Anayasa Mahkemesi Numara 12/1979 Dava No / Karar Tarihi 16.07.1980
Karar Dilini Çevir:
Anayasa Mahkemesi Numara 12/1979 Dava No / Karar Tarihi 16.07.1980
Numara: 12/1979
Dava No: /
Taraflar: Vedat Çelik ile K.T. Öğretmenler Sendikası
Konu: D.10 XXX SİL XXX
Mahkeme: A/M
Karar Tarihi: 16.07.1980

-D.10/80 Anayasa Mahkemesi 12/79
Anayasa Mahkemesi olarak oturum yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Ülfet Emin, Başkan, Şakir Sıdkı İlkay,
Salih S. Dayıoğlu, N. Ergin Salâhi, Aziz Altay.
Anayasanın 114(1) maddesi hakkında.
Lefkoşa- Kaza Mahkemesinin 1356/78 sayılı davasında (Vedat Çelik, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Lefkoşa ile Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, Sair Nadim Sok. Çağlayan Bölgesi, Lefkoşa) 12.12.1979 tarihinde sunulan konu.

Davacı namına: Kıvanç M. Riza
Davalı namına-: Fuat Veziroğlu
Başsavcı (Amicus curiae olarak) namına: Akın Sait.

K A R A R
KONU:
13/71 sayılı Sendikalar Yasasının 42(1) maddesinin Anayasanın 7 ve 27. maddelerine aykırı olduğu öne sürülmüştür.

I. OLAY:
Davacı Lefkoşa Kaza Mahkemesinde davalı sendi-ka aleyhine açtığı 1356/78 sayılı dava ile davalının sahibi olduğu 15.11.1978 tarihli Söz gazetesinde davacı aleyhine neşrettiği bir yazı ile davacının şeref ve haysiyetini rencide ettiğini, halk nazarında itibarını küçük düşürdüğünü, halk nazarında gülünç- ve/veya nefret edilecek bir duruma getirdiğini ileri sürerek davalıdan zarar ziyan talep etti.

Davalı dosyaladığı müdafaa takriri ile ön sorun olarak davalının bir kayıtlı sendika olduğunu ve bu nedenle Sendikalar Yasası uyarınca davanın daha ileri gide-meyeceğini, sendika aleyhine haksız fiil işlediği gerekçesi ile dava açılamıyacağını ileri sürerek davanın masraflarla iptalini talep etti.
Davanın duruşması esnasında davacı sendikalar Yasasının 42(1) maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmesi ve- mahkemece ileri sürülen iddianın davayı karara bağlamakta etkisi olabileceği kanaatına varılması üzerine, Mahkeme konuyu karara bağlamak üzere Yüksek Mahkemeye, Anayasa Mahkemesi olarak, Anayasanın 114. maddesi uyarınca sunmuştur.

II. İddianın gerekçesi:-
Davacı iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi kayıtlı sendika aleyhine haksız fiil ile ilgili olarak açılan herhangi bir davaya herhangi bir mahkemenin bakmaya yetkisi olmadığını öngördüğünden sendikalara Anayasanın 7. m-addesine aykırı olarak bir ayrıcalık tanınmaktadır. Buna ilâveten Yasanın 42(1) maddesi herhangi bir kişiyi, kayıtlı bir sendika aleyhine mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakmaktadır. Bu nedenle Yasanın bu maddesi Anayasanın 27. maddesine de aykırı-dır.

Davalı iddiasının gerekçesi özetle şöyledir:
Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi Sendikaları himaye etmek amacını gütmektedir. Söz konusu Yasa maddesi haksız fiil işleyen sendika üyeleri aleyhine kişisel olarak dava getirmeyi engellememektedir. Bu -maddenin amacı Sendika Üyeleri kişisel olarak kusur işlediklerinde Sendikaları bağlamamaktadır. Yasanın ilgili maddesi sadece Sendika aleyhine getirilen haksız fiil ile ilgili bir davaya mahkemenin bakamıyacağını öngörmektedir. Bu nedenle kişinin hak ara-ma özgürlüğüne tecavüz etmemektedir. Çünkü haksız fiilden dolayı haksızlığa uğrayan kişi, haksız fiili işleyen sendika üye veya üyeleri aleyhine kişisel olarak dava getirdiğinde mahkemenin böyle bir davaya bakma yetkisi vardır. İlgili yasa maddesi eşitli-k ilkesine de aykırı değildir çünkü ilgili yasa maddesi Sendikalar arasında herhangi bir ayırım yapmamaktadır. İlgili yasa maddesi tüm sendikalara uygulanmaktadır.
III. İlgili yasa metinleri:
13/71 sayılı Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi:
"Bir send-ika tarafından veya onun namına işlendiği iddia olunan haksız fiil (tort) ile ilgili olarak ne Sendikanın aleyhine ne üyelerinin ve ne de memurlarının aleyhine kendileri ve bütün diğer üyeleri namına açılan herhangi bir davaya herhangi bir mahkemenin bakma- yetkisi yoktur."


IV. İlgili Anayasa maddeleri:

"Madde 7.
Her Türk yurttaşı, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, yasa önünde eşittir.
Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.


Madde 27.
Hiçbir kimse, bu Anayasa ile veya bu Anayasa gereğince- kendisine gösterilen mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılamaz. Her ne ad altında olursa adlî komisyonlar veya istisnaî mahkemeler oluşturulması yasaktır.
Herkes, medenî hak ve yükümlülüklerinin veya kendisine karşı yapılan bir suçlamanın karara b-ağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından, makul bir süre içinde âdil ve açık bir surette davanın dinlenmesi hakkına sahiptir. Karar gerekçeye dayanır ve açık bir oturumda okunur. Ulusal güvenlik, Anayasal düzen,- kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel ahlâk yararına olduğu veya küçüklerin çıkarları veya tarafların özel hayatlarının korunması için gerekli olduğu veya mahkemece, yayının adaletin sağlanması için zararlı görüldüğü özel durumlarda, basın mensupları ve -halk, mahkeme kararıyle duruşmanın tamamına veya bir kısmına sokulmayabilir.
Herkes-
mahkeme önüne çıkarılması nedenlerinin kendisine bildirilmesi:
davasını mahkemeye sunmak ve buna hazırlamak için gerekli zamana sahip olmak;
delillerini göstermek veya gö-stertmek veya tanıkların yasaya uygun olarak sorguya çekilmesini istemek;
(ç)kendi seçtiği bir hukukçu tutmak ve adaletin sağlanması için gerekli görülüyorsa, yasanın gösterdiği şekilde kendisine parasız bir hukukçu atanması;
(d)mahkemede kullanılan d-ili anlayamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın yardımından parasız yararlanmak,
hakkına sahiptir."

V. İnceleme:
Yanların duruşma esnasında ileri sürdüğü iddia ve görüşler, Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen hükümler, Anayasaya aykırılı-ğa dayanıklık eden Anayasa kuralları ve bunlarla ilgili gerekçeler incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü.

Anayasanın 7. maddesi her Türk yurttaşının hiç bir ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğunu ve hiç bir kişi, aile, zümre veya sın-ıfa ayrıcalık tanınamıyacağını öngörmektedir. Anayasanın 27. maddesinin 1. fıkrası ise Anayasa ile veya Anayasa gereğince kişiye gösterilen mahkemeye başvurma hakkından kişinin yoksun bırakılamayacağını öngörmektedir.

Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi -haksız fiil ile ilgili olarak bir sendika aleyhine açılan herhangi bir davaya herhangi bir mahkemenin bakmaya yetkisi olmadığını öngörmektedir. Yasanın bu maddesi açıkça gösteriyor ki herhangi bir kişi haksız fiilden doğan bir sebep veya hak için sendika -aleyhine mahkemeye başvuramaz. Sendikalar Yasasının 42. maddesinin 1. fıkrası Anayasanın 27. maddesinin 1. fıkrasında açıklıkla belirlenen hak arama özgürlüğünü sendika aleyhine mahkemeye başvurma bakımından ortadan kaldırdığına kuşku yoktur. Sendikanın -canlı bir varlık olmadığı ve sendika olarak işlediği haksız fiilleri canlı üyeleri vasıtası ile işlediği, işlenen haksız fiile karşı zarar gören kişinin haksız fiili işleyen kişilerin aleyhine mahkemeye başvurmaktan engellemiş olmadığı ve dolayısıyle işlen-en haksız fiil için kişinin mahkemeye başvurma hakkından yoksun bırakılmadığı ileri sürüldü. Aynı zamanda sendikalar toplum içerisinde önemli bir örgüt oldukları ve Sendikalar Yasasının bu örgütleri, önemlerine binaen, himaye etmek amacı ile Yasanın 42(1)- maddesinin konduğu ileri sürüldü. Gerçekten Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi sendikalar lehine ve toplumda sadece sendikalar lehine bir ayrıcalık tanımıştır. Çünkü kişinin mahkemeye başvurma özgürlüğü kişinin en doğal haklarındandır. Sendika tarafınd-an işlendiği iddia olunan herhangi bir haksız fiilin mutlaka sendikalara üye olan bazı kişiler tarafından işlenmesi gerekmez. Böyle bir haksız fiil sendikaya üye olmayan kişiler tarafından da sendika namına işlenebilir. Uygar ülkelerde uygulanan genel hu-kuk kurallarına göre bir kişi bizzat işlediği haksız fiilden sorumlu olduğu gibi acenti veya vekili vasıtası ile işlediği haksız fiillerden de sorumludur. Şüphesiz sendika canlı bir varlık olmadığından canlı kişiler tarafından temsil edilir. Sendikayı te-msil eden kişiler tarafından sendikanın nam ve hesabına işlenen haksız fiillerden sendikanın sorumsuz tutulmasının çağımızda, hukuk üstünlüğü veya genel hukuk kurallarına uygun olacağı düşünülemez. Sendika üyelerinin veya başka kişilerin sendika nam ve he-sabına işleyeceği bir haksız fiilden dolayı sendikanın sorumlu tutularak sendikanın malvarlığına el konduğu takdirde sendikaların ayakta duramayacağı, halbuki sendikalar toplum arasında önemli bir yer işgal ettiklerinden dolayı sendika varlıklarının ve faa-liyetlerinin devamını sağlamak amacı ile sendikalara böyle bir ayrıcalık tanınmasının haklı bir nedene dayandığı iddia edildi. Anayasanın başlangıç kısmı ve 5. maddesine bakıldığında Anayasanın insan hak ve özgürlüklerini, kişilerin ve toplumun huzur ve r-efahını gerçekleştirmek amacını güttüğünü ve her Türk yurttaşının dokunulmaz, devredilmez kişiliğine bağlı, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğunu belirlemektedir. Kişinin mahkemeye başvurma hakkı kişinin temel haklarından biridir. Bu temel- hakkın korunması gerektiği hususu Anayasanın buyurucu bir hükmüdür. Anayasanın 6. maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak özüne dokunmadan kamu yararı, kamu düzeni, genel ahlâk, sosyal adalet, anayasal güvenlik, genel sağlık ve kişilerin can ve mal- güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle ancak yasalarla kısıtlanabileceğini öngörmektedir.

Anayasanın 43. maddesine göre çalışanlar ve işverenler önceden izin almaksızın sendikalar ve sendika birlikleri kurma hakkına sahiptirler. Çalışanlar işveren ile ol-an ilişkilerinde ekonomik ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacı ile toplu sözleşme ve grev hakkına sahiptirler. Sendikal ve grev hakkının kullanılışında sendikaların önemli rolü olduğuna kuşku yoktur. Ne var ki sendikaların bu önemli rolü, onl-ara Anayasaya ters düşen ayrıcalıklar tanınmasını gerektirecek haklı bir neden olamaz. Bu gibi hallerde sendikalar amaçlarına varmaları için faaliyet yapmaktadırlar. Ancak Anayasada çalışanlara ve sendikalara verilen haklar diğer kişi veya kuruluşlara ve-rilen haklardan farklı değildir. Anayasada verilen bütün hak ve özgürlükler ancak başkasının hak ve özgürlüklerine dokunmamak koşulu ile serbestçe kullanılabilir. Bu hususta T.C. Anayasa Mahkemesi Esas No: 1963/302, Karar No: 1964/32 kararında 14.4.1964'-de aynen şunları söyledi:
"Bütün hak ve hürriyetlerin başkasının hak ve hürriyetine dokunmamak şartı ile serbestçe kullanılabileceği söz götürmez bir gerçektir."


Zorunlu ve gerekli hallerde kamu yararına olmak ve kişi veya kuruluşlara tanınan hakların -özüne dokunmamak koşulu ile kişinin veya kuruluşların hakları Anayasada öngörüldüğü gibi sınırlanabilir. Bir sendikanın yukarıda belirtilen sendikal faaliyetlerini yapabilmesi için başkalarının haklarının sınırlanmasına herhangi bir zorunluluk veya haklı -neden olduğu söylenemez. Bir sendika sendika faaliyetlerini sürdürmek için diğer kişi veya kuruluşların haklarına haksız fiil yolu ile mutlaka tecavüz etmesine zorunluluk veya gerek olduğu düşünülemez. Bir sendika sendikal haklarını başkalarına herhangi -bir haksız fiil işlemeden, tüm sair tüzel ve gerçek kişiler gibi Anayasa sınırları içinde ve yasalara saygılı kalmak koşulu ile rahatça ve serbestçe yürütebilir. Bu nedenle sendikalar aleyhine haksız fiilden dolayı açılan davalara mahkemelerin bakma yetki-si olmadığına dair hüküm koyan herhangi bir yasa veya yasa kuralının zorunluluk ilkesine, kamu yararına veya haklı bir nedene dayandığı düşünülemez. Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi sendikanın haksız fiilden dolayı zarara uğrayan bir kişiyi mahkemeye ba-şvurma hakkından yoksun bırakmaktadır. Kuşkusuz bu durum Anayasanın 27. maddesinin kişiye tanıdığı hak arama özgürlüğünü özünden zedelemektedir. Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi sendikalara haklı bir nedene dayanmadan, bir ayrıcalık tanımaktadır. Bu a-yrıcalık eşitlik ilkesini öngören Anayasanın 7. maddesine de aykırıdır. Herhangi bir örgütü himaye etmek amacı ile kişinin temel hak ve özgürlüklerini tamamen ortadan kaldıran bir yasanın veya yasanın bir hükmünün Anayasaya veya genel hukuk kurallarına uy-gun olacağı hukuken düşünülemez. Yargıçlardan Şakir Sıdkı İlkay ile Salih S. Dayıoğlu yukarıdaki görüşlere katılmamaktadır.

SONUÇ:
Sendikalar Yasasının 42(1) maddesinin Anayasaya, özellikle Anayasanın başlangıç kısmında belirlenen ilkelere, 7. maddesine- ve 27(1) maddesine aykırı olduğuna Yargıç Şakir Sıdkı İlkay ile Salih S. Dayıoğlu'nun karşıoyları ile, oyçokluğu ile karar verilir.


(Ülfet Emin) (Şakir Sıdkı İlkay)
Başkan Yargıç



(Salih S. Dayıoğlu)(N. Ergin Salâhi)(Aziz Altay)-
Yargıç Yargıç Yargıç

16 Temmuz 1980.


KARŞIOY YAZISI
1971 Sendikalar Yasasının bir haksız fiilden dolayı bir sendika aleyhine açılan davaya mahkemenin bakamayacağını hükme bağlayan 42(1) maddesinin Anayasa'nın 7 ve 27. maddelerine aykır-ı olduğu iddia edildi.

Anayasanın 7. maddesinde belirlenen eşitlik ilkesi hakkında bu Mahkeme A.M.14/79 sayılı havalede şöyle demiştir:
"Yasa önünde eşitlik ancak nitelikte benzerlik ve yasaların getirdiği hakların uyarlılık oranında söz konusu olabilir-. Yasa önünde eşitlik kavramı tüm yurttaşların behemehal her yönden her zaman aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Bir takım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda yasa karşısın-da eşitlik ilkesine ters düşüldüğünden söz edilemez."


Bu hususta Cumhuriyet devrinde de zamanın Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş benzer kararlar vardır. - Gör: Micrommatis v. The Republic 2 R.S.C.C. 125 at p.131.

Yukarıda yapılan iktibas ışığında- tezekkür edilmesi gereken husus sendikalar lehine yapılan söz konusu ayırımın haklı bir nedene dayanıp dayanmadığıdır.

Sendika kurmak ve sendikal faaliyetlerde bulunmak Anayasanın, 43 ve 44. maddeler uyarınca, tanıdığı haklardır. Sendikalar, üyelerinin -menfaatlarını korumak ve geliştirmek amacı ile kurulan müesseselerdir. Bu müesseseleri himaye amacı ile konmuş olan 1971 Sendikalar Yasasının 42. maddesi Fasıl 117 Sendikalar Yasası ve dolayısıyle İngiliz Kanunlarından alınma bir maddedir. - Gör: Fasıl 11-7 m.44 ve Clerk and Lindsell on Torts, 12.Ed., p.178.

Söz konusu maddenin, özellikle bir grev esnasındaki hareketleri ile sendika üyelerinin başkalarına yapacağı zarardan sendika vezne ve fonlarının mesul tutulmasını ve böylelikle sendikaların ve sendika-l faaliyetlerin tehlikeye düşmesini önlemek amacını güttüğü anlaşılmaktadır.

Anayasanın 43 ve 44. maddeleri ve Sendikalar Yasasının söz konusu maddesinin yukarıda belirtilen amacı göz önünde tutulduğunda sendikalar lehine yapılan ayırımın haklı bir neden-e dayandığı kabul edilebilir. Mamafih ayırımın, kanımca, haklı ve makul sayılabilmesi için haksız fiili oluşturan hareketin sendikanın kuruluş amaçları ile ilgili veya sendikal faaliyetlerin ileri götürülmesi esnasında yer almış olması gereklidir. Diğer -bir deyimle sendikanın kuruluş amaçları ile ilgili olmayan veya bir sendikal faaliyet, örneğin bir iş uyuşazlığı, ileri götürülürken işlenmiş bir haksız fiil olmadığı takdirde sendikanın böyle bir haksız fiilden muaf tutulmaması ve mahkemenin böyle bir hak-sız fiil davasına bakabilmesi gerekir.

Yerleşmiş ve takip edilmekte olan bir prensibe göre mahkemeler bir kanunu veya kanun maddesini, mümkün olduğu takdirde, Anayasanın şümulüne girebilecek şekilde yorumlamalıdır. -Gör: A.M. Havale 2/74 s.6 ve A.M. 9/77- s.5. Bu prensibe uygun olarak yorumlandığı takdirde 1971 Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi Anayasanın 7. maddesine, kanımca, aykırı değildir.

Anayasanın 27(1) maddesi bir kimsenin mahkemeye başvurmak hakkından yoksun bırakılmamasını öngörmektedir. Se-ndikalar Yasasının 42(1) maddesi incelendiğinde bu maddenin kişinin kendisine karşı işlenen bir haksız fiil için mahkemeye başvurmak hakkını ortadan kaldırmadığı görülür. Bir sendika canlı bir varlık olmadığı için ona atfedilebilecek haksız fiiller ancak -onun namına kişiler tarafından işlenebilmektedir. Söz konusu 42(1) maddesi ise bilfiil haksız fiili işleyenler aleyhine kişinin mahkemeye başvurmak hakkını ortadan kaldırmaz. Söz konusu madde sadece başkası tarafından işlenen bir haksız fiilden ötürü bir- sendikanın vasıtalı olarak mesul tutulmasını önlemektedir. Diğer bir deyimle kişinin işlenen bir haksız fiil için mahkemeye başvurmak hakkı kaldırılmış olmayıp sadece sendikalar bakımından kısıtlanmıştır. Yasanın 42(1) maddesinin amacı göz önünde tutuld-uğunda ise yapılan kısıtlamanın hakkın özüne dokunmadığı ve sosyal adalet ve kamu yararı nedenlerine istinad ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle söz konusu madde Anayasanın 27(1) maddesine, kanımca, aykırı değildir.

Sonuç olarak 1971 Sendikalar Yasasının- 42(1) maddesinin hükmünde belirttiğim şekilde yorumlanması gerektiği ve Anayasanın 7 ve 27(1) maddelerine aykırı olmadığı görüşündeyim.


(Şakir Sıdkı İlkay)
Yargıç


KARŞIOY YAZISI
13/71 sayılı 1971 Sendikalar Yasasının 42(1) -maddesi haksız fiile dayanan herhangi bir dava sebebiyle sendikalar aleyhine açılan herhangi bir davaya herhangi bir mahkemenin bakamayacağına amirdir. Bu maddenin, ilk bakışta, kişiler arasında korunması gerekli eşitlik ilkesine ve yargı yolu ile hak ara-ma özgürlüğüne aykırı olduğu görünümü vermektedir.

Anayasa Mahkemesinin 14/79 sayılı davasında da belirttiği ilkeye uygun olarak kişiler arasında yapılan bu ayırım haklı nedenlere dayandırılmışsa böyle bir ayrıcalığın anayasaya ters düştüğü söylenemez. -O halde yanıtlandırılması gereken sorun sözü edilen 42(1) maddesinin içeriğinin haklı nedenlere dayandırılıp dayandırılmadığıdır.

Anayasanın 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44 ve 45. maddeleri dikkatle incelenecek olunursa bunların tümünün lâfzı ve ruhu -daha ziyade çalışanları korumağa yönelik olduğu görülmektedir. Örneğin; 36. maddede "....... Ekonomik bakımdan güçlü kişilerin diğer kişileri istismarı yasa ile önlenir" demekle Anayasanın öncelikle çalışanları koruma ödevini yüklendiği görülür.

Genelli-kle dar gelirli yurttaşların, çalıştıranlara oranla çalıştıtılanların çoğunlukta olduğu gerçeği karşısında Anayasanın dar gelirlileri korumaya matuf maddeler içermesinden daha makul ve daha adil birşey olamaz. Ekonomik bakımdan dar gelirlilerin diğerleri -tarafından istismarı ancak dar gelirlilerin sendika olarak birleşmesi ve bu sendikaların da yasalar ile korunması ile mümkündür. Nitekim Anayasanın 44. maddesi çalışanlara grev hakkını anayasal bir hak olarak tanımıştır. Anayasanın çalışanlar lehine bir -tutum içinde bulunduğu bu maddenin içeriğinden açıklıkla görülmektedir. Anayasa 44(1) maddesi ile çalışanlara işverenle olan ilişkilerinde ekonomik ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacıyle toplu sözleşme ve grev hakkı bahşederken işverenlere bö-yle bir hakkı anayasal bir hak olarak tanımamış, onların haklarının düzenlenmesini 44(4) maddesi uyarınca yasama organına bırakmıştır.

Anayasanın 43. maddesi işverenlere ve çalışanlara sendika kurma hakkı vermiştir. Sendika, genel anlamda, ekonomik bakı-mdan güçlü kişiler tarafından çalışanların istismarını önlemek, çalışanların ekonomik ve sosyal alanda durumlarını korumak ve düzeltmek için kurulan örgütlerdir. Bu örgütler uygar ve çağdaş diğer ülkelerde olduğu gibi çalışanların ekonomik ve sosyal aland-a insanlık onuruyla yaraşır bir yaşam düzeyi sağlamaları için gerekli faaliyetleri gösterir. Anayasanın 42. maddesi de Devlete, "çalışanların, yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlamalarına elverişli, adaletli bir ücret el-de etmeleri için" gerekli tedbirleri almasını emretmektedir.


Görülüyor ki Anayasamızın çalışanlarla ilgili maddeleri çalışanları korumayı ve bu amaç için kurulan örgütleri desteklemeyi hedef almıştır. Çalışanlar tarafından kurulan sendikaların yaşam dü-zeylerini korumak ve düzeltmek hedefine varmak için ekonomik açıdan kuvvetli olmaları şarttır aksi takdirde yukarıda sözü edilen hedefe varma olanakları hemen hemen yok gibidir. Bir sendikanın ekonomik durumu genellikle ona bağlı üyelerinin katkılarıyle v-e faaliyetleriyle gerçekleşir. Diğer bir deyimle ekonomik yaşam düzeylerini korumak ve düzeltmek amacıyle çalışanların bu tür katkılarıyle oluşan sendikanın malvarlığının yasa yoluyle Devletçe korunması, kanımca, Devletin bir ödevidir. Bu nedenle 1971 Se-ndikalar Yasasının 42(1) maddesi de bu gayeye matuf olduğu cihetle Anayasanın 7 ve 27. maddelerine aykırı olduğu görünümü veren yasal durum haklı nedenlere dayanıklık vermektedir.

Kanımca, bunun aksini düşünmek Anayasanın yukarıda sözü edilen ilgili madd-elerinin gerek lâfzına ve gerekse ruhuna aykırı düşer. Yukarıda da değindiğim gibi ekonomik açıdan daha zayıf bir durumda olan çalışanların tek gücü kollektif olarak faaliyet gösterebilmelerindedir. Bu faaliyetlerini de ancak kendi malvarlıklarıyle gerçe-kleştirebilirler. Bu malvarlıkları da tehlikeye sokulduğu an işverene oranla zaten güçsüz durumda olan çalışanların ellerinden yegâne güçleri alınmış olur. Bu hareket ise Anayasanın anılan maddelerinin ruhuna ve gayesine ters düştüğüne kuşkum yoktur.

A-nayasamızın, çağdaş ülkelerin anayasaları kadar en azından ilerici ve demokratik ve sosyal içerikli bir anayasa olduğu bir gerçektir. Çalışanların hakları bakımından yazılı bir anayasası olmamakla beraber İngiltere'deki mevzuat da bu hususta bizim mevzuat-ımızla aynıdır. Esasen Yasanın 42(1) maddesi İngiltere'de 1906'da geçirilen Trade Disputes Act 1906 sömürge zamanında alınmış ve bugüne dek yasalarımızda aynen korunmuştur. Sendikalara verilen bu hakların bugüne kadar istismar edildiği ise görülmemiştir.- İşçi haklarının en üst düzeyde titizlikle korunduğu ülkelerin belki de en başında İngiltere'nin gelişi, yazılı bir anayasası olmamasına rağmen, bu ülkenin işçi haklarını böyle bir yasal düzenleme ile koruması herhalde bir tedadüf eseri değildir.

Buna k-arşın bizde çalışanları muhtelif maddelerle koruyan bir anayasa vardır. İşçi haklarıyle ilgili olarak yazılı anayasası bile olmayan fakat işçi haklarına saygı duyan İngiltere'de çalışanlara böyle bir hak verilirken aynı amaçla böyle bir hakkın, kollektif -olarak, çalışanlarımıza da tanınması, Anayasamızın ilgili maddeleriyle uyum içinde olmasını sağlamaktan başka bir şey yapmamıştır.

Kaldı ki haksız fiilden ötürü mağdur olanlara haklarını aramak için tüm kapılar kapanmış değildir. Mağdur olanlar haksız f-iili bizzat işleyenler ve onlarla yasal sorumlulukları olanlar aleyhine dava açmakta tamamen serbest olup bu hakları herhangi bir şekilde kısıtlanmış değildir. Haklı nedenlerle kısıtlanan hak sendikaların işlediği haksız fiillerden doğan haktır.

Anayasa-nın tefsiri ile ilgili esas kurallarından birisi Anayasaya aykırı olduğu iddia edilen yasa veya belli bir kuralının mümkün olduğu takdirde Anayasanın şumulüne getirebilecek şekilde tefsir edebileceği prensibidir. (Gör: A.M. Havale No. 2/74 sayfa 6 ve 8.) - Bu prensipten hareketle sendikalar aleyhine haksız fiil davalarının açılamaması, söz konusu haksız fiilin bir iş uyuşmazlığından veya iş uyuşmazlığı nedeniyle veya ona bağlı olmasına bağlı tutulduğu sürece haklı nedenlere dayanılarak Anayasanın özüne ve s-özüne ters düştüğü söylenemez.


Belirtmeğe çalıştığım sebeplerden ötürü sendikalar aleyhine haksız fiillerden doğan bir hakkın böyle bir haksız fiilin bir iş uyuşmazlığından neşet etmesi halinde, sendika aleyhine dava yoluyle aranmasına cevaz vermeyen 19-71 Sendikalar Yasasının 42(1) maddesi haklı nedenlerden dolayı Anayasanın 7 ve 27. maddelerine aykırı olmadığı görüşündeyim ve bu nedenle çoğunluk kararına katılmıyorum.



(Salih S. Dayıoğlu)
Yargıç


-


14



-


Full & Egal Universal Law Academy