bu bendinde bir partinin başka bir parti ile birleşmesi ile hukuki varlığının sona ereceğinden söz edilmektedir. Buna ilâveten, bu meselede, şu da var ki müstedi davacının sadece ismi değişmiş değildir. Kendi yemin varakasında-n ve buna ekli Emare I'den görüleceği gibi partinin ismi yanında tüzüğü, programı ve amblemi de değişmiştir. Tüm bu nedenlerle DHP'nin hukuki varlığını devam ettirdiğinden söz edilemez. DHP kurultayında farklı yönde alınmış olan bir karar bu hukuki sonuc-u değiştiremez.

Şimdi de tezekkür edilmesi gereken husus DHP'nin hukuki varlığı sona ermiş olduğuna göre davanın AHP tarafından yürütülüp yürütülemeyeceğidir. Çünkü AHP bu davayı yürütemeyecekse istenilen tadilât için izin verilmesi doğru ve uygun olmaz-.

Bu dava, daha önce de belirtildiği gibi, Anayasanın 147. maddesi altında açılmış bir davadır. Bu madde aynen şöyledir:
"Madde 147.
(1)Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasal partiler, siyasal gruplar ve en az dokuz milletvekili ve-ya kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda diğer kurum kuruluş veya sendikalar bir yasanın, kararnamenin, tüzüğün, Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğünün, Cumhuriyet Meclisi kararının, yönetmeliğinin veya bunların herhangi bir kuralının Anayasanın herha-ngi bir kuralına aykırı veya ona uygun olmadığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilirler. (2)Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı iptali istenen yasanın, kararnamenin, tüzüğün, Cumhuriye-t Meclisi İçtüzüğünün, Cumhuriyet Meclisi kararının, yönetmeliğin veya bunların herhangi bir kuralının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak doksan gün sonra düşer."
Maddenin (1). fıkrasından görülebileceği gibi bir siyasal partinin böyle bir dav-a açabilmesi için Cumhuriyet Meclisinde temsil edilmesi gerekir. AHP ise Cumhuriyet Meclisinde temsil edilmemektedir. Bu bir yana maddenin (2). fıkrasının öngördüğü 90 günlük süre de çoktan geçmiştir. Bu nedenlerle yeni bir parti olan AHP'nin bu davayı -yürütebilmesi olanak dışıdır. Bu durumda talep edilen tadilât emrinin verilmemesi ve DHP ortadan kalkmış olduğuna göre davanın bu safhada reddedilmesi gerekir. Bir anayasa davası geri çekilemez, davacının ortadan kalkması halinde dahi karara bağlanmalıdı-r denilebilir. Ancak bizim şimdiye kadar izlediğimiz temel bir kurala göre bir yasa veya kuralı veya diğer mevzuat veya kuralı, anaysaya aykırı buluncaya kadar, anayasaya uygun sayılır. Herhangi bir yasa veya kuralının veya diğer mevzuat veya bir kuralın-ın anayasaya aykırı olduğunu kanıtlamak ise bunu iddia eden tarafa düşer. Bunun içindir ki biz, önümüze gelen birçok havalede, aykırılık iddia eden tarafın bu iddiadan vazgeçtiğini Mahkemeye bildirmesi halinde havaleyi karara bağlamayıp dosyayı alt mahkem-eye iade ettik. Davalar için de uygulanması gereken kurallar aynıdır. İlâveten şu da var ki bizim hukuk sistemimizde bir davayı yürüten davacıdır ve duruşmanın tamamlanmasından önce davacının ortadan kalkması ve onun yerine başkasının davacı olarak davay-a ithal edilmemesi veya, bu meselede olduğu gibi, ithal edilmemesi halinde dava sukût eder. Tüm bu nedenlerle davacının yokluğunda davanın karara bağlanması görüşüne, kanımca, itibar edilmemesi gerekir.

Sonuç olarak talep edilen tadilât emrinin verilmem-esi ve DHP ortadan kalkmış olduğuna göre davanın bu safhada reddedilmesi gerektiği görüşündeyim.
Salih S. Dayıoğlu: KKTC Anayasasının büyük ölçüde gerek 1961 ve gerekse halen yürürlükte olan Türkiye Anayasasından esinlenerek düzenlenip kabul edildiği bir -gerçektir. Keza gerek Anayasa Mahkemesine yapılan havalelerde ve gerekse açılan iptal davalarında Anayasanın yorumu yapılırken aynı veya benzeri konularda Türkiye Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar, istisnai durumlar dışında, aynen benimsenmektedir.

-1961 Türkiye Anayasasının 149. maddesi (20.9.1971 tarihinde yapılan değişiklikten evvel veya sonraki metinler) Anayasamızın 147. maddesi gibi iptal davası ile ilgilidir. Kimlerin iptal davası açabileceği hususunda detayda farklılık olmasına karşın özde bi-r farklılık yoktur.

Anayasa Mahkemesi Karalar Dergisi sayı 10 Esas sayısı 1970/48, Karar sayısı 1972/3 sayfa 111'de zamanın Türkiye İşçi Partisi tarafından açılan iptal davasında Türkiye Anayasa Mahkemesi 8 ve 9 Şubat 1972'de verdiği kararının 123. sayfa-sında, iptal davalarındaki yetki hususunda şu görüşlere oybirliği ile yer verdi:
-"Anayasa Mahkemesine iptal davası açmak yetkisi, anayasal düzeni koruma ereğini güden ve Anayasaya dayanan (madde 149) bir yetkidir. Gerçekten bu yetkinin kullanılmasıyledir ki Anayasa Mahkemesi bir yasa kuralının Anayasa'ya aykırı olup olmadığını incel-eyip Anayasa'ya aykırı yasa kurallarını iptal etme ve hukuk düzenini Anayasaya aykırı kurallardan arıtma görevini yapabilir. Demek ki Anayasa Mahkemesine getirilen Anayasa'ya aykırılık savları en başta, Anayasa'ya aykırı kuralların iptaline yol açarak kam-u düzenini korumak ereği ile öne sürülmektedir. Davacının varlığının sona ermesi ile bu erek değerini yitirmez. Buna göre davacı partinin kapatılmış bulunması Anayasa Mahkemesinin zamanında geçerli olarak açılmış bir davayı inceleyip karara bağlama ödevi-ni etkileyemez."
-



A.M.K.D. Sayı 10 Esas sayı 1971/31, Karar sayısı 1972/5 sayılı ve s. 155'de yer alan kararda Mahkeme, sayfa 166'da şunları söyledi:
- "Anayasa'nın değişik 149'uncu maddesiyle belirli kimse, topluluk ve kurumlara tanınan Anayasa Mahkemesinde iptal davası açma hakkı kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluk denetiminin sağlanmasını öngören yollarda-n biri ve başlıcasıdır. Bu yolun işleyişi soyut konularda genel nitelikte sonuçlar doğurur. Böyle bir hakkın kullanılması sonunda Anayasa Mahkemesi bir yasa veya Yasama Meclisi içtüzüğü kuralının Anayasa'ya aykırı olup olmadığını inceleyip Anayasa'ya ayk-ırı kuralları iptal etme ve ülkenin hukuk düzenini böyle kurallardan arıtma görevini yerine getirebilir. Başka deyimle iptal davası doğrudan doğruya belli kişilerin çıkarlarının korunmasına değil, Anayasa'ya aykırı kuralların iptaline olanak hazırlayarak -Anayasa'nın egemenliğini ve üstünlüğünü sağlamaya yönelmiş bir yoldur ve buradaki kamusal erek ve nitelik ortadadır. Onun içindir ki böyle bir dava usulünce açıldıktan sonra davacının davadan vazgeçmesinin veya varlığını yitirmesinin davanın geçerliğini v-e Anayasa Mahkemesinin davayı inceleyip karara bağlama ödevini etkilemesi düşünülemez."
-
Alıntıların yapıldığı kararların tümü okunduğunda, davacı Türkiye İşçi Partisinin bizzat Türkiye Anayasa Mahkemesi tarafından 20.7.1971 tarihinde verdiği bir kararla temelli kapatıldığı gözlemlenmektedir. Temelli kapatılan bir partinin kapatıldığı tarih-ten sonra dava açmak açısından hukuki varlığını koruduğu elbetteki söylenemez. Bu durumda dahi yukarıda yapılan alıntılardan da görülebileceği gibi bidayette usulü veçhile açılan iptal davası, yetki açısından, olumsuz yönde etkilenemez.

Önümüzdeki mesel-ede kapatılan veya siyasal hayatı fiilen son bulan bir parti yoktur. Sadece, dava açıldığında da faaliyet gösteren iki siyasal partinin siyasal çalışmalarını birleştirerek yeni bir parti ismi altında sürdürmeleri söz konusudur. Önümüzdeki meselede iptal -davasının açıldığı tarihte Demokratik Halk Partisi iptal davasını açmaya yetkili idi. Bu husus yukarıda belirtilenlerin ışığında davanın olduğu şekilde ve herhangi bir ünvan değişikliğine gerek duyulmaksızın devam edebileceği görüş ve kanısındayım.

Sonu-ç olarak ünvan değişikliği ile ilgili olarak tadilât isteminin reddedilmesi ancak mevcut ünvan ile davanın devam edebileceği doğrultusunda karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

N.Ergin Salâhi: Sayın Yargıç Salih S. Dayıoğlu tarafından okunan karar ile -hemfikirim.

Niyazi F. Korkut: Sayın Başkanın verdiği karar ile hemfikirim.

Aziz Altay: Sayın Yargıç Salih S. Dayıoğlu'nun okuduğu kararda serdettiği görüş ve vardığı sonuçla hemfikirim.

Şakir Sıdkı İlkay, Başkan: Sonuç olarak tadilât isteminin redded-ilmesine oybirliği ile ve mevcut ünvan ile davanın devam edebileceğine oyçokluğu ile karar verilir.





(Şakir Sıdkı İlkay) (Salih S. Dayıoğlu)
Başkan Yargıç



(N. Ergin Salâhi)(Niyazi F. Korkut)(Aziz Altay)
Yargıç - Yargıç Yargıç


12 Kasım 1986
-1


5



-


Full & Egal Universal Law Academy